24 Ağustos 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

24 Ağustos 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Agustos t Fttirtyct SOFYA İNTIBALARI: Ş O N TBLG BAFLAQ Almanya'da fevkalâde heyecan 5 Nazrnin idamı karan kıyameti kopardı Halk Adliye binasına hücum etti, Hitler'in cebrî hareketinden korkuluyor Betrthen 23 (A.A.) Hususî mahkeme komünist amele Pietrzuch'm katlinden maznun bulunan beş sahsı ölüm eezasma mahkum etmiştir. Diğer maznunlar da bir çok seneler hidematı sakkaya mahkum olmuşlardn. Adliyeye hücum Berlin 23 (A.A.) Beuthen fev kalâde mahkemesinin 5 Nari'yi idema mahkum etmesi, mezkur mahaldeki bir çok Nazi'lerin infialine bais olmuştur. Karar malum olur olmaz yüzlerce kisi, adliye dairesi etrafında toplanmıs ve Nazi'ler, mahkumlan kurtarmak için hücumla daireyi zapta tesebbüs etmiş lerdir. Şehrin sokoklarînda alayiar dolaşmis, bir çok yahudi mağazalan ile mahallî sosyaüst gnzete idarehanesi taşlanmıs, camlar kınlmışhr. Polis, büyük bir siddetle müsademe etmiş, müteaddit defalar niimayişçiler üzerine ates açmıştır. îhtiyat tedbirleri fieuthen (Yukan Silezya) 23 (A. A > Polis ^ün 5 müfrit müliyetperver hakkında verilmis olan idam karan dolayısile vukua geien kargaşalıklann tekerrürüne mâni olmak için himaye tedbirleri almışttr. Adliye dairesi etrafında, bu daireyi hncumla zapt ve mahkumlan tahlis için Naziier tarafından bir teşebbüs vukuunda buna mâni olmak için, bir kordon vücude geturilmiftir. «Karaev» de heyecan Berlin 23 (A.A.) Beuthen'de verilen idam kararlan, Hitler'in umumî karargâhı olan Münih'teki «Karaev» de büvük bir heyecan uyandırmıstır. HitJer kıtaatimn erkâm harbiye reisi viWV>aşı Roehm, bu mes'ele hakkında M. Von Papen ile görüsmek üzere hem m BerHnJe gitmiştir. r Nari jnehafilmde bu idam hükSmleri. icra edildiği takdirde Hitler kıtaatimn reislerinin sözünü dinliyerek bir takım ifratkârane hareketlere girişmelerinden endişe edilmektedir. Hitler'in telgrafı Berlin 23 (A.A.) Bütün mat buat. Beuthen mahkemesinin karan hak. kında bir takım mütalealar serdetmektedir. Nazi'lerin mürevvici efkân olan «Der Angriff», Goebbels'in imzası altında şöyle yazıyor: Bu, insanı isyana sevkeden bir harekettir. Milliyetperver Almanya'nın suratına indirilmiş bir yumruktur. 500,000 Hitler'ci: «Hüküm icra edilmemeli... Almanya tehlikededir.» Diyor. Bir gazete, Hitler'in mahkum edilmiş olan 5 Nazi'ye teveccüh ve alâkası hakkında teminatta bulunmak üzere bir telşrraf göndermis olduğunu yazıyor. Mumaileyh, bu telgrafında şöyle demiştir: «Sizin tahlisiniz, bir şeref raes'eIesi halini almıstır. Şimdiden sonra vazifemiz, böyle bir karara müsaade et • mis olan hükumete karşı mücadele etmektir.» Fon Papen mahkumlart affedecek mi? Berlin 23 (A.A.) BeutKen mahkemesinin 5 Nazi hakkındaki karan, matbuatta ve Ahnan efkâri umumiyesin* de büyük bir heyecan oyandırmışhr. Herkes mahkumlann af mı edilecek • leri, yoksa idam mı olunacaklan sualini sormaktadır. Şimdiki kanunlara nazaran bu mes'elede bir karar ittihazına salâhiyettar olan yegâne zat, Almanya'nın Prusya komiseri M. Von Papen idi. Mumaileyh, bu bapta bir karar ittihaz etmeden evvel mahkeme karan • nın metnini ve af komisyonunun rapo • runu bekliyecektir. Bu rapor ise ancak hafta nihayetine doğru gelebilir. ! ~.ı Yüksek mektepler boşahyor! Dün, bir gazetede çıkan makalesinin başhğında, Cevat Ni zami Bey: «İlimden kaçıyor mıyız?» diye soruyor ve korkunç bir rakkam üzerinde bizi düşünmeğe çağrıyor: 1928 1929 ders senesinde yüksek tahsil gören talebenin sayısı 2077 iken, «rtesi sene 1649 a düşmüş. Yüksek tahsil gören talebe, senede yüzde yirmi bir nisbetinde azalıyor demek. Bu rakkamların falına baka, rak, yakın bir istikbafi görmeğe çalışacak olursak tüylerimiz ürperecektir. Çünkü bu yüzde yirmi bir nisbetinde azalma devam edecek olursa, dört veya nihayet beş sene sonra yüksek mekteplerimizde ve Darülfünunda bir tek talebe bulamıyacağız. Hakikatte bu azalma yüzde yirmi birden de fazladır; her sene orta mektep lerden ve Iiselerden çıkan tale • benin çoğaldığı düşünülecek olursa, bu artma ile o azalma arasındaki makus tenasüp yüzde yirmi biri geçer. Bir düşününüz: Beş sene sonra bütün yüksek mekteplerimiz bomboş kahyor ve kapıtarma «kira • lık» levhaları asıhyor. Geçende de yazdığım gibi, Mimar Sinan'ın abidelerini han odaları şeklinde kiraya veren bizlerden bunu da bekleriz ve hatta geç kahşımıza hayret ederiz. Yüksek mekteplerimizi tehdit eden büyük derdin liselerimize, orta ve ilk mektep • lerimize de sirayetinden kork maz mısınız? Hayır! Bedbinliğimizi ancak uyandırıcı bir his olarak saklıyaIım, ve o bizi harekete getirinciye kadar, en dehşetli ihtimaller üzerine keskin bakışlarımızı uzat maktan korkmıyahm: Evet, yüksek mekteplerimiz boşahyor ve itimden kaçıyoruz. Nîçin? Bu mezvuda göstere bileceğiniz ne kadar sebep varsa hepsi doğrudur: Genç nesillere maddeyi, amelî hayatı, adaleyi ve bedenî oyunları, cinsî ihtirasların hürriyetini, parayı, tuvaleti ve eğlenceyi sevdirmek için ne yapmak lâzımsa yaptık. Bilgi ve ihtisas yerine, cür'et ve şarlatanlık zaferini ilân etti. Avrupa'da tahsilden gelen talebe işsizlikten sürünürken, hatta Muhittin Sebati gibi ölürken, bir sürü tufeylî ordusunu kanımızla besledik. Dipîoma, eski hazine tahvilleri gibi soluk ve gülünç bir kâğıt parçası kıymetine düştü, «ya sabur!» levhası gibi çerçeve içinde du • vara asılan alelâde bir süs oldu. Küçük bir tavsiye kartı, Avrupanın en büyük Darülfünunlanndan alınan şehadetnameyi eziyor. Bunlar hep malum şeyter değil mi? Çok yazıldı ve ben hiç bir şey ilâve etmiyorum. Şüphesiz; çünkü cehalet te, kuduz gibi, sebebi pek malum bir illettir ve teşhisi konduktan sonra müna kaşadan evvel harekete geçmek lâzımdır. Bu işte sebep aramak, ekseriya, tembelliğimizi veya menfaatîerimizi devam ettirerek vakit ka • çok seyahat ettiğim için biliyorum ki her memleket ve her iklim,, her içtimaî muhit, insana yeni bir şahsiyet veriyor. Bilmem siz bunu nasıl izah edersiniz? Benim hüviyetim, giydiğim elbise, şapka, bulunduğum yer, etrafımdaki eşya, ko nuştuğum adam, düşündüğüm şey, yaptığım tavrı hareketle beraber değişir. tnanınız buna. Yeni bir eldiven giydiğim gün, benliğimin kü çük bir parçasıda bir değişiklik ol duğunu hissederim; ben İtalya'da başka, burada başka bir insamm; kocamla konuşurken ve sizin karşınızda başka başkayım. Hani sizin bir resminizin ötekine benzemediğini söylemiştim, benimki de öyle. O kadar ki ben yok oluyorum. Kendimi bulduğumu zannettiğim zamanlar nefretten boğuluyorum. Siz demin Tokatlıyan'dan çıkmayı teklif edince sevindim. Ayni yerde uzun müddet kalamıyorum. Hatta biraz sonra buradan çıkıp başka yere git Bulgarları nasıl buldum? Umumiyet itibarile çalıskan bir milBulgar çok muktesittir. Kendi elbiselettir. Yüzde sekseni köylü olan Bul sini raendilinden çorabına kadar kendisi gar'lar yokluk içinde bir varlık gösterimal ediyor. Kadmlar içinde ipekli çomektedirler. Toprağa muhabbetleri varrap giyenler çok azdır. Mektepli kızlar dır. Alman'Iar gibi kadınlan çok velutise ipekli çorap giymesine mektep idaretur. 1879 da Bulgaristan'ın nüfusu leri izin vermiyor. 2,449,766 iken 1911 de 4,337,513 olVücut itibarile kadını erkeği bilhassa rnuştur. Okumaga çok meraklıdır. Şe • köylerde gürbüzdür. Şehirlerde ilk mek hirîisi, köylüsü, ahçısı, hizmetçisi, çift tep çocukiannı çok çelimsiz, hatta renkçisi, rençperi hepsi okur yazar. Umumî siz pördüm. Çehre güzelliği itibarile düz istatiklerine nazaran esnana dahil olanpün huhıtu veçhiye sahipleri azdır. ların yüzde on dokuzu okuyup yazma Yüzleri umumiyetle enerjiktir. Bakısbilmiyor. Fakat yalnız Balgar ortodoksIan insana biraz inatçı olduklannı anlaları içinde okuma ve yazma bümiyenlerin tır. adedi yüzde dokuza inmistir. Bu îtibarMusikiye çok merakhdırlar. Dördü, la İsveç'e yaklasmaktadırlar. Bulçar'lar küçük emlâk sahibi insanlardır. En ba bef i bir araya gelince mutlak çahp oynarbayiğitinin malik olduğu arazi 30 hek • 1ar. Şarabi severler, düskün değildir ler. Sarap kadar bozayı da pek seviyortarı geçmez. lar! Hatta vazın temmıu sıcağında barDobrice taraflannda büyük emlâk sadak, bardak boza içîyorlar! hibi olanlar vardır. Fakat simdi orası Ağaca ve bilhassa çiçeğe çok merakRomen'lere geçmistir. 1908 kadastro hdırlar. hesaplarına nazaran 4,625,000 hektar Ihtiyarlar umumiyetle güzel türkçe koarazi 9,876,000 kısma bölünmüş ve nusuyor. Gençler bir kelime bilmiyor933,000 hisseye ayrılmıştır. Bu hesaba lar. Deliorman taraflannda ise Bulgar'göre her mülk 1011 parca araziden ibalar de Hirkçe konuşuyor. rettir. Bulgar'lar biraz fazla politikaya düsTopra?ı henüz daha iptidaî vasıtalarkündürler. Sobranya'da 12 partileri var. la işliyorlar. Sun'i gübre kullanmıyoriar. Politika maalesef memurlann başlıca Yeni ziraat makineleri yok gibi. asrî mefgalesi olmus. Hatta darülfünun ta sapanlara nadiren tesadüf ettim. Sofya lebesi bile parklarda politika münakasası civannda on kadar köy gezdim. Köylü yapıyor. Filhakika bazı münevverler bafakirdir. Yalnız okuma yazma bildikleri na memleket umumî bir felâkete uğraiçin havır cemiyetlerinin küçük risaleleri dığı zaman bu mahtelif kanaatler derhai sayesinde daha sthhî yasamasını öğrenbirlefir. Vatan tehlikeye düsünce hususî misler. Kümesleri, ahırlan temizdir. Geüıtiraslar susar, dediler. Bilmem bu dene kendi istatistiklen'ne göre 1926 da rece partizanlık doğru mudur? Benim Bolgarîstan'da 9.139,000 u tavuk olmak siyasetle alâkam yoktur ama her kafadan üzere 10,117,000 k>"mes havvanah varbir seı çıkmasını bir memleketin selâ mıs. Köylü senede 60 ilâ 100 yumurta alabiliyor. Halbuki Avrupa'da bh* ta meti için pek hayırlı görmedim. Kanaatlerimin doğruluğunda ısrar etvuk «enede 160 ilâ 200 yumurta yumurtmiyorum, yalnız şu son 25 sene içinde lar. Maamafih yumurta ihracah BulgaBulgaristan'ı bir çok defalar gördüm. ristan ticaretinde mühîm bir yer işgal eSofya'da on defa kadar misafir kaldım. diyor. 1911 de bu ihracat 14,600 ton tyi ve fena taraflannı gördüm ve nihaiken 1921 de 2686 tona düşmüs; fakat yet Bulgar'Iann inkisafa müsteit bir mil1930 da yeniden yükselerek 19,214 tolet olduklanna kani oldum. nu bulmuştur. Marsilya'ya, Napoli'ye ve SELİM SIRR1 Pire'ye yumurta gönderiyorlar. GÜHÜN AKSLER Aman biraz pahahlık! Dün, yorgun adımlarla Tünel'e doğru giderken, bir mağazanın camekânı içindeki ayna, tepeden tırnağa, bana kendimi gösterdi: Hayret!. Kızgm bir ağustos güneşile aydınlanan bu adam ben mi idim?. Sakın yanlış anlamayınız: Tanımakta tereddüt etti • ğim şey, boynuma alevden bir ilmik geçiren sıcağın boğduğu morarmış yüz değildi. Beni hayrette bırakan üstümde taşıdığım eşyalardır! Yaz güneşinin, bütün kusurlan aydınlatan mübalâğalı ışığı altında, üç sene evvel yirmi liraya aldığım şu güzel şapka ne kadar solmuştu. Geçen yaz, yedi liraya aldığım şu nefis boyunbağı ne kadar yıpranmıştı. Evvelki yıl, yüz liraya diktirdiğim şu zarif elbise ne kadar eskimişti. Geçen bahar, on sekiz liraya yaptırdı • ğım şu narin iskarpinler ne kadar biçimsizleşmişti... Gözlerim, üzgün bir sıyrıhsla, üzerimden camekâna kaydı: Şapkalar üçer yüz kuruşa.. Hazır esvaptar bin beşer yüz kuruşa... Boyunbağları kırkar kuruşa.. İskarpinler dörder yüz kuruşa! Şaşılacak şey.. Hayat ne kadar ucuzlamış! Bir müddet, aynadaki hayalimle camekândaki eşyaları muka yese ettim.. Bir müddet, zihnirade gizli hesaplar yaptım.. Bir müddet düşündüm.. Nafile.. tşime gelmedi! Bu seneki meyva bolluğuna dikkat ediyor musunuz?. Cad deler, baştan başa sergi.. Koskaca bir kavun yüz para^a.. Bir okka şeftali beş kuruşa! Şaşılacak şey.. Hayat ne kadar ucuzlamış! Düsünüyorum: Evvelki sene, her akşam okkası iki yüz kuruşa aldığım muzun pafasile, simdi, on tane kavun, on tane karpuz, beş okka üzüm, beş okka armut, beş okka şeftali alabilirim.. Fakat manav dükkânımn önüne gelince, gene zihnimde karısık bir cem, tarh ameîiyesi başlıyor: Toplıyorum, çıkarıyorum, alıyorum, veriyorum, nafile... Yürü yorum! Hayır... Senelerdenberi dört gözle yolunu beklediğimiz bu hayat ucuzluğu, meğer hiç te Me dine fıkarasım Karun'a çeviren bir saadet değilmiş.. Mahrumi yetimiz, ucuzluk nisbetinde artıyor.. Maazalfah, günün birinde etin okkası on paraya, şekerin okkası beş paraya, ekmeğin okkası bir paı*aya inerse, galiba hepimiz açhkla ünsiyet etmiş Hint'li fakirlere dönecegiz! Aman îktisat Müdürü, şu hayatı biraz pahalılaştır! YUSUF Z1YA 4 îhracat komisyonları Tesekkül ediyor Ankara 23 (Telefonla) Kon tenjan kararnamesi mucibince gümrük kapıiannda ihracat esyasile takas edilecek ithalât mevadı için mev> zuu bahis olan ihracatı tesbit ko misyonlarımn teşkiline emir verilmiştir. jOrta mektep Kadroları tesbit edildi Ankara 23 (Telefonla) • Lis« ve orta mektepler 15 eylulde açdacakbr. Maarii Vekâleti orta mektep kadrolanru tamamen tesbit etmiş gibidir. Eylul iptidasında mekteplere tebliğ olunacaktır. Ankara 23 (Telefonla) Gümrük kumusyonculannın tutacaklan defter nümunesi gümrüklere gönderilmiştir. Hiriclistan'da yeni Vekillerin Seyahati Bir cereyan Pençap Efganistan'la birleşmek istiyor Bombay 23 (A.A.) Mmlümahlar, salâhiyetin federal merkeze değil, fakat vilâyetlere terkedilmesi, hususunu Londra kabinesinden hararetle talep etmekte berdevamdırlar. Bu »uretle atiyen Pençap eyaletinin Hindistan'dan ayrılmasını ve Efganistan gibi yakın Müslüman dev. letlerle birleşmesini kolajrlaştırmağı ümit ediyorlar. * Bu hal, hemen kâffesi Pençap'ta mütemerkiz milyonlarca azası bu lunan Sikh cemaatinin endişelerini izah eylemektedir. Sikhs'lerin Hindistan'm fesKin 'den sonra Yunanistan'a avdetten istinkâf ve Pençap'ta ikameti tercih eden Iskenderi Kebir'in YunanMı askerlermin âhf adından oldukları malumdur. Pençap'm Ingiliz'ler tarafından işgalmden bir asır mukaddem Müslüman'lara hükmeden Sikhs'lerle Müslüman'lann arasındaki şiddeth gerginlik devam etmektedir. Şiddetli bir ihtilâf zuhur ettiği takdirde Hindu'lar, Sikhs'ierin muavenetine koşacak, fakat Efgan'lı lar da kendi dindaşlarma yardım e Gandhi'nin Möridesi mahkum oldu SOmrOk muamele defterleri isveçte kibrit sirketi krar teşki! ediliyor Şükrü Kaya B. Trabzon'dan Rize'ye geçti Rize 23 (A.A.) Dahiliye Ve kili Şükrü Kaya Bey bugün Trab zon'dan otomobille Rize'ye geldi ve halkm coskun tezahüratlarile kar şılandı. Trabzon Valisi de Vekil Beye refakat etmektedir. Vekil Bey Trabzon'dan sonra yol üzerindeki Sürmene ve Of kazalarmı da zi yaret etmiçtir. Ve sahil boyundaki bütiin köyler tarafından samimî tezahüratla karşılanmıştır. Izmir 22 (A.A.) Hariciye Ve kili Tevfik Rüstü Beyefendi, bugün öğleden sonra Karsıyaka'daki ikametgâhlannda hususî bir çok ziyaret kabul etmişlerdir. Akşam üstü Cumhuriyet Halk Fırkasına gelerek bir müddet Vilâyet idare heyetile hasbıhalde bu lunmuşlardır. Vekil Beyefendi, çarşamba günü Ege vapurile Istanbul'a gideceklerdir. deceklerdir. Böyle bir vaziyet hâdis olacak olursa Ingiltere sulh ve sükunu muhafaza için siddetle müdahale edecektir Simli 23 (A.A.) Gandi'nin ateçli bir taraftarı olan Ingiliz Mis Sloda, Bombay mıntakasına girmesinin memnu bulunduğuna dair olan emre muhalefet ettiğinden dblayı bir sene hapse mahkum olmustur. Prens Edgard de Bourbon sahtekfir mı imlş? Paris 23 (A.A.) Matin gaze tesinin Cenevre'deki muhabiri mahsusundan aldığı bir habere nazaran geçenlerde Paris'te metresi tarafından yldürüîen Prens Edgard de Bourboı» ismindeki sahsın hakikî Prensin nam ve unvanmı gasbetmis bir serseri ve bir çok memleketlerde büyük mikyasta dolandrıcılıklarda bulunmus bir sahıs olduğu bildîril • mektedir. Hariciye Vekilinin ziyaretleri Paris 23 (A.A.) Gorguloff'un müdafaa vekil i Meter Gerand mahkumun aklî vaziyetinin vahamet kesbetmiş olmasına ve emrazı ak • liye mütehassıslarından iki dokto nın mektuplarına istinat ederek davanın tekrar rüyeti için Adliye Nesaretine bir istida vermiştir. zanmak için bir vesileden baska bir şey değildir. PEYAM1 SAFA mek daha iyi olacak. Bir koltukta yanm saat oturduğum vaki değildir. Belki dünyamı değiştirmek için intihar etmek istiyorum. Tahlil edinaz bunu. Nedir bu? Söyleyiniz bana. Hiç bir mes'ele üstünde bir çeyrek saatten fazla düşünemem. Onun için bende hiç tahlil kabiliyeti yok tur. Siz yapın bunu. Evet, bir hafta evvel, yatağıma girdim. Rovelveri şakağıma dayadım ve tetiğe parmağımı götürdüm. Kat'î karar vermiştim. Fakat yapamadım. ölümden korktuğum için değil. Halbuki ölümden çok ta korkanm. Fakat bu korkudan kurtulmak için de insan kendini öldürebilir, değil mi? Ah, ne kadar alçağım, ne kadar alçak! İşte karşmızda soyunuyorum. Çıplakları giydirmek... Fakat bütüninsanlar, bütün gayretlerine rağmen çıplaktırlaf, değil mi ? «Senin de o bahriye üniforman kalmamış» diyor Erzilya. Kimin elbisesi var? Çıplaklan giydirtneü.!.. Doğru söylediniz. Bu Gorguloff'un yeniden muhakemesi isteniyor Stokholm 23 (A.A.) Isveç kibrit sirketinin yeniden teskili için şirket idare tneclisi azası ile alacaklı bankalar mümessilleri arasında mütekaddim bir itilâf hâsıl olmuş ve bu itilâf zikri geçen bütün alâkadarlar tarafından imza edilmiştir. Yalnız Amerika bankaları mümessilleri mes'eleyi tetkik için bir mühlet istemislerdir. Şirketin yeniden teşkili komitesi hisse senedi olarak mevcut olan sermayenin 360 milyon korondan 90 milyon korona indirilmesini teklif etmektedir Şirketin önümüzdeki seneler zarfındaki temettüleri, borçlarm Itfa•ına ve şirketin vaziyetini tahkim için yapılacak islere tahsis olunacaktır. Itilâfname, şirketin sınaî sahada esash surette yeniden tensiki ve büyük bir tasarruf programı tatbikini derpiş etmektedir. DOLMABAHÇE HAVAGAZİ ŞİRKETt Telefonları otomatiğe tahvilinden dolays numaralannın değiştiğini ve yeni numaralanrun 44642/1 olduğunu muhterem müşterilerine ilân eyler. kitap ezelî bir imkânsızlığı anlatı yor. Evvelâ i»mi bunu haykırıyor: Çıplakları giydirmek. Nasıl oynatabilirsmiz bunu? Bizde kadın artist yok, diyorlar. Ne dersiniz? Ah, ben oynasaydım... Fakat görünmek istemiyorum, mademki intihar ede medîm, hüviyetimi silmek istiyorum. Siz Pirandello'nun bir romanı var dır: Feu Mathias Pascal. Okudunuz mu onu? Hayır, sinemasını gördüm. Evet. Mosjoukin oynar galiba. Evet, galiba. Güzel filimdir. Fakat kitabını okuyunuz. Frasızcası var mı, bilmiyo rum. Ben de bilmiyorum. İşte Mathias Pascal hüviyeti silinmiş bir adamdır. Mümkün bu, mümkün, biliyor musunuz? Mümkün. tstan bul'da hiç kimse ile temas etmiyo rum, ama hiç kimse ile, hiç. YalnızIıktan çıldırmamak için sizi buldum. Cumhuriyet Abone • şeraiti • Senclik Alb aylık Üç aylık Bir ayhk Türkiye için 1400 Kr. 750 400 150 Hariç için 2700 Kr. 1450 800 Yoktur CUMHURİYET'in edebi t^frhası: 40 Bir Tereddüdün Romanı Peyami Safa Istikbale hükmetmeğe kalkmı • yalım. Yarın mademki doğmamıştır, yoktur. Hiçin üzerine bütün tahtnin lerimizin kıymeti de hiçtir. O vakit bir aile albümünün hep umumî tahminler haricinde kalan re simlerle dolu olduğunu anlattım. Bir şey söylemek için yüzüme baktı, sonra vaz geçerek başını ününe îğdi. Elindeki çatalın ucunu bir meze tab'ağındaki zeytine hafifçe sapla mıştı, fakat birdenbire kolu hareketsiz kaldı. Ne yapmak istediğini unutacak kadar kendinden uzaklaçmıştı. îöyle epeyce durdu; sonra, en çok omuzlarmda beliren mutat silkinişile dogrularak tekrar yüzüme baktı: Yapamadım, dedi, çekemedim tetiği. Y^pjrayonım, elimden gelmiyor, korkağım, müthiş korkak. Halbuki ne kat'î bir karar vermiştim. Beni hiç bir şey hayata bağlamıyordu, hâlâ da bağlamıyor. Kocam beni çekmiyor, halbuki onu sevmiyor değilnm; çocuk istemiyorum, halbuki çocukları severim; hiç bir yerde eğlenemiyorum, seyahatten de bıktım, çok dövüştüm ben, biliyor musunuz? Her şeye karşı alâkalarını kaybetmiş insanların pesikolojileri nedir? Söyleyiniz bana. Bu mevzua dair çok şey yazılmıştır değil mi? Işıkları çekilmiş, soluk bir dünya içinde yaşamak n« korkunç! Istanbul'a niçin geldiniz? Bunu size anlatmak için bütün hayatımı anlatmalıyım. Fakat size bir kelime ile söyliyeyim: Başka bir insan olmak için buraya geldim; Pek memnunum buna. Sizi ben hakikaten sevdim, inanır mısınız? Beni siz yaşatacaksınız. Benim için bir ideal olabilirsiniz. Ne kadar ihtiyacım var buna. Ah, tapınacak bir şey an yorum. Bulamazsam gene mtihara kalkabilirim. Yahut bu dünyanın meçhul bir noktasında kaybolurum. Kutuplara gitmeği bile çok düşün düm. Dünya bana dar geliyor. Ah bu sersem doktorlar!.. Siz binlerce zıt his içinde paramparça olursu nuz, içinizde binlerce hüviyet peyda olur, dilim dilim ayrıldığınızı hiss«dersiniz, biran içinde belirip kaybolan her duygunuz için büyük ciltler yazılabilir, her nefes ahşınızda binlerle muamma içinizde doğar ve kaybolur, halletmek için çırpınırsı nız, parçalanirsınız, fakat sersem doktor, bütün bu muammaları bir kelime ile halleder: tsterse. Nedir bu hastalık, diye sorarsınız, bilmez. (Mabadi var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: