24 Nisan 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

24 Nisan 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 NİSAB •Cumharıyet m. • u ı S ON. TELGRAFLAR Almanya artık tamirat borcunu vermiyecek ! Alman Maliye Nazırının kat'î beyanatı Altona 23 (A.A.) Al manya Maliye Nazırı M. Dietrich ezcümle şunları söylemiştir: «Almanya harbin tamamen tasfiyesi için mücadele ediyor. Hoover mo ratoryomu yakında nihayet buluyor. Fakat bundan sonra Almanya bir daha tedi SAtf'AT V£ EDEBİYAT Vergi lâyihaları Layihalar bugün Mec lise sevkediliyor Ankara 23 (Telefonla) Heyeti Vekile yeni vergi lâyihalarını bitirmijtir. Layihalar yarın ', Meclise sevkolunacaktır. Türk münevverlerinini Türkleştirmek PEYAMt SAFA Almanya'da on iki «ene yaaamış bir Türk, bana geçenlerde türkçenin ham, işlenmemiş, iptidaî blr dil ol dugunu «öyledi. Bizim edebiyatımızda okunacak hiç btr şey olmadığım iddiaya kadar varıyordu. Münevverlerimizin çogu arasmda müsterek bir kanaati ifade ettijH için, on iki sene Almanya'da kalan bu vatandaşın yalnız kendisine tevcih edebileceftim hiç bir sitem yoktu. O da bir çok münevverlerimizden fark»ız düşünü • yordu. Garp tesiri altmda yetisen bu insanların kanaatlerini de^i^tirmek için gene *arpten bir çok deliller getir mek lâzim geldigint biliyordum. Max MuHer eibi lisaniyatçı raüel'iflerin Türk diline ne kadar büyük bir kıymet verdiklerini anlattım. Tesirsiz kaldı. Almanya'da on iki sene yasıyan vatandas, iddiasında ısrar edi yordu. Müsbet misallerle kendisini inand'rmağa çalıştım: Türkçenin siga itibarile ne kadar zengin olduçunu, en büyük dillerde bu sigalarm karsılığı bulımmadığını •öyledirn, kabul etmedi. Bir kaç sigamızı al • mancaya çevirmesini rica ettim. muvaffak olamadı. Sonra kelimelere geçtim, bir kaç tanesinîn almanca ka«sıhklarını tordum. bulamadı. tki üç gim evvel de, uzun müd det büyük hariciye memurluklarmda bulunmus, çok zeki ve cidden mü nevver bir Türk'le ayni mevzu fize • rinde karsılastık: TUrkcenin karısık bir dil olduğunu söyledi. Hangi Avrupa dilinin karısık olmadığım sor • dum. Mesela fransızcada umumî hayata çeçmis binlerce kelimenm 1 • & tinceden geldiklerini anlattım. Gene garp lisanivatçılarmın TUrk diline kar?ı besledikleri hayranlığın delil lerini getirdim. Tereddüt ediyordu. Nihayet kendisine bir tecrübe teklif ettim: Fransız dilinin en mce, türkçeye çevrilmesi en güç metinlerînden birini yazacaktı, ben türkçeye ter cüme edecektim. Buna mukabil ben de Türk dilinin en ince, fransızcaya çevrilmesi en güç metinlerinden bi rini yazacaktım, fransızcaya tercü • me edecekti. Bu tecrübeyi yaptık. Onun fraa • sızca yazdığı üç metni ben türkçeye çevirdhn. tki tanesi aslmdan daha güzel oldu: Kelimelere tasarruf, ahenk, cümlelerin bünyesi itibarile türkçe, harikulâde bir kuvveti haizdi. Ken • disi de itiraf etti. üçüncü tercüme, lisanın ruhu itibarile aslındaki te •irden mahrumdu. Ben de kendisine biri Yunus emreden, öteki de yeni edebiyatunızdan iki sade parça yazdım. Bu parçaları fransızcaya tercüme etmek söyle dursun, edatlannm ve sigalarının biIe karsılığını bulmak mümkün de fildi. Muvaffak olamadı ve hayret içinde kaldı. Almanya'da on iki sene kalan öteki vatandas kadar fikrinde ısrar etmedi, anlaştık. Münevverlerimizin hemen hepsi böyledirler: Kütüpaneleri tamamile ecnebi eserlerile doludur, Türk neş riyatını hiç takip etmezler, yeni ne sillerin yaratıcılıgma hiç itimatları yoktur, edebiyatımızın da musi « kimiz gibi iptidailiğine emindirler, çok basit bir f ikir onlarm bütün sahsiyetlerini istilâ etmistir: «Bizden iyi şey çıkmaz» derler. Fakat bu stnıfm malumatını kısaca teftiş ediniz, görürsüntiz ki Yunus Emre'yi veya Karaca Oglan'ı tanımazlar, Fuzuli, Nedim veya Baki'nin pek meşhur üç beş gazelinden, kasidesinden başka di • van edebivatmda bîldikleri şey yok • tur, Ziya Pasanm darbı mesel olmuş bir kaç beyti, Narnık Kemal'in marş olarak bestelenmiş bir manzumesi, Hâmid'in ve Fikret'in mekteplerde okutulan bir kaç maruf şüri, onlarm bütün malumatlarını teskil eder. Nazrm Hikmet'i mahkeme havadislerinden, yahut kulaktan tanırlar. Necip Fadıl'ı belki hiç duymamışlardır. Büyük siyasî hareketiere karışan diğer bazı muharrirler de meb'us veya sefir olduktan »onra alâka gös • termişlerdir. Fakat Voltaire'den Dekobra'ya kadar bh çok Fransız ve ecnebi müelliflerini tanır lar; asır, cereyan, mektep, nazariye, zevk farkmı düşünmeden hepsine birden meftun durlar; çünkü her şeyden evvel <müelliflerin bîr tek büyük meziyetleri vardır»: Türk olmamakü Bu münevverler, Türkiye'ye çok bağlı oldukları halde, ne müthiş bir Türk düşmanı olduklarının farkmda değildirler. Masumdurlar. Tanzimattanberi onlara bu kanaatleri aşılıyan tesirleri saymak ve tasnif etmek güçtür; fakat ecnebi mekteplerinin tel> kinlerini başta aramak l&zundır. Sa yısı binlere varan bu insanlan hars larına ısmdırmak için, «Sinan ve «Emre» ihtifalleri tertip etmek '?fi değildir. çünkü onlar bu merajime de gelmezler. Evvelâ bu zihniyete karsı bir mücadele açılmalıdır. Fa • kat bu kavganın usulünü tayin ede lim: Bence, Ziya Gök Alp'm ve Türk Oeaklarının yaptığı gibi, yalnız mücerret milliyet hislerinin telkinine da. yanan, propaganda hudutlarını as • mıyan hitabelerden fayda yoktur; Halk Bilgisi derneğinin biraz yapa bildiği gibi, her sahada Türk eser lerini bulacak, topluyacak, yayacak bir teskilâta ve nesriyata ihtiyaç vardır. NALINA MIH1NA Hayal ve hakikat! «Bakın, size düşündüğüm limanı anlatayım.. Dolmabhçe'den Topa • ne'ye kadar geniş, mükemme! bir rıhtım... Arka tarafta büyük büyük ambarlar, antrepolar.. Sahilde büyük vinçler, elektrikli vesaiti nak liye.. Karaköy köprüsü yok.. Onun yerine feribotlar harıl harıl işliyor. Eminönü'nden Unkapanı'na ka dar, Arnavutköy'ündeki gibi, fakat ondan çok daha geniş, 30 metre genişliğinde bir sahil caddesi.. Asfalt tabiî... Caddede elektrikli tram • vaylar.. Gene bu caddenin tam karşısında, karşı sahilde Karaköy'den Azap kapı'ya kadar gene 30 metre genişliğindTe bir sahil caddesi daha... Asfalt... Gene tram vaylar... Elektrikler... Caddenin denize bakan kenarlannda şık parmaklıklar.. Kayıklar için merdivenler.. Geceleri pırıl pirıl elektrikler içinde bu iki karsıhkh sahil caddesinin letafetini düşünün!. Sirkeci yolcu garının burada kal masına hiç Itizum yok... Onu şehrin en büyük caddesi olan Yenikapı'daki Gazi bulvarının üzerine nakletmeli... Yenikapı'dan Hftydarpaşa'y» müienazır küçük bir dalgakıran... Muntazam, asrî bir feribut iskelesi... Gelen trenler feribotlarla Hay darpaşa'ya gidiyor.. Haydar paşa'dan gelenler de Yenikapı'ya... Bu suretle yoluc vagonundan çık • madan Avrupa'dan Asya'ya, Asya1dan Avrupa'ya geçmiş oluyor... Gelelim Haliç tarafına.. Haliç tamamile temizlenmiş ve taranmış.. Karaköy köprüsü Unkapanı'na nakledilmiş... Unkapanı'nda köpriniin üstünde Beyoğlu'ndan gelen tstan bul'a giden ve tstanbul'dan gelip Beyoğlu'na giden tramvaylar birleşi • yor.. Kasımpaşa, Halıcıoğlu taraf ları tamamile serbest mmtaka ba linde... Kâğıtane deresine kadar, eski Sadâbat falan da dahil olduğu halde büyük bir sanayi mmtakası.. Sa • dâbad'ın yerinde muazzam bir fabrika... Kâğıtane sırtlarında güzel amele evleri.. Metnık kabristanlar park...» Ve aziz dostum Liman Şirketi Müdürü Hamdi Beyin Akşam'daki bu tatlı hayallerini okuyarak yürürken Karak8y*ün meydanmda, köstebek yuvası gibi, delik deşik olmuş yaya kaldınmlarının bîrîne ayağim eirerek burkuldu; as kaldı düşüyordum... Gazeteyi cebime koydum. Kendi kendime dedim ki: Bizim Hamdi de, refikası Sükufe Nihal Hanımefendi gibi hayalperest bir şair olmuş! yat yapmıyacaktır. Eğer Almanya Maliye Nazırı sıfatile beynelmilel ihtilât lara miincer olmaksızın Fransız'ları böyle bir şeyi ifade edebiliyorsam, bunda diğer mem îtham lekeiler devlet adamlarının da vaziyeti sarahaten anlaAlman*lara göre Fra«sa dıklarının bir misalini görCe^evre konferansmı mek mümkündür.» Mançuri'deki İsyan büyüdü Asiler büyük bir şehri işgal ettiler Tokyo 23 (A.A.) Gazeteler tarafmdan neşredtfen bazı te'graflara göre Mançuri'de yeni tesekkül eden devlete karsı ayak'anen'ar hareket ve tejeb büslerini Şarki Çin demiryolu hattuıa do ; mı tevsi etmektedirler. Taolaichao şehri civarında bulunan Japon tebaasınm almıp başka bir yere göturüldükleri söylsnmektedir. Bu vak'a U7erine mahalline bir Japon müfrezesi gönderilmistir. Tokyo 23 (A.A.) Asilerin üç bin kişilik bir kuvveti Kınm hükumetine mensup bir süvari livasmı bozguna ugrattıktan sonra Şarkî Çin demiryolunun cenupta iki kola ayn'dığı noktada kâin San Chaho sehrini işgal etmisîerdir. Asilerin demiryolunu ve telgraf hatla nnı tahrip etmisîerdir. Harbin ile Chang Chun arasmda bir münakalât inkıtaa uğramtştır. Almanya'da Siyası tahrikât Berlin'de 900 kişi tevkif edildi Berlin 23 (A.A.) Reih<tag mec'isinin sosya'ist meb'usu M. We!ls ve Kolonya polis miidürS M. Burckvrett Koionva'da bir lokantadan çıkbklan esnada Nazis'lilerin hücumuna manız kalmı*!ardır. Meb'us tokatlanmıs ve polis müdürii de kffasına bir şişe yemiştir. Tertip edPen bir içtima esnannda sosyalistlerle müfritler arasında bir çok arbedeler çıkmıştır. Zabıta bir çok defalar sükunu iade maksadile müdahaleye mecbur kalmış ve cebren ictima mahalline girmek istiyen Nazis'ler tardedilmiştir. Bir çok tevkifat yapılmıstır. Berlin'de siyasî hâdiseler neticesinde ekserisi Hitler taraftarlanndan ve komünistlerden mü?kkep olan 900 kisi tevkif edilmişlerdir. dasrıtmak istiyor Cenevre 23 (A.A.) Konferans hürosunun bu sabah yapması evvelce kararlastırılmıs olan içtimalar birdenbire pazartesi gününe tehir edilmistir. Bununla beraber umumî komisyon bürosu toplanmıs, taamız ve müdafaa silâhlan arasmda fennî bir surette yapılacak tefrik ve temyiz için en muvafık görülen çareler hakkında tetkikatta bulunmuştur. Konferans bürosunun bazı harp levazımının Cemiyeti Akvamın emir ve iıtifadesine tahsisine ve devletlerin teslihat noktai nazanndan hukukça mösavatına ait mes'elelerin müzakeresinin münasip oluo olmıyacağı hakk'nda bir karar verecegfi zannedflmektedır. Anlaşma rivayetleri Cenevre 23 (A.A.) Prensip itibarile bir takım teslihatm ilgasını derpiş eyliyen 3 numarah karaname üzerinde nimresmî bir surette itil&f t e « süs eylemistir. Maamafih, bu silâhların yabıız tah rip mi, yoksa beyneimüel bir teşekkü lün emrine mi tevdi edilecekleri hakkmda hiç bir karar ittihaz olunmamıstır. Cenevre konferansı ve Alman'lar Takas usulü ile m ifalya ve Hicaz Roma 23 (A.A.) ttalya Hariciye Nezareti müsteşan ile Hicaz Kralının osrlu Emır Faysal, 10 ?ubatta. Cidde'de imza edilen ttalya Hicaz dostluk ve ticaret mııahedelerinin musaddak suretlerini teati etmişler dir. Ihracat *; Izmîr 23 tzmir taeir'rinden Ab Haydlar Bey Almanya'ya takas esasına müstenit ihracat yanmak için teseb büste bulunmuş ve bu teşebbüsünde rauvaffak olmustur. Ali Haydar Bey Almanya'ya yanm milyon lira kıymetinde incir, üzüm, zeytinvasi ve saire gönderecek, bunlara mukabil makme ve sair sanayi esyası alacakhr. Küçük bir kaç vapur da bu meyarda bulunmaktadır. Londra 23 (A.A.) 929 danberi Manchester Guardian gazetesinin başmuharrirliğ^ni ifa etmiş olan M. Scott, Windermere gölünde boğulmuştur. Yanmda genç çocuğu bulunuyordu. BJnmiş olduklan kano yolda devril mistir. Çocuğu kanonun omurgasına yapışarak beklemiş ve imdeda gelenler tarafından kurtarılmıstır. Halbuki gayet iyi bir yüzücü olan babası sahile doğru yüzme|e başlamıs ve 50 metre kadar yüzdükten sonra kaybolmuştur. Atina 23 (A.A.) Belçika Krah tskenderiye'den tayyare ile gelmiş ve karaya inmiştir. Müşarünüeyh yann Kraliçe ile birlikte tayyare ile Brüksel'e gidecektir. Yunan'stan'ın yeni maliye nazırı Atina 23 (A.A.) Yunanistan Bankası hukuk müşaviri, Atina Darülfünunu aıasından ve maruf iktisadiyundan M. Varbaressos Maliye Nazırlığına tayin edilmistir. Yeni nazır dün öğle vakti yemin etmi«tir. Bir gazefeci boğuldu Bolu'da kar yagıyor Bolu 22 Burada hava birden • bire bozdu. Fırtma ve kar haşladı. Meyva ağaçlan tehlikededir. Irak oetrolleri Nasıl işletiîecek? Londra 23 (A.A.) !rak hükumeti tarafından British Oil Deve • lopoement Companv'ye verilen ve îngiliz, Fransız, ttalyan ve Alman menf? atlerini bir araya cemeden petrol imtiyazı Dicle nehrinin garbinde takriben 200 kilometrelik bir sahaya şamil bu'unmaktad'ır. tlk senedeki isletme icarı dördüncü seneye kadar her sene 25,000 !ngizli lirası artmak sartiîe 100 bin İngiliz lirasıdır. Dördüncü senede isbu icar 200,000 Ingiliz lirası olarak tesbit edilmiş bulunmaktadır. İmtiyaz geliri üzerinden Irak hü kumetinin musırran talep etmekte olduğu yüzde nisbeti tonilâtoda 4 şi lindir. Kumpanyanın isletme icar mukavelesi 75 senedir. şanhsını, iyi ve tatlı Tatyana'yı düşünüyordu. O şimdi gözünde daha saf, daha nezih, daha necip idi. Onun endamını, sözlerini, en hurda itiyatlarma kadar vasıf ve tarif ediIemez bir iştiyak ile anyordu, onu bekliyordu... Çabuk yürüyüş sinirlerini biraz yatıştırdı. Daires;ne geldiŞi zaman masamn başına geçti, bir kitap aldı, düşürdü ve kurmıya başladı. Ne oluyordu? Hiç'.. İren... tren.... Bu tesadüf, kendisine nage han hayret verici, garip, hiç bek lenmez bir hal gîbi göründü. Bu nasıl oluyordu? Onu işte tekrar görtnüştü! Ayni İren ile işte yeniden konuşmuştu. Bütün öbürlerinde mebzulen mevcut olan iğrenç ve sahte hallerden onda bir zerre var mıydı? Ne den sıkılmış ta, orada, o, orada iken bu kadar az bir zaman ka'maça ancak tahammül edebi'mişti. O da, c ların ordugâhinda idi; fakat o düşman değildi... Bana bu derece Berlin 23 (A.A.) Makalelerinin büyük bir kısmı dahilî siyasete hasredilmis olmakla beraber, Alman matbuab, terki teslihat konferansı müzakertle rini de büvük bir dikkatle takip etmektedir. Matbuat dün Cenevre'de iki başvekil arasmda vuku bulan ve bugün Fransız Başvekilinin Paris'e azimetinden evvel tekrar devam edecek olan mü lâkatlaruı ehemmiyetini kaydetmekte müttefiktir. Lokal Anzeiger gazetesi, tamirat ve terki teslihat mes'elelerini yekdiğerine raptetmek istedîğini söyliyerek Fran sa'ya serzenişte bulunurken umumî ihtisas göstermekte ve Fransa'yı kuçük devletlerin yardımı ile konferansı akamete uğratmak istemekle itham et • mektedir. Bu nasyonalist gazete, M. Stimson tarafından Fransız ve Büyük Britanya mümessillerine tevdi edilen ve Almanya'yı teslihatı tenzil edilmiş bir memleket tipi gibi göstermekte olan yeni bir Amerikan proiesi me*;cat olduğunu memnuniyetle kavdetnıektedir. PEYAMt SAFA Maruf bir ressam geldi Maruf ttalyan ressamı M. Willa Rino dün şehrimize gelmîştir. M. Wnia Rino İstonbul'da İS gün tzmir • Kemalpasa yolunun Belkalacak, bu müddet zarhnda bir kaç rebahve kı&mmda bir kamyon uçuru«im yapacaktır. ma yuvarlanmıştır. Kamyon içinde bulunan yolculardan Hacı Ismail, Bayram tatili münasebetfle şehrimize şoför Halil ve îzzet a|ir surette ya gelen ts Bankaa Ankara merkezi müralanmıslardır. dürii Yusuf Ziya Bey dün aksam mahalli memuriyetine avdet etmistir. Uçuruma yuvarlanan otomobi! tHc çilek mahsulü Bayındır kasa • basında istihsal edilmistir. Yahya Kerim Bey isminde birinin bahçesinde yetiştirilen bu ilk çilek mahsulü tzmir'e gönderilmistir. Bu çileklerden şehrimize de getirilecektir. ilk çilek mahsfilü KARİLERİMtZE KOLAYLIK Yusuf Ziya B. Aylık abone HususOe vilâyetlerdeki bhr çok karilerimiz gazetelerini tnunta • zaman kendi adreslerine alabfl • mek için bizden bazı kolaylıklar is temektedirler. Ba aziz kariierin arzulannı yerine getirmek üzere Cumhuriyet için aylık abone usulü ittihaz etmeğe karar verdik. Ay • hk abone bedeli yalnız Hindistan'da Yeni tevkifler Belçika Kralı Yunanistan'da ündberg'in çocuğu Hopewe!l 23 (A.A.) Meşhur kaçakçı Alcapone'nin Lindberg kendisini hapisten tahliye ettirecek olursa kaybolan çocuğunu bulacağma dair ikinci bir teklif yapmış olduğu New Jersey'den resmen iş'ar edil • mektedir. Bombay 23 (A.A.) Hint millî kongresi reis! vekili olan Naidu aîle sine mensup Madam Sarojini, zabıta nizamatma mugayîr hareketind'en do'ayı bugü« tevkif edilmistir. Bombav 23 (A.A.) Madam Sarojini Naidu bir sene banis cezasına mahkum edilmîstir. Mumaileyha muhakemede bulunmaktan imtina etmistir. Şehirdeki işler kısmen tevakkufa ugrami'tır. Yeni Delhi 23 (A.A.) Zabıta mîîmanaatına raŞmen şehre arirmek istiven kongre reisi Pandit Nadan Mohart Malaviya tevkif olvmmustur. Dün geceki konser tngiliz sefiresi Lady Klark Oskar Vayld'm «Bülbül değil» ivmli hikâyesinin bir adaptasvonu üzerine orkestra ve ses için bir Opera Balet yapmtşb. Madam Rita, Mahmut Bey dün akşam saat 21 de Beyoğlu'nda Totonya sa Ionunda bunun bazı parçalarun teKnni etmiş ve Necdet Hanım da kendisine piyano ile refakat etmistir. Bu konserde İngiliz sefiresi ile bir çok güzide sevat hanr bulunmuşlardır. izmir'de kahve yok tzmir'de kahve bulunamamaktadır. Bir çok kahvehaneler müşterilerine nohut pişirmektedjrler. tzmir Mmtaka Ticaret Müdürlüğü mayıs kontenjam mucibince gümrükten çıkaniacak kahve • leri ihtikâra meydan vermeden sat farmak için şirndiden tedbir almaktadır. Şirketi heyeti umumiyesi dün senelik kongresini aktetmiştir. tçtimada heyeti idare raporu okunarak kabul edilmiş ve yeni heyeti idare intihabab yapıla rak celse tatfl olunmuştur. 150 kuruş... tan ibarettir ve tabiî peşin olarak gönderilmek iâzımdır. Bu usul idarece fazla mesaiyi icap eden külfetli bir meşgale olduğu için abonelerinin inkıtaa oğramamasım istiyen karilerimiztn paralannı idareye vaktinde yeti • şecek veçhile döndermekte devam etme'eri îktiza edecektir. pacaklarını bilmiyolrardı. Evvelâ Haydelberg'e gitmiş olan Gubareften bahis açıldı. Sonra felsefeden, daha sonra Lehistan'dan bahsolundu ve en nihayet sıra rulet masasma ve perdebirunane bir takım fıkra lara, bir aralık çok kuvvetli, çok şişman ve çok obur kimselere dair hi kâyeler anlatıldı. En eski masallar su. yun yüzüne çıktı.Biri, bir papazın bir oturuşta 3 tane ringa balığı yediğini, diğer bir askerin bir öküz sinirini alnında kırdığım, anlattı; bu suretle bir mübalâğa müsabakası açılmış oldu... Pişçalkin gibi ağır bir adam bile Ukrayna'da ölmüş bir köylünün 600 libreden fazla eekt;$in5 ve dtsre' bir köylünün bir oturuşta üç kaz ve bir mersin balığı yediğini söyledi. Bambaef heyecana gelmek fırsatmı ka çırmadı ve kendisinin de salçası güzel olmak şartüe bütün bir koyun yiyebileceğini ileri sürdü... Mabadi var Balya Karaaydın şirketi Balye • Karaaydın Madenî Anonim CUMHVRtYErin tefr^hast: 26 DUMA¥ Mnharrlri Mütercimi t. Turgemyet Haydar Rifat tren işte böyle bir âleme mi düşmüştü? Orada yaşıyor, orada saltanat sürüyordu. Kendisinin şerefini, gönlünün, onun ayakları önüne serdiği necip hislerini bu âlem için mi feda etmişti? Demek bunun böyle olması Iâzımmış! Demek o daha iyi bir talie lâyık değilmiş!... tren'in aklma esip te kendfisinden şimdi ne yaptığına, ne düşündüğüne, hissiyatma, projelerine dair bh* şeyler sormamış ol masına çok sevindi. Bu düşmanlann önünde izahat vermek mecburiyeti çok elim olacaktı... Asla! Asla!.. Diyor, dağların temîz, taze havasını teneffüs ederek ilerliyordu. Baden'e doğru âdeta koşarak gitti. Ni cemilekâr btr yakınlık göstermeğe ve bu hususta mütehassıs addolunraak cevabım kendi sergüzeştlerİTsuzde lâzım gelen ahlâk hocaları ara • de bulabiliriz. beni dairesine davet etmesine sebep sında dahi emsali bulunamazdı. OKaç kere nagehan böyle ıztırar inedir? Başmı kaldırdı. nun yalnız bir tek tüysüz mücellâ çinde kalırız. Bindasof teşekküre biYüksek sesle: (Tatyana, benim kafasını, donuk... manasız gözlerini, le lüzum görtneden ve getirttiği bir meîeğim, ruhum yalnız sensin; sevintizamma rağmen çok hazin bur • bardak şarabı da içerek dudaklarını diğim ve daima seveceğim, yalnız sensin; onun yanına da gitmiyece • nunu görmek bir adamı sıkmak. çtle silmeksizin, botlarını yere vura vura den çıkarmak için kifayet ederdi. çıktı, gitti. Delikanlı arkasmdan kağim. Onun da mes'ut olmasını te Bati, uyuşuk hançeresi vezin Te me lın, kırmızı ensesine bakarak bir ömenni ederim, o cenerallerile eğ saha ile ancak: (iki kere iki dört eğörtü duydu. Akşamüstü Tatyana'lensin!..) d'edi ve line tekrar kitabını der, beş etmez, üç te etmez, su, ra dan bir mektup aldı; teyzesinin raaldı. tıptır; iyilik raemduh olur; malî hatsızlandığım, bu suretle Baden'e 10 Kitabı aldı, fakat okumak kabil muamelâtta kredi devlete de ef • daha beş, altı günden evvel gele olmadı. çıktı, biraz dolaştı, çalgıları rada da İâzımdır.) gibi kuru hüküm miyeceğini yazıyordu. Buna pek sı ler verebilecek bir kabiliyette yaradinledi, oyunları seyretti, döndü, kıldı ve rahatsızlığı arttı. Ruhan muztılmış idi. Bununla beraber insan geldi, okumak gene kabil olmadı... tarip olduğu halde erkenden yattı. ların sultanı îdi; fakat Rusya'nın Vakit te bir türlü geçmiyordu. talii bu idi; ondaki ipler yalnız bezErtesi sabah odası bir takım vaGüzel kalpli sulh hâkimi Pişçalkin dirici, sıkıcı bir şey olurlardı. Hâkim tandaşlarla dolmuştu: geldi. üç saatçik oturdu! Söyledi, Vorohilof, Bambaef, Pişçalkin, iki münakaşa etti, nöbet nöbet en yük gitti, arkasmdan Bindazof girdi ve utanmadan yüz florin istedi, delikanlı zabit, Haydelberğ Darülfünununa sek, en amelî mes'e!elere dair sualler sordu ve netictj itibarile o derece verdi, ve kendisile bir alâkası olma > müdavira iki talebe, dairesini hep dığı halde istikrah duydu; ve birden basrnışlar, istilâ etmişlerdi ve can sıktı, ki, Litvinof kederinden az rirken kendisine de lâzım olan bu herkes !âf sermayes! tükenip canlar daha bağıracaktı. öldürücü, don parayı bir daha almıyacağını bilerek sıkılmağa başladığı halde ancak ye durucu, nihayetsiz, devasız sıkm verdi. Acaba niçin verdi? Bu sualin mek vakti çekildiler. Doğrusu ne yatılar icat etmekte, hâkimin, hatta

Bu sayıdan diğer sayfalar: