2 Haziran 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

2 Haziran 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kralı prens dördüncü Vilyam, 1782 senesi ikinciteşrininde, |olan denizcilerden weri iki gemi ile Nevyork limanından | bugzün açlıktan ölmek derecesine gel- parmıştı. meleri, revayi hak değildir.> | Orad Nelson; amiral Hut wve, müs-| müracaatında: «İngiltere için canlarını feda etmiş Porstmut harp limanında bulunan ge- kalanların, miler için, mühim miktarda para ko- Kâmi Oral Diyerek — tazallümde bulunmuş, —Sonu var— Genç kaptan — Nelson; bu — sırada, Prens Vilyamın on yakın arkadaşı ol- Tuştu, Prens onun mezyetlerini ve =ııu. kesbetmiş olduğu geniş vu- Ve ihtayı anlamış ve onun takdir- bün Olmuştu. Prens Vilyam, Nelson - gibi bir de- Bitel ile tanıştığından dolayı fevka- İde memnun kalmıştı. Prensin elin- *eki altın kalemden her gün, Nelson :ihıdı dökülen senakâr - cümleler, _:e-» teşkil edecek dereceye gel-i Denebilir ki, prens Vilyamın en a- İ arkadaşı, genç kaptan Netson ol Müştu. Nelsonun, nişanlarla taltflere olan Mafı, prensi Viyam üzerinde büyük bsir uyandırmıştı. Prens Viyam, husust mektupların- gene kaptan — Nelsondan — sık sık lıŞhııı-ıuıomıeı'ı ve onu, «donanmanın Tinti> diye tavaif eylemekten zevk Ymağa başlamıştı. Hakikat şudur ki; prens Vilyam, ;lhir zaman zavahire kapılmamıştı. * pratik ve füliyata bakarak hük- Geihü veren, az aldanan bir şahsiyet 'Ye tanınmıştı. Bu tibarla, genç kap- " Nelson hakkında verdiği notlar- İsabet etmişti. Zira Nelson, donan- :ldı derin bir vukuf kesbetmiş, ida- #ttiği herhangi gemiyi harpten za- Farsız çıkarmağı, en tehlikeli — frti- ’"ıvlııı—.-ı»... hasarsız kurtarmağı ve tay- “lara kendisini son derece saydırma- " lüyikile öğrenmişti. Hatta; herkes *isonun bu mezyetlerine hayran ol-| Muştu, "irinci kaptamı Loker; bir gün, Nel- Sondan bahsederlerken : l e dASiŞMR yaratimmş * İr &dams.” v *#Tİ emirler veren ve verdizi emirle- FİN en ince teferruatımı ve bütün ihti- Tülleri gözününe getireroek — hareket' *den, fevklâde kudretli bir denizci ol- Müştu, - Arlson, tyfalar tarafından son de- "e sevilmişti. Amerika-İngiltere harb, durmuştu. fiklâllerine kavuşmak için silâhlara rılmiş olan Amerikalıların sevinel, h dereceye varmıştı. Amiral Huntan — emer zasındaki| DKiliz filosu, 1783 senesi Haziranın- & İngiliz sularına hareket emrini al- Muytı. | “Nelson, bir müddet sonra, TMut deniz üssüne gelmişti. Sefalet, fakirlik, son dereceyi bul- İngilterenin en mühim harp yels ve nevmidi hâkim ol- Muğtu. Zabıtan ve tayfa, çokıuılx-riı Pirat- TMasş alamamışlardı. Defatla bu limana gelmiş ve gitmiş Nelson, © güne kadar Porstmu- a bu derece fakrlöştiğini görmemiş- Ü. Portstmutdan, adetâ iğrenmişti. Amerika harbinin İngiltere aleyhi- İe neticelenmesi, derin bir — sefalet Şehirde pislik hâkim — olmuştu. A- ::ul.hrtîllmbulu'ın hacirlerin sefaleti, çok feci bir Tanzara almıştı. İ gemide intizam kalma- olmakla beraber; efrad maaşlarının, uzun müddet uğraması, Nelsonun da te- lordluğuna İkorunu kıran kadin tayyi Amiral Parker ve Laurstoft gemsi Düpeyron, Bağdada B Diyerek, Nelson hakkında bir ağız- Üç hâfta evel — yaptığım _lıiı— UBU dan gitayişte bulunmuşlardı uşuşla kırdığım rekor beni herkes Selkkon, harulerdr a gukkan'lıkla tanıttı. F da u | Yuvadan göklere Çöle nasıl indim ve nasıl kurtuldum. Arap geldi Tayyoreci kadının kızı ve oğlu Gçenlerde Pari-Bağdad hava re- reci bayar asındı kadın, bi le anlatıyor: küm kaybolmuştu. T: heyecanlı hâdi Daha 'düne; kadar irmimi bilmitordu. Böyle olmuakla berabek |. kaza, ço ak uyandırdı. şa aid merakı maceramı dinlı Ben çocuğu ile, kocasile ve evil: sıksık meşgül olan bir kadınım. Bü- yük uçuşlar hakkında anlatılan hi kâyeleri dinlerken, kendi kendime «Ben de ne vakit böyle uçuşlar ya pacağım. Derdim.» Şimdi bu arzumu verine get'“ip evime döndüğüm zaman eski ganımdan birşey kalmadı hetşey tabilleşiyor. Sin herşeye, yani endişeye, ümide, vince ve hatta korkuya aışıyor. Saatlerdenberi uçuyorum geçiyor. Hiçbir. vo”u vuk (hi »e ah yorüm. Biran kalbi dalia le çarptığını hizseltim. İki vel Hıı:x.ı Liyonun kırdı eçtiğimPYarkettim. Daha ileriye g Az sonra, aaat on bire doğru. Bus- raya varacaktım! Saatonu çeyrek geçiyor . Birden tayyarenin kanadlarında bir ihtizaz duydum. Ataşlar bağlar) o derece şiddetli çarpmağa başladı ki, eniko- nu korktum. Derhal motörü - yavaş- latarak, geniş bir ovaya — doğru in- Gece gün e- rekorü mğe başladım. İlk önce bu hareketi- mi gayettabil buldum. İvdiğim ovo; sonsuz bücaksız bir kum çölü idi. Birkaç -dakika hüre- , | ketsiz kalıp düşündüm. Sonra —uyuşukluğumu — gidermek eliçin, silkindim. Yapayalmız; kosko- i.lea bir çöl ortasında idim. Tâ ufuk- ta yandan bir deve kervanmı görü- yorum. Yakınlarımda deve ayakla- rının izleri var. Yürüyerek bu izleri takip etmeğe başadım. — Böylelikle bir ikisaat geçti. Kum üzerinde yü- rümek pek güç.. Takatim kesilince oduzğum yerde — duürdüm. — Ufukta gördüğüm develer gözden — kaybol- muştu. Birden vücudümü bir titreme kap Birden vücudümü bir titreme sar- dı. Nevmidi getirmemek için irade-| mimuhafaza ediyordum. Fakat yo- luma devam etmeme imkân yoktu. Hemen geri döndüm. Tekrar tayya- remin yanma geince, halsizliğim son idereceyi bulmuştu,. Boğazım — kuru- muştu. Tayarenii suyum, bir ş zum vardı. İki üç yudum Rekoru kırmıştım-. Fakat ölecektim. Ansızın bir su içtikten içind dört kio ka- şe şarabim ve bir- sonra, rgunuğumu dinlendirmek için tay renin #OK D ll n yım diye & kuruuğundan bir. muzu miyordum. Kanudın üzerine öturup kahinesine ı:%uıu.. üYü » Wi İ i açtığım vakit sabah ol- ik tekmil şiddetile başla- ıslata- bile yiye- düşün- meğe buşladım. Kocam, çocukarım, evim hep Benden zümün önüne geldiler. haber alamayınca çocük-) larımın ve kocamın kederlenecekle-| rini düşündüm başka şeyler xeldi. Bu düşünce rimi yaşla doldurdu. Sonra gözle- aklıma Rekoru kırmağa muvaffak oldum akat, belki, bunu kima bilemiye- cek. Eğer bulunmuyacak — olürsam, kum yavaş yavaş - tayyarmi herkes için meçhul bir tay-; olarak kalacağım Yeniden uyuştu j Beni bir insan sesi erimiden sıçrattı. Karşımda diki- 1 biz Arap gördüm. Bana birşeyler söylüygrdu. Ben de cevap vermeğe çalışıyordüm. Fakat, tabii, biribiri- “İmizin dilini bilmediğimiz için anla şamıyorduk. Arap yanında — taşıdığı tulumdan bana bir tas su vrdi. Bu suyu öyle bir lezzete içtim vu Arabın yanına bir. Arap laha geldi. Bana bir iki işaret yaklıkLIN Sonra yanındaa uzak* O varın laştırar. tesrar göler cekierini anlacım. Fokat gemediler. — Saatler geçti, gece oldu. Yeniden en- dişelenmeğe başladım. Sasur lak, açı, yorguniük beni bitir: mıeşti. Artık vütün. ümidim ke rılmıştı. İkinc: gecenin sabahını m. Sabaha karşı, ümit- siz bir halde, kanadım üzerin- de otürürken omuzuma bir el değdi. -Başımı çevirince, iki arrbı yanımda gördüm. Büyük bir seviaçle gözlerim parla» mıştı, kurtulmuştum. Araplar beni getirdikleri de- veye bindirerek, sekiz on saat İhâdise, M di iden süren bir yolcuivkian sonra, B AT BŞNT Tel Elsabran tren ifıı.ıı'ı yonuna ürdüler. Orada, İngiliz me- ':;lıı beni karşıladılar. Vazi- yetimi aleme telgrofla — bildir- diğım zaman, derin bir neles alab ldim. sında geçen bir saat. Kâğıd para ve altın kıy Halikarnas B-lıkçıs . e Diye sordum. — Hay hayl .dedi- ta profe- sö: Lombrosodan — tutunuz da günümüze kıdar gelen antro- pologlar, boş — vakitlerinde bu işle meşgul olmuşlardı. Biz on- larin iktitaf ettikleri malümat- tan istifade ettik ve buluşlarını kommersiyalize ettik. Anormal bir istidat ancak Hormonların saptımasından — ilecr — geliyor. Sun'i Hormonları imal ettikten sonra onları bozup deli fişek- leştrmek işten bile değildir ve bu itibarla mükemmel Hyper- pıtataire, Hyperadrenal, Hyst- erocide tipte insanlar elde ettik. Hatta Bostondaki şubemiz nü- muaelik üç tane saralı epilep- toide dahi yarattı. Bir tanesinin lâboratuvar miçosunun dikkat- sızliği yüzünden, Hormonları fazl . sapıttırıldı, herif veli olar cağına zır deii oldu, onu ıskar- tıya çıkardk. Öteki ikinin biri romancı:ka Dostölevsky reko- runu kudir. İkincis. de peygamberlikteki M hammed rekorunu solda sı- hır brakt. Hem de düşünün; bu asırda! Çünkü Muhammed, Misa, İsa zimtaında peygam- ver olm k kolaydı. Başınıza bir xeçe külân geçirirdiniz, elinize bir asa alırdınız. Firavun mü- u w, Roma Prokoasöülüt . P. * midir, yoksa Küreyş kabile- si mdir; Örcre dikilirdiniz ve basıd z sar$ kdrü Zive İran ve.ial dinin Niş n.anması Prenses Fevziye Misir krah Farukün — kizkar- deşi Pronses Fevziye ile İran tahtının varisi veliahd ile res men nişanlandıklarını — bildir- miştik. . Kral Farukla, kraliçe Feride- nin evlenmelerini takibeden bu debdebeii eğlentil sebep olacaktır. İran Başvekili de birkaç gü- ne kadar bu mesele ile alâka- dar olmak üzere Mısıra gide- cektir. ve hemen Peygtmber olurdu- nuz. İş sıkıya varınca, ya Si- veyş kanalı vasıtasile kaçar, ya hazreti Muhammed gibi, h 'creti nebevi diyerek Med.neye kapar h atardınız. Bunları yapama: yınca gider, İsa gibi haça ge- rilirdiniz. Halbuki - Boston şubemizin l ettiği peygamberin karşı- şlığı vaziyet çok daha çetin- di. İş bir sivri cülâh, ile bitmiyordu. |,te munelik peygamber bu güç va- ziyette kendini gösterdi ve bu itibarla fabrikamız yaradılışı ta- mamen mars ve mat idi. İcap ederse imalâthaneyi ekstra sa- atler zarfında gece gündüz iş- letir ve yer yüzünü Ford oto- mobillerinden çok daha kala- balık peygamber selise boğa- zır. Ne varki; “stidanlıların imali fennin şimdikı vaziyetinde pa» halıya patlıyor. Measelâ cehalet zamanında pırlanta imali tek- mık aoktai nazardan mümkündü. Yalnız sun'? pırlantalar tabi. lerinden daha masraflı oluyo- düu. Ozun — için pırlanta fabri- kasyonu ileri ememişti. Yaptı- ğim.z dostörevakiyi ele alalım, bu adam Boston şubemize bin dolara mal oldu. Onu işletmek için ayda iki yüz İiralık Rıdi- vm da sarfetmek lâzımgeliyordu. Buna mukabıl bir fiske pamuk bile imal etmiyor, durmamaca- #ına pasa roman yazıyordu. Etle kemik - istıdadlılar acı acına, veyahut karın tokluğuna çal.ştırabilircen — dâhi — imaline kalkışmak alledilmez bir lüks exonomk bir. cinayet teşkil eder. Şimdilik yapacağımız tepedan tırnağa dahi imal etmek değil, mevcudlarla iktifa etmek, veya. hut ocların normallerini masraf- sızca anormalleştirmektir. Dâhi yapmak için anadan doğma harcığlem insanın bel kemığini kırıvermek elverir, Mundar ilik- te bir inhiraf hasıl olur. Ağaç. larda aşı dolayısile usarenin akışınt arzedilen mania, nete- kim ki, ağacın, daha bol, daha büyük ve daha deli yemiş ver. mesini temin ediyorsa, amudu fıkarinin burkuluşu da — hem mikdar, hem de kalite itibarile insanın kafa randımanını çoğak tıyor. İki bardak alınız; - biri boş, birisi dolu. Birisini öteki- me boşaltırsanız, biri — böşanır ama, öteki dolar. Bu basit hakikati insanlar ka- dar görememişlerdi de onun için bel kemiğini yamprilatmak suretile fikri doğrultmak çare- sini keşfedememişlerdi. Körler. de göz ve kulak hassaları inçe- liyordu. Homerle Budanın dâ- hiliğine sebep körlükleri idi. Beethovenin musikisini ise sa- gırlığına medyua değil miyiz? bizim nü- Hılıı,udıovıhııuııkı?ı_ı- DT e G Z S L meti oyunu E- büyük siparisi Dı'aylamı vermişti. Klâksonlar ba- ğırıyordu: Ulusun ey yüce Lama! lar “<ör haci Mercaa tamburi - ve âma hafzı santuri, diye anılmazlar mıydı? Bzim şa ia- sanı ne kadar kolaylıkla 1slah. etitğimizi gözönünde tutuauz, bir de cehalet devrinde iasan- oğlunun ancax Macar atını, Kı. rim ineğini, Misir. eşeğimi ve Kemer pa'lıcanını zar zor islah edebilm.ş olduğunu düşününüz, farkı hamea anlarsınız, " Ben dayanamadım, sordenxe — İyi amma profesör Şrak, demincek pamuk ve paradas bahsettiniz. Pek âlâ pamuk is- - tihsal ediiyor, fakat parâ me- reden geliyor? — Bakınız sancı ile ana rahı minden çıkma insanlar asıl sa- tın almaktan değil, satmaktas hoşlanırdı. Ö.üaceye kadar hep- sözleri ( Kaça aldın? kaça sat« tın? ne aldın? ne verdin) des ibaretti. t Bunları sormyanları, söy- lemicenleri tahtası eksik sasır- lardı. Onlar o vaziyote düşmüş lerdiki herkes yalmız — satmak istiyor, ve hiç kimse —satın ak mak istemiyordu. Satmak müm- kün olamayınca yetişdikleri : muk, Buğday, Sğır, Sıpa ne ise, yakıyurlar, kesiyor, kül ediyor, ve üzerine defi hacet ed yorlardı, damping, damping diye bedava sıtmağa bile kal — kıyorlardı, Satın almaktansa e kadar tiksiniyorlardıki be hak leri bedava bile satın alan ob mıyordu. Meselâ koca bir mu- — harebeden dayağı yemiş olarak — çıkan Almanya, tazminat olarak — vereceği para olmad ğı için la- — giltereye, Fransaya mal yaui — kondura, termometro, boya - fas lan yolladı. i O devcetler aman göndrme diye malları gerisin geriye dön. dürülüyordu. O Yamanın ea akıldane ikti berkesin satacağı, fakat kmsenin satın — ran bulunmuyor, onun içia K cemaat şapa oturuyorlardı. Bis hep bu avır mviri kökünden fazlettik. ” Üniversel ve damping ilân ettik. Paraya gelince, para ve h'ıb.::ıl idi. Üstelik kâğıt, gerek altın; kıymeti tuftu, bizde önümüze mataha — bolkeseden —* veriştirdik itibari, bastık kıymeti.. Siz böyle iş olur Diyorsunuz bal gibi olar, o koca muharebede İngiltere telbahir — tehlikesi — do Alrika — topraklarından — çıkan altınını nefs: İag İtereye - temiyor, fakat getirtmiş farz- ederek, parasını kıiymel — du. Ya o altın Z Sonu 10 ncu '.-l;l!v*

Bu sayıdan diğer sayfalar: