October 1, 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

October 1, 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı ieşrınıtvval ^Cumhuriyet' SON TELGRAFLAB " Sulh fikrine karşı işlenen bir cinayet,, fzvestiya gazetesi Dörtler misakına dahil devletle rîn tahdidi teslihat müzakereleri için böyle diyor Moskova 30 (A.A.) Tas ajansı bildiriyor: Izvestiya gazetesi eSilâh lan bırakma konferansı ve Dörtler misakı» bashğile yazdığı bir makalede diyor ki: «Dört büyük devlet arasındaJd çık mazdan kurtulmak teşebbüsü karşısmda, yalntz kendilerine büyük devlet ismini vermek sevincini duymıyan birçok küçük devletleri değil ayni zamanda Sovyet Rusyayı da bulacaktır. Sulh ve silâh meseleleri bütün memleketleri alâkadar eder ve zaten bunun içindir ki beynelmilel silâh konferana toplanmıştır. Bu mesele yalnu Almanyamn tekrar silâhlanmasmdan ziyade diğer devletlerra silâhlanmasmt da ıstihdaf eder. Mevzuu bahsolan şey yalnız Almanyayı silâhlanmaktan menetmek değildir. Dünyanm diğer bütün kısmuan silâhlanmak yolunda serbest bırakılı yor. Şuurlu veya şuursuz böyle bir netice, sulh fikrine karşı işlenen bir cfnayettir. Şayet Uzaksarkta bir hrtına kopacak olursa ba bütün dünyanın harp kuvvetlerini harekete getirecektir. E • ğer yalnız Avrupadaki sflâhlanma mevzuu bahsolsaydı bu, ancak Almanya ile Fransayı alâkadar edebilirdi. Silâh meselesini şarld Avrupayı hesaba katmadan hal ve tesviyeye tesebbüs etmek şarkî Avrupaya karşı hasmane bir fikir izhar etmek demektir. Şarkî Avrupa devletleri ademi tecavüz misaklan aktetmek suretile sulh htediklerini is pat eylemişlerdir. Bu devletler Avrupadaki silâh vaziyeti hakkmda kat'î mütalealannı bildirmek imkânınt haiz olmalıdırlar ve olacaklardır.» ..........m,,,,,,ı,«uıraııraıııııııııııııııınıı|||iı||||iiııııııımıraıwıımıııı, Cengiz Han ve Süleyman Nazif B.! Dün posta müvezzü elime bir Içtihat gazetesi tutusturdu. Birdenbire şaşa • Iadım, o pembe kaplı mecmuayı öbür dünyadan uzatılan bir dost pusesi san dım. Çünkü Abdullah Cevdet ölmüs tü ve onun tçtihadı kapanmışh. Şaşkınlığunı giderdikten sonra ga zeteye bakhm, üstünde Süleyman Na zifin resmi vardı. Gene içim yandı. Bu sefer de onu, o pek usta kelime ku yumcusunu hatırladım. Fakat 18 temmuz 1329 da çıkan bu gazetenin yirmi sene ve iki ay sonra bana gönderilmesîndeki sebebi gene anlıyamadım. Ancak sahifeleri çevirince idraksizliğim geçti, bu eski mecmuayı bana gönder mekle ne denilmek istenfldiğı açığa çıkh. 18 temmuz 1329 tarihli tçtihat mecmuasmda merhum Süleyman Nazlfm «Cengiz hastalıği» başlıklı bir yazısi var. Cumhurîyet okuyucularmca bilindigi üzere benim de birkaç güne kadar Cengiz adlı bir romamm tefrika edilmege baslanacak. fste Içtthadı gönderen zat, ba hareketlle bana Cengizm çok dile diişmüş bir zalim ol duğunu anlatmak ve daha dofrusu yazdığım eserden dolayı benj Süleyman Nadfle kartılastırmak istiyor. Ben ba karsıiasmayt memnunîyetle kabul ettim, şöhretli edibm ahenkli yazısmı dikkatle okudum. Hasıl ettiğim întibaı da bu makalede tesrih edrvorum. llkin şunu söyliyeyim ki ben, Süley • man Nazif Beyi çok yakından tanmuş bir adamım. Kendislle arkadaslığım ve hatta kadehdaşlığım vardır. Kalemin deki büvük kudrete bayılmm, sohbetindeld tatklı&a ise daima hayran kaldun. Fakat, kuTlandıgı kelimelerm böğrüne her vakit bir kasrrga velvelesi sıkıstı ran bu büyük edibi hiçbir zaman muverrih tanımadım. Hele onun Türk tarihini iyi bildiğine asla manmadım. Hos; kendlsi de, böyle bir Iddiada bulunmazdı ya!... Gelelim, onun «Cengîı hastalıgı» başlıklı yazısma: Büvük üstat, btrçok yazılarmda olduğu gibi bu makalesinde de tamamile hissidir. Gene birçok yazılarmda prördügümüz gibl duygusu nu Namık Kemalin hükümlerile kuv • vetlendirmek ve bilhassa tammadjgı haIdkatleri keh'me bombardunanOe ta rümar etmek istemistir. Hakrkatin öl • mez olduğunu herkesten iyi bilen Ss tadtn sakat bir tarafı da i»te bu îdi. Hosuna Rİtmiven hakncatleri sözle öldürmek işterdi. Makalede Cengîzoı yan dünyayı yakn> yıkhğı yazdıyor ve bövle bir adamm Türk olduRımu söyliyenlere bomba • lar atdıyor!.. Koc» üstat, sark tarlhç! lerinm sekiz astrdanberi sÖyledikleri birşeyi tekrar ederken o kadar heyecan* lanıyor ld ver yer tatihî hatalar vaph Rinın bile farkında olmuyor. Meselâ: C^ntn'zin 449 da dofcdusrunu »öviüvor. Halbuki ulu Türk hakanı H. 549 da dogmusror. Sonra «tCengiz» «minin »mansn demek olduğunu yazıyor. Halbuki Cengiz, aslmda «Cinigiz» dır. Bu kelime !se moğolca btiyük, kudretli ve mutlak hâkim manasn*adır. Daha sonra Cen gizra anasınm evliyadan «MinlkiKk» le «.vVn'J'İTTni kavdedivor. H'l^'^d Mîni kilik Mogol evliyasmdan degil; ukalismdan idi. Veli tanılan onun oglu Gökçedir!.. Dört küçük sahifede 3ç bfiyük ta rihî hata yaoan üstat, en sonunda ay» nen su satırlan yazıyor: «Bizim damarlanmızda bug&n hutust bir kxn vardır lo o da OT««TI1, kanıdır ve Iisammız gibi hımu millimiz de, birçok ihtflât ve ıstrfa ile asbndan bmbütün aynlrmstır. Hele Tatar ve Mongollarla karabeti nesebiyyemiz o kadar zayıf, o kadar kansık ve o kadar mevhum ld...» Görülüyor kî üstat, Cengîzle Türklerin münasebetini kesmek İçin bize, bn garp Türklerine hususî bir kan veri • yor. Hususî kan?... Bu, fennin bflme diği ve hiçbir miUetin tasımadığı bir şeydir!.. Eğer o, bir lâhzahk, coşkun Iuğuna mağlup olmıyarak etrafma kısa bir bakıs atsaydı Rusyada bir Romanof milleti, Almanyada bir Hohenzollern milleti, Avusturyada bir Habsburg Kadm dedi ki: Ayol, hani sen anyordun, so ruyordun, bak iste, ayağile geldi: Salih!.. Nafizin oğlu, Nezahetin oğlu!.. Tahîr birdenbire arkasım duvara dayadi ve kollarını asağı sarkıth. Gözlerini Salrhin yüzüne ve kıyafetine saplamış, hiçbirşey söylemeden bakıyor, duruyor, kımıldamiyordu. Kadm Salihe döndü: Gel, oğlum, çıkalım yukan, gel... Aman yp.rabbi... O küçük yavrucak, fidan boylu bir delikanlı ol. muşî.. Salih merdivenleri çıkıyordu; Ta hhin hizasma kadar geldiği halde yakından büsbiktün kuru, zayıf, adeta hasta görünen adam gene kımıldamıyor ve bir şey söylemiyordu. Salih durdu ve gözgöze geldiler. Ta hir gözünü bile kırpmadan bakıyor. du. Salih şaşırdı. Basamaklan çı • kamıyordu. Arkasından gelen kadın: «Yürü, oğlum, yürü!» dedi ve öne düşerek Salihi birinci kata bir oda Âli karar heyetinin intaç edemediği işler Devlet Şurası ve Temyiz mahkemesi azalarından yeni bir heyet teşkil olunuyor Ankara 30 (Telefonla) Mec lise gelen bir lâyihaya göre 24 mayıs 925 tarih ve 1289 numaralı kanunun ikinci madd'esi mucibince teşkil edilen âli karar heyetinin, o kanunun dördüncü maddesinin son fıkrasında yazılı müddet içinde tetkik edemediği evrakı bir karara bağlamak üzere bir heyet teşkil olunacaktır. Bu heyet, Temyiz mahkemesi, Devlet Şurası azaları ara sından, Temyiz mahkemesi ve Devlet Şurası umumî heyetlerince se • jilecek ikişer zattan teşekkül ede cektir. Ayni şartları haiz olmak üzere birer ihtiyat aza da »eçile cektir. Asıl azadan birinin mazereti vukuunda mensup olduğu heyet veya makamca intihap edilmiş olan ih tiyat aza yerine geçecektir. Heyetin bakacağı evrak yüz ka dardır. THEM NAL1NA MIHINA Bir azimkârlık örneği Iktısat Vekili Nüfusumuz Bir müddet sonra Izmire | Umumî yekun 17,5 milgidecek yona yükseldi t Ankara 30 (Telefonla) tktı s*t Vekili Celil Bey bugün lstan • buldan Ankaraya geldi. Celâl Bey, bir müddet sonra tzmire gidecektir. Nüfusa kaydedilmemiş çocukla n n tesçil muamelelerinin icrası \çin Büyük MiIIet Meclisine bir ka nun lâyihası gönderildiği yazıl mıştı. Bu çocukların miktan iki milyonu mütecavizdir. Bunlarm ekserisinin babaları meçhuldür. Bir kısmı da nüfusa geçmemiş aşiret efradmd'andırlar. 927 de yapılan tah rirde nüfusumuz 14.5 milyondu. Bilâhare nüfusta müh'm surette tezayüıt vaki olmuştur. Bu iki milyon kayitsiz çocuk ta kaydedildiği takdirde nüfus yekununun 17>5 18 milyona yükseleceği kuvvetle tah min edilmektedir. Tahdidi teslihat Gerginlik artıyor Mefro sistemi kararnamesi Ankara 30 (Telefonla) 31 kâ nunuevvelden itibaren metre sisteminin bütün Türkiye dahilinde mecburi olarak tatbiki hakkmdaki kararname Reisicumhur Hazretlermin tasdtklerine iktiran etmiştir. İnğilizler İtalyayı müşte 'Tokyodaki Rus sefirinin rek hereket için iknaa Japon Hariciye Nazırı ile çalışıyorlar bir mülâkatı Cenevre 30 (A.A.) Dün sabah M. AIoisi ile M. Bek ve müteakıben M. Bek ile M. Kot görüşmüşlerdir. Von Nöyrat öğleden sonra M. Aloîsi ve M. Suiç ile görüştükten sonra Göbbels !• Ie Berline dönmüştür. Londraya gideceği haberi tekzip olunan Sir Con Si mon da M. AIoisi ve M. Suiç il« gö rüşmüştür. Nimresî mehafile göre tngflizler si • lâhlan bırakma meselesinde büyük devletlerin müşterek hareket edebilmeleri için ttalyanın kayit ve sartsız müza ~ harette bulunmasını temine uğrasmaktadırlar. Moskova 30 (A.A.) Tas Ajansı bildiriyor: Sovyetlerm Tokyo sefiri M. Yu renef hükumetten aldijh talimat üzertne Japon Harîciye Nazırı M. HL rotayı riyaret ©derek şarkî Çin demiryolları erkânından dört Sovyet vatandaşmın 24 eylulde Japon ve Mançuri makamatı tarafmdan tev kifini ve gene Mançuri Uftaıyonu mü dürünün bir Japon hudut muhafı . n ve Pogranişnaya istasyonu mfi dürünün de Mançurili bir hudut muhafızi tarafmdan tevkif edilmiş ol. duğunu bildrrmiştir. Sovyet sefiri, Sovyet Rusyanm şarkî Çm demiryollan üzerindekî hukukunun ihlâli demek olan bu hareketlerin gayrimes» ru ol duğunu ihtar etmişrtir. Sovyet sefiri bu ihtarlardan sonra Japon Hariciye Nazırma sunları söylemiştir: « Elhnizde bulunan cerhi hn . kânsız vesikalardan anlaşılıyor ki, bu tedbirler, Harbinde Japon he • yeti askeriyesi nezdinde ve Mançuri hükumetimin en mes'ul erkâniTiin iştirakile yapılan müteaddit toplantılarda büyük bir Hina ile tanzhn olunan plânın tahakkuku başlançı cım teskil etmektedir. tcabında Sovyet hükumeti Mançurîdeki Japon kumandanhğmın ve Japon idaresmin t a r n hareketini gösteren bütün vesaiki olduğu gîbi neşredecektir. Binaenaleyh Sovyet Rusyanm şarkî Çin demiryollan üzerindekî huku kunun ihlâlinden mütevellit mes'uliyet tamamen Japonyaya teret . tüo e<Iecektir.» Macaristandan kaçan muhtelis muhasebeci Ankarada yakalandı Ankara 30 (Telefonla) Ankara zabıtast, Budapeştede bir sirketin mu hasebecîsi iken on bin pengo çalarak kaçan Şandor ismmde birini yakala mıştır. Ankara zabıta», Macar gazetelerinin bu vak'a hakkmdaki nesriyatım nazan dikkate almış ve ecnebOer arasında arastvma yaparak Şandoru tutmuftur. Maznunun üzerinde ekserisi Türk parası olmak üzere 6770 l m bulunmuştur. Zonğuldakta kuduz Zonguldakta kuduz vukuatmm korkunç bir sekil aldığmı mahallî gazeteleri haber vermektedirler. Maden umumî müdörü Maden umumî müdürü mühendis Resit Osman Bey maden ocaklannı tetkik etmek üzere Amasraya git • miftir. Fransız kabinennin içtimat Paris 30 (A.A.) Havas Ajan suıdan: Kabine dün Reisicumhur M. Lebrunun riyaseti altında toplanmışbr. M. Daladiye Milletler Cemiyeti mesaisi, silâhlan bırakma görüşmeleri hakkmda malumat vermiş, Berline gîtmiş olan Von Noyratm Cenevreye dönmesinin bek leni'mesini münasip gördüğünü söy • lemiştir. M. Venizelos Ingiliz sefirini ziyaret etti dison gençKginde, Wr demîr • yolu furgommda kendi ba«ına gazete cıkanr, bunu trenlerde satar, geçmirmis... Bizde de bugün, hemen hemen ayni şeyi yapan, yalnıa başuıa bir gazete çıkaran bir Türk genci vardır. Türksporun sahibi Talât Mithat. Talât Mithat, Türksporu dört senediı cıkartıyor, bu spor mecmu&sı son nüshasile beş yasma bastı ve daha mütekâmil bir şekle girdi.v Bizde bir spor mecmuasuıın, her hafta muntazam bir sekilde intişar etmek suretfle 209 nü« ha neşrine muv«ffak olması bir nevi rökordur ki bunu da tesis eden Türk' spordur. Fakat, Talât Mithat, bu rökoro Syle kolayca ve rahatça yapmış degildir. Tekbaşma yaDtıgı bu iste mahrumiyetlerle, müşküllerle çarpışmıs, gazetesmf basan matbaacılardan güçlük görmüş, arkadaş ve dost dlye yanma sokulan ve yüzüne gülenlerm ihanetine uğramı*, hastalanmıs, seyahate gitmls, ve niha • yet vatan borcu olan askerligini yap • mış, fakat daima herşeye rağmen, Türksporu bir hafta bile geri bırakma dan çıkanraştır. Gazetesini, şvmı yapacağız, bunu yapacajtz dive hiçbiri t«hakkuk etmiyen asılsız palavralarîa değil; sporcuiara ve spora müfit olacdt yazılarla doldurmustur. Daima dürüst ve bitaraf olmaârı bflmis, fertlerin, ku lüolerm ve te«kJlâtm iyi yaphklanni takdir etmiş, alkıslamı», fena yaptık • larmı be^enmemis, tenkil etmiştir. Talât Mîfhat çekirdekten yetişme bir eszeteci olduŞu iç'n. spor gazetec3UH itibarile birçok yenilikler de vaprmstır. Türk sporunun ve sporcu Türk gençK ğinin menfaati içîn kendi menfaatlerinl daima feda etmiş, kendi kân veya hırsi için hiçbir «aman büyük gayesinden ve temiz ülküsünden aynlmamıstır. Türksporun dört senelik hayah da baştanbaşa çetin bir spor, üzücü bir mö cadde, terktici bır çekişme, kelunenm tam manasBe bir maç olmuştur. Kendisine vaki olan parlak birlesme tekliflermi, spora v« spor merakhsı kari kütlesinin menfaatlerine muvafık ve kendi istîklâline uygun bulmadıgı için reddetmis, her türlü müşkülât içinde tekbaşma tuttuğu yolda yürümek a zimkârliğtm göstermjştir. Türksporun dört senelik didinme ve çalışma dolu hayatı gençliğe b«r Srnek olmağa değer. Azim, sebat, gay ret, doğruluk ve muvaffakiyet örnegi... Berlinde Berlin 30 (A.A.) Haricrre Nazın Von Nöyratm Cenevreden buraya gelmesi siyasî mehafOde mumaileyhm Cenevrede yaptığı müzakereler hak kmda hükumetine izahat vermek isteme»ine atfolunmaktadır. Müdafaa silâhlannda müsavat verilmeji hakkmdaki Alman talebi silâhlan bırakma müzakerelerinin ön safmda gelmektedir. Almanya ağır silâhlann kaldınlmasmı istemektedir. Bu süâhlar muayven bir müddet zarfmda kaldınlmadığı takdirde Almanya ayni silâh • ların Almanyaya da veriimesinde ısrar etmektedir. Bütün ihtilâf Fransa ile İngilterenin Almanya tarafmdan valri olan bu talebe karşı mukavelenm ilk devresi kin itiraz etmelerindedir. Von Nöyratm Cenevreye ne vakit döneceği henüz belli değildir. Takas komisyonu Firir.cî sahifeden mabat lunması mecburi olduğunu kaydetmiştir. Bu suretle, ayni derecede ithalâtta bulunmak için ihracat esyasma fazla kıymet takdir edilmesi ihtimalinin o • nüne geçilmiş olacaktır. tzmir, Antalya, Ardahan, Mersin, Samsun, Trabzon, Çanakkale, Fethi ye, Edime, Edremit, Iğdır, Artvin, Enez, Kars, İzmit, Bandırma, Silifke, Milâsta da birer komisyon teşkil olun * muştur. Takas işlerile alâkadar tacirler, dün« den itibaren vilâyete müracaate baş lamı«lardır. Beyoğlanda M. Venizetoni Sabık Yunan Basvekili M. Venizelos dün sabah Ingiliz sefiri Corc Klark cenaplan ve Vaü Muhktin Beyi zı tarihî asan gezmiştir. milleti bulunmadığım görür ve Osmanlı kanı dediği şeyin de hiçbir zaman vü • cut bulamıyacağuıı anlardı. Bizzat bizi böyle tarif eden bir makalenin hiçbir ilmî kıymeti olarruya • cağı için üstadın «Cengiz hastahğı» admı verdiği şeyde de isabetli bir teşhis yapamadığım kabul etmek lâzım gelir. Bu noktayı böylece tesbit ettikten sonra admı bümediğun ve gönderdiği tçtihat nüshasile kendisini sekilsiz bir hayal olarak tanıdığun muhterem okuyucuma birkaç söz söylemek isterim: Cengiz, çok büyük bir adamdır. Ko radan Ukraynaya kadar yüz binlerce kişilik ordular göndermiştir. Halbuki tarihte Ukraynadan Koraya kadar giden bir hükümdar yoktur. Sülevman Nazif te bunu bıimiyor değildi. Fakat ya soktu. Fakat Tahir gelmemişti. Gene o saplandığı noktada mı duruyor? Gene hiç kımıldamıyor mu? Ne oldu herife be?.. Çarpıldı mı? Ne antika şey! O ne zayıflık! O ne toprak rengi surat! Allah Allah... Salih bunlan düşünerek dalmıştı. Kadm ona brr sandalye îşaret ettı ve kulağına iğilerek dedi ki: Otur oğlum... Meraklanma... Ben sana söyliyeyim de merakın git. sin: Tahir benim kızkardesimin oğludur, fakat annesi öldükten sonra ben ona teyzelik değil, analık ediyorum. Zavallı hastadır o... Ustunüze şîfalar, birkaç senedir ona tuhaf bir sinir hali geldi. Bazan böyle dili, eli, ayaği tutulur, konuşmaz, kıpırdamaz, fakat sonr a açılır. Senı gördü de ondan... Zaman zsman bayılır da... Sonra kendini toplar... Doktorlar sar'a dediler ama bil . mem ki... Allah saklasın... Şimdi o hali geçer, seninle gelir, komuşur, merak etme!.. Kadm sözünü bitirir bîtirmez dtziyaret etnkten sonra Ayasofya camiini ve ba alkışhyanlar Rayıştag yangını meselesi! Lâyipzig 30 (A.A.) Rayiştag yangını hakkında sorulan suallere maznun Van Derlubbe, güclükle anlaşılır bir sesle, 2 7 / 2 tarihini Berlin sokaklannda dolaşmakla geçirdiğini söylemistir. Akşamüzeri ates vermek üzere çakmaklar satra aldığmı itiraf eden Van der Lubbenin Rayiştagı yakıp yakmadığı sualine verdiği cevap anlaşılama mıştır. Bummla beraber tercüman müspet cevap verdiğini söylemiştir. Fakat, Van der Lubbe Rayistagı niçin yektığım soylemiyeceğmi bildirmiştir. Bu • nun üzerine reis tahkikat esnasmda tesbit edilen bir plâna müracaat etmiş • tir. Bu plânda Van der Lubbenin Rayiştag binalannda dolaştığı yerler ve 20 dakikada nasıl 23 yere ateş koydugu gösteriliyordu. M. Venizelos, öğleden sonra da ü çüncü kolordu kumandanmı makaımnda ziyaret etmiştir. ingiHz sefiri Corc Klark cenaplan dün aksam saat 16 da Perapalasa giderek M. Venizelosa ziyaretini iade etmiştir. Oğuzlar destanmı, Ebülfazhn Camiüt tevarihmi, Ebülgazinin Şeceresini okumamıştı. Tüklerin aslmdan, Türk uluslarmm birbirlerile olan münasebetle rinden bahseden Zafername, Ravza tüssafa, Habibüsseyyir gibi eserleri de tetkik etmemişti. Deginyi, Edvard Şavan, İstanilâs Jülyen, Tümsen, Radlof gibi türkiyatçılann nesriyatile ise hiç alâkadar oîmamıştı. Bu sebeple Türk Ie Mogolun bir olduğunu bibniyordu. Biz Cengiz romamnı yazmakla Süley • man Nazifm de yanlış hükümlerini tashih etmiş olacağız. Onun yüksek ruhu, emîniz ld, bu hizmetimizden memnun olacak ve Censizin ruhunu bulup bu makalesmden dolayı tanrfye verecek tirl... M. TURHAN Rus balonu 18 bin metre yükseldi! Mosltova 30 (A.A.) Sovyef Stratosfer balonu uçmuştur. Telsîzle daimf surette irtibatmı muhafaza eden ba lon saat 9,50 de 17,900 metre irtirada buhmuyordu. Bütün cihazlar iyi işli yor ve balondakiler tam sıhhatte bu lunuyorlardı. Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur 1400 Kr. Senelik Altı ayfik 750 Üç aylık 400 150 Bir aylık Abone şeraiti Türkiye için Hariç için 1700 tfr. 1450 800 yoktur Tefrika: 61 SERVER BEDt Sabahsız Geceler Benden baska hepinizin sütü bozuk! diye bağırdı. Ve hızla yürüyerek evden çıktı. Vapurdan çıkar çıkmaz, bir tram. vaya atliyarak, dosdoğru Beyazıda gitti. Nafiz Beyin verdiği adresteki evi bulmakta güçlük çekmemişti. Kapıyı çaldı ve karşısına çıkan bir besleme kızrna sordu: Tahir Bey burada mı? Fakat Salihin hali kızı korkut • muştu. Besleme içeri kaçtı ve k a pıyı kapadı. Salih tekrar daha şiddetle kapıyı çalmıştı. Içeride kadm sesleri ve telâşlı koşuşmalar duyuldu Kapı nihayet açıldı ve ihtiyar bir kadın başi uzandı: Ne istiyorsun oğlum? Salih ev ha'.kmı ürküttüğünü an. tıyarak alçak sesle: Tahrr Beyi arıyorum, hanım validel dedi. Ne yapacaksm, evlâdım? Kimsm sen? Salih kendini tanıtmak için birkaç söz söyleyince kapı ansızın ardma kadar açıldı ve ihtiyar kadın Salihe doğru gelerek: Ay sen Nezahetin oğlu musun? Salih sen misin? diye bağırdı. Kucaklamak Utediği halde cesaret edemiyir gibi görünüyordu. Salih içeri girdi. Kadın merdiven başına koşarak yukarıya bağınyordu: Tahir, Tahir!.. Koş, bak kim geldi, kos! Merdivenin orta sahanlığma kadar zayıf bir adam indi ve Salihi gö. rünce, tanımadığı için, orada durdu. getirmesmi emretti ve Salihe dönesanda keskin, acı, uzun bir çığlık rak, telâsla: koptu. Salih yerinden sıçramoştı. Ka Çabuk, dedi, oğlum, şunun kundm oda kapısma doğru koşarak: duralannı, çoraplannı çıkar! Nöbeti tuttu gene! diye ba Salih onun dediğini yaph. Kadın, ğırdı. bir taraftan Tahirm el parmakla İkisi birden hızla merdivenin üst rını büküyor, bir taraftan da Salihe: basamaklarını indiler. Ortadaki sa Sen de bu ayağınm başparmahanlıkta, Tahir, yere yıkılmıştı. Başı ğmı kır! diyordu. duvann dibinde sıkışık, dik ve şa. Salih bunu da yaptı. Besleme d e kulî vaziyette duruyordu. Ayağınm hastanm yüzüne ve boynuna soğuk biri basamaklardan asağı kaymıştı sulu bezler koyuyordu. ve bütün vücudü biçimsiz bir vazi Birkaç dakika sonra, Tahirin yüyette idi. Bir iki çığlık daha kopardı ve hareketsiz kaldı. Yüzü o ka zü kasılmağa ve buruşmağa başla • dar sararmıştı ki Salih onun cavlağı mıştı; daha sonra bütün vücudü büçektiğine hükmetti ve tüyleri ürperzüldü: Ayağınm birini basamaktaa di. çekerek dizmi karnına yapıştırmiftı. Kadın bağırarak beslemeyi çağı. Diş yerleri görünen dilmi ağzından rıyor, Salihten kendisine yardım etdışarı çıkardı ve dudaklannm ara . mesini rica ediyordu. Ne yapacağını bilmiyen serseri, kadınla beraber sında kanlı bir salya belirdi. GürttlTahirin üstüne iğildi ve onun işare tülü ve sarsıntıh bir nefes alısı vardı, tile elbîsenin düğmelerini çözmeğe adeta hırhyordu. Birkaç defa ken • basladı. Vücut kazık kesilmisti ve hiç dine geldi ve gene kendini kaybetti. nefes almıyordu. (Mabaâl var) Kadın beslemeye soğuk su ve

Bu sayıdan diğer sayfalar: