8 Şubat 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Şubat 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8Şuhat *fyei' Güzel kalmanın sırları Kate Von Nagy Berlînde sinema muharrirlerinemühimbeyanattabulundu Kate von Nagy »on çe • virdiği <Afk, Şeytan ve ölüm* filminde İran Irak hudud ihtilâfı İki Hariciye Bakanı Ro mada müzakerelere başladılar Avusturyanın vazifesi Yazan: Italya Başbakanı Benito Mussolini Jottrnal* gazeterinden: cSon günlerde Romada Avusturya Cumhuriyeti Basvekili ile yapbğim konuşmalardan sonra neşredilen resmî tebliğde, Avusturyaya terettüp eden ve bu memleketin istiklâl ve muhtariyetine hiirmet olunmasım mecburi kılan tarüu bir vazifeden ima yolfle bah•olunmaktadir. Avusturyanın tarihî vazifesinden bahseden bu kelimeler, görünüse nazaran, Avusturya vatan daslari üzerinde bazı tesirlerde bu . Iunmustur. Halbuki Avusturya vatan daslarindan birçok kimseler, imparatorluk rejiminin sukutu ile memleketIerinin hayat ve istikbalinin de sukut etmiş olduğunu zannetmislerdir. Demek oluyor ki, şimdi ortaya söyle bir sual çikmaktadir: Avusturya, saadet ve refah anlarinda nüfusu 52 milyona çıkan bir imparatorluğun kalb ve dimağı idi. Bugün bu vasfı haiz olmiyan Avusturya için yapilacak bir tarihî vazife var midir? Bugün, kozmopolit bir merkez olan Viyana hariç tutulmak sartile, nüfu • su yedi »ilyondan az olan bir mille tin îrk bakimindan mütecanis bir millet teskil ettiği bir zamanda, bu sua Iin cevabı ne olabilir? Topraklarinin genisliği ve nüfusunun sayisi ne olursa olsun bir mülete terettüp eden bir vazife olamaz mı? «Tarihî vazife» kelimderinin kullanümiş olmasmm sebebi bu vazifenin birçok asirlara samfl olabüeceğinden ve verecegî neti • celerin dahilî mahiyette olraakla kal • miyacağmdandir. * * Bu takdirde Avusturyaya terettüp eden bu tarihî vazife ne olabilir? Bu suale bir cevab verebilmek için Avusturyanın bir cermen devleti olduğunu farzedelim. Avusturya, slav oldtıgu halde sonradan cermenlesmif olan Prusya kadar cermendir. Avusturyanın haiz bulundugu cer . menlîk vasfım inkâr etmek kimsenin aklma gelemezse de bu hal Avusrur • yalı Almanlarin itiyadlarinm ve hatta yasayis tarzlarinm Alman Prusyada yasiyanlardan çok farklı olduğunu iddiaya bir sebeb teskil edemez. FOha • kika bu iki memleket birbirmden farklı iki yol takib etmek suretile inkisaf etmiş ve hatta harb meydanlarinda birbirile çarpişmiş olan memleketler • dir. tmparatorluk zamanmda Alman Avusturya, bu imparatorluk topraklartnda yaşiyan 810 îrk arasinda mutavassit rolünü yapan bir kuvvet idi. Avusturyanm haiz bulundugu ehemmiyet, bilhassa, merkezi olan Viyana dolayl • sile daha ziyade hissolunuyordu. AI manya gibi Viyana dahi Slavlarin, Macarlarin ve Lâtinlerin tesiri altmda kalmiştir. Binnetice, coğrafî bakim • dan degilse de siyasî bakimdan ta . dillere tâbi bulunmuş olan Avusturyaya terettüp eden birinci vazife geçmts asirlar devaminca meydana gen'rflmif olan eseri takibde, yani, Alman kültürünu süzmek ve dolavuDe bu kültürfl Tuna havzasi ve Balkan milletlerince tahammSl ve kabul edOebüecek bir hale getirmek isine devamdir. tster siyaset ve edebiyat ve hatta ister daha baska şeyler mevzuu bah solsun, Avusturya ruhuna terettüp e • den vazifelerden biri Alman mefbu . mundan bütün huşunetleri, hodkâm lıklari, kabalıklan ve diger milietlere nefret hissi verebüecek olan herseyi atmaktir. Bundan maada Avusturya Alman milIetOe doğmak üzere bulu nan Tuna havzasi kültürü arasindaki mSnasebetlerde en mükemmel bir •asita olabilir. *** Avusturyaya terettüp eden ikinci vazife ise Avusturya milletmin kato liklik itibarile haiz bulundugu meta • netten ve an'anelerinden dogmakta • dir. Avusturva katoliktir, hararetle katoliktir ve Roma kato^ik küisesine karşı derin bir saygı beslemektedir. îmoaratcrluk zamanmda bu katolik lik formalist ve sivasî lüzumlara tâbi kanaatmi veriyordu. Avusturyanın harbden sonraki katolikliği, kökleri bizzat Avushırvanm ruhunda olan bir kutlulukla tatbik olunan bir katolik • liktir. Seipel ve Dollfuss gibi bü^ü'' Başvekıller katolik idi'er. Hatta Seipel brr «Monsenvör» idi. Bugünkü Başvekil Schuschni?g fflen kstoliktir ve ıtikadatini arikca ortaya atmaktadir ki, bu da seciyesini kuvvetini gösterir ve kendisi için bir şeref teskil eder. Ro . madan ve diyanet bakin : le tetkik e di I; nce Avusturya, katoîik'i^in müs • rahkem bir sahasi tesirini yapmaktadir. Bu saha etrafında. Slav, Otodoks ve reforme edilmis Alman dinleri tazyiklerde bu'unmak»»^ir'ar. Avruoa mintakasmdn katoliklisin en kenardaki maincânelernıi müJa'aa etmek'e A vusturya on beş asirlık tarihini müdafaa etmektedir. Avusturya bn suretle kendi hikmeti vucudünü müdafaa et «Avusturya ile Alman ya arasindaki dil birliği mühim bir vakıa ise Avusturya ile İtalya arasindaki din birliginin de o ka dar mühim bir vakıa ol duğunu işaret etmek ge rek değil midir?. Şuna e • minim ki diğeri gribi bu Cermen devleti de mu kadderatının yegâne hâ kimi olarak kalmaktadır.» mekte ve 1633 yümda hilâlin tehdidkâr akmı karşisinda Avrupa katolik • liğinin yapmış olduklarmı tekrar et mektedir. *** Demek oluyor ki Avusturyaya te • rettüp eden vazifeler ikidir. Bunlar • dan biri, Lâtin kültürü ile temaslari neticesinde insanî bir hal almiş bulu nan bir Alman kü'türüne has olsn hasletleri vikaye etmek ve diğeri de katoHkliee simal:'*~fide ve orta Avrupada sorhad nöbetçisi olarak Ueal etmekte bulundugu vaziyeti rrvjbafa za ettirmektir. Bu vazifeleri ifa suretile Avustuy» kendi benliğir.i teyid ve takviye et • mektedir; mllî varlığina bir gaye ve suur vermektedir; Avrupa medeniyetine göze çarpan bir hizmette bulun maktadir. Almanya üe arasinda mevcud dil birüğine rağmen Avusturyanın daima kendine mahsus bir edebiyatı, güzel san'atleri ve musikisi vardı ve vardır. Bir Avusturya ruhu vardır ki, bunun cevheri cermen değil ulusaldır. Bu ruh bütün tesbIerin fevkinde olmak üzere, İtalya tarafindan temsO edüen Lâtin sark kü'türünün tesirini hissetmistir. Zaten ttalya fle Avnsturya arasmdaki kültürel münasebetler birkça asirlık Ur. Avusturyada Rönesans hakikî ola • rak, Petrarkı tercüme eden Johann Von Neumarkt fle ba*lamistır. On yedinci ve on sekizinci asirlar Italyan tesirierinin kusva derecesine vardık • lari zamandir. tmparatorlar saraym • daki şairler Apostolo Zena ve Mes tastasio gibi lulyanlardı. Herkes Hal yanca biliyordu. Mozart ve Gluck gibi kompozitorler ltalyan libretistlerini tercih ediyorlardı. Giovani Gastfletti gibi Sstadlar saray kflisesinm musiki eihetini idareye çağiriliyorlardı. Per Maıtininin Mozart üzerinde derin bir tesir yaptığinı ve Schubert ve Beethovene vokal musikiyi öğretenin Anto nio Salieri olduğunu hatirlatmak ge • rek midir? Bina mşaatı şöyle dursun, Monü . mantal mimaride de ayni tesirler gö riilmektedir. Şimalî îtalyadan aflelerfle birlikte Avusturyaya hicret eden birçok usta lar artistik harekete geniş bir surette yardimda bulunmuslardir. Birçok e aerler bunlar sayesinde meydana gel • mistir ld, bunlann bashcalari Viyanadaki Cizvitler kflisesi, Kajetaner kilise ve katedrali, Theresiannm koleji, Viyanada Grabendeki Trinhe sühmlaridir. * * • Geçmif zamanlarin ısikları arasra • da Avusturya ve îtalya kültürleri a rasmda mevcud bağlarin daha ziya delestirflmesmin kabfl olduğu aşikâr olarak gSriüür; bundan maada Avusturyanın muhtelif Avrupa kültürleri arasindaki mSnasebetlerde bir tavassut kuvveti halini alabflmesinin kabfl ol duğu da görülür. Avusturya fle Almanya arasindak! dfl birliği mühim bir vakıa ise Avus turya fle ttalya arasindaki din birli • ğinin de o kadar mühim bir vakıa ol. duğunu isaret etmek gerek değil mi dir? Viyana simale, cenuba, şarka ve garbe bakabflir. Şuna eminim ki, si • yasî ve iktisadî bakimdan kuvvetlen miş bir Avusturyanın ikinci bir cermen devleti teskil edeceğini bütün dünya anlamakta gecikmiyecektir. Diğeri gibi bu ceraen devleti de mukaddera tmm yegâne hâkimi olarak kalmak > tadir.» İran ve Irak Hariciye Bakanlart Kâzimi Hanla Nari Said Paşa Roma 7 (A.A.) tran Hariciye Nazirtai, dün Musolini kabul ederek, kendisOe çok samimî surette görüş • mustür. Diğer taraftan, nazir, dün sabah da, hudud roeselesine dair, Irak Hariciye Nazin Nuri Said Pasa ile uzun uzadıya konuşmustur. öğleden sonra, hudud meselesinin Uluslar Kunununda raportörlüğünü eden Baron Aloisinin yanmda, müza . kerata devam edilmistir. 6 şubat hâdiselerinin yıldîlonumu IBai taraft birinci »ahl1ede\ 40 kadar komünist tevkif edilmistir. Saat 1,30 da mevkufların sayısı 1,200 ü bulmuştur. cVatansever gencler> teskilâtı, aksamüzeri bir yıldönümü toplan • tısı yapmıslardır. Bu gencler, toplantıda hazır bulunan eski Paris polis müdürü M. Chiappei siddetle alkışlamıslardır. Müteakıben, ayni gencler, alayla, zafer takına kadar gittikten ve meçhul askerin mezanna bir de • met çiçek bıraktıktan sonra, sükunla dağılmıslardır. Poli» müdürü konkord meyda nına bırakılan çiçekleri geceleym toplattırarak, 6 subat 1934 kur banlannın Perlaşezdeki mezarlarına koydurtmustur. Hulisa, dünkü gün, gerek Pariste ve gerek eyaletlerde hâdisesiz geçmistir. Paris 7 (A.A.) Bugün Sgleden sonra gerek Şanzelize ve gerek sair mahallerdeki toplantılar bilâbâdise da ğitılmiftır. Beriln, fubat (Hususi) Bîrkaç gazeteci arkadaş aslen Macar, fakat dünyaca Alman yildizı olarak tanin • mis semivli Kate von Nagyyi evinde ziyarete gittLk. Bizî sade nazflc kadm lara mahsus iltifatkâr bir yüzle değil, san'atkârlara vergi neseli bir tavirla kabul etti. Daha koltuklara yerlesir yerleşmez içimizden biri sordu: Şimdi ne i!e meşgulsünüz? Elimde ayna sabahtan akşama k&Jar yüzümü, gözlerimi tetkıkle.. Ben çevirmekte olduğunuz *on filimden bahsetmek istemiştim. Ben de yeni icadımdan.. Çiinku güzelliğimi, gencüğimi kaybetmemek icin o'.anca gayretini sarfedenlerden biriyim. Büiyorsunuz ki sihhat ve tn valet kadmlarin güzelliğinde yegâne amil o!an sebeblerdir. Stüdyolardaki makiyajlarla pek alâkadar olmam. P nu sinema makineslnin hususiyetlerini benden çok faz!a iyi bilen mütehas • sislara birakınm. Fakat hususî ha • yatimdak! tuvaletime cok ehemmiyet veririm. Evimde en ziyade dikkat ve ihtimam ettiğim yerler banyo dairem ve tavalet masamdir. Krem ve pudra giH seylerle o kadar fazla metgnlüm • diir ki bazan hiçbir k'myagerin bflmediiji yeni yeni terkibler vücude getiririm. Ben atıldim: Freulein Kate görünüyor ki bu • gün mevzuu intihab etmekte bizi serbest birakmiyacaksimz. Zira sual sorJ mamiza hacet gönne en hazirlanmis bir konferansci gibi tıkir tıkir konu . suvorsunuz Güldü: Evet, dedi, arbk muayyen cümleleri tekrar etmekten bıktım. Şöyle çahşirim, böyle uyurum, köpeklere bayihrim, filân sporlan severim.. Bunlar artık beylik lâkirdüar halme geldi. Onun için başka bir mevzu üzerinde konuşuyorum.. Fena mı ediyorum, eğer sizi alâkadar etmiyorsa keseyim.. Baktık ki kara gözlü, siyah saçlı yıldiz bîraz sinirîenmişti. Hep birden: Bilâkis, dedik, devam etmenizi dileriz.. Ha.. Ne diyordum.. Tuvalet için yeni yeni maddeler meydana çikarı • rtm. Sonra bu maddelerin bilhassa daima taze kalmalarina dikkat ederim. Tipkı gidalar gibi.. Tuvalet masamin yaninda küçük bir buz dolabı vardır. Kremlerimi, losyonlarimı onun içinde saklarim. Losyonlarim orada buz gibi otunırlar. Bilirsiniz ki buz büzücüdür. Böyle buzlu losyonlar kullanilırsa iki misli kuvvetli netice elde edilir. Tabiî herkesin buz dolabı olamaz. Onlara kremlerini, losyonlarim her türlii sı • cakhk veren vasitalardan uzak yer lerde saklamalarini, pencere dişarila nna koymalarmı tavsiye ederim. Bu noktada hepimizin ağzmdan birden su söz çikti: Freulein Kâte siz bu ise adeta bir güzelHk müessesesi müdüra kadar vâkıfsiniz!. Elbette.. Sade ben değil, her kadinin aşağı yukarı bunlari bilmesi lâzimdir. Tuvaletlerini ibmal eden ka • dmlarin hemen hepri vakitlerinin mu said olmadığtadan bahsederler. Benhn sanki çok mu vaktim var.. Ben bir daktilodan, bir sabd kizdan daha mı az çalisiyorum. Bu meşguliyetim ara • sinda daima tuvaletime hasredecek bir laman bulmağa uğrasiyorum. Me»e!â sabah kalkar kalkmaz, vücudii • mii hafifçe yağla ovarim. Sonra el, ayak, çömelme, yere yatma jimnastik. leri yaparim. Yüzüme kalmca bir krem tabakasi sürüp, içine biraz kolonya veya Iosyon döktüğüm banyoma girerim. Banyoyu dolduran buhar yüzünüze vurup mesameleri açar, kremin içeriye nüfuzunu kolaylaştirir. Banyodan çikmca vücudüme biraz talk siirerim. Burusmağa yüztutmus yerleri süngertasile ovarim. Yüziimdeki kremi ılık su ve sabunla çikarir, tuvalet südüe yikarim. Sonra gündelik kremle hafifçe pudra siirerim. Freu.'eb Kate yarı gününüz gitti demektir.. Ne miinasebet bunlann hepsi yarim saaat, haydi haydi bir saat için. de olur. Sonra giyinirim, yiizümden bir hafif pudra daha geçiririm. Ban yosu olmiyan evlerde vücud friksiyon suretile yikanip ovulabHir. Yüz tuva leti aynile tatbik olunur. Bazan bütiin gün stüdyoda çalişirim, gece de bir davete, bir tiyatroya gitmem lâzim gelir. Sekiz, dokuz saatlik yorgunluğa rağmen dinc, sağlam ve güzel görünmem icab eder. Stüdyodaki lâmbalar biliyorsunuz ki gözîeri çok yorar, kirmizilastarir. Buna meydan vermemek için sabahları uyanir uyanmaz, sicak suya batirilmiş iki tamponu iki gözümün üstüne koyarak tek rar yatağiraa girer ve bes dâkika arka. üstii uzanirun. Gözlerinin güzelliğinl ve sihhatini muhafaza etmek istiyen ler gece yatmadan evvel mutlaka rimel'eri çikarmahdirlar. Yoksa göz kapaklarina rmızir olan rimeüer birçok göz hastalıklarina sebebiyet verebilir. Freulein Kâte siz ayni zamanda bir doktor gibi konuşuyorsunuz.. Bu işîerin doktoruyum aziz dostlarim.. Gergin yüzlü dinc vücudlü gö. rünmek için, sokağa çıkmak üzere giyin mege ba.*,lamazd?.n evvel on dakika uzanip yatmak çok iyidir. Fakat yatağa, divana değil, yere.. Tabü temiz ve haIıh bir yere.. Bu esnada bütün vücudünüzün uzuvlarmı serbest birakip sağa sola dönmek ve ellerinizi ayaklarinizı oynatmak lâzimdir. Eğer basinizda ağrı filân varsa saçlarmizi kuvvetli kuvvetli firçalamak, ba;mı zin derisuıe parm?k!armizla masaj yapmak onu geçirebi'ir. Güzel ve dinç görünmek istcîiğ^iz akş?mlan bil . hassa az yemek yemenizi de tavsiye ederim. Mide hafif olunca gözler daha iyi parlar, ten kuvvet'i bir tazelik iktisab eder, nefesiniz iyi kokar.. Freu'ein Kate «siz» derken bize de hitab ediyor gibisiniz.. Biz erkek ler de bu npsıhatlerinizden istifade edebilir miyiz? Kadmlara mahsus bazı noktalan istisna etmek sartile pek tabiî.. Şirin yildizin sihhat ve tuvalete dair konferansı burada bitmişti. Ondan sonra biraz havaî mevzular üzerinde dolaştıktan sonra akşam tuva'etine aid vaktini gasbetmemek için kendisi • ne teşekkur ederek ayrıldık. ** Konkordiyada tevkif edilenler Paris 7 ( A A ) Dün aksam Konkordiya meydanında yakalanan lar 1261 kisidir. Pasaportlan mun tazam olmiyan 33 ecnebi fle yasak silâh tasıyan 23 kişi tevkif edilmistir. Kahveciyi öldüren berber Usküdarda kabveci Yasarı ma kasla kasığından yaralamak suretile öldürmekle suçlu berber Hüseynin mubakemesine dün de Agirceza mahkemesinde devam edilmiş, makamı iddia, iddlasmı serd«derek suçlunun cezalandınlmasmı istemiş tir. Müdfaa yapılmak için dava bas ka güne bırakılmıstır. Barbara Kent Üç defa güzellik kraliçesi olan Amerikalı yıldız ttanbulda vaktile gördüğümüz cHicran» filminde güzelliği ve an'atkârlığile dikkat gözümüzü çeken Barbara Kent Amerikada üç defa güzellik kraliçesi olmus bir genc kızdır. llk kez cnektebde, ikinci kez hususî bir müsabakada, üçüncü sefer de Holivudda yildızlar arasındaki müsabakada.. Barbara hüzücılü kordelâlarda olduğu kadar, gülünc komedilerde de muvaffak olmaktadır. Harol Loyd ile birlikte çevirdiği «Belâlar Mubareki!» filmi bunu pek güzel is • pat etmektedir. Barbara 1908 de doğduğuna göre bugün 27 yaşındadır. San'atict • den sonra en ziyade sevdiği sey buz üzerinde kaymak ve ata bin • mektir. Sinema payıtahtında gü zelliği kadar iyi giyinmesile de meshudur. Şu resimdeki kostümü de buna pek güzel bir delildir. Barbara Kentin çevirdiği filim • ler aırasile şunlardır: Reginald Denny ile «Bu adam babamdır!» Gleen Tryon ile birlikte «Hicran>, Richard Barthelmess ile «Alev>, Harold Loyd ile «Belâlar Mubareki!» James Gleason ile «Erminin bom • bardımanı» ve saire.. Bayındır Gencler Birliginin senelik kongresi Bayındır Gencler Birliği aenelik kongresmi yapmış, eski idare he yeti ibra edilerek yeni sene bütçesi kabul ve dilekler dinlenmistir. Kongre münasebetile Atatürke ve bü • yükerimize tazim telgraflan çe kilmistir. Müesseseleri tarafından çıkarılan çocuk kiiabları Cumhuriyet Küçük hikâyeler 75 kuruf Soy adı General Osman oğlu Hamza Osman, refikan Malike, oğlu AyAn. biraderi Bereket Osman, hemsiresi Safiye, amcaziadesi General Ah med oğlu Muhittin, Sefer ve ayni aileden yüzba«i Kâzım (Erkan) soy adını almıslardır. Halic havuzlar kaptanı Muhittin, ailesi Mehpare, annesi Yasar oğulları ajans memuru Alâettin, Şehab, Aydın «Taluy> adını almıslardır. Rahmetli General Şevkinin ço cukları Istanbul Nafıa fen memurlanndan Sabri, kardeşi Belediye yolları subesinde Esref ve Nesime (ölçer) soy adını almıslardır. Bir varmış, bir yokmuş 75 kuruf Amerikada bir Türk çocuğu 150 kuruf H«r kitabcıdan ve her gazete satılan yerden arayınız

Bu sayıdan diğer sayfalar: