8 Mayıs 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Mayıs 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Mayıs 1*33 C oftıhon vfif * Tertip eden Koprülüzade Mehmet Fuat MILLI KU LT Ü R S A Hİ F ESİ ESKl SAZ ŞAİRLERtMİZ: Abideleri koruyalım! Memlekette hiç bir yerle kıyas ediîemiyecek kadar çok ve kıymetli olan tarihî eserlerin bugünkü halL.. ANADOLU ETNOGRAFYASINA DA1R Oksüz Dede öksüz Dede, 16 ıncı asır sonîarında şölıret kazanmıs saz şaiırlerimizden biridir. O zamana att bazı tarihî vak'alar hakkında söyleoiş olduğu güzel şiirler, zamamnı bize anlatıyor. Üslubundaki hususîyet, öksüz Dede'nin Rumeli halkından olduğunu göstermektedir. Gerek şiirlerinden, grek dede lâkabım kullanmasmdan, sairimizin Bektaşi Yeniçeri saz şairlerinden olduğunu anlamaktayız. Eski mecmualarda bazı şifrlerine rasladığımiz «öksüz âşık, öksüz» mahlash diğer bir saz fanri daha vardır. Acaba bu sair, bizim öksüz Dede'den başka biri midir? Yoksa öksüz Dede, muhtelif siirlerinde bu îsimleri de kullanmış mıdır? Bunu kat'î olarak kestiremeyiz. Şiirleri ve zamanı hakkında fazla malumat almak için «Koprülüzade Fuat, 16 ıncı asır sonuna kadar Türk saz şairleri, tstanbul, 1930» atlı esere müracaat edilebilir. Okuyuculara bu eski saz sairimizin eserlerinden bazı ör* nekler veriyoruz: Garbî Anadolu'da Yeni kitaplar j Kayu Han ve Çepni aşiretleri Geçende Alaşehir'H M. Turgut îmzasüe bir mektup aldım. Bu mektupta Alaşehir ve Manisa civartn daki bazı Türk afiretleri hakkında verilen malumat, dikkatle okumağa değer. Mektup sahibi, bu malumatı daha cihan harbi esnastnda topla mıs olduğuna, ondan sonraki vazi • yeti lâyıkile bilmediğ'rri soylüyor. Her ne olarsa olsun, bu malumat dikkate şayandır. Bugün memleketinnzin muhtelif yerlerînde hâlâ yaşıyan Türk aşiretlerinin etnoğrafik hallerini, dilleri ni, edebiyatlartm, aralanndaki tarihi an'aneleri toplamak, milli kültürümüz için ve yurdumuzu öğren mek için birinci derecede mühim bir meseledir. Okuyuculanmız arastnda bu islerle uğraşanlar, bize bu hususta malumat yollarlarsa, onları memnuniyetle nefredeceğiz. K. M. F. *•* Esme ile Alaşehir havalisi ara nnda, «Kayu hanlı» isminde bir Türk asireti oturur. Bu aşiret Halkı, Meşrutiyet devrinden evvel tamamile göçebe olarak yaşarlarmış; ayn yaylaklan, kışlakları varmış. Meşrutiyetten sonra bunlardan bazılannı Eşme ile Alaşehir arasma yerleştirmiflerdir. Epey kalabalık olan bu aşiret, türlü İsimler taşıyan oymaklara aynhnruş. Bu oymak isimleri ştmdi bunlarla meskun bir takım köylerde hâlâ yaşamaktadır. İşte bu oymaklardan en mühimlermin at lan: Çaparlı (yahut Câberli), Manavlı, Hamdal, tnneci Farsak, Gaçar (Kaçar), Musalarlı, Yağcı Bedirli, Kara Yağcı, San Tekeli, Kara Tekeli, Horzom (Hovarizm), Kızıl Keçili, Araph, Kızıl Işıklı, ^açlı, Kara Bağ, Alıcı, Kara Sıyır AIcısı, Alamaslı, Cirit, Çiyan, Zeamet, Alıcı, Yor han. Bu aşirete mensup bazı kimselerden alınan malumata g<Ve, Bu «Kayu han» aşireti hâlâ tt mamile yerleşmemiş, göçebelikten kurtulma nuşbr. Hâlâ Adana, Bursa, Halep, Konya, Aydın taraf lannda bu aşiret oymaklarından bazılan göçebe bir halde yaşarlarmış. Bunlar eski zamanda aşiretlecinm en büyük reislerine Beylerbeyi unvanını verirlermiş. Bu beylerbeği lerden Cora Oğlu atlı biri varmış ki, aşketi halkile beraber Türk Mo» kof harplerinden birine iştirak etmiş. Onun söylediği rivayet olunan bir takım türküler, bu aşiret halkı arasında halâ yanık ezgilerle okun maktadır. Bu Türk'lecden bazılarını dmledimse de vezinleri, kafiyeleri çok bozuk olduğu cihetle, yazma dım. Bu Kayu hanlılar, acaba Os manlı devletirri kurdukları söylenen Kayı han asiretinm bir parçası mıdır? Kendileri böyle iddia ederler se de, acaba bunun bir aslı var mıdır? Bu hususta bir şey diyemem. Sonra, bunlann oymaklarının isimleri arasında bazılan bana pek garip görünüyor. Bazı isimler bilip duyduğumuz oymak atlarına benzıyor; fakat bazı isimler çok garip, çok yabancı görünüyor. Bu isimlerin eski yahut yeni isimler olup olmadı ğını tayin etmek, kudretim f evkindedir. Ben, yalnız, eskiden toplamış olduğum bazı notlan bir araya getirip size gönderiyorum. lardır, diğerlerirü işte bu çok şayanı e seftir kıymetini takdir etmemekle ve bir ahır gibi telâktd eylemekle ve mevcudiyetlerinde memleket için hiçbir faide mülâhaza olmadığmı ileri sürmekle imha etmişlerdir. Bazılan da yanlış telâkki olunan bir imar f&rile kurban olmuş • lardır. tşte Akşehirdeki meşhur Taş Medrese bazı yerleri biraz çatlamış olmakla beraber daha asnlarca durabi lirken tamir edeceğiz diye o fevkalâde müzeyyen cepheyi yıktılar. tşlenmiş ve nakışlı taşlan yirmi seneden ziyadedir yerlerde sürünüyor. Bir ktsrm da kay bolmuştur. Beyazıt kalesindeki pek mühim kadim binalann, tehlike vardır diye hedmin? karar verilmişken oranuı gayur valisi vilâyet bütçesine bin lira koyarak tamirini temin etmiştir. Demek ki hedmine lüzum yoktu. Acaba böyle emsalsiz eserler ve abideler Anadolunun neresinde yoktur? Adun başında oniara tesadüf olunur. Hemen hepsi harap olduğu halde ayn ayn ve kendi başlanna birer şaheserdirler. Bunlar memleketimiz için medan iftihar addolunamaz mı? Biz zannedi 'oruz ki bunlap bir nevi ktskançlık ile ve üzerlerine thriyerek mubafaza etmeÇepnilere geUnce; bunlar hakkında biraz daha fazla malumat topla mıştrm. Onlar ,ekndilerinin Horasan taraflarından geldiklerini söylerler. Bektaşilik daha doğrusu kızılbashk davasını güderler. Manisa, Bergama, Çanakkale, Balıkesir, Konya, Adana, Trabzon, hatta Halep ta ' raflannda Çepni aşiretleri bulımduğunu söylerlec. Gene kendi ifadelerine göre başlıca yedi oymağa ayn lırlarmış: Bayramlı, Karalar, Yalnayak, Zeynelli, Eğne Kocalı, Esnef, Nus retli. Bunlar esasen göçebe imişler; Tanzimattan sonra yavaş yavaş iskân edilmişler; fakat cihan harbine ka dar göçebe!ik âdetlerinden bir ço ğunu hâlâ terketmemişlerdi. Yazın yaylaklara çıkmaktan vaz geçmi yorlardı. Bunlann teşkil ettikleri bazı köylerde, eski Çepni oymaklarının adi hâlâ yaşamaktadır. Georges de Roedich, Sar lea pistes de V Asie Centrale, Texte francait de M. de Vaux Phalipem, librairie Panl Geatfıner.Parim 1933 İ; Konyadakl meşhnr Alâettin koş' künün 26 sene evvelki vazlyeti ve bakımsızlık yüzünden yıkıldıktan sonra bugünkü hali <Maarif Vekâleti «tarıhi abide ve eserlerimizi korumağa mecburuz» ismi alttnda küçük, fakat çok mühim bir risale nesretti. Risalenin bastnda Reisicumhur Hazretlerinin 1931 tetkik seyahatleri esnasında tarihi eserlerlmiz ve bu hasusta altnacak tedbirler hakkında Konya dan Basvekil tsmet Paşa Hazretlerine gonderdikleri tel yazısı vardır ki, bu risalenin mahiyetini tmlatabilir. İstanbul meb'usu ve Türk T. T. Cemiyeti tkinci Reisi Halil Etem Beyefendi «Abidelerimizin hali* ad~ lı mühim bir makalesinde, metnle kettmizin ne zengin bir abideler yurdu olduğunu ve oniarın bugünkü ha' lini, en salâhiyetli bir kalemle izah ediyor. Bundan sonra, Osmanlı /m» paratarluğu devrinde abidelerimizin ecnebi memleketlerine nasıl gStürüldüğünü anlatan bir sahife ibretle okunmağa değer. Bugün süratle tami' ri icap eden abidelerin bir listesini ihtiva eden sahifelerden sonra, Maarif Vekâletince haztrlanıp MVlet Meclisine teklif edilen abideleri feoruma kanun lâyihası ve esbabı mucibesi geliyor. En sonda abideleri mizîn bugünkü hallerini gosteren 31 resimle, mevkilerini tesbit eden iki güzel harita da mevcuttur. Bu hu susta okuyucularımıza daha iyi bir fikir vermek için, Halil Etem Beyefendinin makalesinden bazı par çalart aynen alıyoruz:~> Acaba Anadolumuz kadar tarihi zen. gin ve eserleri çok ve mütenevvi yer yüzünde başka bir memleket var mıdır?, Buna doğrudan doğrnya ve hiç şüphesiz olarak «yoktur» diye cevap verilebilir. Mısırm, ttalyanın, Şimalî Afrikamn, Yunanistanın da kendi eserleri vardır ki ancak bunlar bir îki medeniyete mün hasır kalırlar. Fakat bizde öyle midir? Tarihten evvelki zaman'ar için Anadofanun ahvalmi daha pek iyi bilmiyo ruz. Tarihî devrelerden, yani Milâttan birkaç bin sene evvel başbyarak, nesiller nesüler üzerine, medeniyet medeniyet üzerine gelmiş geçmiştir. Bunlann sayısnu yüzlere çıkaracak olursak ma balâğa etmiş olmayız. na almıştı. Bunlann payitahh Yozgs» ~ı varlannda bulunan Bosjazköyünde idi. Burada gayet büyük bir şehir harabesi vardır ki yirmi beş seneden ziyadedir, vakit vakit hafriyat yapılmakta olduğu halde, daha ikmal edilememiştir. Burada yalçın kayalara oyunlmuş resimler ve yzdardan başka, yeraltından da birçok mühim yazılı ve resimli eserler meydana çtkarılmışbr. Bir büyük Eti merkezi de cenubî vilâyetlerimizde, meselâ Cerabulusta ve Sakçegözde bulunurdu. fşte bu büyük şehir harabelerinde yüzlerce eserler zuhur etmiştir. Ankaraya pek uzak olmıyan Alişar hüyüğünde yapılan hafriyatta Eti tabakasında çikan eserler içinde son derece zarif topraktan eşya ve evani de buhmmuştur. Bunlan kısa birer misal olmak üzere söylüyoruz. Bunlardan baska tek tek olarak hemen hergün memleketm bir tarafmda, hatta Ankara sehrmin içinde bile, bu devrin eserleri bulunmaktadır. Etilerin kabart • ma yahut mücessem heykel olarak r* simleri ekseriyetle siyah yahut kül rengi volkanî taşlara kazınmıstır. Göster dikleri sekfllerm biroçğu neyi ifade ettikleri e'ân anlaşılamamıstır. İJk bakısta pek kaba gibi gözüken bu resimlerde büyük bir sedye vardır. Eti kavminin hususî hallerini tetkik için bunlar oek mühimdir. Etilerin yazüan iki türlüdür. Biri Mısır hiyeroğlifleri gibi resimlerden ibaretlir. Bu kitabeler binalann üzerlerinde bulunurlardı. Bu cins Eti yazılan daha okunamamıştır. Eğer bir kere halledilecek olursa Anadolumm tarihinde çok değişiklikler olacaktn*. Diğeri ise «rÇivi yazısı» dediğimiz yazıdır ki bu ekseriya toprak levhacıklar üzerinde çizilmiştir. Bu yazı okunmus, hatta gra tneri bile bir dereceye kadar yapümıs tır. Böyle yazı ile olan kitabeler pek mühim tarihî, iktısadî, adlî ve sair türlü metinîeri havidir ki bazı kere bu levhalar eski bir kütüphanenin bakiyesi olarak binlerce bir yerde zuhur ederler. Gene böyle Çivi yazısile yazılmış fakat Asur lisanmda olarak, Kayseri ctvannda Kültepe denilen mahalde pekçok mâctarda zuhur etmektedir. Bunlar Milâttan iki bin bes yüz ve belki üç bin sene önce orada yaşıyan bir Asur kolonismin yadigârlandır. Kapadokya metmleri diye manrf olan bu yazılann pekçoğu bir takım hukukî meselelere ah olduğundan kıymet ve ehemmiyetleri büyüktür. Esef olunur ki gerek Boğazköyündeki Etilerin ve gerek Kültepemn bu mevkileri tahsisatsızlıktan dolayı muhafaza altına ahnamıyor Bicaenaleyh oralarda de fine arar gibi ruhsatsız kanstırmaklar tamamile menedilemiyor. Bu suretle o rmıazzam harabeler baska türlü bir harabf halrne giriyor, ve antika kaçakçılığma geniş bir yol açılmıs oluyor. Nekadar mühîm bir servet kaybolduğu tasavvı* edilebilir. Bülbülüm baçladı feryadü zare Aç hüsnün bağım naz eyle bari kalmadı takatim cevrin çekmeye tltifat yok, cevrin az eyle bari Güzeller içinde bir nam komuşsun Canlar yakıcı bir dilber imişsin Ben kulunu öldürürüm demifsin Bana bu ihsanı tez eyle bari Can arzular cemalini görmeye Ermesin rakipler beni sürmeye Çok hicap edersin selâm vermeye Her gelip geçtikçe göz eyle bari öksüz âşık merttir »öyle sözünü Ben. kuluna teslim eyle özünü Kimseler duymasm gizli razını Bana bir tenhada söz eyle bari 2 Gene evvel bahar oldu Dalgalandı cusum benim Dağlar yeşil don giyince Küheylandır eşim benim Bir yadile konuşunca Zaman geçer ahsınca Nazlı yare buluşunca Durmaz akar yasım benim Aşkın ile girdim yola Akın ettim Mısır'a çöle Hep çektiğim derdü belâ Nedir garip başrm benim öksüz âşık eydür ana Şükrüm vardır mevlâm san» Seyrimde verildi bana Hayra yorar düsüm benim Kaşın hilâl, gözün mestan Geh doğar geh dolanuıruın A^ba cevretmek için Hiramani salınursun Lebinden bal damar gibi Yeni doğmus kamer gibi Asıklann emer gibi Geh doğar ge dolanursun Lebin bal yanağın gülzar Neslin melek midir hey yâr Yerine düşmiyen dildar Ah eder de yerinürsün öksüz Âşık eydür hele Dostun şad dFüsmanm öle Vefası olmıyan güle Çanakkalede Turovada bnbiri üze rine on 3d, ve pek yaldnimrzde bulunan Alişarda yine üstüste birçok medeniyetler geçtiği malumdur. Fakat bunu bırakaiım. Bunlar pek kadim zamanlara aittirler.. Eski adı Amh olan Diyarbekirin mütemadiyen yıkmak istediğimiz, sur • lan orta ve son karinler tarihi içinde on seldzden ziyade muhtelif devletler ta ranndan inşa olunmustur. Fakat o kadar uzağa gitmeğe ne hacet, şu içmde bu • lunduğumaz Ankara şehrmde, Türk o • lan Etîlerden başlryarak Firikyalılar, îranlılar, Büyük İskender ve bunun ha !efi olan Selefküer, Goller, Romalılar, Türk Danismentler, Bizantânler, Sel • Şimdi başka acıklı bir bahse geliyo • çuklar ve Osmanlı Türkleri yasamtşlar ruz: O da islâmî devirlerden olan Sel • ve şnndi de burada Büyük Gazimizin çtf Türklerirtin ve sair Türk devletlerikuvvetfle, azmîle teessüs eden ve her gün nfn bırakrms olduklan eserlerin arzettiği derecei irfanını yükselten Cumhuriyetçi çok sayam esef halleridir. Biîmem neden [Türkler hâkimdirler. Anadolu için bu bunlara karsı bu kadar hürmetsizlik gösyolda daha nice misaller getirmek miim terilmiştir? Bir vakit, Abdülhamit za kündür. tşte Anadoluda gelip geçen manında, Anadoluda duvarlarda nekamedenfiyetlerm hepsi azçok birer iz bıdar Selçuk sultanlaruun ismine olarak rakmıslardır ki biz bunkuı eski eserler, ve «Ess'Tİtpnülâzam» ve bu gibi unvankültür hatıralan ve medeniyet yadigârIan taşıyar kitabe varsa hepsinin fanhası lan diye tavsif edebiliriz. Bunlann en için emir verilmisti. Bereket versin bubüyük kısmı Türk eserleridir. Bu yadinun önüne geçilebüdi ve bu vandallıkgarlan ayn ayn muhafaza etmek bize bir tan vazgeçildi. Bugün ise bu Selçuk ve mukaddes vazifedir. Çünkü eski san'atsair bilcümie Türk eserlerinin ve abidelar kültürümüz için bize büyük bir ders lerin hüsnü muhafazası için mevcut olan olduğu gibi, tarihimiz de yalnız kitapkanunlann ahkânu mucibince hükumet lardan değil, onlar vasıtasile de inkişaf tarafından kat'î emhler sadır olmakta eder. dır. Fakat bilmem ne demeli, hep bu emirlere rngmen gene tahribata devam .'' En eski medeniyetimizi ele alacak oolunması anlasılamıyan bir muammadır. Inrsak iptida Sumerler ve Avrupalılann Biz bunun haslıca sebeb<ni gene tahsi • Hitit dedikleri Etilerle karşılaşuız. Bir satsızhkta buluyoruz. Çünkü elde para aralık Eti imparatorluğu hemen hemen olsa bu en güzel, en zarif ve tarihî esert Anadolunun her tarafuu bakimiyeti alb Gönül neye sürünürsün lerimizi beklemek için bekçfler konu • lur ve onlarda az bir şey yıkılmak tehlikesi görülünce derhal tamirine, tarstnine teşebbüs edilirdi. Fakat buna imkân olmadığmdan emirler de icra olunamıyor. Artık Konyadan bahsetmîyelim. Orada bulunan yüzlerce abideden, şimdi ancak kırk kadar kalmıstn*. Konya ka • dar mühim olan ve Selçuk san'atmm en parlak devrini tentsil eden bir de Kay • serimiz, bir de Srvasunız vardır. Erzurum da öyledir Daha nice şeha*lerde ve şehir hariçlerinde. köylerde, ovalarda bulunan hanlann ve sair mebaninm adedi sonsuzdur. Meselâ Sultanhanı namını taşıyan iki büyük han ve Kayseri civarmda Karatay haru kale gibi, ve fakat cepheleri ve içerileri fevkalâde müzeyyen bmalardır. Bunlann kalıp gibi kesOmiş taşkını yıkmak ile bkiremiyorlar. Bunlann, kapılan kapanıp birer bekçi ile muhafazalan ta>sisata bakar. Başka binalanmızda hergün yapılan thribatı görmek için az fasılalar ile Anadoluda dolasmak kifayet eder. Bazan bir sene evvel görülen pek mühîm bir eserin ye • rinde bir sene sonra yellerin estiğini görürsünüz. Bazılanm, pek lüzumu ol • madığı halde, yol açmak için yıkmış Profesör Nicola de Roerichin idaresi altındaki ilmî bir heyet, hemen beş sene kadar orta Asyanın muhtelif yer • lerinde tetkikat yapmıştı. 1925 mar tında başlıyan bu uzun seyahatte babasının yanında bulunan George de Roerich, buna ait mühim bir eser yazmıştır ki. Pariste neşredilmiştir. Metinden hariç 48 resim levhasını, heyetin takip ettiği yolu gosteren bir haritayı ihtiva eden bu 300 sahifelik güzel eilt, millf kültürümüz için ihmal edilmiyecek bir eserdir. 1923 mayısmda Nevyorktan hareket eden ve bütün hazırlıklanm tamamladıktan sonra 1925 te orta As yadaki seyahatine başlıyan bu heyet, başlıca üç maksat takip 'ediyordu: 1 Iç Asyanın başlıca etnik tiplerlni ve merkezlerini gösterecek tablo lardan mürekkep bir kolleksiyon vücude getirmek, beş yüz tablodan mürek keo olup bugün Nevyorkta RoericK Museumda teşhir edilen mükemmel bir kolleksiyon, bu brinci maksadın elde edildiğin gösteriyoT. Bunlaırın kendilerine mahsus bazı 2 lleride yapılacak seyahatler ve âdetleri vardır: Meselâ cuma günü tetkikler esnasında mühim neticeler elhiç bir iş yapmazlar. Gün battıktan de edilmesi kuvvetle tahmin edilen Arsonra tuz, sovan gibi acı şeyleri evkeolojik sahalan tavin etmek, Çungarden çıkarmazlar. Aralannda borç ya.Tien Chan Bozkın, Altay, Mogo • para alıp verdikleri zaman faiz istelistanın cenubu çarbisindeki dağlar, mezler, çünkü faiz almak gayet büyüksek Tibet yaylası arasında yapılan yük bir günah sayılır. bu uzun seyahat esnasında, bu gibi bir Bir erkek evleneceği zaman, muttakım sahalar tesbit edilmiştir. Bura • laka ya babasının yahut bir ak sakaları kanlarak araştırılacak olursa.milâtluı yani aşiıret ihtiyarlarmdan birinin tan sonra 8 1 5 inci asırlara ait eski kaseçeceği bir kızı almağa merbur vimlerin bıraktığı şeyleri, mezarlan buldur. Kız sevmek, kiz kaçırmak on * mak kabil olacaktır. larca büyük bir ayıptır. Fakat ih 3 Bu gezilen yerlerin etnoğrafyatiyarlar, son zamanlarda Çepni gençsma ve oralardaki kavimlerin dillerine leri arasında da bu gibi bir takım ait kültür vesikalannı araştırmak. Bu fena âdetlerin yayılmağa başladığıheyet tarafından yapılan tetkikler nı yana yakıla anlatıyorlardı. Ara neticesinde buralardaki kavimlerin dilarında talâk yoktur. nî kitaplanna ait mükemmel bir lcol • Bunlarda miras meselesi de çok lek«iyon yapılmış, san'at tarihini aydmgariptir: Miras en küçük çocuğa dülatacak mühim vesıkalar t)ulunmuş, hatşer. Bir kız, kardeşlerinin en küçüğü ta Georges de Roerich tarafından b«n olsa bile, mraı almaz. Baba, çocukMogol lehçeleri hakkında tetkikleT yalanna daha sağhğında servetini takpılmıstır. sim eder. Eğer baba servetini tak Bu eserde, orta Asyanın şimdiye kasim etmeden ölüverirse, ak sakallar dar pek iyi malum olmıyan sahalan toplanır. En büyük parça küçük çohakkında, takip edilen yollar hakkında cuğa düşmek üzere, mirası evlâtlar bilhassa oralann bugünkü vaziyeti hakarasında taksim ederler. kında güzel malumat ve kıymetli tav Çepnilerin âyinleri esnasında okusifler vardır. Hotan, KâşgaT, Kuça, dukları dânî mahiyette bazı ilâhileri Karaşar, Urumçı, Çungari, Mogolistan, vardır. Bu ilâhilerin çoğu, hâlâ bü Çaydam Mogollan, Tibet hakkında bu yük bir veli sıfatile takdis ettikleci kitapta mühim malumata tesadüf olu «Pir Sultan» a aittir. Bu Pir Sultan'ın, nuyor. Ara sıra buralann eski tarihi, bu hayatı ve asari hakkında vaktile sahalarda şimdiye kadar yapılmış tet Hayat mecmuasında bir makalenizi kik seyaahtleri ve elde edilmis netice okuduğum adam olduğunu tahmin ler hakkında da bazı kısa malumat ve ediyorum. Bunlardan başka bir ta' riliyor. Fakat bilhassa, bugünkü siyast kıtn türküleri, destanları daha var ve iktısadt vaziyet ve kültür vziyeti hakdttr. Meselâ aşağıya yazdığım bir par kındaki sahifelerle, etnoğrafya ve ar ça, vaktile Eğriboz kalesinde esir keoloji noktasından verilen bazı ma kalan bazı Çepnilerin hatırasmı yalumat ehemmiyetle okunacak mahiyetşatmaktadır. Acaba bu tarihî bir şey tedir. Meselâ Urgadan bahsolunurken, midir? Yoksa aslı yok mudur? TahMogollar arasında başlamış olan kül kik edemedim. Bu küçük mektubutür faaliyetleri hakkında verilen tafsimu, bu güzel türkü parçasile bitirelât dikkatle okunmağa deger: Orada yim: bir devlet matbaası, gündelik bir res mî e;azete olduğu gibi, yüksek mektepAltımızda yarım hası<ler için tamamile bugünkü Avrupa esertçimizde yoktur kusur lerine benzer muhtelif ilimiere ait ki Üç yiğittik olduk esir taplar da basılıyormuş, bilhassa etşkil eEğriboz'un kalesinde dilen ilmî bir komite, memleketin madönümüzde biraz kömür dî ve manevî kültürüne ait bütün vesiUstümüzde gökçe demir kalan, m^ddpleri toplayıp tasnif edi Uçümüz de kaldık esir yormuş. Millî bir müze teşkil ediliyo muş Eğriboz'un kalesinde Millî Mogol tarihini yazmak, Mogol haU bilgisine ait maddeleri toplamak, Mogol Altımızda yarım halı dilinin mükemmel bir kamusunu yap Ustümüzde hurma dah mak, büyük bir kütüpane vücude ge Medet medet Aslan Ali tirmek için çalışıhyormuş. Muhtelif yerEğriboz'un kalesinde lerde hafriyat yapılarak eski mezarlar bulunmus, oralardan bir çok seyler çığe borçluyuz. Fakat değil yalnız Selçuk kanlmıs. Bunlann arasında belki de Çir eserleri, daha birçok Türk nesillerinin tarihlerinin Hiong Nu dedikleri eski baakhklar' yadigârlar da bunlara da orta Asya Türklerine ait şeylerin bn hildir. Meselâ birçok yerde mevcut olan lunması da kabil imiş. İlhanlann, ve eski müverrihlerin hak Kitapta, eski orta Asya dinlerinin sut olarak eskıya ve haydut makulesinbakiyyeleri hakkında verilen malumat den addettikleri KaramanoğullarnMn eta, din tarihi noktasından pek mühim serleri bunlarm kültürde nekadar yük dir Meselâ «Tibet» in eski bir dini olar sek oldukların? gösterirler. Fazla olarak Bon Po dini ve ona mahsus edebiyat Karamanoğullan zamanında Türk dili • hakkında çok kıymetli malumat veri • ne büyük bir ehemmiyet veriliyordu, Fa liyor. Bilhassa bu din ile, şu son zamankat gitmeli de Karamanda bunlann o larda san'at tarihile uğraşan garp âlimemsalsiz eserlerinin halini görmeli! Os lerini pek ziyade alâkadar eden ve eski manlı Türklerinm bıraktıklan eserlerde Türk san'atı tarihi ve Türk arkeolonsi bazan dünyanm en büyük mimarlan sıitibarile çok ehemmiyetli olan «hay rasma geçmiş olan ustalar tarafmdan ya van motiflerini ihtiva eden san'at eserpılmıştir. Bursada, Edirnede ve tstan leri» arasındaki münasebetler hakkınıbuldaki binalarını görmek bunu tasdika da da mühim mülâhazalar vardır. Avrupa âlimlerinin «hayvan uslubu Le kâfidir. Bu devrin binalannın hali de Style animaU adını verdikleri bu san'at asağı yukan diğer tarkF ettiklerimize benTibete de nüfuz etmiş ve orada da izler zer. bırakmiştır. Müellif bunun Tibet YueFakat gene tekrar ediyoruz: Bütün çiler tarafından getirildiği fikrindedir. bunlann böyle harabiye geçmelerinin başlıca sebeb< gene ve gene tahsisat Sonundaki cetveller sayesinde isti • sızlıkhr. Herhangi devre ait olursa ol fadesi kolaylaştınlmış olan bu eser, güsun bir abidede temire mubtaç bir hal zel basılmış resimlerile de, bahsedilen görüldüğü anda derhal bunu icra ede mem'eketler hakkında canlı bir fldr verecek mahiyettedr. bilmelidir. Vakit geçirilirse telâfisi gayKoprülüzade rikabil zararları mucip olur. MEHMET FUAT HAÜL ETEM

Bu sayıdan diğer sayfalar: