8 Agustos 1932 HAFTANIN AK1SLER1: Dünya Güzeline daîr Geçen hafta, biz, mizah sahifemizin başmakalesini yazarken, meğer telgraf telleri de Keriman Hanımm güzellik fermanmı yazıyormuş! lşte, yedi gündenberi, güzel ecemiz, matbuatın ilk sahifesinde tahtını kuruyor! İftihar ile söyliyelim ki, talihimiz dar kafesinden kurtulmuş bir kuş gibi, her gün yeni ve aydmlık bir ufkun ışıklarım kanatlarmda taşıyarak uçuyor. Bu talih dönümünün başlangıcı, 19 mayıs 1335 te Samstm'a atılan kurtarıcı adımdır!.. O tarihten beri, Türk milleti, irfanına, vicdamna, hürriyetine, istiklâline vurulan zincirlerin her gün bir halkası^ nı kıra kıra tam bir saadete, tam bir muvaffakiyete, tam bir kurtuluşa kavuştu! 1 Keriman Hanımm muvaffakiyeti yalnız bir Türk kızının uzvî güzelliğine serpilen alkışlardan ibaret değildir. Keriman Halis Hanım, kendi şahsında bütün bir memleket kadınlığını topluyor. Onu beğenenler, onu takdir edenler, onu yirmi sekiz milletin kızına faik görenler, Türk kadınlığını beğeniyorlar, Türk kadınlığını takdir ediyorlar, Tyrk kızlarını dünya kızlarına faik görüyorlar demektir! Bu faikiyeti, yalnız et ve kemik faikiyetinden ibaret te sanmaymız.. Güzellere verilen numara nın üç kısma ayrıldığına da dikkat etmek lâzım: Bas, vücut, evza ve etvar! Türk güzeli, yirmi sekiz rakibini iste bu üç sahaHa mağlup etti: Yüzünün güzelliği ile, vücudünün güzelliği ile, hareketlerinin ve tavırlannın güzelliği ile!.. Baş ve vücut güzelliği, haydi diyelim ki hilkatin bir lutfudur.. Fakat evza ve etvar faikiyeti, ancak İistün terbiye, üstün ahlâk, üstün zekâ ile elde edilebilir! thtiyar kürre, âsîrlarca evvel tanidığı Türk'ü, yeniden tanımağa başlıyor! Gelen tafsilâttan anlıyoruz ki, müzakerelere, Güzellerin giyiniş ve yaşayış tarzları mevzu olmuş.. Alman Güzelinin, Türk güzeline mağlubiyet sebeplerinden birî: Elbisesinin, bir genç kız için hoş görülmîyecek kadar açık oluşu, diğeri de Berlin'de ailesinden ayn yaşayışıdır! Demek ki Keriman Halis Hanımla beraber, Türk kumaslan ve Türk terzileri de rakiplerini mağlup ettiler! Ve demek ki, tam bir aile kîzı olan Keriman H., anaları ve atalan gibi, manevî güzelliklerde de dünya birinciliğini tuttu! Yusaf Ziya •ııınııntınıııııııııııııııııı ııııııınınııııııııiMiıınıııııınıııınııııııınıııınıııııııııııııınıııııııııııııııtıiH Köroğlu gazetesi sahibi Bürhan Cahit Bey Dünya Güzelini beğenmiyor! PORTRELER: İbnül Emin Kemal Bey Esmer, kuru bir yuz. Döğüşken bir horoz gagasî gibi, asabî bir burun. Simsiyah saçlarla simsiyah kaslar altmdan ve simsiyah bıyıklar üstünden bakan iki zeki göz ve ince, uzun bir vücut... Şimdi, bu zatın sırtına, dört fanilâ, üç yelek, iki caket ve bir palto giydiriniz ve boynuna bir şal sarıp ayaklarma bir çift lâstik geçiriniz, karşınıza, ancak agustos sıcağında rasgelebileceğiniz, üstadi muhterem İbnül Emin Mahmut Kemal Beyefendi hazretleri çıkar! ibnül Emin Mahmut Kemal Beyefendi, soğuğu hiç sevmez. Fakat sıcak sohbetine doyum olmıyan üstad, soğukluktan büsbütün nefret eder! Con Ahmet Beyin hareketi daime makinesine inanmıyanlara, bir kere muşarunileyhi dinlemelerini tavsiye ederim. Filhakika, üstadın ne zaman söze basladıklannı, kendilerini yakından tanıyanlar bile asla hatırlıyamıyorlar. Zira, sustuklan smv diye kadar görülmemiştir! Mahmut Kemal Beyefendi hazretleri, henüz evli olmamakla beraber konaklarmda sıkı bir harem hayatı hüküm sürer. Ustadın kıskanç bir âşık iti nasile kilit altında sakladıkları sevgili, bütün ge celerini ve gündüzlerini harimi visalinde geçirdikleri kıymettar kitaplardır! Kıymettar kitaplar!.. Bunu ancak tahmin ile söylüyorum. Zira, onlann hikâyesini, peri masalî gibi, «herkes bilir. Fakat yüzlerini hiç kimse göre<: mez! Ustadın sohbeti gayet lezzetlidir demiftim. Cidden öyledir. Mahmut Kemal Beyin dili tıpkı arıya benzer: Balı pek tatlı ve iğnesi pek acı!.. Mahmut Kemal Beyefendinin Mercanyokusu'ndaki konaklan da bir hatırat hazinesidir. Orada nasıl zengin bir rüya gençliği yasadıklarinı kendi ağızlanndan dinlerken hepimiz mestoluruz. Asari atikadan bir çok antika ve eli kalem tutar her vatandaşın yazısından birer levha ile süslü o küçük odada, bir vakitler ne saz âlemleri olurmuş, ne zîyafetler verilirmiç, ne sohbetler edilirmiş! Geçenlerde, ziyaretlerinde bulunan bir gazeteci, üstâdm el çırpıp vekilharcı ca^ırdıklannı yazmıstı. Mahmut Kem«\1 Beyefendi, bunu okuyunca ha zm hazin gülerek: îlâhi çocuk, dediler, Harç nereÜe ki vekfli o t sun!.. Dedfan ya, onun dili bir aridir! Akbaba Köroğla Ben, bu kızda beğenilecek bir güzellik görmiyorum.. Dünya Görmemekte haklısın (Köroğlu)!.. AU Beyle Veli Bey, yaka bir tarafta, paça bir tarafta, aağdan sola yalpaltya yalpalıya yuruyor AU Bey mmldantyor: Aman birader, bereket versin, kanlarımtz geceyi nerede geçirdiğimvâ bil • miyorlar... Veli Bey azun bir aarhoş kah kahan atıyor: tfciğim, aen biüyor mtuon?* "'Y'ahey! Dünya Güzeli keriman Hanım için ikram Bahçivan ba MeşbeJî Cafer ne diyor? MahaMe halkı, asmalı kahvenin iyle güzeldir kd, yüzlerine nazar i . serin golgeli yesil çardağı altına top dende günneşe bakmış gimin gözler lanmıslar, herkesin elinde bir Cumgamm&şır.. Mü'cize görmüş gimin huriyet gazetesi, merakla, heyecanla "diller tutulur.. tlle îyran güzellerinin Glizellik Kraliçesi Keriman Hanıma gaslârı birer yay, kirpikleri birer oktur.. tylesine yay, iylesine ob ki, dair yazıları okuyup resimleri seyFirdevsî'nin Şehname'sindeki cen • rediyorlar, konuşuyorlardı.. Bir aralık torik Necmi, kösede nar. gâverlerde bilem esi, emsali bulun maz! gilesini tokurdatan Meşhedi'ye sordu: Demek, tran güzelleri bütün gü Moruk be.. öyle sabah kahval zellerden daha güzeldir, öyle mi? fasmı yapmış ispinoz gibi ne düşünüp BelL. Frenksuz güzelinden, duruyorsun?.. Haydi öt bakalım Nemçe güzelinden, Ammelikan gübiraz.. zelinden, Moskof güzelinden daha *irin, daha dilber, daha yahşidir. Ne söyliyem gardâşım?.. îyran güzeli garsısında hiç bir gü Söylenecek şey malum.. Sizin tran güzellerini metet.. Bizim dünya zel muaffah olamaz.. tlle Türk güzeli güzeli hakkındaki fikrini söyle.. Bak, Keriman Hanım müstesna!.. herkes seni dinlemek istiyor... Meshedi'nin yaptığı bu (Terdit) san'ati bütün dinliyenleri memnun Torik Necmi'nin bir göz işareti üzerine, kahve halkı Meshedi'nin et etmişti.. Onu hep birden alkışladı rafını sardılar... Bu alâka, onu mem lar.. Meshedi, hayatmda ilk defa doğru söylüyordu! nun etti ve söze basladı: tlle tyran'm gızlârı, iyle güzel, ÇeUrge Yüzme müsabakamıza hazırhk! ft... Efendim.. Çocak im • renmif.. Şa ağaçtan bir şeftali koparabilir miyim?. Hay hay «fendim.. Ut*d*ği . niz kadar kopartnız.. Ne ehemmiyeti var.. Teşekkâr etterim.» ıııııııiHnıwıınııntıiHiııınıııııiJiııııııııııınııııııııııııınnııııııııııınııınni!immıınıııiınıııııımıınııı«ı Estağfttrtdlah.. Bir jey de ğil.. Tanen bey httrttş! Gü nün en kârlı san'ati! Mökâfat Kocaetğtm.. Bak, geçen seneki elbiaem.. Ne idareli kadtnım değil mi?.. Aferin kartctğttn.. Davet Salamon, Mi şoriun . hanyi kapuuu Affedernn yun için çaltp aorda: MişonaçL. Bevi yemekte çayir • Pek feci bir tren kazası Oturmuşlar, iki saattir, tren, vapur, otomobil kazalarından bahsediyorlardı. Raif Bey, çapkın bir kahkaha ile bahse kanştı: Âlemde benim başıma öyle feci bir tren kazası geldi ki.. Hatırladıkça tüylerim ürperir.. Hep bir ağızdan sordular: Aman, nasıl kaza?.. Anlat kuzum.. Anlatayım: Harbi umumî içinde idi.. Kütahya'dan geliyordum.. Karsımda bir baba kız vardı.. Erkek, elli yaşında kır bıyıklı, ağır başlı bir zat.. Kız, yirmi yasında, fidan gibi ince, şeytan bakışlı birtaze... Yol uzun.. önce selâm.. Sonra bir kaç söz.. Daha sonra samimiyet.. ve nihayet, küçük hanımla uzaktan uzağa bakışıp süzüşmeler... Raif Bey, derm bir göğüs geçirmekle susunca, arkadaşlan yalvardılar: Kesme Altah askına! Göz süzme, kaş kaldırma, dudak ısırma derken iş ilerledi.. Bir aralık tren karanlık bir tünele dalmıştı.. Kompartımanda göz gözü görmüyordu.. İşte müthiş kaza bu esnada oldu... Nasıî?.. Nasıl olacak.. Kızı öpeyivn derken yanlışhkla babasını öp miyeyim mi?!.. Yok.. öyle Rora öır aferin Ue olmaz.. Ya ne İM • tersin? Bu mukte titliğime mukâfat olarak bana bir kat yeni elbise yapmahstn! miçtin?.. Buyan için mi, yaran için mi? Bizim kerime, Cumhuriyetin yüzme müsaba kasma girecekmiş.. Mayo almak için on lira istedi, verdim. Şimdi de lâstik ayakkabı almak için üç lira istiyor.. Desene, yüzme idmanlarma senden baslaaı... Mişon, mem nuniyetle svrıttı: Dfin için çayirmiştim iki yoxum!.* Yolcu Ayol, bu apartman seninmis.. Artık dilenmekten utanmıyor musun?.. Dilenci Neden utanayım beyefendi?.. Insanı apartman sahibi eden bir an'attan utamlır mi hiç?. ; Esbabı muhaffefe Cin Mehmet, yanmda uşaklık ettiği Reşat Beyin siyah elbiselerini, rugan iskarpinini, melon şapkasmı çalmıştı. Mahkemede reis sordu: Bu hırsızlığı niçin yaptın bakayım? Şey efendim.. Şey.. Huzuru âlinize çıkmak için münasip elbisem yoktu da!~ Kış hatıraları Nasılsm Suzan'cığım?.. İyiyim canım.. Sen ne âlemdesin?.. Vallahi bildiğin gibi.. N,asıl, geçen kış Şişli'de iyi vakit geçirdin mi?.. Oldukça.. Hayli güzel ha • tıralar topladım.. Ne gibi? Yüzük gibi, kupe gibi, bilezik gibi şeyler!.. Benim gönlüm bir toptur! Gönlüm bir top, atıyor biri birine eller, Beyaz, esmer, sarısın, zaytf, sisman güzeUerl Bu küçük top uçarak hep avuçtan avuca, Dolaştr İstanbul'u bir açtan b'bür uca! Şimdi oyuncak olur (Erenköy) lü bir ktza, Şimdi düşer (vefa) lı bir çapkın vefasıza! (Bestktaş) ın elinden kapar şimdi (Salacak) Sonra onun elinden (Beylerbeyi) alacak! Erkek Bir sandal gezintisi yapalım mı?.. % j r Afacanlar... Bütün mahalle çocuklarî, çop iskelesinden denize girmişlerdi. Yalnız küçük Cemil sahilde dolasıyordu. Arkadaşlan seslendiler: Cemil. haydi soyun da atla.. Sular çok sıcak! Olmaz.. Annem danlıyor.. Ânnen nereden bilecek be... Nasıl?.. Akşam, yüzümü, gözümü yıkadığı zaman suyun kirlenmedjgini görünce anlarL Tebrik İki arkadas yolda karfiUftilar: Vay AIı cıgım... Vay VeU'ciğim... Bir hayırh haber aldhn,. A#> h var mı acaba? Ne gibi?~ EvleniyormufsuD.. TebrUc' ederim.. YoW birader, yok.. Hiç b o | öyle halteder miyim?.. Ya.. Demek ash yok hiu Geçer bir (Bebek) liden bir (Ada) güzeline, Sonra, bir (Fındıklı) lı hndıkçımn eline! Gönlüm bir top, atıyor biri birine eller, Beyaz, esmer, sarısın, zayıf, şisman güzelleri Çundik Sizin hanıma tayyare yapb?.. Ne yapacak, piyangosu yüz bin lira çıkınca ne sevincin'den Kız Kıyılarda dolaşmaK, çok açılsaamak şartüe, hay hayl.. ,. derhal havaJanjp uçuverdii \