14 Temmuz 1931 (Birinci sahifeden mabait) riyeti ve bu hürriyete istinaden ya- pilan muhalefet vardır. Bu sözlerim- le matbuat serbestisinin aleyhtarı olduğum zannedilmesin. Kanun da- resinde matbuat serbestisinin ne har taraftarıyım. Vatani ve milli hislerle samimi olarak yapılan tenkidin mem- leket için nafi olacağına kaniim. Fa- t efendiler, memleketimizde za - Man zaman doğan ve son günlerde t“!klıılığııı son haddine vasıl olan Muhalif neşriyatta samimiyetten zer- Te kadar eser olmadığı gibi bunla- | © bu neşriyata imkân bulabilme- ğ ı"mili de matbuat hürriyeti ile zerre 'dar hiç bir zaman a âkası yoktur. 'lî şlürriyet mütekabil hürriyetlerle dit edildiği gibi matbuatın ser - Stisine güvenerek gazetlerde yazı | Yazanlarca her şeyin fevkinde vatan v.e Milletin yüksek menfaatlerini 8öz önünde tutması ve yazı yazan- ’::"'v Yyazı yazarken, vicdanlara hâ- m bulunması icap eder. Maalesef bizde muhalefet namı altında yaşı- Cümhüriyet Millet meclisinde matbuat 5- münakaşası safvetini, yüksek meclis ve hükümeti- nizin hürriyeti matbuat aşkından mü llit hasını istismar e- diyorlar. Hürriyeti matbuat bu mu- dur? Bu fiiller hürriyeti matbuat nam ve hesabına işlenen cinayet - lerdir. Muhterem efendiler; bunların ha- reketleri her hangi yanlış bir kanaat mahsulü veya her hangi bir zühul neticesi olarak tutulan sakim yolda yürümekten ibaret değil, tamamen kastidir. Ahlâki, iktisadi, içtimai, bünyemize, rejimine karşı hal ve atiye ait bir kasıttır. Buna daha ziyade müsamaha etmek memleket için çok feci neticeler tev- lit edebilir. Efendiler; bu nesil bir kaç sene içerisinde asırlık inkılâplar yapmıştır. Fakat matbuat sahasın - iyet PNANNNNTADAUN UNN lâline karşı cephe almıştır. Arkadaşlar; vatanımızın cenup ve cenubu garbi sahillerinde bulu - nan hemşehrilerimiz biraz fazla hassastırlar, mevzuda biraz acı söy- lersem beni mazur görünüz. İstiklâl delesinin d da, işgal al - tında bulunan yerler nasıl kurtarıl- dı. Ne kadar acı fedakârlıklarla kurtarıldı? Bunu çok iyi takdir bu- yurursunuz ve hepiniz böyle düşü - necek olursanız şuna kanaat eder - siniz ki; o mücadele günlerinde düş- manların yanında demin bir arka - daşın söylediği gibi bu mavi bayrak dururken buraya kırmızı bayrak ni- ye gelsin diye söylemek cür'etini gösteren bir herif gazete çıkarsın belki okumuşsunuzdur. İzmir gaze- teleri mevzuu bahsediyor. İ bul lenen ve beklenecek olan isabetli, bun- ilmi perverane mütaleal lar mı olacaktır. Hükümeti tenkit eden bazı mat- buata hitap ediyorum tarzı tenkit - lerinden millet için bir faide mi yok- sa akibeti ahvalde zararlar mı hu - sule geleceğine kanidirler. Bir da - kika için iyi düşünürlerse faide bek- lememek zaruretini kabul etmek mevkiinde kalmazlar mı? » Millet ve memleket işlerinin tan- zim ve ıslahı için Büyük Meclis ve hükümet tarafından binbir çareye baş vurularak çalıştığı şu hengâ - mede muhalif dahi olsa matbuatı - mıza düşen vazife böyle mi olma - l1 ve yapılmalıdır? Yoksa şiddetle arzu edilmesine z ” I. da ufacık bir ıslahat yapıl! ştır. Bu kadar muazzam inkılâplar ya - panlar acaba matbuat sahasında cez- ri adımlar atmaktan âciz midirler? Elbette değil. Bunun zamanı gelmiş ve hatta geçmiştir. Dairei intihabi - müteaddit mektuplar alıyo- Yan matl daima leket için '_""-Plı, daima tahrik edici ve tah - H edici olarak tecelli etmiştir. Bu; Vatanın bir çok evlâdının masum kan- Atının dökülmesine ve bir çok ser - M rum. Memleketin huzur ve süküna çok muhtaç olduğu bir zamanda bu- nu ihlâl edenlere, halkın yüksek iti- madına mazhar olan zevata teca - vüz edenlere çok mukaddes tanı - dığımız rejime kastedenlere hâlâ ni- çin bir şey denmiyor diyorlar. Efen- diler bu hale milletin ve vaziyetin tahammülü kalmamıştır. Vahdeti milliyeyi sarsan kast ve tecavüzlere nihayet verilmesini istiyoruz. Hükü- izin de bu h ta ne düşün- İzin kanı pahasına elde ettiği şe - B **tin beyhude yere heder olmasına e | *ebep olmuştur. V6 isal mi istiyorsunuz? Daha dün «| ““necek kadar yakın mazide hepi- Mizin bildiği ve hepimizin yaşadığı e zş'“ınları ait hâdiseleri zikretmek v | *öfidir. 31 mart vak'ası, Balkan felâ- bi k“iı Şeyh Sait isyanı, M irti- " t._' daha dün denecek kadar yakın B fdîseler, yakın mazilerdir. İşte bu -| Müdiselerin esbap ve avamili ara - e| “İhda matbuatın muzır neşriyatı ön le | Safta gelir. muzır neşriyat, çünkü 8 “Unlar tenvir ve irşat edici değil, e y’lîlı:ı, yıkıcı, yıpratıcıdırlar. Bun- t Bi îl';at ve tenvir için yazı yazmaz- *| * yılan gibi zehir kusarlar (Bravo 4| *sleri), Bunl içerisinde hap B Tçkınlnn, istiklâl mahkemesi mah- $ k'f'“ılrı, işgal zamanında milleti - e aa k * - a - İi düşmana para mukabilinde sa - Anlar da vardır. Bu mazileriilekeli olanları Saip )B'Hlı'ı' di $ z l'l“lil'A hil. ' ; YY OA S W 1 , - ah etti, gözümüzün önünde bulu - W :fü h Mel'unlar yaradılış ve düşü - llş!en’ mevcudiyetleri, ruhları iti - arile müsbet değil menfidir. düğnü anlamak istiyoruz? (Alkış - lar). « Nazifi Bey ne dedi ? Nazifi Şerif B. (Antalya) — E - fendim; bendenizden evvel söz söy- liyen arkadaşlar mes'eleyi o kadar güzel teşrih ettiler ve bu matbuat ha- inlerinin mazisi, emelleri hakkında o kadar güzel sözler söylediler ki; ben bunlara bir şey ilâvesine lüzum görmez, bütün kalbimle iştirak e - derim. Rasih Beyin nutku Rasih B. (Antalya) — Muhte - rem arkadaşlar; benden evvel söz söyliyen arkadaşlarım matbuat hür- riyetini sui istimal ederek şöyle yap- tılar, 'böyle yaptılar diyerek idarei kelâm ettiler. Hayır arkadaşlar; bendeniz öyle demiyeceğim. Esasen Bunlardan inkilâba hizmet gö - zeh.hek abestir. Vatana dereci mer- Utiyetleri ve mazileri meydanda o- :n bu adamların hürriyeti tb &rdır diyerek gazete çıkarmasına, Tüzete sütunlarında yazı y kân vermek, müsaade etmek doğ- Mudur efendiler? ğ Muhterem efendiler; bilhassa son l:mlnluı—dıki nezaket ve nezahet- t gayrikabili telif olan yazış Yözları matbuat nam ve hesabına vd“hln yüzünü kızartacak derece- * müsteh fikirler kolleksiy l ğa başladıkları gündenberi bu adamlar yaptıklarını yapıyorlar. Burada kaç mahkemenin sicilli o - kundu, kaç ticarethane dolandırıl - dığı söylendi, ve böyle hangi düş - manlarla iştirak ettiğinden bahse - dildi. Şu halde cephe; matbuat hür- riyetinin sui istimal cephesi değil - dir. Memleketin ve milletin istiklâ - line karşı alınan bir cephedir bu. Bunu bu noktadan muhakeme et- mek lâzımdır (Doğru sesleri). Arkadaşlar; daha ilk istiklâl mü- r_?dînî almıştır. Apaj lisanı denilen, “niınbeyî konuşmasının çok du - Unda olan bu yazış tarzlarına da Szete lisanı mı diyeceğiz. Bu yazı- N seciye ve ahlâk üzerinde, bil- ol Sa yarının mukadderatına hâkim , cak olan yavrularımızın üzerin- * Yapacak olan menfi tesirlerin fe- Sati bir lâhza düşünülürse insanın hi delesi başladığı gün Arif Oruc'un Anadolu'ya ne suretle geçtiğini, Çer- kes Ethem ve avenesile nasıl çalıştı- | ğını ve kaç defa istiklâl mahkemesi | kürsüsü önünden geçtiğini arkadaş - larım söylediler. Şimdi mükerreren bu milletin hürriyetine, bilhassa va- tanın erdiği son iktisadi ve mali is- tiklâle karşı cephe alan bu adamdan ne ümit ediyoruz da matbuat hür - teleri de onlardan iktibas edi- yor. Bir baba kızını satabilir mi diye bir şey var. Mevzuu bahsolan gene o kirye sırrı idi. Hayır satmadim yalnız on sekiz yaşını ikmal ettiğin- den okumak için Amerika'lı misy r y ve imkâna ihtiyaç gösteren mali ve makta ne kadar haklı olduğumu bir kere daha anladım. Matbuat bahsin- de matbuatın hürriyetini anlamak bahsinde ve matbuatta zuhur eden ceraimi tecziye bahsinde görülen hassasiyeti bir inkılâp hükümeti i- çin kâfi derecede zinde, çevik bul- madım. İsmet Pş. Hz. nin hükümet namına verdikleri izahatı da din - ledikten sonra taze bir kuvvetle mes'eleye vazıyet ederek onu etrafile izah için buraya gelmiş bulunuyo - rum. Ahmet Süreyya B. (Aksaray) — Bravo Fazıl Ahmet B. Fazıl Ahmet B. (Devamla) — Ar- kadaşlar; her türlü muhataraya im- kân veren içtimaf, siyasi ve terbi - yevi bir mes'elenin karşısındayız. Binaenaleyh müsaade buyurursa - nız bunu her taraftan ayrı ayrı mü- iktisadi ıslahat teşebbüsleri hakkın- da halkı tenvir ve irşat edecek ma- kalelerle yanlış zehap ve kanaatle- rin tashihine mi çalışılmalıdır. Z ini tahrir ve talea edeceğii Eski zamanları, istibdat devir - lerini bir tarafa atıyorum. Arka - daşlar, meşrutiyetin ilân edildiği ta- nerlere verdim. Okutuyorlar- diyor evet okutacaklar. Sonra gelecek ba- bası gibi olacak. Efendiler; bu ka- dar elim vaziyetler, bu kadar acı günleri yaşıyan bugünkü nesil zan- nederim ki bu adamların mazilerini çok iyi bilir. Bugünkü nesil bunların yaptıklarını matbuat hürriyetidir, matbuat münakaşasıdır şeklinde ka- bul edemez. Bu adamlar doğrudan doğruya bu milletin, bu memleketin aleyhinde cephe almış adamlardır. Fırsat gözetiyorlar. Fırsat bulduk - ları gün başlarını kaldırıyorlar. Efendiler; Menemen vak'asını bir kere gözünüzün önüne getirin adeta çıldırmış dereceye gelen köy- lüyü o derecelere getiren kimdir, bunların neşriyatı değil midir? Bun- lar hakkında niçin tahkikat yapıl- madı, niçin tahkikat tamik edilmedi? Muhterem arkadaşlar; çok rica ederim, bir defa, Balkan harbini, bir defa da ona takaddüm eden gün- leri gözünüzün önüne getirin. Mem- leketi idare eden fırkanın ufak bir zâfı Balkan harbi felâketi doğurdu. Bu onların başına ne felâketler ge- tirdi, onun için memleketi idare e- den fırka, bu millete karşı büyük bir vazife karşısındadır. Çünkü bu sefillerin vaziyeti tamamen ,bu mil:_ lete öğretmek borcumuzdur. Bun- lar bu memlekete, bu millet hitap edecek — vaziyette — bulunmama - lıdırlar. Hakları yoktur, — çün- kü —millete hiyanet — etmiş a - damlardır. Onun için çok âcil ola- rak bunlar hakkında tedbir alın - masını teklif ediyorum ve hüküme- tin ne gibi tedbirler aldığını öğren- mek istiyorum. Reis — Söz istiyen bir zat kal - mıştır. Ondan sonra hükümete söz vereceğim. Söz istiyen arkadaşlar - dan Fazıl Ahmet B. vardır. Hükü - metten sonra o söyliyecektir. Son söz meb'usundur. Galip Beyin nutku Galip B. (Niğde) — Muhterem arkadaşlarım; en son sözü bendeniz söyliyeceğim. Yoruldunuz, binaen- aleyh gayet kısa ve muhtasar ma- ruzatta bulunacağım. Bazı matbuat neşrğ tının gidişi filhakika istikbal îçîim'.plndişelî bir a göstermekte olduğundan bu 'î“erinin ürper ümkün de- iıldir. Memlekette şeref ve namusile Tinmış şahıslara tecavüz eden on- ._"'l namusları ile oynamak, bütün İr ömrün bedeli uzun zamanlar zar- ihda kazanılmış şerefleri kesre yel- Sümek, bunun için icap ederse ya- j h havadis neşretmek; bu adamlar Sİn pek basit şeylerdir. Bunlar an- Sak büyük badirelerin ve muazzam | ınk'ıâplıı'ın yetiştirebileceği ve yap- _i' işlerle milletin yüksek emniyeti- | kazanmış olan şahıslara tecavüz- €n çekinmemişlerdir. Hatta efen- ğ'ı_" bunlar inkılâbın yaratıcılarına, ı'_hklâlimizin kurtarıcılarına dahi l uzatmak cür'et ve küstahlığını ua'termîşlerdir. Bunların maksat - Ati küfürlerile halkın nazari dik - Bıt ve merakını celbetmek acaba »Ügün ne marifet yumurtlamışlardır iYe gazetelerin sürümünü temin et- v_f’k- sonra yüksek şahıslara teca - l_f_'zle onları halkın nazarında kü - '_'_l"hek, sonra her yapılan şeyi fena î_““ermek suretile hükümetin oto - ç tesini kırmak ve diğer - taraftan K hrikât yaparak nerede isyan ha - &1 esesek diye beklemek ve keş - *keş i-erisinden bir şey kapabil - î"_eklir. Bunun ismine de muhalefet İyorlar. Efendiler; Bunün adı açıkça, dü- Üz hiyanettir (Bravo sesleri, al- i$lar, alçaklıktır sesleri). Ğln—“-'ll!t bazı vatandaşlarımızın Ç| l he | dirler, bu adamlar doğrudan doğ - riyetinden istifade etsin veya etme- sin diyoruz? Efendiler; bu adam mil- letin, istiklâl mücadelesinde uğraş- tığı günlerde, ona hiyanet için, bin - bir çareye baş vurmuş, hain bir mah- lüktur. Bu mahlük nasıl olur da mat- buat hürriyeti denilen mukaddes bir mefhum altında; bize sövecek, mil- lete sövecek ve milletin istiklâli ile alay edecektir? Aklımın ermediği nokta budur. Nasıl olur da bu adam gazete çıkarmak için ruhsat alır? Bir kaç defa istiklâl mahkemesinde; yi hiy t ve vat: bil ne maddelerinden dolayı muhakeme e- dilmiş bir adam gazete çıkarır? Ga- zeteyi kendi namına çıkarmıyor - muş... Kimin namına olursa olsun.. Bu adam nasıl yazı yazabilir? İkinci nokta; Amerika'da bilmem ne heriflerin tahtı terbiyelerinde ye- tişmiş adamdır diye matbuat mü - dürü umumisi yaptığımız adamın o- radan nasıl çıkarıldığını bilirsiniz. Ve hususa dair bendeniz de bir kaç söz söylemek istiyorum. Bilmem nedendir. Bizde matbuat hürriyeti hemen daima sui istimal edilmiyerek bundan maksut olan faideli gayeden uzaklaşılır, şahsi tecavüzler ve tenkitler baş gösterir. Memleket afakını bulandırıcı, ka - rartıcı yazılar bilâteemmül yazıl - mağa başlar. İşte bugünkü bu va - ziyet ve manzara da bundan başka bir şey değildir. bunlar olmak lâzım gelirken sabah olup elinize bi rgazete alırsınız ba- karsınız ki apartımanlar lisana ge- tirilmiş, beherinde kaç daire var - dır? Her dairenin odalarının adedi nedir ve kirası neden ibarettir ve ki- min tarafından inşa ettirilmiştir yo- lunda gayet mühim ve millet için güya çok faideli malümat verilmek- tedir. Bu ne demektir. Acaba ey ahali görüyor musunuz millet iktisadi buh- ran içinde yaşarken öte tarafta se- malara kadar yükseln apartımanlar * yapılıyor. Ne duruyorsunuz işte size semtlerini gösteriyor ve resimlerini de yapıyoruz, gidiniz hepsini hâk ile yek ediniz demek mi i İ Yoksa bize böyle asri ve azametli apartımanların ne lüzumu vardır. Memlekette baştanbaşa yapılmış ku- lübeler içinde yaşamak bizim ne - mize yetmez mi demek arzu e - diliyor. Apartımanları lisana getir - mek bu mu imiş. Tenkitlerle millet işlerini düzeltmek için bulunan ça- reler kalakala bunlardan mı ibaret kalmış. Efendiler; bugün için ve yarın için yızıİâ::'nıı ve yapılacak şeyler bun- lar değildir. -Efkâri umumiyeyi bir takım iğ: al- kâr yazılar ile mütemadiyen teşviş ve tağlitten ibaret ve şahsi müna - kaşa ve sövüşmelerden gör i yor. birimize girişiriz. Halbuki hürriyeti matbuattan maksut olan şey, bütün bunlara mahal vermeden hakikatin karşısında hakikatin bütün samimi. yetile bunu teşrih etmektir. Efendiler; biz memleketimizin bü- tün bu inkılâplarından sonra onu mü- tefekkir bir heyeti içtimaiye haline gelmesini istiyoruz. Fakat bu hürri- yeti başıboş bir behimiyet manasın- da anlamak cahilce, gafilce bir şey olur (Alkışlar). Bizim istediğimiz şey bu medeni cemiyet ve heyete hürriyetin her tür- lü ni üstefit ol için şu- urlu ilimle mücehhez marifetle, bilgi — ile, dirayetle, samimiyetle bezenmiş ve güzell iş bir düşü , çalış- ma ve anlama hürriyeti temin içindir. Yoksa biz her behimi hareket kar - şısında birbirimize girecek olduktan sonra cumhuriyete ne lüzum vardı, gazeteye ne lüzum vardı? Arkadaşlar; bu heyecanlı sözle - rimle zannediyorum ki, sizin de vic- d daki hey temas e- rihtenberi bütün ifadelerinizden an- laşılmıştır ki Türkiye'nin başına ge- len siyasi badirelerin en zalim, en zehirli, en amansız sebeplerinden bir tanesi mücrimane bir gaflet ki. O gaflet şudur: Matbuat serbestisi ve matbuat betmestliği denilen iki mef- humu birbirine karıştırmak. Arka - daşlar; her cemiyetin her terakki ve tekâmül merhalesinin beşeriyete, kendine göre bir nevi mukaddesatı vardır. Bizim bugün içinde bulun- duğumuz cemiyetin, Cumhuriyetin de kendine göre ikaddesatı mev- cuttur. Bu mukaddesat hürriyettir. Vicdan hürriyeti, fikir hürriyeti, ir- fan hürriyeti, demokrasi ve haki - katperestliktir. İlme, fazilete, ulvi- yete, yüksek insanlığa ansamim pres- tiş hürriyete perestiş vazifesidir. Arkadaşlar; dikkat buyuruyor mu- sunuz, irfan serbestisine, vicdan ser- bestisine, fikir serbestisine hakika- ten dost olan insan, her vesile ile bu serbestileri bu faziletlere karşı bir bomba gibi kullanmak istiyen in - sanlara düşman olmak mecburiye - tindedir. Binaenaleyh b diyorum. Binaenaleyh az istemeği zait görüyorum, çünkü böyle hare- keti size karşı hürmetsizlik telâkki ediyorum. Şimdi efendiler, İsmet Pş. Hz. nin matbuat hürriyeti hakkındaki te - lâkkileri cidden çok necip, müstak- bel için bütün beşeriyet için haki - katen şerefli bir telâkkidir. Fakat e- fendiler, gene kendilerinin ve diğer refiklerimizin beyanatından anla - şıldı ki, memleketimize gelmiş bi- zim başımıza binlerce felâket çıkar- mış olan içtimai ve siyasi mes'uliye- tin en büyük mücrimi, en büyük mes'ulü bu matbuat hürriyetini yan- lış istimal edenler olmuştur. Efen - diler; Türkiye'de matbuat hürdür. Hür kalacaktır, hür olması lâzım - dir, fakat soruyorum. Matbuatın hi- tap ettiği cemiyet esir midir, kuvvet- siz midir? Bendenizce demokrasinin içinde hepimiz ayni derecede huku- ka malikiz. Biz hiç aramızda ademi müsavatı kabul ediyor muyuz (Ha- yır sesleri). O halde nasıl oluyor da içimizden birinin derebeyliğine mü- hür- riyetine, fikir hürriyetine samimi dost olan hiç bir şeyden korkmaksı- zın kanaatine dost olan bir insan.o- nun mahiyetini tahrip edecek olan her şeye düşman olmakla mükellef- tir. Şu halde yapılan şey nedir. Bu- nu sükün ile ve imiyetle tetkik saade ederiz? Nasıl olur da, ken - disini bir derebeyi vaziyetinde hal - kın ırzına, haysiyetine; köskoca bir devletin varlığına hücum etmekte serbest bırakırız? Efendiler, bunlar bugünkü idareye, bu Meclise, Reisi- hura iftira ediyorlar. Ondan zararların vehametinden ürküp tit- riyerek el birliğinin teşkil edeceği kuvvetle vatani vazifelerimizi ba - şarmak çarelerini arayıp bulmaktır ki ancak bizi sahili selâmete çıka - racaktır. Yoksa his ve ihtiraslara mağlüp olarak yürümenin akibetinin çok e- lim olacağı hepimizin malümu olan ve tarihi de o kadar eskimiyen acı tecrübeler ile defatla sabit olmuştur. Binaenaleyh iş bu raddeye gelme- den evvel hükümetin bu bapta e - saslı tedbirler arayıp bulması haki- katen lâzımdır ve bu bihakkın ken- disinden beklediğimiz bir vazifedir. Bu vazifenin ifasında taahhur vukua getirilmesi çok ağır mes'uliyet ve ve- bali mucip olacağını kaydeylemeği zaruri görür ve hükümetin bu bapta ne düşünüyorsa sarahaten söyleme- sine intizaren kürsüyü terkederim. (Bravo sesleri, alkışlar). Celâl Nuri Beyin izahı Celâl Nuri B. (Tekirdağ) — E - fendim; şahsıma taallük ettiği için affinizi istirham ediyorum. Pek kü- çük bir ifadem vardır. Ali Saip Be - yin buyurduğu gibi (Yılmaz) gaze- tesi mahiyetini değiştirmezden ev- vel yazı yazmaktan vaz geçtiğimiz herkesçe malümdur. Bu gazeteye yazı yazmakta feragatten sonradır ki münasebetsiz neşriyata girişti. Bi- Buna dair mi lâ Arzedeyim: Milletin lisanı ÇAA dayette bu g muvafık neş- riyatta bulunduğu için bir limtit sure- iddia edilen ve fakat hakikatte tez- virden başka bir maharetleri görül- miyen bazı gazetelere bir bakın! Lisanları acaba temkin, itidali ve vekarile tanınmış Türk milletinin li- sanına hiç benziyor mu? İbareleri türkçe olmasa bunlara insanın Türk gazetesi değildir diyeceği gelir, şim- diye kadar işitmediğimiz, - hiç bir yerde tesadüf ederek okumadığımız bi NĞK U I€ lü Çıktıktan sonra onun ve ref bir mecmuacılık hayatları vardır. Bu mecmuaları yüzünden hükümetin aldığı tedbirleri, emniyeti umumiye- de ve erkânı harbiyede bir tetkik ya- parsanız anlarsınız. Onların mahi- yetlerini böylece daha iyi kavramış olursunuz. Şimdi bu adamlar matbuat ser - bestisini sui istimal mücrimi değil - me - rak edenler ancak burada bulurlar. Hürriyeti matbuat vardır diye ya - pılan ve adına tenkit edilen şeyi alabildiğine hadsiz, hudutsuz bir su- rette şunun bunun haysiyet ve şere- fine tecavüz etmek ve bir gün sonra tekzibe uğrıyan asılsız, esassız şey- ler ile halkın efkârını mütemadiyen teşviş eylemek midir. İçinde yaşadı- ğımız iktisadi buhrandan mütevellit sıkintılı günlerde matbuattan bek - tinde teşkili düşünülmüştür ve bunun için de bir vesika imza edilmişti. Şu kadar ki, böyle bir limtidin teşkili cihetine bilâhare gidilmemiş ve ha- delim. Arkadaşlar; yapılan şeye isterseniz irfan kasaplığı deyiniz, isterseniz fazilet karmanyolacılığı deyiniz, isterseniz Türk'ün idrakine * karşı kuttai tariklik deyiniz ne der- seniz deyiniz, bizim bugünkü mu - kaddesatımızı kendi sefil maksatları ve ihtirasları uğurunda uşak diye kul- lanmak istemektir. Bizim takdis et- mek istediğimiz mefhumları, kendi hizmetlerinde uşak diye kullanmak demektir. M Arkadaşlar; bu hareketi insan nasıl tasvir edebilir. Vaktile bir şey yazmıştım. Dedim ki bu doğrudan doğruya hastanın sargısını çıkarıp ta cellât & di y ğa b (Bravo sesleri). Yapılmış ve görül- müş olan şey budur. Burada bugün çok söyliyen bu âciz ömrünü tenkit ile geçirmiştir ve heyeti muhtere - menizi bir çok defalar tenkit etmi - şimdir ve daima derin bir surette hürmetkârı bulunduğum İsmet Pş. Hz. nin matbuat hakkındaki vaki o- lan bütün geniş beyanatından anlı- yorum ki heyeti içtimaiye tenkitten korkan bir şey değildir. Siz bu hakiki münekkitleri karşı- nıza almasanız, bugün size hitap e- den bu arkadaşınızın size lâkırdı öyl imkân ol dı. Fakat insafınıza, vicdanınıza müracaat e- diyorum. Hâdiseyi yalnız siyasi cep- hesinden mütalea etmeyiniz. Bunu diğer bir tarafa bırakalım. Matbuat hürriyeti denilen mefhum haddi za- tinde niçindir, ve niçin beşeriyetin uzun ve tarihi münakaşalarına, bü- tün müterakki, mütekâmil millet - lerin bir çok filezofları, - âlimleri, zırlığa dair olan bu kâğıtta hüküm- | mütefekkirleri tarafından büyük mü- Adol k geri al ştır. 1 1 şebep ol tur. Bunl. Mes'ele bundan ibarettir. Keyfiyeti | insanların birbirlerile boğuşması, bir iki gün evvel İstanbul matbuatı yvasıtasile âmmenin enzarına arzet - tim. (Müteakiben Başvekil İsmet Paşa Hz. kürsüye gelmişler ve 7 birbirlerine küfür etmesi, her türlü hetin hudud! için de- ğildir. Bilâkis birbirine en yabancı, birbirine en uzak gibi görünen ilim, fikir, felsefe gibi mefhumların ayni deniyet p içinde kavru - ti tarihli nüsh da aynen ünderiç tukları irat et .r. dir:| Fazıl Ahmet Beyin nutku Fazıl Ahmet B. (Elâziz) — Ar - kadaşlar; mukterem' hatiplerimizi en büyük bir samimiyetle, en büyük vukuf ve alâka ile irat etmiş oldukları ikları dinlerken bu istizahı yap- larak bundan bir irfan, i lık ve yüksek bir mefküre halitası çıkar- mak içindir. Öyle değilse Hasan'ın kıyafeti Ahmed'in hoşuna gitmediği için filânın mevkii iktidarda bulun - - ması filân adamın sinirine dokun - duğu için birbirimzi boğacak isek bunun için yazı yazmağa lüzum yok- tur. Ellerimize birer sopa alırız, bir- v LA sonra hürriyet yoktur diyorlar. E - fendiler, istibdadı matbuat vardır. Halbuki hiç kimsenin istibdadını ka- bul etmediğimiz gibi matbuatın da istibdadını kabul etmeniz münxküıı değildir. ; Sonra efendiler küçücük muhale- fet yazıları ve sairenin dışından be- nim en çok esefle gördüğüm ve bü- tün heyeti muhteremenin çok dik - katle mütalealarını ettiğim nokta daha öbür tarafıdır. arzu Arkadaşlar; yeni yetişmekte o - lan nesil ki, bazı hatipler bunlar - dan bahsetti. Bilhassa harf inkılâ - bından sonra ne okuyacaktır? Görü- yorsunuz ki maalesef matbuatın bir kısmında her şey mezbaha- mahiyeti- ni almıştır. Burada insanın esaleti, fikirlerin hakikati hergün zephe - dilmektedir ve mütemadiyen insan- lar manevi bir inkiraz içine doğru yuvarlanıp gitmektedirler. Bunun neticesi efendiler, ahlâki inkirazdır. Ahlâki inkiraza uğrıyan bir cemi- yette hiç bir ideali kuracak bir ze- min kalmamış demektir. O zaman Başvekil Pş. Hz. de itiraf ettiler. Ar- tık hiç bir şey yoktur, biz bir inkılâp hükümetiyiz, Avrupa'nın vaziyetir-. ş de değiliz. Avrupa'dan çok büyük, —— çok esaslı farkımız vardır. Arka - —— daşlar; bilirsiniz ki Avrupa'da 'bir_ '_’:*ğ çok siyasi ve içtimai inkılâplar halk- T tan gelmiştir. Yani halkın içinden — — kopmuş ondan sonra mevkii iktidara gelmiştir. Bizim vaziyetimizde memleketin içindeki inkılâp cevheri, bir kere fe- yezan ettikten sonra terakki istiyen, | mukaddesatı medeniyeye koşan kuv- vet değildir. Fikir, bugün memlel hâkim olmuştur. Dikkat ediniz ki bizde Avrupa'nın zıddı bir vaziyet | vardır. Yenilik fikri hükümette, hâ- kim kuvvetlerdir, hükümette olan fırkadadır. Bunun karşısında maa - | lesef hâlâ maziden dem vuran mez- — bele mevcuttur. n h Binaenaleyh, bir inkılâp hüküm tinin vazifelerini mücerret bir t mürekkebatı hukukiye içinde onu | budala haline koyarak hapsetmek B gafletlerin en mücrimanesidir. Hem siyasi gaflettir, hem ahlâki gaflet - tir, neticesi de fecidir. Zaten bu ma- nevi inkirazın asarını bir takım şey- ler göstermektedir. İşte hasıl olan Lütfen Sayfeyi çeviriniz Nkel