2 Kasım 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

2 Kasım 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Teşrmisanl 1932' 'Cumhuriyet ~^m^^ SOIN ^ ^ ^ ^ ~^^^r ^^m^r ^ ^ ^ ^ "^B, Bana kalırsa Raşit Rıza keyeti Raşit Riza heyeti • Japonya karar verdi Lyton raporunu kabul etmiyecek, icap ederse Cemiyeti Akvamdan çekilecek Tokio 1 (A.A.) Rengo Ajansı bildiriyors Lytton kotnUyonu Tokyo'ya geldiği vakit Japon tktitat Cemiyeti tarafından tertip edilen bir ziyafette kocnisyona Mançuri mes'elesi mfinasebetile Japon iktisadî vaziyeti uzun uzadıya anlatıldığı halde Lytton raporund'a bunun hiç bir tesiri gorülmediğinden meıkur ce. tniyet umumî bir içtima aktederek Mançuri mes'elesi ve iktisadî tedabir hakkında kat'î bîr karar neşretmiştir. Cemiyet reîsi Baron Go bu karar münasebetile şu beyanatta bulunmuştur: « Her tarafta soylendigi »ibi Lytton raporu için «Bilgi noktası» kelime ile her ş«y ifade edilmif oluyor. Bu rapordan ne netice hftsıt olacagı henüz belli ohnamakla beraber millettmizin biiyük azmile yaptığı hareketin aonuna kadar ik. mal edilmesi zaruridir. Binaenaleyh iktisat âlemi Japonya'nın Cenevre'den çekilmesi ondan hâsıl olacak bilumum neticeleri gözüne almış vaziyettedir. Onun îçin rapor muhteviyatının her hangi bîr kısmından hayrete lüzum yoktur. Bizler millî siyasete uytnak şartile her sekil ve vaziyette çalışaeağız. tktisat cemiyeti bütün Japon âleminin bir mümesaili olmak sıf&tile bu kararı neşretmisth\> 19 lartn içtimat Cenevre 1 (.A.) Gayriresmî mükâlemelere nazaran Lytton raporile iştigal edecek olan Milletler Ce. miyeti konseyi 20 teşrini »anide içtimaa davet edilecektir. 19 lar komitesinin 22 teşrinisanide toplanabileceği söylenmcktedir. Büyük meclis, kânunuevvel bidayetinde toplanabilecektir. Bağdad'a gidiyormuş. San'atkâr dostuma boyle bir seyahatin temin ede ceğî fayda ne olursa olsun, onu ve arkadaşlarını Türkiye'den ayıran büyük ve hain mesafeye teessürle bakmaktan kendimi alamıyorum. Şımarık çocuğumuz Darülbedayi'in yanında, Rıza heyetine daima Raşit bir üvey îngiliz'lere göre son 10 senelik tarihimiz... Siyasî ve içtimaî bütün ıslahatın membaı Gazi Mustafa Kemal'dir Taymis gazetesinin Türkiye muhabiri «Kemalizmin on senesi» serlevhası altında bir makale yazdığmı telgraflar haber vermişti. Kemalizmin on senelik tarihini tngiliz noktai nazarından tesrih ve izah eden btı makaleyi naklediyoruz: «Bundan on sene evvel Gazi Mustafa Kemal Anadolu'da Türk ordusunun Başkumandanhğını deruhde etmif, Yunan kuvvetlerini, kahir bir hezunete uğratmışh. Bu vaziyet karşısında müt tefik büyük devletler şasırmışlar idi. Müttefikler kendi aralannda bir hayli çekistikten sonra muzaffer Türk'Ierle evvelâ Mudanya'da, sonra Lozan'da yeni bir sulh muahedesi yapmağa teşebbüs ederlerken Türk Başkumandanı devlet adamı olmus ve ıslahata giris misti. Bu ısl=>hat Türkiye'yi içtimaî ve siyasî cephelerden tamamile değistir miştir. 1922 senesi 1 tesrinisanisinde dünyevî salâhiyet ve kuvvet Osmanlı ha • nedanmdan Büyük Millet Medisine devredilmiş ve merkezi hükumet kat'î surette Ankara'ya naklolunmustur. Bu suretle tstanbul'dan idare olunan Osmanlı imparatorluğu Selçuk'lar ve tlk Osmanlı sultanları zamanmda oldugu gibi merkezi Anadolu'da olmak üzere halis bir Türk devleti sekline avdet et mistir. Bir sene sonra 1923 senesi 29 teşrinievvelinde Mustafa Kemal ilk Reisi cumhur olmak üzere Türk Cumhuriyeü ilân edilmîsb'r. Bundan bir kaç ay sonra, Osmanlı hanedanına bırakılan yegâne unvan, halife unvanı dahi ilga edilmis ve bu hanedamn bütün azalan Turki • ye'den ihraç olunmustur. Bu suretle yeni Cumhuriyet devlet içindeki îrtical unsurdan kurtulduktan sonra bütün dikkat ve himmetini Türkiye'yi asrilestirmege tevcih etmistir. Din ve dünya isleri ayırılmıs. ser'î mahkemeler, tekkeler kaldınimıs. medreseler kapatıl mıştır. tçinde dine yer verilmiyen b&sbütün yeni b>r tedris usulü vazolunmustur. tsviçre, Alraanya ve ttalya kanun • larmdan esaslar ahnarak adlî kanunlar yapılmıstır. Umumî hizmetierin bir çoğu, memleket b'caretinin kısmı azamı mhisar altına almmıshr. Velhasıl devle tin bütün mekanizması koyu bir mflliyetperverlik ruhu ile yeni bir şekle konulmustur. Kudretli bir hava kuvvetine olan ihtiyaç dahi ihmal edilmemiştir. Tayyareler satın ahnmis ve ecnebi muallimler istihdam olunmustur. Türk hava kuvvetleri bugün kücük <se de mükemmel teçhiz edilmis ve yüksek talim görmüştür. Taymis'te çıkan makale ÜNÜN AKSLERi Cumhuriyet bayramını nasıl karşılamahyız? 29 teşrinievvel cumartesi günu, biz, Cumhuriyetin onuncu yıldönümünü kutlularken, 28 teşrinievvel cuma günü de ttalya, faşizmin onuncu yıldönümünü kutlu> luyormuş! Biz, cumartesi günü ne yaptık' Vali Bey, Vilâyette resmî tebrikleri kabul etti. Beyazıt'ta, askerler ve mektepliler bir geçiş yaptılar. Vali konağında ve Hal* kevinde birer balo verildi. Mat» buat Cemiyeti, azasına bir ziyafet çekti. Millî Talebe Birliği, Darülfünun konferans salonun da toplanıp kendi aralannda nutuklar irat ettiler, pazar günü de bayram şerefine gazeteler çık • madı! ttalya, cuma günü ne yaptı? ttalya'nın neler yaptığını iyice bilmiyoruz. Yalnız, matbaamıza posta ile taahhütlu gönderilen bir gazete, bizi bu mahçup mukayeseye sürüklemek için kâfi. Bu gazete (tl Popolo D' lUİia)nın fevkalâde nüshasıdır. Faşiz> min onuncu yıldönümü şerefiiM çıkmış. Bizim gazeteler boyunda 82 sahife. Renkli resimler. Fa şizmin on senelik muvaffakiyetli plânçosu! Bu gazete, bir rejimin zaferinl kalplere ve kafalara işlemek için yalnız ttalyan milletine değil, bütün yabancı memleketler matbuatına da dağıtılmıştır. ttalya gibi, çizmesini dünya > nın haf ızasına basmış bir mem leket kendisini hâlâ tanıtmak,; hâlâ muzaffer bir rejimin onj senelik şerefli hesabmı kendij milleti ve cihan önünde görmel için çahşırsa, biz ne yapmahyız' Biz neler yapmahyız?. Biz kî,| düne kadar, Avrupa'nın müfterii nazannda, temiz kahramanlıgı] hunharhk damgasile kızartıl mış; zekâsı lcocaTîir sankla boj ğulmuş; adımları bir yobaz şa! varile kösteklenmis bir zorba | dan başka bir şey değildik! Biz ki, henüz sekiz yıl evvelJ Gene isyamnı genç evlâdımızın] kanile boğduk. Henüz iki yıl ei vel Menemen'de Kubilây'i kur ban verdik. Henüz Serbest Fırka tecrübesile tatlı rüyamızdan acı acı uyandık! Bu taze inkılâp için yapılacak şey, sadece bayrak çekmek, fener asmak, dansetmekten ibaret midir? Halkevi, bu ugurlu giinde, hal dilile yazılmış milyonlarca be dava gazeteyi memleketin her köşesinde dagıttırmalı; inkılâ bın zaferlerini canlandıran renkli, resimli. büyük duvar gazete lerinin, köylerde, şehirlerde. her yer, her tarafa astırmalı idi... Halk hatipleri, bahcelerde, meydanlarda, tiyatrolarda, kahvelerde, kalbin sıcak dilile ko nusmalı idiler... Radyo, en sözü dinlenir kim selerin konferanslarını, bir kaç lisania memleketin ve dünyanm ku'^ğ'na haykırmalıydı... Tatlı rüyamızdan, Seyh Sa id'in tekbiri, Derviş Mehmed'in bıçağile bir daha uyanmak istemiyorsak bundan başka yol yoktur! YUSUF ZlYA evlât muamelesi yaptık. Halbuki ana vatanın emzirdiği bu san'atkârların hepsi de öz Türk çocuklarıdırlar ve ne hüviyet cüzdan larında, ne kanlarında, ne de estetik muvaffakiyetlerinde, Ra şit'in ve arkadaşlarının aleyhine bir fark bulamayız. Hem ben yalnız bunlar için değil, öteki ler, yani Darülbedayi için de alâkadarlardan biraz insaf bekliyorum. Tiyatronun bütün yiikü bunlann üstündedir: tstanbul'un sahne ihtiyacmi Darülbedayi giderir; turneye Darülbedayi çı kar ve milyonlarca Anadolu ve Türk'ü içinde gözleri sahne Ecnebi devletlerle munasebat Yeni Türkiye baricî siyasetinde, Anadolu'da Yunan'lilara karsı harbederken muavenet gördüğü Sovyet Rusya'yı u nutmamış, bu devlet ile sıkı dostiuğu muhafaza ve idame etmistir. Lâkin bu sırada Türkiye'nin garp devletleri ile olan münasebahm bir istibah hjvası ifsat ediyordu. B" hava samimî hissivata ? ancak tedric «urette yer vermish'r. Türkiye ile i!k dostane munasebat tesis eden devlet İtalya'dır. ttalya'yı tngiltere'nin dosli »Çu takip etmistir. Biraz sonra Türkiyı» eski düsmanı Bplkan devJet'eri ile t f n k i mesaiye girismiştir. Şimdi TüAiye Yunanistan ile gayet dost«ne munasebat tesis etmiş ve Balkan fedrasyonu fikrinin en har mürevvici olmuşbr. Bugün de Fransa ile ihtilâflannı tesviye etmek üzere bulunuyor. Memleketin içtmuıî hayahnda en bariz değişik'ik'er Kemalist rejimi altında vuku bulmuştur. Türk kadını hürriyetini elde etmistir. tzdivaç kanunlan en asri sekrlde tanzim edilmistir. Taaddüdü zevcat ilga olunmustur. Fes kal • dmlmıstır. Türk yazumda Arap harf • lerinin yerini lâtin harfleri tutmuştur. Her köyün mektebi vardır. Padisahlar devrinde halkın yüzde 95 i okumak, yazmak bilmezken bugün her Türk okumagı, yazmaği öğrenmeğe mecbur tutulmuştur. Bunlar içtimaî ıslahattan ancak bir kısmıdır. Bu ıslahat bile taassuba yakın mvhafazakârlığı ile maruf bir memleketin on senelik tarihi için sayanı hayret bir kayıt teşkil eder. Siyasî olsun, içtimaî olsun bütün ıslahatın esas membaı Gazi Mustafa Ke • mal'dir. Türkiye Cumhuriyetinin on senelik tarihini gözd^n geçiren bir müsahit kendi kendine su «tttM sorar: Yapıl<>n ıslahat Gazi Mustafa Kemal'den sonra yaşıyacak mı, yoksa kendisile beraber ölecek mi?.. Uç sene evvel ecnebi gazeteler müşarünileyhin sıhhati hakkında müheyyiç haberler neşrediyorlardı. Bu haberler çıkbktan sonra Ankara'da yapılan bir kabul resminde Gazi yüksek bir sesle, fransızca olarak şu sözleri söylemiştir: Efendiler, göriiyorsunuz ki benim sıhhî vaziyetim bazı ecnebi gazeteleri nin inandırmak istedikleri kadar karar sız değildir? Zaten ben ölsem bile Türldye'de benim yerimi tutacak binlerce adam vardır.» tsmet ve Fevri Paşalar Gazi'nin iki sadık ve muktedir muavmidirler. lz met Paşa Anadolu harbinde garp cephesindeki kıtaata kumanda etmistir. Milliyetçi ilk hükumetin Hariciye Vekili olarak Lozan'da Türkiye'yi temsilde gösterdiği muvaffakiyet az bir şey değildir. Yedi sened^nberi Başvekil bulunuyor. tsmet Paşa bu müddet zarfında Ga zi'nin amalini tamamile kabul ve tatbik etmistir. Fevzi Paşa en iyi bir asker tipidir. Türk ordusu bugünkü mükemmeliyetini müşariinfleyhe medyundur. Fakat şu veya bu devlet adamından ziyade mem?eketin gençliği GazPnin mefkuresini nL'bafaza ederek Türkiye'yi istenen istikbale götürecektir. Her sene binlerce erkek ve kız cocuk mekteplerden ve kolejlerden Kemalist efkârile terbiye edilerek mezun oluyor lar. Bunlar yann erkek ve kadm olduklan zaman fes ve çarsafı ve bunlann tazammun ettiği şeyîeri hatırlarına bile getirmiyecekler, Arap harflerini oku mıyacaklardır. Yarınki büyüklerin njem leketin eski haline avdet «tmesine razı olacaklarını havsala kabul etmez.» yı istiyorlar. Gece gittik oraya. Pakize'ler de beni pek hararetli karşıladılar. Per. tev'den başka, boynuma sanlan, yanaklarımı öpen öpene!.. Hani Pertev'de cfe istek yok değildi; fakat bu hevesini sonraya bırakıyor, nikâb memurundan izin almadıkça hafîflik etmek istemiyor gibi görünüyordu. Pakize ile Pertev ve ben ayrı bir odava ckildik. Ben hemen Pertev'e dedim ki: Hani, o gazeteyi versenize bana, çok merak ediyorum. Yüzüne dikkatle bakıyordum. Hep anlamak istedi?!m şey bana muziplik yapanın kim oldugu idî. Pertev biraz şaşırır gibi o!du, (yahut ta bana öyle geldi), sağa sola bakındı: Evet, dedi, ben sana onu va. dettim ama sonra eve geldim, aradım, bulamadım. Galiba paket yap gönülleri tiyatro san'atı anyan • Devletler ve Fransız plânı 1 Cenevre ve îktisadî buhran Iktisat konferansı hazir lıkları başladı Cenevre 1 (A.A.) Cihan iktîsat konferansı ihzarî komisyonu, vakit kazanmak îçin umumî müzake. reden vaz geçmiştir. Aza buhran hakkında sovlenebilecek sözlerin hepsinin söylenilmiş olduğuna kanidirler. Şimdi buhranın önüne geçmek çarelerine bakılmak lâzımdır. Siyesî mes'eleler komitesî, bugönden itibaren ticarete aH tahdid'ata, gUmrük manialanna, kontenjant • manlar ve saîreye ait mes'eleleri milzakereye karar vermiştir. Mali mes'eleler komitesi, dün öğleden sonra altın mikyası ve bunun tahakkuku şeraiti hakkında müzakereye ginnişth*. Cenevre 1 (A.A.) Malî ve iktisadî cihan konferaıuma ait hazırlıklan yapmağa memnr iktisadî talî kocnite ithalita konan kayıt ve tahditler mes'elesinin müzakeresine başlamıstır. Malt komite altın mikyasına umumî surette avdet edilmesi veya bu mikyası bırakmıyan hükumetler tarafından muhafazasında devam oIunması keyfiyetlerine ait şartlar hakkında dun başladığı müzakereye bugiin de devam etmiştir. tngiliz mümessfli bu münasebetle ileri sürdüğü noktai nazarda bu sartlardan birinin toptan fiatların ilk önce yükseltilmesi hususundan ibaret olması lâzım geldiğini iddia e tmiş tir. Fakat, Amerikan, Felemenk ve Fransız tnümessillerî bu noktai nazarın aleyhinde bulunmuslardır. Bu müzakerenin bugün bitmesi muhtemeldir. Komitenin tngiliz tezini nazari itibara almıyacağı zannedilmektedir. Almanya'dakî iflâslar Berlin 1 (A.A.) Wolff Ajansından: Almanya'da bhinci teşrin içinde vuku bulan iflâsların sayısı 459 ve konkordato talepleri 262 o. larak tesbit edilmistir. Geçen eylulde 480 iflâs ve 306 konkordato talebi kaydedilmistir. ları Darülbedayi tatmin eder; f ilimlerin sessizi yapılır, seslisi yapılır, Darülbedayi san'atkârları aranır. Operetler oynanacak o lur, gene bu san'atkârlara mürasaat edilir. Sonra temsillerde de rol dağılışlanmn bu usandırıcı yeknesaklığı görülür: Orta oyunu kırması eserlerde komik bir rolü bir Vasfi Rıza Bey üstüne alır; hafif komedilerde yahut vodvillerde gene bu Vasfi Riza Bey türlü yaşta ve seciyede bir insan olarak sahnede görünür; dramatik eserlerde «birinci genç» olarak, yahut operetlerde alafrangamsı gazeller söylemek için gene bu san'atkâr karşımıza çıkar. Vasfi Beyin adı şöyle aklıma geldi, yerine başka bir san'atkâr da söylenebilir. Senenin hemen her bir gecesi ramp lâmbaları karşısma çıkan bu yorgun insanlann de sesli filim işinde ne kadar yıprandıklarını düşününüz, kendi lerine karşı duyacağınız şükran hislerine, geniş ölçülerde raer • hamet, hatta istihfaf kanşacaktır. Bizim Bağdat'lara kadar ti yatro san'atı ihraç edecek kadar zengin mız ğından sahne yoktur. şikâyet mensuplan Aktör kıtlı da ve ediyoruz Amerika projeyi çok müsait karsıladı Vaşington 1 ( A . A . ) Hariciye müstesan M. Castlc, Fransa'nuı Mİâh kuvvetlerini azaltma plânı hakktnda vaki beyanatında «Amerika hükumeti Fransız teklifi karşısında teveccühk*r bir hareket tavrt v« vaziyet almakta • dır.» M. Castle, M. Herriot tarafından izah edilen projenin Hoover plânına tamamile uygun düştüğünü de »özlcrine 3âve eylemiştir. Atnerikan hükumetmm aldı&ı bu vasîyetin Fransız plânraa zarar verebîle cek her hangi bir beyanatta bulunmaktan çekinmek arzutundan ileri geldiği •••»»«lonraaktadır. tstisar* usulü ve şekli mes'elesine gelmee Amerika hükumeti ParU mis&kının zarurî neHceleri hakkında M. Stimson'un vaktfle çok ileri gitmiş olduğu flkrradedir. tngiliz kabinerinin içtimtii Loodra 1 (A.A.) Kabine, teslihatın tahdîdi mes'elesinîn tetkikine devam etmek üzere yeniden içtima «tmiştir. Londra 1 (A.A.) Kabinenm «silâh kuvvetlerini azaltma komitesi» bugün içtima etmif ve dün kabmenm dflnku toplanhsında başlanan mfizakereye devam eyiemiştir. Yeni bir tngiltere Amerika döviz itilâfı mı? Vaşington 1 (A.A.) M. Norman Datuis Hariciye nezaretine M. Mac Donald fle sair tngiliz devlet adaralan ile görüştüğü tnrada Amerika 3e lngfltere araamda kat'i bir deniz itilâfı akti için teşebbüslerde bulunulmamış olduğunu, yalmz bu mulâkatlann samimî bir hava içinde cereyao etmiş bulunduğunu bildirmiftir. M. Nornv n Dauris tonaj mes'elesinm tngiltere üe Amerika araamda mem nuniyete sayan bir hal suretme raptedilecegi ümidmi izbar etmiştir. Zaferin semereleri Bu nagiharr değişme bir çok karı şıklıklara bais olmustur. Türkrye'de ticaretle mesgul zümreler o zamana kadar yamız Erroeni'lerden, Osmanlı Rum'lanndan ve ecnebilerden murekkefb'. Kemalist Türkiye, intizann hilâfma ticaretin Ermeni ve Rumiann yerine yazıhane basına geçmekten baska bir şey olduğunu pek çabuk anlamıstır. Fakat azim vc kararından dönmemiştir. Mademki Rum'lar ve Ermeniier ticaret sayesinde refah ve saadet bulmuslardn, Türk'ler neden buna nail olmasınlar? Kemalistler her ne kadar zaferin neş'esi ile rr estolmuşlar ve ticaretm tadını almıslar ise de her şeyi harpteki kudret ve şecaatlerine medyun bulunduklannı ve istikbaldeki emnü selâmetlerinin bashca orduya bağh olduğunu unutmamışlardır. Ordunun talim ve terbiyesine dikk^f ve ihtimam göstermeğe devam etmişler ve demiryollar inşasma girismislerdir. B»J yollar yalnız memle keti inkisaf ettirmekle kalmıyacak, lü zumu halmde sevkülceys maksatiar için dahi kullanılabilecektir. Bu yollar AnkaraSrvas, SamsunSıvas ve Kütahya Balıkesîr hatlandır. Kayseri Ulukışla hattı ikmal edüdikten sonra Karadeniz sahilindeki Sarasun demiryohı Akdeniz sahilindbki Mersin'e raptedilmis olacaktar. Bahriye dahi Yavuz'urv, tamiri ttalyan tezgahIannda insa edilen yeni muhripler ve tahtelbahirler ile takviye edilmistir. Eyvah, şimdi kalkıp bir filim mevzuu uydurmak lâzım. Ya hep aklıma saçma şeyler gelirse?.. Bunun kapısını yapmak için dedim ki: Aman baba, çok saçma bir filim! Zararı yok, saçma olsun, anlat sen! Evvelce gördüğüm bir süru filimlerden aklımda kalan sahneleri birbirine ekliyerek yeni bir mevzu uydurdum. Fakat aksi gibi de güzel oldu. Annem, babam dinledikçe: A... Bunun neresi fena, neresi saçma... Pek güzelmiş. Biz de gör. sek! Demezler mi? Gidip görmeğe kalkarlar da yalan meydana çıkar diye artık filmin son günü olduğunu söyledim. Gece Pakize'lere gitmeği teklif ettim. Kabul ettiler. Çünkü orada Pertev vardı. Pertev'le benim sık sık temasımı mahut mes'eleden dola acaba neden Raşit Rıza'yı arkadaşlarını Türkiye hudutları haricinde lâyik olduklan iltifatı aramağa mecbur bırakıyoruz? Halkımız ona karşı sevğisini her fırsatta gÖstermiştir; fakat bilirsiniz ki her kültür sahasında oldugu gibi, tiyartroda da sayılı bir seyirci kümesinin alâkası yetişmiyor, icap başka müzaheretler ediyor. PEYAMt SAFA Dil Cemiyeti mesa;sine başîadı Ankara 31 Dil cemiyeti dün den itibaren faaliyete geçmiştir. Şimdilik derleme, ıstılah ve gramer işlerîle iştigal edilecektir. Derleme memleketin her tarafında komis yonlar teşkili ve halkin seferberli ği suretile yapılacaktır. Cemiyet gazetelerde bir dil kösesi açılmasını kolaylaştıracak, her ay bir bülten neşredecektir. tineye yetişmek için yatak odamı hallaç pamuğu gibi altüst etmiştitn. Ya kemerimi, ya dolabımm anahta rını, ya tırnak cilâmı bulamaz, ne. fes nefese, daradar sofaya çıkar, asağıda, muftakta yemek işlerile uğraşan anneme bağırırdım. Geîirdi, arardı, bulurdu. Böyle bir çeyrek saat zarfında kaç rfefa o merdivenleri inîp çıkmıstır. Zavalhcık. Fakat şaka değil: Matineye yetişeceğim, matineye! Sanki matinede can veren bir hastam var, yahut ta bir taraf larda evim, barkım yanıyor da eşya kurtarmağa gideceğim. İki elim kan. da olsa yeticegim, şaka değil. ^ O gece babam neş'eliydi. Gidip elini optüm. E... Sinemayı anlat bakalım, dedi. Aman, dedim, hiç görülecek şey değil. Sinir mi sinir... Nesini anlatayim. Vaz geçiniz. Haydî, haydi, anlat, merak ediyorum ... Furugi Han Hz. Ankara t (Telefonla) Furugi riz. bugiin öğleye kadar istirahat etmiştir. Yarm Marmara köskünde Riyaseti Cumhur Urai'mî Kâtibi Hîkmet Bey Urafından serefine bir çay ziyafeti verileecktir. Misafir Hariciye Nazmnm yarm akşam Istanbul'a hareketi muhte • meldir. BÜYÜK H1KÂYE: 36 Antep Emniyet Müdürluğfi Ankara 1 (Telefonla) Antep ikinci sınıf emniyet müdürlüğüne Karaburun kaymakamı Feyzullah Necati Bey tayin edilmîstir. Sinema Delisi Kız SERVER Peki... Bana niçin geldiği zaman haber vermedin? Nasıl haber vereyim? Birdenbire karsıma çıktı, bu kâğıdı verdi, cevap al demiş, gitmiş. Garson uzaklaştı. Andre gene merakia yüzüme bakıyordu. Bu mes'eleyi de anlattım. Bu sefer yü»8nü burusturdu: Eh... dedi, çok oluyorlar ar tik. . Bu çirkin ve tatsız bir sakadır. Yerimizden kalktık. Andre ile bahçorien çıkarken bep etrafıma b*kıyor, her gördüğüm erkekten şüphe ediyordum. Andre beni gene evi • min kcşesine kadar getirdi: Pazartesiye, dedi, muhakkak! Mutlaka geliniz, b«beklik etmeBEDt yiniz... O gece ne yapıp yapıp Pakize'ye gitmek ve gazete mes'elesi etrafında hem onun, hem de Pertev'in ağzını aramak istiyordum. Annem eve girdiğim vakit ait kat taslıgında karsıma çıktı ve ellerimi boş görünce sordu: A... Hani ayol... Öteberi al. madın mı? Evvelce hazırladığım cevabı verdim: Bir kaç dükkân gezdim, begenmedim. Matineye geç kalmamak için yarına bıraktım. Annem, zavallı, inanrfı. Bu «matine dedikleri şeyin benim hayatımda ne büyük bir kuvvet olduğunu çoktan öğrenmifti. Kaç defa ma mışlar. Pakize, dedi kl: tnan vallahi... Ben de şrördüm o gazeteyi... Andre Roan Berlin'dV imiş. tçimden: «Ah, rfedim, hâlâ mı ısrar ediyorsun, Pakize?Ben »damcağızm pasaportunu gördütn »yol, pasaportunu!..» Fakat Pertev'in yan'nda bundan bahsedemezdim, tabii... Pakize dedi ki: Bu gazeteyi görsen hâlâ şüphen kahr mı? Kalır ya, dedim. Allah Allah... Nasjl olur? Ga. zete ds yalan yazacak değil ya!.. Pakize'nin bu «gazetede yalan yazacak değil ya!» sözü bende şüphe uyandırdı. «Vakit» muharririnin ve Andre'nin sözlerini hatırlıyarak dedim kiı (Mabadi var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: