21 Aralık 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

21 Aralık 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

voRma * gE FEREsSi FRFEAFPER”- Fabile. ? KARA KORSANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan Aşktan başka kuvvele baş eğmiyen deniz kızının maceraları... Nakıli: Faik n Alirri Şemseddin BENLİOĞLU Karasakal, mukavemet gösterdiler diye gemi tayfalarını direklere bağladı, gemiyi yaktı Karasakal diğer bir korsana dönerek: — Rişarl. Haydi bu gemiye sen kumanda et. Dedi. Hi üzerine Meri, Karasakala teşekkür bile etmeden uzaklaşt .. Meriyi soğuk bir ter kepladı Oana kadar korku nedir bilmi- yen bu kız, erkek kıyafetindeki bu kadın korsan, şu anda için- de bir korku - hissediyordu. Ve uzaklaştıktan sonra bu korkunç korsana muhalefet etmek. cesa- retini nereden bulduğunu kendi kendisine sordu. Hem buna ne lüzum vardı? Müstakil bir ge- mide korsan şefi olmak az bir şey miydi? Korsanlar için ha- iyatta bundan yüksek bir gaye golarazdı. Şu halde? © Meri, hareket ve teşebbüsten hoşlanan, hayalden ziyade ha- kikati seven bir. kızdı. Bunun için bu mesele üzerinde daha fazla durub düşünmedi. Düşün- mekten ne çıkacaktı zaten? So- rarsâ: — Sizin ” yanınızda — kalmak benim için daha iyidir, onun içit başka bir gemiye gitmek istemedim ve gitmedim.. Deme- ge karar verdi. * “Sabık zabit .Sı:l, nevi şahsına munhasır bir serseri ve sergü- gemisinde mühim bir me le etmeğe muvaffak oldu. Bazı, bazı: — Ben, Karasakalın gemisi- nin - görünmez hükümdarıyım! Der idi.. Halbuki hüküm ve kuvvet ile alâkası yoktu; vakıa bir. mevki kazanmış idi? Fakat Karasakal, en ziyade kendisini korkutarak eğlenirdi. Yani herif bu kadar korkak idi! Karasakal Kaptan Tiç, bir hafta kadar Çarleston s hille- rinde bulundu. Üç orta gemi esir tuttu, içindekileri yağma tti. 'Gemileri de yaktı. Banlar- ğ irisinin adı “Bahtiyar Se- zar, ( Bu hâdise cidden feci idi. Karasakal, müdafaa — teşebbü- sünde bulunan bu gemiyi esir tuttuktan sonra, bütün mürette- batını direklere bağlamak sure- tile yakmış idi. isenin bu — şekil alm sı bir Bu öyle bir hâdise idi, ki Meri tarafından bile hoş görük memiş idi. Vahşetin bu kâdarı da olmaz- dı. Meri gibi korsanlk için bü- tün Mmevcidiyetini feda eden bır mah'ükun bu kanaati yerin- de idi. Mahud Side gelince, ©, - ilk anlarda bu feci manzarayı bir kabadayı gibi s yretmek istedi. Fakat sonlarında © kadar kork- tu ki, kaçmağa ve ambara sak- lanmağa mecbur kaldı. Elde ettiği gemilerden ik'sini alıkoyan — Karosaka', bunların mürettebatını da korsan yazdı. Fakat yeni korâanlar kaptan Tiçi endişe' ve tehlikeye dü: şürdü. Bunlar arasında hastalık vardı. Hastalık da istilâi vaziyet aldı. Tiçin bu hastalıklara — göre mevcud olan ilâcı bozdu. Bun- lar da pek az zamanda bitmiş- ti. Bunun için Rişard isimli bir korsanı ilâç - tedarikine me- mur etti. İlâç tedarik etmek korsanlık âleminde ve o devrde ancak yol kesmek, yangın ve - vurgun yapmak demekti. Rişar, istenilen ilâçların bulun- ması ihtimali olan - şehirler. c- varında sahile çıktığı günden itibaren çetesile tedhiş hareke- tine geçm $; -bir çok kimselerin hayatı mukabilinde eccza ve ilâç toplamağa koyulmuştu. Fakat is- tediği şeyleri bulmak mümkün olam:iyordu. Karasakal bu haberi aldığı vakit, dişündü; ve oldukca mü- nasebeti bulunan bir şehir ku- mandanına haber gönderdi. Bir sandık - ilâç istedi. Bu talep çok garip idi. Bir kumandanın denizleri ateş ve kana boğan - bir -korsana - ilâç göndermesi nasıl mümkün ola- bilirdi?. Kumandan bu taleb karşı- sında çok düşündü; maiyeti ile müzakerelerde bulundu. Neti- cede bu talebe mukavemet im- kânsızlığının — tahakkuku - oldu; bu talebin reddi, Karasazalın şehri yaktırmasını mucibjolabile- cekti. Çünkü kumandanın idaresi altındaki — kuvvet, — Karasakala karşı koyacak derecede değildi. Rişarda: — Sen gemye dön. Biz de seni takiben ilâç sandığını ge- minize göndeririz! Dediler. Rişard bu haberle Karasaka- ln yanına döndü. Hakikat! O akşam da Kara: sakalın gemisine bir sandık ilâç geldi. Sandıkta zamanın ven iyi ilâçları vardı. Bunların kiymeti de 400 altın idi.. -Sonu var- Bucada Kocakafa Mehmed ve arkadaşı Hakcıyı öldürmekle mazâun Hulül oğlu pehlivan Mustafa ile kardeşleri Mümin, Rifat ve İlyasın muhakemelerine dün şehrimiz ÂAğırceza mahke: mesinde devam edilmiştir. Adli tıp işleri meclisinden gelen rapor dünkü celsede okunmüştür. * Bu raporda bir insanın, başında de- rin bir balta yarası bulunduğu halde evden kırk metre - kadar yol gidebileceği zikrediliyordu. Maznunlardan Müm nle | yasın tabancalarının muayenesine dair rapor da okundu. Bu raporda da Sİ Dilimize çeviren: 'aya Odaya geldk. Ben derhal kırıtmağa başladım, karnımı içe- * yiye çektim, baygın ve süzük nazarlar fırlattın ve © kadar iltibasısız bir tarzda sokulmağa başladım ki kadıncağız nereye varmak istediğimi derhal anladı. — Ool Dedi ne oluyorsunuz? Dordüm kaldım. — Anlaşılan tuhaflaşmış olacağım ki - kadın- cağız ağlamaktan kızaran göz- lerile gülmeğe başladı. Öyle bir gülüş ki bunu görmek 0 vaz- iyette kalan şişmanlara nasip olabilir. Sararmışım gali Bu halim ona bir az tesir etmiş Yazan: Hanri Bero olac k. Yumaşadı: —Haydi, haydi; siz iyi kalbli bir şişkocuksunuz. Şimdi çanta- larınızı yapar ve beni “Kanon Strit,, garında beklersiniz. Bu akşam Parise gidiyoruz. Ben her şeyi hazırladım. Anladınız mı? Haydi çabuk olun. Ağcım açık, kollarım düşük dikildim kaldım. — Anlamıyor musunuz? —Evet! ciye başımı salladım. — Gitmek istiyorum hem de kocamı bırakarak. Anladınız mı hem de kocasız, kocama görün- memenin yegâne - çaresi de bu- Iki rapor okundu. Karar bu gün tefhim edilecek.. maktul Hakkı ve Kocakafa Meh- medin vücudlerinden çıkarılan mermiler n her iki maznuna aid tabancalar taralından kullanıla- bilec ğ z kredliyordu. Bu ra- por muhleviyatı da maznun arın lehine idi. Raporlar okunduktan sonra müdafaa ıçin mazıunlara söz verild. Onlar, gerek - adli tıb işleri meclisinden ve gerek ehli vukuf tarafından — verilen raporların kendi lehlerine o'du- gunu söylediler ve başkaca mü- dafaatta bulunmıyacaklarını bil- dirdiler. Karar, bugün ” tefhim edilecektir. raya gizlenmekti, Eminim o beni mağa başlamıştır bile. Şimdi © sahneyi hazirlamştir, hatta | sutatım da vaziyetin icabına göre değiştirmiştir. Fakat - artk bu defs 'ben, o komedyâyı dhle- miyeceğim. İyi dinleyin şimdi o oteli dolaşır ve akşam yemeğine kadar odanın kapısını gözetler. Yemek zamanında aşağıya iner © zaman ben d in çantanızı alarak - sıvışırim, — anlıyor inusü- nuz? Haydi şimdi yailah! Hiç bir şey olmamış gibi davranın... Paranız var mı? — Var... Amma. — Amması mamması haydi.. Saat sekizde Kanon Strit ga- rında ikinci rıhtım. —Bu, bana yaptırdığınız şey; çok fena bir şey. — Arkadaş değil miyiz? — Şüphesiz öyle amma, ba- kalım bu firar benim işime geli- yor mu? Başını omuzlarına doğu eğdi, * ANADOLU Diyeceksiniz ki, 55. yaşında l üg Trança ; bırakabiliri: bir ihtiyarın — -20-25- yaşlarında âî...îf“'n yıqııdı.bıı uuıiıu: 21 Künüauevel | Çirkin bir skandal! Peştede Ihtiyar bir Don Juan İnanılmıyacak hâdiselerden: ——- — ---—— -— — —— ——— AŞK . ölümden sonra da nasıl Genç kız ve ka- devam etmiş? dınları nasıl iğfal Bir adam, ölen karısını 15 yıl mum- ediyordu? yalı olarak yanında bulundurmuş..- Fransada Kan şehrinde çok garib ve emsalsiz bir hâdi; bâdisenin kahramanı da destan olmuştur. Bu kahramanın adı Baron Karperdir. Aslen — Avusturyalı olan bu Baron, bundan on beş sene evel Kana yerleşmiştir. Kana gelmezden az evel Viya- nada zevcesi ölmüş imiş. Zev- cesinin ölümü Üüzerine vatanını terkeden Karper, Kanda yalnız başına ve hiç bir kimse ile te- mas etmeden yaşamağa koyul- Mmuştur, Baron satın aldığı geniş bir arsa üzerinde güzel bir ev ve ü gayet mükemmel bir bahçe vü- T aü Oranıda 'da' küçük ve köşke | Ölen Za Baron Euiz Karper Viyana ve bilhassâ Peşte, ya- | henzer bir bina yaptırmıştır. çilerden birisi hizmetini bıralıe kası yırtılmamış hâdiseler yeri- | — On beş senedenberi Baronun | ©'? ve bahçedeki küçük bina dir. 7 Kânunuevel tarihli Peşte | evine hiç bir yabancı girme- | *trafında bazı dedikodular yap- gazetelerinde görülen şu hâdi- | miştir. İki hizmetçisi ile bera- | M'stır. Bu dedikodular zabıta- se de cidden nazarı dikkati calip | ber yaşıyan Baron bazı, bazı | M& da kulağına gitmiş, zabıta bir hâdisedir: bahçedeki küçük binaya girer | slâh kaçakçılığının bütün Fran- Peşte zabıtası, Kurt Svis adlı | ve bir müddet kap: sayı tehdid ettiği şu sırada, bir adamı tevkif etmiştir. mış. Bu küçük binanın içinde | Baronu bu esrarengiz binacik Kurt Svis, elli beş yaşında | ne olduğunu hatta evdeki hiz- | hakkında izahat vermeğe icbar bir adamdır; kendisini idare | metçiler de öğrenememişlerdir. | etmiştir. edecek Bkadar da — vaktü hali Nihayet geçen hafta hizmet- | — Sanu 8 inci sahifede — vardır. Fakat kadınlara çok düş- | fından teçhiz edilen Karl Rinker kündür; 55 yaşında, ihtiyar de- yüksek muhitlere ve salonlara necek bir yaşta olmasına reğmen girer ve ihtiyarın namı hesabına 20-25 yaşlarında kadın ve kız- | aycılığa başlar. lardan bir türlü vazgeçememek- Bu avcılığın tarifini, Kurtun tedit. kurbanlarından birisine, matma- *Karl — Aman mösyü.. Rica ederim, beni dinleyiniz. Demek istedi, fakat ihtiyar: — Sus hırsiz herif. Bu kae- dın da senin hırsızlık - ortağın. dır. Evime anahtar uydurarak girdiniz. Ben şimdi zabitaya te- lefon edeceğim.. Dedi ve tele- fonun bulunduğu ikinci bir oda- ya geçti. Karl, kısa bir ifade ile ba- na, ihtiyarı avutmak - teklifinde bulundu. Rezalet muhakkaktı. Ben ihtiyarın - yanına girdim, boynuna sarıldım, buruşuk yü- zünü öperek alfıonin rictya Buğ Tadım. İhtiyar bu ricamı güçlükle fakat beni gayri ahlâki bir yola sevketmekle kabul eyledi. Ben bu günden sonra ihtis yarın metresi ve elinde oyuün cağı oldum. Çünkü haberim ol madan çıplak ve utanacak bir halde müteaddid pozlarda foto- ğramı da çektirmişti. İşte Peştenin bu ihtiyar kur« du, genç kızları bu suretle elde ederek menfur zevklerini tatmin yorsun, buraya nasıl girdin? etmekte “ken yakayı ele ver Diye bağırmağa başladı. miştir. ni yan kapadı. ve bana | larla aramızdaki müşterek olan | nim sevdiğim sima a...ıü.îz 4 k gülümsemeğe başladı. | bir şey vardır, o da rahatsızlığın | şeytan bilmem nasıl oldu da;. — Ben böyle bir tebessümü haya- | bence de gayri kabili tahammül İşte efendim “ister — inanıniz, tımda ilk defa: gördüm. Ah | olmasıdır. b ister inaamayınız, iş tıpkı şöyle şeytan fakat nefis mahlükl.... — Aşk diyeceksiniz.... oldu: K Ben birlise talebesi gibi genç Başını omuzuna doğru eğdi, bir âşık ta olsaydım gene böyle | gözler'ni yarı kapadı- ve bana kocalı kadınları sevmek ve gü" | bakarak gülümsedi... Ve ben de rültülerini çekmek — zahmetine | yola çıktım. katlanmaz ve hatta böyle bir Yağmur yağıyordu. “Site,, yi şeyi batırıma bile getirmezdim. | omuzları çökük, kamburu çıkmış Eğer size bütün sırlarımı söyle- | sağnağa arkâsını — vermiş - bir mek lâzımgelirse benim o vakitki | halde ve yolda yüksek sesle zevkim beyazten i, kestane saçlı, | kendi kendime söylene söylene kırmızı kalın dudaklı enine bo- | alıklar gibi geçtim. Kırmızı bo- zaman aklım başımda kendi | yuna kadınlarda idi. O sıradaki | yalı otobüsler bana sürünerek kendime “bu kadının çılgınca | metresim de tıpkı böyle idi, | geçiyorlır, haki yağmurlaklarına hevesine nasıl bir baş dönmesi | Kendi âleminde, kendi zevkinde, | bürünmüş gelen gençler dönüp neticesinde kapıldığımı soruyor: | gamsız telâşsız. benim — ağıla | dönüp yüzüme — bakıyorlardı. düm. “Par te beni bekliyen | dönmemi bekliyen bir kızdı. Sinirlerime kadar ıslandım *benim nelis ve ir metresim vardı. Halbuki bu minimini sinirli | yerime bir zayıf olsaydı kemik- — Bundan başka râhatım pahasına | mahlük sarışın ve pembe; mavi | lerine kadar denilirdi yolumu mal olacak âşıkane muvaffaket- | gözlü, çukur yanaklı şekerleme | şaşırdım. Akşam üzeri kendimi lere hiç te meylim yoktu. Bütün | gibi bir şeydi. Güzel olduğuna | “Gensington,un arkasında buk Şişko arkadaşlarım gibi bende | şüphe yoku. Arzu edilecek | dum. v rahatıma pek düşkünümdür. Oo | gibiydi, amma nihayetülemir be- | kız ve kadın'arı kendi zevk ve ? güzel bir kızdır. ihtiraslarına âlet edebilmek için Bu kız diyor ki: — Ben, bir baloda Karla ras- geldim, çok iyi giyinmiş, çok nazik ve çok sıcak kanlı . bir delikanlı olduğu için nazarı dik- katimi celbetti. İlk dansta se- viştik, ikinci dansta bir.birimize mülâkat vadi verdik. Birinci mülâkatta bu deli- kanlının terbiyesine hayran kal- dim. Ne namuslu vaz yet almış idi bilseniz.. Fakat iknci mülâ- katta vaziyet değişti. Bu defa beni bir eve götürdü. Bu ev çok iyi tefriş edilmiş, temiz bir anlamıştır. Bu- | yerdi. Tadtm görüştüğümüz sırada nun içm Karl Rinker adlı genç | bulunduğumuz — salonun - kapısı ve güzel, zeki, fakat ahlâksız bir delikanlıyı âlet ittihaz etmiş- tir. Kurt Svis, Rinkeri gayet temiz ve güzel giydirir; barçlı- ğını da verir. Bu. suretle - ibtiyar Kurt tara- milyonlar sarfı lâzımdır. Bu dü- şünce doğru olmakla beraber vaziyet, bu "tiyar böyle değildir. İhtiyar Kurt, mevcud servetini yaşamak ve genç kadınlarla zevk etmek için sermaye olarak kul- lanmaktadır. Güzel ve işine ek verişli bir ikametgâhı vardır! Gayet şık ve iyi giyinir, İyi yer, iyi içer! 55 yaşında bir ihtiyarın genç bir kadın veya kız. elde edebilmesinin çok büyük bir masrafa muhtaç olduğunu, belki de tecrübelerle Kurt - için açıldı, içeriye temiz giyinmiş bir mösyö girdi ve deli- gözlı * ** Efendi, kendi kendimi zorla- dım ayıldım. Bu sergüzeşt hiç te hoşuma gitmiyordu. Çünkü her şeyin yolunda gideceği - farz- edilse bile bu bana bütün bir geceyi uykusuz geçirmeğe ve eski bir arkadaşın acı acı sitem- lerini dinlemeğe mal olacaktı, Şimdiki gibi hatırımdadır, o — Sonu ua — —

Bu sayıdan diğer sayfalar: