14 Kasım 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

14 Kasım 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

s14 Teşrinîsanİ 1931; 'Camhuriyet Japonya Mançuri'nin Tahîiyesini kabul etti îki taraf Tiyençin'de anlaştılar. Çin'liler, araziyi gerî almak üzere., Tien Tsin, 1 2 . (A. A.) (Resmî): Tien Tsin'in Çinli'lerle meskun kısmındaki maballî idare ile Japonlar arasında bir itilâf husule gelmistir. Nankin, 1 2 . (A. A.) Japonya tarafından tahliye edilecek arazinin tekrar işgali meselesiie meşgul olacak Çin komisyonu vaz:?esine bas^amak üzere hazırlıklannı bitirmiştir. Ancak bu komisyonun reisi M. Wellington Koo'nun Japon mümessillerinin tayinini beklemekte olduğu beyan edilmektedir. M. Koo, CemiveVİ Akvam MecHsinin karanr.i Çin hükumetinin tamamile kabul etmiş olduğonıı sBylemiştir. Alain Gerbaut İle mülâkat Kotra ile yeni bir seya hate çıkıyor Küçük bir kotra ile sayani hayret bir devri âlem seyahati yapmış olan meşhur Alain Gerbaut'un hatıratı «Cumhuriyet» sütunlarında intişar etmiş idî. Bu zat yeni bir kotra inşa edarek i kinci bir seyahate çıkmağa karar ver miştir. Alain Gerbaut'un birinci seyahati bütün dünyada umumî bir alâka uyandi!dığm.dan, yapacağı ikinci seyahat hasebfle her tarafta bütün nazarlar yeniden bu cesur seyyahm üzerinde toplanmıştır . Sabahleyin er • kenden Havas muhabirlerinden biri, AUain Gerbaut'nun kotrasuu görmek üzere Rhome ve Saone nehirlerinin mültekasındaki cetvele gitmiştir. Ci varda kimse bulunnnyordu. Bu haki katen bir talih eseri idi. Maruf seyyah sabah kahvalbsını yapmış kaplarını temizliyordu. Yakinda çıkacağı seyaha • tin iâtif hayalini mi, yoksa kendisini iz'aç edecek bir takım budalalann bulunmasmı mı, her ne ise, yorulmak bilmiyen denizci bu sabah pek nes'eli görünüyordu. Kendisile fasılah surette ve biraz da mahcubiyetle görüşmeğe başladun, çünkü nazigâne ve fakat kat'î bir'surette başından savmasından korkuyordum. Sordum: Gemînizi inşa ederken hangi modeli intihap ettiniz? Norveç püotlarınuı gemilerfnL Beraberinizde ne kadar yiyecek götürüyor sunuz? 4 ayhk... Kotranın metanetmden ve kuru olup olmadığından endişe ediyordum. Gerbaut, cevap verdi: Kotranın kuru olduğundan, su almadığından eminim. Her seyi evvel den düşündüm, fakat guverteye hücum eden dalgalar neticesinde suların ta içeriye kadar nüfuz etmemesi pek na dirdir. Esasen kotranm alacağı suyu boşaltımk için ne lâzımsa mevcottur. Bundan sonra sözü e$ki gemisi olan meşhur Pire Grest'e nakletthn. Sözü bu sahaya intikal ettirmek'e beceriksizlik etmiş olduğumu vermiş ol • duğu cevabm edasından anladım. Di limin ucuna daha bir çok sualler de gelmisse de bir iddiayı yerine getirmek ve yalnız kendi hayali ile başbasa yaşamak için cemiyet ile her türlü alâkasını kesmek irade ve cesaretine malik olan bu zengin ve genç adamı cezbeden ve sergüzeşt ve inzivadan ibaret bulunan mukadderatm esrarına hürmet ederek sükut ettim. Fakat son bir sual sormak • tan da kendimi alamadım. Bütün dünyanm, her dakika nazarlannı size dikmiş olman szm için ne elim bir işkence olsa gerek; Kendi kendimize daima: «Bir kere denize açılsam» dediğinizi zannediyorum. Bunun üzerîne hemen cevap verdi: Evet.. Evet... Doğru söylüyorsu nuz. Bir iki çocuk, htiyatlı adımiarla yaklasarak etrafımızı alıyorlardı. Gerbaut birdenbire çocuklara doğru ilerliyerek onlan kollan arasına aldî.güldü, eğlendf. Artık o ayni adam değildi. Gerbaut, bu mrnirrrinflerîn kendisini isticvaba kaîkısrrnyacakîarmı biHyordu. Onlara fotograflar tevzi etti. Bundan sonra munzevi seyyahı yakmda sergüzeşte ve istilclâle doğru seyahate çıkmak zevki ile başbasa bı • raktnn. IMALINA Resim Mektebimiz ve L l I NIHINA Ressamlığımız ne halde? Bilen söyler, Yazan: Ressam ALİ SAMİ tstenilen terakkiye en kısa yol dan varabiimek için her şubede olduğu gibi irfan mesaimizi de birbirine kuvvetli bağlarla bağlıyarak mütevazin yürümekliğimiz lâzım dır. Hiç bir faydah mesleği diğeri nin lehine olarak ihmal edemiyeceğimizden biraz da Resim Mektebimizîe ressamlığımızm ne halde oldu^'inu düşünmek elbet faydah olur. Bizde Resim Mektebinm «yani eski ismile Sanayii Nefise mektebinin» yarım asırlık bir hayatı vardır. İlk defa olarak Müze müdürü merhum Hamdi Bey tarafından tesis edil • mişti. Her türlü iptidailiklerine rağmen Hamdi Beyin bu eseri güzel san'atlar tarihimizin takdirle yadedeceği bir başlangıçtır. Bu mektepte ressamhk, mimarlık, heykelcilik ve hakkâklik tahsil edilirdi, devrin garabetlerinden olarak mektebe girecek talebeden aşı şhadetnamesi, sıhhat raporu, hüsnühal kâğıdı aranırdı da okuyup yazmak bilip bilmediği sorulmazdı, bundan dolayı bu mek \ tebe bir hayli ümmiler de girdiler ve çıktılar. Müdür muavini Oskan Ef. isminde bir Ermeni olduğundan mektebe Ermeni'ler de hayli rağbet ederlerdi. Mektebin hocaları, Türk, Italyan, Lâvanten, Yahudi, Ermeni, Polonez gibi her çeşitten harman edilmiş bir mahluttu. Talebeleri de öylece Türk, Ermeni. Rum ve Yahudi'lerden mürekkepti. Şüphesiz bu Türk olmıyan vatandaşlar lisanımızı ne okurlar ne de yazabilirlerdi. Mektebin tedrisatı hemen hemen amelî derslere münhasırdı, yani mimarların, ressamların öğrendiği tersim usulü senelerce san'atvn Avrupa'da geçirdiği tekâmfilden bihaber ola rak gösterilen usullerden ibaretti. Heykeltraşlığa gelince onun da iki muallimine bedel bazan bir talebesi ya bulunur ya bulunmazdı. Bundan başka mektebin bir de hâk sınıfı vardı ki hocası Yahudi olan bu atelye bazan talebesiz kalır, muallim maaşının kesilmesinden korktuğu için Hasköy'den Yahudi çocuklarını kendi kesesinden ayhk vererek toplar talebe diye kaydettirirdi. Ressamlar da az acınacak halde değillerdi! İstanbul san'at âlemine mekteple beraber doğan, mekteple beraber ihtiyarlıyan M. Valer'i ta mamen alaydaOı yetişme bir ressamdı. Ressamlıktaki liyakati vasattan aşağı, bilgisi de pratikti. Merhum Hamdi Bey bilmem onun nesini beğenmis te mektebe hoca almıştı. Çünkü bu zavallı adam san'atın bir de ilim tarafı olduğunu akIından bile geçirmemişti. Mektebe getirilen canlı modeller, torba sa • kalh Yahudi'ler, ihtiyar Kürt ha mallardan ibarettL O zamanki kara cehalet ve koyu taassup dolayısile akademi yapmağa imkân yoktu. Sözde serbest ders olarak mektepte manazır, san'at tarihi, teşrih gibi dersler de vardı, fakat bunların isimlerini ancak programda görmek kabil olur ve senede bir kaç defa derse gelen muallim lerin kürsüsüne bazan rica ile, minnetle bir kaç talebe temin edilebilirdi. Söylediğim veçhile talebenin yüzde yetmişi türkçe okuyup yazmasını bilmek şöyle dursun, ders namına söylenilen şeyleri anlamaktan âcizdiler. Mektebe sırf san'at aşkile bazı ali tahsil görmüş kimseler de girmişti. Bunlardan bir kısmı Avrupa'da da tahsülerini ikmal ettiler bir ikisi müstesna elyevm san'at âleminde isimleri soylenenler gene onlardır. Sanayii Nefise mektebi dört beş sene evvel Fındıklı'ya nakledilmiş ve muahharen ismi de «Güzel San'atlar Akademisi» ne tahvil edilmiştir. Mektebin binası da pek güzeldir. Atelyelerinin ve sair edevatının ikmali için çok büyük fedakârhklar yapılmıştır. Yüksek maaşlı bir kaç ecnebi muallimi de vardır. Fakat bu fedakârlıklara rağmen mektebin resim sınıflarına kayde • dilen talebe pek azdır. fptidaiye sınıflarında beş on kişi bulunmakta ise de sonra birinci seneyi geçiren talebe arasından ancak resim atel • yelerine bir kaç talebe geçebilmektedir. Halbuki akademide elyevm iptidaî sınıfile beraber beş resim atelyesi vardır. Bu atelyelere kâfi talebe bulunamadığından her hocanın kendi atelyesme talebe tedarik etmesi oldukça müşkül bir mes'ele olmaktadır. Bu arada kalan talebenin vaziyeti düşünülmeğe şayandır. Şimdilik Güzel San'atlar mektebinde yapılan şey müzeyyen bahçesînin çiçeklerini, son sistem atelyelerini, seramik fırınlarım ve saireyi züvvara göstermekten ibarettir. Tabiî bu kadar külfet ziynet için yapılmaz. Mektebin hakikî manası adam yetiştir • me yurdu demektir. Mektep maat teessüf bu vazifesini ifa edemiyor. Hususile ressamlığa rağbet eden pek azdır. Mimarlık mesleğim olmadı ğından onun tetkik ini de mütehassıslarına bırakıyorum. Yalnız bildiğim bir şey varsa o da resimsiz mi» mariık ta olamadığıdır. Çünkü Güzel San'at akademisinin yetiştireceği mimar artist mimardır. Bundan başka bir de fennî mimar vardtr ki Avrupa'da muhtelif mühendis mek • teplerinde yetisir, bizde ona mu • kabil âli mühendis mektebimiz vardırMekterpte ögretilen san'at talebeyi mektepten çıktıktan sonra besliyecek ve hayatım kazandıracak san'at olmazsa tabiî talebe bulunmaz. Halbuki sair mekteplere rağ • bet o kadar çoktur ki her sene hükumet raevcuda bir çok yeni mektepler ilâve etmektedir. Resim şubesire rağbeti arttırmak ve kabiliyetli talebe bulmak icin de gene iyi talebe yetiştinnek lâzımdır. Bugiinkü şerait altında mektebe giren talebe mirasyedî olmahdır ki o fedakârlığa katlanabüsfn. Ressamlık; hekimlik, eczacıhk, avukatlık gibi serbest mesleklerden biridir. Fazla olarak beynelmilel bir kıymeti de vardır. Ressamlıkla geçinmek yolu sade muallimlik veya hükumet kapısı değildir. İyi bir ressam Avrupa'da bile san'atını tanıttırabilir. Buna mu vaffak olan bir vatandaş hem kendi şahsına hem de mensup olduğu millete karşı faydah bir iş görmüş olur. Resim subesi köhne metotları bırakmah ve amelî ve ilmî talebe yetiştirmelidir. Art Decoratif, Art İndustriel, Eau forte, Gravure, ilâncıhk ve matbuat ressamlığma ehemmiyet verilmelidir. Çünkü akademi ayni zamanda bizim Art Decoratif mektebimizdîr. Bu san'atları öğrenen talebe, değil memleketimizde dünyanın her tarafmda hayatım kazanabilir. Ve memleketin sanayideki inkisafma faydaları olur. îsviçre'de Türmak fabrikasında on senedenberi çalışan bir Türk genci tanırım, san'atile hem oradaki evini barkını, hem de buradaki ailesini refah ile geçindiriyor. İhtUası bu saydığım san'atlardadır. Almanya'da tahsil etmiştir. Bundan başka bir kaç Türk ressamı Almanya'da, diğer bir genç Türk te Paris'te ayni tarzda hayatlarını mü reffehen kazanmaktadırlar.Bunların hepsi tahsülerini Avrupa'da yap • mışlardır. Akademik ressamlık ta az faydalı bir meslek değildir. Fakat bununla maişetini temin edecek ressamın asra lâyık malumatı olmalı ve san'atın diğer teferrüatını bilmelidir. Mektep bir baba gibi talebeyi hayata alıştırmahdır. Her birine ayrı ayrı mevzular vererek onların tet kikine çalıştırılmalı ve kendilerine mevzularma müteallik konferanslar verdirilmelidir. Bu suretle yetiştiriIen talebe hem san'atkâr olur, hem de iyi bir hayat adamı olur. Genç ressamlarımız vatanımızda geçinen Rus muhacirleri kadar san'atlarile maişetlerini temin edemiyorlar. Darülbedayiin dekorlannı bile bir Rus yapmaktadır. Meselâ: Ankara'nın plânını yapan ve bugünlerde gazetelerin sık sık kendisinden bahsettiği meşhur şehir mimarı M. Yansen sade amelî bir resimci olsa idi o muazzam işleri yapabilir mi idi? Yansen'i Yansen yapan ve amelî bilgisini nurlandıran malumatı ve zatî meziyetleri değil midir? Memlekette güzel san'atlar duygusunu yükseltmeğe şiddetle ihtiyacımız vardır. Bu vazifeyi de akademimizden bekleriz. Hükumetten teşvik görmüyoruz demek küfrandır. Şükranla hatırlarız, Ankara'da ilk sergimizi teşrif eden Büyük Gazi en büyük şefkatini ressamlara ibzal etti, kendileri bizzat bir çok resimler aldılar ve bu teveccühü gören meb'uslar ve vekiller üçer beşer resim almak şartile serginin bütün resimlerini güzel fiatlarla paylaştı lar, bu kadar büyük bir lutf u hiç bir milletin ressamları görmemiştir. Bundan sonra her sone her vekâlet resim sergilerinden resimler almak suretile ressamlara büyük mikyasta yardımda bulundular, bu lutufların manası çalışınız, himaye görürsünüz demekti. Fakat biz bu yardımların hakkını ödemek şöyle dursun, gayret ve faaliyeti her sene biraz daha azalttık, nihayet halimiz bu seneki Galatasaray re sim sergisinm firaklı neticesine müncer oldu. Resim bazı noktaltrda tamamen musikiye benzer, kabiliyetsiz bir san'atkâr elinde her hangi bir musiki aletinin fana bir gıcırtısı nasıl insanın kalbini tırmalarsa fena bir resim de seyredenlerin üzerinde öyle acı bir tesir yapar. Bu itibajîa fena bir resim sergisi yapmaktansa hiç yapmamak hayırlıdır. Gene tekrar ederim, memleketimizdeki san'at eereyanlanftın tea* Bilmiyen söyler Biz gazetelerin fıkra muharrir • Ieri, mevzularımızı günün mes'ele • lerinden çıkarznak mecburîyetinde yiz. Şimdi İstanbul'da en çok konuşulan şeyler imar plânı, et mes'elesi, stadyomdur. Et mes'elesini olmuş bitmiş, halledilip ortadan kalkmış, addedebi lirsiniz. Çünkü, Şehir Meclîsi, mes'eleyi bir encümenden aldı öteki enciimene havale etti. Artık siz tencereleri, ısgaraları, şişleri hazırlayın. Yarın değilse öbür gün balis kıvırcık etini ucuzcacık alıp gma g^linciye kadar bol bol yersiniz! Imar plâmndan dün bahsettim. Tekrsra hacet yok. Stadyom mes'e lesi de cbilen söyler. bümiyen söyler» diye benim pek iyi bilmediğim bir beyit vardır,onun anlatmak istediği hale döndii. Ben büe, dünkü «Yeni Gün» e koskoca bir makale yazdım. Ga zetede çıktıktan sonra da pişman oldum ve safc'iîliğime güldüm. öm ründe bir futbol tnaçı seyretmeraiş, bir stadyoma ayak basmamış, bü yük bir msçfa Taksim stadvomu denilen harabezarı dolduran binlerce genç ve ihtiyar, kadın erkek futbol müptelâsmı görmsmiş, bu muazzara halkm naaçJara niçin ge'diçir; ve maçtan çıktıktan sonra ne yaptığını tetkik etmemiş adamlar, kalkmış lar, kend' kendilerine gelin gövey oluyorlar, stadyomu şurada yaptı racağım, hayır orada deşil, burada olmalı, diyorlar. Fakat stadyom para ile yapılır, para nerede? Belediye bütcesinde 40,000 lira varmış, devlet bütçesin den de 40,000 lira verilecekmiş. 80,000 lira ile stadyom değil, et rafının duvarları bile yapılmaz. Tam manasile bir stadyom bir kaç milyon Türk lirası ister. Bizim stadyoma vereceğimiz para, inşaat üç sene sürerse üç yüz bin lirayı bile bulamıyacaktır. Şu halde, Belediye, kendi süprüntü arabaları ve amelesile şöyle bir stadyom taslağı ya pacak, demektir ve galiba onun içindir, ki Sulukule civarını intihap e • diyor. Çingene çocuklarına vampir oynatmak için stadj'oma ne lüzum var! Ben, bizim Belediyenin stadyom demeğe lâyık bir saha yapabilece ğine kat'iyyen inanamıyorum. Çünkü böyle bir şey yapmak isteseydi, bu stadyomun varidatını karşılık göstererek millî bankalardan bir miktar borç para alır ve yahut kendi de iştirak ederek bir şirket teşkiline çalışırdı. Hayır, böyle bir teşebbüsü aklına bile getirdiği yok. Bütün Ömründe biriktirdiği bir kaç bin Hra ile kendine, başını sokacak bir ev yaptırmak istiyen bir aile babası gibi, kasacığındaki para ile bu muazzam işi başarmağa çalışıyor. Vaziyete nazaran, Belediye, ya kenar bir mahallede bir stadyom taslağı yapacak, yahut ta hiç bir şey yapamıyacaktır. Birincisi bizi senelerce oyalıyacağı ve paramızı isra.f edeceği için, ben ikincismi tercih ederim. M. Briand'ın Çin ve Japon hiikumetlerine cevabı Cenevre, 1 2 . (A. A.) M. Briand, 6 T. Evvel tarihli telgrafına cevap verdiklerinden dolayı Çin ve Japon hükumet lerine tesekkür etmiştir. M. Briand bu iki hökumete gönderdiği mukabil cevapta evvelki taahhütlerini hatırlatrmş, Mançuri'deki kuvvetlerinfn başında bulunan kumandanlann her hangi bir yeni hareket ve teşebbüsten sakınmalan ve Cemiyeti Akvam Meclisi azası devletlerin Mançuri'ye gönderilmesi muhtemel müşahitlerinin vazifesini kolaylastırmaları noktasında urar etmiştir. Müzakerat başlıyor Gazi Hz. ve Spor Reîsicunıhur Hz., Ankarada'ki güreş mü sabakalarmı alâka iletakip buyurdular Ankara, 1 3 (A. A.) Uç gündenberi Himayeietfal cemiyeti menfaatine yapılmakta olan alaturka güreş birincilikleri müsabakası bugün bitmiştir. 34 maruf pehlivanın iştirak ettiği bu gürsslerde düne kadar küçük orta ve büyük orta birincilikleri taayyün etmiş ve küçük ortada Abdüsselâm ve büyük ortada Hayrebolu'lu Mehmet Ali birinciliği kazanmışlardır. Dün başaltı ve en yüksek derece olan baş seçme güresleri yapıhnış ve neticede başaltmda iki ve basta da dbrt pehlivan dömifinale kalmıstır. Başaltı ve baş seçme dömifinaline ka!an pehlivanlar bugün güreşmişlerdir. Reis:cumbur Hazretleri refakatlerinde B. M. Meclisi Reisi Kâzım Pş. Hazretlerile güreş mahallini teşrif ve musabakaiarı nihayetine kadar takip buyurmuşlardır. Güreşler çok heyecanlı olmuştur. Tribünleri binlerce halk doldurmuştur. Başaltı güreşi Mandıra'lı Ahraet ve Tekirdag'Iı Hüseyin pehlivan • lar arasında yapılmış ve 30 dakika devam eden güreş neticesinde Tekirdağ'lı Hüseyin pehlivan galip gelerek Türkiye başaltı birincUi ol • muştur. Bundan sonra baş seçme güreş Ieri başlamıştır. Bu güreşlere de dömifinale kalmış olan Bandırma'lı Kara Ali, Manisa'lı Rifat, Bolu'lu Cemal ve Balıkesir'Ii Çoban Mehmet iştirak ettiler. Bandırma'lı Kara Ali ile ManisaMı Rifat ve Bolu'lu Cemal ile Balıkesir'Ii Çoban Mehmet aralarında yapılan güreşler neticesinde Manisa'lı Rifat pehlivan bir hata yüzünden yenilmiş ve Bolu'lu Cemal ile Balıkesir'Ii Çoban Mehraet te iki saat 45 dakika devam eden güreş neticesinde berabere kalmışlardır. Berabere kalan bu iki pehlivan ikinci addedilmiş ve rakibini yenen Bandırma'lı Kara Ali Türkiye Bas pehlivanı ilân edilmiştir. D. Vekili Elâziz'de Fransa'nm siyaseti Şükrü Kaya B. tetkika tma devam ediyor Elâziz 12 (A. A.) Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey, ref akat lerindeki zevatla beraber bugün Frat nehri üzerinde inşaatı iler emiş olan 351 metrelik büyük demiryolu köprüsü ile Frat üzerindeki 160 metrelik şose köprüsünü gezmiş, yoldaki inşaat amelesinin vaziyet ve yaşayışlarını tetkik ettikten sonra Elâziz'e gelmistir. Elâziz'liler, Vekil Beyi, Malatya caddesinden itibaren hararetli bir surette karşılamışlardır. Şükrü Kaya Bey, doğuca hükumet da iresine gitmişler ve burada me murları ve şehir mümessillerini kabul etmişlerdir. Bilâhare hü kumet devairi ile adliye dairesini ziyaret etmişlerdir. Bundan sonra belediyede belediye meclisi azalarile şehrin plânı, su ve elektrik işleri üzerinde görüşmüş ve bilhassa plân mes'elesi üzerinde azaları tenvir eylemiştir. Azılı bir katil yahalandı İzmir, 13 (A. A.) Menemen' de topal İsmail isminde biri aile geçimsizliği yüzünden zevcesini müteaddit yerlerinden yaralad'.ktan sonra ölmediğini görünce boğazından kesmek suretiyle öldürmüş ve baldızını da muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Katil yakalanmıştır. Parlâmentoda istizah müzakeresi açılıyor Paris, 1 2 . (A. A.) Parlâmento saat 15 te tekrar açılmısbr. Meb'usan Meclisi harieî siyaset hakkındaki istizah takrirlerinin 17 tesrinisanide müzakere edilmesine karar vermiştir. M. Laval, işsizliğe karsı sigorta usulüniin tesisi hakkındaki kararnamenin yarın intişar edeceğinî bildirmiştir. Paris müzakeratı îngiliz Hariciye Nazırı yarın hareket ediyor Londra, 1 2 (A. A.) M. Dawes Paris'e gitmek üzere yann Londra' dan hareket edecektir. Hariciye Nazın Sör John Simon Paris'e Pazar gânS gidecektir. Japon murahhası zaten Paris'te bulunmakta olduğundan M. Davres Paris'e gelir gelmez bazı istişareler yaphacagı haber ahnmıştır. Korsika şakileri Ajaccio 12 (A.A.) Şakilerin curüm ortaklanndan 3 kisi daha yakalanmıştır. I Wil» | Sivil tayyareciler (Btrlnci sahifeden matait) Bundan başka sivil tayyareciliği tamim için halka konferanslar verecek ve pilot yetistirecektir. Bunun için de iki tayyare satın ahnacaktır. Kulübe vaki müracaatler her gün biraz daha çoğalmaktadır. Bilhassa bir çok hanımlar lrılübe aza kaydolmağa başlamışlardır. Yunan Bulgar itilâfı Atina 13 (A.A.) Hoover moratoryomunun Bulgaristan'ın tamirat borçlarına da tatbikı ve Kafan • daris Molof itilâfnamesinin icra mevkime konması hakkında Bulgaristan ile Yunanistan arasında bugün bir itilâfname imza edilmistir. Yunanistan, 1 temmuz 1931 tari hinden itibaren 30 haziran 1932 tarihine kadar Bulgaristan tamirat borçlarının tediye olunmasma mu vafakat etmektedir. Bu tecil ancak Kafandaris Molof itilâfnamesi mucibince Yunanistan'ın borcunu te cavüz eden tamirat borcu mikta rvna şamildir. Bulgaristan'ın tamirat borçlarmdan tecil olunan senelik taksitler Londra'da mutahassısların tesbit edecekleri şerait altında müsavi taksitlerde tediye olunacaktır. JAnkara'da İlân Kabul ediyoruz Gazetelerimizîn Ankara'da dahi emsali içinde en fazla satıldığmı nazari dikkate alarak ilân vermek için bo vaziyetten istifade etmek istiyenlere teshilât göstermek için tertibat aldık. Bu maksatla Ankara'daki Yeni Gün matbaanuzda gazetele rimiz içîn ilânat kabul eden bir şube açılmıştır. Cumhuriyet, Yeni Gün ve fransızca] La Republique gazetelerimiz için ilân vermek istiyen Ankara'h müşteri • lerimizin oradaki Yeni Gün matbaamızda bu işle iştigal eden şnbeve müracaat etmelerini riea ederiz. Polis ıslahat projesi Ankara 13 (Telefonla) Polis teşkilât kanunundan başka bir de polis ıslahat lâyihası hazırlanmak tadır. Bunlarla teşkilâtın asrî su rette techizi kabil olacaktır. 35 hükumet teslihat miitarekesini kabul atti Lotndra 12 (A. A.) Hariciye Müsteşarı M. Eden, Avam Kamarasuıda sorulan bir suale verdiği ceBerlin, 12 (A. A.) İktisat vapta alınan en son resmî baber • • Nazırı, Sovyet ticaret murahhaslarilere nazaran 35 hükumetin teslihat Ie temasa gelmistir. Resmî müzakerat i mütarekesini kabul ettiklerini, iki cümartesi günü başlıyacak ve gümhükumetin de esas itibarile kabul rük, demiryollan ve vapur ican tajceyabı verdiklerini beyan etmiştir. , rifeleri hakkında cereyan edecektir. AlmanRus iktisadî mOnasebatı lisini temin edecek memba Güzel San'atlar akademisidir. Biz bu kerameti mektepten bekleyip dururken mektep yeni yeni hatalara düşüyor. tşittiğimize göre akademide armoderne taraftar olan muallimler varmış, eğer bu hakikatse ona pek acınır! Armodern yani fotorizm, kübizm, modernizm, gibi hergün yeni bir izemle meydana çıkan meslekin giremiyeceği bir kapı varsa o da mekteptir. Modernizm mektepsizlik demektir. Modernistler mektebin ve resim ilminin aleyhinde olan insanlardır. Onlar için herkes ressamdır. Herkesin eHnden çıkan iş bir san'at eseridir. Böyle bir meslek mektepçilikle nasıl telif olunabilir? Eğer bu hakikatse resim san'atlarma rağbetin azalmasının sebebini uzaklarda a • ramamalıdır. (Yalnız mimaride kübizm sadelik demektir, bu ise müddeamdan hariçtir.) Mektebin haricinde bir takım gençlerin müstaîcil ressamlar namı a'.tmda çalıştıklarmı ve modern resimler yaptıklarını işitîyorum. Bunlara hiç bir diyeceğim yoktur. Yu kanda söylediğim gibi ressamlık serbest bir meslektir. Herkes iste diğini yapmakta, istediği gibi dü sünmekte hürdür. Fakat benim bu husustaki kanaatimi soran olursa düşüncelerimi samimiyetle söyle • meğe mecburum. Bazı kimseler armodernin Avrupa'da taammüm et • miş bir san'at olduğuna zahip oluyorlar. Ve onu da Aynştayen nazariyesi gibi anlıyamadıkları mühim bir hakikat zannediyorlar. Maamafih şurası iyi anlaşılmah(Ltitfen aahifeyt çeotrtmb I

Bu sayıdan diğer sayfalar: