11 Temmuz 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

11 Temmuz 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ıemmuz Cumhuriyet SON TELGRAFLAD Fasta kanlı muharebeler Belediye de perakendeFransiz kuvvetlerile mücahitler arasmdaki muharebede Fransızlar 100 zabit tnaktul verdiler Paris 10 (A.A.) Fastan Havas ajansma bildiriliyor: Fransız kuvvetleri dün sabah Büyiik Atlas dağmm ortasına doğru hiç kimse ile karşılaşmadan ilerlemekte idevam etmişlerdir. Meknes ile Tadladaki kuvvetlerin beraber hareketleri yakın bîr za tnatvda »on âsileri de yola getirecektir. CUMHURÎYET : Fransız istilâ sına karşı istiklâlini müdafaa eden mücahit kuvvetleri son zamanlarda Atlas dağlarına çekilmişler ve burada tahassun etmişlerdir. Şimdiye kadar Franaızların yaptıklan hücum Iar neticesiz kalmıştı. Bu muhare belerde Fransızlar ağır zayiat ver «••Htıııutlltlimi Şeker pahalılığı İle mücadele Çorumda kanlı bir cinayet Çerkes Ömer isminde bir sabıkalı, genç bir zabıta memurunu feci bir sekilde öldürdü Çarum (Hu susuî) Bura • da çok feci bir cinayet oUfu. Saz değirmeni kö yündan sabıkali Çerkez ömer Ço rumun çalışkan, vazifeperver, zeki polislerinden KayserUi Ismail Hakkı Efendi yi şehit etti. Vak'a hak • kmda aldığım malumatın hü Şehit tabtta memuru lâsasi şudur: Hakht Efendi Henüz hapisaneden çıkmış olan Çerkez ömer vak'a günü sabahtan başına çöktügü rakı sofra»ını saat 18 de bırakip dışarı çıkmış, ötede beride dolaşarak rasgeldiklerine sarkıntılık etmeğe başlamıştır. Hatta bir aralık hâmil olduğu büyük sal • tırma ile tecavüzleri artırmıştır. Merkum nihayet Sancaktar mahallesile Güllâbibey mahallesi arasındaki yollar ağzmda Şahinzade Mustafa Efendiye taarruz etmistir. Bu sırada o civardaki hana, Kayseriden gelen bîr mektubunu almak için giren polis Hakkı Efendi hâdiseye şahit ol • muş, Çerkez ömere mâni olmak istemiş ve yaklaşarak: Ne yapıyorsun?.. Bıçağını yerine koy! demistir. Hakkı Efendiye dönen ömer derhal kend'isini tanımış ve bir gün evvel parktan kendisini kaldırdığı için kin beslediği polis olduğunu görerek hemen bıçağını saplamış. Bu bıçak genç polisin gırtlağmm sağına isabet ederek 30 santimetreden fazla derinlikte bir yara açmıştır. Ya ranın te»irile sendeliyen Hakkı Efendi katilin üzerine atılıp bıçağını tutmuş, fakat bu sefer de elleri ke • silmif. Yaralann tesirile bütün bütUn takati ketilen gayretli polis düdüğünü öttürmüş ve imdat istemiş. Kendisi de oraya yığılmış. Bunun üzerine katil, polise ikinci bir hamle yapa • rak iki bıçak daha atmış, bu bıçaklardan biri sırtına, biri de sol böğ rüne isabet eylemiş. Bundan sonra katil ömer kaçmağa başlamiş ve zavallı polis ancak o vakit tabanf aıına müracaat ederek altı kurşun sıkmış. Lâkin bu kurşunlar o yaralar içinde çrrpman takatsiz vücudün idaresizliği ile hedefini bulamamış. Kurşun seslerine yetişenler, polisi son nefesinde bulmuşlardır. Vazifeşinas memur ifade vermeden Alla • hina kavuşmuştur. Katilin arkasına düşen polisler onu bir ekin tarlası içinde kendmden geçm'ş bir halde yatarken yakala • yıp götürdüler. Üstü başı kan içinde idi. Katil bıçağını bir tarafa fırla tıp attığı için bulunamadı. Yalnız elinde bıçağınm kını vardı. Katilin o gün ve ondan evvelki günlerde söylediklerine nazaran bu cinayette kasit ve taammüt olduğu da anlaşılıyor. Ertesi gün vazife âşıkı polis için muazzam bir cenaze merasimi ya • pıldı. Mezarhkta nutuklar söyle nerek meslekî faziletleri, insani mezi^tleri sayıld1!. Cenaze mer»*vnin» Bana kalırsa Hayat karşısında sistemlerimiz ir muharrir arkadafim bana bâ* gün dedi ki: Yazılanna dikkat ediyorum, sen, belki de farkmda olmadan, fafiz» me gidiyorsun. Cevap verdim ki, liberalizm de da« hQ olduğu halde, sonunda «izm» lâhi kası bulunan hiçbir fîkre gitmiyorum; çünkü hertürKi felsefî veya siyasi doktrim, öyle katıîaşmış ve dar kabplar • dır ki, nihayetsiz ve evvelce tahmm edumeleri imkânsu ihtimallere doğru seyrederek sayısu istikametlere fışkı ran hayab kavnyamazlar ve namahdut, mahduda sığmaz. Ancak bu dinamik şartlara intibakı takip eden bir sevk ve idare dehasile hâdiselere nisbî bir su retle hâkim olabiliriz, istikamet verebi liriz. Dün bir Avrupa garetesinin fa şizmden bahseden makalesi, beni kendime karşı tekit ederek içime rabatlık verdi. Bu muharrire göre her sistem, su gibi, içinde bulunduğu kalıbm biçimini al» ve her millet tarafmdan baska başka tatbik edilmeğe mahkumdur. Yani sistembkten eıkar. Diyor ki bu muharrir: € Velhasıl, bir doktrim dünyaya ya. yıldığı zaman, milletler onu kendilerine haa bir aksülâmelle kabul ederler. Fa şizm de bu kanundan kurtulamaz. Man« vî evlâdı nasyonal • »osyalizm bunun de lilini veriyor. Çünkü örneğinden hergün biraz daha uzaklaşıyor. Halbuki 3dsi de ayni mkılâp esmsktrma tâbidMer. Bunun gibi komünizm de bütün dünyaya yayılsaydt, milletlerra kusurbrma ve meziyetlerme göre en büyük esaslannt değiştirmeğe mahkum olaeaku. Ameti» ka ve lngiliz amelesinin bolsevizmî, Rus bo?fc^zmine asla benzemiyecektL Sovyetleştırilen Fransız köylülerile m < u jikler arasmda hiçbir müna«ebet buha». ımyacaktı.» Yani?.. Herhangi bir felsefî vey» sl * yacî akideden bahsederken eümizde kelimeler kalıyor ve hayat, sistemleri mize gülüyor. Yaknz, demokraei ve liberalizm gibi sistemden ziyade bünyevi ve tatü bir halete yakın olan rejimlerin bazı istihjlelerle ebedî kalabüecekleri • ne ır.aıunak mümkündür. Nihayet, z*. ki . ' ve hürriyet arasmdaki m3na&ebe*Bi BanunlarBia dayantm ba ha > let, ötebf sMtemler gibi içthnaî me» • humelere değil, hayvanla in«an arasm • daki en büyük tabiî farka güvenebflir; diger taraftan, hayatın basdöndürücü bir hızla değişen şartlarma mtîbakı ta kip eden bir sevk ve idareye en müsait halettir. Fakat, bunu söylerken bile, fikirIerimi bir düstura, kaliba sokmak v< ölü cümleler içinde hapsetmiş olmak koı kusunu duyuyorum. Hayat çok kıvrak, çok canlı, çok seyyal, çok ele avuce, sığmaz şey! Düşünüldüğü vakk dona yor, taş kesîliyor; ancak iezildiği, his • sedildiği vakit yaşıyor, stzi yaşatryor ve aldahmyor. PEYAMİ SA.FA cileri kontrol edecek Piyasadaki şeker pahalılığı etrafında Ticaret müdürlüğünce yapılan tetkik lerm neticelendiğmi yazmıştık. Bu tetkiklerle, malı birbirme devreden bi rinci ve ikmd el tacirlerin kendilerine normal temettüden fazla bir kazanç temin ettikleri kanaati hasıl olmuş, bu hususta emir alınmak Uzere keyfiyet tktısat Vekâletine bildirflmnti. Ticaret müdiriyeti bh taraftan da vilâyete müracaat ederek ,zarurî havayiçten olan bir maddeyi mesnı temettüden çok fazla bir kârla halka satmakta olan perakendeciler hakkında icap eden muameienm yapılmasma nazan dickab* eelbetmiştir. Vilâyet ve Belediye bu hususta tetkikat ierası için alâkadarlara emir ver* mişlerdir. Bu gibi penJcendeciler Belediye zabıtası kanunu mueibince ceza • landmlacaklardır. (Bir de ihtikârla mücadele kanunu olduğunu hatırlatmak isteriz.) Ticaret müdiriyeti, şekerm elden ele geçmesine mâni olmakfizeretoptancılaruı doğrudan doğruya perakendecilere sabs yapması yolunda bir karar ver • misti. j Müdkiyet, bu noktadan da ptya sanm vaziyetmi tetkike devam etmckteda*. Ticaret müdürü Muhttn Bey bu münasebetle : « Şeker fiatlarmı yülneltenler hakkmda icap ederse kanunî taktbat yapacağız!» demistir. mişlerdir. Faıtaki vaziyet Fransa efkârı urnumiyesinde heyecan uyandırdığından Başvekil M. Daladiye parlâmentoda bazı îzahat vermeğe IUzum görmüştür. Fransız Başvekili Cebeli Sagur muharebesinin çok kanlı olduğunu ve Franıızların yüz zabit maktul verdiğini töyliyerek vaziyetîn ciddiyetini itiraf etmiş ve nfhaî muvaffakiyetin Fransızlarda kala • cağmı temin eylemiştir. Son gelen telgraflar, mücahit kuvvetlerin sevkulceyşî bir ricatte bulunduklannı ve Fransızlann bazı araziye mukaveınete tesadüf etmeksizin girmiş olduklarını göatermektedir Yunanistanda Son vaziyet Avrupa sulhü Nasıl temin edilir? Hükumet, muhaliflerle Mahallî anlaşmalar Avuyuşmak istiyor rupayı kurtaracak mış! Atina 10 (Hususî) Hükumete yardım temini için muhaliflerle u • yuşulması lehindeki fikir, ghtikçe genişlemekte ve bir hayli taraftar bulmaktadır. Başvekil M. Çaldari. ile, Venizelosun azimetinden sonra tnuhalefet fırkalannı idare eden M. Papanas • tasiu arasında dün bir mülâkat yapılmiştır. Pek dostane olan bu mü lâkat etrafında reımî mehafil tafsilât veriyorlar. Fakat Papanas tasranun, diğer muhalefet fırkalan liderlerinin de fikrine tercüman olarak, hükumeti malî ve iktısadî meaailde takviyeye hazır olduklarını bildirdiği söyleniyor. Siyasî vaziyetin bir intizam altına alıncnası için iki taraf arasındaki mülâkatların devam edeceği anlaşılmaktadır. Paris 10 (A.A.) Havas ajan sından bildiriliyor: Bloisda radikal sosyalist federasyonu merkezinde söylediği bir nu • tukata M. Pol Bonkur, sulh yolunda ilerliyebilmek için, mevcut bağları gevşetmeden Fransanın anlaşma »ahasım genişletmek hususundaki iradesini teyit etmistir. Sulhün birbiri pesine yapılan an • laşmalarla elde edildiği «abittir. Meseli, tatbik edilmiyerek heyeti umumiyesile kalmış olan Avrupa birliği «Küçük ttilâf» cdörtler misakı» ademi tecavüz ve mütecavizin tarifi, şark misakı mahallî anlaşmalarla yavaş yavaş tahakkuk ediyor. Bel ki yann bir de «Baltık misakı» ve daha başkaları olacaktır. Fransız siyaseti vaziyetJere göre bu anlaşmalara doğrucTan doğruya veya el altından yardım etmektedir. Fransa beynelmilel büyük esaslara bağlı kalmakta devam ediyor. Ve beşerî işlerden daima hoşlandığmı göstererek harptenberi bu işlere yardım etmekten geri kalmıyor. Fakat şurası muhakkaktır ki bu esasların muhalefeti azaltmak ve mcseleleri olgun bir hale getirraek için sabır ve sükunet ile hazırlanmış olmalan lâzımdır. Kaiil Ömer, yakalandıfttan tönro %abxta nezareti odttnda de başta Vali Arif Bey olmak fizere bütün memurlar asker, jandarma, polis müfrezeieri, kalabalık bir halk kütlesi vardı. Taput omuzlar ve eller üstünde değil, yalnız parmaklarla taşındı. Şehit Hakkı Efendinm anneıi, ailesi ve bir kızı vardır. Bundan ma ada kardeşmin üç çoeuğuna. bak • mak vazifesi de kendi üstüne yüklenmişti. Valî Arif Bey kimsesiz kalan zavallı ailenin münasip bir ikramiye ile taltifi için Dahiliye Vek&leti nez< dinde teşebbüsatta bulunmaktadır. Emre Haıan Bursa sergisi dün açıldı Bursa 10 (Telefonla) Bursa Yerlimallar sergisi bugün erkek li aesi binasında saat 14,30 da Vali Bey tarafından açıldı. Kordelâ, Bursa mamulâtı bir bıçakla kesilirken mızıka lstiklâl marşını çalıyordu. Kapı önünde Ticaret Odası reisi Osman Nuri Beyin, memleketin iktısadî inkisafını tahlil eden güzel bir nutku dinlendikten sonra sergiye girildi. Ziyaretçiler arasında eski tktısat Vekili Mustafa Şeref Bey, Kolordu kumandanı Ali Hikmet ve Izmir Valisi Kâzîm Paşalarla Bursa meb'uslan Esat, Refik, Rüstü, Emm Fikri ve eski tstanbul valisi Mithat Beyler de vardı. Yüzlerce davetli serginin muhtelif pavyonlannı gezdik ten sonra bahçedeki büfede izaz o • lundular. Serjrive tstanbul, tzmir, Bursa, Eskîşehir, tsparta ve Malatya sehirlerinden iştirak edilmişti. Çînilerile şöhret kazanan Kütahyanın gelmemesî bîr boşluk teskîl edîyordu. Serginin en çok beğenilen ve büyuk emek ve fedak&rhklarla hazır • lanan köşeleri, inhUar likörleri da iresile, tpekis, Sumer Bank ve lzmir köşeleri idi. San'at mektebinm mo • bilya dairesi de çok takdir edildi. BugBn 4 saat zarftnda sergîyi 6,500 kişi gezmiştir. Camt mmare lerine sergi hakkında mahyalar kurulacaktir. Belediye intihapları tehir edildi Yerli malı al! Yurttaç: Yerli malınm fenaıını değil, îyisîni al. Fakat herhalde yerli malı al. Çünkü yerli mallannın iyisi de var. MUli iktttat ve taserraf eemiyeti Atina 10 (Hususî) Hükumet halkm yeniden bir intihap mücadele..sine giri^jnemesi için belediye inti • lıaplarını te*wniewele tehir etmiştir. Jeneral Kondilirin nutku Atina 10 (Hususî) Harbiye Nazın Jeneral Kondilis dün askerî kulüpte zabitana siyasî bir nutuk fcöylemiştir. Nutkun baslıca mevzuu Çaldaris hükumetinin programını methetmekten ibaret olmuş ve M. Venizelosa karşı yapılan suikasti takbib ettikten sonra hükumet mücrimleri adaletin eline verdiğini söylemiştir. Jeneral Kondilis netice olarak zabitanın hükumet taraftan olduğunu sövlemiştir. Harbiye Nazınnın bu nutku muhalifler üzerine fena bir tesir yap • mış ve tnuhalif gazeteler Harbiye Nazırına askeri siyasete Varıştırıyor diye şîddetle hücum etmektedirler. J Nobel mükâfatı M. Litvinofa verilecek Londra 10 (A.A.) Paris Midî gazetesi, Deyli Ekspreste çıkan bir telgrafı olduğu gibi neşretmiştir. Bu telgrafa göre bu sene Nobel sulh mükâfatı Sovyetler birliği Hariciye komiseri M. Moris Litvinofa veri lecektir. Hicaz Yemen harbi devam ediyor Son alman h*~ berler, Hicazla Ye men arasındaki ih* tilâfın en şiddet • li bir safhaya girdiğini göstermektedir. Geçenler de şehrimize gelmiş olan, Hicaz ve Necit Kralı tbmssuudun nrii • şaviri Muvaffak Bey, Asir meselesinin tamamen bas tınldığını, İmaıu tdrisin de, tmam Yahyanın tavassu*tu üzerine Melik tbnissuut tarafın • , dan affedildiğini söyemişti. Bu af • Maarif Vekili geliyor Birinci aahifeden mabat Hukuk ve İlihiyat fakülteleri de bu şekilde proje i'hzarına başlamışlar • dır. Nakıi işleri 15 eylule kadar de • vam edecektir. İS eylulde bütün fakülteler ait olduklan yerlerde bu lunacaklardır. 31 temmuzda Darülfünun ilga edileceğinden o gün yeni Universite kadrosu ilân edileeektir. Hitlerin yeni bir nutku! Dortmund 10 (A.A.) Başvekil Hitler, Dortmundda toplanmış olan gençlik vatan teşkilâtçılan karşı • sında bir nutuk söylemiş ve demistir ki: < İktidar mevkiine geçtikten beş ay sonra merkez katolik fırkasınm boyun iğece&ine kim inanırdı? Papa ile, bundan sonra papaz?ara siyasetle uğraşmalarını kat'iyyen yasak eden bir muahede imzaladığı • mıza memnunuz.» Dört senelik Hitler plânının ilk altı ayında, işsiılerin sayısı iki milyon azaldı. Hitlerizm Almanyanın istihlâk kudretini yenîden tesi* edecektir. Bu büyük işi yalnız biz başarabildik. Biz gelmeseydik ümitsizlik gelecekti. Hitler sözlerini şöyle bitirmiştir: «1918 ihtilâli alelâde bir isyan idi. Asıl ihtilâl Hitlerizmdir. Evet siz, dikkat etmediniz mi? Demincektenberi etrafınızda dola • şiyor mütemadiyen size bakıyor. «Farkmda değilim» derken gene Don Juanla gözgöze geliyoruz. Masaya döndüğümüz zaman annem Mithat Beye soruyor: Arkadaşınızla sîyahlı kadın gaiiba sevişiyorlar.. Hayır, hanımefendi, Nijat biraz fazla havaî olabilir. Lâkin yengesile, bir babadan ziyade iyiliklerini gördüğü amcasmın karısile sevişemez. Bu sefer hayretle ben soruyorum: Ay bu güzel kadın Nijat Be • yîn yengesi mi? Mithat Bey gülümsiyerek cevap veriyor Î Evet Meral Hanım. Yani am casının zevcesi... Niyazi Bey şimdiye kadar bütün hayatını seyahatle geçirmiş oçk zengin bir sdamdır. Söylediklerine göre aslan tspanyol olan Rozita Pariste dansözlük edi • yormuş. Niyazi Beyle tanıştıkları Bursada garip bir vak'a Bursa 10 (Telefonla) Djjn gece Dokumacılık şirketinin müdürü Nurettin Beyin başmdan bir vak'a fceçmiştir. Nurettin Bey Muradiye istasyonu civannda Azerbaycanh bir kadınla gezerken önüne birkaç sarhos çıkmış ve kadSnı götürmek is etmişlerdir. Zabıta ertesi günü failleri bulmuş, kadm da »erbeıt bıra kılmışır. Yeni dojjan çocuklara Tflrkçe isim konuyor Giresun 10 (A.A.) Verilen bir kararla burada yeni doğan çocuklara umumiyetle öz türkçe adkonmağa başlandı. Vilâyet tarafından kaza ve köy lerdeki halka bir kolaylık olmak üzere öz dilimizle erkek ve kız adları yazılı listeler gönderîidi. Halkımız bu karardan çok memnundur. Getirilecek ecnebi profesörler Darülfünuna getirilecek ecnebi profesörlerinin 30 kadar olacağı haber verilmektedir. Bunlar arasında Nobel mükâfatı gibi muhtelif bey • nelmilel mükâfatlar kazanmış bey. neltnilel meşhur zevahn da bulun • duğu söylenilmektedir. Bilhassa Fen fakültesine çok ecnebi profesör (•• tirilecektir. Muallim mektepleri lâğvedilmiyor! Ankara 10 (A.A.) Muallim mekteplerinin lâğvedileeeğme dair bazı ga»etelerde göriHen havadis Maarif Ve kâletince hayretle karşılanmıstır. B»ze bildirüdiğine nazaran böyle bir mesele mevzuu bahsolmak şÖyle dursun hatıra bile gelmemiştir. 6azi EnstitOsöndekj kurslar Ankara 10 (Telefonla)Gazi Enıtitüsündeki biyoloji, kimya ve elişleri kurslan bugün 10 buçuktan yanma kadar Maarif Vekili Dr. Reşit Galip Bey ta • raftndan ziyaret edilmiştir. Vekil Bey muallimlerle ayn ayn görüsmü», •• ders esnasrada hazır bulunmuştur. Kurslar 9 ağustosa kadar devam edecektir. fa rağmen, meselenin yatışmadığı an • laşılıyor. Vahabiler Yemen hududunda toplanırlar ve bu »t> üzerine ken • dilerine sadık kalacakiannı zannettik • leri Asir aşiretlerinin yardımını bek • lerlerken, bilâkis hücumlanna uğra mışlardır. Bu âni baskına rmıkabele etmek üzere gönderilen lbnissuut kuv • jıcaz ve Necit Kratt lbmgmudun (aoldan çocaktarile birlikte çıkardığt en »on vetleri, karşılarmda Yemen kuvvetle^ rini bulmuşlar ve çarpışmağa başlamışlardır. Hicaz hükumeti Cidde tarafından sahili takiben Asire lnrrvet sevketmektedir. tbnissuudım da Yemenlilere kuvvetli bir darbe mdirmek kararile Mekkeden hududa gittiği son gelen bu haberler arasındadır. Madrit elçimiz yarın geliyor Madrit büyük elçimiz Şevki Bey yarın Fransız bandıralı Emereti vapurile şehrimize gelecektir. bir kalbe girmeden evvel sahibînden müsaade istemez. Acaba bir mahzur var mı diye düşünmez. Bazan kü* tah bir haydvt gibi hırçm ellerile kalbinizi yırtarak, bazan da utan • gaç bir küçük hanım gibi sikilarak, tereddüt ederek yavaş yavaş girer. Nasıl girerse girsin iş onun bir kere tahtıhı kurmasındadır. Ondan son ra hep ayni zalhndir. Ihtimal insa • nma göre işkencesinin tarzını biras değiştirir. Kiminin dimağını, kimi nin kalbini, kiminin damarlarmı daha ziyade kamçılar . Annemin sesi benim küçük nut • • kumu k e s i y r : Neler söylüyorsun Meral? Sen bunları nerden öğrendin. Küstah bir tebessümle cevap v» riyorum: Nereden ciğreneceğim anne, insan daha adam akıllı konuşmasını öğrenmeden biınlan öğrenmek mec> buriyetinde kalıyor. Daha çocuk kü« rükken öyle sahnelerle karşılaşıyor ki... MabaJi var Büyük hikâye: Yazan: Perihan ömer Oolge Çiçeğl Gîylnlsinde yeni yetişmiş bir jenç değil, orta yaşta bir asılzade zevkî vardır. Ve son derece cömerttir. Mektepte ktmin başı sıkışsa hemen ona koşardı.. Kapıcı belki müdür den fazla ona itibar ederdi. Daya namayıp t Desenize melek! Diyorum. Gülerek: Yok pek te melek denemez kâfire.. Kızarsa yamandır. MUthiş te inatçıdır. Bir zaman konuşmadan danı ediyoruz. Don Juan dedikleri genç ile siyah saçlı kadını mütemadiyen yanımızda, önümüzde görü • yorum. Bir kere de Don Juanla gözgöze geliyoruz. Bu çocuğa baktığım kadar gözümün önüne her gün yeni bîr sevgîli atan zalim Don Juandan ziyade müzelerin loşluklarında kuvvetli bazulannı gererek saklanan eski Romalı gençlerin heykelleri geliyor. Sanki bunlardan biri canlanmıs, yüzünü, sarındığı renkli kumaşlara saklıyarak müzenin küf kokan loşluklan arasından uçar gibi kaçmış, ü»erine bir smoking giyerek güzel san buklelerini hiraz kısaltarak çılgm bir ihtirasla yeni zevklere atılmak istemiş, fakat üzerine geçirdiği siyah riyadan başka hîçbir değişiklik bulmamak onun keskin nazarlanna derin bir melâl vermiş.. Meral Hanım bizim Don Juanı pek meşgul ettiniz.Bu birkaç kelime beni birden düşüncelerimden ayırı • yor. Gözlerimi Mitat Beye çevire rek: Ben mî efendim? Ne münasebeU Diyorum. günden itibaren sevîşmeğe başlamışIar. Niyazi Bey bu kara gözlü İspanyol dilberine çılgıncasına âşık olmuş. Onun başkalarile konuşmasına bil • hassa eline kastenyetleri takarak bir yığın haris nazarın karşısında çıplak omuzlannr, bacaklarını göste rerek oynamasına tahammül ede memiş.. Rozitaya bu hayattan vaz gecmesi için valvarmış. Ama Rozita aldırmamış. Bir erkeğin iki günlük zevki, kıskançlığı için mesleğini terkedemiyeceğini söylemiş. Nihayet Rozitaya büsbütün malik olmak için evlenmektcn başka çare bulamıvan Niyazi Bey de dansözü nikâh ede rek tstanbula getirmiş.. Bir an duruyor. Gülümsiyerek Talhaya bakıp devam ediyor: Biliyorsun monsenyör Nijadın hali pek feci imiş. Kendini gölge gibi takip eden bu çılgın kadmdan nasıl kurtulacağını şaşırmiş. Sözde eve bir gece gelmezse kıyametler kopuyor baytlmalar, ayılmalar oluyor • muş.. tşin hoşu bütün Şifliye yayılan bu komedyaların Niyazi Bey farkına varmıyor «Rozita sinirlidir; ts tanbulun havası yaramadi» diye doktorlar getiriyormuş.. Ben gene dayanamıyarak sBze karışıyorum: Demek madam Niyazi, Nijat Beyi seviyor. Hem de pek fazla. Peki, Nijat Bey Rozitayı se viyor mu? Demincek te söyledim ya Meral Hanım, Nijat ahlâksız bir ço • cuk değildir. Bilmcm ned'n bu lözler beni güldürüyor. Dönon bavmı arkaya atarak gözlerimi biraz kapıyarak ko • nuşuyorurr: Nijat Bey iyi ahlâklı bir genç olduğu için yengesile sevişmez. Bu, çok tabiî.. Fakat sevmeğe gelince, zannedersem, bu insanın elinde ol mıyan bir şeydir. Aşk zannettiğiniz kadar terbiyeli ve nazik değildir. O kovduğunuz kadar gelir, istemedi ğiniz kadar sırnaşır. Hiçbir zaman

Bu sayıdan diğer sayfalar: