1 Kasım 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

1 Kasım 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pfendimiz , Müdecimiz , Kurtarıcımız. dan (3 HAKİKAT: KADER VE İNSAN İRADESİ Kadere we ilâhi iradenin bütün iradeleri sardığına iti- kat, dinimizde esastır: Ana rahminde iken insana ne takdir olunmuş” sa o olacaktır. Kader ve ilâhi pilân dışında tek hareket yoktur: Kuş da kaderle uçar. Ve insan iradesi ne kadar çırpınırsa Allahın muradı ö- nünde tuzla buz olmaktan başka bir nasip kazanamaz: Allah bir nefsi halketmeği takdir etmişse onu önlemeye çare yoktur; o saotlaka vücude gele“ cektir. Korku, telâş, hafakan, her şey, kader faydasızdır: mevzuunda Korku, kaderi defedemez. Fakat kadere itikat bir köşeye büzülüp muattal kal. mak ve nefsini bir kukla farz etmek değil, Allahın her şeyi içinden ve dışından sardığını bilmektir: Bütün insanların kalbi Allahın iki parmağı â&- rasındadır. Onları tek bir kalb gibi dilediği şekilde yuğurur ve dilediği tarafa çevirir. Nitekim «devemi bağl'yayım mı, sadece tevekkül mü edeyim?» sualini soran Ârabiye, ezellerin ve ebedlerin müj- decisi şu emri verdi: Evvelâ bağla, sonra tevekkül et! Çiğ KILIK - GÖRÜNÜŞ - MUAŞERET Güzellik zevki İslâm ahlâkının temel duygularından birisidir; Güzel elbiseler giyininiz, güzel Ni bi” piniz! İnsanların nazarlarına hoşa gidecek şekilde çıkınız! Bizim ahlâkımızdaki güzellik zevki, kakikatimizdeki doğruluk fikriyle o kadar kaynaşmıştır ki, iyiyi ve doğruyu da güzelde &rayz: İyilik görmek ümidinde iseniz onu güzel yüz Zi lüler de arayınız! Dünyalayın Efendisindeki (plâstik) zevk inceliğine ba- kın ve vu zevki ahlâkınıza işleyin: Bana mebus ve elçi gönderdiğiniz zaman yü- zü ve adı güzel olanları seçiniz! İslâmlığın yer yüzüne topyekün ahlâk ve hakikati ge- tirdiğini şundan anlayalım ki, bugünün en ileri mutşeret öl. güsü de onun malıdır. Öç kişi bir araya gelince ikisi hafifçe lâkırdı ederse üçüncüsü mahzun olacağı için, o cemiyete başkaları: gelip de ihtilât genişleyinceye kadar iki kişi gizli gizli konuşmamalıdır. Evet, bu harikulâde ahlâk ve muaşeretin tebliğcisi, Al- lahın en üstün Peygamberidir: Halk içinde Allaha en çok şükredenler, insan lardan gördükleri iyi hareketlere hani teşekkürü bilenlerdir. NUR HARMANI — Tertipleyen: Hikmet sahibinin — Abdinin — kölesi DENENİ ZE ÖĞRENİNİZ KUR" ANI KERİM Gençlere ithaf LLÂHjn kitapları eyes, bu. nâhi kıymet ölçüsü bakımından bildir . am e iyi Çinceden Finceye ka - e: telleri vü id mt. mek yeğeyize olduğumuz için hemen dar, o dilin ve anlayanın kuvveti nisbe. lak emniyet ifadesiyle ww esası ele alalım se çi ice buna da Kur'anın fi. Kur'andır. Kur'an'dan başka m ve Âyetle de ii olduğu gibi, Kur'anın lân veya falân dil içinde zahiri mânası Tevrat gibi ilâhi kitaplardan hiç biri, ger. münzel olduğu dil bulunan Arabi as . denir; fakat Kur'an, aslâl.. ; çek ve münzel o il evrat de- lından başka, hi ir tefsire, ter - Kur'an, nâzil olduğu dildeki aslından öildir. Zamanla ve bin bir saik dolayısiy. .ç KR le tahrif edilmiş ve Di isimleri muha. faza edilmiş kitaplar.. Kur'an, lahın, meleği vasıtasiyle Son Peygamberine tebliğ ve vahyettiğ son kitabıdır. anda Kur'anın sure ve âyet sayisı her surenin inzal şi vesilesi, cüzü leri ve taksimatı tzötlkde bilgi vermek- ten ziyade, onu, bütününü saran nâmüte- cümeye, nakle, maal ifadesine Kur'an is- mi verilemez. Türkçe, farsça, hintçe, ansızca, ingilizce Kur'an yoktur. Kur'a- fr ği va bu e bilerek, hattâ bilmiyerek türkçe Kur'an ismini vermek, küfürdür. Hattâ arabca Kur'an da denemez; Ku. . ran Allahın kitabı ve kelâmıdır ve Arap diliyle nâzil olmuştur. Hepsi bu kâdar!, Kur'an zahiri mânası ve geaali bakı- 4 başka Kur'an olarak hiç bir suretle in- tikal, inhiraf ve istihale kabul etmez; ve tek hecesinden, tek harfine kadar tek cüz'ü üzerinde ayrılığa tahammül etmez Kur'anın yazısına ve harflerine “ olan mutlak irtibati ve ifadesine olan mutlak irtibatının yay Yâni Kur'an, tam kendi» talâffuz. şekliyle baş: ka harflerle yazılamaz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: