22 Eylül 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

22 Eylül 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 fcylul SOIS TELGRAFLAQ Almanya'yı tatmin için yeni bir çare bulundu İngiltere silâhların tenzili ile maksadm husul bulacağı fikrindedir Londra 21 (A.A.) Almanya'nın rice bırakılmasından ibaret bulun askerî sahada müsavat talebi, tn duğunu beya etmiştir. giltere Haricîye Nezaretinin Versay Müşarünileyh beyanatma şu su * muahedesine ait olan hukukî tefsiri retle devam etmiştir} dolayısile bertaraf edilmiş olduğun«Versay muahedesine dahil değidan şkndi Londra Almanya'yı manen liz. Alman silâhlarmın tahdidi tamatatmin etmek için bir çare bulmak men bir Avrupa mes'elesidir. Cemames'elesi ile her zamandan fazla iş hiri Müttehide hükumeti daha şim tigal eylemektedir. diden bu bapta münakaşalara iştirak tngiltere, evvelce vaki beyanatı etmiyeceğini bildirmiştir.» mucibince, tahdidi teslihat mukave «Maamaf ih, silâhlan bırakma kon' lenamesi kadrosu dahilinde Berlin feransı mesaisine iştirakte devam ethükumetinin şikâyet etmekte olduğu mesi için Almanya nezdinde şiddetle statü farkını filen izale etmeği düşünısrarda bulunacağız. Zira bu kon mektedir. ferans şimdi büyiik terakkiler vadetîngiltere'nin, mütekabil bir itilâf ile mekte ve Almanya'nın, büyük mak bir müddet için ve meselâ 5 sene için sat ve hedef uğrunda, iştiraki mesai teslihatın tahdidine müteallik bir mu ve yardımım kabule âmade bulun kavelename tanzim olunmasını dü maktadır. şündüğünü söylenmektedh*. Bu müddet hitamında, ahval ve şerait nazari itibara ahntnak suretile, yeni tahdidat icrası zımnında mu Cersevre 21 (A.A.) «Mations» kavelenamenin yeniden tetkiki bu mukaveleamenin ahkâmı cümlesiden gazetesi,M. Henderson'un bir ma kalesini neşretmiştir. olacaktır. Tahdidi teslihat konferansı reisi Bu ihtiyatkârane usulün hali habu yazısında Almanya'nın silâhlanma zırda mevcut olan müsavatsızhğı merhale merhale tenkis etmek gibi hakkmda müsavat esasının kabulü hususundaki talebine cevap olmak ü bir netice vereceği söylenmekte ve fakat Almanya tahdidi teslihat kon zere bu mes'elede doğrudan doğruya aiakası olan devletlerin tahdidi tesferansı mesaisine iştirak etmedikçe bu usulün tatbikı cnümkün olamıya lihata dair ahkâmın kabulü Alman cağı ilâve edilmektedir. Aksi takdir ya'dan istendiği sırada Nersaillos'da giriştikleri taahhüde riayet göster de, bir kaç senedenberi Cenevre'de melerini teklif ve telkin etmiştir. sarfedilegelmekte olan mesainin a M. Henderson'un bugün topla kamete uğramasından mütevellit mes'uliyet Almanya'ya raci olacaktır. nacak konferans divanı üzerinde bir tazyik ve tesir yapmak maksadile Amerika ne düşünüyor? yazdığı zannedilen bu makaleyi Ce ~ Vaşington 21 (A.A.) Reisicumnevre'de bulunan murahhas heyetlehur M. Hoover, Alman teslihatı mes'rin bir çoğunu hayrete düşürmüştür. elesine dair olarak Paris'ten matbuaTahdidi teslihat büront toplanıyor ta gelen telgrafları mevzuu bahsederCenevre 21 (A.A.) Tahdidi tesken Cemahiri Müttehide hükumeti lihat konferansı biirosu Sir Eric nin vaziyetinin sarih olduğunu ve kendisîni alâkadar eden yegâne mea' Drummond'da hazır bulunduğu halde elenin biitiin dünya silâhlarımn ted umumî bir içtima aktetmiştir. Gazi Hz. nin Riyasetlerinde Kurultay heyeti iki içtima vaotı CamKanyef ' SAN'AT VE EDEBİYAT Kuruİtayın eşiğinde PEYAMl SAFA Türk Dfli Kurultayı dört gün sonra toplanıyor. Açık söyliyelim ki, bir çoklannuzın beyninde bu iş, çaprasık ve dolaşık bir mes'ele, kaskatı ve karanlık bir külçe halinde şişiyor: Ne olacağmı bilenlerimiz pek az. Kimimiz, Hint • Avrupa dillerinin türkçeden gelnıe olduklannm ortaya çıkarılmasmı bekli yoruz; kimimiz, Türk dilinden bütün yanasma ve sırnaşık, yat sözlerin çıkarılıp atılacağını umuyoruz ve kimimiz de, bugünkü türkçedeki eksik sözlerin yerini, islâmlıktan evvelki Çin Türkistan'ı dilinden, yahut On Birind Asır daki türkçede meselâ Kudatku Bilik dilinden veya daha sonraki asırlarda Baber türkçesinden alacağimız keîimelerle, Azerbaycan, Kıpçak, Krrım, Kazan ilâh.. dil ve lehçelerile dolduracağımızı düşünüyoruz. Meselâ, öz bir Türk diîi yaratma işinde çok çalısan Hırisb'yan Türk'ler gibi, «tebedî» yerine «mengü», «fikir» yerine «sakinç», «takdim et mek» yerine «ötünmek» ilâh... demek gibi. Gene açık söyliyelim ki bugüne ka • dar Türk edebiyatçılan ve Türk mü nevverleri, yalnız osmanlıcanın dil bünyesmi tanıdıklan ve yalnız bunun tari hini bildikleri için, öz türkçe mes'ele lerini yadırgıyorlar ve kendileri için karuık ve karanlık bir davaya sokul • msktan çekiniyorlar. Türk dili Kurul tayının bazılanmıza bu çeşit bir korku verdiğini görüyoruz. BUmemezlik ve yerlesmis kalıplara alıskınlık yüzünden, Türk dilinde büyük bir değişikUk yapmak îcin hazırlanan o büyük toplanhya, bîraz saşkmhkla bakanlar var. Onlan bugünlük yermiyelim ve kendilerini bu ise ısmdırmağa çalışahm. Seyahat mektupları Tabiat bir mekteptir, derler. M. Henderson'un Mühim bir makaSesi [Birind sahifeden mabaitl dedi dört yüzü geçmiştir. Kendilerine iki gündenberi lâzım gelen «aza kart» lan gönderiliyor. Aza kaydı muamelesi ancak 23 eylul akşamma kadar devam edecektir. Alâkadarların bunu nazari itibare alarak daha geç kalmamalarını rica ederim. Aksi takdirde kendilerine ait kartIarın gönderilmesine imkân kalmaz. Azadan başka bir de dinleyici davetliler vardır ki şunlarJır: Vilâyet ve Beledîve azaları, ma arif erkânı, C. H. Fırkası, Halkevi müessese direktörîeri, Ticaret Odası. Bunlara ait davetiyeler de bugün gönderilecektir. Elçiliklerden ve konsolosluklardan shndiye kadar müracaat etmis olanlara daveriye leri gönderilTniştir. Diğer müracaat edeceklere d"e peyderpey gönderi lecektir. Gerek yerli, gerek ecnebi matbuat erkânmdan celseleri din lemek üzere geleceklere verilecek davetiyeleri için Matbuat Cemiyeti Reisi Hakkı Tank Beyle görüştüm. Kendisinden alacağım listelere göre davetiyeleri matbuat cemiyeti re isliği vasıtasile göndereceğim.» Hoparlörler konuyor Dil Kurultayı müzakeratınm halk tarafmdan da işitilmesini temin maksadile şehrin muhtelif noktalanna sekiz hoparlör konmakta idi, bunlara ilâveten Taksim bahçesinde, Sarıyer iskelesinde, Beykoz parkmda, Büyiikdere piyasa caddesine de birer hoparlör konmaktadır. Kurultayda samiin sıfatile hazır bulun mak üzere Belediye memurlarmdan elli kişinm ismi tesbit edilmiştir. Aza sıfatile hazır bultmacak olanlar da tesbit olunmaktadır. T. D. T. C. Kâtibi Unvjnilîglnden: 28 eylulde toplanacak olan kurultayda aza olmak arzusile müracaat eden zevatm isimlerinin neşrine de vam ediyoruz: Ali Rıza Bey müiekait mîralay, Tahsin Bey müze müdürü, Aziz Bey îstanbu! müzeleri müdürü, Mahmut Faik Bey muallim. Güzide Hikmet H. muallim, Celâl Ferdi Bey erkek lisesi müdürü, Dr. Fazıl Şerafettin Bey müderris muavinlerinden, Mahir Bey muallim, Mihran Mihri Bey muallim, ömer Rıza Bey muharrir, Harun Reşit Bey maarif müfettislerinden, N. Tevf ik Bey muallfm, Ali Galip Bey, Bekir Bey muallim, Faruk Bey mütekait miralay, M. îzzet Bey muallim, Feyhaman Bey ressam, M. Nurettin Bey baytar, A. Hamit Bey tarih profesörü. Y. Behçet Bey, Meliha H. muallim, Mehmet Servet Bey mual Iim, Eşref Bey askerî mütekait, Hamit Nafiz Bey muallim, A. Malik Bey muallim, Bedri Eey maarif müfettişlerinden, Salih Zeki Bey Maarif Müsteşarı, A. Yılmaz Bey muallim, Sabri Can Bey, Reyhane Melek H., Dr. Ahmet Şükrü Bey. Yeni azalar soni'nda zaten Arap ve Acem keliaıeBu söz doğru ise, seyyahları dün; lerin n boyunduruğu altında bulunan yanın en bilgili adamı saymalıyız. Türk dili üzerine bir de Fransız harsı Gözlerini, her gece, dünya dalgalan yığılmağa başladı.» mektebinin meçhul bir yatakhaMuharrir, Türkiye'de Ziya Gök Alp, Mehmet Emin ve arkadaşlan tarafmdan nesinde kapayıp her sabah meçmuvaffakiyetle başarüan tasfiye harehul bir dershanesinde açan sey ketini de öğerek anlathktan sonra: yah için, hayatı kitaptan bğren « Şimdi, diyor, onların başladıklan meğe ne ihtiyaç var? bu iş', bugün halkın ihtiyaçlarına göre Paul Morand'ın (NevYork) « itin?. ile devam ettirmeli, üerletmelidir. kadar Amerika'yı hangi coğrafya <r Yeni Türkiye'de yeni bir yazı âlimi bize tanıtabilir?. Talihli bir diii yaratmak için, Anadolu'da halk dilinde, halk lehçelerinde kullanan söz kumarbazm önünde yığılı sedef ve fade usullerini tetkik ve tesbit et f işler gibi yüksek binaları, sar melidir. Fakat bu da kâfi değildir. Büfedilmiş milyonlann sıfırları gibi tün söz hazıneleri toplanıp neşrolun sayısız pencereleri, o içsiz dış duktan sonra öz Türk dilinin değe dünyasını bana tanıtan, bir prorini hilen zevk sahibi yazıcılar, pek çok güzel kelimeler, tabirler, pek çok kuvfesörün yüksek notlan değil, bir vetl", bediî ifade usulleıri bulurlar. Ede seyyahm hatıralandır! biyat vasıtasile bu kelimeler, bu ifade Ahmet Haşim'in (Bize Göre) tarzlan umumun diline kanşır, yazı disini okuyunuz. Sonsuz bir baharın linde de yer bulur.> yeşillikleri içinde yatan Napoli Profesör eski Türk lehçelerinden de îstîfade olunacağını anlattıktan sonra, t»nıdısuuz bir diyar olur. Paris, bütür bu büyük dil isirsin başında «kensanki içinde yaşadığınız bir sedine mahsus azim kudreti ve enerji» hirdir. En kirli etler içinde bile sahibi olan Büyük Gazi'yi beklediğini Paris kadınını öğrenirsiniz. Da yazıyor. nıhî bir mücevher gibi parhyan Daha evvel «ülkesini, yüksek istik rülfünun şehri Paris'i görürsü lâlini korumasım bilen Türk milleti, dilini dc yabancıların boyunduruğundan nüz. San'atkâr Paris'Ie dost olurkurtarmalıdır» diyen Gazi Mustafa Kesunuz.. Bu kitap, bir âlimin mu • mal, bu işin de başuıa geçmis bulunuyor. tantan eseri değil, bir edibin seYeni Türkiye'nin yeni dilini yaratma yahat yazılarıdır.. işinde bütün eli kalem tutanlar hazır Fakat ne gariptir ki, bir kaç bulunmalıdırlar. Eski türkçede veya Anadolu türkçesinde yazı diline çtk zamandır bir sabah gazetesinde mnmıy, sevimli, cazibeli, ahenkli söz çıkan bazı seyahat mektupları, leri aramak, bulmak ve halkın ruhuna beni, tabiat denen büyük üstadın ısuıdırmak için bir tek vasıta var: KaDava pek büyüktür. Eski Roma'Iılarartık tedris kudretini kaybetmif lem. Fakat, «söz» denilen esrarlı maddan, Arap'lardan tutunuz da, On AIbir bunak haline geldiğine inandenin içindeki mana âlemini keşfctmetraeı Asırdan bugüne kadar hemen büsini bilen, seçmesini bilen, benzi uçuk dırdı. Zira, bu yarı edebî kale tün milletler, Fransız'lar, Alman'lar, ve sararmıs, günes görmediği için sol • min yazdığı notlar, her gün ufuk Rus'lar, Macar'Iar ilâh... dillerini yamuş kelimelere hayat vermesini bilen değiştiren bir yolcunun değil, bancılarm boyunduruğundan kurtar • san'atkâr bir kalem. mak için asnIarca u&ra*mı»lard«\ Brespenceresini bile değiştirmiyen bir Bu işte en çok Türk san'atkân ve lav Dariilfünunu müderrislerinden C. şehirlinîn hatıralandır. Türk «dibi rol almağa çağırdıyor. Ku Brokehmann tarafmdan, Sadri Mak • Bu yazılardan, kariler ne istirultayın eşiğinde onlara derim ki, bu, sudi Beyin «Türk dili için» bizde çıkan fade ettiler bilmem. Ben. sofrada hemen biricik mükemmel eserine yazılan Türk edebiyatımn en büyük günü olacaktır; çünkü bu, edebiyatımızın öz Türk boğazına marul kaçan bir ada başlangıçtan bazı parçalan tekrar oku olmağa başlıyacağı sründür. mak, bize pek çok şeyîer öçretecektir. mın hikâyesinden, bıyıklı bir PEYAMl SAFA Muharrir, Alman milletinin bir kaç madamın muhterem muharrire defa Fransız harsı tesiri altında kaldı ilânı aşk edişinden başka bir şey ğını anlahyor ve diyor ki: «Yabancı bir harsın tesirine maruz olmanın millî seref ve haysiyete mugay"r bir hal, bir düşkünlük olduğu his serlildiği gün, Alman milleti içinde uzak b^/iik dedelerden, atalardan miras kalan dilin temizliğini, saflığını, halis almarca olmasını yeniden temin etmek isteP'i ve dflesH doğdu. «Gerek On Yedinci Asrın dil ce miyetleri, gerekse bugünkü Almanya'daki lisan cemiyeti, mukaddes bir gaye saydıklan Alman dilinin saflığı, temizliğrt icin çahşma yolunda belki de lü zumundan fazla ileri gitmişlerdir. Bu cetniyetlerin Alman halkma yaptıklan gayet büyük hizmetleri ve erdikleri müsbet neticeleri kimse inkâr ede m«*z.> Muharrir yeni bir kelime aramak hususundaki tenbeUiği tenkit ettikten sonra diyor ki: «Türkler'de de dil inkişafı tarihi Alman dilinin inkişafı tarihine benzer bir şekilde oldu. Türk'ler Orta Asya'da yaşarfıklan zaman Şark'taki Çin, Garpteki Iran medeniyetlerinin tesirine maruz kaldılar. «Vaktâ ki Türk'ler garbe doğru muhaceretlerinden sonra tnedenî sa halarda yerleştileT, eski bir medeniyet içine girdiler, o zaman iş başka şekil aHı. Arab'ın ilim ve fenninin cazibesine, Acem'in fasahatine ve belâgatine Türk'ler dayanamadılar. Selçuk, Timur, Osmanlı hanedanı devirlerinde saray mehafilinde pek çabuk Türk âlimleri, Türk edip ve şairleri, Arap ve Acem üstatlarile muvaffakiyetli bir yarışa başla dılar. On dokuzuncu asırda Şark'ta Garp medeniyetinin tesiri gSrülmeğe başladı. Bilhassa Türk'lerde Fransız harsım kabule barİ7 bir temayül görüldü. Bunun Bir an için Vildan'ı tamamile uıratarak içime yeni doğan, fakat mahi yetini bilmediğim büyük bir isteğin verdiği hızla hemen yerimden fırla mak, dışanya, havaya ve ışığa doğru koşmak istedîm ve düşünmeden ayağa kalktım. Fakat, gözlerim yorgan albnda kabaran vücudün uyku ara sındaki eziyetli kıvranışlanna gidince, kendi hudutlanmm dışarısmda kalan bütün mes'elelerin korkunç da vetini hissettim ve yatan kadına uzun uzun baktım: Uykusunda bile ne a~ zaplar geçiriyor! İntizamlı nefes alamıyor, hava kümeleri boğazına, genzine takılarak ince hırıltılar çıkarıyor, başı yastığm üstünde çırpınıyor ve bazen bütün vücudünde sarsınhlar peyda oluyordu. Bir iki defa sayıkladı. Gariptir ki hiç bir sözünü iyice anlamadığım halde bu belirsîz kelioıelerin toplan* tısında makul bir izahı olmıyan, fakat pek derin manalar seziyordum. Bu bana ölümün, gizli dünyalarm, meçhulün dili gibi geliyordu: Sözle »<Oıs uııuıııiiiniüllUlüHıimilllllllllllUlllllllllllillHüiınınııını Gandi'nin Açlık grevi İngiltere'yi çok mmkül bir vaziyete soktu Rangoon 21 (A.A.) Dün açlık gravine başlamış olan Gandi'ye karşı tesanütlerini göstermek üzere bütün Hint'li mağazaları yarım gün kapalı kalacaktır. Bombay 21 (A.A.) Gandi'nin kefalete rapten serbest bırakılmak teklifini reddettikten sonra açlık grevine başlamağa ve hapisanede kal mağa karar vermesi hükumeti, büyük bir müşkül karşısında bırak mıştır. Filvaki, hükumet, Gandi'yi arzusu hilâfma serbest bırakmak isteme mekte ve bu suretle tagaddi etmekten imtina eyliyen mensupları, ha pisanede muhafaza etmekten me neyliyen hapisaneler nizamatını ihlâl etmek zarureti karşısında kal maktadır. Şündiki halde hükumet, cefa gören sınıflar mes'elesinde bir hal sureti bulmak için kendisini görmeğe gelen heyetleri kabul etmesi için Gandi'ye her türlü teshilâtı göstermek suretile mumaileyhin bulunduğu hapisane nizamatınm şiddetini tadil etraeğe karar vermiştir. Diğer taraftan hükumet, silâhsız itaatsizlik hareketinin tekrar baş» lamamasma tfa fevkalâde dikkat et Borçlar mes'elesi Fransız mehafili halle ı dilmiş addediyor Paris 21 (A.A.) Havas Ajansından: Malî mehafil, kuponlar mes'elesini Türkiye'nin lehinde olarak kat'î bir surette halledilmiş telâkki etmektedir. * *• Borçlar mes'elesinin lehhnize tadilâtı muhtevi bir itilâfname esası hazırlanmak suretile neticelenecek bir safhaya girdiğini dün yazmıştık. Müzakeratı idare eden Saracoğlu Şükrü Beyîn bugünlerde ve ağlebi ihtimal bugün An kara'dan hareket ederek lstanbul tarikile Paris'e geçmesi beklenmektedir. Şükrü Beyin Paris'e muvasalatından sonra dayinler vekillerile son noktai nazar teatisi yapılacak ve hazırlanan mukavelename im zalanacaktn*. mektedir. Ortodoks Hindu'lar, diğer tara • fm mutalebatı karşısında ittihaz etmiş oldukları muhterizane hatti hareketi terketmemektedirler. Bombay'da borsa, memnuniyetsizlik alâmeti olmak üzere kapanmış ve işler hemen hemen tamamen tatil edilmiştir. italya ile malî mözakerat Ankara 21 Roma'da İtalya ile cereyan etmekte olan malî müzakerat iyi bir safhada ilrlemektedir. îtalyan'lar bazı mes'eleler hakkmda hükumetimizden malumat istemiş lerdir. On beş güne kadar müzakere son safhaya girecektir. öğrenemedim^JHla, bir de (pardon kelimesinin vazifesi) ne dair * [Birind sahifeden mdbait] fakatinde Bern sefirimiz Cemal Hüs bir mektup okudum. Fakat bunu nü ve Sıvas meb'usu Necmettin Sa iki ay evvel bir kere de ben yaz dık Beyler olduğu halde Cemiyeti dığım için, istifadem sadece bir Akvamm 26 eylul tarihii içiimaında âşina görmenin verdiği tatlı ilk defa olarak Türkiye'yi tems'î ettebessümden ibaret kaldı! mek üzere ekspresle Cenevre'ye haAncak, merak ediyorum: ^u reket etmiştir. zat, acaba bir kere osun Comedie Tevfik Rüştü Bey, Sirkeci istas yonunda Meclis Reisimiz Kâzım Pş., Français'e uğramadı mı? San'at ile Reisicumhur Hz. namına kâtibi hayatmı görmedi mi? Bize ders umumileri Hikmet, seryaver Celâl. olacak bir seye rasgelmedi mi? Ruşen Eşref, tstanbul Valisi MuhitDoğru, güzel, yeni şeyler sövliyen tin, Bükreş sefirimiz Hamdullah bir adama tesadüf etmedi mi? Suphi BeylerleFransız, İngiliz, A merika, Mısır, Bulgar, îran, îsveç, Yoksa, Avrupa'dan memlekeRomanya, ttalyan sefirleri ve sefatimize yeni fikir, taze san'at, başret erkânından mürekkep kalabalık ka zevk ithali de mi kontenantbir kütle tarafmdan tesyi edilmiştir. mana tâbi?... 1 Tevfik Rüştü B. gitti Beynelmilel mesai bürosunun tebligleri YUSUF. ZtYA İsmet Paşa köprüsü [Birind sahifeden mabaifi yetlerini dolaşacak, Fırat üzerindek İsmetpaşa köprüsünün küşat resmin de hazır bulunacaktır. Bu köprü 108 metre uzunluğunda, 30 metre yük sekliğinde, tek kemerli ve betondandır. Büyüklükçe dünyanın sekizincisidir. Başvekil Paşa bu perşembe su tetkikatı için Ankara Valisile beraber Elma dağına gidecektir. Türkiye Ctımhuriyetinin Cemiyeti Akvam ve beynelmilel mesai bürosu faoliyetine aza sıfatile iştirakini büyük tnemnuniyetle karşıladığım bil diren beymelmilel mesai bürosu faaliyetini Türkiye'de de tamtmak üzere tÜTkçe tebliğler neşretmeğe baş lamış ve ilk iki neşriyab göndermiştir, Yeni Jandarma Kumandanımız İstanbul Jan darma Kuman danlığma tayin olunan Binba şı Ziya Bey dün bölük kuman danlarile temas etmiş ve kendi lerile vazifeleri hakkında gö rüşmüştür. Ziya Bey uzun müddet muhtelif vilâyet mer kezlerinin jandar 3mba?t Ziya Bey ma teşkilâtmda bulunmus, ve hüsnii hizmetâ görülmüştür. kapalı ağzın içinde yuvarlandığı için bir türlü anlaşılmıyan kesik «özler. Fakat bir kelimeyi iyice f arkeder gibi oluyorum: <Cins». Bunu çok tekrar ediyor. Cins kedilerin ölütnü mes'elesi mi? Bana mı öyle geliyor? Ne muamma! Şimdi bu ruhun içinde kim bilir ne hâdiseler oluyor ve ben ne kadar uzaktayım! Şu yatan kadının Vildan olduğuna, benimle iki saat evvel makul bir tarzda konuştuğuna, az çok anlaştığımıza inanamıyorum. Zaten benim için hüviyeti meçhul olan ve ancak beşerî taraflarile uyuştuğumu» bu kadın, şimdi, önümde bir sir külçesi halinde uzanıyor. Odada aydmlıklar bir kaç derece daha arttı. Sokakta hayat gittikçe aziyordu. Tratnvay çanları her günkü didişmenin başladığını ilân ediyor lar. Horozlar susuyor ve insan sesleri yükseliyor. Bu hakikat âlemi içinde Vildan'm muammah yatışi daha korkunç. Artık gitmeliyim. (Mabadl var) Hilâliahmer istanbul merkezinden Müteveffa Nesim Taranto Efendinin ruhunu taziz maksadile mahdumu Leon Taranto Ef. tarafmdan merke zimize yüz lira teberru buvurulmuştur. Mumaileyhin her vesile ile Hilâliah merimize vaki olan çok kıymettar ve asilâne teberrulanna teşekkürü bir vazife biliriz. musiki arasmda, ikisinden de yanmşar manalar alarak teşekkül eden ayrı bir ifade; rüzgârlara karışarak ruhun uzaklıklarmdan gelen mırtltılann, henüz taazzuv halinde bulu nan belirsiz duyguların ifadesi. Daha iyi duymak için üstüne iğildim. Ellerinden bir tanesi hâlâ yü zünde idi ve boş kalan yanağı yastığa gömülmüştü. Ağzından kahkahaya benzer bir ses çıktı. O anda, bütün insanların uykuda muvakkat bir de liliğe uğradıklarını düşündüm. Eğer cmnet, şuurumuzun murakabesinden kurtulan ilcalarımızın taşkınlığı de mekse, uyku hali buna pek müsaittir. Rüyalarımız, bir delinin uyanık şuurundaki abuksabuk hayallerin tecel lisinden baska nedir? Hepimiz günün bir kısmmda, yani uyurken deliriyoruz ve belki de aklın çemberinden, stkmtısmdan kurtulan ruhumuz böylelikle dinleniyor. Biz rüyalarımızda çıldırıyoruz, deliler uyamkken rüya görüyorlar. İşte bir kahkaha daha. Sonra hafif bir çığlık. Arkasmdan, Bir Tereddüdün Romanı Peyami Safa Bir anda bana öyle geldi ki, sokağa çıkarsam yeni bir dünya göreceğim, havada mevcudatın içinden fışkıran yeni usareler koklıyacağım ve beş hissimm o zamana kadar tatmadığı yeni ihsaslar duyacağım. Belki de bana karşımda vatan kadının zâfından gelen yeni bir kuvvetle hemen ayağa kalktrm, yamna gittim, başmın altındaki yastığı sarsarak onu uyandırdım: Kalk, Vildan, seni yatağına yatırayım. Gözlerini açıp ta beni görür görmez gene avuçlarını yüzüne kapa dı. Hâlâ yüzünü bana göstermek istemiyordu. Hızla doğruldu. tskarpinlerini giymesine yardım ettim; kolıma girmemi reddederek p4aina koştu ve çabucak yatağına girdi, başını duvar tarafma döndü. Avuçlannı gene yüzüne kapamıştı. O uyuyıncıya kadar beklemeğe karar verdim. Ayak ucunda bir sandalyeye oturdum ve elimdeki kitaba göz gezdirmekle oyalandım. Fakat o sinirli sıçrayışlarından anlıyordum ki uyuyamıyordu. Uykusu arasında ellerinin gevşiyeceğini ve yüzünün bana döneceğini düşünerek başını duvar tarafmdan ayırmadığı için en rahat vaziyeti bulamadığına hük • mettim ve ışığı söndürdüm. Birden bire her şey simsiyah kesildi, her şey kayboldu, kısa bir zaman sonra camın biçimi, karyola, yorgan ve Vildan'm vücudünün kabartması, b,afjf ve kuru mavilikler içinde be CUMHVRtYETin edebî tefrîkastt 68 lirdi. Gergin bir sükutun üstüne, uya nan bir hayatın gürültüleri birer taş gibi düşüyor ve sanki bu sesler, karanhği, geceyi kırıyordu: Gün, bu seslere binerek geliyor. Dişarıda, sabah ışıkları arttıkça, apartımanlann arka ve kel tarafları araemdaki boşluklar kabarmağa, mesafeler şişmeğe başladı. Binalar kimıldadılar ve büyüdüler. Geceden arta kalan ve bir tül gibi eşyanm üstüne gerilen karanlığın dokuması gevşemeğe, seyrekleşmeğe ve yer yer çatlayıp dağılmağa başlamıştı. Sabahın aydmlığına öyle susamıştım ki, her an biraz daha artan ışıkların içime buzlu su gibi dolduğunu ve hararetimi söndürerek bana tatlı bir serinlik verdiğini duyuyor dum. Bu ışıklar vücudümü de dirilti yor, sanki bütün mesamelerimden girerek damarlarımm içine geçiyor, kanımı aydınlatıyor ve uzviyetimin i cindeki tehlikeli karanlığı dağıtıyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: