June 15, 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

June 15, 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Haziran 1931 = Cumhuriyet TELGRAFLAR Eski Çiftçi Birliği gene ihya mı edilecek? Esbak Manisa meb'usu Mustafa Bey Birliği tescil için faaliyete geçiyor Izmir 13 Eski meclisi meb'usanda Manisa meb'usu olan ve şimdi Tire'de çiftçilikle mesgul bulunan »abık «Çiftçiler Derneği» kâtibi u mumisi Numan zade Mustafa İbrahîm B. bu derneği ihyaya karar vermîştir. Çiftçiler Derneği İttihat ve Terakki zamanında teşekkül etmiş, fakat cemiyetin tahakkümü yii • zünden taazzu edememişti. Mustafa tbrahim B. beyanatta bulunarak demiştir ki: « Evvelâ Çiftçi Derneğini teş • • kil edeceğim, arkadaşlarımla görüşeceğim. Bilhassa eski reisimiz Hamdallah Emin Pş. nm muavenetine v« irsadına ehemmiyet veriyoruna. İstanbul'da teşekkül edecek çiftçi ve işçi fırkası, çiftçinin gölgesine sığınarak memlekette amele diktatörlüğü tesisini gaye ediniyor. Lenin'in fırkası da bu şekilde başlamıştı, fakat çekicin sapana tahakkümü seri oldu. Türk çiftçisi amele diktatörlüğünü asla kabul etmez. Bir ay içinde gayri siyasî Çiftçi Derneğini Tire'de tescile ve altı ay içinde çiftçi kongresinin in'ıkadına çalısılacaktır. Iki haftaya kadar hükumete be • yanname vereceğim. Kongre der neklerin siyasî fırkaya tahvilini müzakere edecektir.» Hususî bir l Yerli mallarmı böyle mi* Edebiyat anketi t himaye edeceğiz? J Yıldızların aksi NiFin f a derinliklerine kadar iniTürk edebiyatı gerçi Roma eteğildir; fakat onu devirmeğe çalışan • . Gemliğ'in bir cok yerlerinde mebyor sanki nehrin dibinde de semanın bir esi varmıs lar da birer Anibal değildirler. ''zul alçıtaşı vardtr. Bu alçıtaşlarının Henüz bir Termopil'imiz ve o ' tahlil neticesinde evsaf itibarile gibi pırıl pırıl orada da yıldızlar, yanıyordu nun kudretli müdafileri vardır. KalJ Girid'in alçı taşlarından fark ™ sız olduğu görülmüştür. Bu ma' den memleket ihtiyacmı tat J mine kâfi olduktan baska bol ^* bol ihraç edilebilecek derecede A zengindir. Fabrikalar kanununun « 7 bir maddesi fiatta velevki yüzde , on fazla bile olsa yerli fabrika ların yerli malı kullanmalarını âmirdir. Vaziyet bu merkezde iken bir çimento fabrikası son gün? lerde Girit'ten 870 ton alçı taşı T A. getirmiştir ki bunu sırf yerli majy lı kullanmamak ve Türk köylüle ^ f rine para kazandırmamak kastinef » hamletmekte hiç bir isabetsiz F * lik yoktur. • Burnumuzun dibinde daha u * cuz, daha kolaylıklı ve diğer ^ lerile ayni evsafı hsiz yerli alçı ^ tası varken Türkiye'de caiışan 1 * ı müesseselerin ecnebi malı me r vaddı iptidaiye kullanmaları, pa ™ L ra kazandıkları memleketi ız « t. rardan başka bir mana ifade et4, mez. v Millî servetin dahilde kalma • ,; sını ve Türk köylüsünün iş bulL masını temin için neden fabri k kalar kanununu tatbik ve yerli L alçı taşlarımızı himaye etmıyo • tt ruz? Diye, dı ki ona Dâra yerine fakrüddemli, siyatikli Don Kişot karikatürleri hücum ediyorlar. Düsmanı arasıra sevindirmek kabadayılık zagonudur; acaba bizim yeğit Termopil'liler bu yatalak Don Kisot taklitlerini bir defacık olsun sevindirmezler mi? Meselâ geçidin önüne kâat helvasından bir yeldeğirmeni uzatarak bir kanadını del dirseler.. Zavallıcıklar ne kadar sevinirler, hatta koskoslanırlar da.. ¥ * * i SEYAHAT NOTLARI KÜÇÜK KÖŞE: Nilde birmehtap gecesi.. I ,OiH Maarif Vekâleti Seylâptan sonra Gençliği amelî hayata Hilâliahmer KayaşCeyahştıracak tedbirler han, Burdur felâketzede 4f lerine yardım etti almağa hazırlanıyor Ankara 14 (Telefonla) Ma • «rif Vekâleti gençliği amelî hayata alıstırmak için mühim tedbirler almağa hazırlanıyor. Vekâlet bu hu susta etraflı tetkikat yapmakla mesguldür. 11 tetnmuzda Ankara'da toplanacak orta mektep müdürleri kongresinde bu mes'ele ehemmi yetle müzakere edilecektir. Bu tedbirlere göre orta mektep programlarında tadilât yapılması da mevzuu bahistir. Maarif Vekâleti bit taraftan da maarif müdürleri ve memurlarının vazifeleri hakkmda yeni esasları havi talimataameler de ihzar et mektedir. Ankara 14 (Telefonla) Bu gün Ankara civarında gene yağ murlar yağdı, bazı yerlerde seller geldi. Kayaş civarında. sular hayli kabarmıs ve halkı korkutmuşsada hiç bir tahribat yapmamıştır. Ev velce yağan yağmurların ve gelen sellerin bıraktığı teressübatın te mizlenmesine devam ediliyor. Hilâliahmer Kayaş felâketzede lcrin»» 5,000 lira ile yardım etmiştir. Cemiyet Bordur, Ceyhan ve Izmir felâketzedelerine de ayrıca naktî muavenette bulunmuştur. Soruyoruzî İran Şahı Camide hocalara güzel bir ders verdi Gazi'ye dehalet! Ankara 14 Cezayir'de otu ran Seyit Abdülkerim Efendi oğlu Cezayir noteri tarafmdan zehirle nerek öldükten sonra Fransa Reisicumhuruna katilin idamı için müracaat etmiş, cevap alamamıs, bilâhare Musolini'ye ve Papa'ya da b i r telgraf çekerek adalete tavassutlarını istemis. Müracaatlerinin eevapsız kaldığını gören Abdülkerim E • fendi, bu defa da Gazi Hz. ne bir ariza göndermiştir. Gazi Hz. arizayi, Başvekâlet vasıtasile Adliye Vekâ letine göndermiştir. Neyeti Vekilede Ankara 14 (Telefonla) He • yeti Vekile bugün tsmet Pasanın riyasetinde mutat içtimaını aktederek Vekâletlere ait mesaili müzakere etmiştir. Kâzım Pş. hareket etti Ankara 14 (Telefonla) Mec lis Reisi Kâzım Paşa öğle trenile Istanbul'a hareket etti ve istasyonda bazı meb'uslarla Hariciye Vekili Tevkif Rüştü B. tarafmdan teşyi edildi. Muhittin B. geliyor Nevyork Herald Trîbün gazetesî tran hakkında su şayani dikkat haberi veriyor: «Bir kaç gün evvel Rıza Şah Pehlevi Hz. nin refikaları Tahran civarında bulunan dini türbelerden birini ziyarete gitmiş, zîyareti evvelce haber verilmiş olduğundan cami He türbeye kim«e sokulmamış, yalnız camiin imam ve hatibi Kraliçe Hz.ne delâlet etmek üzere orada hazir butzmir 14 Gbztepe civarmdaki heyelân ilerlemektedir. Evvelki gelunmuştur. ce bu tarafta taş, toprak düşmüş ve Kraliçe Hz. camiden cıkarlarken bazı evlerde camlar kırılmıştır. havanın fazla sıcak olmasına mebni yüzlerini açmışlar, Kraliçenin bu hareketi camiin imamını son derece hiddetlendirmiş, yobaz bir takım teBirinci umumî müfettiş fevvühatta bulunmağa başlamıştır. Ertesi gün cuma olduğu için cami, cuma namazına gelenlerle dolmus dün Ankara'ya geldi tur. Imam mimbere çıkarak, İran'ın Ankara 14 (Telefonla) Bi kâfirlere benzemeğe başladığını söyliyerek türlü türlü tefevvühata başrinci Müfettisi Umumî İbrahim lamış ve Rıza Sahın idaresini tak Tali Bey bugün 4 tirenile Ankara'bih etmiştir. ya geldi. İbrahim Tali Bey DahiTam bu sırada camiin kapısı 3 liye Vekâletile ve diğer makam nünde bir otomobil durmuş, içeri gilarla temas ederek mıntakası hakren bir kaç muhafız: kında icap eden izahati verecek Şah Hazretleri! Diye bağır • ve buradan Istanbul'a gidecektir. mışlardir. Şah Hz. doğrudan doğruya mîmberin yanına gitmişler, mimbere çıkAnkara 14 Bir kaç gün evvel; Hariciye Vekilinin odasında bulunan mışlar, imatnı kara sakalından ya kalryarak elindeki kırbaçla mükemağır evrak kasası kaldırılmış, biraz mel bir surette dövmüşler ve sonra sonra odanm sıvaları birdenbire çökmüş, fakat Vekil Beye bir şey itekaka mimberden indirmîşlerdir. olmamfştır. Sah Hz. bundan sonra halk île yüzyüze gelmişler, haik kendisine hürmette bulunmuş, o da halkın Ankara 14 Hariciye müsteşarı hürmeti arasında camiden çıkıp gitNuman Rifat Beye ameliyat yapılamiştir. rak ikî kaburgası çıkarılmıştır. Numan Beyin sihhati iyidir. İzmir'deki heyelân İbrahim Tali B. Nil'de dolaşan bir dehebiye! Nil'in, çamuru ve suyu 15 milyon Nil'in ta derinliklerine kadar îni insanı yaşatan bu mubarek nehrin yor ve sanki nehrin dibinde sema mehtap safası da çok güzeldir. nın bir eşi varmış gibi ayni yıldızlar Nil'de küçük nehir vapurları ve orada da pırıl pırıl yanıyordu. Ziya dehebiye denilen büyükçe yelken ile suyun bu çeşit gizli bir oyununu liler işler. Bu gemîlerle Nil'in ağ hiç bîr yerde görmemîştim. Biraz da zından ilk şelâlelere kadar gitmek ötede nehrin üstünde Bulak köprümümkündür. sü, biri Nil'in üstünde, diğeri Nil'in Nil'in yeşil sahillerinde bağlı yaiçinde iki katlı nurdan bir sırat hatan zevk ve safa dehehiyeleri, birer Hnde karşıdan karşıya uzanıyordu. sabih yalıdır. Bu gemiler az su çe Uzaktan şehrin gürültüsü, müp ker, fakat geniş ve uzundurlar. Kıç hem bir uğultu halinde kulakları taraflarında büyük bir göverte, gömıza geliyor. Kahire'nin sesîni, bir vertenin altında geniş salonlar, büakşam evvel, Mehmet Ali'nin cami yük kamaralar vardır. Mısırın zen ve türbesinin bulunduğu kalenîn avginlerî, istedikleri zaman dehebi lusundan da duymuştum. Mehmet yelerde, bîzîm Boğazîçi yalılarının Ali, bir gün orada eski memluklehayatını yaşarlar. Bu gemiler, ikîşer rin yani Çerkeslerin ileri gelenieri direkli, sivri burunlu hayli zarif bir ne bir ziyafet, bir ölüm ziyafeti veryelkenlidir. mîş, sonra hepsini öldürtmüştü; SulDostum Hasan Mazhar Beyin aitan Mahmud'un Yeniçerilere yaptılesile oturduğu dehebiye, Nil'in yeğının bir başka türlüsü... tçlerinden şil, fakat karanlık bir sahiline ya bir Çerkes beyi hayvanile elli metnaşmıştı. Dev yapılı ve entarili bir relik dimdik setten aşağı atlamış, g«mici, küçük bahçeler ve ağachkatı ölmüş, kendisi kaçmış .. Bu malar arasında bana yol gösterdi. cera, insana efsane gibi geliyor ama Sahilden alınan elektrikle tenvir faakikat! edilmiş olan ve baş tarafı kadırga • Karşı sahilden acı b'oru sesler! aklara benziyen dehebiyeye girerken sediyor. İngiliz kışlalarında çalınan entarili berberî bir gemici veya hizyat borusu... Bu yat borusunun ar . metkâr beni karşıladı: kasından kalk borusunun asla çalın Safa geldîniz efendin\ mıyacağı gün gelmiyecek mi? Nil'in bu yeşil kösesînde de, sanki Hasan Mazhar Beyin refikası haBeykoz kıyılarında imişiz gibi türknım Istanbul'dan hasretle, muhab • çe konuşuyoriardı. Kendisinden bibetle bahsediyor: raz evvel ayrıldığım Mısır Matbuat «" İstanbul'da sokaklarında yüMüdiri Umumîsi tsmail Şirin Beyîn rürken kendi memleketimde oldu dairesinde de herkes türkçe konu ğumu hissediyorum ve o hür sokakşuyordu. tsmail Şirin Beyi, ziyaret ettiğim gün, müdür muavînlerinîn, larda dolaşırken yüreğim sevinçle, iftiharla titrîyor.>> kâtiplerin, memurların, hatta hade* ** melerîn hep türkçe konuştuklarını görmüş ve bu güzide ırktaşımıza: Bolu'lu asçıbaşınm nefis yemek Kendimi Türkiye Matbuat Urnurni Müdürlüğünde zannediyorum. Burası Kahire'nin ortasında Türkiye'den bir parça! Demiştim. Hasan Maıhar B. de Türk'tür, hem de Akdeniz'i, büyük bir Türk havuzu haline sokan Barbaros Hayrettin'ler, Kıhç Ali'ler, Turgut Reîsler nevinden bir Türk kursanının ahfadındandır. Onun içindir,ki de hebiyesinî bir kadırgaya benzettim. Hasan Mazhar B., beni refikası hanımefendile o akşam misafirlerî olan muhibbesi Asım Ps. nın kerî mesi İsmet Hanımefendiye takdim ettî. Hanımlar da, türkçe biliyorlar •e ikisî de Türk olmakla müftehir • dirler. Mısırlı hanımlar, türkçeyî kendilerine mahsus bir sive ile konuşuyorlar. Arap, Çerkes ve İstan bul şivesi birbirine karışarak tath ve ahenktar bir Mısır hanımı türkçesî olur. Vavları ve ayınları kuv vetlî, kafları, şınları serttir. Bazı arapça kelimeleri, bizim kullandı • ğımız manalardan başka yerlerde kullanırlar. Hanımefendiler, arapça ve türkçeden başka fransızca ve ingilizce de bilen münevver hanımlardı. Her ikisî de bîr çok memleket görmüşlerdi. Yalnız genç bîr kız olan İsmet Asım H. henüz Istanbul'a gelmemişti. Istanbul'dan, inkılâbı • mızdan, edebiyatımızdan, musiki mizden, hanımlarımızdan bahsettik. * ¥ * Bugünkü edebiyatta Filorna'lı bile başlıbaşına bir varlıktır; kendi kendisine girdiği edebiyat tarihinden kim çıkarabilir? Düz edebiyatta bile politikacıhğı kâr sayanlar Nazım Hikmet'i inkâr edebilirler; bu, onun mektep yap mıs sahici bir şair olmadığını ifade etmez. Mırmırik bozadan zevkalanlar tabiidir ki Ahmet Hâşim'in dopdolu bir şiir peyalesi olduğunu çakmaz • lar. Mevlânekapı'sında her nasılsa CinKokteye alısanların Faruk Na fiz'i, Kemalettin Kâmi'yi alaturka buldukları gibi... («Edebiyat! cedide bir haltetmedi) diyenlerin ağızlarına dikkat ediniz: «Edebiyatı cedide» nin üslup artığını geveliyorlar. Lâfları bile on» dan kalma tekerlemelerle doludur. * * * Fecriâti ne nane yemiş? Yakub'u makubu bir yana bırakalım, sade bir Refik Halid'i do • ğurması, anadile Havva azizliği verdi, daha ne nane istiyorlar? Ammada aç gözlü şeyler haaa! Reşat Nuri'yi içe içe, şakırda şa kır okurlar; sor, okumadık, bilmi yoruz! derler. ömer Seyfettin'i iliklerine kadar tetkik ederler; sor, kimmiş o? Taaımıyoruz! derler. Politikacıhğa uysun diye; düz dili ve öz dili veren Hüseyin Cahid'i inkâr etmedik mi? (Nakiye hala) nın dedesini ve (Haristan Gülistan) m İmparatorunu unuttukları bin sene oldu. Halide Edib'e Amerikancadan arakiıyor» dediler. * ** Onlarea düsturlar kurulmuş, hökümler verilmiştir: Peyami Safa, asıramentocu! Salâhattin Enis, eksantrik! Yesarî, gündelikçi! Sadri Etem, kimdir o ? ! Etem İzzet kakavan! Bürhan Cahit, rastakoer! ömer Bedrettin, hödük! Hikmet Ferîdun, mechul! Osman Cemal, İyipli! VâNu, otomatik muharrir! Seyyah, kozhelvası! Yaradana sığınıp ense koküne înmiyeceğime emin olsa, ben kim bilir neyin nesî! Nizamettin Nazîf, zıpır! Ama bu zıpır Nizamettin b'aşlı başına bir edebî janr yapmış, onların nesine! Elhasıl: falân şu, filân bu, feş mekân o, V. S... V. S... Ya ne olsun îstiyorlar? Ya ne olursa has edebiyat, tnai şiir olurmuş? Edebiyat Paris'H olacak. İsveç'lî, Belçika'Iı, Londra'lı, Roma'Iı falân değil, Mutlaka Paris'li. Hem de vıcık vıcık bulvarların da • ha vıcık vıcık burjuvazisine mah . sus edebiyat olacak. Hatta Fran sa'nın amelmande, antikalaşmıs (") Akademi'sine girmişlerin edebiyatı bile... fiş!î.. Dünya cemîyetî îçînde yalnız ağdah, kötü, Fransız burjuvazyası var» dır ve onun plastronlu, sinik, zifoslu edebiyatı vardır. Hımbıllığın da bu derecesî ve Ç*« şidi görülmemiştir doğrusu.. ¥ ¥ * Hariciye Vekili Kaza geçirdi Numan B. ameliyat oldu Ierini yedikten sonra tekrar göver teye çıktık. İçinde, Tutankamon'un altın kakmalı tabutunun ve 45 asırlık bütün Mısır medenîyetinin yattığı büyük müzenîn kubbesî üze rinde bir nur halesi yükseliyor, mehtap sanki Firavun'ların başına taç giydiriyor. Biraz sonra, ay, Nil'în üzerindedir. Binalar ve ziyalar hafif bîr sîsle yaşmaklanıyor, fakat sema ile Nil berrak... Nil'e akseden ışıkIar, durgun suların üstünde arasıra nurdan bir balık gibî oynaşıyor. Gözümün önüne Boğaz'ın, Ada • lar'm, Moda'nın gecesini ve meh tabmı getirerek mukayese ediyo • rum.Hiç şüphesiz İstanbul'un aylı geceleri daha güzel, daha tabiî güzel, daha canlı güzel... Nil'in mehta bında, büyük Avrupa tiyatrolarının dekorlarına benzîyen cansız ve hareketsiz bir güzellik seziyorum. Karşımda sanki yaşıyan, tabiî bir manzara değil; elektriklerle yaşatılan, sun'î bir dekor uzanıyor. Fakat ne olursa olsun bu dekorun da garip ve hususî bir güzelliği var. Biraz sonra Bulak köprüsünden gecip te nehrin sağ sahilinden dehebiyenin bulunduğu sol sahile bakınca manzara büsbütün değişti. Mehtabın, tepelerine nurlar serptiği büyük ağaçlarile bu sahii de, Bo ğazîçi'nin sakîn ve karanlık, yeşil koylarına benziyordu. * » * Gece otomobilim, büyük îstasyon meydanından geçîyor. Meydanın ortasında Mısırın uyanışını temsil eden abidenin üstündeki kadin, dimdik durmuş, karşısındaki İngiliz kışlasına bakıyor ve... sabahı bekli yordu! Ankara 14 (Telefonla) İstanbul Valisi Muhittin B. buradan ya • rın hareket edecektir. Bursa'daki kepazelik Bursa 14 (Hu. Mu.) Uç ay evvel orta mektepten alâkası kesilen ve fabrika ameleliği yapmakta olan Edibe'nin bes arkadaşile beraber bikrini izale eden ibrahim ile rüfekası hakkında kanunî takibat vapılmaktadır. Hâdise burada cok teessür uyandirnvstır. Musa Bir def ine hikâyesi Izmir'de bazı kimselerî hayallere düşürdü Bir tayyare düştü, dört kişi öldü B*Mrtf^Bfc/A.) SarrebruckCoıognfAMMHMı yapmakta olan bir tayyare jğtğ ftBlrak bin metre irttfadan eski tfr topçu kıslası üzerine düsmüs, pflt^ı, makin'sti ve iki yolcugu telef olmııstur. Yarın davası 31 Dün mevkuf İzmit 14 (Hu. Mu.) Yarın dev»sı gazeirciler ••'ekihnin ır>,dafaa.s nı hazırlamast için ti temmuza kal Almanya'da nümayişler lerek kaçmışlardır. Firarilerin Sovyetlerin müdafaa tahsisatı derdesti için jandarma müfre Paris 13 (A.A.) Moskova'dan zeleri çıkarılmıştır. Keyfiyet tebildirildiğine nazaran hükumet dabir ittihazı için mülhakata 114,000 hektarhk araziden alına • tamim edilmiştir. Firarilerden cak hasadın temin edeceği parayı lıenüz hiç biri yakalanamamış • Sovyet Rusya'nın müdafaai milliye tahsisatına ilâve edecektir. Berlin 13 (A.A.) Dün gece Cologne, Darmstald ve Kiel'de bir takım nümayişler yapılmıştır. Poli», halkın açmış olduğu ateşe mukabele mecburiyetinde kalmıştır. Nü • İzmir 14 ( Hu. Mu. ) Dün | mayişçilerden birisi ve bir polis megece sabaha karşı 31 mevkuf Ma [ m u r u yaralanmıstır. Bir çok kim . seler tevkif edilmiştir. nisa hapisanesinin duvarını de gece Manisa hapisanesinden kaçtılar Manisa'da Ulu camii mevkiinide büyük bir define olduğu söylenmektedir. Vaktile Manisa'da hapisanede bulunan bir mahkum öleceğine yakın bunu diğer bir mahkuma aç mıs, o da firara muvaffak olarak definenin bulunduğu yerde tahar riyata başlamıştır. Mahkum tam definenin ucunu bulduğu esnada za bıtanın takibinden kurtuiamıyaca • ğını anlayınca Kuşadası'na kaç mıştır. Mahkum burada mes'eleyi bir şoföre açmış, şoför de İzmir'de gazete idarehanelerinden birinde mürettip Nail Ef. ye anlatmıştır. Bunu müteakıp mes'eleden gazetenin îdare müdürü haber almış, netice de define yerinde hafriyat yapmak için arsayı satın almağı kararlas tırmışlardır. Halbuki bu mes'ele gazetede meydana atılınca mes'eleye emvali metruke müdürlüğü vaziyet etmiştir. Bu suretle define bulmak hayali de suya düşmüştür, > Anlaşılan biz edebiyat mes'lesemî ele alacak hiç bir ciddî taraf, ciddî ipucu bulamıyacağız. öyleyse, Halit Ziya'dan bakaloreasını demin yapmış edebiyat amatörüne kadar hepimiz, bu işin sadeee şaka ve alay tarafını alalım; mademkî işin cidditiğe kabiliyeti, tahammülü yoktur. Zaten ben de başka ucundan tutmadım kr... AKA GÜNDÜZ [*] Kendüeri soylıyorlar. Karşımızda nehrin sağ sahili pırıl pırıl yanıyor, Nil'i takip eden yolda otomobillerin projektörleri şimşekler gibi çakıyor; bütün bu ziyalar, garip bir parlaklıkla nehre aksedi yordu. Dehebiyenin bordalarına sürünen Nil'iıı suları öyle rakit, öyle sakin ki en küçük bîr lerze, en hafif bir sıpırtı bile yok. Yıldızların aksi Karısım parçaladı Adana 13 Hacı Ahmet ma • hallesinde oturan 50 yaşlarında arabacı Hüseyin karısı Ayşe'nin bi • leklerine ve vücudünün muhtelif yerlerinden keserek öldürmüş, cinayete intihar şekli vermek için eesedi Karakale'den aşağı atmıştır. Hü seyin'in 5 tane de cocuğu vardır. Cinayetin sebebi malum defiltfif. ABtDİN DAVER

Bu sayıdan diğer sayfalar: