18 Şubat 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

18 Şubat 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a SraŞr a l Kü Ü © MESRUTİYETTEN-BE Sayfalar : $ İnkılâp Onu yeniden uyandırmak istemiş- ler ve (Dirilen Makedonya) demek olan (Maçedonya Rizorta) adında yeni bir loca açmışlar. Bundan, biri yine İtalya büyük Meşrikına bağlı bir (Labor e Lux - Çalışma ve ışık), hir de Fransa büyük Meşrikına bağlı (Veritas - Haki- kat) adında iki loca daha doğmuş. Şimdi kim olduğunu iyi hatırlıya- madığım bir arkadaş, bana Mason olmağı teklif etti. Masonluğun, vicdan üzerine kurulmuş bir türlü (tarikat) olduğunu öğrenince, Mason olmağı kabul ettim. Benim gibi hürriyet aşıkı bir gence Masonluk, yeni bir ufuk açıyordu. İçtimai durumum, ahlâkım üzerine araştırmalar yapılmış; alınma- ma karar verilmiş... O vakit jandarma generali İtalyan (De Corcis) in yanında çalışan Edip Servet Tör, bir gün be- ni gördü ve o akşam Mason locasına götürmek üzere gelip alacağını söy- ledi. 1906 yılının Martında (Maçedon- ya Rizorta) locasına giderek Mason oldum. Masonluk nedir? Bütün bu türlü, az çok (mistik) kurumların başlangıcı efsanelerle karışıktır. Masonluğu, Sü- leyman Peygamberin tapınağını yapan mimarların, yapıcı ustaların kurdukları söylenir; fakat bu tamamile remzi bir şeydir. Kurulacak olan şey insanlık binasıdır, insanlığın birliği ve kardeş- liği binasıdır, derler Sonra orta çağda, (skolastik) in ve hıristiyanlık taassubunun hâkim olduğu devirlerde, Avrupayı yer yer dolaşa- rak (gotik) tapınakları yapan hür düşünce ve hür vicdanlı mimarlar, ustalar arasında, gizli bir cemiyet ola- rak Masonluğun doğduğundan bahs- edilir. Her neyse... Fakat düşününüz bir Hayatımızdan kere; bizim gibi sade israiliyatlı bir din, bir de sultanlı bir askerlik ter- biyesinden başka kâinat hakkında hiç- bir felsefi görüş edinememiş, dünyayı yalnız Osmanlılık çerçevesinden gör- meğe alıştırılmış olan gençler ne ya- pabilirler ? Bağlı oldukları en mukad- des şeyler, gözlerinin önünde birer birer yıkılırken, onlara yepyeni bir insanlık ufku açarsanız, gözleri kapalı oraya koşmaktan başka ellerinden ne gelir ? Ben, (Berat) da öğrenmeğe başla- dığım Fransızcayı Makedonyada çete- leri kovalarken bile ilerletmeğe çalı- şıyordum. Selâniğe gelip de müşirlik Hürriyet kahramanı Enver bey yaveri olunca bu dil bilgimi artırdım. Şimdi Fransızca romanları yutarcasına okuyordum. Önce (Jorjsan) ı, sonra on dokuzuncu yüz yılın sonlarile yirminci yüz yılın başlarını adlarile süsleyen Fransız romancılarını okumağa başla- Kâzım Nami DURU dım. Beni, en çok (Emil Zola) çekti. Onun yirmi kitaplık (Rugon Makar ailesi) romanlarını, i Ü şehir), yine üç kitabı basılmış olan (Dört İncil) ini heyecanla okudum. (Lezamal) adında haftalık bir der- giye abone oldum. Birbirlerine (ku zin, kuzen) olan abonelerinden bir çoğuyla kartpostal, o birkaçıyla da mektup teati etmeğe başladım. Ufkum açıldıkça açıldı. Kartlarım, mektupla- rım, Avusturya veya Fransız posta- hanesile gönderiliyordu. Yaver oldu- gum için bu yabancı postahanelerine serbestçe girip çıkabiliyordum. (Dreyfüs) meselesini, (Dreyfüs) ya- nını tutan gazeteleri takip ediyordum. (Zola) nın (J'accuse - itham ediyorum) makalesini, (La Verite est yi marche - hakikat'y ım. İç çim- de hürriyetin bu yeni Herem çırpını- ordu. Bunlardan başka aylık (La Rövü) başladığım pedagocyaya ait eserler ara- sında, bu sosyal ve siyasal oluş, ben- de yeni yeni heyecanlar uyandırıyordu. İşte bu heyecanların etkisile Mason oldum. Türklüğümü biliyordum; fakat Türkçülüğün ne olduğundan haberim yoktu. Osmanlı imparatorluğu, bence bölünmez bir bütündü. Bu bütün ken- dini yeryüzünde Allahın gölgesi, Pey- gamberin vekili tutan bir adamın ve adamlarının zulmü, işkencesi altında inliyor, yabancıların oyuncağı oluyor- du. İşte bu, dayanılmaz bir azaptı. Rumelide çetecilerle çarpışan bütün genç zabitler bunu görüyor, bu azap içinde yaşamanın üzüntüsünü çeki- yordu un BİZDE RESİM / Baş tarafı 7. nci sayfada / hiçbir müessese mesul olamaz. taktirde Güzel Sanatlar Akademisini kapatmak daha hayırlı olur. 2 — Devlet veya devleti kuran parti, milletin ve halkın kabiliyetini, ihtiyacını gözetmeden güzel sanatları memlekette muhakkak yaymak, halkın zevkini zorla iyi yola çevirmek ve bundan halkın lehine manevi olduğu kadar maddi faydalar da ummak ister- ki, Cümhuriyet Halk Partisini bu ikinci yola mütemayil görüyoruz ve bu alan- da kayda ve VE değer gayret- ler de sarfetmektedi Bu taktirde Pari, 'Cümhuriyet Hü- kümetinin yetiştirdiği tecrübeli san- atkârlardan mürekkep bir (Komite) ile işbirliği yaparak çalışmalarını ge- nişletmeli, hattâ icap ederse bu sanat- J9* kârlardan bazılarını Meclise âzâ sıfa- tile alarak onları bu işlerden mesul bir mevkie koymalıdır. Sanatın inkişafı hakikaten isteni- yorsa, sanat işlerini doğrudan doğru- ya sanatkârların elile çevirmek, kâ- tiplikten başka bir iş yapmıyan eller- den kurtarmak lâzımdır. Hattâ Başve- kâlete bağlı bir Güzel Sanatlar Umumi Müdürlüğü kurmak belki de daha faydalı olur. Cemal TOLLU ağ

Bu sayıdan diğer sayfalar: