29 Nisan 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

29 Nisan 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hikâye Dördüncü koca ?s Bir bısıkiet kazası Yediknle tramvay caddesinde bısık let!e geçmekte olan Kâzım isminde bir genç Manol isminde bir bakkçıya çarpmış, ağır surette yaralamıştır. Manol Rum hastanesine kaldırılmıştır. Türk Yunan Müzakereleri Aynalı falcıfar yakalandı Fatma ile Hatiçe isminde iki kıpti kadm Kasımpaşa'da dükkânlan dolasarak ayna ile fala bakarlarken yaka'i^mıs lardır. 29 Nisan 1933 Korkakhk, maheubiyet, kararsızO saniyede bendeki heyecanı eörlık bana ana baba mirasıdır. tsmimin meli idîntV. Bu kadın Madam dö For* Tigre (Kaplan) olmasına bakma mantel idi. Yani benim mağazamın yın. Anam da korkağın biri babam karşısmdaki (Asrî şapkalar) mağada korkağm biri idi. zasının sahibesi.Madam dö formanSan'atım ıtriyatçıhktır. Korkak, tel üstüste üç defa dul kalmış olmamahcup bh adam için çok hoş bir sına rağmen hâlâ cok genç ve çok san'at değil mi? güzel bir kadmdı. Dükkânımdan o. Dükkânım Sendeni sokağındadir. mın, isçileri arasmda bir kraliçe gibi Ismi (GüIIer cenneti) dir. Hiç sevdolaşmasını zaman zaman hayran . mediğim bn ismi babam bulup koylıkla «eyreder, dururdum. Dul mamuştur. Ben bu isimden hoslanmam dam dö Formantel'in talebini reddeama henüz değiştirmek için d« bir demedün. Arabanın kapılan kapankarar vermed'im. Çünkü kolay kolay dı. Hareket ettik. karar veremem. Malum ya, tabiat Belki bir yarım saat güzel yol ariktizası. kadasima lâkırdı söylemeğe cesa 1779 da doğdum. Yani yinni bir ret edemedim. Cesaret edemedim deyaşındayım. Babam öleli on sene ğil söyliyecek lâkırdı bulatnadım. oluyor. On »ene Tar ki (Giiller cenNihayet mınldanır gibi: neti) ni ben idare ediyorum. Ne güzel sabah! dedim. Evet, fena değil! Geçenlerde patron olmamın onun* Beni affedin. Ben kaba bir a . cu senei devrivesi şerefine şöyle bir damım. Arabaya girer girmez size cenup seyaHati yapmağa karar ver* dim. O vakite kadar Paris'ten aydavetinizden dolayı teşekkür etmek nlmamıştım. En uzak »eferlerim lâzımdi, fakat... Paris'in hududunu aşmanmtı. Bu * Cesaret edemediniz. nu da korkaklığıma, beceriksizliğî Bravo, evet cesaret edemedim. me hamlederek bu meseled'e olsun Detnek mahallede sizin için beni kendi kendimden iğrendiren bu söylenenler doğru! huyu terketmeje karar verdim. Kü* Mahallede benim için n« di . çük çırağı yollıyarak ertesi günü yorlar? hareket edecek posta arabasmda Bir genç kız gibi korkak ve bir yer tuttum. mahcup, diyorlar. Mahcup bir insanı kendisine mahNasıl olup ta bu kadar kısa bir zaman zarfında bövle kat'î bir kacup olduğunun söylenmesi kadar hiç rar verebildiğime ben de şaşıyor bir sey mahcup etmez. Her t«ra*ımı dtrm. Nihayet yevmî harek«?t geldî, kaphyan atesten yüzümün kıpkır . çattı. Erkenden kalktım. Mükem mızı olduŞunu »niadım. mel bir tuvalet yaptım. Vakti mu Yol aıkadasım müsfik bir tebesayyeninde posta arabasınm kalkaca îiimle guiümsedi! ği meydanda isbatı vücut ettim. Bakm ben hiç mahcup deâilimFakat geç kalmışım. öteki mü.«tedir dedi. Simdiye kadar üç kocadan riler çoktan arabava yerleşmi"''er. dul kaldım. Bunların üçü de iyi in. baktım içeride hiç bir boş yer yok. sanlardı. Beni korkak ve mahcup Bu şaşılacak bir şeydl. Haibukî ?ş yapmadılar. Üç koca bu Mösyö Ti te şu dSrt numarah yeri ben tutmuşger... Dile kolay. Ben bun'arın ücütum. Elimdeki bileti göstererek kenü de avn ayrı sevdim. Eğer dörk«Iedim: düncü defa olarak bir daha evlenir. Dört numarah mevkî benimdir, sem... Nicin evlenmiyevim, her »ey efendller. Onun biletinî ben aldim. mümkündiir, degil mi? Evet dör Bütfin yolcular sustuiar. Ben sritdüncü defa olarak bir daha evle tikçe hafifliyen bir sesle tekrarla * nirsem dördüncü kocamı da öyle »e. dım: veceğim. Eminitn o da beni korkut DSrt numarah mevki benîmdir. mıyacak, benim tabiatimi değiştirmiYerimi kapan kiremit renkli, karyecektir. tal gagası burunlu, iri yarı adam Bir iki dakika su*tuk. Sonra güzel haykırdi: yol arkadasım sordu: Ne dırlanıp duruyorsun, be E Mösyö Tiger, evlenmek si «feltkanlı. Dört numarah yere ben zin hiç hatırınızdan jrecmiyor mu? eturdum, iştel.Ne yapacaksm bakaBu sefer sakir sakır terlemeğe Itm. Erken gelip te yerine sahip o başladım. Neredevse bayılacaktım. laydtn. Evlenmek mi? Evet... Evet *ey Fakat efendim... dîyecek ol di^ünüyorum. madam... dedim. Diidum. sünmez olur muyum? Fakat bir karar veremiyorum. Herif gene giirledî: Delikanlı bana baksan a sen? Yanlıs yapıyorsunuz. Halbuki Ben mütekait yüzbaşı Ledoks'um. siz çok iyi, çok sevilen bir koca ola. JLJuhafız alayı zabitanından Ledoks.. bilirsiniz . Omrüm harplerde gecti. Vaterlo'da Biz böyle konusurken posta ara jeneral KamHron'un îki adım geri bası habire koşuyordu. tki defa beysinde idim. öyle ufak tefek şevlere girleri değiştirdiler. Nihayet öğlc pabuç bırakmam. Jeneral Kambron, vakti bir kasabada yemek yemek üo ylgît, jeneral tncUiz'ler kendisine zere durduk. teslim olmasını teklif ettikleri vakit Demin kavga ettiğim yuıbasmın MaDe dedi bilivor musun... datn dö Formantel çok hosuna g)tJeneral Kambron'un ne dediğini mis olacak ki bizim oturduğumuz anlamak kısmet olmadı. Arabacının sofraya geldi oturdu. Madama bamuavini dışanda kalmış olması muh* karken çok tath olan bakışlan bana temel yolcuian ikaz etmek tnaksa dönünce birdenbire krvılcımlar saç dile baykırdı: mağa başlıyordu. Herif güzel kom şunuı abayi yakmıs gibi idi. Hatta Haydi arabaya, haydi arabaya, içki kadehini kaldırarak suln bir kalkıyoruz. sarhos ağzile: Eh artlk bizim seyahat eeri kalkıyor. demekti. Kkn bilir belki de Giizelimizin şerefine! Deme bu tesadüf benî hayırlı olmivan bu ğe bile cesaret etti. seyahatten alakoymak için ilâhî bir Buna fena halde içerledtm. Atıl . fsaretti. Anlarsını* yaî.. Gen« kordım: kakhk, vesvese damarlanm kabar Efendi... YîiTbaşı efandi... mıstı. Herîf bana döndti: Tam arabanın bulunduğu yerden Sen kim oluyorsun, be Ne kaaynlmak üzere iken bir kadın sesinşıyorsun bana. Bana kimse karışanin îsmimle beni çağırdığını duy maz! ceneral Kambiron, o yiSit ceidum. neral tngiliz'ler kendisine teslim ol Mosyö Tiger... Mösyö Tiper! masını teklif ettikleri vakit ne dedi, Arabanın kadıniara mahsus kıs bilivor musun? mından başını uzatan bir kadın beni Madam dö Formantel atıldı: çağınyordu. Yüzbaşı Vaterlo'da deriliz. Burava gelir"'z. Ben burada Bu söz bütün yolcnlann hosuna yaînızım. G*lînîz... Geliniz! gitmisti. Bir çoklan münakasa mev Müzakere, iki tarafın iktısadî, ticarî münasebetlerinin hepsine şamildir IBirind sahifeden mabait] Yunan Basvekili M. Caldaris ve aazırlardan Besmezoğlu, Loverdos, Olambiyos, Stefanapulos ve Sayas ile Türkiye sefaretinin ve Yunan Hariciye Nezaretinin büyük memurla n refikalarile birlikte hazar bulun muslardır. Ziyafet pek nes'eli ve büyük bir samimiyet içinde geçmiş • tir. açılmaktadır. Çetin mücadelelerle dolu olan mazinin tasfiyesi eseri, Yunan milletinin şuurlu idaresini ve istikbalde Türkiye ile en samimî dostluk ve amelî faaliyet sahasında teşriki mesai münasebetleri içinde yasamak hususundaki şiddetli arzusunu aksettirmektedir. Bunu söylerken bütün Yunan milletine tercüman olduğumu size temin edebilirim. Samimî arzumuzu parlak bir hakikat haline koymak çarelerini si • zmle beraber araşhrmakla, bizi işte bu duyfularla mütehassis olarak amade bulacaksmız. Hepimizin başaracagımız maddî güçlükleri tamamile müdrik bulunuyoruz. Dünya buhranı mübadele • Ierde manialar kurarak mevcut güçlüklere yenilerini eklemiştir. tyi niyetler, her iki mcmleketin memnun olacagı amelî neticeler vermekten hali kalmıyacakhr. Bu, cesaret vcrici bîr tatbikat ve ayni zamanda bir kaç se« nedenberi çok mesut bir tarzda mevcut olan siyasetin parlak bir tezahürü ola cakhr. Tarihe karşı koyarak memleketlerini yenflestiren parlak yeni Türkiye binasım kuran ve ayni zamanda Türk Yunan dostlugunun şampiyonu olarak yfikselen devlet adamlannın Türkiye işlerinin başında bulunmast ümitleri sarsılmaz bir kanaat haline koymaktadır. Bütün Türk milleti, şeflerile iftihar edebilir. Size hoş geldiniz demek ve mesamizin muvaffakiyetini dilemek için bardağımı kaldırarak, yeni Türkiye'nin kendi yüksek mukadderatınm başmda tuthıgu Bani ve Büyük Şefin sıhhatine, asil Türk milletinin büyüklük ve refahma ve mümtaz seflerinra şerefine içiyorum. « Başvekü Haaretleri, hanımlar efendiler, Yunanittan'm çok misafirperver topraklannda bize hoş geldiniz demek için Yunan hükumetinin pek mümtaz Reisinin söylediği güzel ve asil sözleri hakikî bir heyecanla dinledik. Başvekü Hazretleri, Türkiye ile Yunanistan arasmda mevcut olan dostluğu öyle bir kuvvet, öyle bir yüksek düşünce ve öyle bir duygu asaleti ile tarif •ttîniz ki, ben siaden sonra ancak, milletlerimisi bugün bir araya »etiren çozülmez bağlan, bizim d* böyle derin ve samimî bir tarzda anladıgımın söyliyebilirim. Bizim için çok bol olan tarihin dersleri her halde daima bugünkü gibi olmamışlardır. Sefalet ve utırap senelerinden sit de, bis de ruhlanmız kuvvetlenmiş ve bilhassa gözlerimiz açılmış olarak çıktık. Bu güzel göklerin altında fena ve iyi yıllan berabcr yasamış olan sizler ve bizler bugün bize düşen mükâfab her halde hakkettik. Bu mükâfat, cesur, civanmert ve samimî dostlar gibi birbirimize ellerimizi uzatmakuğımız • dir. Başvekil Hazretleri, dünyanın bugün maatteessüf gösterdiği kararsızlık manzarasi önünd* bizim birleçmemizin mtitekabO menfaatlerin karşılıklı anlaşma sına ve balisane duygulara en iyi bh* kaynak olmasmı dilerim. Vaktile Avrupa'nın en kanşık bu kısmmda kardeşçe kucaklaşmamızm yeni bir nizam kurmuş olması mucibi ibret ve bilhassa dersle dolu degfl mldir? Biz harplerden pek çok ısfarap çekmiş ve harplerde pek çok kaybetmiş olduğumuz için sulhu bu derece sevîyor ve dünyaya sulh manzarasi gösteriyoruz. Dünvanm istikbali için ümidimiz sulbtadır. Ve biz ken^Perinin ve beseriye tin hakiki menfaatlerini iyi anlıyan birer millet olarak, hiç te mecbur olmaksınn münhasıran bir mefkureci sıfatile sulhu yapıyoru*. Ba«vekU Hazretleri, İki memleket arasmda ticaret müMuhittin Haşmet anlatmağa başUdı: Geçenlerde bir gece gene doktor Behzad'ın arkasma takılmıştım. Kurtuluş'ta bir Iokantamn üstünde ki küçük bir odada öteki arkadaş larile buluştu. Anlatması şitndi u zun olur, ben de onları bir köşeden gözetledkn. Bütün konuştuklarını dinledim. Benim de bilmediğim bir çok şeyleri o gece öğrendim. Dok tor Behzat'tan başka Faik tzzet'le Simopulos ta orada idi.Daha saka lım kestirmemişti. Ama bahçivankıhğında da değildi. Görenler kelli felli bir adam sanırlardı. Konuştuk larını da duysaydınız, sîzin köşkü nilzde bahçivanlık eden bir adamın afzına hiç yaraştıramazdınız. Me * ğerse beşeriyetin bütün yaralannı bu uğursuz herifler saracakmış!.. Onlara kalsa dünyanın bütün kuruımmu değişthecekler; her şeyi altiist edip yeniden kendi kafalanna göre kuracaklar!.. Bunun için de çok para lâzıtn!. Sözüm ona asıl gayeleri büsbütün başka olmakla beraber şimdiki halde, kendilerini bti gaye ye ulaşhracak çareleri an yorlar. iMabadt var) badeleleri hususunda çıkan gçülükler hükumetinvz tarafından azamî derecede dostça ve müsbet bir tarzda tetkik edildi. Ben şahsan Yunan ticaretine, büyük dostluğumuza uygun bir sekflde ve müsbet esaslara ve hakikî imkanlara müstenit inldşaf çareleri vermenin bi • zim içm faydalı olacağı mütaleasmda bu> lundum. Bu bapta Yunan hükâmetile göriismek için Atina'ya geldBc. Burada gördüğümüz kabul bizi hiç şÜDİıesiz mütehayyir. etmedi. Fakat her halde tahminlerimizden üstün çıktı. Bu muhabbet havası içinde ve bir neticeye varmak hususırnda bu derece samimî bir arzu ameli ve müsbet bir rejim mulnc^mamz kabil midir? Başvekil Hazretleri, Sizin ve bizim yaptığumz mJHiyetoerver'iktir. Bence selâmet verici bir müliyetperverliktir. Bu, kayitsiz olarak vatanın hizmetine konul&n seref, gurur, vazifedir. Bu milliyetpeı verlik bizi birlestirdi ve en samimi bir dostluk içinde sulhun favdalı devresine bu miHvetperver'ikle iri^tik. Binaena leyh, Yunan milletinin bütün ahvalde gttstermesini bildiği yüksek meziy^tlerin JJnünde işilmek suretile sizden sonra ber de bu mlliyetperverliğe lâyık olduğu hürmette bulunuyorum. Yunan Reisicumhurunun sıhh^tine, dost miVetin mukadderahnı büvük bir salâhiyet ve vukuf ile idare eden şef lerin şerefine, sizin ve Madam Tsaldaris'în sıhhatme bardağımı kaldınyor ve çözulmez Türk Yunan dostluğu şere fine içiyorum.» Yeni doğmuş bir çocuk Samatya'da Kürkçübaşı mahllesinin Külhan sokagında ceza mahkemesi reisi Vâsıf Beyin evinin önüne bırakümıs bir çocuk bulunmustur. Unkapam'nda oturan Yusuf, tütün amelesinden Edirnekapı'lı Hadiçe Ha nıma elile sarkıntılık ettiğinden polisçe yakalanmıshr. Sarkıntılık etmiş.. Ziyafette teati edilen nutuklar Atina 28 (A.A.) Ziyafette M. Çaldaris şu nutku söylemistir: « Türkiye ile Yunanistan ara aındaki iktısat münasebetlerini in kisaf eHirmek gibi yüksek bir va zifeye Türk hükumeti tarafından memur edilen mümtaz Türk ricali nin buraya gelmelerile bu isin ehemmiyetini Yunan bükumetinin fevkalâde takdir ettijtfni ?zhar için çıkan çok mes'ut fırsattan dolayı duydu ğum memnuniyeti bildirmek iste rim. Şanh mazinin mirasını tasıyan milletlerimizin birbirine yakın şarkta tam bir milliyetperverlik isareti altında kanlı oldugu kadar kahramanca mücadeleler içinde oynanan ve bir kaç asır süren facianın bas hca mümessilleri gözü ile baktıklan geçmiş zamanlar olmuştur. Fakat diğer bir v&kıa daha vardır. Tarihin cilvesi: MilleÜerimize uzun asırlar yaayana yasamak bir birini tanımak, sevmek ve anlamak mukadder olmuştur. Hammlar, «fendiler, kat'iyetle iddia ediyorum ki bu uzun millî mücadeleler silsilesi esnasında millet Ierimiz, bu isme lâyık bütün milleterin muhasimlannda takdir ettikleri millî gururu, vatan hizmetinde f«ragati nefsi ve fedakârhk askinı birbirinden bulmaktan hiç bir zaman fariğ olmamışlardır. Bu hisler daima kalplerimizde mevcuttur. Milletlerimı'z birbirini tanıyor. Yanyana, uzun bir mesainin terini almlarmdan silmislerdir. Be raber feci saatler yaşamışlar ve fakat ayni zamanda sulhun sevincini de tatmışlardır. Milletlerimizin ta hakkuk ettirmekle mtikellefiz düşüncesinde bulunduklan yüksek mu kadderat duygulan ile göğüsler kabarmış olması, aralarında bir çok müsterek baglann ve benzeyişlerm inkişafına kat'iyyen mâni olmamıştır. ÇUnkü bu iki millet müsterek bir tesir dairesi içinde yaşamışlardır ve ruhlam müsterek bir sema altında yetişmiştir. Fakat dünya harbi iki milletin millî ve iktısadi bünyeleri nin dayandığı temclleri bir sal gibi sarsmca Türkiye ve Yunanistan kendilerini matem ve sefalet içinde buldular. Her iki memleket harbin kend'ilerine misar bıraktıgı aşılmasi çok güç meselelere karşı koymak mec buriyetinde kaldılar. Mazinin feci tecrübesinden acı bir ders almıs ve yeni zamanın hakikatlerini idrak «tmiş bulunan iki millet eski ihthra* larının üstüne çıkmasını bildiler ve yeni bir canhlık bamlesi içinde yeni bir devrenin gözerimine yön«ldiler. Uzun mücadelelerinden unutacak bir şeyleri olmadı, fakat çok şeyler öj rendiler. Vatan uğrunda ferajati nefis ve fedakârhğm asıl hatırası ve kahramanlığa hürmet daima bâki kalacaktır. Milletlerin tarihlerini unutmalan icap etmez. Ancak on lar kendllerine yeni bir tarih yap mahtfırlar. önümüzdeki milletlerîmizin fikir ve kalplere Himat «decek, ehemmiyeti büyük bir medenî va zife yapacaklan ve yakın sarkta sulhun köklenmesi için gayretl«rini birleştirecekleri geniş bir istikbal Kansını da ahçı diye getirdL Son ra sakalını, bıyığını kosti; en tehli keli bir düşman gibi karşımıza çıktı. Perihan: Kolunuzdan kan akıyor!. Hiç olmazsa biraz sarahm!. Diye yaklaştı. Koynundan bir raendil çıkardı. Haşmet'in yarasına bağIadı. Bası, genç yüzbaşının göğsüne doğru yaklasmıştı. Haşmet, biraz i ğilinee dudaklan Perihan'ın saçlanna dokundu. Genç kız bunu hissetti. Kızıl bir ateş yanaklarında dalga landı. Başıni kaldırdı. GözgÖze gel diler. Bir kaç saniye ikisinin de se si çıkmadi. Sonra Haşmet: Ah, bir k«re buradan sağ çikabilseydik... Diye söylendi. Bu bir kac kelime, Muhittin Haş met'in genç kız için neler düşündü* ğünü anlatmağa elvermişti. Peri han'ın gözleri yaşardı: Ah, bir kere kurtulabilsck!. ' Diye içini çekti. ^ Sonra: Nedir bu başımıza gdlenler?. N* istiyorlar bizden, bir türlü ak lım ermiyor!. Ne yapacaklar acaba?. DedL Tehir olunan seyahat Berlin Türk ticaret odası tarafmdan, Alman tacirlerden bir kaf ilenin memleketimizi ziyaret etmesini te min için hazirlanan seyahat bir müddet tehir olunmuştur. zuunu bilmedikleri halde kahkahayı kopardılar. Herif büsbütün köpür dü. Ona o kadar kızmıstım ki boğa* zına atılmak istiyordum. Madam dö Formantel niyetimi, hiç bir vakit mevkii icraya koymıyacağım niyetimi gözlerimden anladı. Bileğhni tutarak bana yalvarmağa bafladı. Yüzbası Ledoks: Oelikanh sen ne çok himaye ediliyorsun. Böyle! dedi. O kadar kabadayı isen gel bakalım. Be» d* kılınç ta var, tabanca da var. tntihap et! Sefil intihabi bana bırakıyordu. Hiç bir seye karar veremiyen ben kılınç ve tabancadan birini nasıl seçebilirdim? Kıhnçla tabanca mı? Ben ikisini de intihap ediyorum, yüzbasıl dedim. Benim huyucnu bilmîyen herif kendisi ile alay ediyorum, Sandı. Bunların ikisi birden bir çift tokat demektir. Diye bağırdı ve yerinden kalkarak bana doğru yürümeğe başladı. Iste o dakikada niç beklenvediği bir sey oldu. Madam dö Formantel'i, yol arkadaşrmı aramızda gördük. Güzel kadın haykırdı: Yüzbaşı efendi, zevcimi rahat bırak! Ne... Zevcim mi, dedî. Ben onun zevci mi idim? Hayir hayır bunu l&f olsun, nezaket olsun diye sÖyletniş olacaktı. Yüzbaşı da buna inanmadı. Fakat öteki yolcular inanmıslardı. Yüzba şınm aleyhinde korkunç korkunc homurdanıyorlardı. Herif isin varacagı neticeyi anladı ve itizar ederek yanımızdan çekildi. Mesele kapanir kapanmaz ben vücudümde garip bir uyusukluk hissettim. OUuğum yere çöktüm. Kendimden geçtim. Ayıhnca kendimi bîr otel odasında buldum. Basucumda Madam dö Formantel vardi. Posta arabası o korkunç yüzbası ile btrlikte çoktan uzaklaşmıştı. İki gün hasta yattım. ÜçUncü gün Madam dö Formantel'în ayaklarına kapanmak üzere ayağa kalktım. Dördüncü gün onu koluma alarak papaz efendinîn karşısına gStürdüm. Hayır hayir ben onu götürmedim, o benî gctürdü. Malum ya korkakIık, mahcubiyet, kararsızlık bende ana, baba mirasıdır. Velhasıl (Güller cenneti) ile (Asrî şapka) ticarethanesi birleşti iste... Nakleden: ö. F. raz daha kendini topladı: Siz de yaralandınız mı? Diye sordu. Muhittin Haşmet sol koluna bak ti. Gömleğinin yeninde mce bir kan lekesi vardı: Hiç bir şey değil; duymuyo rum bile!^ Dedi. Kapının dışında ayak sesleri, homurdanmalar vardı; gittikçe de arttı. Perihan yataktan kalkti; kapıya do&ru bir adım atacak oldu. Muhittin Haşmet: Aman, kapıya yaklasmaymız, dedi. Bahçivan efendi kimbilir gene nasıl bir mei'unluk hazırhyor?.. Perihan «Bahçivan efendi» den bir şey anlamamış gibi baktı. öteki gülümsedi: Ay, hâlâ bilmiyor musunuz?. Simopulos'un kim olduğunu an lıyamadınız mı?.. Kim?. Sizin eski bahçîvanınız Aziz!. Aziz mi?. Bu adam bu yollara düşmemiş olsaydı da aktörlük etseydi, belki da' ha ziyade muvaffak olurdu. Sizin yaninızda aylarca bahçivanlık etti. Yunan iktısat Vekili de bir ziya.et verdi iktısat Vekilimiz»n cevabı Atina 28 (Hususî) Yunan tktısat Vekili tarafından bugün kendi köşkünde Türk ricali şereflerine bir öğle ziyafeti verilmiştir. Türkiye sefiri Enis Bey de bu ziyafete davetli idi. Ziyafetten sonra davetliler otomobiller ile Maraton'a gitmiş lerdir. Küçük san'atlar hakkındaki müzakereîer... Atina 28 (Hususî) Mevsuk menabiden ahnan haberlere göre Türkiye'de mukim küçük san'at erbabı Yunan'lılar için cereyan etmekte olan müzakereîer hüsnü neticeye ermiştir. Yakmda Türkiye'de ecnebi küçük san'at erbabı için mevkii tatbika konacak kanunun Yu nan'lılara teşmilinde bir sureti tes~ vive bulunmıntur. Numan Rifat Beyin Yunan'lı gazetecücre beyanatı Atina 28 (A.A.) Türkiye fktisat Vekili Mahmut Celâl Bevle Hariciye Müsteşarı Numan Rifat Bey, Türkîye'nin Atina elçisi Enis Bey de hazır olduğu halde Türk sefarethanesinde gazetecileri kabul etmişlerdir. Numan Rifat Bey, şu beyanatta bulunmustur: « Büyük dost memleketîn misafir sever topraklannda bulunmak la bahtiyarız. Bu sureti e vakit vakit yapılan temaslar, Yunanistan ile Türkiye arasında mevcut olan kardeşcesitte münasebetleri daha ziya de kuvvetlendirecek mahiyettedir. Türk Yunan dostluğu bizim icin tamaraile millî bir siyasettir. Zira haricî siyasetimiıin esaslı unsurla rından btridnr ve daima öyle ola caktır. Atina'yA Yunan hükumetile en yüksek bir hüsnü niyetle ve tamamen müsbet bir zihniyetle ticarî mü badeleier meseleslni tetkik etnıeğe geldik. Ben şahsan bü'ün temaslan • mıza hâkim olan samimî dostluk havası içinde ticarî münasebetler meselesini matlup sükunet içinde ve azamî randmanı elde etmek suretile tetkik edeceğimlze kaniim. Yunan toprafrına ayak basarken, dost ve necip millete en kardescesine selâmlanmızı hakikî bir heyecan içinde gönderiyorur.» Gazeteciler, TUrldye'deki Yu nan'Iı san'at erbabı meselesinm Atina müzakeratı esnasmda görü şülüp görüşülmiveceğini sortnaian üzerine Numan Rifat Bey, yapıla cak müzakerelerin iki memleket arasmdaki iktısadî ve ticarî münasebetlerin hepsine şamil olacağı cevabım vermistir. Macnra romant 50 Nakleden: KEMAL RAGIP Gizli Eller Araya bir kadın çıghğı da kanstı. Muhittin Haşmet olanca kuvvetile kapıya dayandı. Kapı ardma kadar acıldı. Simopulos'la yüz yüze geKiPerihan da, uydurma bahcivanm kollannda çırpımp duruyordu. Si mopulos, kendi dilinden küfürler savurarak genç kızı hemen oldugu yerde bıraktı. Arkasından kulakları saİır edecek bir gürfiltü isitildi. Daracık kamaranın içine beyaz bîr düman do'du. Haşmet, sol kolunda belli belir siz bîr acı duvarken bir yandan da Simopulos'a nişan alarak ates etti. Kamaranın içi yeniden bir gürültü ile inledi. Bu gürültüye uvdurma bah çivanın kudurmus gibi homurtusu kanşti) elindeki tabanca da yere düştü. Muhittin Haşmet atıldı; Simopu los'tan önce tabancayı yerden »ldı. de: Bütün bu kanşıkhgm orfa yerin Şimdî kaptanla gemiciler* yetisecek!.. O zaman kurtuluş ümidi hiç kalmıyacak... Diye düsündü. tnsanlann ancak böyle can kaypusu ile çırprndıkları bir zamanda gösterebilecekleri bir kuvvetîe Simopulos'u yakaladı. Ka pıdan dısarıya attı. Uydurma bah çivanın yüzünden kanlar akıyordu; gözleri de yerinden fırlryacak gibi açılmıştı. Kapjyı kapadi; arlcasındaki sur ırüvü sürdü. Derin bir soluk a'dı. Bütün bunlar ancak bes on saniye sörmüs, nefes alacak kadar bile vakit bulamamıstı. Perihan, yatağın üzerinde, yarı bayçm vatıyordu. Ona do*ru bir a^ım attı. Genç kız göz lerinî actı. Belli belîrsiz gülümsedi. Bir seyler söylemek istedi. Sesi çıkmadı. AŞlamamak icin kendisini güç gibi hıçkırdı. Sonra bi Şefkat pullan Nisanın 20 sinden 30 uncu günü ak • şamına kadar postanelere verilecek adi mekttıplara 1, taahhütlu ve kıymetli mektuplara 2, telgrafnamelere 3 kuruş* luk ve kartlara 20 paralık (Hîmayeietfal Şefkat pulu) yapışbnlması 1947 numaralı kanun iktızasmdanda'. Muhterem halkmuza, posta kutularma atacaklan mektuplara bu pullardan da yapıshrmalarmı hatırlatınz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: