9 Mart 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

9 Mart 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Mart 1 35 ' Cumhuriyet' TAHL1L VE TENKID: Eski eserler sevgisi Biz bu sevgiyi de Atatürkten aldık, onun izlerinde yürümekle tarihimizi ve dilîmizi genişleteceğiz Yazan : Hıkmet Turhan DAGLIOĞLU Anadolu, gelip geçen medeni yetlerin kaynağıdır. Bu ülküde arasıra yapılan toprakaltı arastırma • lan önümüze değerine smnr çizil • miyecek kadar güzel ve tarihî e • •erler yığmaktadır. Anadolunun ilk İyeleri bugünkü bilgüerîmizin bize Öğrettiklerine göre Etilerdi. Etiler den önce burada ya»amıs olanlar için bildiklerimiz bilmediklerimiz yanında çok söniik kalır. Bunun açkıcım bize ancak toprakaltı aras tırmalan verecektir. Anadbluda eski medeniyetlerden kalmış virane • liklerden çıkan eserler bugün ar • keoloji acununun genişlemesine yaramaktan daha çok Tiirk ulusunun ulu ve büyük tacîhini aydınlatma • ga yaramaktadır. Bugün Boğazköy diye andığunız Hattüsşaş «ehri eski acunun en parlak bir sehri îdi. Yanm yiiz yıldanberi burada yapılan araştırmalarla yenî bir ulusla yenî bir medeniyetin ana hatlaı bulunmuş oldu. Ve din, san'at, ahlâk gibi varlıklarda Yunan ve Roma uıedeniyetine ana olduğu anlasıldı. Malatya, Maraş, Ankara gibi şehir adları Hititlerin Meledia, Markasî, Ankura veya Ankyra gibi ad taktıklan şehirlerdir. Atatürk Türk ulusuna yeni bir amaç göstermiştir. Bu amaç Türk tarihini ve geçmi» medeniyetimizi ormek ve yazmak amacıdır. Eski Türk taribinin ana izlerini toprakaltı araştırmalarile aydınlatacak Türk arkeoloğundan, Türk tarih bilgininden başka kim olabilir? Bu arastırmalar Türk dilinin özünü de aydınlatacaktır. Sümerler Milâd dan 2700 yil önce Diyarbekir yakalannda ilk medeniyet karakollan • nı kurarlarken buralarda hiç te yabancı uluslara raslamamışlardı. Proto Hattilerin ilk merkezleri Kaşşara neresidir? Bunu şimdilik eilmiyoruz. Burasmı bulduğumuz gün birçok karanlıklann ortadan kalkacağına kuşku yoktur. Avrupa ile Asya arasında bir köprü vazi • fesinî gören Anadolu ber çağda ancak üstün medeniyetleri göğsünde ta'imıştır. Bunun en güzel örneğini Etilerin bize biraktıkları eser ör • aeklerinde görüyoruz. Ulusal birli • j$ine baglı olan bu büyük soyun hiıyeroglifle yanlmış kitabelerinin ta» rnamile çözüleceği gün acunumu» 'yenî birçok varhklarla karsılasa 4 cakhr. Etilerin bnaktıklan eserler: 1 • Abideler, heykeller, 2 Saraylar, mabedler, 3 Tarih bilgisine yarayan ve'•ikalar, savaşlar, kral tann isimleri» 4 İlk çağlann yasa ve soysal varlık ve bağlarını gösteren kita • beler. 5 Ticarî ve hususî isleri bildi • ren yazılar...Bugünedek artıklan kalan ve ancak bizim gözümüze ilişebilen bu varlıklar bizi uzun uzun diründürmeğe ve uğraştırmağa elvcrir; da • ha yerin altında nasıl eserler var dır ve bunlar yerin hangi ucunda yatıyorlar; bunu bilmiyoruz? Yalnız bildiğimiz birşey varsa bunların yer üstündeki eserlerden daha çok zengin olduğudur. Bir ecnebi bil gininin dediği gîbi bu eserlerin yanında Roma ve Yunan eserleri bize daha dün yapılmış duygusunu ve rirler. O halde eski eserleri sevmek ve korumak isi karşısındayız. Ulus ku',tımlarımızın bunlar için ne büyük bir değer verdiğini yaz • mak bile gerekmez. Ancak köyler • de ve eski medeniyetin döküntü ve yıkıntı bucaklarında oturan geniş halk kümelerinin eski eseclere karsı olan duygulannı işletmek, bun • lara karşı besledikleri sevgiyi ar • tırmak, bu sevgi bağlarını perkleştirmek gerektir. Okullarımızda da çocuklarımıza bu duyguyu aşıla • mak, arasıra onlara bu alanda söylevlecde bulunmak gerektir. Eski eserlerin düsmanı çok olur; insan • lardan tutunuz da ta tabiate kadar her varlık eski eserleri yıkmadan geri ducmaz. Bugün elimize kınl • mıs olarak geçen eserlerin birçoğu esasen yaşadıklan devirde kırıl • mıs bulunuyorlardı. Her ulus ya • bancı bir ulusun toprağına saldır • dığı zaman ilk iş olarak abide ve heykelleri kırıp yıkıyordu. Eski insanlar perspective'e çok değer verdiklerinden yabancı krallar için dikilmis abideleri yıkmakla veya a • bidelerden onlann adlaruıı silmek, gözlerini oymak, kollarını, kafala • rını kırmakla büyük bir is yaptık • larını sanırlardı. Şunu da burada yazmaktan geçemiyeceğim; Istan bulda olsun, Anadolunun dört bu • cağında bulunsun eski medeniye tin artıklarını en iyi koruyan Türk ulusu olmustur. örnegini mi isti • yorsunuz? Işte Ankaradaki Ogüst mabedi... ve işte müzelerimizle Avrupada Britiş Müzeum, Louvr, Berlin müzesile Amerikadaki genc miizeleri süsliyen eserler.... Bunlar hep bizim ülkemizden tasınan eserlerdir. Yunan ve Roma medeniye tinin üzerinden geçen yıkım yelleri hıristiyanlık çağmda jreçtL Bugün birçok eserler toplanmış olmakla beraber yerin altı ve üstü daha binlerce değerli eserlerle örtülü ve süslüdür. Bunları biz toplıyacak, bunları biz bilgi acununa tanıtacagız; bu bizim yolumuzdur. Tarihi mizi ve dilimizi bunlarla genişleteceğiz; 'amaçlarımızuı biri de bu dur. Biz bu sevgiyi de Atatürkten aldık ve ancak onun izleri üzerin de yürümekle bu ülküyü gerçek lestireceğiz. Türkîye köy îktısadiyatı Basan: Matbaacuık ve Neşriyat Türk Anonim Şirketl Içimizde tahlili güc duygular uyan d^ran nazık bir kelime var: Köy!.. Birçoğumuz köy denilince yeşil bir ku • cakta yükselen beyaz cennetcikler ta savvur ederiz. Bu kurunutuya göre o cennetciklerin dört yanindan sular fişklrlr, dereler akar. Bu kaynaklarl ye şil kostüm giyinmiş uzun boylu ve ö lüm bilmez ağaclar bekler. O dereleri gene zarif endamll söğüdler, kavaklar, serviler gölgeler. Köy cennetciklerin de kadlnlar slhhat ve güzellik perüeri dir. Erkekler levend mahîuklardlr ve köy, ancak neşeye, şetarete, kahkahaya yer veren imrendirici bir yuva kü mesidir!... Anadoluyu dolaşmlyanlar, birçok tstanbullular köyü böyle anla dllar ve anllyorlar. Birçok cairler de köyü böyle tahlil ettiler ve o hayale uygun yazllar çiziktirdiler. Halbuki köy, her satirinda bir a d slr ağllyan unutulmuş bir kitabdan başka birşey değildir. Cumhuriyet devrinde bu kitabln yanlk sahifeleri gözden geçirilmeğe, o acl slrlarln özü tahlil edilmeğe başlanlldl. Köy, ancak on yll danberi mahzun hakikatile anlaşlllyor ve o mahzunluğun giderilmesine çare ler araşUriliyor. Köylünün içtiği »uyu temiz yapmak, köylüyü saran sltmah havayl mikrob dan kurtarmak, köylüyü diri diri gö • müldüğü mezardan Işlğa çlkarmak, tükenmiş ormanlarl diriltmek, verimsiz kalan toprağa kuvvet vermek, yolsuz lugu gidermek on ylldlr üzerinde çallşilan heyecanll bir mevzudur. Ismail Hüsrev, işte bu engin mevzu un en ince cephesine temas eden bir eser neşretti. Bu kitab, köyü içinden gören kudretli bir gözün ilme müstenid müşahedelerini ve hükümlerini ihtiva ediyor. Eserde, vaktile köy kelimesin den ilham alan sairlerin tahayyül ettikleri cennetcikler yok, hakiki köy ve hakikî köylü var. Bu esere de mahzun bir şiir diyebi liriz Çünkü tasvir o kadar canll ve heyecanlldir. Lâkin bu canllUk, bu heyecan kelimelerden değil ifadedeki kud • retten ve mevzudaki derinlikten ileri geliyor. Sonra ehemmiyetle kaydetmek lâzlmdlr ki eser, beliğ olmakla beraber tamamile ilmidir. Köylünün ve köylerin, içtimaî ha « yatta oynlya geldikleri büyük role uy gun bir sima alabilmeleri için slhhî, ziraî, harsî, beledî baklmdan birçok iylerin basarllmasl gerektir. Su, orman, yol meseleleri de bu meyanda dikkate ahnir. Fakat bütün bunlar, iktisadî temelin kuvvetlenmesine bağlldlr. Ar tık küre, iktlsad mihveri üzerinde do • nüyor ve insan hayatlnl iktlsad kanunlarl idare ediyor. Bu sebeble Ismail Hüsrevin «Türkiye köy iktlsadiyatl> adinl taşiyan bu eseri, bugünün hâkimi olan ilme göre yazilmiş oluyor. En bariz klymeti de işte buradadlr. Elektrik şirketi bildiğini okuyor Bandırmada şimdi de başka isimle para alıyor Bandırma «Hususî» Bandırma elektrik sirketi, Nafıa Bakanlığınm umumî emirleri üzerine elektrik saatlerinin kirasmı yîrmi beş kuruştan on iki buçuk kurusa indirdiğini ve bu emri ancak üç ay tatbik ettikten sonra kira bedellerini gene yirmibeş kurusa çıkar • dığını bildirmistim. Elektrik sirketi, almakta olduğu yirmî beş kurusun on iki buçuk kurusunun saat kirası on iki buçuk kurusunun da sebeke kirası olarak kabul edilmesî için be • lediyeye müracaatte bulunmussa da, belediye encümeni vermis olduğu kararla, sebeke kirası almasma dair mukavelede bir kayıd veya madde mevcud bulunmdığından sirketin talebini reddetmistir. Şirket, belediyeden bu menfi ce • vabı aldıktan sonra bu defa da Nafıa Vekâletine müracaat etmis ve Nafıa Vekâletinden branşman kirası elına • bilmesinîn belediye ile anlasmak ne • ticesine bağlı olduğu cevabım almış • tır. Belediyemiz, branşman yani sebe • keler tesisat sahîbleri tarafından kendi paralarile yapbnldığuıdan bunun için bîr kira almamiyacağma dair, evvelce sîrkete verilmiş kararları olduğuna göre, artık branşman kirası alınmasına imkân kalmamıştır. Şirket, Nafıa Vekâletinden gelen son tebliğden sonra branşman kir'sı nan»ile aldığı fazla p?rayı şimdi de (muhtelif işler) namı altında tahsil eylemeğe baslamıştır. Mahiyeti meçhul bulunrn böyle bir paranın almmasına dair belediyece verilmiş hiçbir emir ve müsaade olma • dığı halde, şirketin hîlktan fazla pa • ra almasına cesaret gösterroesi doğrusu şayanı dikkat bîr keyfiyettir. Memlekette üç aydanberi günün dedikodusunu tejkil eden ve umumun şikâyetini mucib ol?n bu hâdiselere artık bir son verilmesi için belediyemi • zin kat'î hareketi beklenmektedir. Bandırma elektrik tesisatı, 180,000 lira mukabüinde belediyemiz tarafm • dan yaphrıldığı h'lde icarcı olan Ustiş şirketi, Nafıa Bakanlığma, tesisatm kendi tarafından vücude getirumiş gibi gosterflmesi de hayret ve teessüfü mucib ohnuftur. Fahri Yurdakal Galatasarayla Fener 00 berabere kaldılar 120 dakika süren maçta, fırtına halinde esen rüzgârla sinirlilik iki tarafın da iyi bir oyun oynamalarına mâni oldu Yazan: tsmail Hüsrev Avni güzel bir kurtarış yaparhen taraft Wrfnei sahifede] fırtına halinde esen müthiş bir rüzgâr altında oynanmıstır, sonra iki takım da çok sinirli olarak sahaya çıkmıslardır. Fakat rüzgârın sid • deti her şeyi bastırmıştır. O kadar ki, doğru diirüst topa vurmak im • kânı bulunamıyor, her vuruş topu taca atıyordu. Zehir gibi bir soğuk, topun sevk ve idaresini şaşırtan bir rüzgâr altında oynanan bu maç bittabi o nisbette de zevksîz ve tatsız olmustur. Geçen haftaki o güzel Galatasaray Fenerbahçe ma • çını görenler, dünkü oyunun bu kadar sallapati oynanışına hayret et* mişlerdir. Fakat iki takım arasmda bir makayese yapmak lâzım gelirse Fe • nerliler, rakiblecine nazaran btraz daha derli toplu ve daha kuvvetli oynamışlardır. Buna rağmen gol yapamamaları, Galatasaray müda • faasının iyi oyunundan ileri gel miştir. Müsabaka nasu oldu? Taksîm stadyomu çok kalaba • lıktı. Hatta kapıdan içeri girmek büyük müşkülâtla kabil oluyordu. Bu sebebden takımlar ancak üç buçukta sahaya çıkabildiler. tlk dev • rede rüzgâr altına düşecek olan takım, rüzgârla def>l de fırtına ile mücadele etmek mecburiyetinde kalacağından büyük bîr tehlikeye maruz bulunuyordu. Kur'a neticesinde bu talihsizliğe Galatasaray uğradı. tlk avantaj Fenerbahçeye geçmişti. Takımlar şöyleçe sıralandılar: Galatasaray: Avni • Osman, Lutfi Süavi, Fahir, tbrahim Necdet, Münevver, Adnan, Fazl, Danyal. Fenerbahçe: Bedi Yaşar, Fa • n l Cevad, Ali Rıza, Esad Fikret, Şaban, Namık, Muzaffer, Niyazi. Maçı Beykozdan Şazi idare ediyordu. Memnuniyetle kaydetmek lâzımdır ki, Şazi, dünkü maçı da çok güzel idare etmiş, iki tarafm da bütün hatalarını görmüş ve ceza landırmış ve oyunun temiz bir su • rette cereyanını temin etmiştir. Kendisini tebrik ederiz. Galatasarayın sert bir rüzgâr altına düsmesi Fenerliler için büyük bir nimet ve fırsat olmakla bera • ber oyunun ilk dakikaları hiç te ümid verecek şekilde cereyan etmemiştir. Galatasarayın ilk hücum lan kolaylıkla durdurulduktan sonra Fenerin akınlan da çok defa nısıf sahadan öteye aşamamıştır. Fenerlilerin, rüzgârın da yardimile mü • essir bir vaziyet ihdas etmeleri bekleniyordu, fakat bu intizar bosa çıktı. Top, mütemadiyen taca ka çıyor, rüzgâr, topu yanlış istika | metlere sürüklüyordu. I Galatasaray, ilk devreyi golsüz biı tirebilmek ve ikinci devrede taar ruza geçmek için müdafaa usulünü kullanmağa başladı. Top, hangi Galatasaraylımn ayağına geçerse mütemadiyen taca atılıyor, esasen rüzgâr da bu tabiyeyi kolaylaştınyor • du. Fenerbahçe bir aralık bütün huile Galatasaray müdafaasma yük • lendiği halde bir türlü bu hattı yaramadı ve ilk devre golsüz olarak bitti. Galatasaray kalesi onünde Avninin güzel bir kurtartft kif edecek kadar müskül vaziyete düftü; hakem penaltı cezast verdi. Bu ceza, kat'î neticeyi alacak ma hiyette idi. Bir gol, Fenerbahçeyi ga lib çikaracaktı. Fakat Fikret, sinirden ve heyecandan topu kalenin sol tarafından disan attı. Bu dakikada tribünlerden Aaaah! Ooooh! Sadalari yükseürken Galatasaraylı oyuncular da Fikreti ortalarma almiş!ar, penaltiyi atamadığı için kendisini tebrik ve buselere garkediyorlardı. Fenerbahçe çok mühim bir fırsat kaçirmiştı, öyle bir fırsat ki, ucunda ko • ca tstanbul çampiyonluğu ve gecen haftaki mağlubiyetin intikamı vardı. İkinci devre de böylece bitti. Oyun yanm saat daha uzatılacağı için der hal tekrar kur'a çekildi ve Galatasa • ray gene rüzgârı lehtne alarak oyuna baslandı. Fakat soğuk, rüzgâr, sinir oyunculan tam mânasfle yormuştu. Kinv sede gol yapacak hal kalmamiştı. Top kimin ayağına geçerse uzun vuruşlar la uzaklaştiriyordu. tlk on beş dakika gene netîcesiz bitti, ikinci on beş da • kikada Fenerliler rüzgârı lehlerine aldüar. Top mütemadiyen taca atılı • yor, iki kaleden hiçbirine varamiyordu. Anlaşilan iki takım da oyunun bu şekilde bitmesini istiyordu. Nitekim öy • le de oldu ve 120 dakıkalık mücadele sifır sifira bitti. Şampiyonluğu tayin etmek için iki takım bir defa daha karşilaşacaktir. Bu maçin bayramin birinci cuma günü oynanması muhtemeldir. Fenerin kaçırdığt penaltı Sıvasta kültür faaliyet? Kitab ( 2 0 0 ) büyük sahife rutuyor. Nazari bir giriş yazlslndan sonra alra • sile Türkiye köy iktlsadiyatlnln karakteristikini (zat! iktlsad, emtia iktisadî sistemlerile istihsal tekniği ve isletme ParU 8 (A.A.) Gazeteler, Sir Vajington 8 (A.A.) Âyan ma şekilleri); köy iktlsad âlemimizdeki Con Simonun Berlin seyahatinin teliye komisyonu N. R. A. tahkikatma farklllaşmalarl (ihtlsaslaşma. iç paza • ahhuru üzerine hâdis olan vaziyeti başlamiş ve ilk olarak N. R. A. reisi rln inkişafı); köy iktlsadiyatimlzln tetkik ederek Almanyanın hareke Donald Risbergi dinlemiştir. M. Riş dünya içindeki farklllaşmaslnl (kapi berg, N. R. A. nin hemen hemen ayni tinden pesiman oldu&ımu ve Lon talizmin enginleşmesi önünde Türkiye şeklile iki sene daha mevcudiyetinin u«kaya Fon Ribbentropu göndererek ve eski vaziyet) ; içtimaî dağlllşlarl, müzakerede bulunmak suretile fe • zatılmasinı istemiştir. Bununla beraber borclanma şekillerile neticelerini, Os na intıbaı gidermeğe çalısmakta bu Rişberg, asgarî ücret baremi yapmak, manll tarihinde derebeylik rejimini, iş saatlerini tanzim etmek, gayrimeşru bugünkü toprak ağalığinl ve nihayet o lunduğunu yazyorlar. rekabete mâni olmak gibi M. Ruzvel iktlsad âlemindeki inkllâbl anlatlyor. ! Berlin 8 (A.A.) Royter Ajante verilmiş olan salâhiyetlerin kongre•ı, Fon Ribbentropun Londraya git • Müellifin kuvvetli görüşlerile kudretye devredilmesi fîkrini ileri sürmüştür. miyeceğini ögrenmistir. li tasvirinden küçük bir ömek vererek eserin taşldığl klymeti canlandlrmak istiyoruz. Ismajl Hüsrev, toprak ağall • ğlnl anlaürken şu «atlrlarl yazlyor: «Anadolunun sark ve cenubuşarkt vil&yetlerinde toprak ve köylünün is tihsal vasltalarl henüz ağalarln mül • kiyeti altlndadlr. Bu ağalarln içtimaî bünyesi hakklnda dikkate değer tet kikler yapllmlstir. llkin kuvvet ile et raflndakilere tahakküm eden bu adamlar yaşanllan muhitteki topraklarl he men kâmilen kendi uhdelerine geçir mişlerdir. Onlar, ellerindeki araziyi akrabalaTİna işletirler. Familya hari einde araziye muhtac olanlar, ziraatle geçinmek istiyenler ya oradan uzak laşmak, yahud ağadan toprak kirala mak mecburiyetindedır. Toprağln e kilebilecek kisimlarl o zümrenin elinde olduğu için birçok köylü, ne bir eve ne bir parça toprağa maliktir. Bunlar, ağalarln mezraa denilen arazisinde ve in tarzlnda yaptlrmlş olduklarl kulü belerde yaşarlar. Bütün mülkleri altlarlna serdikleri bir çul, kirik bir testi, Şimdiye kadar Çanakkaleye' aid Çanakkale «Hususî> Çanak birkaç odun parçasldlr. Çlplaktlrlar, araştırılan bilgiler epeyce ilerlemiş kale ortatnektebi tarih, coğrafya açtirlar.. ve bunlann özü çoğaltılarak resimmuallimi Şeref Ergecıekonun bas Köy denilince yeşil bir kucakta yük Ierile birlikte yurdun bütün lise ve kanhğında (Yurd albümü yapma selen beyaz cennetcikler tahayyül eden ortamekteblerin son smıf talebele kurumu) adında bir çalışma komiköy bilmez şairlerin kulaklarl çlnlasin tesi geçen »enedenberi ise başla ri adlarısıa gönderilmiştir. Buna kardemekle beraber İsmail Hüsrevin bir mıstır. şılık onlardan da bulunduklan yevali kaleminden çlkma bir kitabdan aBu kurumun bashca iki bölüm rin bilgilerini, doğruca araştırarak larak eserinde canlandlrdlğl bu sah » isi vardır: resimlerile birlikte yollamaları is nenin de artlk bir hayal olduğunu söy1 Çaoakkalenin tarih ve coğ tenmîştir. lemekten çekinmeyiz. Millî lugatte arafya bilgilerini yerinde araştır Yukarıdaki resim son sınıf taleğa kelimesi kalmadığl gibi yurdumuz mak, da köyler benimsiyen, köyiüleri köle belerinden bu kurumu çevicen ü 2 Bütim anayurdun tarih ve gibi çaliştiran ağalık ta kalmamiftlr. yelerle tarih muallimi Şeref Er • coğrafya bilgilerini toplayıp umu • Ancak bir hakikat var: Ağalar elin genekonu göstertnektedir. mi yurd albümü yapmak. Ingiliz Alman müzakereleri ve Fransiz matbuatı Amerikada iktısadi kalkınma programı uzatılacak Temdid devresi Çanakkalede kurulan bir ilim cemiyeti Muallim mehtebi talebesinden bir grup Sıvas <Hususi» Sıvasta maarif hareketlerini yakmdan takib edenler derin bir sevinc duyarlar. Burada kültür işleri çok ileri gitmiştir. Vali Süleyman Kepenk basta ol • mak üzere hükumet erkânı bu vadide büyük emekler dökmektedir • ler. Sıvasta muhtelif ilkmektebler den başka bir de «muallim mekte • bi>, «erkek lisesi», «kız ortamek tebi», «san'at evi» vardır. Muallim tnektebinde iki yüze yakın muallim yetismekte olduğu gibi lisede 600 den fazla talebe okumaktadır. Bu mekteblerin hepsi de örnek deni lebilecek bir haldedir. Sıvas bu noktada nekadar ovünse haklıdır. Gündengüne bayındıclık •ahasında terakki adımlan atan ve ana yurdun en güzel köşeleri ara • sına geçen Sıvas bugün kültür islerinde de ana yurdun en ışıklı bir irfan kaynağı olmustur denilebilir. A.t. Üçüncü küme lik maçları Dün üçüncü küme lik maçlarina da devam edilmistir. Fenerbahçe stadm • da oynanan Halic • Sümer müsabakasi çok iyi olmustur. Halidfler dört bi rinci takım oyuncusundan mahrum bir halde sahaya çiktıklan halde rakible « rini 3 2 yenmeğe muvaffak olmuş • lardir. İspanya maslahatgüzarı geldi lspanya hükumeti tarafından Ankara maslahatgüzarlığma tayin edilen Don Rikado Begona Kalbe ron dün lstanbula gelmiştir. Yeni maslahatgüzar bir iki güne kadar Ankaraya gidecektir. ikinci devre İkinci devre Galatasaray için çok ümidler vadediyordu. Hem rüzgârı lehlerine almışlar, hem d e daha az yorulmuşlardı. Fakat oyunun şekli hiç te böyle olmadı. Galatasaraylıden kurtarllmiş olan köylü, bilhassa { lar hakemin düdüğile beraber hüiktlsad baklmlndan pek geridir. Bu bü ı cuma geçtiler, rüzgâr da kendile • rine yardım ediyordu. Buna rağmen yük kütle, hayat ve hürriyet lşlğlnl hederli toplu oynamağa ve hatlar ara • I nüz gördü. O lşik içinde gürbüz bir sinda bir ahenk ve irtibat tesisine mu | hüviyet alabilmesi için ilmî şekillerde vaffak olaroadılar. Bilhassa hücum korunmak ister. hattinm ortasi bomboş duruyor, bu • «Türkiye köy iktisadiyatl», işte bu radan yapilması icab eden birçok hü • vecibeyi tahlil eden beliğ bir eserdir. cumlar boşuna gidiyordu. Rüzgâr al • Köye doğru gitmenin millî bir vazife tma düşen Fenerliler, ilk devrede Ga olduğunu anlayan her yurddaş bu e latasarayin yaptığinı yapmadılar, rüzseri okumall ve idare memurlarl ise o gâra rağmen fırsat buldukça güzel hünu kütübhanelerinin en başlna koyma cumlar yaptdar. Bu hücumlann birin» lldir. de Galatasaray müdafii topu elle tevM. Turhan TAN Üniversite futboS takımı Avrupa Üniversitelerinde oldu • ğu gibi tstanbul Universitesinde de spor işlerine ehemmiyet verilmesi takarrür etmiştir. Yakında hir Univesirte futbol takrmı teskil edile cektir. Universitenin yeni futbol takımı yakında tstanbuU gelecek olan Ankara Ziraat Enstitüsü futbol takı • mile ilk maçını yapacaktır. Şermin Kâzım Vecihi Rifat Gür nişanlanmışlardır

Bu sayıdan diğer sayfalar: