4 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

4 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Mayıs 1935 • Dost Yugoslavyada ietkikler: 4 5^^=^=SBB Cumhuriyet Yugoslavya, yalnız Kral intihab memuru Niste Aleksandrın eseridir Bir esrarençiz surette Yugoslavlar bunun içîn onu bu kadar çok sever ve onun hatırasına gösterilen saygıyı kendilerine gösterikniş bilirler Belgrad (Hususi) Bugünkü Yugoslavyadan behsederken onun büyük hükümdan müteveffa Kral Aleksandnn ismini hünnctlc anmamak kabil değildir. Çiinkü bugünkü Yugos • lavya demek Kral Aleksandr demektir ve bugünkü Yugoslavya herşeyini ona medyundur. Kral Aleksandr fahta nasıl geçmişti? Umumî Harb koparkopmaz eski Sırbistanın ihtiyar hükümdan Birinci Picr, giriştiği bu büyük mücadelenin akıbeb* ne olacağını bilmediği ve buna çok sağlam sinirler lâzım olduğunu anladığı için tahtını kendi muvafaka tile oğlu Aleksandra terketmişb". Bü tün nazarlar genc, dinç, kuvvetli bir irade sahibi, hiçbir şeyden yılmaz, derin düşünen ve çok ilerisini gö'ren ycni hükümdara çevrilmiş ve küçücük Sır bistan giriştiği bu büyük mücadelede akıbetini onun ellerine teslim etmişb. Surbistan çok az bir müddet zarfında Avusturya, Alman ve Bulgar ordu lan tarafından ista'lâ olunup ismi dün ya haritasuıdan silindikten, askerleri bir kısım halk ile çok sefil ve perişan bir halde ufacık Korfu adasına sığındıktan ve herkesin üzerine büyük bir yeis çöktükten sonra yalnız Kral Aleksandr bu felâketler karsmn da meyus olmamışb. O, bu mücade leden büyük bir Sırbistan doğacağma kat'iyetle inanıyor, hiçbir şeyden yıl * mayor ve bu yüksek imanını gece gündüz siperler ve çadırlar arasinda do laşıp askerine ve halka da aşılıyordu. Fransaya gidiyor, lngiltereye gidiyor, Italyaya gidiyor, oralarda devlet a idamlannı ve efkânumumiyeyi bu büyük Sırbistan davasi için hazırlıyordu. Umumî Harb bittikten sonra Nihayet 1918 de Umumî Harb îtilâf devjetlerinin lehine neticelenıp 1919 da sulh muahedeleri imzalanınca Kral Aleksandnn bütün düşünceleri de tahakkuk etmiş ve Umum' Harbde haritadan silinen küçücük Sırbistanın yerine de büyk Sırb, Hır yat, ve Sloven Kralhğı kaim olmuştu. İtilâf devletleri harbi kazandılar. Sırbistana verdikleri vadi tuttular ve Sırbistan da büyük bir devlet olarak meydana çıktı denilebilir. Fakat mesele öyle değildir. Sırb ordusu sefil ve perisan bir halde Korfu adasına sı • ğındığı vakit ordu arasında bir ikilik başgöstermişti. Müteveffa Aleksandra Selânikte de suikasd yapümıstı (Kara El) namı altındaki gizli bir teşekküle mensub birçok zabitler A vusturyahlar tarafından kandınlmışU. Bunlar Sırbistanın İtilâf devletlerin den aynlıp hemen müttefiklerle münferid bir sulh yapması için Krala ül timatom vermişlerdi. Kral ordu ara sında adamakılh beliren ve büyük bir felâket olan bu ikiliği gördüğü hald: kat'iyyen yılmamış ve harbe devama karar vermişbr. Bilâhara bu gizli te şekkül Krala Selânikten cepheye giderken bir suikasd de yapmış, fakat Kral gene yılmamış ve memleketin se Fransada kanlı intihab safhaları OJörönMr Balıkh panayırı diseleri ferdî muhitinin en dar çerçevesine göre telâkki ve tefsir eden muha kemeler az değildir. Bunlar bana ço cukluğumda Umumî Harbde g e çen bir vak'ayı düsündürdü ve güldürdü. Bir Anadolu kasabasında ilkmektebin altıncı sınıfmda idim. Bir rnuallim, yüz elliye yakm talebe vardı. Son smıfın birincisi olmak haysiyetile yedi sekiz yaşında bes mangalık bastibaca ğın okutulması da bana yüklenmisti. Küçük şehirlerde posta günleri bir hâ dise ve postacılar yerine göre Cebrail, melâike ve müjdecibaşı filândır. O gün din dersi vardı. Bir küçüğe sordum: Allah Kur'anı kiminle gönder di? Çocuk biran düşündü ve sonra müthiş bir icadm sevincile penbeleşerek: Postacı Mustafa dayı ile efen dim! dedi. Son iddiayı çıkaran gene insaflı i miş, onda bu hayal ve mübalâğa ser darlığı varken pekâlâ Fatihi Bizansa son sistem makinelitüfekler ve Z şua la"'" saldırtabilirdi! Iki ateş arasında Eritre Afrikada bir îtalyan müs « temlekesidir. Eritre limanlanni dolduran gemilerin içi top, tüfek. mitralyöz. bomba, zehirli gaz, tayyare, daha bin türlü yirminci asır medeniyetinin yık ma vasıtalarile dolu... Eritre limanında, îtalyanın dört bir köşesinden ge tirilen siyah gömlekliler nöbet bek • • liyorlar. **• Habeşistan çölü, işlenmemiş arazisi çok, büyücek bir krallıkbr. Çikolata renkli Habeşliler, bu çöllere, işlenme miş araziye, ham maddelere, ucuz kölelere göz diken büyük medenî dev letler uğruna asırlardanberi kan dö kerler... Habeşistan Krallığı, çikola ta renkli Habcşjilerin kanile sulanmış öldürüldü Fransada intihab mücadelesi pek şiddetli olur. Fırkalann açık, kapalı propagandalan, bazan polis vak'alan yapacak kadar ileriye gider. Bu sef;r de belediye intihabab münasebetile böyle bir hâdise olmuş ve Niste bir pusuda intihabat memuru Jeannot öldürülmüştür. maktülün Nis hastanesi morgunda, otopsisi yapılmış ve cesedin karrunda, sağ taraftan girip sol tarafta kalmış olan bir kurşun parçası bulunmuştur. Jeannot yaralandıktan sonra, katile doğnı yüzünü döndüğü zaman abldığı anlaşılan bir kurşun da, cesedin göğ sünde, ayni şekilde öldürücü bir yara açmıştır. Katilin, Birinci Albeırt abidesi yakınındaki bir hurma ağacı arkasına saklanarak, Verdun caddesinde bek* leyen taksinin şarkmdan takriben bes metro mesafeden. diz çökmüş vazi • yette ates. ettiği anlaşılmaktadır. Bu takside Stella ile, Jeannotnun diğer dostlan bulunuyordu. Makrulün cesedi, vak'adan sonra bu otomobille hastaneye götüriilmüştü. Jeannotya karşı, gerek intihabat dolayısile, gerek şahsî sebeblerden düş • manlığı olabilecek birçok kimseler araştınlmıştır. Bunlardan. intihabat memuru olup geçen birinciteşrinde Arondisman meclisine namzed gösterilen 35 yaşinda Joseph Casiglia ismindeki adam bu lunamamışbr. Bu adamın evinde a raştırma yapılmış ve dikkate değer neticeler alınmıştır. Evin kapısı bir çilimn're açtınlmış, iceri girildiği zaman Gasigliamn o dasında temiz ve yeni çamaşırlar, ve sahibinin kaçmağa hazrrlandıği hissini veren esvablar bulunmuştur. Esvab lann durduğu masanm üzerinde, hâdisede ablan kurşunlann çapma ta mamile uygun çapta yağlanmamış bir tüfek bulunmuştur. Bütün bunlardan başka bir etajerin üzerindeki valizde de bir tabanca ile maymuncuklar, anahtarlar dolu mükemmet bir hırsız takımı keşfedilmiştir. Acaba Gasiglia suçlu mu? Bu hususta kat'î birşey söylenememektedir. Fakat, kaçmadıysa bile ortadan kayboluşu, kendi aleyhinde büyük bir şüphe uyandırmış ve zabıtaya, bu a damm yakalanması ve sorguya çe kilmesi emri verilmişbr. Diğer taraftan Müddeiumumî, Andre Stella, Achille Disperati, Jean Versini, Jean Badi, Femand Stefanini ve Argini ismindeki adamlan şahid ve Ceannot ile aralannda zıddiyet bulunan kimseler sıfatile dinlemiştir. Fakat bunlann verdikleri ifadelerin tahkikata hiçbir yardımı olmamışbr. Kral Aleksandrdır. Müteveffa Krala karşı gösterilecek en ufak bir hürmet ve muhabbet Yugoslav milletine karşı gösterilmiş bir hürmet ve muhabbet telâkki olunmaktadır. Dış İşleri Bakanımizla birlikte Belgrada uğrayan Reisicumhurumuzun yaveri binbaşı CelâÜn Reisicumhuru muz namına müteveffa Kral Alek sandrın mczanna koyduğu büyük ve mükellef çelenk burada fevkalâde iyi bir tesir bıraktı ve lehimize en büyük bir propaganda oldu. Yugoslcnryaımt büyiik Kralt AUksondnn ölümünd** •»»•! oltnmts son r*siml*riırden biri lâmeti namına en sevdiği zabitleri kurfuna dizdirmiştir. Kralın azim ve iradesi Kral Aleksandrın asd büyüklüğü harbden «onra başlar. Muahedelcr akdolunup küçücük Sırbistanın yeri ne bir Sırb, Hırvat ve Sloven Krallıgı kaim olduğu vakit, bu yeni devle tin içerisine Slav olduklan halde da ha yüksek bir kültür altmda inkişaf eden Hırvat, Sloven, Boşnak, Dalmaçyalı ve Voyvodinah Sırblarla beraber birçok Alman, Macar. Rumen, Türk ve Arnavudlar da girmişti. Avrupada o sırada bütün kuvvetile hüVüm süren komünistlik cereyanınm önünde bu kadar çok milletı bir arada tutabilmek ve bahusus Slavlar arasında bir ce nut Slavlan ittihadı fikrini yaşatabil mek bir mesele idi. Kral Aleksandrın kuvvetli iradesi, yılmaz sâyi, Yugos lavya ittihadını vücude getirdi. Eğcr Kral Aleksandr millî vahdeti böyle hiçbir şeyden sarsılmıyacak bir rad deye çıkarmamış olsaydı Marsilyada onun çok feci ölümünden sonra Yu goslavya devleti hakikaten sarsılırd.. Kral Aleksandr ayni zamanda Yugoslavyamn haricî siyasetini de çok büyük bir muvaffakiyetle idare etti Fransa ile olan ittifak, Küçük îtilâf, Balkan îttifakı, Bulgaristanla yakın laşma ve diğer devletlerle çok iyi ve dostane münasebetler hep onun eser leridir. Kral Aleksandnn Atatürke olan muhabbeti Müteveffa Kralın Türkiyeye ve onun büyük Cumhur Reisi Kamâl A tatürke karşı fevkalâde büyük bir muhabbet ve hürmeti vardı. Türkiyeyı ve onun Cumhur Reisini ancak bir defa görmekle bu kadar çok seven ve ona bu kadar çok bağlanan Kral A leksandr acaba sağ olsaydı daha ne ler yapmiyacaktı?! Bu büyük hükümdann Marsilyadaki feci ölümü bütün Yugoslavyayı bir mateme bürümüştür. Bugün Yugos lavya milletinin en hassas noktas: Dün havanın gene o aksi suratı üzerinde idi. Bulaşık bezini andınr çirkef bir toprak ve yetim gözü gibi hemen ağlamağa hazır bir sema... Meğer Balıkh panayın da varmış.. Tarihin in • sanlan asırlarca bir fikir arkasından koşturan efsanesinde şüphesiz en zevkli nokta; Bizans bahğının fırladığı sa hayı bir düğün yerine çevirmesi... Üç sene evvelki bir habram can • landı. Sıcak bir mayıs günü idi. Tesa düf Balıkh panayın ile biziın Hıdırel lezi ayni takvim yaprağında birleştir mişti. Dostum Osman Cemal beni şatafatlı tasvirlerinin suyuna düşürerek tozlu Yedikule yollanna sürükledi. Bir hırafenin cünbüşüne uymanm hazırlı ğını yaptık ve bunun için de ta 17 nci asra kadar inerek genc Osmanın bo ğulduğu zindandan başladık. Kulelerden çıkbğımız vakit bana bütün man • zara, dekor ve insanlar aktör gibi ge liyordu. Bahklıda ise tarihle hayat, ölümle eğlence kolkola idi. Mezarhk lann arasına içki sofralan kurulmuş, şurada fokstrot, beride çiftetelli; eski bir mezar taşına karyola kenan gibi dayanmış iki sevgilinin burun buruna kon^juşu; ne yaptığını ve yapacagtnı bilmeden şuraya buraya koşuşan her sı nıftan halk... Küçük kilisenin havu zunda Bizanslı bahğın torunlan dedeleri gibi karaya sıçramamak için olacak aşağılarda yüzüyorlar.. Çırpıa ve Veliefendiye gidiyoruz. Güneş kızgm bir saç gibi beynimize yapışmıs.. Kırlann hududsuzluğunda bir eğlenti paniği var. Her istikamette is tikametsiz bir gidip geliş... Düzlükte kirli, iğrenc bir su akıyor. Kıyılarda her ailenin muvakkat iskân muhirine bakıyorum. Sönen bir ateşin enkazı üzerinde yemek bakiyeleri; kadın sec cadede ayaklannı uzatmış, dizinde u yuyan çocuğile yanıbaşmda horhyan kocasına muazzam bir şemsiye açmış. Çünkü güneş cehennem.. Belli, dedim, seyrana gelmişler! Dün elektrik sobasmm başında biraz da titriyerek çalışırken o hazin Hjdırcltezle panayınn hatırasi yanında günün huzünü bana daha hafif geldi! Hiç değilse Yedikuledeki ölüler şeh rinde eğleneceğim zannile azab çeken di^er daha az olmustur. br. **• Habeşistan Krallığının yanmda, Habeşistandan kopardıklan Franaz Somalisinde, îngiliz Somilisinde müs temleke kuran büyük devletler, çok merhametlidirler... Eritre limanlannda asker ve silâh yüklü gemilerin niçin beklediğini biliyorlar... Bu azgm düşmandan zavallı Habeşistam kurtar mak lâzım. Fransız Comalisinin Cibuti yolun dan, İngiliz Somalisinin hâli arazi yollanndan silâh dolu kamyonlar, tank • lar Habeşistana yardım geb'riyorlar. Adisababada silâh getiren dokuz bü • yük silâh ticarethanesinin mümessilleri Kralla konuşuyorlar. Leşe konan kuzgunlar gibi, bunlar da Habeşistarua harb afetinden arbracağı kanı içme • ğe çahşıyorlar. Denize düşen yılana sanlır derler... Çikolata renkli Habeşlilerin Kralı ne yapsın, ucuz pahalı, ölüm değerine de olsa bu silâhlan elbette alacakbr. Yedisinden yebnişine kadar askere çağınlanlardan başka, bir de kadınlar • dan müteşekkil bir ordu hazırlıyor.. Önden gelen düşman îtalya... Arkadan, îngiliz ve Fransız Somalisinin çöllerinden gelen düşman, barut fab rikalannın mümessılleridir. Barut ser mayedarlarile müstemlekeciler ateji arasında sıkışan zavallı Habeşistana, hâlâ size medeniyet getireceğiz diye iddia ederlcr... Siyah gömlekliler düşman ayağı basmamış topraklan da medenilerin topraklanna katmak icin, Entre lımanında nöbet beklesin; toplu, tüfekli zırhhlarla, ve Somali yol lanndan koşan b'caret markaiı tanklar da soygun medeniyetini getiriyorlar. SABİHA ZEKERİYYA Maç programı Günahı Raüb Tahirin boynuna; çünkü hikâyeyi o anlattı. Kadıköy vapurundan çıkarken birisinin dünkü maç neticesini soruşuna kulak misafiri ol muş. Arkadaşı: Üç bir, yendik demif. Eh? Esi filân yok, işte o kadar. Peki ama, kavga mavga olmadı mı? Dayak atılmadı mı? Yok canım, herşey yolunda gitti. Allah Allah! Peki o halde halk itiraz etmedi mi, paralannı geri iste mediler mi? Niçin istesinler canım? Gayet tabiî birader, eğer iş se nin dediğin gibi geçtise o halde pro • grama riavet ed'lnvmiş demek!! Saat filotillâları Edib Ruşen Eşref «diyorlar ki» kitabında üstad Halid Ziya Uşaklıgi lın evini tarif ederken saat çokluğun dan da bahseder. Masada, duvarda, kcmdorda. furada. burada «aat. saat... Avrupa gazeteleri de, tngilterenin yaz saatine geçmek üzere bulunduğu şu sıralarda îngiltere Kral ailesinin saat cisine veya saatcilerine cıkan işleri hikâye ediyorlar. Çünkü Bükingam sa rayında 100, Vindsor şatosunda 300, Prens dö Galin oturduğu York Havzda da 30 çalar saat varmış! Galiba Büyük Britanya hükümdarlığı saatle rini tanzim ve idare; lmparatorluğun Okyanus hlolannı ieîareden daha az güc bir iş değil! Hatırlıyor musunuz? Tabancalı fatih Tabiî daha doğrusunu tarirtî vaki » alar kimyageri Nizameddin Usta bi lecek; guya ortaya Fatihin tstanbul surlanndan tabanca ata ata girdiği şeklinde bir iddia çıkmış. Gerçi Osmanh hâkanının Edirnede ağır toplar dök türdüğü malumumuz. Eski kuburlann icadı ise herhalde ondan çok daha genc olacak! Mübalâğada damlayı um man yapmak olduğu gibi küreyi fmdı ğa çevirmek te vardır. Binaenaleyh rivayet palavra kuburundan çıkmadise belki nakili minare kmğı gibi bal ye mez namlusunu Fatihin eline tutuştur mus olabilir! Geçen kış Anad^Kıva gittiğimde bir köy hocasının çocuklara: Eski padişahlar memleket işle rile hiç alâkadar değillerdi. Otuz altı hükümdar geldi, gecti. Her biri bir tayyare alsaydı Millî Mücadelede kaç ta ne filomuz olacaktı! Dediğini isibnistim. Vakıa ve hâ mi, kudretimi beğeniyorsunuz... Fakat hiçbir zaman ben hiçbir kadına ask '.!ham edecek bir erkek değilim... Beni zihninizde büvütüyorsunuz... Fakat hislerinizle şüphesiz onu, kocanızı, o güzel, harikulâde güzel adamı yalnız onu sevdiniz. Yamlıyorsunuz Şefik... Onu sİ7den fazla sevmedim. O ask beni küçülten, beni gülünc vapan bir zâftı. Bana lâvık olmıyan bir rabıta. O adamın sevilecek hiçbir meziveti yoktu. Hiçbir meziveti olmadan <> u "n sevdiniz, bir deli eibi... Işte Suzan hakikî a«k budur sünhesiz. Bu ask çok daha kıvmetli ve kuvvetlidir. Onu severken hiçbir şey düwnmediniz. O nun mevkii, ismi. söhreti, düsünceleri umurunuzda bile deâildi... Bir kadm olarak o erkeci sevdiniz... Onu sev memek elin'zden gelmedi. ondan onu sevdiniz... O aşk şedid, kahhar bir askh Sttzan... Fakat iföriivorsunuz va... Ru ask devamlı olmadı. Hiçbir esasa, hiçbir kuvvete müstenid olmadığı için devamlı olmadı. Onu sevdieim icin kendimi o kadar küçük gördüm, k^ndimi o kadar gü'.ünc gördüm ki.. Nihavet bir gün ondan nefret ettim.. Askımdan daha kuvvetli bir n'tretle... Sizin aşkınız ovle d^5il ki... Sİ7İ an lıyarak... Bilerek. iftihar ederek se Memduh Talât TEZEL 2 • Sinemayı ilkin kim düşünüp sınadı? C Maybriç adlı bir Kaliforniya • h. (1877). 3 Mikrobu keşfeden kimdir? C Pastör. 4 Altın Resam adı hangi san'atkâra verilmiştir? 1 Zincirli saray hangi milletin C Resünde L'ecole Hollandaise yapısıdır, hangi yılda yapılmıştır? denilen yolu açan (Rembrandt) a bu 2 Zincirlikuyu nerededir ve ki ad verilmiştir. mi hatırlatır? 5 Havanın sırrını ilkin kim açı3 İlk olimpiyad oyunlan hangi ğa vurdu? tarıhte yapüdı? C Toriçelli. 4 Attilâ hangi yılda öldü? 6 Eskilerın acayib seb'a dedık • 5 Güvercin suyundan batıp git' leri yedi büyük eser hangileridir? miş boylar var mıdır? C Mısır ehramları, Babilın asma 6 Rafael kimdir, ilk hocasırun adı bahçelen, Efezde Dıyana mabedi, O nedir? limpiyadda Jüpiter heykeli, Rodos 7 İlk telsizi kim sınadı? büyük heykeli, tskenderiye feneri, (Cevablart yarınki taytmızda.) Mozolos mezarıdır. 7 Pompei nedir? Dünkü sorgular ve karşıkklan C Vezuve yanardağının 1R56 1 Hiçbirşey yok olmaz, hiçbırşey yıl evvel küller içme gömdüğü şehir. yeniden var olmaz diyen kimdır? Simdı mevdana çıkarılmıştır. C Lavoisier. viyorum... Size hayran olarak, sizi « ' mak istiyorum ki. viyorum... Siz sevilecek bir adamsı Beni seviyorsunuz. Şefik beni nız.. Bilhassa benim için, benim gibi çok seviyorsunuz. bir kadın için sevilecek adam sizsiniz. Iri ellerini okşuvorum... Kuvvetsrz Belki söylediğiniz ?ibi olsun. belki e kalmış, mağlub olmuş bir canavann serlerinizin, manevî şahsiyebnizin ü olabileceği kadar yumuşak... Tesli « zerimde fevkalâde bir tesiri oldu. Famivetle ellerini nüvazişlerime bırakı kat. Şimdi sizin fırtınalar gibi inleyen yor: heybetli srsinizi... Şimdi bu zeki ve Bu ne kuvvetli bir delilik Suzan. parlak gozlerinizi. Bu damarlan çıBu ne büyük bir delilik. Fakat yemin k)k burusuk alnımzı daelar gibi ko ederim. bundan kurrulacağım. caman vücudünüzü seviyorum. Hak Ellerini cekiyor, kanapenin üzerinkimz var, belki de hunlan Şefiğe... de beni yalnız bırakarak odanın içinSefik Cemale aid olduğu icin seviyo de geniş adımlarla dolaşıyor. rum, fakat seviyorum.. Seviyorum, seviyorum. Şefik artık sizden aynla mam. Aman Allahım, beni ne çok sevi Nekadar büvük bir kolaylıkla yor. konusuvorsunuz, Suzan. 12 Siz de benim çibi olsanız. îşte çahşmak odam burası. Fakat sizin askınız Suzan, senin Nihadm kolundayım. Şefik elile a«km bilivor musun bana ne yapıvor. kanınm perdesini tutuyor, içeri giriyoBmi ne vaoıvor. P^ni oMünivor. Suruz. zan beni hasta edivor, 8v!e f"na bir Kaim perdelerden, kapalı pancur zaman^a karsima rjk'tn ki ça'ntvor r lardan iceri dökülen eksik ziya içinde dum, S" '<n en büvük eserim için çabüvük oda hemen hemen kapkaranhk. lışıyordum. Bütün duvarlan kaplıyan kitab dizil Ya simdi. mis raflar. kütübhaneler, kenardakî Şimdi çal'«»»T"vorum. vüksek sehna, ortadaki büyük yazıha**» nc... Hepsi, hepsi ona aid, hepsi o Kin dolıı nözlerle, kin fıskTan PÖ7lerle b»na bakıyor. Sana o kadar çok fenahk yap nun. (Arhan var) Edebi tetrika: 14 Yazcm Sııad Derviş • $efik size teşekkür ederim. *** Kanapenin birer ucunda oturuyo ruz.. Artık konuşmuyoruz. Açık mavi düz elbisemin eteklerile oynuyorum. Biraz ötede küçük alçak Japon pa ravanının önündeki ufak alçak ma«a da semaver kaymyor. Şöminenin a teşî odanın bir kısmmı kızıl bir renge boyamış. biz loşluktayız. **• Belki bilmiyorsunuz Suzan belki anlamryorsunuz. Ben şimidi hasta yım... Bende bu tabiî bir hal olamaz, ben şimdi hastayun. Bir kadm benim için herşey olamaz, bir kadm benim hayabmı dolduramaz... Bir aşk bü tün mefkurem olamaz... Anlamıyor • sunuz Suzan.. Anlamryorsunuz ve güzelliğinize, afyon sarhoşluğunun rayasma benzemeyen meş'um güzelliğitıize güvenerek beni küçültmek, beni ezmek, uzmek, gülünc yapmak isti • yorsunuz. Acaba bu sözleri hakikaten samimî mi? Benim hakkımda çok fena düşünüycrsunuz. Şefik ben sizi seviyo rum... Seviyorum emin olunuz. *•* Sinirli büyük elini iki avucuma sığmıyan elini yanaklanma götürüyor, yüzüme, dudaklanma sürüyorum. Niçin beni seviyorsunuz Su • zan... Niçin beni seviyorsunuz... Ba na yalan söylüyorsunuz... Anlamryor musunuz size inanmıyorum... Ben korkunc bir adamım, ben hiçbir kadınm sevmiyeceği kadar çirkinim.. Bunu pek iyi biliyorum... Niçb beni sevecek^i niz... Beni kimse, hiçbir kimse, hiçbir kadın aşkla sevemez. *** Basımı göp^üne »ak'arken: Siz Şefik Cemalsiniz, diyorum. Siz Şefik Cemalsiniz. Hangi kadm, hangi kadm sizî sevmez. Beni yalnız Şefik Cemal oldu ğum için, yalnız bunun için mi sevi yorsunuz ? *** Beni anlamıyorsunuz Şefik... Beni anlayamazsınız, beni anlıyamı yacaksınız... Bilmiyorum. sizi niçin sevdiğimi bilmiyorum. Siz kuvvetli, kudretli, iradelisiniz. Sizi sevme5;e mecbur olduğumu zannediyorum. Sonra sizi sevmek beni aptalhğa, beni atalete, beni hiçliğe sevketmiyor. Siti sevmeğe başladığımdanberi hayata yeniden doğmuş gibiyim, Şefik... Si zi sevmeğe başladığımdanberi san atımi. çalışma saatlerimi yeniden sevdim. Sizi sevmekle hayattan baska şeylerle alâkamı kesmiyorum. Bilâkis sizin aşkınız beni büyük bir alâka ile herseye, bilhassa san'atine bağlıyor... Biz bir birimizi yalnız his saVıasmda değil, çalışmak sahasında, fikir, düşünce sa hasında da terketmiyoruz. Calıştı&ım zaman sizin o es«"ri görüo takdir edeceğiniz, an'ıvacağmız saati düsünerek sİ7den bir dakika zihnen. fikren u zakla?mış olmuvorum... Kendimi •"latamıyorum, beni anlamıyorsunuz, Şefik. *•* B«*ni sevemezsiniz Suzan belki ismim, şöhretim. manevî şahsiyetim, eserlerim sizin üzerinizde bu tesiri ya pabilir... Belki benim manevî kuvveti

Bu sayıdan diğer sayfalar: