25 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

25 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Karışıklık gittikçe artıyordu. Yavuz, babasının iradesi- ni duyunca aci bir kahkaha savurdu. Geriye dönmek değil, diye bağırdı, hayır, ileriye! iletiye!.. Halbuki Anâdolu yanıp tütu- şuyordu. Şehzade Korket, İspârta ve havalisinden kalkarak Mani- saya doğru yürümeği düşünü- yötdü. Korkut, senelerdenberi Manisa valiliği için kıvfatıyordu. Fakat bu defa kendi - vilâyetini yüzüstü bırakarak Manisaya uzan- mak istemesindeki sebep başka idiz — Saltanat ihtirası... Oda bü hâkkı kendisinde götüyordu. Mahisa İstanbula da- ha yakındı. Binaenaleyh herhangi bir hâdisede ilk deta kendisi yetişmek istiyordu. Fakat Teke eyaletinde Kızılbaş isyanı körük- lenmiş bir vaziyetteydi. Anasıl göçebe olan bu halk eskidenberi Şah il taraftarı idiler. Çünkü Acem şahı Türkiye içinde mükemmelen mezhep pro- pağandası ynpıyordu, Padışah bütün dikkatini Se- lime çevirmişti. Göçebelerin is- yanına aldırış bile ettiği yoktu. Korkudun Manisayı ele geçirmek için yerini terkedeceği hatıra gelmiyordu. Fakat dahilde, bil- hassa Teke ve Hamitili cihetle- rinde: — Padişah ölmüş, Ahmed tahta geçiyormuş, Selim Rüme- liden hücum edecekmiş, Korku- dün gözü saltanatta.. Babasının ölümü üzerine derhâl Manisâya geçti, şeklinde bir sürü dedi- kodular başlamıştı. Bu baber: ler isyan âlevlerini körüklüyor du. Padişah buna rağmen mem: leketi tehdid eden âkıbeti kav. rıyamamıştı. Veziriâzam Ali paşa da mut- tasık: — Padişâhım, diyordü, had- dime düşmez âmma şehzadei civanbaht Selim efendinin Ke- fe taraflarına geçmesi münasib olmamıştır. Arzüyü şehriyati ol- madan böyle hareket edilmese gerekti.. Diyordu. Padişah bunun üze- rine derhal Selime bir avdet emri yollamış ve: — İrâdeme tasllük etmeden Yazanı M, Aayhan miş. Hah, hah, hah. Geriye dön- meli imişim... Bır sürü masal Şehzadenin yânıüda olanlar onun netede ise bir fırtına gibi eseceğini anlamış'ardı. — Selim ayağa kalktı, dişlerini gıcirdattı: a— Göriye, baya, Sakat ileriyel. Hiç bir aslan bileği, benim ka- famı, istikametimi Trabzona çe- viremez. Beni ne zannediyorlar? İşte memleket bir uçaruma doğ- ru gidiyor. Kızılbaşlar dedikleri güruh ortalığı kana boyuyor, yakıp yıkıyor ve Şaha zemin hazırlıyorlar da kimsenin bir haltettiği yok. Zelzeleden kadın- lar gibi korkarak çadırlarda, tahta barakalarda oturanlar bu devlete, bü millete, bu dine öe kadar hizmet edebilirler?. Geri- ye mi? Hayır, ileriy |.. Selimdeki hiddet yavaş, ya: vaş dağıldı. Rengi yerine geldi ve dudakları, gözleri ceki şel- lini buldu. Bıyıklarını bir az dü- zeltti. Kâtiblik vazifesini gören zata baktı: 'az, dedi, Şehriyâra ce- vab yazacağız... Selim, yazdığı mektupta mak- sadını. kurnazlıkla — gizliyor — ve padişaha güya yalvarıyordu: — Tam yiriği âlt sene Der- saadetten — uzaklarda — kaldım. Mübarek yüzünün hasreti kalbımi yakıyar. Bir evlâd yirmi â'ti ge: nede bir defa olsun babasının elini öpmek istemez mi? Rum- eliye geçmek isteyişimden çarar sadece budur. Bâbama sâdâkat ve ubudiyetimi tâkdim ey'emek en büyük arzu ve emelimdir. Selim mektubu (sai)ye verdi. Ve — Çabük götür! Diye de bilhassa tenbihatta bulundu. Şehzade artık cevap bekliyordu. Büyük bir sabırsız- lık içinde günleri Bayıyor, bazân ümitleniyor, bazan da: — Âh o Ali paşa, korkarım bunâ da mani olacak! Banıl olur da kendi eyaletini br- | — Diye mürildadiyordu. rakip Keleye geçersin? Hatta Mektup şehriyara — vatmnıştı. oraların umuruna — müdahale edersin.. Demişti. Halbuki ayni günde Selim patlamak üzere bulunat bir barut fıçısından başka - bir şey değildi. O her şeyi anla- mıştı. Zaten işin gizlenecek ci- heti de kalmamıştı; Babası, — tahtınmı şehzade Ahmede terkediyordu. Mektubu alınöa korkunç bir kahkaha sa- vurdu: — İradelerine taallük — ötme- ANADOLU lik ıı_ıetı B Hauydar Rüşdü ÖKTEM Umumi neştiyat ve yazı işleri müdü- rü: Hamdi Nüzhet ÇANÇAR —— İDAREHANESİ #zmir İlânci Beyler sökağı € Halk Partisi binası içinde Telgraf: İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 « BPosta kutusu: 405 Fakat Beyazıd, bunaklığına rağ- men, oğlunun maksadını derhal anlamış « — Taht sevdası, diye söy- lendi, emri va iler yaratmak is- tiyor. Ali paşa da cevab verdi: Abone şeraili Yıllığı 1400, altı aylığı 800, üç aylığı 600 kuruştur. Yabancı memleketler için — senelik aböne ücreti 27 Hradır ANADOLU — MATBAASINDA BASILMIŞTIR. 1 — Vahşilerden — bitisi di. Herlerine haber vermeğe gitmiş idi. Msaamakih Tarzat, genç kızı kendi başına birakmağı bir an bile aklına getirmemişti. Büyük bir baubap ağacı üzerinden va- ziyeti göz önünde bulündürüyor- Tarza — Hünkânn isabeti fiktiyesi Yardıt. — Cekvabı yazılsın, arzüsun- dan ve hissiyatından memnun oldüm. Fakat bu emelini başka tünasib bir zamana talik ey- lesin. Selim bu cevabı aldığı vakit kâplan gibi derin, derin soludü. Gözleri korkunç bir bakışla ha- vaya dikildi. Düşünüyordu, an sızm gene bağırdı: — Cevab - yazın. Bana hiç olmazsa Rumeliden bir sancak verilsin. Babamın yakınlığı ile müşetref ve İstanbala kurbiyetle mâbzuz olayım. — Devam edecek — ——— — Şirin adında bir kiz Bir kadını tsırmış ve bir erkeği de yaralamışlır Ödemişin — Camicedid — ma: hallesinden Ali kızi 22 yaşında Şirin, ayai mahalleden Hasan kizi 70 yaşlarında Salihenin ko- lünu isirmiş. ve Dedebaş oğlu Alimiyı de - bıçakla yaralamıştır. Şirin derhal yakalanmış, ad- liyeye verilmiştir. Zeytin hırsızlığı Tirenin Çandarl köyünden Hasan karısı Ülfetin zeytinlerini çöâlân Şadiy&e tütulmuştur. Bayındırda Baymdırin Falaka köyünden 15 kilo zeytin çalan Şakir oğlu İbrahim Kaçar zabitaca *utül- müştur. Seferikisarda Seter hisar kazasnda Cami- kebir mahatles'nYe Mehmm S0 oğlu Hasan Biriciğin zeytinlerini ça- lan Hüseyin oğlu Mustafa Dağ- seki tutulmuştur. Telefon köşklerinde görüşülemiyor Bir okuyucumuz, dün idare- hanemize gelerek hükümet aâav- hısındaki ümümt telefon köşkü- nün bozuk olduğunu, bir arka- daşile görüşmek için köşkteki kutuya beş kuruş attığı halde görüşemediğini bildirmiş ve şir- ketten şikâyet ötmiştir. Ara sıra bozulan telefon köşk- lerindeki — telelonlar yüzünden hâlk zarar görmekte, — şirkete boşuna para vermektedir. Şirket, bu telelonları sık sık konttol ederek halkın zararına mati olmalıdır. Alâkadar ma- kamların nazarı dikkatlerini celk bederiz. yen haberi yoktu. 2 — Fakât, Tarzan çok yor- S:ı.âıli. bunün için yakındaki le bir banyo almağa karar verdi. Ve maymunünu gehç kizi göz ötünden uzak bulundurma- mağa memur etti. Eğer bir hâ- Çete Hasan neler yapmış? eee AA ae D ee ai amameel ea Hayatını sürükliyen sakat çoban *Ben fakirim, halimi görüyorsunuz. Her vakit mahkemeye gelemem,, dedi ö Kuşadasının Selçuk nahiyesine bağlı Kuyumcu köyünde bir çobanın daimi malül kalma: helicelenen bir vak'amın çete Hasanın muhakemesine dün şehrimiz Ağırceza mahkemesin- de başlanım ştir. Bir muharririmiz, dün adliye koridorunda sakât ayağını sürü- yerek dolaşân ve bir kolu çolak vaziyette duran bir genç görmüş ve ne olduğunu sormuştur. Adı- nın çoban Receb olduğunu söy- liyea bu Zavallı genç: — Ne olacak.. Üç kürşün yas rası beni bu hale koydu.. Sakat kaldim. Yapan da çete Hasan denilen adamdır. Şimdi Adanada| Ceyhanda — oturuyorum. Genç bir. kardeşim vardı. Felâketler hep bizi kövalıyor... Bir gün kardeşimin — ayaklarını hayvan tepti, oynak yerindeki kemikler kırılmış, ehemmiyet — vermedik, kangren oldu, döktorlar iki ayâ- gıni da gestiler. Şimdi evde otu- ruyor, o da benden ekmek bek- liyor. İhtiyar bir de anam var. Çoban Recebin başından ge- çen vak'a çok gariptir. Bir hiç uğruna zavâlli genç sakat kal- miştir. Ağırcezada mahkeme önünde Receb başından geçeni şöylece anlatmıştır: — Kuyumucu köyü yakının- dan Meüderes nehiri geçer. Bir tarafta da dağ vardır. Burada büyük bir aner a uzanır. Köyden Abdülkadir. hoca bu me'âayı kiralamıştı. İki yıl hayvanlarını bu mer'ada otlatti. İbrahimâaki veresesine aid oölan bu mer'a, sonra Çete Hasana kiralaninış. Abdülkadirin mukavelesinin müd- detinin dolmasına 40 gün kala Çete Hasan gelmiş, Abdük kadire: — Burasını ben âldım, hay- vanlarını çıkar. Ç Demiş. Abdülkadir de: — Kirk gün sonra cevabinı vermiş. Çete Hasan, bu cevaptan kiz mış. Bir gün mer'aya geldi, ben hayvanların başında idim, kö- yunları sürmeğe başladı: — Yapma, Git Abdülkadirle götüş, ondan sonra, Dedim. Dinlemedi. Kavga ettik. Kuv vetimle onu âlt ettim, çekildi, dise çıkarsa kendisine hemen habert vermesini bildirdi. 3 — Tarzan giderken vahşi- let dönmüşlerdi. Bunların ya- nında bir kişi daha — vardı. Ve: *— Bu kıtı Tarzana karşı kül. TJanmağa çayret edelimi, Dedi. Vabşilerden birisi de “— Evet gitti. Meğer, orada saklanmış ve yâninda tabanca varmış. Ben bir höndek üzerinde din- leniyordum. Birdenbire Çete Ha- sanın tabancasını ateş ettiğini gördüm. Altı el ateş etti, sağ kolumla sağ bacığımdan yara- landım. Bir kurşun da belketni- gimden yaraladı. Yere düştüm. Hasan kaçtı, Menderesin öte kı- yısında hayvan — otlatan çoban Ali ve Eyüb adındaki arkadaş- larıma seslenerek: — Beni Çete Hasan yaraladı, alın, köye götürün. Dedim. Çoban arkadaşlarım gelip beni aldılar, bir hayvana yüklediler * ve karakola götür: düler. Çete Hasan, Kuşadasına giderken tutulmuş. Çete Hasana soruldu: — Böyle bir şey yapmadım. O gün tarlama gitmiştim, ora- dan dönerken jandarmalar ya- kaladı. Hiç bir şeyden haberim yök dedi. Maznun gayri mev- kuftu. Bunun üzerine çoban Receb: — Hikimler! İşte halimi gö- rüyorsunuz. Hasan, ©o gün beni yaraladığını inkâr ediyor, fakat tarlasına geldiğini söylüyor. Tar- lası, mer'aya yakındır. Kolum, ayağım tutmuyor, doktor rapo- runa göre daimi meflüç vaziyet teyim. Ben fakir bir adamım. Her vakit mahkemeye gelemem. Elinizi vicdanınıza koyun, âdilâne bir karar verin. Param yok ki, tekrar tekrar Ceyhandan kalkıp mahkemeye geleyim. Şahid Abdülkadir, çoban Ali, Eyüb, Cemal ve Süleyman din- lendiler, Recebin doğru sözlü bir adam olduğunu, vak'adan sonra kendisini yaralı vaziyette karakola götürürken: — Beni bu hale koyan çete Hasandır. Dediğini söylediler, kanaat: lerini de bu şekilde izhar ettiler. Diğer şahidlerin celbi vı dia için muhakeme başka bir güne bırakıldı ve gayri mevkuf maznun da mahkeme salonun- dan çıkıp g_ıa_ı___ Hakaret Çeşmede - belediye komiseri Nail Barutçuoğlunu vazife esna- sinda tahkir eden tüccar Bay Valir Ertan tutulmuştur. rine doğru yürüdüğü yakit, genç kız korku ile haykırdı. Kı=k istedi. Fakat üzerine gelenlerin nezaketi üzerine onları takibe muvafakat etti. Fakat köye vasıl oldükları zaman... Dabili hastalıklar mütehasasımili De. M. Şevki Uğür diyor kiz Kanser ve kan: sere karşı savaı B tüm Kanserin yaptığı fenalıkların he kadar büyük teblikelerle iles riled'ğini, Amerikan enstitüleri yaptıkları — tecrübelerle — gös teriyorlar. O halde ne yapmalı? Kanser bastalarının yarısı mi de ve bârsak kanseridir. Bugünkü medeni insanda bar- sak tembelliği ve kabızlık kan: serin hemen hemen birinci dev resini teşkil ediyor. Meslek in: sanları, bu mübim ve menhus role karşı mes'ul olmağa baş lamışlardır. Şu bale göre birinci derecede kabızlıkla — savaş yap mâak Tâzimgelir. Evelki yazıla. rırmda da yazdığım g bi kabızlık, barsak vazife ve faaliyetinin nok: sanlığıdır. Bu suretle Iıuııhı biriken maddeler taaffün eder, çürür ve hüsüle gelen zebirler bârsâk vasıtasile kana geçeri vücüudün örgülerini — zehirlemiş olur. Hazım bekayası — durdukça barsakta yaraların tevellüdüne $ beb olur. Minçikof yaptığı denemele rinde bu zehirle vücut kendi kendisini Zehirler diyor. İşte kansere savâğ bu zehir lerden - kurtulmakla — kabil >olar caktır. Bu da (def'i tabiinin) in Hizama girmesile ve lâznyelet yemekleri yimekten — ibarettir Bundan başka tedbirler bir hir kâyeden ibaâret kalır. İşte kün: sere irsiyet dolayısile — istidadi bülunânlar her türlü etler, hei nevi baharat, büberler, hardal, sirke ve tuzlu yemekleri ve me hârı ş içkileri tamamile- küllark mmyacaklardır. Bugün Avrupada kansere kân şı mücadelenin çiğ yemeklerle, sebzeler ve meyvalarla kabil ola: bileceğini izah ediyorlar. Hatta tedavide bile bu şekli kabul eylemişlerdir. Bundan başka beyaz ekmek ve beyaz unlar da menedilmiştir. Çünkü bunlarda vücut için lâ zım olan timadde yoktur. Jostüü Fon Liyebik bugünkü beyaz eke mek ve unlar için: Hamızı (ek şilik) tevlil eden bir madde olub kanı fazla hamızlaştırır. ve — ayni zamanda felç yapıcı bir tesiri vardır; bu suretle barsak faaliyetine mani olur ve inkıbazt sebebiyet vermiş olur. İleride bu hususta daha fazla izahat vereceğim, Yalnız şurası unutuk mamalıdır ki, kanserden korum mak ve bunun mühlik pençesine düşmemek için tabiatın bağışla” dığı tabil kuvvet ve kudretler rinden - istifade etmeli ve bü büyük cellâttan kurtulmalı, -Arkası var- OlANİNY VEYN EWNSEPE ee —7 ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: