26 Mart 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

26 Mart 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ear Gael e e e Gilt 1 -Mektup "04'den AĞFİRET kaynağından len belâ ne kadar şiddetli olursa olsun, kul Eğer bu belâ yakınlarımızın ölümü dolayısiyle gelmişse, şu te- selli bizi koruyabilir : Biz buraya kalmak için gelmedik; sadece bir şey kazanmak (için o geldik, bunu kazanan- sevgiliye ulaştırır.) ölçüsünü yerine getirmiş bir bahtiyardır. Ölüm bir musibet değil dir. Belki musibet, ölünün arkasından ne yapacakları- nı bilemiyenlerin halidir. Dua, istiğfar ve sadaka yoluyla imdada koşmak lâzımdır. Allah Resulünün bir Hadislerinde, ölünün kabirde, dalgalar arasında çırpınan bir boğulana ben. kardeşlerinden ve yakınla. rından her ân bir dua bek. lemektedir; ve bu dua ken- disine eriştikçe, verimi, bü- tün kâinatın kendisine ba- a daha sev. gili olur Hak, kabir ehli üzerine, arz ehlinin duasından, dağ- lar gibi rahmet yağdırır. Yaşayanların ölülere en büyük hediyesi, onlar için istiğfarlarıdır. Peygamberler Pey. gamberinin oHadislerinden çıkan hükümler bunlardır. Allahtan her işde rıza ve şükür üzerinde olalım, Cilt *- Mektup 108'den Pp büyükler, mânevi şarhoşluk vakitlerinde, velâyetin nübüvvetten üs. tün olduğunu söylemişler dir. Bazı büyükler de (bu velâyetten maksat, nebinin kendi velâyetidir) demişler- dir. Tâ ki, velinin nebiden nisbette vâsi olmaması yü- üstün olduğu vehmine yer kılar; bu iki teveccüh bir. kalmasın irine mâni teşkil etmez, Ama hakikatte mesele (| Nübüvette teveccüh yal. tamamiyle maküstur. Zira (nız halka karşı değildir ki, nebinin nübüveti, kendi öz (o velâyette teveccüh yalnız velâyetinden de efdaldir. Ve- (o Hakka karşı olmakla velâ- lilik makamında, sinenin o Oo yet nübuvete tercih olun- run... Nübüvette, halka karşı olan teveccühün üs- tünde bulunarak Hakka'kar- zünden, halkla uğraşmak mümkün değildir. Lâkin nü- büvette, sadrın tam olarak şı teveccüh, tam ve eşsiz. inşirah ve vüs'at bulması, odir. Yoksa, esas Hak ol- Hakka teveccüh beraber (o madan sadece halka tevec- halka teveccühü de mümkün cüh, aşağı sınıf halkın mer. İslâmi Dâvalar : İSLÂMDA İŞ Mekki ÜÇIŞIK BÜLABBAS (Mresi) diyor ki : — Allah ârifi olan zatın dünyası yoktur. Zira bu kimselerin dünyası âhireti, âhireti de bhâlikleri içindir. İşte Sahabilerin ve büyük salihlerin yolu ve hali... Şu kadar var ki, bu esas, âhiretin ekim sahası olan dünyanın ihmalini değil, aksine, Yeki ölçü içinde feth ve teshirini âmirdir. Bunun için d «Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya Hiğiükmik; ve hemen ölecekmiş gibi âhiret tedbirleri almak...» Birbirine zıt gibi görünen iki kutbun birleştiği ahenk noktasıdır. İslâmda, kullara, kul çapında irade, iş ve vazife emredilmiştir. Eğer böyle olmasaydı da Müslümanlar zenginlikten menedilmiş olsalardı, kendilerine, zekât, Hac, cihad ve sadaka emredilmezdi. Hazreti Osman'ın şehadetlerinde, bırakdıkları ser- vet, yüz bin dinar altın ve elli bin dirhem güm ile iki yüz bin altınlık araziden ibaretti Hazreti Zübeyr, vefatlarında, elli bin dinar altın, bin at ve bin köle bıraktılar. Hazreti Abdurrahman Bini Avf'ın zenginliği bad ve hesap dışıydı. Bu mevzuda bahsimizi la Hazreti İsâ'nın bir cevabını kaydedelim Hazreti İsa âbid birine çinisi sormuş : — Ne vasıtayla geçiniyorsun — Bana kardeşim bakıyor. — Kardeşin ne iş yapıyor? — Çarşıda alışverişle meşguldur. — Kardeşin vâkıâ çarşıda alışverişle meşgul ol. duğu halde senden daha âbddir; zira senin ibadetine Mimle: İşte İslâmın ve İslâm gelinceye kadar ondan ev- velki hak dinlerin vazife ve iş ölçüleri ! Müslüman, gayretli, iradeli ve iş sahibidir. SON. ii | ALLAHIN VE PEYGAMBERİNİN KİTABINDAN SONRA DİNİN EN BÜYÜK ESERİ: | tebesidir,. Nübüvet bütün bunlardan üstün ve mü- nezzeh olduğu gibi İlâhi marifet yolunun, velâyet derecelerine bağlı bütün mertebelerinden de her ba. kımdan yüksektir, Fakat mânevi sarhoşluk sahipleri o hal içinde burnu anlıya. mazlar. Gilt 1 - Mektup 109'dan LLAH ehli, kalb ma- razlarının dokterudür: lar, Batıni illetlerin gide rilmesi, bu büyüklerin te. veccühlerine bağlıdır. On. ların sözleri deva ve na- zarları şifadır, Onlar öyle: bir topluluktur ki, arala- rında oturanlar ve kendile. riyle düşüp kalkanlarda kötülük yaşayamaz. Onlar Allah yakınlığının kabra. manlarıdır; ve gökte yağ- mur, toprakta rızk, yüzleri suyu hürmetine husul bu- lur. Kalb illetleri (arasında bâtıni marazların başı, dün- ya ve dış âleme gönlün giriftarlığıdır. Bu giriftar. lıktan tam kurtlmadıkça selâmet düşünülemez. Allaha, hiçbir şey eş ve yakın olamaz. Hele Allah. tan gayrinin sevgisini Allah sevgisini öldürecek kadar galip kılmak, hayâsızlığın son mertebesidir. Hayânın,. imandan bir şube olduğu sırrını, bu ölçüyle görebil. mek lâzım... İşte bu hayâ- nn ve kalb selâmetinin. biricik nişanesi, (Masiva — Dünya ve dış âlem) in unu- tulmasıdir. Kalbde bütün eşya ve harici hâdiseler, tam bir yokluk ve unut- kanlığa bürünmelidir, Öyle ki, insana zorla bunlar: hatırlatsalar, yine hatırla. mak mümkün olmamalı... İşte Allah ehlinin «fena» diye isimlendirdikleri hal, budur Ha. A. Ka. iy nm

Bu sayıdan diğer sayfalar: