5 Temmuz 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

5 Temmuz 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BUGÜNÜN ATOMU Prof. Mustafa Şekip TUNÇ LİM tarihi, içinde aaa asrın başındanberi madde Aleminin en kü- çük ucu olan ie mlarla, en Yürük ucu olan gökler âlemi hakkında insan zekâ- sının elde etmeğe muvaffak olduğu yeni keşiflerin mazideki bütün bilgi ve keşif- lerimize nisbetle olan farkını, yeryüzü rasındaki münasebet Buna göre son kırk altı yılımız, ilim tarihinin iki bin beş yüz yılını hem nazari, hem (Elektron) ve telsiz yazışma, konuşma, görme ve göstermelerin keşiflerinden baş- lıyan hareket, gittikçe hızlanarak ve hızlandıkça genişliyerek, ilim tarihinde bir «Altın Devri» açmıştır. 1890 senesinde (Elektron) un keşfiyle birlikte, maddenin bagi ei nazariyesi geliyor. Öy- riye ki, kâinatı örgüleyen ği imdi yâni kâinatın «ne idüğü» bâbında, tam inkılâpçı bir telâkki getiriyor. Geçen yazımda bahsettiğim eski atomcu dünya görüşünü ye, kaba bir hâyale münkalip kılıyor. Biraz sonra (Plânk) ın (Kuanta) nazari- yesi, madde, ziya ve kudretin mahiyeti kearilnidla mühim inkılâpçı keşiflerle sö. kün ediyor. Yalnız bu kadar da değil. Gila). dayasıyadı gibi, (Aynştayn) ın benim işim olmadığı gibi, mevzuum için de elzem değildir. Benim durumuma ge- rekli olan şey, yeni fizika araştırmala. 1 kö: ya görüş ve anla. yışımızın bunlara göre nasıl değiştiğini göstermeğe çalışmaktır. Hiç şüphe yok ki, bu görüş ve anlayış da, ilmin duraksız tekâmülü yüzünden, kat'i ve son bir an- layış olmıyacaktır. Fakat bugün için ay- dınlanması ve meydana çıkması, beşeri kıymetleri muvazelendirme bakımından, elzem olan bir iştir. Yapmağa çalıştığım terkibin lakndi, ümit ettiğim nokta da budür. ü O halde bu yeni madde telâkkisi nedir? Daha doğrusu bugünün nazarında atom nedir? Eski fizika Alimi bize diyor bunlar da atomlara ayrılırlar; işte bir 6 (molekül) ü terkip eden atomlardır ki, jen) ato yüzbin Gti ve bütün bir atomu dol- durmak için de beşyüz milyon kere mil- yon (Elektron) lâzım geldiğine göre, kâi- natın malüm olan en küçük varlığı (Elek- tron) olarak görülüyor. Atomun ihtiva ettiğini yukarıda söylediğimiz ve sonları (on) harfleriyle biten elektrik kuvvetle- rine (on) lar ailesi de dendiği olmuştur. Bu aileden ilk keşfedilen (Elektron) olup menfi bir elektrikiyeti, (Proton) ise miis- bet bir elektrikiyeti haizdir Bir zaman simyacıların bakırı altın yapmak istedikleri ve hattâ bunu kor- kunç bir büyü veya uğursuz bir uğraşma gibi gören hükümdarların onları son de- rece tazyik ettikleri malümdur. Bugün ise atomun elektrik yapısını keşfeden (Tomson) un talebelerinden (Ruterfort)un maddeyi suni bir surete istihale ettir. meğe muvaffak olduğu kaydediliyor. VâkıA (Elektron) henüz doğrudan Fakat (Elek- rülebilecek bir halde olduğu için, mev- cudiyeti hayali değil müsbettir. Hatta (Vilson) tarafından ae: alabilecek bir usul de bulunm Elhasıl 1890 di EM (Elektron) un keşfedilmesinden sonra, dünyanın camit birşey olmayıp, elektrik yüklü (dinamik) sistemler olduğu. ve her atomun (Elek- tron), (Proton) ve (Foton) larla mücehhez birer kudret hazinesi bulunduğu anlaşı- lıyor. Şimdiye kadar, sakil, karanlık, tı- kız, camit ve atıl bir varlık sanılan mad- denin esas itibariyle güneş sistemini an- dıran, kesrette vahdet, çoklukta birlik halinde mevcut elektrik manzumeleri Ale- mi halinde olması; ve en sakil ve camit görünen maddenin de elektrik kadar esiri bir mahiyette bulunması, kâinatta gördüğümüz harikulâde örgü ve taazzuv- ee bunların karşılıklı tesirlerini, da- doğrusu maddenin maddeye olan te- e) ilk defa olarak anlaşılabilecek bir. hale spf bulunuyor. Kaba duygularımızla: şahit olduğu- muz kaba âlemde, tesir ve teessürleri de ncak kaba ve göze sığar şekilde tasav. vur ettiğimiz içindir ki, maddi ve mâne- vi birçok tesir ve teessürleri ya inkâr veya ihmal etmekten fazla birşey yapa- a bunun için de her türlü inanmayı utlaka göze bağlamak lâzım geldiğini üni Halbuki mânevi dediğimiz tesirlerin çoğu, gözle görülemiyen sebep- lerden geldiği bunları kaba ve gözle görülebilir sebeplere bağlamak is- tiyoruz. Ahlâk, şiir, sanat ve din tesir- lerinin çok ince, esiri bir takım Amiller- gelmiş olması, dünyanın elektrik cevherine bağlı yapısına göre daha mel. olmak icap etmez mi? Evet, asıl ha- kikat bu vadide olmak gerektir! Madde- den hayata geçildiği zaman, en küçük canlılar da bile hayatiyetin gözle görü- lebilecek bir hal ifade etmesi, maddenin vw “nih sadece kendi mah hariminde toplandıklarını gördüğümüz muhtelif mahiyetteki elektrik kudretleri- Zumelerinde kala- cak varlıklar olmayıp, tekâmüle müsait, yâni duyulu, duygulu ve nihayet düşün: 'celf varlıklar Olmaya doğru hamleler ya- pacak bir tâkatte bulunduğunu belirtmiş olmuyor mu' Eski madde telAkkisinde hâkim olan atalet kanununa göre maddenin hayata istihale etmesi nasıl tasavvur edilebilirdi? lar olabileceğini anlamak için, henüz baş- lamış olan bugünkü elektrik teknikasını, radyo, telsiz telgraf, (televizyon) gibi ke- şifleri düşünmek kâfidir. Bundan böyle bu vadide yapılacak be e bugünkü- leri az zamanda gölgede bırakacak ka- dar ilerlemesi de a ddenin esası Ölekteci) olduğu anlaşıldıktan sonra, bundan sonraki ilim ve teknikamızın, bir zamanların simya ve sihir hülyalarını andıran bir mahiyet alacağını şimdiden görüyoruz. Nesir £ Sual Çocukluğumu, cevabını alamadı- ım binbir sualin zirvesi üstünden atlayıp sekerek. geçirdim. Neler sor- dum, neler istedim ve istemedim? Karşıma çıkan en açık cevablarda bile bir kördüğüm ile boğuşarak za- manlar geçti ve çok oynamaya, çok gülmeye vakit azm kendimi büyümüş gördüm. Büyümek. Eval, bu gülünç çağ ile acemiliğim, toyluğum, isteklerim ve sorgularım da büyüdü. O zaman anladım ki, ömrüm bin senelik de ol sa, üstlerinden atlayıp dolaştığım sor- gular tükenmiyecek ve ben de koş- maktan, arayıp istemekten kurtula- mıyacağım. Nihayet koşup didinmekten bitab, bir sual zirvesinin üstüne yığılıp kal- dım. O zaman kulağıma bir ses geldi: — Ey yolcu, nedir bu beyhüde savaş? Çırpınıp didindiğin kimin için- dir? Müşküllerinin en büyüğü, ken- dinsin, ki nihayet onun üstünde çö- küp kaldın. Çocukluğumun, gençliğimin gö- ren, duyan, fakat tefsir ve izah ede- miyen şuuru içinde gizli kalmış, to- humluktan (o kurtulma bir bir çözülüp sürerken, bu ses de- vam etti: — Hepimiz bu kâinat kitabı için- de bir yazıyız ve dünyaya kendi vü- cudumuz sualinin ifade ettiği mânayı çözmek için gönderildik. Ama inan bana, inanki, bu cihanda benimle bi- liş olmadan, o mânayı ken çözen bir kul görmedim. Sen gördün- se varalım beraberce alnından öpe- lim! Samiha AYVERDİ a mamış. . endişeler, | sil

Bu sayıdan diğer sayfalar: