30 Temmuz 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

30 Temmuz 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

380 Termmuz Pazar 1939 Seyahat notları TTTT PKYT 14 Manisa muallimleri Hatay yolunda Hataylılar, Türk kartallarını bekliyor- lar. Bu, onların en büyük isteğ dır Ş,Antakyada dörtdü büyük olmak re sekiz cami var. Asi nehri üze- rinde de 4 köprü. inay itibariyle mektep — ola maz. Erkek , kız liseleri, ayrıca söl ler, Yeörler. mektoebleri var, İlk okul öğretmebi kırk beştir. İzmir füarı için hazırlandığı haber verilön bir broşürlerde daha rakam- h'daha vazih malümat varmış, fakat bünlürı, bülamadığımız gibi, gidişi - miz cumartesi ve pazara rastladığı i- çin malümat verecek yerler de ka « palı olduğundan şehir hakkında daha fazla malümat veremiyeceğim. Gündüz ve.Halk adı İle iki sine - ması, her gün çıkan bir de gazetesi bulunan Antakyada, Türkiye ile alâ- kasını kesmiyen gençler çok — ateşli Burada en üzüldüğümüz nokta, mi Süfir kaldığımız alicenap, temiz yü - rekli ev sahibimiz Bay Halefe veda edemeden Antakyayı torketmemiz ol du. Bu asil ve misafirperver adamla harbiyeye giderken bir daha görüşü- rüz ümidiyle veda edemedik. Dönüş- te de onu bulamadık. Bir kaç ki konuştum; onu da yazmadan geç - Miyeceğim. Antakyalılar Türk tay- yaresi görmeği ve Türk kartalları - Yin semalarında görünmesin; istiyor- lar. Birisi diyordu ki: — Ah o kadar gözlüyoruz, bizim tayyareler gelmiyorlar. Şimdi bir motör gürültüsü duyaam, hemen fırliyorum, — fırlıyorüz. Ah Yöyle ay yıldız taşıyan bir filomuzu Röksek. İnsanın ki bütün Antakyalı İavın bugün için arzusu Türk tayya- Tesi görmektir. Şimdi, gece geçti Güz ilerliyoruz. Ve gör İskenderuna gidiyoruz.. Dönüş! Arkadaşlar Antakyadan ken şehrin kenarındaki ayrılır - eye de Uğradılar. Bizim şoförün inudı tuttu | u için bu zevkten mahrum kaldık. Oğruca yolumuza devam ettik.. Ar- fadaşların anlattığına göre müzede Şök güzel ve tetkike değer çi meler varmış ve Antakya t: bir çok eserler Avrupalılar tara- ın zaman zaman çalınarak gö - düı'ündeıı şimdi müzede bun- ı*rııı döküntüleri - bulunayormuş... lılııılıyıu ki arkadaşlar da müzede ha iyi tetkik yapmak fırsatını bu- amışlar... 2ç tlar, tarlalar ve buralarda ge - *& köylüler bize Anadolunun kö- 'de geziyormuş hissini verdi. Her & her şeyde bir sıcaklık bir yakın Var.. Yabancılık hissetmiyoruz.. Hü tarlada çalışan kadın, yol ârına durmüş bağıran çocuk, hep evveldenberi tanıdığımız sima- .. Antakya şimdi ovada yatıyor - «© birden kayboldu. Uzun müddet d APzaranın yefini Amuk gölü al- âla lik İt hî:"d" aldığımız fındıklar çok Ha Kabuklu, belki hüdai nabit ye - lerden devşirilmiş. W Sfanın suyu iyidir, dediler içtik. lnllıııdxk Biraz ıııuııı; idik ki, Kİit ve eski haflerle yazılı bir Manisa munllimleri Aııhk yanın Harbiye mesire yerinde düğü için hâdiseler kopan harbiumu mideki kırk birinci fırka şehidlerinin (12) ülk mektep, | ihtiram yeri burası... Bir müddet sonra deniz ve bu deni- n kenarına uzânan İskenderun gö: ründü.. Burada oldukça iyi binalar — var. İnsan yeniden mamur ve zengin bir memlekete girdiğini anlıyor. Yeşillik, ağaçlık ve boyaz evler... Deniz kenarında durduk; eşyaları- mızı bir otelin odasına — yığıyoruz. Haydin plâja gidelim, diyoruz. Bize Antakyada iken İskenderun plâjın - dan istifade edin demişlerdi, Fakat inkisarı hayale uğradık. Denizin ortasına tahtadan yapılmış| ufak bir itkele, üzerinde beş on masa ve ufak bir btife... Denizin içinde üç beş çocuk, iki dellkanlı, üÇ yaşlı a- dâm, bir de madmazel Bir masada oturuyoruz. Deniz çarşaf gibi yatıyor. Deniz çok hırçın olmamalı, fakat cilveli bir kadın gibi arasıra işve yapmalıdır. Kadın deniz gibidir, sözünü söyli- yen şâlr burada yaşasaydı.. Bunu baş ka türlü söylerdi. Her yerde deniz aoğuktur, burada sıcak.., İnsan denize değil sanki bir ılica gölüne giriyormuş gibi.. Buraya bir de rıhtım lâzim, Bir - çok taşlar getirilmiş bazı yapılan yer ler de bozulmuş , bu yüzden deniz kenarı ihtişamını kaybetmiş, güzel- liğri yok.. Yalnız burada içine — binilmiyan her tarafı mücessem sandallar çok ve buna ata i binmek moda olsa gerek r giren altına bir tane de bundan alıyor. Şehri gezi İzmi rak arkasındaki sokak içi gibi seb- zeciler ve meyveciler.. Sıralı dükkânlar kapalı, belki de |açIk olsa manzara daha başka ola - cak. Pir kaç ram ter | pazarını kabu açınış.. Ufak mi hal balınçı ve kasabıara mahsusmuş, Her evde bir ağaç veya her evin bal- konundan sokağa serkan yeşillik ve çiçak.. Orüz.. n Başdu - Bize Antakya ve İskenderunu sı -| cak demişlerdi. Halbuki b'z Manisa- | da , Adanada gördüğümüz sıcağın ondan birini görmüyoruz. Belki talii. mize hava serin diyaruz. Herşey ayni, sokaklar 1581 ve ten. ha ; caddeler biraz işlek. Yalnız hepimizin gözüne çarpan ve birçok kazalar ve vilâyetlerimizde bulunmıyan mükemmel ve heybetli bir postahane - binası var Umumi bahçenin yanındaki bu binaya gi yoruz. Hatıra olmak üzere Hatay posta pulu istiyoruz. Bir hademe çık- tı... Memur yok, dedi. Çağır, dedik. Bugün pazar tatilidir. — Nasıl olur, aaat beş. Posta me- muru şimdi mektub almaz mı? — Pulunuz varsa muhabere me - murlarına veririz, alır.., Yalnız tel- grafcılar çalışıyor. Boreket yanımızda pul var: dost- ) Yasıtası olarak ibresi .K kilemetreyi bile gösteriyor amm Kızılcahamamdan, beş aaat aüren ş.ıl eculuğun yorgunluğunu tam dinlendi meden vücudumuzu biraz rahata n- dıktan sonra otobüsü den doldük, Bura mesini biraz hüanün lar bindik ve yerl: alabilirler. hirler arası otobüsle- rinin fabrikadan çıkarken insanı m, yoksa eşyayı mı taşımak için yapıl- kdıklnn.ıı profesyonel bır mükine mü- h:h.ıuııı bile kolay hrsan etmekter «— Bu makine Her insan vasati 70 kilo olduğuna göre 30 kişi alır.> Fakat meselâ, iki ton balya alabi - bi olan insanları kendi içine nasıl top lar. Fakat bu sualin de cevabı şudür: «— Balık istifi gibi» Belediyelerimiz istedikleri kadar tedbirler alsınlar. Fakat — vaatndağ da nizamlara ve kanunlara tam ria- yet bir ahlâk haline gelmemiş olur - sa bunları tatbik pek güçleşir. Biz, şehir dışı jandarma karakolunu geç- tikten sonra otobüsümüze sekiz yol cu daha aldık. Devlet ne yapsın, za- bita ne yapsın, kanun ne yapsın. Gö- nül rizasiyle bu azaba katlandıktan Harı düşüne düşüne, Kızılcahgmam- dan Boluya gidiyoruz. Yolumuz, ilk. uğrağımı Geredede verecek, Bilmem bu ismi hiç duydunuz mu? Ağaç me- tırlamalarını tavsiye ederim. Hele bir esen tepesi var ki çam kokusu ci- gerinize dolmak değil, yüzünüze çar- piyor... Biz Geredeye hareketten ancak dört saat gelebildik. Ağaç yalnız manzarayı değil, evlerin inşa tarzını bile değiş- tirmiş . Urfa, Gaziantep çevresini gezmişseniz, bilirsiniz. Orada evle- rin tabanı bile taşdır ve dıvarlar kale sarlarını andırır. Burada ise saçaklar bile ahşaptandır. Gerede şimal garbi Anadolumu - zun tipik bir kaşabasıdır. Bolunun üÜçüncü derecede bir kazası olan Geredede, uzun boylüu dürmü - yoruz, Daha vilâyet merkezine var- mak için 51 kilometre yol alacağı Altımızdaki mak'ne bir yirminçi asır saatte 120 Kızılcahamamdan sönra |Şu atalar sözünü hatırlaymız: «Meydan olur at olmaz, at olur *İmeydan olmaz.» Şoför, bizimle alay etmek ister gi- bi otobüsün iamini Kuş koymuş. Bel- ki düz bir yol olsa benzin kuvveti bu demir kütlesin! kanatlandıra - cak amma, o yolu şa turizm progra- ğiz. Gerede de çarşı içinde gördüğü » müz bir güneş saati bu kazanın mu- - İkzm Azdı"da "Mahkümlara dip- loma verildi Aydın, (Hususi) — Halkevi tara- fından bu yıl hapishanede açılan 5 inci okuma kursundan yetişen mah- kümların şahadetnameler) mera - simle dağıtılmıştır. Merasime Halkevi bandosu da iş- tirak etmiş, hapisler milli oyunlar lara birer kart ntıyoruz. Böyle işlek ve mühim bir yerde mektub alacak * Loföre yavaş git diyoruz, memur bulunmadığından Hatay pos| taz ki başında çolenk konul|te pularını alamadık. Biz de bu yüz-) den pul bekliyenlere de birşey geti- remedik.. Avni Altıner len bu makine bizatih! hareket sahi-| mukadder, sonra kabahat kimdedir? Bütün bun | mınin tatbikinden sonra görebilece-|- (300.000 kilo tahmin edilmektedir. oynamışlardır. | * _—m LN KIZILCAHAM AMDAH BOLUYA Her tarafı çamlar kaplı olan yol, Bo- luya kadar yeşil bir halıya benzıyor Bolu dağından Düzce ovası, bütün tabiat güzel- liklerinin kaynagı halinde görülür vv mrmm a— dır. Vaktiyle burada bolunan bir to- pograf yüzbaşısı güzel bir şey yap- mış, Bir mermer üzerine saat fasıla- ları koymuş, biraz ileride bir demir sütundan Mmermere akseden — gölge saatin kaç olduğunu dakikasma ka - dar saymak imkânim veriyor. Gere- deliler altmış seneye yâakın bir za - mandanberi güneşli havalarda vakit. lerini bu ne kurulması» ne anahtarı, ne maknesi, ne zembereği olan ve asla şaşmıyan saatten öğreniyorlar. Ya bulutlu havalarda no olacak ceksiniz? Gene bir topograf za- in çıkıp da bir gölge saati yap - masını temenani etmekten başka eli- mizden ne gelir. Gittiğimiz mevsim, #zun boylu mahsul ve meyve mevai- İ olmadığından Geredede birşey - ler alamadık. Otobüs sakinlerinden mühim bi rkısmı önceden bunu he- —HİKX— nıe(İr: —— Bu sene tütün bol ve iyi Anason mübayaatı devam ediyor Çeşme , (Hususi) — Anason mü bayaasına devam edilmektedir. İnhi- sarlar idaresi anasonu 66 kuruştan almakta, hariçten gelen tüccarlar da 56 - 60 kuruştan mübaysat yapmak- tadırlar, Tütün iyi Bu sene Çeşme — mıntakasındaki İtütün çok iyidir. Geçon seneden de| k vardır, Bu senenin rekoltesi| Doktor B. Behçet Uz ÇOCĞUK Hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,30 dan bire kadar| Beyler sokağında Ahenk matbaası 'iyanında kabul eder. Bolu yollarında raklılarına Gerede ismini mk sık ha- hâkkak ki en enteressan bir varlığı-|mışlar. Çeneler durmadan oymyor. saplamış olacaktır ki hazırlıkl, çık- İbu kuyruklu' hayva; (SAHİFE 7 Balıkesirde 266 kilo:uk kadın Kompartımana sığmı yan bayan otobüsle geldi Balıkesir, (Hususi) — Dün İstan buldan şehrimize 266 kilo ağırlığıne da şişman bir Alman kadını gelmiş tir. Harikulâde şişman olan bu kadın Bandırmada vapurdan indiği vakit trene binmek istemiş velâkin kom « partıman kapılarından sığmadığı i « çin otobüse binmek mecburiyetinde kalmıştır. Fakat bu iş da pek zor olmuştur. O kadar ki yanındaki üç Alman er- keğinin yardımı ile kâfi golmüdiğin « etraftan başka yardımıcılar da ğrılarak otobüse bin Tmüşkülâtla ilmiştir. n muhayyelesinin tasavyurede kadar şişman olan bü kadı- nın boyu iki metreye yakm, el ve a- yakları ise küçük olmakla boraber vücud ve baldırları pek fazla iridir. Kendisiyle hiç bir kimsenin gö « rüşmesini istememekte ve sadece bü. ram buram akan terlerini mendili-ile silerken: — Püfl., Püf... Çok sıcak..,Çok si- cak... Diye söylenmektodir. Dünyanın şişmanlık rekorunu ki- ran bu madam şehrimiz -otellerinden birine inmiştir. Otobüsten 266 kilo « luk bu ağırlığın indirilmesi de bir hayli müşkül olmuştur. Otelde bu kadar ağırlığa taham - mül edecek bir karyolanın bülunma- masından güçlük çekilmiştir. sü söylese zevkle dinlerdik amma, bu. güzel tabiatla medet doğrusu tezat irin ufak tefek küsürlarını hoş göre göre durmdan yol alıyoruz. Saat sekize yaklaştı, sekizi geçti, dö- kuza yaklaştı. İşte Bolu gözüktü, Si- vas, bağından gözüktü derler, Biz de Boluyu elektreğinden gördük. İnanınız ki hiç bir kuvvet bu yüksek plâtformlu Anadolu yaylasında elek trik kadar mühteşem değildir. Yirm; dakika sonra Bolunun içindeyiz. Bu gecemiz burada geçecek. Şoför ema netlerini sağ salim getirmiş bir kah. raman gibi dolaşıyor, Hepimiz 'ayrı bi rtarfa dağılıyoruz. — Yolcularımı ınlar da var. köylü kızları Bir de, bolki yeşili ve ağacı görünce ilhamı ayağa kalkmış olan birisi sek sesle güzel söylemeğe ba; Sesi güzel ol KAZAUUAMURYURYUAU ĞU ULEĞUUAĞ Dünyayı kabuk'u ha)vanlar meydana getirmiş! det 'de bulunan en basit ve en iptidsi hayat arzımızın teşekkülüne, vücüude gelmesine en büyük âmil ol Şayanı dikkattir k; şekilleri Bir med ve cezir hâdisesinden sonra denizin kumluk sahili boyunca gezerken eksoriya kumlar üzerinde beyaz izlere tesadüf ederiz. Te- beşire benzeyen bu parç an bir miktardan alıp kuvvetli bör mik- k bunların gayet ufak fakat mükemme Ti şeffaf, kuami azamı da inci renginde af şekillerde çizgilidirler, Bu zarif ve , bildiğimiz hayat şekillerinin en iptidaisi, ire derler ki, lügat manası (delik taşı- yan) demektir. P bu mikroskopik maddelerle doludur. Bir purça deniz yosununu deniz suyu ile dolu camdan bir kaba ko yarsak bir takun minimini lekelerin yosundan ayrılıp yüzdüklerini gö- « Bunlar canlı faraminiferilerdir. (amife) ler de bunlara bene kabuklu h ttir. Bunla Aralarında hiç fark yokter. İkisi de en iptidaf ve en basit hayat şe- killeridir. Ve uzuvlardan mahrumdurlar. Faraminiferiler tah zel bir kabuk vücude ge tleri de bulunan karbonatlı kireçle gayet Bü- r. Denizde bunların muhtelif örnekleri vardır, Bu basit ve iptidai hayvanatın arzın teşekkülündeki hizmetleri hakkında bir fikir edinmek için bugün Avrupanın cenubunda, Afrika ve Asyanım şimalinde görülen büyük kayalıkların sayısız senelerden- beri dehnizlerin yatağmı teşki! eden foraminiferiler tarafından vücu- do getirildiğini bilmek kâfidir. Hatta diyebiliriz ki Mısırdaki ehramlar ile kısmen bunlardan müteşekkildir; zira ehramların inşasında kullae mılan taşlar başka bir şe K üu ve bun! rın n çekildiği- yerlerde ği malümdur. lerde bülunur, Fa. Bir sünger alınız, bu tozları bir. mikroskopla tın fepeler ve vadiler teşkil Foraminiferilerin en güzel örnekleri sıctk den kat bu örnekleri ölde ötmek zor bir şey değildir. sıkıp tozlarını bir Zerine seriniz, tetkik ede iZ bir çok örnekler görürsi tozlarmı bir bardak suya dökecek olursanız foramin!feri zdüğünü göreceksiniz. zamanlarda başlıyan bir hâdise bugün de devam etmekte Den.zlnr n bazı tarafları bu ufak hayvanatın milyonlarca ve hattı l)ı.mhm denizin d'bina iİnmekte ve ora

Bu sayıdan diğer sayfalar: