15 Kasım 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 2

15 Kasım 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

leşrin SALI 1935 FIKRA Bir dünya şuuru ve saygısı 4 Bahri Savcı Üç gündenberi bütün dünya radyoları, büyük kayıp karşısında, me- deni âlemin zihni ihtizaslarının kuvvetli bir şuur halindeki — ifaesini esir dalgaları halnde kafamıza feza yapmakta ve millet damgalaın- dan sıyrılımış bir insanlık kütlesi bir duygu cihazı halindeki antenlere idrâk kulaklarını venmektedir. Şimdiye kadar renk, renk ideolojilerin bayraktarlığnı yapmış olan birçok kalemler, kendi davalarının dışında hiç bir bakikat ve büyüklük tanimıyan kafalar üç gündür büyük bir beser vakıasının, ehanşumül bir insanlık hâdisesinin hâzn hatırası ö- nünde sadece onun hakikatini anmaktadırlar. - Türk kalemleri onun ebedi şümulünü bıçkıarak anlatmağa uğraşır- ken onların kalemleri de bu büyüklüğü kuvvetli bir şuur halinde duy- duklarını, ve onun tarihi varlığı önünde içine en derin saygıların doldu- u bir gönülle eğildiklerini ifade diyor. Hiç bir ölünün manevi şahsiyeti fezayı bu kadar doldurmamış ve hiç bir ölünün, insan gönüllerindeki hatırası esir dalgalarını bu kadar harekete gtirmemiştir. Türk hudutlarının içini onulmaz bir acı yasa bürüyen bu ö'üm bu hudutların dışını, bütün kâinatı da kapladı, $ ve eserin değerini kavramasını bilen medeniyet kafası bu ölümün hazin manaanı bir şuur sızısı halinde anladı. Biz onun ile kurulan ve bütün cevherleri ile «O» ndan ibaret olan vu hi ve manevi varlığımızın sağlam mimarisinde onun bir maddi tahav- vül şeklindeki kayıbının sarsıntılarını hissederken medeniyet âlemi de dünya ölçüsündeki bir değerin kayıbı önünde bulunduğunu duymak- tadır. Bir Avrupa, bir garp vardır: Bunun insan zaaflarından âdi - beşer ihtiraslarından hariç, yüksek bir plânda şerefli bir irtifada bir kafa ve gönül kadrosu, bir medeniyet ve insanlık çerçevesi vardır. Gene başka br Avrupa, başka bir garp vardır: Burada — menfaat duygularının slıkları duyulmakta, egoizm fırtınalarının haşin rüzgür- ları esmektedir. Bugün; bu acıklı ve geri bir merhaledeki Avrupanın nizamdan uzak karışık temposu, yüksek bir tefekkür ve duygu merha-, lesinde bulunan ileri Avrupanın sükün manzarasını ve insanlık ahen- ine değil, bütün insanlık ailesi. me şeref olan o eşsiz adamınölümü, kin ve nefret haykırışmaları içinde, yüksek bir merhaledeki ileri nizamını unutan bu Avrupaya bir anda, bir saygı vecibesi halinde asil ve hakiki medenyet seviyesini hatırlattı. Şimdi bütün medeniyet Avrupası, dar ve karanlık bir geri âlem hum- malarından kurtulmuştur ve bütün bayatı ile ayni zamanda medeni yet dünyasına zaferler kazandıran o büyük ölünün, tek başına bir ta- rih olan canlı ve dimdik hatırası önünde iz'an ve saygı titreyişi ile ba- şını eğmiştir. ler; medeniyet âleminin böyle bir huşu le «Atatürk» atmosferi içinde yüzdüğünü haykırıyor. Ne harikulâde bir ölü!. Yaşarkan, düşmanlarını kahreden hareket. nu batırlatıyor ve kuvvetli bir şuur hülindeki dünşyanın saygısnı topluyor. Dünya matbuatının ve radyolarının göğsünden köpup gelen haber- leri ile bile insanlığın zafer destanlarını yazıyor, ve ölünce, fani mad- (ANADOLU) W a mAklrkeği © C Ölümünden sonra Yerde, gökte nerde olsan hep peşindeyiz! Türk, Ata'sını, yirmi yüz yıl, en Gecelere bürünsek te güneşinizdeyiz! büyük adamını lııybem. Kazanan Ağlıyoruz.. Gözümüzde çağlıyan, aşı ıonıuzluk!ıır. Atatürk oraya göç - Yanıyoruz,. Bağrmızı dağlıyan, aşkın; Aşkın bize kanat oldu nuruna üştük; Muddumm içinden taşan büyük Tek gönülle bir tek senin aşkına düştük; ,edam aramızdan akıp gitli.. Onun Sağdın, dört yanında dönen pervanelerdik ; “azametli ruhu artık çerçevesiz: Öldün, ruhunla birlikte miyrace erdik ; manına sığmıyan Atatürk mekâmın- Varsın ruhun süzülerek güklere ağsın; da dışına çıktı. V Bizi kurtaranı biz kurtaramadık.. Ebediyetin ona — iştiyakı bizim ona olan aâşkımızdan daha kuvvetli imiş; Elimizden çekti aklı. Atatürkü ken- di irtifana çıkardı. Özü boşalan dünya bir kabuk gibi yuvarlanırken onunla dölan âlemin hacmi ve ağır-| hığı arttı. Atatürk sonsuzluğu da bü- yüttü... Ölüm bile onunla büyüdü, Ölümün bile göğsü a içine girdik - ten sonra kabardı, Simdi ölüm bir çukur değil, bir zirvedir: Ona ba - karken yüzümüzü toprağa çevirmi- yor, başımızı gök yüzüne kaldırı - yoruz... yedi milyon gönülde her zaman sağsın! Sen toprağın ne çinde, ne dışındasın; Sen yılların ne ya: ne kışındasın. Ne doğuşun, doğumunun kutlu yılında ! Ne batışın, batıların kan kızılında! Bin sekiz yüz seksen bir de bi: uk sana Dokuz yüz otuz sekizde boyandık kana Doğan da biz, ölen de biz sonsuzluğunda Bin bir bahar çiçek açtı her soluğundu Sen tarihin ön çağısın öncelin olmaz! Sen hayatın kaynağısın ecelin olmaz! Sen deldin Ergenekonda demir dağını; Ben kurdun yetmiş ülkede şan otağını Analarta, Sakaryular, Dumlupınarlar. Küçük birer balkışındır, pırıldar yanar; Oğuzhanlar, Attilâlar, Aksakdemirler. Çadırının kapısında birer emirber! Bunlar at oynattı arzın dört bucağında; Ulus benliğine vardı senin çağında Sen, Türklüğün göğe varan en yüce başı Sen,; zamanlara sığmıyan bir bekküteşı Geçmş gibi geleceğin en ulususun Sen, Atatürk değil, ölmez Türk ulususun Sen gitmedin bize bizden yakına geldin Sen ölmedin bir yepyeni arşa yükseldin Karşıyaka 138/ X1/1938 Ali Rıza Özkut Ölüm insanlara yakışan bir son- dur.. Sen insandan üstündün. Öldü- küne inanmıyoruz.. Ölen, nasıl di- ri kalır? Vücud biçiminde madde- leşmiş örneğin tekdi. Onu toprak almış olabilir. Ancak manevt var- lığın bütün Türkler sayısınca çok - tur.. Hepi içinde ayrı ayrı var- #sın... Seni oradan koparmak için milyonlarca ölüm göğsümüze saldır- malıdır. Buna ölümlerin sayısı ve gücü yetmez, çünkü senin milletin ölmez Atam.. Ata ölmeden bir niyaz O giderse sanırım, kubbeyi - evkân yıkılır, Bütün ecramü semavat İle, deveran yıklır... Bulanık gözlerimizin pıııırındı kızarmış bir sızı, kırık yüreğimizin ucunda tutuşmuş bir acı, boynumu- zu büktük onu arıyoruz... kımızda. var, bunu biliyoruz, sevgisinin do-| yulmıı tadile yutkunuyor, hasreti-! nin dinmez sızısiyle burkuluyoruz... Demek ki o içimizde... Lâkin dışı - mızda Ulu Tanrı, bizi bırakma © büyük ÖNDERSİZ... Kalmasın kurduğu bu çarhı azim mihversiz... Sen bilrsin, sana tarife ne hacet vardır. Ne mukadderse olur... Böyle bir hüccet vardır, Ey tağyir, bu büyük hikmeti ey Tanrı, Yanmasın milletinin, Türklüğün artık bağrı... 9/11/938 arışinr — Âtam san nas|Çimizde, SAHİFE 3 Ata'ya ağıt karanlık çok fazla Atam, gölgeni se- içemiyoruz.. aa Seni maddenin piştiği kara-pelta — içinde boş yere aradık, sen madde — İdeğil, enerji, sen gölge değil, ışıktın Atam... e Sen büyük mahrekinin ufak bir Parçası içimizden geçen bir güneş- tin. Yolunun - kısa bir bölümünde bize yanaştıtı, dokunup geçtin, ar- dında yanmış yüreklerimizin kıvıl- cımını bırakarak gene göklere ağdın |Atam.. Sana bakan gözler kamaşır, kim- seler sana baş kaldıramazdı. İşiğin Üstümüze vurdukça içimiz aydınlık, yüreğimiz sıcak kalırdı. Bizi gündü- ze alıştırdın da hangi mevsimde göç- tün Atam?... Hakikaten kara taşını bağrımıza bastık ağlıyoruz, kara yazılı alnımı- za ağıt çevreleri bağlıyoruz... Pına- rından içtik kanamadık, eşsiz tadına doyamadık.. Pınar kurudu gitti, boş kalan avuçlarımıza yaşlarımız do- huyor, artık seni değil, acını içiyo - rTüz Atam... Her "savaşta ardma-toplanır be- raber dövüşürdük... Bu son savaşa yalnız- gittin, bizi sağlığa bağlayıp, ölüm saldırısına büyük göğsünü tek 'başına gerdin... Bize yürü dedin koştuk, kal dedin duruyoruz Atam.. Sağlığında senin için ölmeğe can atanlar, bugün gene sönin emrinle yüreklerine diktiğin inanı devirme- İmek için ölmemeğe can ıııyuılıı Dimdik ayaktayız Atam... ruhun baş ucumuzda M |Çatık kaşlarının kudretli yayı üstü- müzde geriliyor: Buyruğunun ateşi bizi birbirimize kaynattı, ü bağladıklarını ölüm yekpare yaptı... 2 Atamız aca-| Koca Türk milletini eline ba orada mı diye lopıııı bakıyoruz.|onu yeniden yuğurarak Milyonlarca göğüs eğildi, yere dü-|milleti yapmıştın.. Senin nin. ledir. e acı tamın ey elinde Cöılenmınn soluk feneri topra-|Buyruğun olacak, Atatürk ım jın karanlığı içinde dönüp dolanı -| gösterdiğin yere ulaşacaktır Atam . Güneşten daha parlak, daha parlak şimşekten, yor! Seni köşelerde bulamıyoruz, «« Onun ruhu -- Variğınla biz değii, dünyalar övünürdü O mavi gözlerde Türk, Türklüğünü görürdü Demek her fani gibi, o da bir gün ölürdü İçimizden çıktı o, içimizde yaşıyor. Ö, ulu bir varlıktı, benzeri yok, eşi yok Demiek ki durdu artık kalbinde ateşi yok, Söndü, çok yazık, yurdumun güneşi yok. Ön sekiz milyon Türklük hep ona ağlaşıyor. İçimiz ateş dolu kalblmiz tutuşmakta Gözümüzden sel gibi sıcak yaşlar akmakta O, öksüz ulusuna semalardan bakmakta Dünyaya sığmıyan ruh, semâlara taşıyor. Bu acıya tahammül ne kadar acı Türke “Hıçkiraklar içinde çalkanıyor bu Ülke, Bütün dünya yas tuttu göz yuman Atatürk'e Semavileşen o ruh Tanrıya yaklaşıyor $. Kurşun Bu da bir mucizedir — Ölgezin yarattığı, yapıcı ve yaratıcı gençliğime — Bugün bir başka ufka bir yıldız gibi aktın, Arzın kalbi mi dudu, gökten güneş mi koptu, Ey! Ulu İnsan adam bizi kime bıraktın, Sana hep İnanmiıştık sana tapmayan yoktu! Ölümleri çiynerken ölüm korkmustu senden, Kadretinin önünde sarsılmıştı bütün yer; Tnanını içmiştik gök mavi gözlerinden Sağıa bi'at etmişti kuduran zelzeleler! Omrumuz ömtün diye gururünla çağladık, Gök kubbenin altında haykırıp - ölmez -diye, Allaha âsi olduk, bugün öksüz mü kaldık! Hepimiz seferberiz ölümü çiğnemeye! Baş Kaldır, metelerin, oğuzların evlüdı, Yere vurdun gökleri yedi kat yer yarıldı; AArz nasıl taşıyacak bu milyonluk feryadı Bügün bir vâhşi acı kâlbimize sarıldı! 'Yarap! Güneş mi söndü bu da bir mücize mi?. Gömelim seni dedik tarihlere çıkmadın ; Yarap! Sorarız sana yalnız kasdın bize m? Neden bir başka cihan mihrabini yıkmadın! Seni tmanlarınla kazıdık kalbimize Gök kyubbenin altında haykırdık -ölmez- diye Nabızda vuran kanm hizini verdin bize Hepimiz seferberiz ölümü çiğnemeğe!, YVarap! Güneş mi söndü bu da bir muücize mi? Yarap'l.. Sorarız sana yalnız kasdın bize mi : & Bakışların bitti mi? Kapandı mı gözlerin, Seni gökler kıskandı, tarih kıskandı bizden, Atam, hakanı oldun, ulaşılmaz göklerin. Önünde diz çökerek tarihi şahsiyetler, Seni gıpta ederek ancak yarın bile, Timur, Cenziz, Atilâ, Napolyon, İskenderler Diyecekler bu Önder Atamız bizim bile Seninle duyacağız en büyük sevinci biz. Ardından gideceğiz gösterdiğin yollarda. Ulu Atam diyerek huzuruna geldik biz Bütün gençlik and içtik işte bugün burada. Lise son sıntf Safa Toksöz Tahran; (A.A.) vefatı dolayısile serayı şehinşahi ve Tanrım Günümüzde bir güneş, gecemizde bir aydı, Ufkumuzda bir haşmet ve bir vekarla kaydı, Ne olur hep bizimle, o bizimle kalaydı Bize bu saadeti çok görmeseydin Tanrım. “miştir. Majeste şehinşah tedfin me- İrasiminin sonuna kadar İranda as İkeri ve resmi binalar üzerinde ve yabancı memleketlerdeki müme: liklerindeki bayrakların yarıy: rilmesini emir buyurmuşlardır. İra- dei şehinşahi bugün bütün gazete- lerde ilân edilmistir. Atina 12 (A.A.) —Yunanistan Hatay e Matem içinde Hataydaki matem: - Antakya — Ulu Şef Atatürkün ölü. rüfi haberi Hatayın her târafında ifa- O, durulan her suyu coşturan bir denizdi, Her karanlık geei abah yapan bir izdi, O, bizim her şey izim her şeyimizdi; Bu süküt karşısında neden baş eğdin Tanrım, Kararan kalbimizde düşün şimdi &k mmsmn? Hakazlığa yol yeren dosdoğru bir hak mısın? Bana baş eğdiğimiz kadirimutlak msin? Ecel önu alırken söyle sen neydin Tanrım? Nazilli: Forit Ragıp — “YAŞAYAN ATAMA, — Sana fani diye bel bağlamayan vâar mı Atam? Sen ki tarihleri soktun bugünün darlığına. Ebediyette doğan şanlı nesiller bile hep senle İman edecek kuvvetinin varlığma. Her yerimde seni hissetmedeyim görnedeyim. Kaymıyor kudretinin verdiği ilhamla kanım Canlı bir âbide halinde yaşarken eserin Sana ölmüş diyemem nankör olur vicdanım Etem Tekan ruhu için dualar edilmiştir. ikinca bi ne seçilmesi bütün Hatay kara bulutlara nür yük sevinçle kargılanmıştır. serpti, Reisi ve Hatay meclisi başkamı tarafın. Ufuklarda Atam Kardeş devletler İran ve Yunanistan resmen matem ilân etmeği kararlaştırdılar desti imkânsız derecede teessür uyan.| dırmıştır. Bütün dükkânlar kapanmış, nistanda resmt matem günü ilân cami ve kiliselerde Atatürkün büyük | famet İsönünün Cumhmr Roisliği - Devlet Fahri Ecevit Kardeş İranda bir ay matem var — AlnluıkunıAlnlıııkun cenaze merasiminde baş- İyekil General Metaksasın riyaseti ,hükümet bir ay reşmi matem ilân et altında büyük bir heyet tarafından temsil edilecektir. Heyet şu zevattan mürekkeptir: Başvekil Ceneral Metaksas; mü: jeste krahın ve kraliyet hükümetinin baş mümessili majeste kral askert maiyet kumandanı General Demes- tikoa, majeste kralın ikinci mümes- sili harbiye müsteşarı Genral Papa- dimos ordunun mümeesili, hükü - metin ikinci mümessili Ankara elçi- «i B. Rufsel, kralin ve” hükümetin lüçüncü mümeesili başvekâlet husust ,kalem direktörü B. Andrulis, üç ya- |ver subay, hariciye nezaretlerinden |bir ataşe.. “Yunanistanı, cenaze — töreninde ayni zamanda dört subay kumanda- sında 120 kişilik sancaklı bir asker? |kıt'a da temsil edecektir. Cannsü günü “bültüy * Yanai olunacak ve resmt? binalardaki bay- raklar merasimden bir gün evvel ve bir gün sonra dahi yarıya çekleçek- tir. atayın her tarafına yayılmasından büren /çurçılar kapanmış, bayraklar Bana dediler Ata'n öldü, Hayır! Ata'm ölmez, o, bir nurdu, Her an kalplerimiz onunla doldu, O, Türk milletinin kelbine şimdi dağdu. şimşekler - gibi geldi, geçti, Fırtınalar, Türkün kalbine ferah ve neş'e verdi dan Reisicumhur ve Büyük Millet Mec. ' matem «lâmeti olmak üzere yarıya in- O! Sönmez bir güneştir, sönmiye- Ilsi Başkanlığına tebrik telgrafları dirilmiştir. Kadın, erkak, çocuk bin - * 3 cek, çekllmiştir. lerce İnsan Büyük Kurtarıcının ha- Çünkü, o, ölmedi ve ölmiyecek, Antakya — Ulu Şef Atatürkün ölü- zin Slümü karşısında tessür — yaşları Asıl şimdi, Türk kalbine gömülecek. münden duyulan umum?! teessür bütün dükmektedir. Hutayda cins ve mezhep 14/11/988 şiddetile ve acılığı ite devam etmekte- farkı olmaksızın bütün halk — tasviri De. Ziva Bekman dir. Ölüm haherinin yaldırım. hızı İle ieindetl

Bu sayıdan diğer sayfalar: