1 Kasım 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 17

1 Kasım 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SÖKE Ge rtojlarımı) ÜRKİYE © coğrafyansının «be- Mü diyen âlimlerin. dahi y iki adı harita üzerinde birdenbi- re kn sanırım. her harita üzerinde Bu takdirde «benim!» . diyen bilgini bu iki an hari m nakşetmeğe davet etmelidir. avranı, ne de Şekvereni yerli yerine konduramıyacağı- na bahse girerim Adı Oanl İmparatorluğunun eski e Lübnan isyanlarına, Cebel i- Dürüz maceralarına karışmış olan Hav. i ru Havrânı birbirine karıştırma- Cm bir ii Sari Bu Vw asum, yüz Türk Da nahiye kida” ki "Edremide bağlıdır. Şekveren ise bir köydür, a teşrifatta yeri olmayan bir köy... köylerden biri. Fakat bu nahiye ği ii tanımak mizin diger bölgelerini ime bir meziyet ilâve eder. Böyleyken onun çarşısından tiksirimederi et almak dâ mümkün değil. ir, üzüm almak da. Meziyetleri ise şöy- le Mi — Medeni meziyet: bigi ve dar da olsa bir demiryolu Üzeineie bulunması. — İktisadi meziyet: Tl bölgesinin en bol, verimli ve kârlı: bir noktası olması. Halkın paraca sı. Havran ve Şekveren Peçete iyi peçeteden başlıyalım. ofray ya oturulur oturulmaz peçete der- 0 hal açılıp diz üstüne konul ve ondan son- ra .yalnız ağız silmek vesilesiyle sağ el- le: alınıp yine te iade edilir. Peçeteyi e takmak a tabakların altına ken uzun uzün katlamak ayıpt “Neslihan meme Nizameddin NAZİF kıntı çekmemesi, hattâ zengin olması; 3 — İnsani meziyet: Ikın yirminci atır 'törpüsünde fıtri cek derecede sarp ve sağlam olması ve.. Ölülere saygı göstermeyi bilmesi. Evet... Bilhas u sonuncu özellik ü- zetinde durmak için bu satırları yazmağa başladım. Ege kıyısının. en zarif koyların. n siyıra nahiyeye yaklaştırırken solda yem- s i > esine (plâs- tik) di ki ayağa külktim, pencereye yas- landım ve bir yol arkadaşıma ardi sordum — Kimin bu orman? Ancak olgun zâbidlerin sahip olabil- dikleri yumuşak ve rahmani bir sesle ce- vap verdi a ai —— Allahın Ve anlamıyan önlem kendisine bak. Bun igörünce ilâve et avran Hebei, Ey Karacaahmedini bir hüşü ülkesi gi bi gösteren İstanbul! Utan! Nebatat ilmi- nin hangi sâhifesinde ve hangi dünya fi- danlığında Karacaahmet servi uyuz ve kararmış dallarına benzer sile ve bir nü ir fa- e çekmişti ki Havran ek üzere olanı yol ezdi: — Insana ölmek ihtiyacı veriyor, de. Sönee gülümsedi: — Havrana ilk gelen daima bu duy- guyu edinir. sözü kısmına kızmadım. Melle e a sunduğu Tv rs va le ae uymuş olmasında ymakta bulunmasında bilâkis bir iyi vi er sezdim. rate. men taraf... İslâmi terbiyenin çok deri e e kök salmış oluşunun ye bir ifadesi a vardığım gün cuma idi. Çar- şının Gaikelden ve yim kabukların- dan kurtulup büyük camiin avlu kapısına ulaşınca avluya gitemiyeceğimi anladım. Cami müminlerle dolup taşmış ve avlu, hasır, battaniye, halı seccadeler üstünde giyinişli: ve sıhatli dilmişti. Dar bir sokaktan geniş bir cad- deye ulaşarak bir çocuktan yol öğrendik- ten snra mezarlığa doğru yöneldim." İş- VS N 1 ig i —<ağ te müşahedemin neticesi: Bizim ne şehidliğimiz, ne asri mezar- lığımız, ne ezeli Karachahitedii imiz bu de. rece muntazamdır. Üç saat sonra bir Havran lokantasında karnımı doyurup bir eşek arabsı içinde zeytin ormünlarından geçit araya araya Şekverene varırken, güzel köyün iki di. ometre ya nında ve ilk görünüşte bi: öy mektebinden ziyade bir ei sanüt- tesiri yapan, cephesi öyün ölülerini barındırıyordu. e hisse: z İstanbullular kendimizi üstün hi e Türkiyeliler saymak hatâsından tik vaz geçmeliyiz. Ölülere saygı gibi e e yavanız. Bir zamanla; Şekverende (etüd) ve ihtisas gezintileri yapsak... Ve, servi nasıl muhafâza edilir, air renki nedir, ölülere saygı nasıl gösterilir öğrensek... Ama artık öğrensek bunul.. GZAALLI TÜRKÇEN Lugatçemiz DEMAGOG: Kullanmıyalım. Yerine tacı) diyelim. DEMAGOJİ: diyelim. DEMOKRASI: Yerine (Demöokrasya) elim. — Y örün (demagocya) &. li DEMOKRAT: Aynen alıp halk şivesi- net teslim edelim DEPOZİTO: İm a DESEN: Halk şive: DESİNATÖR:. Halk şiv esine. . DESPOTİZM: Yeşiniii Daptizma) diyelim DEŞİFRE: Kullanmıyalım. dde (gif re çözmek) diyelim. DETAY: ayit Yerine (te- ata ime DILCI

Bu sayıdan diğer sayfalar: