2 Ocak 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15

2 Ocak 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GAZETECİLİK RÜDORFAİ DEMEKTİR 'ROPB Talebe pe Türbeye, hattâ Sul- tanahmed'e kadar yolun sağını tâkiben yürüyünüz, Sayısı bir hayli kabarık kahve göreceksiniz. Bunların içerisine bir göz atarsanız, ekseriyeti ve birçoğunda tamamı teşkil eden müş- teriler, talebelerdir. Yahut Beyazıt camiinin bitişiğindekilere, Şehzadeba- şında bulunanlara, Aksaray ve Lâleli- de olanlara birân için uğrayınız. Yine karşınıza talebeler çıkacaktır, Eğer bu kahvelere eden talebeler umumi bir boykot ilân ederlerse - ki bugünkü şartlar içinde bu imkânsız- dır . buraları işletenler kazanç imkân- larını tamamen kaybederler, kahveha- nelerini kapamak mecburiyetini du- yarlar Dölek e ki, İstanbul Üni- versitesinin ana binası merkez olmak üzere civarda bulunan kahvelerin ek- serisi talebe kahveleridir. Ve bunlar günün her saatinde kalabalıktırlar. #4 Bu kahvelerden hangisi olursa olsun, birisinden içeri girelim. Görü- rüz ki, havayı yüzlerce gencin nefesi, sigaraların dumanı, kahve ocağından çıkan buhar, tavla pullarının şakırtısı, kâğıt oynıyanların tâbirleri, . ekserisi bir esasa istinat &tmiyen münakaşa- ların gürültüsü, garsonların «şekerli birrr» gibi (klâsik) feryadı doldurur, kesifleştirir, mayalaştırır. İşte genç- — lik, üniversite talebelerinin çoğu, bu zehirli havanın içinde zamanını öldür. mektedir. kaybedilir buralarda... Etrafı meraklıca vüyübede eden hir göz, müdavimlerin çeşitli meşgu- liyetlerini sırasıyla farkeder. Üç beş Bünyevi ve ruhi sağlamlık. MUASERET EDEBİ SOKAKTA YEMEK AĞ Sn NR bir üm A kapı dan öğren Zevwci — dokağıikda bir dük- kândan muz satın alıp etrafta gördüğü bazı çocuklara birer tane vermiş ve çocukların bunları yemediğini görünce Meyreller sebebini sormuş ve şu ceva- mış * — Biz Mi öleberi Yasaktır İbret.. "Nesilhan KISAKÜREK yemeyiz ! asa ale N e - sebeplerinden bahsedebiliriz. BTAJLARIMIZ| Kahveleri hüsnüniyet sahibi ders çalışmağa sa- vaşmaktadır. Savaşmak tâbirinin bu- rada, bilhassa kullandım Çünkü, bu çalışmaya savaşılır. (Diger birkaç meraklı,: ellerine geçirdikleri günlük gazeteleri “mütalâa etmekle meşgul- guldür, Birkaç meraklı dedim, ne yalan söyliyeyim, gazete okumayan münevver geçinenlerimiz veya mü. nevver olanlarımiz, okuyanlardan çok daha fazladır. Arkadaşı olmayan ve tek oturan birkaç kişi uyumakta, uyuklamakta, yahut esnemektedir. Geri kalanları da umumi olarak ikiye ayırabiliriz : Bir kısmı oyun oynıyan- lar, diger oyun oynamıyan- lardır. Oyun oynamıyan gurup'ar «dipsiz kile, boş anbar» münakaşalar yaparken, (argo) larını ilerletmekten geri durinazlar, Konuşmalarına kulak verirseniz, ortaya konmuş olan mev- zuların çöğunun, kadın ve «sinema olduğunu duyarsınız. Oyun oynıyanlara gelince... Önce, iltifat edilmeleri sırasıyla, buralarda oynanan oyunlari sayalım: iskambil kâğıdiyle oynananların türlüsü (prafa, kaptıkaçtı, pişbirik, piket, maçakızı, briç, poker, altmışaltı, bom, v.s.), tavla bilardo, şatranç, dama, domino, aznif, Oyunları saydıktan sonra, oyn vakit öldürmek için oynıyanlar gelir, Burada kaybeden taraf; gay, kahve paralarını öder, Sonra yine “vakit öldürmek veya onlardan bazılarının tâbiriyle eğlenmek için oyniyanlar srayı takip eder. Burada ortaya bir paket sigara, öğlen yemeği, yahut akşam rakısı konulur. Bunlara amatör Amatör kumarbazlar da “ diyebiliriz. kumarbazları gerçek kumarbazlar tâkib eder, Doğrudan doğruya para için oynarlar, para.., Partisi bir S4 liraden on liraya kadar tavla par. tileri, kapiği on partdan bir ku- .ruşa kadar prafa partileri; beş kuruştan yirmi, yirmibeş ku. ruşa kadar poker partileri; aymı ayarda altmışaltı, bom partileri yaparlar. Zarar ve kârın bilânçosu yapıldığı zaman beş, on lirayla elli, yüz lirâ arasında olduğu görülür, Ve bu oyuncular *talebelerdir, yâni he- nüz hayatlarin kazanmayan kimse. ler. ##* Bir talebe genç kahveye türlü şekillerde alışır, Yakasını kaptıran da zor kurtulur, Alışma şekillerinin en raslananı arkadaş zeruyla, zoruyla da demiyelim de vasıtasiyle olur. Arkadaşla beraber, bir iki kere te- sadüfen gidilir, oyun biliniyorsa bir iki kere hatır kırmamak için oynanır, ve derken... alışıverilir. Bir çek taşralı gençler, tahsillerini tamamla- mak için bekâr bayatı sürerler, yahut pansiyon köşelerinde sürterler, Fakat bu pansiyonlar ekseriya yeme içme hariç tutulan basit, kasvetli, karan- . lik odacıklardır. Elbette insan sabah- leyin sıcak bir çay içmek ihtiyacnı duyar. Dersten çıktıktan sonra da, bilhassa kışın barınacak sıcak bir yer... Ve bu yer ekseriya kahve köşele- ridir. ##* Talebe kahvelerinin içyüzünü bir kaç kalem darbesiyle göstermeğe ça- lıştım. Hal ne olursa olsun, buralara devam eden gençleri takbih edeme- yiz. ayıplayamayız. Çünkü: Sıcak bir yuvadan mahrum “insanlar, oradan başka nereye gidebilirler? Ders çalış- mak istiyen hüsnüniyet sahipleri umu- mi kütüphanelerde yer bulamazlarsa, yağmur altında Beyazıt meydanında mı kitaplarını açsınlar ? Evet, kusur onlarda değil.. Allaha gidiyoruz İkimiz BR Allaha gidiyoruz; Ben Sıratın üstünden, vi Sen altından. Ben Sıratın üstünden kan ter içinde. Sen altından, güller içinde! Benim yüzümde senden kopma bir nur, Senin alnında güneşten bir leke, Bu nasıl oi? Sen, benim aksim gibi kara, Ben, . senin gölgen gibi nur, Bu nasıl olur? Refik Fikret SAĞNAK

Bu sayıdan diğer sayfalar: