7 Nisan 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

7 Nisan 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A BAA Yazan: Aleksandır Düma /Atosun düellodaki muvaffakıyeti büyük olmak- la beraber avukat karısını unutturamamıştı F î"uly;ı oraya at satın ah ) k için Trevil tarafından gön- derilmiş olduğunu ve nümune := dört at getirdiğini bik sofrasına oturmak, büyük bir müessesenin adamlarının hu- zurlarından istifade etmek ve yaşlı askerlerin dediği gibi, göreceği pek az illifatların en acısına bile boyun eğmek üze- re bulunuyordu. Bir halazade sıfatile yerleş- mek ve bergün bir güzel sofra başına geçmek, bir ihtiyâr avur 5 mükâleme esaâsında iki üç kere dudaklarını 1sir- ııı'tı:_ kendisine karşı kurnaz- lık göstermekte olan Gaskon- yalıya karşı ihtiyatlı bulunmak u"-nlynrdıı.. katın sarı, karışık alnımı yuü- Dün akşamki gibi ayni sa- | muşatmak, kâtiplere paseta, atte Dartanyan gitti. Koridorda | barbut ve İlansken oyunlarını güzel Kittiye tekrar tesadüf | öğretmek behanesile kendini l':*: besleme kızın ismi bu çok manalı — bakışını anlamamak Mümkün değildi. Fakat deli- kanlının aklı onun hanimefer- disiade kaldığı için kızın bu halini farkedememişti. Dartanyan, ertesi ve daha | trtesi gün geldi ve her gelişinde Mayledi tarafından daha - iyi kabul görüyordu. Her akşam giderken bekle- me odasında, koridorda, yahut | Merdiven başında güzel bez- lemeye tesadüf ediyordu. Fa- kat, söylediğimiz veçhile Dar tanyân ona ehemmiyet göster: miyordu. celbederek bir ayda biriktirmiş ol_dıkluı paralarını bir saat içinde çekmek.... İşte, bunların hepsi Atosun en parlak ümit leriydi.. n Silâhşor, © asrın avukatları hakkındaki fena şayisları ve bu şayialara müstahak olduk- larını da unutamıyordu. Adilik, tamahkârlık, cimrilik; fakat, — Portosun her zaman yapmak mecburiyetinde olduğu, bazı ekonomi halleri müstesna olmak üzere, avukat karısının fazla olan masraflardan.... Por- min edecek bir eve gireceğini ümit ediyordu. SAA Bununla beraber,. daha 80- I avukat ziyafeti kealerkeyamaaşlini lâhşo- L'Ü_:E—M beraber .ı.: mıı manzarası hoşa gider bir ın vereceği zaferi unut- ide değildi. Fena kokulu, karanlık bir geçit, dar mazgal- ;larla yanındaki avludan aydın: hk çalan yarı aydınlık bir mer- diven; birinci katta alçak ve Gran Şetaletin büyük kapısı gibi iri çivilerle mıhlanmış bir kapı... Portos, kapıyı parmak ke- miğile çaldı; uzun boylu, uçuk yüzlü, kırpılmamış orman gibi saçları yüzüne gölge döken bir kâtip kapıyı açtı ve kendisin- den daha uzun bir adam tara- fından - itiliyormuş gibi zorla iğilerek selâm verdi ki, cüsse- sinden kuvvetli olduğu, askeri elbiselerinin rütbesinden — ve, kırmızı yüzünden iyi yaşamakta bulunduğu anlaşılıyordu. Birincinin arkaşından daba kısa Bwh—hiı_kjl_ı& ikincinin arkasından daha uzüücü boylu kâtip ve üçüncüsü de on iki yaşında kadar bir çocuk var- dı... Bu üç buçuk kâtip avuka- tın, o zaâmanlar, çok müşterisi olduğuna delâlet ediyordu. Silâhşorun saat birden evel gelmesi memul olmamakla be- raber avukatın karısı saat on turamamıştı. ğ gün, Musketon ada parlatılan . çirmelerine 08 “fırça sürüldükten Sonra, talii ile iki katlı mücadeleye g-— bir adam yörüyüşü ile, 7 sokağı yolunu tuttu. Kalbi çarpıyordu, fakat bu Sarpış Dartanyan gibi yeni ve ;'"“N 2 bir aşk için de- “'l:" Hayır, onun kanında aşk- !“ düha ziyade maddi menfar | dönüp dolaşıyordu. H“&M esrarengiz kapı eşi- : Aşmak ve Kokunar efendi- “Bin küflü “Muplarının birer - bi- :dltıu bulümdu; i tarafından açılacak ve :::İıinı hayretler saçacak bir ” seneriğ kendisi, —dünyanın | ikidenberi gözlerini saate dike- hanlardı Ptasız, akrabasız, rek âşıkının aşkı, yahut — açlığı lozlarda ye ” *Yhanelerde, —ba: | Sebebile vaktinden evel gele- H tııı'ı:' sokaklarda dola- | ceğini düşünüyordu. yardım ederse bir kanaat eden bir kendisi, bir aile Bunun için madam Kokunar, misafirinin — evinden dli";' merdiven kapısından — girdiği ııı:,ı ıiı_nıı;:îıpbıı değerli ha. nimin vücudü Portosu büyük bir sıkıntısından kurtarmıştı. _Kııipıu kendisini taaccüple süzüyor ve kendisi de bu inişli | yokı.lııuhı ne söyliyeceğini bilemediği için hiç sesini çıka- ramıyordu. Haniım bağırdı: — Halazadem! İçeriye gell İçeriye gell azizim M Portos! Portos ismi kâtipler üzerinde acayip bir tesir husule getirdi. ğinden gülmeğe başladılar; fa- :;&' P::o;:ı birdenbire onlara i ” y rını lııııı:"“ e K W 5 A İkisi birlikte, kâtiplerin bu lunduğu bekleme odasından ve bulunmağa —mecbur - oldukları yazıhaneden geçerek, avukatın bususi odasına girdiler, Bu son oda, kumlu kâğıtla kapanmış, karanlıkça bir oday: dı. Odadan çıkınca sağ tarafa mutbak geliyordu ve oradan da geçerek en iyi odaya, yani, misaifr odasına girdiler; Biribirinden geçilen bu oda: lar Portosa münasip bir fikir vermemişti. Konuşulan sözler aradaki — kapılardan geçerek öbür baştân işitilebilirdi. Bundan başka, odalardan ge- çerken mutfağa çabucak göz gezdirerek — tetkiklerde bulun- muş ve avukat karısının —mâlr cubiyetine ve kendisinin esefine olarak, refah içinde olan bir evde nefis yemekler pişirilirken bakılan gür aleşi ve telâşı gö- rememiş olduğunu kendi ken- dine itirafa mecburiyet hisset- mişli.. Kendisinin geleceğinin avu- kata haber verildiğine şüphe yoktu; çünkü, Portos onun ya- nina serbest serbest girerek selâm verdiği zaman biç taac- cüp göstermemişti. —Devam edecek— ir Seyfettinin mirası Türk olan karısı mirastan mahrum ediliyor *El- Ehram,, gazetesi yazıyor: Söylendiğine göre, merhum Emir Ahmed Seyfeddin Tür- kiyede iken bir Türk Bayanla iki sene evel evlenmiş ve bun- dan bir çocuğu olmuştur. Bayân, veraset torekesine it- halini istemiştir. Çünkü prensin bu Bayanla evlenmesi mukad- dema krallık meclisine arze- dilmiş ise de meclis salâhiyetini kullanarak bu - izdivacı ve bu izdivaçtan dolayı meydana ge- lecek netayici evelce bâtıl say" mıştır. Yalnız Emirin dostu veya herhangi diğer bir sıfatla =l" disine mirastan bir meblâğ tahsisi — kararlaştırılmıştır. Bu karardan Bayan haberdar edi- lerek isabet eden para takdim edilince kendisi parayı reddet- miş ve ancak meşru vâris ıll: tile birşey kabul edebileceğini bildirmiştir. Halbuki bu hakkı yalnız krak lık meclisi verebilir. Meclis ise izdivacın bâtl olduğuna zama" nında karar vermişti. Bayanm; Türkiyeye birkaç gün evel e- det etmiştir. Orada hukukunu müdafaa etmek için hul nasların reylerini alacak ve tek- rar Mısıra dönerek dava açâ” caktır. Bu vesile ile şunu kaydede- lim ki, Emirin vârisleri - olan prensler, birer ziraat mütehat sısı göndererek çiftliklerin top” rağını tetkik ettirmeğe karar vermişlerdir. Bu ııüuhıuııllfll_ raporları bilâhare makamı aidi tarafından tetkik edilecek ve böylece prenslerin bazıları birr leşerek verilen raporlardaki iza- hatı öğrenecekler ve terekeyi görülecek rağbet ve mü menfeatlerine göre, aralarında ANADODU © AAA Sinem Key Fransis —— .—— Nihayet evlenmeğe karar verdi Key Fransis, evlenmeğe ka- rar vermişlir. Alman tayyare mühendisi Baron Erihş Barne- kofla Sonbaharda nikâhları kı- yılacaktır. — Yıldız, gazetecilere, evlenince film hayatından çe- kilmek istediğini söylemiştir. Buna sebep olarak da, şunu göstermiştir: — Nikâhımız kıyıldıktan son- ra film sahasında faaliyete de- vam etmek, kocamla birlikte yaşayışımızın icab ettireceği sü- künu bozabilir. “Varer Braz- zers, şirketile mevcud muka- yelemizin müddeti, Sonbaharda tekmillenecek ve ben, artık mukaveleyi yenileştirmiyeceğim! Key Fransis, bu mukavele mucibince şirketten 6200 dolar haftalık almaktadır. Holivud yıldızı, kocasile bir- likte uzunca sürecek bir dünya seyahatine çıkacaktır. Bu seya- hatinde — şark memleketlerini görmek arzusundadır; bu arada İstanbuldan geçmek — niyetini beslemaktedir. Dönüşte gene Hulivudda ya- şıyacaktır; — esasen kocasının orada tayyare mühendisi sıfa- tle hava nakil vasıtaları inşa- sında mühim bir mevkü vardır. Sessiz film zamanında da Amerikadâ popüler olan Key Frânsis, filmlerinde ekseriyetle *kalbi olan monden kadın,, ti- pini - elegan tuvaletlerle büyük sosyete Elmlerinin dişi kahra- manı olarak çok defa — görük müştür. Tamamile “Vamp, de- Dilen kadın tipi değil, bununla beraber daima erkeklerin peres- Yiş ettikleri, kalbindeki esrârı keşfetmeğe uğraştıkları bir ka: din tipidir. — Fransada bir cinayet.. Hayırsız evlâd ba. basını öldürdü Fransânın Sen -e- Marn kast. basında on yedi yaşında bir çocuk; kazancını anasına ver mediği için kendisini azarlıyan babasını başına çekiçle vurarak öldürmüştür. Maktul Demezon, elli yaşla- rında iriyarı bir adamdır ve on iki çocuk babasıdır. Fakirlikleri yüzünden bu on dört kişilik ailenin her ferdi çalışır. Çok çocuklu oldukları için Fransa hükümeti buodan bir müddet evol kendisinç on bin ve karısına da 25,000 frank vermiştir. Fakat bu — parayı, müsriflik edip az bir zamanda bitirmişlerdir. Çocuklarına fena bir nümune olacağını — düşünmiyen baba, paralar bittikten sonra da gece gündüz içkiye devam etmiştir. Tilber ismindeki çocuğu, ba- basının bu haline kızarak ka- Zzancını artık eve getirmemeğe başlamış; bir akşam da eve sar- böş olarak gelmiştir. Babası ona: ü — Çalıştığın yerden —paranı aldın mi? Diye sorunca, çocuk şu cevabı vermiştir: — Evet aldım! — Öyle ise hemen şimdi paranı annene ver. — Hayır, Bu söz üzerine. babası onu tekdir etmeğe başlamış; Tilber de babasının tekdirlerine te- hammül edemiyerek bir çekiç darbesile adamcağızı müştür. öldür- | V bu hal ne? YST SN aa 7 DİN HOCADAN — | Ahirer —— we © <Mektupıarı ÜŞTERİ -- Bir yoğurtlu kebab ihsan eyle — Yarahbi!... j Dolaşa, dolaşa hayli yorul- duğumuz için aşure bavuzunun başındaki gazinoda biraz din- lendikten ve yorgunluğumuza rağmen, Kemal Kâmil merhumla yzun şekerlerden mamul istaka- ları alarak ekmek kadayifinden — Sorma bizim oğlan; dün yada iken dört kadı ile sekiz papaz kestimdi... — Hangi sene? — Senesi falan var mı bu- nun? Hana bir çırpıda on dört bhahamın kellesini uçurdumdu? blârdoda saray İlokması bilya- — Evet. larla bir parti de yaptıktan son- — Ondan bir yıl sonra.. 4 râ tetkik seyahatimize deyam — Evet... ettik. Tovekkeli karakaplı kitaplar yazmamışlar; işte hakikaten: Şol cennetin ırmakları - Cı)hi.nkknıı sonra Allah ta €eza olarak beni buraya yolla- di, Softı oldum işte... — Bir şişe kulüp rakısı Ya- Akar Allah deyu, deyu rabbi diye bağır.. Has bahçenin çiçekleri — Bağırdım.. Kokar Allah deyu, deyu — Gelmedi mi? Burada herşey Allah deyu, deyu cereyanda.. Hatta: cennetin bülbülleri r Allah deyu, deyu İrmik belvasından bir dağa yapışan Hafız elendiler, ner- deyse, dağı yiyerek orasını ovâ- ya döndürecekler amma helva eksilmiyor ki.. Her yerde helva sohbetleri, baklava âlemleri, kadayıf eğlen- celeri.. — Geldi emme şişesi geldi. Sınıı _ulıyıcığ-ıı kulüp şişesi- nin içinde bal şerbeti.. — Yandın.. — Yandım — bizim oğlan... Hana ağzımdan fina gibi hataş çıkıyor. Sen burada ne arır — yon? 4 — Cebral aleyhisselâm ves — sika verdi, bu gızanla beraber dolaşıyoruz. A — Aman” bizim oğlan; © CB ğ ş '_:*'* suhe gase. talkacidakbı V Grimi Yüyetük Bi RARAYA Helvadan sonra gelsin hüri | — — Neden bizi diyorsun, yal- — kızları — cilve kırmağa, gelsin | ©* değil misin? gılmanı kiram bal şerbeti da- — Değilim Sâdicim; hana gıtmağa., dünyada iken Salihlide tüccar — Sabah, öğleyin, ikindi, ak- | bir Mehmed Eronat vardı ya; — ocağı tütesice o da burda.. — Onu ne diye getirmişler? — Sorma hacı birader; sor- şam, yatsı; ağaç, irmak, dağ, insan; ne varsa hepsi beraber rüküa vararak, secde - ederek namöz kılmakta... ma.. Elinden bi; ğ Aman unutmıyalım; Sade bu -— Aîlıh Allıı'h.ı.:..u ö kadarcık değil... — Evet, daha sağ iken ya. — radana siğınıp bir. günceğiz — oruç tutmuş, Allahın da kabul — tarafına rastlamış. Doksan — bir — Tatlıdan içi yanan papaz veya softa derhal feryat ediyor: — Bir yoğurtlu. kebap Ya- rabbil.. Hooıooıık; ::vıdıı hi önngef 'i:_':::;_';' buraya getirdiler. — yoğurtlu P. v a Y— ı.bli([uııı soğanın cücüğü ılı_;l lî".:'::;m:ü:'n' Biz” Z 'arabbil.. : S A Hoooop; havadan bir sürü | — Mehmed Eronat WĞ" söğekçi — Aagaryaya çıkardılar; aşu. — v« Bir. savsoro. | Teküplağ | ” havuvzuna şeker taşıyör.,. Yarelğle — Vah, vah, vah... Merak — Hoooop; havadan sarımsaklı, | ©tme efem; ben Cebrail Aleys — yoğurtla bir tencere Tatarbö- | hisselâmı görür, bir çaârenize reği . bakarım. B Hocalar kepçe ile, papazlar — Sağol.. kevgirle, hahamlar taksim kaşı- — Hoşça kal, ç Bakına, bakına bir az dıhı"w dolaştıktan sonra — Allah deyu, — deyu akan bir sütlâç armağının ğ başına geldik, tahan he'vasın. — dan zemine oturarak lokumdan — iki sigara tüttürdük.. Yapışkan yerlerde yürümek — çok güç olduğu için — cidden — yorulmuşuz. — Şöyle şekerleme — tarafından —hafif bir Uuykuya daldık. ” gile öyle saldırıyorlar ki ten- cere dakikasındı sünnetleaiyor. Dahası var.. Havadan geçen küşun kebap elup önünüze düşmesini şöyle düşünüverdisiz. mi yandı; kuş derhal nar gibi kızararak ağzı- Nıza düşüyor. Hulâsa bu cennette boğaza müteallik.. B:;ıfz.l'ı: meselesi burada daima halle- dilecek tek meseledir. Bereket versin ki yinecek şeyler daha gırtlağı geçmeden hava olup iyenlerin göbeğinden duman linde çıkıyor. Güya bu cen | netlik kulların nünüklerine birer | —Devam edecek— ' ğ ANADOLU Günlük siyasal değirmen, göbeklerine de birer SSBİR Ve Tn hgıuıo ekzos borusu yerleştirilmiş.. H ü GN Tıkınsı, âni hazım, dı:“. | © nîqd" Rüşdü ÖKTEM DUMİ Deşriyat ve yazı işleri müdk Ve Bamdi Nözket ÇANÇAK İDAREHANESİ hmir İkivci Beyler rokabı tahavvül, huruç... Ondan sonra yeniden boğaz derdi... Başı sarıklıların birisine 80- —— kularak sordum: çi GEsik Fertisi binanı içinde ' Elşrek: İzmir — — Efendi hazretleri; âfiyet. || eletom 207ç < ::,'"':lı.u B tesiniz inşaallah.. a kutütur 4 Abone şeraili Yallığa 1800, ai aylığı 800 beruptür Yakancı — sremleketler için abene dereti 27 Jüradir —— BATKAASINDA —— LAŞMMIŞ DK Başını kaldırarak cevap ver. di: — Beni tanımadın gee mı hacı AÇ A Ela Pat — Aman efem; bu kiyafet, İ HLA SE S Eİ aç

Bu sayıdan diğer sayfalar: