November 15, 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

November 15, 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

•lî> Teşrinisani .Cumhuriyet' Yunaniılar ve Kıbrıs mes'elesi Bu hafta göreceğimiz filimler İki fransızca konıedi, bir ingilizce dranı, bir de vahşi ormanlar ve hayvanlar arasmda a lınmış bir tabiat kordelâsıdır Ingiliz sefaretenesinin önimde nümayiş teşebbüsü Atina 11 (Muhabirimizden) Kıbrıs ahvali burada erkâri umumivece biiyük bir hassasivet ve heyecan ile takip edilmekt°dir. Hiıkumetin mevkii, bir taraftan Ingiltere Yunanistan miına«ebatı noktai nazanndan, diğer taraftan Yunan'lılarca milli telâkki edilen bir mes'ele müvacehesinde lâkayit kalmak cihetinden son derece naziktir. M. Venizelos, vaziyeHn bu nezaketini bühin manasile takdir etmekte ve ona göre her iki noktayı idare etmeğe calısmakta, ve fakat bir çok ta müskülâta uğra maktadır. Bu müskülâtın çoğu, umumî efkârı kolayca tahrik edebilmek mahiyetini haiz bulunan bu mes'eleyi muhlaif matbuatın ayni zamanda bir demaçoji vasıtası vapmakta olmalarından ileri geliyor. Muhalif gazeteler bu mes'e'ede hükumetin zayıf noktasını bulmus. onu halk nazannda çürütmek istiyor. M. Venizelos'un vatanperverliği her türlü şüpheden âzade bir mertebede bulun . 'ı hükumetin vaziyeti ciddî bir şekil almak ihtimalinden de uzak kalmazdı. Fakat Basvekilin mazisi ve vaziyetteki hâkimiyetinin pek kuvvetli olması hükumeti fazla müteessir olmak tan kurtarmaktadır. Bugünkü gazeteler, Atina, Pire ve civan vesaiti nakliye cemiyetleri birliği heyeti merkeziyesinin bir beyannamesini nesrediyorlar. Bu beyannameye göre yann bu iki şehrin bir çok binlere varan otomobilleri siyah bandıralar tasıdıkları ve matem dıidukleri çaldıkları halde Ingiliz sefarethanesinin önünden nümayiskârane bir sekilde geçeceklerdir. Hükumet, bu nümayişin men'ine şehir zabıtasını memur etmiş ve icabında polise bu vazifesinde yardım etmek üzere gerek jandarmaya, gerek askerî kuvvetlere kat'î emirler vermiştir. M. Venizelos ta ahaliye hitaben uzun bir beyanname nesrederek nümayisin icabında kuvvei müsellâha ile menedileceğini bildirmis ve bu türlü nümayişlerin an'anevî Ingiliz Yunan münasebetını mütessir etmek ihtimalinden bahsederek ahalinin bu türlü hareketlerden ictinap etmesini talep eylemiş, milletin siyasî ve millî suuruna müracaat etmiştir. M. Venizelos, beyannamesinde, muhalif matbuatm erkâri umumiyeyi bu türlü hareketlere sevketmesmi de şid detie takbih eylemistir. Bununla beraber, muhalif gazeteler efkâri umumiyeyi tehyiç etmekten fariğ olmamaktadırlar. M. Venizelos ile temas eden bir zatın teminine nazaran müsarünileyh bu vaziyetten pek hoşnutsuzluk izhar et mektedir. M. Venizelos 350 milyonluk bir Hintli kütlesinin yapamadığı, yap mağa tesebbüs etmediği bir harekete o kütlenin ancak binde birini teskil eden 350 bin nüfuslü bir ha'kın tesebbüs etmesini akıl ve mantık ile kabili telif görmemektedir. M. Venizelos'un iki, üç gün sonra açılacak olan Meclisi Meb'usanda Kıbrıs mes'elesi hakkında bu vadide pek kuvvetli bevanatta bulunacağı temin edilmektedir. ]zmir avcıları veAvcılar cemiyeti Avcı Sait Salâhattin Beyin intibaları İzmir'de sürek domuz avları pek muvaffakiyetli olmaktadır Izmir dağlarmda kaplan yoktur. Kaplana benziyen Leopartlar vardır 1 * Rango* füminin mukaddemesınden bır sahne 2 Dolores Del Rıo tFahtte'» d?, 3 Meg Lemonnier < Yaşastn Hakikat'* te tan bunalmak tehlikesine de maraz kalmıştır. Bu filim çarşam Vaktile babalarımızdan, dedele • ba günii gösterilme rimizden, dadılarımızdan dinlediğiğe başlanacakbr. El miz masallar, küçükken merakla sa hamra sineması mü rılıp okuduğumuz seyahat kitapları diriyeti bu haftaki vardır. tşte Rango bu kabil es«r progranıına Rango' lerden biridir. Bir baba oğluna kürei i dan maada evvelâ musannaa üzerinde dünyanın uzak Melek'te gösterilmiş bir noktasını göstererek Rango masalını anlatıyor. Fennin terakkisi sa olan «Daktilo» fil mini de ilâve et yesindedir ki bu masal sade kulakmiştir. larımıza değil gözlerimize de hitap ediyor. Evvelâ Sumatra adalarındaki bütün dağlar, vadiler, ırmaklar, kor kunç ormanlar ve tabiatin sine • sinde cereyan eden facia nazarlarıFahişe, Amerika'lı meşhur reji mızda canlanıyor. sörlerden Fitzmaurice'in eseridir. Işte Rango'nun mukaddemesi! Başhca mümessilleri Dolores Del Chang, Dört beyaz tüy ve saire gibi Rio, Edmund Love, Don Alvarado, vahşi hayvanlar diyarında geçen Yola D'AvriPdir. Filim ingilizce sözfilimler yaratmış olan rejisör lüdiir. fçinde güzel tangolar vardır. (Schoedsack) karısını ve operatörü Mevzuu şu şekilde cereyan edi • Williames'i alarak Sumatra adalarıyor: Lita kara kaşlı kara gözlü şirin na gi*miş ve bize «Rango* yu mey bir İspanyol kızıdır. Marsilya'nın dane getirmiştir. rıhtım civarındaki «Bateau cafe» isRango'nun bellibaşlı, muayyen bir minde bir çalgılı kahvede şarkı söymevnıa sahip olmasına esasen haliiyor. Jerry isminde bir bahriyeli ile cet voktur. Fakat gene içinde me • üç aydanberi sevişiyorlar. raklı bir macera cereyan etmekte • Jerry Lita'yı kahveden çekilmeğe dir. Bu sergüzeştin kahramanları da mecbur ediyor. Bir müddet herkes • Sumatra'lı hayvanatı vahşiye avcısı Ali ile oğlu Bin ve UrangUtan may ten uzak gayet mes'udane bir hayat geçiriyorlar. Fakat kadının yavaş nrınları kabilesi reisi Tua ile yav yavaş canı sıkılmağa ve şantözlük rusu Rango'dur. damarları yeniden kabarmağa başKahramanların etrafında da fi Iıyor. Uzun mücadelelerden, kavgagüran olarak bir çok kaplanlar, golardan sonra Lita Jerry'yi ikna ediriller, yabani öküzler, maymunlar yor ve tekrar işine dönüyor. Kolkola ve sair hayvanlar görüyor, bunların kahveye giriyorlar ve yakında ev aralarındaki kanlı mücadelelerine leneceklerini herkese söylüyorlar. şahit oluyoruz. Fakat o sırada içeri Olaf isminde Facia ve tabiatten bıktık mı önümüzde komik safhalar da açılıyor. biri giriyor. Lita vaktile evlenmek UrangUtan'ların âdetlerine, tabi için bu adama da söz vermiştir. Olaf atlerine ait parçalar sade komik dedoğrudan doğruya gelip Lita'yı öpğil, bîraz da müstehziyanedir. mek istiyor. Tabiî Jerry kızıyor ve Onları seyrederken ceddimiz olarada çıkan münazaada Olaf ı öl duğunu bazılarınm iddia ettikleri dürüyor. Jandarmalar gelip Jerry'yi bu hayvanların harekâtı bizde garip yakahyorlar ve mahkeme onu 10 seheyecanlar uyandırmaktan hali ffal neye mahhkum ediyor. Jerry mahmıyor. UrangUtan'ların da insankumiyetini Irlanda adasındaki halar gibi hislerini, teessürlerini, mem pisanede geçirecektir. puniyetlerini belli ettiklerini gör Lita da arkasından gidiyor. Fa • mek, korku, tecessüs ve oburluklarıkat Jerry kızın kendisini görmek teı»ı tetkik edebilmek az bir zevk mişebbüslerini reddediyor? dir? Lita Irlanda'da ve Jerry'sinin yaRango'nun hele son kısmı pek feci nında kalabilmek için hapisane garolmakla beraber çok ta meraklı ve diyanlarından Pierre'le evlenmeğe heyecanlıdır. bile razı oluyor. Jerry işin aslını bilAli'nin oğlu Bin kaybolan Ran mediği için tabiî büsbütün kudurugo'yu aramak için ormana daldığı yor. vakit birdenbire bir kaplanla kar Bir gün hapisanede bir isyan çışılaşıyor. Bu zayıf çocuk o vahşi kıyor. Mahpuslar Pierre ile diğer hayvanla nasıl başa çıksın? Tabiî bir kaç gardiyanı daha öldürüyorlar. kaçıyor. Bereket versin kaplanların Jerry cesareti sayesinde isyanı amansız düşmanı ehlileştirilmiş yabastırıyor. Bu hizmetine mükâfaten ban öküzüne. Hemen o araya giride bir kaç gün sonra affediliyor çıyor. kıyor. Rejisör kaplanla yaban ökiizü aArtık ik: tarafın da birbirlerine rasındaki bu kanlı mücadeleyi filme hiç bir teferrüatını kaçırmadan o karşı yaptıkları fedakârlıklar meykadar güzel almış ki.. dandadır. Jerry de, Lita da serbestBu mücadele nihayet yaban ökütirler. Ebediyen birleşmelerine ve zünün galibiyeti ve kaplanın ölii mes'ut olmalarına ortada hiç bir mü ile neticeleniyor. mâni yoktur. Rango'nun filme çekilmesi 14 ay Bu filim çarşamba günü başlıyagibi uzun bir zaman sürmüş ve bir caktır. çok müşkülât içerisinde cereyan etmiştir. Rejisör ve maiyeti sade vahşi hayvanlara yem olmak değil, kır • mızı karıncalar tarafından zehir Sevgilisi ile evlenebilmek için ihlenmek, malaryaya tutulmak, sıcak tiyacı olan parayı ele geçirmek uğ Rango Elhamra'da Fahişe!.. Opera'da Yaşasın hakikat! Melek'te runda bir genç bahse gîrîşiyor: Üç gün hiç mürailik etmiyecek, yalan söylemiyecek, her hakikati olduğu gibi açıktan açiğa meydana koya • caktır. Fakat bu iş zannettiğîhiz kadar kolay değildir. Meselâ bu gençle nîşanlısı umumî bir bahçede verilen bir müsamerede yanyana oturmuş konuşuyorlar ve sevişiyorlar. Fıskiyeli havuza sular şairane şırıltılarla akar ve ağaçların dibinde mes'ut çiftler kucaklaşırken nişanlısı soruyor: Bob, benden evvel başka bir kız veya kadını sevdin mi? Eğer başka zaman olsa Jak elini kalbinin üstüne koyacak: Hayır sevgilim, asla! Diyecektir. Halbuki hakikati söylemeğe mecburdur. Binaenaleyh kekeliyerek, kızararak şu cevabı veriyor: Şey.. Evet cicim.. Maatteessüf iki defa böyle bir vak'a başımdan geçti. Maamafih biz, nişanlanmaz dan evvel olmuş bir şey.. Birincisi on beş yaşında iken vaki oldu. Hizmetçilerimizden biriydi. Ikincisi de bir cambazhane artisti idi. Genç kız bu itiraf karşısında tabiî asabileşiyor, kızıyor ve ağlamağa başlıyor. Bir başka misal. Ayni genç gene sevgilisinin peşinden ayrılmamak için kız kıyafetine girip «Kadınlar kulübü» ne gidiyor. Orada bir sırası gelince soru yorlar: Buraya niye geldiniz? Doğrudan başka bir şey söylemek imkânı olmadığı için sahtekârlığı meydana çıkıyor ve rezil oluyor. Bu misaller daha taaddüt edebilir. Yemekleri hakkmda fikrini almak istiyen ev sahibesine «Berbat!», el bisesi hakkmda mütaleasını soran bir hanıma «Gülünç» cevaplarını veri • yor. Hususî münasebetlerinde kaba Iık ettiği, bütün ahbaplarını darılt tığı gibi işleri derseniz baştan aşağı bozuluyor. Anlaşılıyor ki içtimaî hayatta nizam ve intizam temin eden yegâne âmil yalanmış. «Yaşasın hakikat!» komedisinden alınan ibret dersi bu! Saint Garnier bu filmin rejisörlüğünü yaptığı gibi baş rolü olan Bob'u da bizzat temsil etmiştir. Nişanlısı vazifesini Je güzel Meğ Lemonnier deruhde etmiştir. «Yaşasın hakikat!» eğlenceli, zarif, ayni zamanda asnmızın zihniyetini pek güzel hicvetmiş bir kordelâdır. Çarşamba akşamından itibaren Kıbrıs'lı menfiler Cebeldttarik 14 (A.A.) Kıbrıs'tan sürülen üç piskopos Malta'dan Cebelüttarik'e gelmislerdir. Piskoposların burada kalacaklan zannolunmakta • dir. gösterilmeğe baslanacaktır. * ** Majik ve Glorya sinemaları bu hafta programlarını değiştirmiyor lar. Oynamakta oldukları «Sefak keşif kolu» ve «Aşk Hazretleri!» fazla rağbet gördüğü için bu filimleri bir hafta daha devam ettireceklerdir. Geçen haftaki sinema sütunları mızda mes'uliyeti bize ait olmıyan bazı yanlıslıklar vuku bulmuştur. Opera ve Artistik sinemaları müdiri yetleri gösterecekleri filimler hak kında bize tebligatta bulunduktan ve bu hususa ait yazımız intişar ettikten sonra müessese'erine ait bazı hususî sebeplerden dolayı programlarını değistirmek mecburiyetinde kalmışlardır. Binaenaleyh «Opera» da gösterecekleri «Çingene hırsı» nı «Artistik» e nakletmişler ve «Opera» ya da «Ni çin sevdim?» ile «Haydi Askere!» yi koymuşlardır. Artistik'te gösterecekleri «Haya tını kazan!» ı ise bu haftaya tehir etmişlerdir. Biz o filmin hulâsasını ve bu baptaki mütaleamızı geçen hafta yaz mış olduğumuz için bu defa tekrara hacet görmedik. Bir de ba.«ka bir filme ait olan «Fransızca sözlüdür» cümlesi tertip yanlışı olarak bir satır yukarıda «Almanca operet» diye zikrettiğimiz «Aşk Hazretleri» ne ait mütaleamı zın arasına karışmıştır. özür dileriz. Izmır Vahst Kâzım Paşa ve Izmtr avcılanndan bir grup Usak'tan tzmir'e avdetimde. tzmir lunmadığına dair bir çok yazılar o Avcılar cemiyetinin tertip ettikleri kumuştum. Izmir ve civarında ender keklik avını yaptıktan sonra. Akşam olarak vurulan bu cins kaplanlar, cemiyetin muhterem heyeti idaresi kaplan değil, bir nevi «leopart^ tır. ile müşerref oldum. Bu çok muhte Kaplan yalnız Hindistan'da bulu rem ve nazik zevatın hakkımda gösterdikleri misafirperverliği minnet | nur ve aslan cesametinde büyük olur. Izmir ve havalisinde bulunan <leo ve şükranla yadetmeği bir vazife tepart» lar, Afrika'da gördüğüm «leolâkki ederim. Her zaman olduğu gîbi mevzuumuz av ve avcılığa intikal et part» lar oesametindedir. Yalnız postunun rengi bir parça daha açıktır. ti. İzmir avcıları da, Barut ve fişek inhisarından acı acı şikâyet ediyorlar Bu vesile ile de Anadolu'da vurulan leopartları görmüş oldum. dı. Hakikat te öyledir. Bu zevatın cümlesi. Eğer Barut tnhisarı fişek, Izmir Avcılar cemiyetinin büyük avbarut, saçma, v. s. fahiş fiatlarla sat cılık teşkilâtı da son derece muntamakta devam ederse Izmir avcılarızamdır. Bu zevatın başlarında reiının avcılık etmelerine imkân bulamıleri Nuri Beyefendi olduğu halde »eyacaklarını söylediler. Pek tabiidir ki nenin mukarrer zamanlarında sürek bu acı hakikat bütün avcıları müteessir ediyor. Mısır ve Yunanistan'da avı yapıyorlar. Hem köylüyü mutadumansız barut için 100, boş fiseğin zarrır eden domuzları tepeliyorlar, hem de avcılığın bizim memleket için fiatı bizim paramızla 120 kuruştur. nisbeten tehlikeli bir kısmile mes Bundan daha fena cins fişeklerin gul olmuş bulunuyorlar. İzmir avcı100 tanesini bizim inhisar Mze 440 ları domuz avlarını gruplara taksim kuruşa satıyor. 3 kiloluk L r torba K olarak yapıyorlar. Bu surette de bir saçma 5 Mısır kurusunadır. Bizim paramızla 50 kurus eder. Burada in adet rekoru elde etmeğe çalışıyor hisar 3 kiloluk bir torba saçmayı 260 lar. Izmir Avcılar cemiyeti Mıstır kuruşa satıyor. Avcıların can kur «Koley^ve «Keskevil» gruplannın yaotaran yok mu diye feryatları yerintıklan sürek avlarmın neticelerini dedir. Barut ve Fisek İnhisarı tez • Istanbul avcıları için istifadeli bul gâhını yanlış yerde kurmuş. Ame duğumdan buraya kaydediyorum. Serika'ya milyarderler diyarına gidekiz senedenberi domuz avları tertip cekti?. Izmir avcılarının fişek dolueden ve bu hususta büyük faaliyet ları hakkmda pek tuhaf nazariyele gösteren Mıstır Koley grupu bu müdrine sahit oldum. Sahada av avlardet zarfında 512 domuz vurmuştur. ken havaya, araziye, rüzgâra göre. Izmir avcıları tarafından bu sene Evvelce muntazam surette yaptık vurulan 144 domuzdan 65 tanesini ları fişeklerin saçmalarını çıkarıyorlar ve yahut ilâve ediyorlar. Bir tek 23 sürekte Koley grupu, 58 tanesini 20 sürekte Keskevil grupu, 13 domuz, 2 misal. Rüzgârh havada hakkını ve karaca 10 sürekte İzmir Avcılar cererek doldurdukları fisekten 8 veya miyeti, 8 tanesîni de 6 sürekte Bur 9 saçma çıkarıyorlar. Ormanda da, nova'lılar grupu avlamağa muvaffak poyraz ve lodos havalarda da. Av olmuşlardır. Görüyoruz ki tzmir avsahasmda fişek bozmanm fennî olmıyacağını itirazen söyledim. Norrsal cıları büyük avı bizim tstanbul av • olarak 32 ile 28 gram saçmayı bütün cılan gibi kopoyla yapmıyorlar. Südünya avcılarının kabul ettiklerini rek tabir ettikleri tarzda ormana bir ve arzu ettikleri kadar saçmayı bu su cepheden bir çok insan sokarak parette fişeklere doldurup öyle endaht tırdı ile domuzları yerinden oynatıetmelerini. Dağda bozulan fişeklerle yorlar. Istanbul avcıları kopoyla do muvaffakiyetli isabetler elde edilmi muz avladıkları için bu tarzı zevkli yeceğini ilâve ettim. Bilmiyorum Iz bulmamalarında haklıdırlar. Uşak'mir'Ii avcı arkadaşlarım söyledik • ta da tzmir'de de avcı kulüplerinin lerimi ne surette telâkki ettiler. Iz faaliyeti ve mevcudiyetleri tstanbul mir Avcılar cemiveti cidden munta avcılarına nümune olacak derecedezam bir teşekküldür. Zannedersem dir. Bilmem her nedense bizim Is Türkiye'mizin en kıdemli avcı kulü tanbul Avcılar kulübü bu iki teşek • büdür. Cemivetin müzesini çok zenkül gibi değildir... Arapkir'liler kagin buldum. Izmiri'n Beşparmak dağ> dar rabıta ve samimiyetle bağlan Iarında vurulan iki kaplan salonu sak mes'ele kalmıyacak kanaatin başka bir tarzda süslemistir. Kap deyim. Ianlardan birine katil kaplan diyorSAİT SALÂHATTtN lar. 1929 senesinde Beşparmak da ğında bir sürek avında avcılardan biri bu kaplanı yarahyor. Yaralı hayvan kendini sarp bir ine atıyor. Av Bağdat'tan yazılıyor: cılarm heosi bu inin etrafında toplaCumhuriyet bayramı Bağdat'ta nıyorlar. tne kim girecek?... Avcılarfevkalâde bir surette tes'it edilmiş • dan biri çıkıyor. Bir diğeri de bun tir. Bağdat elçisi Tahir Lutfi Bey ve dan cesaret alarak kaDİanın &:irdiği ine beraber girelim diyor. iki cesur konsolos Ruhi Bey o gün Türk tebaaavcı ellerinde tüfekleri olduğu halde sının ve Türk muhiplerinin ziyaretine dalıyorlar. Dışardaki arkadaşları lerini kabul etmişlerdir. Sefareta • heyecan içinde intizardalar.. Bir lâh nenin bulunduğu cadde Türk bayza sonra inin içinden boğuk boğuk raklarile donanmıştı. sesler geliyor. Bunu bir iki el islâh Bağdat'ta intişar etmekte olan sesi takip ediyor. İntizarda olan avElahaülvatanî gazetesi yeni şark tacılar inîn içinde müthiş bir mücadele rihinde büyük inkılâp unvanı altınolduğunu hissediyorlar. Fakat ya da yazdığı bir makalede Gazi Hz. nin pacak bir şey yok. Biraz sonra ine Türkiye'de vücude getirdikleri te • giren avcılardan biri dışarıya fırlıyor. ceddüt ve inkılâptan çok sitayiş Diğer arkadaşının inin içinde kap j kârane bahsetmiştir. lanla boğuşurken fena halde yaraEIçi Beyi tebrike gelenler ara • landığını haber veriyor. Bu iki avcısında Bağdat'lı halı taciri Seyit Tadan daha cesur, bir köylü çıkıyor. Ine ben girip bakacağım diyor. Kövlü lip Ef de bulunuyordu. Seyit Talip eline bir mes'ale alıp ine dalıyor. Za Ef. Bağdat'taki Türk şehitliğinin bâvallı avcıyı perisan bir vaziyette inin nisidir. Tahir Lutfi Bey kendisine göiçinde bulur: biraz ötede de kaplanı rünce hükumeti cumhuriyenin «e • bovluboyuna yerde ölü görür. Artık hitliğin imar masrafına karşılık oltehlike kalmadığını dışarıdaki avcımak üzere 1932 senesi bütçesine lara haber verir. Adamcağızı inden kâfi miktarda tahsisat konulacağını dışarıya çıkarırlar. Vücudünün her söylemiştir. tarafı parça parça olan biçare avcı bir müddet sonra teslimi ruh eder. Bağdat'ta Cumhuriyet bayramı Manisa Valisi Aukara'da Bir zamanlar Istanbul gazetelerinde Anadolu'da kaplan bulunup bu ı Ankara 14 (Telefonla) Manisa valisi Fuat B. vilâyetlerire ait işler için Ankara'ya

Bu sayıdan diğer sayfalar: