2 Aralık 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

2 Aralık 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Herek reis Tersaya ile Tera ara- sında iki Rodos gemisini, önce kara- ya oturtmüş, sonra da cayir cayır yak. mış. — Herek reiâ Anafi adasına bir baz- kın yapnuş ve orenın zenginlerinden ir adamdan dört bin altından çok para alarak gitmi Vener k gemisi Sira önün- iyerek kasabaya baskın ver- mişler ve halkı esir ederek istemişler. Fakat Herek rela ansızın rine varınca çıkan kavgada birisi batmış, diğerleri de ağırca yaralana- rak kaçmışlar. Gece bastımamış ol - saymış onları da haklıyacak mış.... Türkler hiç umulmıyacak kadar Büyük bir donanma yaparak adaları birer birer ele geçirmeğe başlayınca Tinos adasındaki halk iki kısma ay- rılmıştı. Bunların küçük bir. kısmı ve zengin olanlar adanın eski beyi n etrafında toplanmışlar, İs- tanbulun son imparatoru Konstantin in kardeşleri olup Mor: süren Dimitriyos ve Timos sahibi, Drago: sâltanat jle birlik olmu: d güç Orta halli ve Takir olanlar İse başlı başma kalmak istiyorlardı. — Çünk Bizans imparatorluğfunun döküntü- güvenemiyorlardı. — Herkesk höş geçinerek işleriyle uğraşmak, mak ancak böylelikle ndü, Eğer taraf tutmak lâ - devlet olan Türk e dost olmalıydı. Moralılar Türkler ninca Tinosta karışıklık çıkmış, Te- dos Koralisin etrafına toplanan Türk taraftarları idareyi ellerine al- muşlardı, Santos ile başlıca adamları kaçmışlardı. Kaçanların arasındı Aıı drosun kardeşi de vardı. Onun dahe sonra Marada Tomasın ordüsunda iken öldüğü de haber alındı. Pota. adan gelerek hakkını alan, faz- la olarak kardeşinin mallarıma da konan Andros şimdi adanın sayılı zenginlerindendi. Halki vütün bu ki sahibiydi. Güzelliği de dillere tan olduğu için herkes onunla ev- lenmek için can atıyordu. Fakat An- dros har birini birer bahane ile sa- vıyordu. Hrisantiye de: lerine karşı ayakla- malların ya kidındı. Kızının evlenmesi YANADOLU) Ne yamanmış? 1 dolara Dünyayı dolaşan YAZAN: Kadircan Kaflı — Önce bir ev sahibi ol, bana da ver. O zaman olur, demesi kü zeki olmakla beraber fa- kir olan bu delikanlının bu kadar parayı bulmasına imkân yoktu. Za- ten Halki de kendisini istiyenler a- rasında hiç birini beğenmiyordu. Androsun genç karısı Aspazya da ancak otuz yaşımnda çok güzel bir ka işini dikkat- le gözden geçiriyor - onun severek evlenmesini istiyordu — Kızım, sevmediğin kimse ile ev- lenmiye seni kimse zorlıyamaz. Yal- nız senin sevmen de yetmez. Sevdi- ğin adamın da seni sevmiş olmasına dikkat et: Yoksa., Diyordu. Bu güzel kadımn kalbinde muhak- kak bir sır vardı. — Ben sanırım ki böyle evlenme- din anne?... — Ben bir defa sevdim, o da beni seviyor sandım. Fakat bir daha beni aramadı. Andros da iyi adamdır. Kızına kocasından — bahsederken hep onun adını anıyor, <baban; de- miyordu, lâkin Halki buna alışmıştı. Tuhaf bulmuyordu. Genç kız o gün eve döner dönmez dama çıkmış, limana bakmıştı. Orada güzel bir Türk kadırgası vardı. Güvertesinde bir kaynaşma görü- lüyordu. Gemi ile kıyı arasında atı. lan bir iskeleden boş fıçılar çıl olulayı giriyordu. Bütün — bu büyük bir hızla yapılıyordu. Genç kız bunları dikkatle seyredi- yor. Herek Reki uzaktan da olsa, görmek istiyordu. Onu gördü, yürü; den, sağa sola kumanda verişinden hemen ta- nımtaştı. sudan başka küfeler, çu- v'II.ır d.ı giriyordu. Erzak da aldıkları anlaşılıyordu. Venedikliler buraya sü ve erzak ılmağa geldikleri zaman her halde yir gargaşalık olurdu. Halk evlerine kaçar, çarşı kapanırdı. Ancak Kora- is onl. damr halktan bir le aavardı. Venedik amiralinin ada- hlarla hoş geçinmeleri için gemi İu- danlarına vermiş olduğu emrin faydası oluyordu. O gün de kasabada hiç bir düzen- sizlik yoktu. Genç kız dalgin dalgın bakarken birdenbire omuzunu bir el dokundu. Başını çevirdiği zaman ann jat, — Pek (hılmv——ırı' ma de Limana efa giren bir gemi değil ki... —Öyle amma.. Bakışlarında derin manalar . Annesi bunun farkına Çünkü o da dalıın dalgın bakmağa başla Genç kız kolunu anesinin omuzu- na koydu: — Seninde mi hoşuna gidiyor an- net! Onun kaptanını görsen, o kadar gene ve yakışıklı ki., Hem de iyi kalpli.. Akadaşlarımın destileri kı- rılmıştı da her birine birer altın ver- di, bana da.. Annesi başını çevirmiş, genç kıza merakla bakmıştı Sen de mi destiyi kırdın ve,. — Hayır, anneciğim.. Bana «Ada- Dedi, Adım da - söyledi. ha merakla sordu; var- varmadı gemiye — Herek Uzunca bir nefes aldı, Sonra ar- tık yelkenleri açarak — uzaklaşan Türk kadırgasına bulanık — gözlerle bakarak mirıldandı: — © değilmiş.. — Kim? Cevap vereceği halde kızını bağ- rına çekti. Zorla sertleşen bir ona şunları söyledi: — Yavrum, onların hepsi de insanlardır. Fakat kadına — bağlan- sesle mazlar. E gemilerdir, sevgilile- ri de denirz... me, Hele hiç birine gönül verme., Kalbindeki sırrı ve işlediği günahı yalnız Timosun ihtiyar papazı Teofi. losa söylemişti. Başkasına söylemek rezalet çıkarırdı. - Hele kızına — bü Könül sırrını hiç açamazdı. sekk BİR TAŞ VE BİR MEKTUP Herek Reis bütün Adalar denizini Venediklilere dar etmişti. En bek, lenmedik zamanlarda en umulma- van yerlerde görünüyor, Venedik ye- milerini baskına uğratarak veya pu- suya düşürerek batırıyordu. Onün ardından bir filo gönderdikleri hal- da körfezini bile baştan başa taradık- ları hâlde bulamamışlar ve oraya iki yıldanberi uğramadığı anlaşılmıştı. O zaman Venedik amirali şöyle ba- Karmıştı : — O halde bu şeytan herif yakın adalarda bir yuva yapmış. Onu yu- vasında yakalamalı!.. Bunun üzerine bütün adalara ca- suslar göndermişti. — Devamı var — yakalıyamıyorlardı. — Çandarlı genç kız Sakın bir daha görün- | is jan L'ıı(eıl'ı Parise, geldiğini haber alır almaz onunla kü- çük bir mülâkat yapmaktan kendimizi dık. 22 yaşlarında sportmen vü- cutlu, kıvarcık saçlı, çekik gözlü güzel bir kız olan jan Lake, yalnız tek bir dolarla dünya seyahatlyi yapmağa muvaffak olmuştur. Gazetecileri güler yüzle ve bir ço- cuk sevinciyle karşılıyan devri âlem seşyahı, şunları #öylemiştir: —Benim bütün eşyam, işte bu ba- vuldan ibarettir. Ancak, cüzdanımda- ki bir adet doları da unutmamak lâ- zımdır. bavuluma bakınız, üstündeki. ni okuyunuz; Gazeteeiler, bavulun üstündeki şu cümleyi görmüşlerdir: (Havaf talebe!) Hakikaten jan Laköye bundan başka bir isim verilemezdi. O, taze ve şakrak sesile d mi —Bu unvanım, yalnız bavulda değil; kendime mahsus yaptırdığım madalya- larda da vardır. Reisicumhurunuz bap Labrun'e bu madalyalardan bir tane. sini takdim edeceğim. —0n beş yaşlarında — kadardım. Amerikada Vikonsin'e yakın — küçük bir kasabada oturuyorduk. — Çocuklu- #um, çok sakin geçmiştir. Şimarık de- ğil, bilakis küçükken çok uslu ve mü- tefekkir bir kızdım. Ta 6 zamandanberi hay: alam min plâ- nanı çizmiş bir vaziyetteyim. Bu plân, seksen yıllık bir ömürdür. Bu önnrün yirmi yılı mektebe, diğer yılları ” da, ni yeni iklim. leme sarfedile. yeni yeni memleketler, ler görmek İçin dev cekli. Aileme fikrimi açtım. Onlar, fikrimi cazip buldular. Ve bana, yol masrafı olarak tam - bir do- ar verdiler. Dünya seyi tan başladım. Sonra, San - Fransısko, Atlâüs denizi, Bahrimuhtikebir, Cema- hrimuttehide dahilinde (30) bin ki- lometrelik bir mesafe, sonra Japonya, Çin, Avusturalya, Hindistan, Mısır ve Temennisinde bulundu. 2 Birincikânun CUMA 1938 NE KADINLAR VAR! Bir kız annesini zehir- leyip öldürdü Evlendikten sonra sigorta parasına tamaan kocasını oldurdu in Belen ka- rek öldürmüştür. ni mirasa konmak . Kızm . annesi Lamuy - ol dakça zen; kleri vardır, Ve Dükurno kasabadaki çiftliğinde sı - kılmakta, şehre gitmek istemektedir. de hiçbir mâna okunamı. yan Ş yürekli kız biran evvel şehrin gürültülü ve eğlenceli hayatına , katılmak istemekte, bunun için de pa- ktadır. Yegüne cesinde mirasa konmaktır. Nihayet 1987 senesinde pek, ihtiyar olmuyan Lamuy, kızın öz babası, sebebi belirsiz bir hastalık neticei de ölmüştür. Etraftan bu zengin köâ; n bazı dedi kodular yapmışlar, fakat hiçbir netice elde edememişlerdir. Kocasının ölümünden sonra madam Lamuyun hayatına iki erkek karıştı. ğ görülür. Bunlardan bir! Cezayirli Ahmed, diğeri de Jan Kamudur. Bu iki erkek kadının parasını güzelce ye- mektedirler. ortadan kaldırmak istiyen kızı Dü kurno , annesinin dostu Ahmed - ile| anlaşarak , onun tedarik ettiği diği -| talini anesine hazırladığı yemeğe ka. rıştırmak suretile zavallı kadını ze - hirliyerek ölümüne sebebiyet tir. sonra Bundan 5l kız ölen kadı -| nn eski dostur ellerine geçen pars ile Bordoda bir bar açmışlardır. Başlü- dıkları bu yeni hayat her ikisini de mesut etmiştir. Ahmed eline — geçen bol para ile rahâtça içmek İmkânımı bulmuş, katil kız da şehir hayatına kavuşmuştur. İngiltere seyahat ettiğim yerlerdir. Ben seyahatimi yaparken ayni za- manda çalışlım. Çünkü — çalışmazsam | Fakat bu sırada madam Lamuyu de| £ burada yaşamaktadırlar. Fııkn. ıuLl $ Katil kadın Dükürno Bu sırada katil evlenmiştir. Pakat aşktan ziyade para hırsı gözünü dö: düren katil , nı da sigorta e' miş, ve aonra dijitalin vererek zehir- lemiş, ölümünden sonra da sigor' dan 10.000 frank almıştır. Fakat bu şekilde polise bir p ucu vermiş oldu- kgundan tahkikat derinleştirilince Dük. runonun, Ahmed tarafından tedarik olu mlin vasıtasile gerek koca- gerekse annesini zahirlemiş ol - duğu meydana çıkmıştır. kız ile diğer suçluların da hu- le vaka mahallinde bir keşif ya- pılmiştir. Bu sırada toprük altına gö- mülmüş büyük bir tabanca da bulun. müştür. O zaman katil: — Ahmed, annemi ze takdirde bu tabanca ile onu öldürecek . Ben de buna mâni olmak için anne- mi kendim zehirledim, demiştir. Katil kadın halkın tahkirleri arte sında yeniden Bordoya — getirilerek adliyeye teslim olunmuştür. Bu cinayetir da bakılacaktı: mühakemesine yakın. Filistin işinde çıkar yol yol masrafımı çıkaramam, Seyahatim esnasında mankenlik, her nevi satıçılık, gazetecilik velhasıl elimden gelen her şeyi yaptım. Acaba Bay Lebrun da bir. tanecik olsun almaz mı? Benim ma. dalyalarımı bir çok devlet şefleri seye seve almışlardır. Meselâ Ruzvelt benim madalyamla iftihar eder. Avustural. ya ve Hint valli umumileri de benim madalyamı almışlardır. Yalnız Çemberlayn madalyama te. nezzül etmedi. Hulbuki ben bu madal- ya ile devletler arasında dostlük kur. mak istiyorum. Birkaç güne kadar İsveçe ve Nor- veçe doğru hareket edeceğim . latlal — Baştarafı 4 üncü sahifede — ,|da kital ve mislile mukabele harbie ni bastırmamız — lâzımdır. Memle - kette yerleşmiş büyük Yahudi ce- maaatını muhafaza etmeliyiz. Fakat hiç rl:gılu 10 sene bir müddet için her sene Filistine hicret edecek Ya- hudi miktarının muayyen bir adedi geçmiyeceğini Arab'a resmen temin ve mümkün olabilirse bunu bir i lâfnameye dercederek Yahudi ile Arabı bunu imzalamağa davet et- meliyiz. Bu tarzda hareketin daha fazla vaveylâya — bais olacağı ve bizi u- zün ve müşkül işlere sokacağına şüphe yoksa da, yegâne tutulacak yolun bu olduğu görülüyor. Nakleden! Vâlâ- Nurettin a BeE Bu manev? mücadeleyi derhal takip etti insanı endişeye düşü- recek bir sükünla, Bedia hanım efendinin kendisine uzattığı çantayı aldı. Ve: — Heyhat ki, dünya üzerinde hakkaniyet, insanların kendi kendile- rini aldatmaları için uydurdukları bir mofhumdur! Dedi. —Bu ne bedbinlik, şokerim!.. — Hayır, hayır... Lâtife ediyorum. Her şeyi muzlim görmemiz doğ- ru değil. Oğulunuz geliyor. Yalıya onunla beraber neşeler — girecek. Ben de çok mesudum. Bedia hanım ıA!eıırlı kalktı. Naciye telâşla: — Doğru yaptınız. Hanım efendi -dedi- hava serinledi. İçeri girmek n için bir roman ısmarlamıştım, geldi. Bu senenin en fazla — Teşekkür ederim; Naciye. Yarım sabah beni saat dokuzda uyan- dır, Oğlumun odasını hazırlıyalım.. Merak etmeyin, hanım efendi. Allah rahatlık versin. Kadın: — Sana da yavruml., Sonra, odasına girdi. Naciye kulüphıne)e doğru yürümek üzereydi. Bedia hanimin kendisine seslendiğini işi — Naciyelt.. Genç kadın, aksi bi — Of... Gene mi?.. Yatak odasına doğru yürüdü. Bu, fevkalâda ağır mobilyelerle, dan- teleli, ipekli, sırmalı yatak takımlariyle süslenmiş, mutantan bir o- daydı. — Naciye! Şayet yarın aklıma gelmezse, bana hatırlat. İstanbula inip bankadaki kasadan elmaslarını çıkarmak İstiyorum. Oğluma süs- leneceğim. — Başüstüne, unutmam hanm efendi. — Tuhaf şey... Yatmak için buraya geldim amma, gözüme bir tür- Ni uyku girmiyecek... Oğlumun telgrafı beni altüst etti. Ben soyunun- caya kadar burada otur; yatağa girdikten sonra bana bir kaç aahife rToman okursun. * Naciye, asabiyetini yenerek, tatlı bir sesle hemen cevap verdi: — Ben de size bunu teklif edecektim, Ne okuyayım?.. Ne emreder- siniz?.. — Acaba uykumu ne getirebilir?.. — Romanlardan lâlettayin bir iki aahife okusam Yemliha duası gi- bi tesir eder sanırım. — Pekâlâ öyle Bu mükemmel uyku ilâcından bana bir kaşık veri, Sonra, kuzum şu yatağımın örtüsünü kaldır. Kalın gelecek. Gi- derken de başucundaki masaya turunç şerbetimle bisküvitlerimi eli- min şöyle zahmetsizce uzanabileceği tarzda koy. Benim sersem Em- >«l kalfa bunları daima uzaklara koyar. Uyanıp ta uzuudığım zaman ifadeyle, mırıldandı: açılıp üşüyorum. Ha, bir de Naciyeciğim.. Gece lâmbanm abajuru üstü. ne şu ipek mendili ört!... Aydınlığı fazla geliyor.. Gerçe karanlıkta uyuyamam. Fakat ışık ta gözüme çarpınca rahatsız olurum.. — Merak etmeyin, hepsini yaparım... — Mersi... Dur, şimdi geliyorum. Bedia hanım efendi, yandaki banyo odasına goçti. Naciye Sinirli sinirli omuzlarımı silkti. Lâmbanın üstüne örtüyü attı. Kitabı eline âldı ve yatağın başucun da duran koltuğa oturdu, Acı bir çığlık onu yerinden fırlattı. — Naciye, çabuk gel!.. Genç kadın, banyo dairesine doğru koştu. Yanındaki küçük tüvalet odasında, hanım efendi, mavi setenden Bgeceliğini giymiş, telâş İçinde, aynanın Önünü araştırıyordu. Fil dişi taraklar devriliyor, gümüş ka « paklı şişeler yerlere atılıyordu. Genç kadin, hayretle sordu: — Neniz var; ne oldu?.. — Ne olacak? Geco yüzüme sürdüğüm kremi kaybettim. Kimbilir Emsal nereye atmıştır. Bu ne rezalet... Olur şey değil... Belki de çaldı. Naciye, masanın bir köşesinde krem kutasunu buldu. — İşto hanım efendi, üzülmeyiniz. Şuracıkta duruyor. Bu kadar ehemmiyetsiz bir şey için bu kadar ginirlenmenin manası var mı? — Doğru, fakat ne yapayır . Kendime hâkim olamam ki — Haydi, fazla üzülmeyinm, gelin yatm.. Size kitap okuyayım... yursunuz. — Allah razı olsun, N rırdı? U. iyeciğim. Ah, sen olmasan halim neye va — Devam edecek -—

Bu sayıdan diğer sayfalar: