4 Ağustos 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

4 Ağustos 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S ON TELGRAFLAR Hitler'eiler Almanya'ya Dehşet salıyorlar! Her yerde tethiş harekâtı, silâhlı tecavüzler birbirini takip etti Berlin 3 (A.A.) Hamburg'dan bildiriliyor: Sağ cenah müfrî!lerf Schlevrig Holsen'in bazı mahallerinde sosya Hstlerle komünistlerin binalarma kar. 91 infilâk edici maddeler kullanmışlardır. Atılan bu bombalar, bilhassa Al • tona ve Pendsburg'daki komünist binalannda infilâk etmiş ve büyük maddî hasarlara sebebiyet vertniştir. Eutin (Oldenburg) dan bildiriliyor: Oldenburg hükumeti tarafından vücude getirilmiş olan muavin zabıta teşkilâtına mensup iki Hitler'ci kıt'ası arasında, bu kıt'alardan birisinin diğerînî komünist kıt'ası zannetmesi üzerine, tüfek ateşî teati edilmişir. Hitler'ci bir polis memuru, ağır surette yaralanmıştır. Berîin 3 (A.A.) Koenigsberg'deki tethiş hareketlerine iştirak et miş olmak töhmetile 40 kişi evkif edümiştir. Bu eşhastan bir çoğu hüviyetlerini söylemekten imtina etmişlerdir. Bir benzin tevz! deposunu yakmıj olduklarmdan şüphe edilen ünifor • malı iki Nazi tevkif edilmiştir. Mev kuflar, müfrit milliyetperver hücum kıt'ası rüesasınaan birinin tesviki ile hareket etmiş olduklannı iddia et • mektedirler. Müfrit milliyetperver unsuriann tethiş hareketleri devatn etmekte dir. Şarkî Prusya'da Marienburg'da sol cenah fırkalarma mensup olan 3 memura riivelverle ateş edilmişse de çıkan kurşunlar isabet etmemiştir. Bu memurların tneskenlerine asitpru • •ik ile dolu şişeler atılmiftır. Motosiklete binmiş bir adam, Liegniliz sendikaları binasına bir el humbarası atmış ve kaçmağa tnuvaffak oimuştur. Yeni PrüVya hükumeti tarafından yalist Prefe'ye karşı 3 el sil&h atıl mıştnr. Bavyera'da k&in Nemme'de bir komünist cebren evinden çıkarılmış ve sahtiyandan bir kayış ile dövülmüştür.. Mütearrızlar, bu işi görürken müstehziyane: « Yaşasın Moskova!» diye bağırıyörlardı. Otomobille kaçmağa mu • vaffak olmuşlardır. Colonya'da bir tethiş hareketi yap. mış olan 15 Nazi'yi hâmil olan bir otomobil musadere edilmiştir. Dolu tabancalar ve sair silâhlar musadere ölunmuştur. f Cumhuriyet SAN'AT VE EDEBİYAT Takas usulü Teşmîl edilecek İktisat Vekâletinin tetkikatı bitiyor Ankara 3 (Telefonla) tktisat Vekâleti takas usulünün daha amelî bir sekle ifrağı ve bu usulün hususî ithalâta da teşmili için yaptığı tetkikatı bitirmiş gibidir. Vekâlet bu tetkikat ile vardığı neticeyi Heyeti Vekileye bildirecek, Heyeti Vekile Başvekilin buraya avdetinden sonra yapacağı ilk içtimalarda mes'eleyi görüşecektir. Bu içtimalarda takas komisyonu azalannm Avrupa'da 11 hükumetle akdettikleri takas mukaveleleri de müzakere olunacaktır. Zekâ ve sıhhat PEYAMİ SAF A «OHmpiyat» gazetesinin spor h^rici kalan muharrirlerin yazılanna t»ıhsİ3 ettiği bir sahifede, iki ay kadar evvel, «Düşmanmız Diyor ki» unvanlı bir makalem çıkmıştı. Orada, bazı meşhur ve hasta filozoflarla san'atkâr ları misal getirerek, zekâya ait yaratıcılıkta vücut sıhhatinin esaslı bir şart olmadığını yazdım ve sporcularımizı isterlerse gülmeğe, isterlerse dü sünmeğe davet eden yarı lâtife kı lıklı, yarı da ciddî bazı feyler iddia ettim. «Sağlam bir vücut te sağlam bir akıl» kaidesi yerine, yaratıcı zekâların bilâkis vücut aleyhinc inkişaf et. tiklerini ileri sürerek «büyttk san'at kârlarm ilhamı, mikroptur!» neitcesine vardım. Eski bir sporeu ve gazetect do» tumuz M. Satni Bey, bu yazima Edebiyat gazetesinde cevap veriyor ve Mustafa Şekio. Hiîmi Ziya, Sa'ih Murat, terbiyeci îamail Hakkı, Abdül feyyaz Tevfik Beyleri de rnyhtelif eserlerinde ve muhtelif tarzlarda düşündüren bu mevzuda, hepsinden evvel beni saf haricine cıkarroak iste digini iddia ediyor ve diyor ki: «Yunanl kadlm fllozoflanndan Sokrat ensesl elli santlmlik bir pehllvandt Arlsto, hakeza. adalî ve gürbüz bir adamdı: hatta rahlel tedrlslne dahil olacak talebelerlnl beş sene Jlmnazlarda ldman ve tallm g5rdükten sonra derslerine devama müstade ederdl. İbnl Slna, Farabî kuvvetl! ve adalî lnsanlardı. Hazreti Muhammed'in ensesl kalın, vücudü adalî ldi; İbrahîm ve Musa hepslnden kuvvetll .. Hele ömer Hayyam. Tusl ve Mevlâna müşekkel ve kuvvetli a damlardandı. Mlmar Slnan'a gellnce seksen yaşmda rençper gibi taş kırdığı ve bedenen çok kuvvetli bir san'atkftr olduğu mnhakkak... Edlson sporcuydu. «Hareket adamlanna gelince Seaar, Ukender, Napolyori, Musollnl, Hlndenburg üh... ensesl ve adalesl kalmlardandır.> Elinde bir mezüre ile tarihî insan • Iardan çoğunun enselerini ölçen M. Sami Bey, görüyorum ki, mes'eleyi pek ciddî tarafından almış. Güzel. Misallermden bir kaçı istisna edilirse çoğu doğru ve yerinde. Fakat, Sami Beye simdiden haber vereyim ki, fiziyolojik bir tnuvazenesîzliğin ekserlya kuvvelti bi yaratma âmili olduğunu ilk iddia eden muharrir ben de^ilim. Avrupa'da bu f ikir, alelâde hakikatlerden biri haline gelmiştir. Ben en maruf garp mütefek klrlerinin iddiasını kendi nersimdeki hallere tatbik ederek bunun tuhaf neticelerini Olimpiyat karilerine bîl dirmekten fazla bir şey yapmadım. Nitekim bu makalemde, sözü büyük bir Avrupa mütefekkirine bırakaca ğım. «Dostoîvsky» isimli kitabında Andre Gide, maruf Rus muharririnin sar'alı olduğundan ve romanlanndaki bütün kahramanlarmm da sar'a nö • betleri geçirdiklerinden bahsettikten sonra, diyor ki: «tyi araştıracak olnrsak, Ker blîyük manevî teceddüdün aslmda daima bir fiziyolojik muamrna, vücudün bir kifayetsiiJiği, bir ıztırap, bir gayrita biilik buluruz. «Nietzsche'nin kıymet değişmesi ismini verebileceği her türlü manevî teceddütlerin vücutte bir muvazene sizlikten dofması tabiidir. tnsan rahat ve refah içinde iken müfekkhe dinlenir. Bir teceddüdün başlangı cında daima bir rahatsızhk vardır; müceddide ıztırap veren bu rahatsızhk, derunî bir muvazenesilzikten gelir. «Ben, müceddit olmak için mi)razenesiz olmak lâzım geldiğini iddia etmiyorum; fakat her müceddit evvelâ bir muvazenesizdir. Muhammet sar'ahydı, tarail, Lüter, Dostoîevsky sar'alıydılar. Sokrat'm kendine göre bir iblisi vardı, PaskaFm uçurumu, Nietzsche, Rou&seau'nun cinnelteri vardı. «Burada bana söylenecek şeyi biliyorum: «Yeni bir şey «îeğil bu. Lombros ile Nordau'nun nazariyesi: «Deha bir sinir hastahğıdn.» Hayır, hayır; beni cabuk anlamaytnız ve bence fevkalâde büyük bir ehem Bir anda bakışlarımız buluştu. Bütün düşüncelerimi görmüş gibi, göz lerini dehşetle açtı, olduğu yerde doğruldu ve haykıracakmış gibi ge • rildi, sonra kendini bıraktı. Bu sefer gözleri iyice küçülmüştü ve kirpikleri arasında ıslak bir ince pıbnltı halinde kalmıştı. Fakat hep bana bakıyordu: Annen, rahmetli annen... Diye mırıldandı. Sonra gözlerinî iyice kapadı ve durdu. Eminkn ki Nümune mektebinin bahçesini ve oradaki siyah seten gömlekli, beyaz yakalı saf kız çocuğunu hatırlıyordu. Hiç kımıldamadan, ses çıkarmadan, ağır ağır nefes alarak, derin bir ibadet halinde, ağla mağa başladı. Ben onu biraz seyret tim ve gözlerini açmadan evvel, arkadaşlara hiç bir işaret yapcnadan salondan çıktım. Caddede rasgele ve hızlı yfirü yordum. Bende de ağlama istidadı vardı. Yutkundum. Ruhî bir takallüsle heyecanlarımın bütün menf ezlerini miyeti olan şu nokta üstünde ısrar etmeme izin veriniz: «Meselâ Victor Hugo gibi tamamile sıhhatte dehalar vardır: Onların derunî muvazeneleri kendilerine hiç bir yeni mes'ele vermez. Rousseau deli oltnasaydı, gayrikabili hazım bir çiççeron vaziyetinde kalırdı. Eğer hasta olmasaydı, gayritabiiliğinin kendisine telkin ettiği bir mes'eleyi hallermeğe kalkmaz, umumî bir ahenk aramazdı.» Gide'in ihmal ettiği nokta üzerinde ben daha fazla duracağım. Büyük Ieri bir kaç kıstna ayırm.ak lâzım dir:Yaratıcı muhayyelelerinden ziyade aklî melekelerile çalışan Aristo gibi manhkçı filozoflar, nayal kuvvelterini daimî bir lâboratuvar mesaisi içinde madde ile temastan hâli bırakmıyan Edison gibi fen adamiarı ve gene, daimî bir aksiyon içinde müşahhas vakıalarla alâka ve münasebetlerini asla terketmiyen Sezar, Napolyon veya Musoiini gibi adamların sıhhatte olmaları tabiidir; kiminin mantık ve fen, kiminin irade ve hareket sahasmda gösterdikleri ha rikalar, bizim kasdcttiğimiz bediî hadsî ve mistik felsefî sahalardaki yaratıcıhktan büsbütün başka şey Ierdir. Bundan başka mimar Sinan'ın hususî hayatına jair çok bir sey bilmiyorsak ta MichelAnge'in çok sıhhatli bir insan olmakla beraber, eserlerini hazırlarken geçirdiği uzvî ve ruhî müthiş buhranlara dair epey malumatımız var. Sinan kadar gürbüz ve sıhhatli olan bu adam, yaratma anlarmda adeta sar'a nöbetleri ge çirirdi ve bütün hayatı, bm türlü muvazenesizliklerin cetvelinden başka bir şey de&ildir. HUSUÜÎ hayatlarını daha fazla bilseydik, belki de, Sami Beyin bahsettiği Kurunu vüsta san'atkâr ve filozoflarında da, Mazhar Osman Beyin «Cinneti Mcsahir» ismin deki eserine ilâve edilecek buhranlara tesadüf edebilirdik. * M. Sami Bey bu tarihî insanlann yamız enselerini ölçmekle kalmamalı, cnümkUnse bize Mevlâna'nın büyük divanmı yazarken nabsının kaç attığını ve ne cezbeler içinde kıvranarak uykusuz kaldığını da anlatmahdır. Her halde sıhhat ve uzun ömür bu mevzularda hiç bir şey ifade etmez ve Türkiye'nin en büyük dâhisi Zaro Ağa değildir. PEYAMÎ SAFA Hamiş Sami Beyle bu miinaka şamızdan bahsederek «Vakit» gazetesinde bir makale neşreden dostum Fîkret Adil, esasında yalnız bedenî değil, fikri sahada da yapılan Olimpiyat oyunlanndan bahsediyor, Baron Pierre de Coubertain'in bu yoldaki mesaisini an latıyor ve Milletler Cemiyetinin tavassutunu istiyor. Dostumun zekâ ile adale arasında barışıklık anyan bu temennisine iştirak ederim. «Milliyet» gazetesinin san'at sahi feainde Ethem Izzet Bey, bu sütunlarda yazdığım raakaleden tamamile tera bir mana çıkararak bana tariz ediyor. «Bir endişenin hakh ve haksjz tarafı» itmindeki yazımda ben edebiyatımız namına pek meyus imisim ve kalemlerimizi bırakarak eliınize tabanca almağı tavsîye ediyormuşum. Ethem Izzet Bey ya okuduğunu anlamamış, ya anlamak iste memiş. Tarizinîn sebeb! ister cehalet, isterse tecahul olsun, hakikati aksine tahrif etmiş. Ben, o yazımda, bilâkis me yuslara ümit vermeğe çalıştım ve Bürhan Ümit Beyin bedbin fikirlerini mu vazeneye davet ettim. Fakat bu «Milliyet» muharriri krratında insanlann hâlâ edebiyata dair kalem çirpıştırdıklannı gördükçe, dosrum Bürhan Ümid'e hak vereceğim geliyor! P. S. GÜNÜN AKİSLERİ Bir yakınlık, bir uzaklık Bir cuma akşamı, Taksim bat ! çesine girdinizse, yahut bir maç günü Stadyom balkonuna çıktınızsa görmüçsünüzdür: Birinde ön koltuklar resmî makamlar namına kapatılmış, öbüründe ilk sıralar eşrafı memleket ve âyanı belde namına ayrılmıştır. Bahçenin, bütün masaları, kanapeleri, açık ve kapalı yerleri birer birer dolar. Yollar, kadm ve erkek kalabahğile tıkanır. Artık, sığınacak boşluk, ayakta duracak yer kalmaz. Fakat, sahne nin karçısına dizilen emre âmade koltuklar, halkın sabtrsız gözleri öniinde, kucaklıyacağı aziz vücutlere intizar ederek, rahat ve bomboş beklerler... Stadyomda da manzara aynen böyledir: Kızgın bir yaz günefi altında ve tozlu bir virane üs tünde, heyecan saatini bekliyen genç kalabahk gittikçe artar. Bütün sahayı bunalmış bir seyirci çevresi kuşatır. Tribünler dolar. Balkon tıkhm tıklım olur. Yalnız, üstüste yiğılmış bu insan mahşeri karşısmda ön sıra bomboştur. Fakat, tam takımlar sahaya çıkarken, alkış sağnağile dalgaIanan kalabahğı bir renk, ı«ık v© kahkaha akını yarar: Boyalara bulanmış sarkık gerdanlan, iri kalçaları, hantal vücutleri, sporeu değil, spor meraklısı olmalarina bile müsaade etmiyen kırkını aşmış bir kaç hanım ve beyefendi, elmaslannın mutantan gururu içinde tombul goğüslerini ve yagli kuyruklarım sallıya sallıya, sivri ökçelerile bütün bu genç kalabalığm izzeti nefsini çiğniyerek boş sıralara kurulurlar! Ben, Ankara'nın hiç bir bah çesinde, hiç bir barında, hiç bhr sinemasmda, ne fsmet Paşa için ayrılmıç bir koltuk, ne Şükru Kaya Bey için kapatılmış bir masa, ne Hariciye Vekili emrine ayrılmif bir köşe gormedim. Fakat, İstanbul'un bahçeleri, bar lan, stadyomları, baştan basa devlete, servete, azamete ayrılmış koltuklarla dolu... Ankara ile tstanbul'un arasî» gerçi on dört saatlik kısa bir yoldur. Fakat, Ankara'nın demokrat kafasile İstanbul'un aristokrat kafası arasında hâlâ on dört yırlık uzun bir mesafe var! YUSUF ZİYA Yeni tethiş hareketleri heyet göndermekten vaz geçmiştir. Dün Naziler namına Hitler'e hü kumeti kendi arzusuna rametmek üzere Münih'e bir murahhas izatn e dilmiştir. Nazilerin reisî, intihabattan bir kaç gün evvel Berlin'de niyet ve mak. satlarına mükemmelen vâkıf olduğu hükumetin baslıca erkânı ile kat'î bir mükâletnede bulunmuştur. Hatta Hitler, bu mükâlçme esna • smda, Başvekilin projelerini tama mile kabul etmekte ve kendisile hemfikir bulunmakta olduğunu beyan etmiştir. Hitler, pazar, pazartesi gecesi, muavinlerinin Alman hükumeti ü • zerinde bir tazyik tesebbüsünde bulunmalarına muvafakat ederken bu teşebbüsün ne netice vereceğini pekâlâ biliyordu. Bu hâdise, ve bunun neticesi, dikkate şayan bir hususiyet arzetmekte ve müfrit milliyetperverlerin tabiyesi hakkında Hitler erkânı harbiyesini teşkil eden anasır arasında mevcut olan noktai nazar ihtilâflarınj göstermektedir. Bu ihtilâflann, yakın bir atide siddetlenmesi muhtemeldir. thtimal Hitler'in o kadar gayret ve itina ile kurmus olduğu binanın çatırdadığı hissedilecektir. Almanya hükumetİnin bir iki Hitlerc'ci unsuru kabul ettnek için te şekkül tarzında mühim hiç bir tadil yapmak tasavvurunda olmadığı aşikârdır. Hükumet, Hitler'cilere Prusya'nın idaresini terketmeğe de karar vermiş değildir. Yerli mallar piyagosu Ankara 3 (A.A.) Millî tktisat ve Tasarruf Cemiyeti Himayeietfal Cemiyetile müştereken bir yerli mallar piyangosu tertip etmektedir. Bu piyango bir taraftan yerli mallarımızın sürümünü temin etmek diğer taraftan kimsesiz vatan çocuklarına yardım eylemek gibi iki hayırlı gayeyi istihdaf etmektedir. Bankalarda biriktirilen paralar Ankara 3 (A.A.) 1931 senesi gayesinde Türkiye'deki bankalarm 38 milyon lirayı bulan küçük tasarruf hesaplarmm yekununu 1932 senesi gayesinde 50 milyon liraya çıkartmak için Millî tktisat ve Tasarruf Cemiyeti tarafından her vatıtadan istifade ederek halkı hnkân nisbetinde para biriktirmeğe teşvik yolunda vilâyetlere tamimler yapılmışbr. Deutsche Bank'ın vaziyeti Nevyork 3 (A.A.) Reuter ajansı bildiriyor: Deutsche Bank'ın ecnebi kambiyosu alamamak yüzünden 1 eylulde vadesi gelecek olan 25 milyon dolarhk tediyatı ifa edemiyecek vaziyette bulunduğu bildirilmekte • dir. Brüksel 2 Profesör Pikar'ın Stratosfer'de yani nesünî havojmn fevkinde yapacağı ikinci tecrübe nin hazırlıkları ikmal edilmiştir. Bu tecrübenin sayısız fennî neticeler verebileceği tahmin edilmektedir. Profesör Pikar'in kocaman ba londa bütün fennî aletlerini taşımağa mahsus alimu&iumdan yapılmış kapalı hücre, bir kamyonla Zürih'e gönderilmiştir. Profesör, muavini ve daha üç eksper de beraberce Zürih'e gitmişlerdir. Balonun gelecek hafta uçabîleceği ümit edilmektedir. tzmir 3 tztnir Rıhtım Şirketi davasma devam edildi. 8 saat devam eden celsede ancak yarısı okuna • bilen iddianamenin kıraati bugün ikmal edilecektir. Müddeiumumî komiser Emin Beyin 77,600 lira rüşvet aldığını zikretmekte ve Gad Franko Beyin tecziyesini istemektedir. Kütahya 2 Maliye Vekili Mus tafa Abdülhalik Bey dün akşam şehrimize gelmiştir. Hindistan'da Yeniden 700 Gandist tevkif edildi Bombay 3 (A.A.) Dün Patna sehrinde Gandi'nin taraftarlarından 700 kişi tevkif edilmiştir. Bombay 3 (A.A.) Madraa eyaletinin Cannanore meryez hapisa nesinde gardiyanlardan birinîn bir mevkufu kırbaçlaması üzerine bütün mevkuflar muhafızlara hücum etmişlerdir. Bunu 300 mevkuf un iştirak etmiş olduğu bir arbede takip etmiştir. 30 kadar mevkuf yaralan mıştır. Hapisane mütfürü bir çok zahmetlerden sonra sükunu iadeye muvaffak olmuştur. Profesör Pikar'ın hazırlıklajı Bir hapisanede kıyam Rıhtım şirketi davası Hitler taraftarlchrina cnt bir zırhlt otomobilin musaderesi Berlin 3 (A.A.) Cassen civa rinda Hosgeismar şehrinde Hitler taraftarlanna ait bir kışlada gizlenmiş olan zırhlı bir otomobil, bu gece zabıta tarafından yapılan taharriyat neticesinde ortaya çıkanlarak musadere edilmiştir. Bu taharriyatm ya pılacağmdan vaktile haberdar olan müfrit milliyetçiler, ksşîada bulunan bir çok mitralyöz ile külliyetli miktarda cephaneyi tam vaktinde kaçı rıp götürmeğe muvaffak olmuşlardır. Hitler fırkasının ileri gelen azası, polis miidürü ile maiyetindekileri kendi îşlerne karışacak ohırlarsa her ttirlü mukabele bilmisilde bulun makla tehdit etmişlerdi. Fakat zabıta, kendisini korkuya kaptırmamıştır. Okutulacak ilk mektep kitapları Feci bir otobüs kazası Bursa 2 (Hususî) İçinde 15 yolcu bulunan 1 numarah Nüüfer otobüsü bugün Ulucami önünden geçerken dedesi ve ninesile Orhangazi'den gelerek kebapçıdan çıkan 12 yaşmda bir erkek çocugunu başından ve belinden çiğni yerek çok feci bir şekilde öldürmüştür. Ankara, 3 (Telefonla)^ Maarif Vekâleti talim ve terbiye heyeti bu sene ilk mekteplerde okutulacak kitapların listesini tamamen hazırlamış gibidir. Listeler yakında ta mim ve tebliğ olunacaktır. Maliye Vekili Kötahya'da iktisat Vekilinin Avrupa seyahati Ankara 3 (Telefonla) tktisat Vekili Mustafa Şeref Bey ancak gelecek hafta tstanbul'a gidebileceklir. Mustafa Şeref Bey oradan Avrupa'ya hareket edecektir. tzmir 3 Dün Çeşme'den gelmekte olan operatör Adil Beyin bindiği otomobil devrilmiş, kendisi, refikası ve iki çocuğu yaralanmıştır. Çocuklardan birinin yarası çok tehlikelidir. Hitler'in teşebbüsü akim kaldt Feci bir kaza Berlin 3 (Â.A.) Jeneral Von Schleicher ile Hitler'in utnumî erkânı harbiyesi arasındaki temaslar neticesinde Hitler, Berlîn'e hususî bir Vaşington 3 (A.A.) Cemahiri Müttehide hükumeti, cihan iktisat konferansına iştirak etmesi için Cemiyeti Akvam tarafından vaki olan daveti kabul etmistir. Vaşington 3 (A.A.) Cemahiri Müttehide'nin cihan iktisat konfe ransma iştiraki kabul etmesi, Büyük Britanya tarafından tevdi edilen davetname ahkâmına müstenittir. Bu suretle konferansta harp borçları ve muayyen ve müsbet gümrük rüsumu mes'eleleri münakaşa edilmiyecektir. merhumsunuz, Allah sana rahmet etsin, burada cenazen duruyor. Karşıma oturan kadm ıslak göz lerile yüzütne dikkatli dikkatli ba kıyor, sonra alkolun birdenbire kestiği bu zihin faaliyetinden hezeyanlara geçerek, başı bir omzuna doğru kaymış, mırıldanıyordu: Nedir bu, efendim, kimdir bu karşımızda oturan? Nedir bu hal? Kendisine ilk defa arzusuz baktığım bu kadırt, bana iğrenç görünü • yordu. Sakin bakışlanmı yüzünden ayırtmyarak ona gene içimden cevap verdim: «Ah, bilsen, bu gece senin için ne düşündüğümü bilsen...» ve daima yüzüne bakarak, bundan on beş sene evvel, annemin muallim olduğu mektepte, bu kadının genç kız çocuğu halini bir kere daha hatırlı yordum. Cidden güzeldi. Bir vapur gezintisinde benkn yan cebimden mendilimi aşırmıştı. Belki şimdi de güzel. Fakat, artık, bana öyle gel naiyor. Hatta ismini ağzına alacak diye korkudan titriyorum. Amerika cihan iktisat konferansına iştirak edecek Cumhuriyet A bone • şeraiti • Senelik Altı aylık Üç aylık Bir aylık Turkiye için 1400 Kr. 750 400 150 Hariç ıçın 2700 Kr. 1450 800 Yoktur Erzurum'u seller bastı, 8 kişi feoğuldu Erzurum 2 Palandöğen da?ın» yağan şiddetli yağmurlardan hâsıl olan seller şehre hücum etti. Şehirde köprüler yıkıldı ve sekiz kişi boğuldu. DOLMABAHÇE KOK'u Beyoğlu Gaz Şirketi, kışhk tedarik lerini simdiden yapmağa müsterBermi davet eder. CVMHURlYETİn edebî tefrikast: 20 Bir Tereddüdün Romanı Peyami Saf a musikisile, bakışlarınm hayret verecek kadar zengin ve değişik ifade sile, tavrile sabaha kadar herkesi oyalasm! Fakat dostum bana doğru yalnız gözlerini kaldırdı ve bir bakışta anladı ki ben bu gece onlardan çok uzağım. Elile beni savan bir hare ket yaptı: Git, git, haydi, git! dedL Yanyana iki masanm etrafını çeviren öteki arkadaşlara gittim. El çırpıyorlardı. Fakat halime dikkat edince bakıştılar. Ben izah ettim: Bu gece sizden değilim. Hiç içmedim. Yemek yedim Viski! dediler. tmkân yok. Buna rağmen garson viski getir mişti ve yanıma yaklaşan kadm bunu bana zorla içirmek için kadehi ağzıma yaklaştırıyordu. Kendisine karşı duyduğum nefretin viskiden geldiğini zannettirmeğe çalışarak bir tiksinme hareketi yaptım. «Ne o? diyordu kadm, senin bu akşam bir hoşluğun var, haydi bakayım, çek şunu.» Ben üç dört yudum alırken içhnden ona cevap veriyordum: «Sen bu akşam düşündüklerimi ve senin için aklımdan geçenleri bilsen o viski kadehini ağzıma değil, tepemden aşağı boşaltırdm.» Biraz evvel bu kadınla oturan dos tum da masamıza yaklaştı, iki elile omuzlarımdan tuttu, benî sarstı: Arkada...s dedi, zatı âliniz tıkamağa içimde idarei örfiye ilân et zmda. Kımıldamıyorum. Kulaklarun çmlıyor. «O vakit bana öyle gelir ki meğe çalışıyordum. Ey deli heye canlarım, gecenin bu saatinde, şuu yer yüzünde yapayalnızım, meçhul rumun üstünde gezmeniz yasak. Yor şeyler, belirsiz tehlikelerle çevrili, ganlarınızdan başınızi çıkarayım de müthiş surette yalnız.» Şimdi böyle meyiniz. Her türlü coşkunluklar pay bu. Gecenin sükutundan umulmıya • cak sesler icat ediyorum. Uzaklarda dos! Gözlerimi dışanya çevirdim. Karanlık bir sokağın köşesinde şofö bir haykınş benim istnimi çağırıyor gibi. rü uyuyan bir otomobil. İleride başı önüne düşük ve kolları sarkık bir a 3 ' dam gölgesi. Ansızm çıkan ve yer Muharririni tanıdıktan sonr*t'Muden bir gazete kâğıdını kaldırarak allâ bu kitabı günlerce okuyamadı; bana doğru savuran bir rüzgâr. Yağ bir kaç sahif esini kınştırdıktan sonra mur damlalan. Bir duvann dibinde geelinden bırakıyordu. Satırlara göz rinerek ağır ağır yerinden kalkan ve gezdirdikçe, kitapla kendisi arasına' bir sokağın içine doğru hızlı koşan giren yeni mes'elenin uyandırdığı habir köpek. Uzaklarda bir havlama. yaller, okuduğunu anlamasına hep Lâmbalarda ve tabelâlarda sallantı. mânî oldu: Şimdi bu eserin kahra Dar sokaklardan çıkarak, ufkî bir su. manları araAında kendisini de görü . rette yol kesen ekşi kokular. yor ve beyaz esvaplı bir genç kız Tepebaşı. Otelime girdim ve odada, hayaleti kitabm bütün vak'alarıaa soyunsnadan evvel, uzun müddet ha karışıyordu. Raif'in evi. Muharrir. Göz kamaştırıcı ve tahammül derecereketsiz durdum. «Evleniniz çocu • sini aşan parlak ışıklar arasında ğum, benim yaşımda yalnız yaşa müphem bakışlardan birbirine geçen mamn ne olduğunu bilmezsiniz.» Mabadi var, Gözlerim yatağın soğuk beya

Bu sayıdan diğer sayfalar: