21 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

21 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/ nörmaldir. Maamafih — memleketin (SAHİFE 6) Peygamberler diyarı: Filistin | (A Kudüs ve Tel-Aviv ziyaretçileri neler görürler? Eski ve yeni Kudüs şehirlerine bir bakış! Musevi mağazalarında, nazik, mül- tefit, güzel kızlar çalışırlar Fakat bu arada Arap kızlarının, siyah gözlerle herkesi teshir ederek satış yaptıkları da görülür İnsan Filistine ayak basar basmaz pararengiz bir memlekete - geldi derhal anlar. Bu memlekette yaşı - yan insanların cinsiyetleri, din ve Tnexhepleri, aynı aynı âdetleri cidden hayret uyandıracak bir manzara ar- zeder. Memleketin esas halkını teşkil eden Araplardır. Bunlar da ayrı ayrı mezheplere bağlıdırlar. Ve sokakları dar, manzarası iğrenç, yarı harap mahallelerde otururlar. Kahvehane- ler daima Araplarla doludur. Bun - ların bir kısmı nargile meraklısıdır. Garip manzaraları sokakları doldu- ran Fellâhların oturuş tarzları da ga- yet basil Evlerinde imiş gibi otu- rurlar. Siyasi ve husust münakaşa- larında harikulâde bir serbesti ile konuşurlar. Giyiniş noktai nazarın- dan fakiri zenginden tefrik etmek imkân haricindedir. Ve bu tarz ka- dim filozufların giyişini andırdığın- dan şayanı temaşadır. Yahudilere gelince, onların içti- mat hayatı büsbütün. başkadır .Ya: hudi mahallelerinde faaliyet daha fazladır. Mağazaların ve evlerin tar- zi inşası Avrupaidir. Filistin Yahudileri şimali Avru- pa insanları gibi gayet soğuk ve ca- zibesizdirler. Araplar gibi mültefit değildirler ve konuşmalarında sem- pati yoktur. Alâka gösterenlera'kârşi en fi lası hafif bir tebessümle mukal edetler. Yahudi mahallesi her hanegr| bir seyyahın derhal dikkatini çeker. Bir seyyah onlara alâkasızlık göster- diği takdirde Yahudiler derhal şüp- heye düşerler. Araplar daha nazik ve faziletkâr- dırlar. İyilik gördükleri adamlara karşi gösterdikleri mininettarlık şah: eserdir. Filistin Araplarının rengi zencilere nazaran daha açıktır. Vü- cudları muntazam, boyları uzundur. Kafalarına geçirdikleri ve ucu arka- larına kadar dayanan sarık, çehrele- rinde garip bir resmiyet yaratır. Bu Arapların hayatında kadim Su riyelilerin hayatimı andıran bir taraf yoktur. Bu hayat daha basit ve daha gerek siyasi ve gerekse ticari hayatı baştan başa Yahudilerin elindedir. Fakat şunu unutmamak lâzımdır ki, bu Yahudiler, Avrupada yaşıyan Museviler tipinde adamlar değil ler ve iki cins Musevi arasındaki fark larla konuşurlar. Dini ve Milli larını bilenler pek azdır. Maamafih tedris usulleri, felsefe ve edebiyatla- vı Abraham edebiyatının kurduğu e- sasa dayanır. Arapların mahallelerin de, mağaza ve yazıhanelerin bütün işlerini erkekler görür. Yahudi ma- hallelerinde ise bu işleri idare eden- ler kadınlardır. Tel - Aviv iki yüz bin yahudi ile meskün bir sahil şehridir. Mimari fennin son esaslarına göre inşa edil- miş, fakat yüksek değildir. Apart- man yoktur. Mağazalarda umumiyet itibariyle kadın ve kızlar çalışmakta- dır. Gayet temiz beyaz elbiseler al- tında çalışan ve kısmı küllisi dilber- lerden ibaret olan bu kızlar gayet na- zik ve mültefittirler, Bunlar, baştan başa Avrupadan muhaceret suretiy- le gelmiş kızlardandır. Bir çoğunun babaları, kardeşleri veya kocaları, fi- lezof, sanatkâr, muallim veyahud resmt dairelerde memur iken, bugün yya bakkal, ya gazete bayii, ve yahud da büyük gazinolarda garsonluk ya parak hayatlarını kazanmaktadırlar. Sahil boyunca göze çarpan büyül gazinolar hep bu muhacirlerin tarifi Tamıştır F'listin İngiliz zabitlerile Asıl nazarı dikkati celbeden nok: ta kadın ile erkeğin ayni hukuka ma- lik olmasıdır. Gençlik var kuvvetiyle çalışmakta ve bu çalışmasını Yahudi kaza ve köylerine yaymağa çalış- maktadır. Yerli Musevi ve Arapların karakterleri ayrı olmasına rTağmen aralarında gayri tabii bir benzeyiş| göze çarpmaktadır. Bu benzeyiş ya- hudilerde makul bir şekilde gözüken Araplarda ise yaradılışlarında mev- cud imiş gibi tezahür eden inad ve ifetleridi İştınn karakteri ka dim Yunanlıları andırmaktadır. A radaki fark bu insanların kuvvelt zekâye malik oldukları halde kadim Yunanlılar gibi bu tabit vergiden is- tifade etmemekte olmalarıdır. İki düşman millet arasındaki mil- B taassup hayalin fevkindedir. Fa- Kat hususi ve ticari münasebetleri de eksik değildir. Filistin Arabı sık sık Yahudi mahallesini ziyaret et- mekten geri kalmaz. Gerek mahalle aralarında, gerekse çarşılarda elele vererek — ikişer ikişer dolaşırlar ve mükellef vitrinlerin önünde durup bazan hayretle, bazan müstehzi na- zarlarla vitrin muhteviyatını süzer, geçerler. 'Tel - Abobonin merkez agorası Avrupa çarşılarına muadil bir şekil- dedir. Bu çarşıyı ziyaret edenlerin gelerle örten feraceli kadınlardır. Filistin hanımı çarşıda değil, so- kakta dahi gezerken ellerini ferace- den çıkarmaz. Bu büyük mağazala- ra girince dilber çehresini örten peçeyi yana fırlatır ve birdenbire gü- neş Ziyasına rekabet eden iki siyah parlak göz nazarı dikkate çarpar. Ku düsü Şerifin önünde uzanan sahil, en büyük kısmı, çehresini siyah pe- | baştan başa kumsaldır. Fakat içeriye görüşen Acap gönüllüleri ve bildiğimiz şehirler gibi basittir. Eski şehir ise dünyada mevcud şe- hirlerin en garibi ve calibi dikkat olanıdır. Şehre gayet büyük bir kapıdan girilir. Bu kapının etrafında nöbet bekliyiyormuş gibi Araplar toplanır. Bir kısmı ayakta durur, bir kismı da oturarak vakit geçirir. Sebebini sor- lam. . Meğer bu kapı Arabistanın muhtelif semtlerine giden kârvanla- rın merkezi imiş. Çarşıya gelince ha- tır ve hayale gelmiyen bir manzara ile layştık. Çarşı çüllerin güzelle ri ile baştan başa dolmuştu. Renkle- ipek koyu olmıyan bu dilberler, el- lerindeki sepetlerde muz, limon, por- takal, ve muhtelif meyveleri satı - yorlardı. Bu kızların mütebessim cehresi- ni parlatan simsiyah gözler, müşte- rileri derhal çekiyordu. 40yyoc M. ŞEVKİ UGUR Dahili hastalıklar mütehasma İkinci Beyler sokak No. 82 Telefon Na 3286 Hastalarını Sabahtan itibaren ve gece drhi kabul ve muayena edi NADOLU) 21 Ağustos- 1939 Pazartesi Tarihten Yapraklar * * * Tarihte meşhur Hüküm- darların Hayvanları — Jozefinin köpeği Napolyonu kıskanmış, ve bir saldı- rışta onun bacağını ısırıvermişti Tarih, her devirde- hayvanlara 'yük ziyafetlere bu köpek de huzura gösterilen şefkat ve muhabbet nişane| gelir ve herkes onu saygı ve sevgi ile lerini sahifelerinde xöstermişti. selâmlardı. Bazan Teabbütd- derecesine Dubarinin âşıkları, köpekden te - veccüh gördükleri vakit bunu uğurlu telâkki ederler ve mazıkalarından da behemehal bir iltifat görecekle - rine arlardı. Eger köpek ziyaretçilerden biri - d rine atılırsa, mesele aksine Mısırda kedilere husus! mezarlar mak ve on! yükselt yesine ek gbi müfrlü şekiller de in vatanı, şimali Afrikada Nubi havalisidir. Burada vahşi bir hâlde yaşıyan kediler, zamanla Mı- yılmışlar, ve Mısiri a-| bet ve muhab Jâkki olunurdu. Lsveç kralı, madam Dubarinin kö- yinler pa: râk makberi mahsuslarına gömer - lerdi. köpeklerden çok hoşlanırdı. O, kedı lere de iltifat ederdi. Kral olma - dan önce biraderinin vefatını gizli ce haber alan Hanri tahta geçmek - çin . — Kard e İran kedilerini tak- . '“'"d"ifc"kî Onu görmekliğim lâ-| peğine pırlanta bir gerdanlık hediye|mevklne çıkardı. Büyük şair Bem * | zımdır! ti. Şüphe yok ki bu zikıymet ger ı müddet köpeğin boynun delair , kediye hasrettiği güzel bif inde onu edebiyatfa ebedi kıldir Şalr ve münekk'd Teofil Gotyenili ön iki tane kedisi vardı. Evin'her t rafında gezen, türlü türlü oyunla * riyle ortalığı alt üst eden bu yarâ mazlara Götye bayılırdı. En cok int man diyordu, Gelen- ziyaretçi bazıları İle iyi, bazılariyle fena- $8" çinen kediler, efendilerinden - bi dukları yüz sayesinde kitablari, bilyaları, ve örtüleri darmadağın ”” ette birakıyorlardı. ” : ayim | Diyerek saraya kurnazlıkla gir - mişti, Fransız devlet ricalinden Rişliyö- nün evinde oldukça mühim miktar- da kedj vardı. Onlar, masaların ba- şında, koltukların üzerinde, kâğıt - ların arasımnda gezip oynarken Rişli v kadlarini vavkla sevratlar va ht Zılarinı kucâğına alarak öper dürur du. Bu meşhur Fransız devlet reisini ziyarete gidenler, onun omzunda , sırtında rahat rahat oturan kedi yav rularını gördükleri zaman hiç de hay Şi Madam cenabları onu kendi mü -| tevheratı meyanına idhal etmekte hiç bir bela görmedi. Luvesiyen şatosunda yalnız kedi- ler, köpekler değil; dişi ve erkek a vardı. Zamor adiyle tarihde ma- ruf olan meşhür küçük zenci, şöyle şikâyet ederdi: — Efendilerim hayvanları benden daha çok seviyorlar! Bonapartı ısıran köpek: rete düşmezlerdi. Rişliyönün büdce-| — Güzel Fortune jozefinin ismili bir| — Franmız edebiyatının diğer mül vi sinden güzel bir fasıl bu hayvanlara|köpeği vardı. Napolyon Bonapart ,|bir siması olan Barbey d' Aurvil ? ayrılmıştı. zifaf gecesinde karyolanın Aaltında| çok sevdiği kedisini, o ölür - ölMü madmazel Lut Reed kendi evine mış ve yetim kalan hayvana gü2€” ce bakmıştı. Alman musikiş'nası Vagnerif n':" | tede ede tüketemediği kral Luis Hi koğular için çıldırırdı. Bizzat kendit ” nin yaptırdığı gölde, kral onları” yalnız yüzmelerini temaşa eti kalmaz; kendi kayığını koğulara $' ! J| yatan Fortuneyi görür görmez biraz durdü ve kendisini dışarıya çıkar- mak istedi. Fortune, Napolyonun bu hareke - tine ehemmiyet vermeden ona yal- nız dişlerini gösterdi. Bu aralık sevgilisi jezefinle meş- gul olan imparuator ise, birdenbire ba cağının Fortune tarafından hızla 18- yıldığına şahid olunca ne yapsca -| tirirdi. riğek gını bilemedi. Vagnerin en kuvvetli eserlerindi Napolyon, samimi dostlarından bi-| birisi kralın bu hayatından mül?? dir, ç E ı,oiull':: | Kral Lüis, ayni gölde Tölmüş ve genç yaşta koğularına 'sevdiklerine veda etmişti. “ Yirminci asırda kedIi, köpek e kuş ibtilâsı eksilecek yerde DÜM artmıştır. Bu hususta da bir """:,.k mak lâzım gelirse, her gün TASTIK diğimiz genç bayanların ellerint mak kifayet eder. G a manımızda Küçük köpel # Önyedinci asırda kediye merbuti - yet muharrirlerin ve romancıların to- ile yapılmış, mağazalar onların ver- n dikleri direktif üzerine tadilâta uğ-|lı bir tablo gibi durmaktadır. Yeni Nazarı Dikkate ———0 siriyle daha şümullü bir şekll aldı. Fransız şalri Ronsardı filozof. Mal - ğ berbe'e karşı müdafan eden Marie Le yars daimi surette kedilerle bir likte yaşardı. doğru ilerledikçe yavaş yavaş kum zail olur, dağlar başlar. Dağların a- rasında yapılmış yolların içinden peygamberlerin şehrine varılır. Dağ ların eteğindeki tepeler insan eliyle birleştirilmiş gibi biribirini takip ve kırmızı renkleriyle münzeviyane ve fakat hoş bir manzara yaratırlar. Mısır ehramları gibi garibüşşeki) o- lan bu taleplern arasındaki zeytin- Tikler ve köyler ise asarıatikayı an- dırırlar. Kudüs, eski ibadethaneleriyle, za- man zaman inşa edilmiş olan muaz- zam binalarıyle dini medeniyeti bir arada toplamış bir şehirdir. Bilhassa cazibesinden doğan neşe ile ka- rışık ciddiyet, insanın maddi ve ma- nevi varlığı üzerinde esrarengiz bir tesir yaratır. Evler sıralanmış değildir. Maama- fih taşlar ısevimli bir manzara ar- zederler. Eski şehrin plânı mukad- deş memleketin kadim tarihinde can iyi bir maaş bağladığı gibi, Mar; de İj hali hayatta iken en sevdiği kedis'ni $i mirascı tayin etti. Ondördüncü Luis Önikinci ve ondördüncü Lui zt - manlarında, kediden ziyade. küçük| köpekler ve kıymetli tazılar rağbet |i bulmıya başladı. Saray kadınları için li &İ İN Mevsimin en yenilik- lerini bayan Rumaş- | 5 vortreler gürmek adet hükmü-| bi ne girdi. | larının erkek kumaş-| " yükakika ondürdüncü Lai kendi - |e larının en eyisini sinden başka hiç kimseyi sevmezdi. Ibrahim Karakaş tan alınız. Odun pazarı No, 12 maşa etmek kralı memnun ediyordu. OÖnbeşinei Lutnin sevgili Madam şehir tepeler üzerinde inşa edilmiş Rişliö bu sebebden dolayı Mariye İNEEÇE de küçük köpeklerle gezmek bir mo- | jozefin, da olduğu gibi, ressamların tablola-| Epiy bir müddet sonra İtalyada ko -| rında da köpeklerle beraber yapıl -| casının yantma gölen jozefinin ara -| Fakat tazılarla birlikte ava çıkmak. | rerek bacağını (kinci defa 1sırm onlarır avdaki muvaffakiyetlerini te|tiyen melun Fortuneydi. Dubarinin nefis bir köpeği vardı, bü'revaç bulmaaı, kediler! gene ikbal yakif Iuırıık doğurmak zevkine bile olmaktadır. | —— Operatöı Cevdet Mustafa GÖNENDEN | Memleket hastanesi paştabib! 2 inci Beylef sokak furun KW No. 25 sine o zaman şunları söyledi: jozefinin bana fazla iltifat etme - ni Fortune hazmedemedi ve baca- dmi isirarak intikamını aldı. Napolyonla arası açılan Fortüne , yanından hiç terketmedi. oRtar Eakteryoloğ 'ona) A. Kemal T Ki Bulaşıcı, salgın asından bir baş uzandı! Napolyon bu başı tanımakta ge- Ikmedi. Tet o, dişlerini kendisine gözte - ç $ d Knak (Verem ve sair? Basınahane polis Edebiyatçılar ve kediler: sında TET l lg Romantizm ceryanının Fransada | Telefoni 411

Bu sayıdan diğer sayfalar: