17 Temmuz 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

17 Temmuz 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Temmuz 1933 Cnmhurîyet' SON TELGRAFLAB Romada imzalanan misak Fransız ve İtalyan gazeteleri dörtler misakının ehemmiyetinden bahsediyorlar Berlin 16 (A.A.) Dörtler misaInnın imzalanması münasebetile Bas • vekil Hitler, İtalya Basvekili M. Muso liniye bir tebrik telgrafı göndermiştir. Berlin 16 (A.A.) Dörtler misakından bahseden, «La Correspondance Diplotnatico Politique Allemande» misakın başlıca fikrinin, Avrupa sulhunun bareketlerine bağIı olduğu devletlerin bilhassa mes'uliyeti olduğunu yazıyor. Bu iti barla, dortler misakı, misakı imza eden devletlerin hususî menfaatleri ve bütün esaslan noktai nazanndan, şimdiye kadar yapılan buna benzer misaklardan ayrılmaktadır. Almanya, iki devletin Fransa ile olan münasebetlerinde hissediür ve faydalı bir sükunet olacağını ümit ediyor. Daha şimdiden İtalya • Fransa münasebatında bir iyilik kendini gösteriyor. Paris ile Roma arasında bir anlaşma, ttalya Başvekiline, Almanya ile Fransa arasında, Avrupamn sulhu ve terakkiıi îçîn pek büyük bir ehemmiyeti haiz olacak bir vazife yapmak üzere tavassut etme • sine müsaade edecektir.» «Gazı asrımızm En büyük adamıdır)) Alman Başvekilinin mühim beyanatı Berlinde bulunan Siirt meb'usu Mahmut Bey, Alman Basvekili M. Hitlerle bir mülâkat yapmıştır. M. Hitler Mah mut Beye demiştir ki: « Almanya ve Türkiye ayni za manda ve ayni derecede çökmüşlerdi. Türkiye, mukaddes bir hamle ile kur tuldu. Bu netice Almanyamn kurtuluşu için başladığımız millî hareketin tnes'ut netice vereceği hakkında bize derin bir kanaat vermistir. Nasıl, ki Türkiyede hayat ve teced • düt hareketi köylüye istinat ettirildi. biz de ayni fikirlerden mülhem olarak ayni yolu takip ediyoruz. Yeni rejimde köylü sınıfınm kalkınmasını temin edecek politika en canlı bir mevzuumuzdur. M. Hitler Türk ve Alman memle • ketleri arasmdaki münasebetten şöyle bahsetmiştir: « İktısadî işlerin iki memleket münasebahndaki tesirlerhun ehemmiyeti malumdur. Fakat bu münasebetlerde en büyük rolü oynıyan âmil yalnız bu değildir. Bu iste karşılıklı sempatinin rolü de büyüktür. Bu sempati, faaliyet gayeleri ayni olan Büyük Türk milletile Alman milleti arasmda bilhassa çok kuvvetlidir. M. Hitler Gazi Hasretlermden b6 yük bir hayranlıkla bahsetmiş ve de • miştir ki: c Gazi öyle bir sahsiyettir, ki e bediyyen asnmızın en büyük adamla • rmm en ön safmda bulunacaktır. Bu mevki tarihtn ona verdiği bir haktır». Konf erans bir rütbe indi Yazan: Falih Rıfkı Fransızlar Ruzvelte tatil ile cevap vermek istediler. Bütün Paris gazete lerinin 4, 5 ve 6 temmuz yazılanndaki hüküm şu idi: Londra konferansının manası kalmamıshr. Makdonalt ve birkaç büro arkadası iki gün kadar toplandılar, dağıldılar, nihayet konferansın iktısat komisyonu ile komitelen'nde iş görülebileceği fikrinde bulundular. Bu komisyon iflâs bi • Ie etmiş olsa, artık, tatil veya talik A merikaya karsı cevap olmak hassasını kaybetmis olacaktır. Bizim Londrada Ruzveltin mes'ul o lup olmadığını münakaşa ederken, A merikada hergün işsiz adedi azalmak tas fa^r'kalar siparislere karşı koyamamaktadırlar. Ruzvelt bugün için ve kendi memleketmde haklıdır. Acaba bu dolar ve fiat oyunu nekadar sürebilir? Millî Amerikan teşebbüsünden kimi büsbütün yeni bir nizam, kimi korkunç bir anarsi çıkacağmı söyleyip durmakta dır. Amerika, kapitalizm dinini değil se de bir mezhep değistirmiş olduğuna süphe yoktur. Ruzveltin cevabından tngiliz kâfı dı, Fransız altını kadar heyecanlanmadı. Fransanm, tngütereyi altın blokuna sokmak icin bas vurduğu teşebbüsler hep boşa gitti. tngiliz tmparatorluğu, tsviçre, Hollanda, Belçika, ttalya ve Fransa ile birlikte, ve Amen'kaya karşı bilinmez, hakikatte, Pariste böyle bir tehaflıga imkân verenler var mı idi? . Konferan* bürosunun vermiş oldu • ğu yeni karar söyle hulâsa olunabilir: Alemsümul işleri bırakahm. Şarap • tan, keresteden. yağdan ve şekerden bahsedelim. Londra konferansı milletleri buhrandan değil, fakat hayalden kurtanyor: Herşey yerli yermde otururken, bir oklava hamur açar gibi, Musanm asası her hangi bir sihirbazm eline geçip dünya kargaşalığmı düzeltmiyecektir. *** Dün akşam büronun neye karar verdiğini öğrenmek içm gece dokuzda çı • kan gazeteleri bekliyordum. Yanımda ingilizce bilen bir arkadaşla Picadelli Sirkeste dolaşıp duruyorduk. Nihajet gazeteler, göriindü. Üstlerine atıldım. Büyük harflere dikkat ediyordum. Ne görsem beğenirsiniz: Golf! Konf erans kelimesini bulmak için on beşinci, yirminci sahifeye gitmek lâzım geldi. Sudan birkaç satır, alaylı bir iki fıkra! Londra M. Makdonalt ve arkadaşlannm konf erans hakkntda ne karar vereceklerini değil, bihnem nerede ki bir golf partisinin neticesini bek • liyordu. Kendi telâşıma kendim gül düm: cBir tayyare olsa, atlayıp Türkiyeye dönsem!» diye düşündüm. tngilizler golf çayınnda, Ruzvelt Kanada denizlerinde keyfederken, biz zavalhlar Londranın asfalt sıcağı ve benzin kokusu içinde bunalıp duruyoruz. Dahası var: Sanki 66 millet burada fanişiz. Bütün murahhaslar birkaç ki şinin ağzına bağlanıp kalmışlardır. Bu murahhaslann ne salontfa toplanmağa, konferansın ne devam, ne tatil, ne de talikına rey vermeğe haklan vardır. Eğer bu sayılı devletler esas kararlar da da anlaşmıs olsaydılar, gene böyle mi olacaktı, diye muztarip oluyorum. Evet, böyle olacaktı. Kararlannı bir kâğit üzerinde konferans riyaset kürsüsüne bırakıp kendileri ya tskoçya göllerinde balık avlanmağa, yahut uzak Times kıyılanndaki yüzer köşklere gidecek lerdi. GVZEL SANATLARt Hâmit Necdetin resim sergisi Franstz gazetelerinin mütaleaları Paris 16 (A.A.) Bütün gazete fer dörtler misakmın imzasmı mevzu bahsetmekte ve umumiyetle yeni açılan devir hakkında ve bilhassa Fransız İtalyan mukareneti hususımda büyük Omitler göstermektedir. Pötî Parizyen diyor kiı « Merkezî Avrupa mırvazenesî bir müddet birbirine karşı gelen iki blo • kım teşekkülü ihtimalfle tehlikeye gir misti. Bu kısım Avrupamn en zayif noktası bulunuyordu. Bundan sonra ttalya ile Fransa birbiri aleyhine değil, fakat beraberce çalışarak Avusturya • Macaristan tmparatorluğuna vari» o • lan devletler arasındaki münasebatı ağırlaştıran müşkiil siyaset ve iktısat meselelerini halletmeğe gayret edebile ceklerdr.» '»rımııııılınilllllllllllllllllllllllllllllllHIIIIUIIIHIII! İtalyan filosu Hedefe vardı. 25 saatte 6000 kilometro! Filoyu Şikagoda 1 milyon Bir Amerikalı tayyareci kişi karşıladı Nevyorktan Berline geîdi Monreal 16 ( Â X T Ceneral Balbonun idaresindeki ttalyan hava filosu bu sabah Şikagoya müteveccihen ha valanmışhr. Buraya vatandaşlannı se lâmlamak için gelen Amerikadaki ttalyan sefiri de Ceneral Balbonun tayyaresine binmiştir. Berlin 16 (A.A.) Dün Amertka saatile Nevyorktan beşi on geç« kalkmış olan Amerikalı tayyarec! Willy Post bugün 12/30 da Berlme geldi. Tekrar benzin aldıktan sonra bareket edecektir. Tayyareci Berlini Nevyorktan ayıran 6000 kilometreyi 25 saat 40 dakikada uçmuşhır. Tayyareci Berlinde Amerîka ve Alman millî marşlan çalınarak Amerika sefiri, Alman Aero klüp azala n tarafından karşılanmıştır. Tayyarec! oldukça yorgun görü nüyordu. Seyahatin bavanm fena olmasından güç olduğunu fakat «omatik pilot» nun kendisine çok yardımı olduğunu söylemiştir. Berlin 16 (A. A.) AmemTıah ya^ci Willy Post saat 14/10 da Moskovaya dogru uçuşuna devam etmek üzere havalandı. Almanyada mühim Bir kanun Vaymar kanunu esasisi esaslı surette değisti... Berlin 16 (A.A.) Kabinenin dünkü toplantısında, otuza yakın kanun kabul edilmistir. Bunlann arasında bilhassa bir tanesi çok büyük bir ehemmiyeti haizdir. Bu, Waymar kanunu esasisindeki «ârayi umumiyeye müracaato i esaslı «Urette değistiren bir kanundur ve bizzat Waymar kanunu es&sisini değistirmektedir. Wolf ajansının verdigi izahata fföre, parlemantarizm kalktığı için ancak ahkâmı kanuniyeye müteallik ve Rayistagın karan ile tatbik edilen bu usulün değiştirilmesi el • zeımfir. Bundan hükumet, yalnız ahkâmı kanuniye içm değil, milletin akibetme müteallîk her türlü ahvalde, hatta, halkın vereceği karar ka • nunu esasiJe bir değifiklik btle yapacak olsa, ârayi umumiyeye mü racaat edebilecektir. Bundan böyle ârayi umumiyeye müracaate Basvekil karar verecektir, Şikagoda Şikago 16 (A.A.) Balbo fîlosu saat 19 da Mişigan gölüne indi. Füoya 42 Amerikan tayyaresi refakat edi • yordu. ttalyan filosu Sçer tayyarelik fiç başlı grup halinde muntazam bir sekilde îlerliyorlardı. Bir roüyona yakın halk göl kenanna ve crvar evienn uzerlerme çınp top • Janmısla£d\ ve alkışlıyorlardu tlk olarak göle inen tayyare Ceneral Balbonun tayyaresi oldu, bu tayyare tam saat 18 de indi. ötekiler arkasından birer birer takip ettiler. Ismet Pş. Hz. Iyileştileı Ankara 16 (Telefonla) İki gündenberi dişlerinden rahatsiz bulunan Basvekil tsmet Paşa Hz., iyileşmişlerdir. Yarm makamlanna geleceklerdi'. 6azi Hz. ile M. Ruzvelt arasında Rana Bey Ankarada bekîeniyor Ankara 16 (Telefonla) tstan bulda bulıman Gümrük ve tnhisarlar Vekili Rana Bey, cumartesi günü An karaya gelecektir. Ankara 16 (Telefonla) Amerika istiklâlinin yıldönümü müna • sebetile Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretlerile birleşik Ame rika devletleri reîsî Mr. Franklin D. Ruzvelt arasında samimî tebrik telgraflan teati olunmuştur. üstakü ressamlar esniyorlar mı? tkî yüdır sergi acmadılar. Yalnız, baslarmda Elif Naci olmak üzere genç san'atkârlardan birkaçı, eserlerini ayn ayn teşhir et mislerdi. Bugün de Hâmit Necdet, Galatasaray li»esinde,, yalnız kendi eserîerinden mürekkep btr sergiye tstanbal halkmı çağmyor. Ancak bu ay sonuna kadar vıktinir var. Ben dün gHtin\ Küçük ve büyük 6 7 eser karsısında duyduğum bayranh « ğı hemen üân etroek istenm. Hâmhte ne halı gidiş! Ne ilerleyişl Daha nri fiç tlk gidişimde Rusyadan aynhrken yıl evvel, Beyoğlunun bir lokanta sa mühim bir devlet adamma: lonunda nristak'llerin açtığı sergide bize en güzel vshlerir.i veren büyük ka Gördüğünüz tehlikeler nelerdir? bfliyet, bugün sözünü tutmuş bulunuyot diye sormuştum. Mükemmel. En dürüst ve klâsik «a* Yalnız harptir, dedi. kşma tarzlarmdan en yeni ve serbest Peki, büyük sanayi memleketle • üsluplara vanncıya kadar, Hâmidin fn> rinin aralannda birleştp size makine çası hiçbir mektebin nazariyesine bi vermemeğe kalkumalan tehlikesi yok gâne olmadtğmı ve yeni görünmek ip • • mudur?. tilâsınm fevkinde bir san'atkâr araştm* Güldu, şüe her uculden en dayanıklı ve de * Onlar, menfaatten vazgeçemez • vamlı mahsuKi çutarabileceğini ispaft ler, dedi. Devletleri bir karar verse bietmiş. Büyük Harbin sonundanberi Avle, bize makine kaçınrlar! rupayı saran ve birçok nazariyelerin Tüccar, banker ve sanayici büyük mahşeri içinde yaratma bürriyetini bumemleketlerin cephe birliği yapamama naltıa bîr teşevvüşe kadar götüren be« larma sebep, hiç süphesiz, menfaat ve diî tereddütten sıynlabilmek için, Hâkazanç rekabetinin böyle bir imkâna as mit Necdet gibi, her mektebin ebedî ta« la müsait olmamasmdadır. rafmı sezebilmiş olmak lâzımdı. Bütün **• naxariyeler geçip giderler ve birer tortu borakırlar; sel gittikten sonra kalan Ancak alemsümul sıkıntmm bir iki kum tanelerinin mayasile yoğurulan • • sene sonra hepstne birden cebredeceserlerdir ki ebedî olmağa namzet say ği hareketin ne olduğu bilinmez. O nun lçit~ bizim gibi, iktısadî teşekkullerl dığmuz klâsik vasıflan taşalar; v* kalacaklardn. yapmakta gecikmiş milletler bir saniye Resim yaparken Hâmidin bfleğml vakit kaybetmemek mevkiindedirler. muhtelif devirlere ve mekteplere menToplu, çabuk, metotlu hamlelerle kendi paramızı kendimiz fethedip Türkîye /! sup birçok garp ustalan tutmuş: Meselâ şu manzarada Mabsse v« arkadaş de münhal bırakmıyacağn. • lannm masum ve iptidaî sadeliği; şu Buhran dünyada fazilet4 msaf ve ahçıplakta Cezannedan Picassoya kadar lâk namına birşey bırakmıyor. Morgan tekâmül eden muhtelif hür roekteplerio Bankasınm şimdi örtbas edilen muhaen makul cinneti; şu portrede beUri Dekemesinde rüşvet alanlarm listesini şüplacroötyi biraz batalatan ince ve hafif hesiz görmuşsünüzdür. Amerikanm en bir romantizm ve renk ustalığı; fakat büyük devlet adamlan ve kumandanlan hepsinde Hâmidin bütün devirler ve bu banka tarafmdan para ile kandınlüsluplar fevkine çıkaran kendi öztinö mıştır. Zarar milletleri umulmaz ve öl bulan ruhu: Ellerde, yüzlerde, bellerdo çülmez bir hodbinlik karanlığma doğru ve kalçalarda, havada, sularda ve a atıyor. Pek az sonra her memlekette inğaçlarda parlak, şefkatli ve samimî bir sanî ses ipe ve btçağa götürülecektir. ton. Bütün renklerde sinirli ve sıcak bir gıdıklanış. Hele renkler. Hemen Almanyaya dikkat ediniz. Amerika bir bütün ressamlanmM gibi Hâmit Nec veba limanından uzaklaşır gibi, det te birinci rütbede bir «Coloriste», Avrupa sizden uzaklaşıp gidi • eğer şu tercümesi bir cür'et olmazsa, yor. Japonya en san gülüşü ile «crenkçi» dir. 1leri giderek diyesim geligülüyor. Çin, Mançesterde herhangi yor ki yalnız coloris zenginliği itibarile bir amelenin îsmi okunur gibi, okun Türk resmi, beynelmilel kolleksiyonda muştur. Milletler Meclisi, üçüncü sınıf hemen kendini gösterecek bir üstünlük bir bulvann tiyatrosu gibi habrlanmaz kazanmak üzere olsa gerektir. Türki ve aranmaz oldu. yeyi, hele tstanbulu, tabiat itibarile de Türk sâyini seferber edelim ve or geride kalan dünyadan ayıran fark bu ganize edelim. Bir harbin neticesi a değU midir? lmır gibi, ilk hedeflere varalım. MilletHâmidin sergisinde üç türlü eser hâIerin tasnifmde siyaseten aldığımız cepkimdir: Manzara, tasvir, çıplak. He • heyi, ikbsaden de alalun. Siyasî ba men bir taneden fazla natür mort olkımdan olduğu gibi, iktısadî bakımdan madığı gibi iddiak, büyük cesamette *?* kendîsine karşılar arasmdan kendisi kompozisyonlar da yokur. Bu Hibarla *« ıe beraberler arasma katılahm. san'atkânn mevzuuna çok tasarruf etFALİH RIFKI mek istediği ve kalabalık, büyük lev faalarm bazan ressanu halis bk san'at endisesmden ziyade irgatl^a götüren) dağnık ve geniş çalışma tarzmdan kaçbğı görülüyor. O yalnız Avrupamn tabiat ve insan yüzü gibi münferit güzelliklerini ve manalannı bir Türk gözile görerek yadetmiştir. Hâmit Necdet mc. <. „ mdan dolayı gayrimütî ol > makla itbam edebilecek olan kimseler, millryetperverliği kıyafette, meselâ kavukta veya şalvarda anyanlar gibi re • shnlerin mevzularmda görmek istiyen sersemlerdir. Hâmidin sergisinde bütün şu beynelmilel irrtibalar, Antalyadaki evden Lülnembırg parkma varmcıya kadar yerli ve ecnebi manzaralar, Bri • tanyah, Afrikah, ttalyalı, tsviçreli, Franstz, Rus, Arjantmli, Amerikalı, Cezayirli, Burab ilâh.. insan yüzleri ve çıplaklan birinci derecede millî eserlerda, çünkü bir Türk görüşünün mahsulleridir. Kaba bir misalle dryebilirim ki yerli mah olan bir fotoğraf makinesini Parisinin resmini çektiği için gayrtmillî olmakla hham etmek te, aşağı yukan, ayni sersemlik nev'tne dahil bir iddiadnr En millî Fransız ressann Davidin Yu nanltlarma san'at itibarile gülünee bile, milliyetçilik tezile ne denebilir? Bu sergide, bütün reshnlerin altmda, büyücek bir Hâmk imzası görmek bize hayret veriyor. İmzanm biraz gayrita bn cesametinden değil, bütün bu eserler başka başka eUerden çıkmışlar his«ini verdikleri için. Tarz değişikliğinin büyük bir kabiliyet isareti sayılması ek•eriya pek doğrudur. Hâmit Necdetin de manzaralan, hele tasvirleri arasm da bu telâkki ve usul farklart pek göze çarpiyor. tşte süe bir Muhammet, ki do nuk ve Ioş renkler içinde parhyan ve beliren saf, berrak, adeta etsiz, kemiksiz, ruhanî görünüşile, yanıbaşındaki 9ıuraslı, pariak, canlı kadın yüzünden evvelâ telâkki itibarile aynlıyor, sonra da usul itibarile. Birinde bütün nurunu mistik bir tefekkürden ve hayalden alan esrarlı üslup, ötekinde bütün zinde varlığını hayattan ve tabiattan alan realist ifadeye yerini vermistir. Tebrik etmek için bu yazının sonundan Hâmit Necdete elimi uzataken onun muvaffakiyetinden bütün Türk resmine düsen şerefli payı da aynca kaydetmek isterim. PEYAMİ SAF A C. H. F. Alemdar Ocağınm tenezzühü Rusiarla Japonlar arasmda yeni bir hadise Moskova 16 (A.A.) Vladivos toktan bildirildiğine göre Japon sula rmda kazaya uğnyan Sovyet Postişef bahkçı gemisini kurtarmak icin Sovyet tahlisiye gemilerinin yaptıklan teşebbüsler Japon makamatmm matçı muha lefetine uğramaktadır. Sovyet gemi • lerinin mezkur vapura yaklaşmak içm îstedikleri müsaade reddolunmaktadır. Bu hatti hareket beynelmilel nizamlara muhaliftir ve ancak alâkadar Japon kumpanyalannın Postişef gemisini amir için mühim bir para koparmak is temelerile kabili izahhr. Lise ve orta mektepleı eylulde açılacak Yunan erkânı harbiye reisi değişiyor! Atina 16 (Hususî) Hükumet, Erkâni harbiye reisi Jeneral Ma • netoyu başka bîr vazifeye tayin ederek yerine Jeneral Kateridisi ta jrin etmegi kararlaitmrottır. Ankara 16 (Telefonla) Bu sene orta mektep ve liseler 16 eylulü takip eden cumartesi günii tedrisata başlıyacaklardrr. Bu sene yeniden on orta mektep ve dört lise açılacakttr. Nafıa Vekili Malatyaya gitti tyinştayn ve Törk üniversites Ankara 16 Profesör Ayinştayn flnivershede konferanslar vermek üzere senenin muayyen zamanlannda tstanbula gelecektir. Ankara 16 (Telefonla) Nafıa Vekili Hilmi Bey, bugün öğle trenüe Malatyaya hareket etmiştir. Vekil Bey, Malatyadan itibaren Erganiye kadar uzayan şimendifer inşaatmı tetkik edecektir. Cumhuriyet Nüshası S Kurustur italya • Romanya dostluk muahedesi Bükreş 16 (A.A.) Müddeti geçen ayin 18 inde biten ttalya Roman • ya dostluk muahedesi altı ay uzatılmıştır. Protokolun pazartesi günü hnM • lanması muhtemeldir. şeraiti I Senelik Altı aylık Üç aylık Bir aylık j Türkiiye 1400 Kr. 7S0 400 15Ö Hariç için 1700 Kr. 1450 800 yoktar GÇfmhariyet Ralk Fırkast Alema'ar Ocağı tarafından geçen cuma günü Beykoza kadar bir tenezzüh tertip edilmistir. Resmimiz çok tamimi ve neşeli geçen ba tenezzühe iştirak edenleri Beykoz parkt önünde yapdan numaraları seyrederken göstermektedir. sederek sustum. Ve gayriihtiyarî bir hareketle yerimden fırladım. O dakikadaki utancımı hiç unutamam.. Yanımdaki balkondan çok yakışıklı bir genç bana bakarak gülüyordu. Halinden gülmemek istediğini, fa • kat dayanamadığı belli idi.. tçeriye nasıl kaçtığımı bilmiyorum. Bütün gün odama kapandım. Kimdi bu genç? Acaba ne dedi? Kim bilir ne düşündü?.. Diye tnerak ettim.. Dü • şündüm.. Utandım... tki gün sonra merakımı dadım izale etti.. Bu gencin ismi Nihatmış. Avrupada ikmali tahsil ederek en yakın akrabası olan ihtiyar halalannın ya nına gelmiş .. Dadımın gevezeliğinden istifade ederek^aldığım bu ma • lutnat beni çok sinırlendirdi. Demek artık rahatım kaçmıştı. Zaten onu ilk gördüğüm gündenberi kendimi eve hapsetmiş, utancımdan balkon • dan başımı bile çıkaramamiş idim. Nihayet üçüncü akşam dayanama • dıtn. Ayaklarımın altında ateş var • mış gibi korka korka basarak kızararak çıktım. O da orada idi. Giüümsîyerek bana bakıyordu.. Damarla • rımdaki bütün kanm beynime dol • duğunu hissettim.. Herşey gözümün önünde dönmeğe uçuşmağa başLadı. Yandaki uzun sandalyeye oturmağa mecbur oldutn.. tşte Meral, o aksamdan sonra tam yirmi gün balkonla • nmızda oturduk. O bana bakıyor, ben de ne okuduğumun farkına varmadan mütemadiyen okuyordum.. Yirmi birinci gece cehennemî bir sı • cak vardı. Uyumak değil yatabilmek imkânsızdı. Küçücük odamın içinde boğuluyordum. Biraz hava almak için balkona çıktım.. Saat bh*e geliyordu. Onun orada olabileceği ak lıma bile gelmemişti. Halbuki ayni yerde oturmuş sigara içiyordu. Beni görünce kalktı. Elindeki sigarayı atarak hiç tereddüt etmeden yanıma atladı. O kadar şaşırtnıştım ki sesimi çıkaramadım. [Süheylâ doğruluyor. Mabadi var Bayük hikâye: 22 Ciölge Çiçeği Ama sen çok güzelsin Süheylâ.. Bu kadar bedbin olmanı anlamıyorum.. Sen sevdikten sonra karşındaki de seni çılgmcasına sever. Bu sözlerime neş'eli nes'eli gü lüyor: Ah benhn Gölge Çiçeğim. Sen hakikaten çocukmuşsun.. Güzellik beğenilmek için kâfi olabilir; lâkin sevilmek için değil.. Ben küçükken bebeklere bayıhrdım.. Camekânlann arkasmda süslü elbiseleri, bukleli saçlarile kollannı uzatan bebeklere âdeta âşık olur, günlerce mahzun mahzun düşünür, hiç bir seyle oyalanamaz, eğlenemezdim.. Eğer o bebek benim olursa dünyada başka hiç bir şey istemiyeceğimi, sevincimden çıldıracağınu zannederdim. Fa konu bizimkine bitişik denecek kadar yakındi. Lâkin komşulanmız odalanndan dışanya çıkmıyan iki yaşlı hanımdan ibaret olduğu için hiç çekinmez, istediğim kıyafette çıkar hatta bazan yere yastıklar kojrup yatardım.. kat daha onu ilk kucağıma aldığım Gene bir sabah penyüvanma sarıldakika kusurlarını görmeğe başlar, mış elimde kendimi yakıcı güneşten acaba öteki kumral saçlısı daha mı muhafaza etmek için bir şemsiye agüzeldi? diye düşünürdüm.. îşte erlarak arkası üstü yatar, balkonun kekler de böyledir.. Onlara daima demirlerme bağliyarak yaptığım kınlacak yeni bir bebek lâzımdır. ufak sahncakta yatan Niniyi yani Biraz duruyor, düşünüyor. Sonra gükedimi seyrediyordum. Onun salın • lümsiyerek anlatmağa başlıyor: cakta öyle hoş bir yatışı vardı ki ba Daha on yedi yaşında idim.. yıhrdım. Zaten kkaplarımdan sonra Aşkı yalnız rotnanlarda okuyan, hayegâne eğlencem Nini idi. Onu çok kikatte de öyle sevgili olabileceğine küçükken kapının önünde bulmuş, inanan hayalperest bir kızditn.. Büemzikle süt içirerek, salıncakta saltün gayem bu romanlardaki gibi çıllıyarak büyütmüştüm. Fakat o gün gınca bir aşk hayatı geçirmekti.. Da bir türlü rahat durmuyor, kendinden ima odamın balkonuna çıkar, uzun büyük fiyangolu boynunu uzatarak hafif hafif şikâyet ediyordu. sandalyeme uzanır, okur ve yahut Yat bakalım, yaramazlık yok düşünürdüm.. Beni bu uzun saatlerde diye tehdide başlamıştım. Arkam • kimse rahatsiz etmezdi. Karşımızda dan birinin yavaşça güldüğünü hishiç ev yoktu.. Yanımızdaki evin bal Yazan: Perihan ömer

Bu sayıdan diğer sayfalar: