24 Kasım 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

24 Kasım 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cutnhuriyet S ON TELGRAFLAR Bütün dünyanm üstüne Fırka Grupunda düştüğü mes'ele; Borçlar! Dünkü müzakerat M. Hoover'le Rozvelt müsaverelere basladılar Italya borçları vermek fikrinde Vasington 23 (A.A.1 M. Roose ] ton muhabirinin bu mes'ele hakkındaki velt'in M. Hoover ile yapmış olduğu j tahminleri, işte bu merkezdedir. M. miilâkatlarda borçlar mes'elesinin vazi j Roosevelt'in iktidar mevküne gelir yeti h?kk'nda hiç bîr taahhüde fririş gelmez harp borçlan mes'elesini diğer memiş olduğu beyan olunmaktadur. mes'elelerle birlikte tetkike tnuanz olM. Roosevelt'in yakınında bulunanmadığı zannedilmektedir. lar, müşarünileyhin asıl müzakerelere Nevyork Time» gazetesi, M. Roosepek o kadar istirak etmemis olduğunu, velt'in bu mes'eleyi ortaya çıkarmak mülâkatlar esnasında en zivade M. için iktisadî konferansm toplanacaği zaHoover ile M. Müls'in söz söylemiş ol • manı en münasip bir vakit olarak bekduklarını ihsas etmektedirler. lediği fikrindedir. Bir çok demokrat liBorçlann, düyunu daimeye tahvPi derleri, bu konferansı müsait bir suretkomîsyonunun yeniden ibdası hususute karalamaktadır. nun mevzuu bahsolduçu ve bu mes'eM. Roosevelt, Beyaz sarayda M. Holede M. Roosevelt'in hatü hareketinin over ve M. Mills ile yaphfı mülâkatlar M. Hoover'in tavsiyesi nzerine bu ciesnasında îngiltere'nin 15 kânunuev • heti nazari dikk^te a'm«nm simdtlik velde vadesi gelen taksiti ödiyeceğini, kongreye ait olduğunu beyan eylediği fakat Amerika harp borçlan mes'ele haber verilmektedir. sinin heye'i umumiyesinin tetkîki yo Ayni zamanda M. Roosevelt'in mes'e lunda bir harekette bulunmadikça daha len'n tamam'nın simdiki kuvveî icraiye fazla tediyat yapmıyacağını M. Hoo reîsi tarafından halledilmesi mütale • ver'in ve M. Mills'in kendisine soyle tifTfi ileri sürmüş olduğu söylenmek djklrini mesai arkadaşlarma büdir • tedir miştir. Vaşmgton 23 (A.A.)M. Hoover, Avrupa hükumetlerinin Amerika'ya olan aorçlarmın 15 birinci kânunda vadesi gelen taksirine ait tediyatın muvakkaten tatüini kongreye tavsiye etmiye • cektir. M. Hoover, harp borçlan mes'elesinin yeniden tetkiki ihtimalinden dolayi bu borçlann muntazam borçlar haiine koyulması mes'elesile evveice meşgul olan komisyonun yeniden teşkili için kcngre nezdinde ısrarda buluunacaktır. Nevyork Time» gazetesinin Vaşing DİL MES'ELESt 1 urkçemız îstanbul ağzı mı, taşra ağzî mı? Yazı dOîmizin düzeltflmesi, törkçe* mizin yer yüzünde her düşünceyi, her duyguyu anlatan en yüksek diller si • rasına konulması isi, beklediğimiz gibi, yürüyor. T. D. T. C. Ankara'da hemen her gün toplanıyor, düşünüyor, konu şuyor. Her bilginin türkçe sözlerini arayıp bulmak üzere kol kol adamlar seçiyor. Yann öbürgün daha baska isleri de başaracaktır. Az sonra dilimiz, yeni, zengin biçimile ortaya çıkacak, yüzümüzü ağartacaktır. Biz de, bir taraftan kendi düşündüklerimizi, bir taraftan da okurlarımızın düşüncelerini buluşlannı «Cumhuriyet» te yazacağız; payımıza düseni elhnizden geldiği kadar yapmağa, Türk dili yapısına bir taşçık koymağa çalışacağız. Bugün düimizin hangi ağızla yazılacağını araştırmak isteriz. «Yeni lisan»cılar, konuşmak ve yazma ölçüsünü, tstanbul konuşuşuna uydurmak ister • lerdi. Onlarca en güzel türkçe, tstan bul'da konuşulan türkçe idi. Bugün bunu doğru bulmıyanlar var. «Neden, diyorlar, tstanbul türkçesi güzel türkçe olsun? tstanbul türkçesi, öz çığnndan çıkmıştır. En güzel türkçe Anadolu'da konusulandır. Yazı, konuşma dilimizde Anadolu türkçesrai örnek alma lıyız.» Anadolu'da türkçe, bir çok türlü ağızlarla konuşulur. Bir bakıma, tstanbul'da da her semtin konuşmasında kulağa çarpan aynlıklar vardır. Bir takım tstanbul'lular, öyle konuşurlar ki bu konuşuşuşa güzel türkçe demeğe dil varmaz. «Geleceğim» yerine, cgele • cam», «alacağım» yerine «alıciğim» diyenler az değfldir. Ama Anadolu'da bundan büsbütün başka türlü konuşma aynhklan vardır. «Geliyorum» u, her yer başka başka söyler. Bunun hangisini ömek alacağız? tstanbul'da biçinv siz, bozuk türkçe konuşanlar varsa da, çok düzgün, çok güzel konuşanlar da vardır. Anadolu'nun her bucağmda da tstanbul'tm ba güzel konuşuşu çok beğenilir. Bir Konya'h arkadaşnn, bir yaztsmda «güzel» sözünü, cgözel» diye yanyordu; «en doğmsa boyledirt di yordu. Belki de oyledir; ama iş, bir «güzel» sözile bitmiyor ki... tşte size bunun gibi daha bir çok kelüne: bfiyük, boyfik; oğmak, nğ mak: onarmak, unannak; yöriik, yürük höyük, huyuk; yordam, yurdam; oğur, uğur; uğraşmak, oğrafmak... Bunlafm hangisini örnek olarak alacağ«'? Bu sÖzler, İstanbul'da bile bu iki biçimden birile söyleniyor. Konuşma için örnek işi, görüyorsunuz ki, öyle kesilip ahlıverecek bir iş değil. Bunun da üzerinde durup düşünmdiyu. Anadolu türkçed, her yerin ağzma gore ayn ayn biçimler aldığı idn, örnek olarak ahnamaz, sanırnn. Genc tstanbal türkçesine başvuracağn. tstanbal türkçesi, bir takım sozleri bir kenara bırakJınca, en uygon bh* türkçedir ve bize örnek olacak kadar güzel ve biçimlidh. Okur, yazarlanmızın «yağmur, hamur, çamur, yumurta gibi sözlerini Anadolu'nun bir talom yerlerinde yağmır, hamır, çanur, ynmrta diye söylerler. Dokunuru dokamr diyenler çoktur. Ama tstanbal'da bütün bu sözler, şu «ahenk kaidesi» dediğimiz düzene göre söylenir. Bu düteni neye bozahm? Bize Syle geliyor Id en doğru yol, konuşuşta tstanbul türkçesini örnek yapmaktır. OkurUnmız ne derler? Onlann diyeceklerini beküyelhn. Unutmıyalım ki türkçemizi de biz Ana yurdun TurkIeri düzeltebiliriz. Bu, bizim işimizdir. Îstanbul konuşuşunu, yalnız Anadollular değil, başka yurtlardaki dfldaşlannuz da pek iyi anlarlar. Dflunîzin güzelliği, bir takunlann dediği gibi, Arap, Farisî sözlerinin yüzünden değil, kendi özündendir. Burasnu da unutmıyalım. KAZIM NAMİ ! tBana Kalırsa Selim Sırrı Beyin kitabı Selim Sırrı Beyin radyoda verj digi konferaslar bir kitap ha I linde çıktı. Bu eserin içindeki satırlara göz çezdirirken Selim Sım Beyi okur gibi değil, dinler gibi oluyorum; yahut ta onu göxlerimle değil, kulaklanmla okuyorum ve bir oparlör gibi kitap ba na müellifinin sesini nakledi yor: Dibi gorunen bir su gibi çeffaf, samimî ve en derin ta rafımıza yakın bir te*. Kendi kendine hitap eder gibi tabiî bir konusma. Kendisile bizim aramızdaki cemiyet ve merasim duvarlarını bir rontken ışığı gibi delip geçerek içimize ifliyen savtî ihtizazlarla dolu, ahenkli bir eda. Selim Sırn Bey cidden gu« zel söylüyen bir insandır Te *öylemek tan'atınin hemen bütün klâsik meziyetlerini kendinde toplamiftır. Yenknesak ve «o • ğuk bir taganni halinde şiir oknyan mektep çocuklanrun inşat tarzlannı bu üttadın tashih et mesini isterdün. Fakat, ne tarafa yetifsin bu ustat? Konferaslannınm mev zulanna bakananız, o, yalnız bir bedenî terbiye mütehatsuı değildir: Filozoftur; size Ari»to'nun «illeti gaiye» nazariyelerinden dem vurur. Musikişinastır; Türk ve Avrupa musikisinden, haDc rakıslarından bahte • der. Ediptir; Ziya Paşadan mı»ralar okur, ltmail Safa'yı daima anar; Maurios, Maeterlinch, Goethe ilâh... dilinden düsmes. Doktordur; size tagaddi bakı • mından havanın, suyun, günefin değerini anlatır, genç kalmanın sırlarım ifça eder. Pedagogdur; size Rablais'den Montessori'ye kadar terbiye ilminin geçirdiği safhaları nakleder. Seyyahhr; sizi Isveç'e, Karadeniz sahilierine, Zeybekler diyanna gotü rür. Moralist'tir; hayat için »ize bazı veçheler ğosterir. Ruhiyatçıdır; heyecanları ve teessürlü ha yatımızı tahlil eder. Hikâyecidir, muharrirdir ve nihayet, resmî sıfatına göre de bedenî terbiye mütehassısı, fazla olarak mü • kemmel bir babadır. Bunun için, Selim Sırn Beyin ruhu, bütün renkleri taşıyan bir güneş huzmesi kadar sıcaktır. Fakat, ruhî temayüllerinin bu fazla değişikliği, Selim Sırn Bey* bir mütehassıstan ziyade «kamil adam» şahisyeti vermistir sabit mevzulara karşı vefasız lığından dolayı kendisine h meslek erbabının sitem etmeğı hakkı vardır. Ben de bunun icin, kendisi hakkındaki sonsuz hayranhğıma rağmen, geçen gün balını toplıyan ve an kovanı gibi ona lâtife ile sataşmak cür'etine düşmekten kendimi alamıyorum. Bununla beraber, her mevzuun balını toplıyan ve a n kuvanı gibi şiddetli bir faaliyetin uğultula rile dolan bu yüksek zekâdan ge>" len seslere kulak vermek için, gözlerimle kitabmın senfonisini dinlemekten büyük bir tat alı » yorum. İnhisarlar Vekili mü I him izahat verdi Ankara 23 (Telefonla) Fırka Grupu bugün saat üçte top landı. Söz alan tneb'uılar me yanında Refik Şevket, Hasan Fehmi (Gümüşane), Vasıf (Îstanbul), Remzi (Sıvas), Ahmet ihsan (Ordu) Beyler vardır. tnhisarlar Vekili Rana Bey, inhisar işleri hakkında raühitn izahat ver . miştir. Refik Şevket ve Ha san Fehmi Beyler thti sas mahkemelerinin lüzum ve e hemmiyetinden bahsetmişlerdir. Hasan Fehmi Bey bilhassa gümrük tarifelerinm tevsian tadiline lü. zum olduğuna işaret etmiş; Vasıf Bey tuzun boyanmasını ve bu boyalı tuzun ucuz fiatla sanayi erbabına satılmasını temenni et miştir. Müzakere devam edecektir. Ankara*23 (A.A.) C. H. Fırkası Grupu bugün dahi öğleden sonra Afyon meb'usu AIi Beyin riyasetinde toplanarak Maliye ve müteakıben Gümrük ve tnhisarlar Vekftletine ait işlerin müza . keresine devam etmiştir. Gümrük ve tnhisalrar Vekilinin verdiği izahat a göre bu bapta ahnmış olan tedbirlerin isabetle devam etmekte olduğu görültnüştür. Umumiyetle verilen ve verilecek olan takrirler devam eden Fırka müzakeresinin nihayetinde tasnif edilerek intaç olunacaklardır. Müzakereye yann dahi devam edüecektir. Aiansın îebüiji Ameriha'daki cereyan ttalya, tediye etmek niyetinde Vasîngton 23 (A.A.) ttalya'mn 15 kânunuevvelde vadesi hulul edecek borea tediye niyetinde bulunduğu söy lenmektedir. tngiltere, istikraz rm aktedecek? Nevyork 23 (A.A.) Nevyork Tiyaziyor: tngiltere'nin icabmda 95.500.000 dolan ödemek için mukabilinde Londra'da albn depo ederek burada bir kredi temînine uğraşmakta olduğunun pek o kadar asıl ve esaaı yoktur. mes Almanya'yı îkna tçin çalışıyorlar! Cenevrö'de çok mühim mülâkatlar olmaktadır Cenevre 23 (A.A.) Sir John 3imon, M. Paul Boncour, M. Norman Davis ve M. Von Neurath arasındaki mühim mülâkatlar tahdidi teslihat meselesini bugün tekrar birinci plâna koymuştur. Zira ba mülâkatlar Almanya'yı Cenevre'de alâkadar devletier tarafın dan hokuk müsavatma dair olarak yapümış olan beyanah memnuniyete şayan addetmeğe imale için sarfedilen mesaiden ibarettir. Şimdiye kadar Almanya'nın Fran sanın son memorandomunda muvafa kat etmiş olduğu fedakârlıklara kanaat etmemekte olduğu anlaşılmaktadw. M. Von Neurath'ın cumartesi günü Berlin'e dönmek niyetinde olduğuna dair bh* şayia vardır. Fakat mumaileyhin yakmmda bulunanlar mumafleyhin mükâlemelerden müsait bir netice hâsıl olduğu takdirde besler konferansına (Fransa, ltalya, tngiltere, Almanya ve Amerika) iştiraki memnuniyetle kabul edeeeğini ve kendisinin Almanya'nın konferan&a tekrar iştirakine müsait bir itüâf formülü bulmak îçin müzakerelerde fculunmak üzere Hindenburg'tan salâhiyet almış olduğunu beyan etmekte dir. Maamafih Fransa, hukuk müsavab mes'elesinde Almanya'ya karşı fedakârlık yolunda imkân dairesinde çok îleri gitraiş olduğuna kanidir ve Fransız te» hiç bir ciddî itirazla karşılan • manuştır. Mmrahhaslann ekserisi muhtelif tezleri telife çajışmaktadırlar ve oldukça nikbin görimmektedirler. Hitler (Cabine yapamıyo? Hindenburg'un beş tekli f i de hoşuna gitmedi B«rlin 23 (A.A.) Havas Ajansı muhabirinden: HitlerV bugün öğle vakti Reisicumhur Hindenburg'a tevdi edilecek olan cevabı, parlâmenter bir kabinenin teşkili için müşariinileyhin il«ri sürdüğü şartların tamamen reddinj nahk olacaktır. Oldukça uzun olan bu cevapta ileri sürülmüş olan şartlardan birer birer basedilecek ve Hitler'in bunlan ne gibi esbaba mebni reddetmekte olduğu sarih bir tarzda ixah olunacaknr. Hitler, bilmukabele Hindenburg vaktfle M. Fon Papen'in yaptığı gibi icabmda Rayiştağı feshedebilecek bir «Riyaseticumhur kabinesi» teşkili tavsiyesinde bulunacakhr. Tekaüt kanununda Yapılan tadilât Ankara 23 (Telefonla) Bütçe Encümeni, tekaüt kanunumın ikinci maddesinin tadilini heyeti umumiyeye sevketmiştir. Lâyiha Medisin yarınki içtimaında müzakere edüecektir. Tadilâta göre alelitlâk ağır hapis cezasile ve yahut hırsızlık, emniyeti suiirtimal, sahtekârlık, doIandırıcıhk, yalan yere yemin, yalan yere sehadet, cürüm tasnii, if tira, irtikâp, irtisa ve iflâs cürümlerinden birinden dolayı altı ay veya daha ziyade hapis cezasile veya alelitlâk beş seneden ziyade hapi» cezasile ve asgerî haddi bir seneden aşağı olmamak üzere mükerrer hapis cezalarını müstelzim cürümlerle mahkum memurlarm tekaüt hak ve maaşları sakrt olur. Divani ÂH reya İstiklâl mahkemesi tarafından bu kanunun mer'iyeti tarihine kadar vicahî veya gıyabî her hangi bir »uçtan dolayı mahkum olanlann mahkumiyet miktarlarına. bakılmaksızm tekaüt haklan bu maddenin mer'i yet tarihinden itibaren iade edilmiştir. Buna nazaran sabık Bahriye Vekili thsan Bey ve rüfekasına mı aş tahais edilebilecekt Millî vapurlar 75 mahkum Takdiri kıymet müddeti Belediye ve yol inşaatm da çalıştırılacaklar 4 ay daha uzatıldı Vpurla yolcu nakli inhisan kanununun tadilini Fırka Grupunun kabul ettiğini ve tktısat Vekili Celâl Bey tara fmdan yeni "ve muaddel bir kanun hazırlanmakta olduğunu ve bu kanu • nun vapurculara bir sirket yaptıklan takdirde hükumet inhisarma girmeden çalışmak hakkını bahşedeceğini yaz mışhk. Bu maktatla Celâl Bey .tarafından hazırlanmakta olan kanun lâyihası tamamile hazırlanrmş değildir. Fakat diğer taraftan da evrelce kabul edilmiş olan inhisar kammunun da beyanname vermek üzere tayin ettiği müddet te bu ayın 17 sinde bhmişti. Vapurcular bu hükmlere karşı hak. larını kaybetmemek için vapurlsnnı satmak btediklerine dair Ticareti Bahriye Müdiriyetine beyannamelerini vermişlerdir. Eski kanun mucibince bîr ay zarfmda bir takdiri kıymet komisyonu. teşekkül ederek millî vapurlara fiat koyacak ve hükumet te bunlan bu fiat • lara göre satın alacakb. Bu mühlet Heyeti Vekfle kararile dört ay daha temdit edümiştir. Bu müddet zarhnda da. yeni kanun lâyihası Meclise sevkedfle?ek kesbi kanuniyet edecegi için nulri vapurlar hükumet tarafından satın alınmıyacaktır. Vapurcular y«ni kanun Meclisten çıkar çıkmaz bir anonim sirket teşkil edeceklerdh*. Cezalannm Bcte ikismi dolduran ve hallerini düzelttikleri hususî komisyonca tesbit edilen mahkumlann hangi âmme hizmetlermde çalıştınlabilecek • Ierine dair sorulan sualin cevabı Ad liye Vekâletinden gelmistir. Vekâlet bu kabil mahkumlann devlet şimendiferieri insaatında, Belediye müesseselerinde, resmî inşaatta, alelu mum yol insaatında çalışnnlabilecek Ier:ni bildirmistir. Bunun üzerine müddeiumumilik, tstanbul umumî hapisanesindeki mahkumlardan bu suretle çalıstınlabileceklerin bir listesini yaparak Vilâyete göndermiştir. Bu mahkumlann adedi 70 kadardır. Ayni zamanda Vekâletin iş'arma göre bu mahkumlara çalıstıkları gün icin atgarî olarak müteamil amele ücreti • nin ücte biri nisbetinde yevmiye verilecektir. Ve bu yevmiyelerden vergi ler haricinde hiç bir tevkifat yapılmı yacaktır. Mahkumlar, çahşacaklan mmtakaya göre jandarma veya oolis nezareti altında çalısimlacaklardır. ^ 1 m*w* • Cevapta neler var? Berlin 23 (A.A.) Wolf Ajansından: Riyaseticumhur müsteşan M. Meis sner'in Hitler'in dün akşam sormuş olduğu suallere cevap teşkil eden mektubu münasebetüe Reisicumhurun Hitler tarafından bir «Riyaseticumhur kabinesi» teskilini derpiş etmemif, belki parlâmento esasına müstenit bir ka • bine teşkilini istemiş olduğu beyan olunmaktadır. Hitler, nasyonal sosyalistler komis yonunu, hrkanın Reisicumhur tarahndan ileri sürülen 5 sartı müvacehesindeki vaziyetini tesbit eden ve müte akıben bu şartlann parlâmenter bh hükumet teşkilini imkânsız bir hale ge tirmekte olduğunu beyan eden bir muhtıra tanzimine memur etmiştir. Bu muhfara, yann Reisicumhura takdim edüecektir. zmirdeki Musevi gençleri spanyoFcayı terkediyor tzmir 23 (Hususî) Izmir'deki Musevi gençleri tspanyol lisanını t<%r kedip yerine türkçeyi ikame için b * cemiyet yapmışlardır. Muallim Koriel Efendi havrada bir konferans vererek Musevi'lere ispanyolcayı birakarak evlerinde her halde türkçe konuşmalarmı tavsiye eylemiştir. M. Şevki hakla müsaadem olmadan içeri... Fakat sözünü bitirmemişti. Kapı. dan içeriye elinde bir fotoğraf makinesile bir adam daha girdi. Sadık adamakılh şaşırmışti. Bu sefer yeni gelenin üstüne yürüdü: Efendi! Kimsiniz? Kim olu yorsunuz? Ne hakla evime giriyor sunuz? Beni polise telefon etmeğe meebur... Yeni gelen adam Sadığ'ın sözünü kesti: Mösyö Andre Roan... Benim, evet, fakat siz kim ohıyorsunuz? Eelinizdeki fotoğraf n«dir? Üstat!.. Ben üstat filân değilim .. Ale lâde bir sinema amelesiyim. tki fotoğraflı adam, birbirile yanş ederek lâkırdı yetiştirmeğe başla dılar. Biri: Aman üstat, ne tevazu bu!.. «Mes'ele yok!» filmini oynıyan dâhi siz değil misiniz? Tedahüle uğrıyan mual lim maaşları veriliyor Ankara 23 (A.A.) Maarif Vekili Reşit Galip B. vekâlete geldiği zaman hususî idarelere bağlı muallimlerden bir kısmımn maaşlan tedahülde kaldığmı görmüş ve bu mes'eleyi ehemmiyetle takibe başlamıştı. Haber al • dığımıza nazaran bu mes'ele halledflmiş ve tedahüle uğnyan muallim ma aşlan bütün vüâyetlerde kâmilen tedi ye ve tesviye olunmuştur. sunuz ama biz her şeyi haber alınz. Sadık iki avcunu da yüzüne kapiyarak geri çekildi ve ötekine sordu: Siz de mi gazetecisiniz? Evet. Tam bu sırada, elinde fotoğrafla bir genç daha geldi. Artık Sadık gerisin geriye dönerek arkasını duvara dayamış, ellerile yüzünü kapıyordu: Eyvah, mahvoldum! Ben zavalhyı kolundan tutarak sarstım ve damia o masum tavnmla sordutn: Ne telâş ediyorsunuz, Andre, neden mahvoluyorsunuz, anlamıyo . rum. Sadık bana cevap vermiyerek, resmini çeken gazeteciye doğru gitti, karşısında yalvarır gibi tavır aldı: Rica ederim, dedi, o camı bana veriniz, kıralım, resmimin çekilme sini, gazetelere girmesini istemem. O yalvarırken öteki gazeteciler fotoğraflarını kaldırdılar. Ne iyi, dediler, Andre Roan rol Vaarif Vekilinin tamimi Ankara 23 (Telefonla) Maarif V°ki'i R«>^'t Ga'io Bey Avrupa'da ta rih tahsilinde bulıman talebeye bir ta mim göndererek tahsillerine itina etmelerini ve birer tarih mütehassısı olarak veti*me5e calısmnl*rını bildirmistir. öieki: Ustat, »izin sinema hayahnda yaptığınız inkıiâp... Ve bunu söylerken <çıt> diye bi zim Sadığ'ın resmini aldı. Bizimki fena halde şaşırarak, resmini alan gencin kollannı y«kaladı: Ne yapıyorsunuz? Resmimi mi aldınız? Deli mi oldunuz siz kuzum? Kabil değil... öteki hiç aldınş etmiyor ve şu cevabı veriyordu: Mösyö Andre Roan... Hergün stüdyolarda yüzlerce resminiz alı nıyor, filminiz çekiliyor, biz gaze . tecilere bu kadarcık bir... «Gazeteci» sözünü duyunca, bü tün foyasmm meydana çıkacağın dan korkan Sadık, beyninden vurulmuşa dönerek bağırdı: Gazeteci mi?.. Ne?.. Siz gazeteci misiniz? Tabiî, tabiî... Biz her şeyi duyanz... Siz yerli filimleritnizle re kabet etmek için Istanbul'a gelmişsmiz ve bu gelişinizi gizli tutmuş PEYAMt SAFA BVYÜK HtKÂYE: 55 Sinema Delisi Kız ' S E R V E R B E D t Alayı bırakımz, efendi, dedi, *iBinle uğraşmağa vaktim yok. Ne siniz, kinminiz, fotografçı mısınız? Yanlıs geldiniz... Ben... Siz meşhur Andre Roan değil misiniz? Yüzünüzden tamdım. Yanlış gelir miyim hiç üstat? Biliyorum işte, 5 numara, ta kendisi, Andre Roan, ta kendisi! Bonjur üstat, lutfen elinizi biraz uzatmız, yabancı değfliz biz, kork • mayuuz! Sadık habire sorup duruyordu: Peki, anladık, siz kimsiniz? O sırada ben Sadığ'ın yanına gittim. Beni görünce: Rîca ederim, siz çekiliniz, rica ederim, dedi. Ben korkak ve masum bir tavurla ^ordum t Kimdir, ne istiyorlar, ne var? Sadık beni kollarimdan tutarak itiyordu: Çekiliniz, bir şey yok, olmaz! Kulağıma iğilerek hararetle fı sıldadı: Ne yapıyorsunuz canim, sizin yabancılara görünmeniz doğru değil. Çekiliniz... Ben ısrar ediyor, hatta tepiniyordum: Olmaz. Merak ediyorum. Ben de bulunacağım. Biz itişirken kapıdaki fotoğraflı adam fırsattan istifade ederek içeri daldı. Sadık bu sefer beni bırakarak o nun üstüne yiirüdü: Efendi! Burası benim evim. Ne yapar gibi bir vaziyet aldı, hemen resmini çekelim. Ve çektiler. Sadık bunu da görünce artık çıldıracak gibi olmuştu. Bağırdı : Ne yapıyorsunuz, gazeteciler.. Allah aşkına! Fakat berikiler dinlemiyorlar, ye. ni resimler almak için makinelerini hazırlıyorlardı. Sadık bunlarla başa çıkamıyaca ğını anlayınca dost olmağı tecrübe etmek istedi: Buyurun bari, içeri girelim, rahat rahat konuşalını, dedi. Hep birden: Başüstüne, teşekkür ederiz, üstat! diye içeri damladılar. Sadık bana bir daha yalvardı: Rica ederim. siz rahatsız ol • mayınız! Ben güldüm: Bilikis, dedim, eğleniyorural (Mabadl var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: