26 Aralık 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5

26 Aralık 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ABDÜLLÂTİF (MUKADDESİ) Konyaya ve Bursaya seyahatını şöyle anlatıyor : — Mevlânâ'nın türbesini ziyaret ettiğim zaman kendimi çiplak gör- düm. Sonfa Sadreddin. (Konevi) haz- retlerini ziyaret ettim. Beni eteğim. den . tutup .sandukasından içeriye çekti, Daha sonra Şemseddin (Teb- rizi) ye gittim,- Oracıkta namaz kıl- mamı söylediler. Kıldım, Nihayet Konyadan Bursaya doğru yola çık- tım, At üstünde giderken dalmışım... Rüyada bana dediler ki: «Mârifet ehli seni bekliyor I> Bursada toplu olarak birçok âlime tesadüf -ettim. Onlarla birlikte, bir Ramazan günü, halvet halinde bir meclis kurduk. Yine kayıpten biri bana-dedi: «Bü cemiyet dünyaya mahsus, dünyada olacak şeylerden değildir.» *#** Mürşidi, Zeynüddin (Hafi)... Ona tesadüfü şöyle : Zeynüddin Hacce gitmek üzere yola çıkıp Kudüs şeh- rine geldiği zaman Abdüllâtif ile ta- nışıyor. Abdüllâtif onu evine: misafir ediyor. O zaman Abdüllâtif başka bir şeyhten icazet sahibiymiş .. Zey- nüddin'i görür görmez büyük mürşi- din kim olduğunu bir ânda seğiyor ve her şeyi yüzüstü bırakıp Hacce onunla beraber gitmek istiyor, Fakat Abdüllâtifin o sırada annesi ağir hasta a in Zeynüddin'den şu karşılığı ahyor — Burada kalınız ve annenize hiz- met ediniz! Allahın lütfüyle, vakti geldiği zamân emeliniz yerine gelir. O vakit, belki de bizim Hacden dönüşümüzdür. “ Gerçekten, mürşidin dönüşünde, Abdüllâtif kendisiyle beraber Hora- san'a kadar yol alıyor ve bu arada onun emrettiği çile ve riyazetler içinde nefsini törpülemeğe savaşıyor ve sonunda muradına eriyer. o gündenberi Zeyniye tarikatinin bağlıları şu fikirdedir : * — Zararı atmak ve faydayı al- mak, dostlara yardım ve düşmanlara karşılık hususunda tarikatımızın meş- hur olan tarzı, Şeyh Abdüllâtif'ten başlar. ##* <Tohfe» isimli ve pek meşhur,bir ALKADAN PIRİLTILAR, eserinde, tarikat ve kemal sırlarının en ince ve giriftlerini çözmüştür ABDÜLMUATTİ (MAĞRİBİ) Yaşı yüz yirmiyi geçti ve hâri. kulâde müvazene Ve gençliğine hiç sönüklük gelmedi, ### İrşada talip olanlardan biri Mek- ke'de anu görüyor. Bakıyor ki, riya” zet ve mücahede üstünde, halktan kaçan bir insan... Ona meyil duyu- yor, ra eye istiyor. remzi işe Hoca Ubeydullah (Smmarkandi) Hazretlerini gördüğünü söylüyotlar. Şimdi yine görsen tanı- yabilir: misin ? 3 İ .— Evet, — Şu ânda Tavaf'tadır. gör! İrşat talibi, hemen koşuyor. Bakı- or ki, Hoca Ubeydullah Hazretleri gerçekten Tavaf'ta.. O da Tavaf'a başlıyor, fakat Hoca Hazretlerinin Tavaf'ı daha evvel bitiyor, Bir ân sonra yine Hocayı buluyor, (Makamı İbrahim) de namazdadırlar. O-da na- mazâ başlıyor. Namaz bitip de selâm verir vermez, UBeydullah'dan hiçbir eser göremiyor. Dönüp vaziyeti Ab- dülmuatti'ye haber veriyor, şu cevabı alıyor : — Sahiden tanımışsın ! Bir müddet sonra aynı adam Se- merkand'de Hoca Ubeydullah Haz: ir yl de şu esrarlı söze-muha- tap o — gi hiç deve gördün mü ? Yine aynı zat, tekrar Mekke'ye gelişinde tekrar Abdülmuatti ile kar- şılaşıyor, Onu, halk içine girmiş, ba- şına ahaliden koskoca bir halka ta- kılmış buluyor. Abdülmuatti bu mür- şid ve görünce ağlıyor © sana Hoca Ubeydullah'ı sattık; e da bizi halka sattı! v Haydi, git, Kipa görmüş ve ABDÜRRAHİM (RUMİY Zeynüddin (Hafi) bazretlerinin ha lifelerinden... Şeyhi, kendisini Rum diyerna gön- derecekleri zaman şöyle demişler : — Bir aşk kütüğünü ie Rum diyen üzerine attık! “kendisine pek “bütün uzuvlarını : müddetle deli edemeyip durdu Mama ADI I DEĞMEZ Medfun * bulunduğu elm, zengin bir tahsisat bağlamış olan zamanın geneli Sul. * tan Murad'a dedi ki — Birçok. elin Kali bir ele bağladın. Bizse nefsin ağzını tek lok- .mayla tutanlardanız. HACI HALİFE (KASTAMONİ) Sözü : Talip başlangıçta nasıl yürü- mek dilerse, sonunda öyle yürür. Sözü — Bir büyüğe- gönül bağlarken, onun-velâyet ve kerametine Inanmak lâzım değildir. Sadece Hak yolunda yürüdüğüne, Şeriata en büyük saygı- - yı beslediğine inanmak yeter... ; vü : “ Hahın Sevgilisi bir tarafa ba- a zaman bütün uzuvlariyle o tarafa yönelirler ve yalnız boyunla- rını döndürüp bakmakla iktifa buyur- mazlardı. Bundaki hikmet şudur ki, kişi hangi işe el uzatacak olursa ona saran bütün hü- viyetiyle yapışmalıdır ki, dilediğini kendisine çevirebilsin... *** - Ona biri dedi; — Tevhit kelimesini ia rum, Bir padişahın huzuruna çıkıp da «senden başkası demeğe nasıl dilim varsın? Allahtan başka Allah olmadığı öyle bir beda- het ki, onu söylemek bana çok giran geliyor. a Hacı Halife dedi : — Bu mânaya varışın sana bir ihsandır. Bu mânaya varan kişi yalnız padişah değildir». Allahın her yerde ve her noktada hazır oluşunu düşünür. — Zikir kelimelerini de söyliyemi- yorum. Onlar da bana bir hicap, bir ee gi geliyor. Dua da edemi. yor — Sek, büyüklerden biri altı ay o vakit de, Hakkı yine hazır görüskiem başka çare yoktur. » — Uzuvlarıma da bir titremek geliyor. : — Buda huzurun böşlangıcıdır. Bu vaziyette haykırsan ve tepinsen o nisbette ihtilâcın artar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: