20 Eylül 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

20 Eylül 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Eylul 1933 ^Cumhuriyef TELGBAFLAO [ ı Fransa ile İngiltere arasında tahdidi teslihat hakkında yapılan müzakereler bitti görüşmek üzere M. Edenin yapacağı seyahatin neticeleri hakkında muhteriz davranıyorlar. Paris 19 (A.A.) Fransız . Ingiliz görüşmeleri neticesinde dün neşredi len bir tebliğde, silâhlan bırakma işie rine başlanmadan evvel vaziyetin tet kik edildiği söylenmektedir. Karşılıklı bir itimat havası içinde noktai nazar teati edilmiştir. Her iki taraf mümes • tilleri muhtelif meseleler hakkında mev. cut tezleri birbirine yaklaştırmak üzere mensup olduklan hükumetlerin göriiş. lerini anlatmışlardır. İngfliz murahhaslan bu görüşmenin neticelerini hükumetlerine bildirmişlerdir. Yeniden bir görüsme yapılacaği zannediliyor. Paris 19 (A.A.) Fransız tngiliz görüşmeleri dün 16/15 e bitmiştir. M. Daladiye lngütere tarafından meselenin kavranması için gayret sarfedildiğini söylemiftir. Vaziyet geçen hazirana nazaran bir terakki göstermektedir. Paris 19 (A. A.) Havas Ajan «indan: Gazeteler, Fransız tngiliz ko. nuşmalannın birinci gününden mem . nuniyetle bahsediyorlar. Matbuat si • lâh bırakma hakkında Fransız ve tngiliz tezleri arasında bazı yakınlıklar görmekle beraber gal«be çalmması icabeden mevcut güçlükleri de gizlemiyor . lar. Gazeteler, dün Pariste müzakere edilen meseleler hakkında arkadaşlarile kalırsa J Millî edebiyat ve inkılâp edebiyatı Paris müzakereleri «^ M. Edenin raporu Bu işe Kara Mustafa Paşanın kafatası bile gülüyor! Viyanadaki katolik şenliklerinin programını yahudi bir tivatro rejisörü hazırladı Viyasuı 13 (Hususî) Diinyada bir gösteri» yanşıdır gidiyor. Evvel den, yalnız ticaret haneler için reklâm bürolan açılırdı; simdi milletler propagan' da nezaretleri kuruyorlar. Bu, üctısadî faaliyetin fertten dev lete geçmesi n«dcesi değOdir . öyle ol«a idt Franaa sarabmı, İngiltere ytinlü kumaşlanm, tran, halılanm metatmekle iktifa e • derlerdi. Fakat öyle olmuyor. Altnan y a d a k I Propaganda Nozaretî Almanlık için, Avustur yadakî, Avus • Kara Mastafa Paşek turya için reklâm yapıyor. Ruslar bir fılim çevî • | dir. Sevdiğimiz kadıru koHanmunn riyorlar; bunda memleketlerinin ziarasında sıkarken rol yapmağa lü raat mahsulünü teşhir edecekleri zum görmeyiz; çünkü onu karşı • nnzda değil, içimîzde zannederiz. yerde komünizmin Rusyayı cennete Dua ederken, gökyüzünden Allahın çevirdiğini, Rusların en akıllı bir bizi seyredeceğini akhmıza getirmemillet oldu ğunu iddia ediyorlar. Muyiz. Bilâkis onun gözlerile kâinatı solini bir nutuk söylüyor; ayni kaseyrederiz. biliyetleri faşizme ve ttalyanlara Teker teker hepimizde belrren bu atfediyor, bütün dünyanın kendi • «var olmak» duygusu, kocaman bir lerini taklit ettiğlni ve edeceğini söyfertten başka birşey olmıyan cemilüyor. Koskoca milletler mahalle çoyette daha büyük bir kuvvetle te cuklanna döndüler; gösterişlerin, celli eder. Ben kendimi, ah olduğum öğünmelerin sonu gelmiyor. bir mevcudiyetin parçası olarak düEskîdenberi hayatı bir tiyatro şünürsem daha fazla «ben» olurum, sahnesine benzetirler. Bu sahne ü Mensup olduğum cemiyetin büyük zerinde, kabiliyetlerimize göre ki lüğiine, onu nekadar çok seversem mimiz kukla, kimüniz figüran, ki o kadar yaklasırım. mimiz de aktörüz. Hareketlerimizin Cemiyetlerin yahut milletlerin çoğu ölçülüdür ve tıpkı tiyatroda olbîrbirlerile olan münasebetleri asağı duğu gibi makiyaja, dekora, yani yukarı insanların birbirlerile olan gösterişe ihtiyacımız vardır. Fakat münaaebetleritoe benzer. Fransamn, bir çok anlar olur ki içimizle başbaşarabı için reklâm yapması tabiî bir şa k a h n z ; kuklalıktan sıynlrr bir hakkıdır. ttalyamn fasizmle iftihar varlık oluruz. tste o zaman artık etmesi de hos görülebilir. makiyaja Thtiyacımız kalmaz; çünkü Fakat, i »eyreden jrene kendijafci*: Kendi mevcudiyetini duymak, varIığını tatmak için dinî .bir merasim tertip eden bir cemiyetin, dekorlar hazırlamasi, figüranlar tutması gülünç değil midîr? Böyle bir hâdise bugün burada oldu. Kahlenbergte Türklerden kurtuluşun s^nei devriyesi münasebetile tertip edilen dinî merasim, me^hur rejisör Reinhardtin hazırladığı pro gram mucibince yapıldı. 250 bin hıristiyanın işrirak ettiği bu mera simde Papanm vekili olan papaza varmcıya kadar herkes onun emrettiği yerde durdu, binlerce kişi onun modellerme göre elbise giydi, mınka. onun arzu ettiği havalan çaldı. Reinhardt bir rejisördür. Hem de Kıristiyan deg:ldir; ^ahudid'r. &ır~*Avu*turya gazeterinde Thrk Acaba Avusturya hükumeti bu Bafkumcmdamnm kafan diye ne«yüz binlerce adami Kahlenberg teredilen retim pesine ne diye topladı dersiniz? Resmin altında ftı izahat vardtr: Yahudi rejisörün idare ettiği hı*Sadrazam Kara Mustafa Pata âdz Dör ristiyan papazlann (mukaddes ak • düncü Mehmedln sattanatı esnastnda törlerin) rol aldığı, fiı^iiranlann kaTürkAyenin haJciM hâktmi idi. Kara labalıklastırdiğı bu oyur>u kim seyMustafa, Viyanayı almdk ve Garbi münredecek? ?>u ise Kara Mustafa Pakat kümak için 200,000 ki^ttlk bir ordu şanın kafatası bile çrüiüvor. hazırlamıştı > NADtR NADl liyet ve tnkılâp lâfazanlığîle mücadele etmemiz bile lâzundır. Bunlar mostra edebiyatıdır. Biz tnkılâp tefekkürü değil, ayni zamanda tefekkür rnkılâbı yapan ve bunun için de mahdut ve kısar bîr Iugatçe içinde dönüp durmıya • rak, herhangi bir laymet sistemi değiş mesioi kolayca temsile muktedir millî bir zekâ yuğuran edebiyat utiyoruz. Bu edebiyat, milliyetçiliğin ve inkı . lâpçdığın faydalarmı sayıp döken ço cuklara mahsus bir yurt bilgisi değil, muasır ve genis bir tefekkür le yepyeni bir hassa^iyet tarzının indlrecte yani dolayısüe ve kökten telkmini yapan çattık be... Sülâlece karakola düştük.> Serkomiser doğrulmuştu: Yani .. dedi, ne paşa idi o?.. Onun torunu ha?.. Salih mırıldandı: Evet. Orası da muhakkak. Yani?.. Nezahetm, Nezahet Hanımın oğlu ha?.. Evet. Muhakkak mı? Doğru söyle!.. Evet. Pelri... Mach Bey neden araya giriyor? Kündir o?.. Şimdi... birkn tiveypeder sözde... Fakat asıl... Uveypeder ne demek?.. Ne • zaheti o mu aldı?.. Evet. Sahi mi söylüyorsun be yabu?. Yalan söylüyorsam gözüm çık«n. Gel bakayım yabu?.. yüksek bir san'atm subesi olabilir. Cemiyetçi, milliyetçi, inkılâpçı ve daha bilmem neci edebiyat istiyenler, muasır cemiyette örnek olarak ekseriya Sovyet Rusyayı gösteriyorlardı. Bugün orada mevzuunu ihtilâlden ve prensiplerinden alan propaganda san'atmm yaşıyamıyacağını kendileri de an. lamıs bulunuyorlar. Yarmki yazmvda Moskovadan «Yeni Avrupa» mecmu asma gönderilen malumattan ve bir Sovyet miinaklddinin bu çeşit edebi yatuı iflâsma dair yazdıklarmdan bahsetmek istiyorum. PEYAMİ SAFA Serkomiser Salihi omzundan tu tarak pencerenin önüne çekti ve aydınbkta uzun uzun yüzüne baktı: Sen Salihsin ha?.. Adm Salih demek senin?.. Evet. Allah Allah... Bak ne işler... Baban nerede şimdi senin? Hangisi?.. Canım hangisi ne demek?. Senin bir baban var. O da Nafiz. Ben ötekini sormuyorum. Asıl baban, asıl... Üvey değil... Asıl baban Nafiz nerede şimdi? Çengelköyünde oturuyor. öyle mi, öyle mi?.. Ne is yapar? Cacuklan okutuyor. Nerede? Hangi mektepte? Hâlâ mı muallim?.. Bilmiyorum. Salih, serkomiserin yüzüne kor • ku, hayret, belirsiz bir takım »üp • İHEM NALINA MIHINA Londra 19 (A.A.) Nazırlar mec. Iisi, Paris konuşmalan hakkında M. Eden tarafından gönderilen raporu tetkik etmek için yann bir toplantı yapacaktır. M. Norman Davn, Pariste Paris 19 (A.A.) Amerikanm Avrupa fevkalâde elçisi M. Norman Da . vi$, dün 17,45 te Londradan Parise gelmistir. M. Henderson Pariste Paris 19 (A.A.) Silâhlan bırak. ma konferansı reisi M. Henderson dün akşam Parise gelmiştir. M. Ruzvelt'm bir mektaba Paris 19 (A.A.) lyi bir memba. dan öğrenildiğine göre yann M. Nor • man Davisin Fransız nazırlarile yapaceği müzakerelerde, M. Davis, Fransa Basvekiline Amerika Reisicumhıırunun bir mektubunu verecektir. M. Norman Davise Amerikadan hareket ederken tevdi edilmiş olan bu mektupta, M. Ruzvek gayet doıtane bir lisan kullanarak silâhlan bırakma konferansı mesaisinin neticelenmesi lüzumu üzerinde ısrar etmektedir. ınmııniHliniinnillllllllHlllllllllllllllllllltllllllllllllllimiUlımıı [IIIIHIMııHııın Fransız Macar müzakereleri Leh Hariciye Nazırı da Parise gidiyor ParU 19 (A.A.) Maearİstan Hariciye N a n n M. Kanya gazetecilere beyanatta bulunmaktan imtina etmîştir. Maamafih etrafındakiler Fransız sîvasetini îdare edenlerm kendisine karşı gosterdikleri kabul den mumaileyhin mütehassis oldu ğunu ve Paristen Fransadaki ikametinden çok memnun olarak aynldıJını hissettirmişlerdir. M. Kanya dün akşam saat 20 de Pariıten hareke* «tmif ve tstasyonda Macar sefiri ve sefaret erkâm tarafından selâmianmıshr. Paris 19 (A.A.) Havas Ajan . sından: Polonya Hariciye Nann M. Bek, bugün Varsovadan Parise gel mek üzere hareket edecektir. M. Bekin bu resmî ziyaretine Fran sız mehafüi hususî bir ehemmiyet ve • riyor. M. Beke ziyaretinde kalemi mahsos müdürü ile hususî kâtibi refakat e. deceklerdfr. Polonya Hariciye Nazm M. Dalad\ye ve M. Pol Bonkur üe s'6 rüsecektir. Bu görüşmeler Fransanın •on günlerde Bulgaristandan sonra Macaristan ile yapbğı görüşmeler çerçeve • •me girmektedir. Zira, orta Avrupa vaziyeti 3e Tuna havzasinm ikhsadî tes • küâtına temas eden bütün meseielerin gözden geçirueceği muhakkaktır. Di • ğer taraftan silâhlan bırakma konfe . rtnsında mevzua bahsolan meselel<ar hakkında da görüşülecekth*. Çinde zelzele 5000 kîşi öldü, bir şehir olduğu gibi toprak altında kaldı Şançhay 19 (A.A.) Alınan son haberlere göre 23/31 ağıutot tarihlerinde Sungtan vadisinde vuku bulan zelzeleler mühim hasarlar yapmış, beş bin Çinli ölmüştür. Bir şehir tamamen mahvolmuş ve içindeki halk diri diri topraklar altında gömülü kalmıştır. Japonya ingilizleri kuşkulandırıyor Bahrimuhitte yapılan yeni hava üssülharekesi Londra 19 (A.A.) Times gazetesi, başmakalesini Japonya tarafm . dan Bonin adalannda Port Floydada bir hava üssülharekesi yaparak Bahrimuhitte statukonun muhafazasuu fart kosarak Vasington muahedesinin 19 uncu maddesinin ihlâl edilmiş olmasma hasrediyor ve diyor ki: c Bu maddenm ihlâl edüdiğme dair bir delil olmamakla beraber bu mmtakanm memnu mıntaka haline konulmuf olması ciddî bir zan teskil e . der.» Times, Japonyanm Milletler Cemi • yeti tarafından mandası altma veril . miş eski Alman müstemlekelerme karsı aldığı vazîyetten de endişe etmektedir. Japonyanm 1935 senesinde Milletler Cemiyetmden aynlmasile bu mandanın da nihayet bulması tabiidir. Fakat Japonya manda hakknn MîL letler Cemiyetinden aldığinı kabul et • memektedir. illî edebiyat ve inkılâp e. debiyatı bayrağını çekenlere bu sözlerden ne anladıklarmı sorunuz, her biri size başka türlü cevap verecektir: Kimine göre miL lî edebiyat ancak Sevr ile Lozan arasmdaki devrenm şehnamesi olmalıdır. Bunlar zaferin destanını istiyenlerdir. Kimine göre millî edebiyat bu değildir; eski ve yeni tarihile bütün Anadolu, köylüsünden ağasma kadar büyük şehirlerin dışında kalarak Osman. lı şairinin ilham kaynağma giremiyen bütün halk, millî edebiyatın yerini, dekorunu ve kahramanlannı verme • lidir. Kimine göre millî edebiyat, yer, dekor ve tip ne olursa olsun milliyetçilik tezinin müdafaasım yapmalı ve is terse Çin ihtüâlini tasvir etsin, Türk okuyuculanna mücerret bir millî hassa. siyet asılamahdır. tnkılâp edebiyahna gelince, burada fikirler daha çapraşık ve türlü türlü kanaatlerin kenar çizgileri daha bulanıktir. Kimine göre ideallerini bir fırka programından alan ve «yasî jrayele rin propagandasmt yapan adeta bir gazeteciHk romantizmi, nutuk, hitabe ve înşat edebiyatı, halis mkılâp edebiyatıdır; kimine göre isçinin ve köylü nün iktısadî hayaü, kimine göre genç bir softanın geçirdiği vicdan buhranı, kinvne göre maddeci b r kafa ile skolastik zihniyet arasındaki çarpısma, kimme göre Türk hanımmm zeybey oyunile tango arasında bocalaması inkılâp edebiyatmın hakikî malzemeıi olmalıdır. Bütün bu nevilerden birer edebivat özliyenlere muanz olmak hatmmdan gecmez. Kalitesî tezine feda edilme m«k sartile bunlann heosi, ıtmumî Türk edebiyatı manztnnevnde kendilerme göre yer a'abilirler. Fakat bazı dar ka. fahlar var ki bütim bu savduhm cesitlerden bir veva ikisine kakılarak Türk sanVrkânmn önünde kasnk sribi dîkî liyorlf>r ve yavsrarayı basıyorlar: «Millî edebiyat, mkılân edebivatı sövle olmalıdır, bundan ötesi edebiyat değil . dir.» Cemîyetçî edebivat fîkrinm eski bîr nv«ide cömelip kaldığma dair bu sah : fede binlerce satır vazdım. Şimdi de başka bîr nok+aya gelerek demek îsti vorum ki nvllî edebivst, mutlaka millîvetten bahseden edebfvat ve mkı lâo edebivatı, mut^aka inkılâptan bah. seden edebryat deçildir. Mevzoa ne oIursa oJ*tm ruhî bîr aeılm «err»î1me&e yarayan her san'at eseri înkılâbm en r*üyük vardrrnnsıdır; çünkü herJianırî bîr inkıîâo fikrinm muzaffer olmasi için. kendistni temsile rmt*ait bîr zekâ «eviyesi bultnası sarttır. Halis bir fn • kılâp edebiyatı, inkı'âptan hic bahset miyerek te bu müsak tefekkürun çatı • sım kurar veya tonrağmı rmzrrlar. Iru. kılâo edebiyatı fîkir, malumat, hw, ham'e, Veye«an, d»*m HPmem ne v«rmez; bu, hem inkılâbı, hem de edebivatı kpbasaba anlayıs demektir. tn. kılâp edebiyatı muasır tefekkurün ve hassasiyetin umumî teîkinîni ve terbi yesini yapar. F?kat bu telkm ve terbîye onun hedefi değil, en tabiî neticesidir ve a priori. evvflce tasarlanmış bf" nlâna esir olmadıgı îrm snn'î de . ğildîr ve tesir sahası alabildiğine ge • nistîr. Bizde eksik olan budur. Yoksa «vasasm millet, hamivet. inkı'^n. hız. Heri h«mle, ah. anam babam Türk vurdu» eibi lâkırdıl'r mı i^tîyor^iTnrz ? Bı»ndan bol ne var ki?.. Saîr Mehmet Emm revrek asırda^beri bunlan sövlüyor. tste size veri Anadolu, dekoru mor dağlar, kryafeti salvar, tezi miHivetçi, o kuyucusu halk, vezni hece. dili öz tihk. çe, edası yerli, üslubu daha yerli bir şiir ve saîr ki, tam bir estetik miha'îine vurıJunca kıvmeti yüksek olmidığını anlaniTvan kaîmamıstır. Saîr Mehmet Ermn Bev Kızılelmadan Dum'uDinara ve medenî kanuna kadar arzu buyur dv^unuz hangi temi ele almadı? Hele son vıllar içinde manzum, mensur, şiir, hrtabe, roman, piyes tarzla rînda yazı'm»» Hhnen tümen eser çık h kî heosinin mev7u!an borAardır ve öğürtu veren bir tekrar içinde bocalar, dururlar. Ne divorsunuz ? Bizim bu cesît milhakkak. Kim o iki adam? Salih, Nafiz Beyle doktor Maci • din isimlerini ve hüviyetlerini verdi. Serkomiser odamn ortasuı& bh* yıldırım düşmüş gibi yerinden fır ladı, ayağa kalktı, kollarmı yukan kaldirdı, gözlerini açtı ve bağırdı: Ne?.. Sen Nafizrn oğlu mu sun?.. Sen!.. Nafizin!.. Doğru söyle be, doğru söyle!.. Nafizin oğlu musun sen?.. Salih şaşırdı ve üstüne doğru serkomiser in yürüdüğünü görünce ge riye doğru sendeledi: Bilmiyorum, dedi, belli değil daha... Vallahi ağabey... Haberim yok... Zabıta memuru Salihfn yüzüne bir kanş yakından bakıyordu. Serseri iyice şasırdı ve kendi kendine: «Eyvah, dedi, galiba moruğun da burada bir ilişiği var. Hay gözü kör olsun, Haksızhğın tamiri bu kadar geç kalmamah mimde bir kari mektubu du « rnyor, müsaadenizle beraber okuyaunn W*^~*n ıafcSn dairesj momuTİanndan iken Vilâyetçe edinilen yanlış bh ka naat yüzünden işten el çektirildim. Evrakım lüzumu muhakeme kararile mah« keıneye verildi, tasfiyeye tâbi rutul dum. Mahkemede beraet ettim. Şurayî Devlet hakknnda refi tasKye karan verdi. TekraT bİT memuriyete tayinim içm Dahiliye Vekâletine vaki olan tahrîrt müracaatlerime hiçbir cevap verilmedL Vekâletin bu sükuru karşısmda Ankaraya giderek bizzat Dahiliye Vekâletine müracaat ettim. Muş Vilâyed dahilindeki münhal nahiye müdürlüklerinden brrine tayinim hakkında rea mt vait aldım. Evrakı müspitemi Muş Vilâyetine gonderdim. Aradatı hayli zaman geçti, hâlâ müspet bİT cevap a. lamadiTa. Gencim, aile sahibiyim, işsiz güçsüz bekliyorum. Derdimi gazetenlzin brr köşesine yazmanızı rica ede rim.> Imza: Aydın Cuma mahallesinde 10 numarada sabık iskân meTnuru Hüseyin AvnJ. Mektup sahibi ne vakit isten el çettirildiğini ve nekadar zaman açıkta kaldığmı yazmıyor ama issizliği havli uzun sürmuş ve canma tak demis olacak ki nihayet bize müracaat edivor. tşten el çektirilerek mahkemeye w rilen ve beraet eden memurlar hemen daima perisan oluyorlar. Uzun müddet açıkta kalıyorlar. Adalet yerini bdu . yor a m hak yerini bulmuyor. Beraet karan, namuslarmı temtzliyor ama kao rtnlanm doyurmuyor. Ba»ın bir s«tesadüfe, bazan kendini göstermek isti yen bir müfettisin gayretkeşligine kurban giden ve neticede beraet eden me. murlan sürünmekten kurtaracak serl tedbrrler almak lâznndır. Mücrim'er, hemen hapisaneye atılıp ceza gördüğo* gibi beraet edenlere de öylece cabocaK haklan iade edilmelidir. Adalet buno icao ettirir. Bu nevi sikâyetlerin sıklasmasi, maN kemeye verilen memurlann süratle mohakeme edilmeleri ve beraet edenlerlne de bir an evvel memuriyet verfl • mesi lârım geldiğini göstermektedir. Herhangi bir yardım teşkilâtından mah« rum olan mem«ırlann ve ailelerinin perisan ednmemesi için bu hususta lâ • znn geleni yapmak devlerin bir vazîfesidir. Cünkü devletin islerini ryî ve muntazaın yürüten kuvvet memur ordusudur. 1 9 eylul panayın Izmire gelen seyyahların adedini arttırdı tzmir 19 (Hususî) 9 eylul panayınnı görmek ve tetkik etmek üzere ecnebi memleketlerinden seh rimize gelen seyyahların adedi gün den güne çoğalmaktachr. Fransız, to giliz, Alman ve muhtelif milletlere mensup 326 kişilik bir seyyah ka • filesi daha gelmistir. Seyyahlar panayırdan çok alısveriş emişlerdir. 21 eylul persembe günü de Piero Foskari vapurile şehrknize ttalyali 350 Üniversite talebesi gelecektir. Profesörlerile birlflrte olan talebe ler 9 eylul panayınnı, Bornuva Zlraat mektebini ve diğer görülecek yerleri gezeceklerdir. tzmir Kasaba ve Aydın demiryol* ları kumpanvaları panayın ziyare* edeceklere 21 eylulden itibaren 2 tesrinievvele kadar takriben yüzde 80 tenzilât yapacaklardır. Petrol arama işleri Ankara 19 Petrol Arama ve îs letme idaresi müdürü Cevat Eyüp Bey (Mardin) deki tetkikatmı brtirmiştir. Mumafleyh hazırladığı raporu bugün • Jerde îkbsat Vekâletine verecektir. M. Yenizeios pazar günu geliyor Atina (Hususî) Sabık Bas • vekil M. Venizelo» cumartesi günü tstanbula hareket edecektir. izmirde hayvanat lâboratuvarı açılıyer tzmir 19 (Hususî) Ziraat Vekâleti İzmirde bir hayvanat lâbora tuvan tesis edecektir. Zeki Doğanoğla I iSTiKLAL LiSESi 5 Kayitlere devam etmektedir. etmekted Ücretlerde tenzilât vardır. Tefrika: 50 SERVER BED1 Sabahsız Geceler Doğru söyle! Yalan söylüyorsam babam o • Iacak hergelenm kargalar gözünü oysun! Serkomlser SaJihe garip bir dik • lcatle bakıyordu ve düşünüyordu ki bu öyle sıradan serserilere pek benzemiyor. Saühm halinde bir başka lık, onu öteki sabıkahlardan ayıran bir saflık, hatta mertlik var gibiydi. Bu yiğit tip, görgülü ve yaşlı zabı ta memurunım gözünden kaçmadı ve tahmininde aldanıp aldanmadı • ğını anlamak için Salihin mahiye • tini biraz eselemek istedi. ^•»komiser Salihin gözlerinin içine bakarak «ordut Pekâlâ, dur, söyle bana ev • velâ... Senin baban kim? Salih elini gayriihtiyarî kulağından ensesine doğru götürerek: Vallahi, bilmiyorum ağabey, dedi. Zabıta memuru hayretle doğ ruldu ve bağırdı Î Bilmiyor musun? O nasıl lâf?.. Gökten zembille mi indin, yoksa... tste ben de onu anyorum. Bu işin peşindeyim hâlâ... Şimdilik baba diye iki adam var. Ne demek o?.. Uzun lâkırdı, efendi ağabey... Karısık dalga... Fakat o iki adamdan biri benim babam. Orası mu • heler ve ümklerle bakıyor, içinden: «Galiba moruktan bunun alacağı var.» diye düşünüyordu. Komiser Salihin kolunu tuttu: Peki senîn bu halin nedir?. Serserilikte ne geziyorsun?. Vay canma... Demin nasıl anladım yahu?^ Sende başka bir nasiye var... Ey?.. Anlat bakalım... Uzun hikâye dedik ya, ağabey . Salih biraz durduktan sonra de» di ki: Sormak ayıp olmasın ama sen bizim sülâleyi nereden tanıyorsun?.. Komiser adeta deli gibi, acayip bir kahkaha ath: Nereden tanıyorsun da lâf mı be?.. Sen su kadardın... Bilir misin Topal Ahmedi?.. Kızıltopraktaki köşkü hatırhyor musun? Evet. J fMabadi var}

Bu sayıdan diğer sayfalar: