28 Ekim 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

28 Ekim 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 Birincitesrin 1935 CUMHURİYET SON TELEFON HABERLER TELCRAF V* TCLSiZLC Yunanistanda yeni bir siyasî vaziyet hasıl oldu Cumhuriyet partileri genoya iştirak etmemeğe ve Kralhğın ihyasmı protestoya karar verdiler Atina 27 (Özel) Cumhuriyet par J baki oldu&unu ve kendisinden ayrılmıtileri, hükumetin son günlerdeki faali' yacaklannı bıldırmişlerdir. yetıni sebeb tutarak genoya iştirak Siyasal çevenlere göre, Kral geldik etmemeğe karar vermişlerdir. Bu par ten sonra açılacak parlamentonun ilk tiler Yunanistanda kralhğın tekrar ku toplantısmda eski Başbakan Çaldaris. rulmasını protesto etmek ve partileri Kondilis kabinesine karşı itimad mesenin bunu tanımıvacaklarım anlatmak lesini ortaya sürecek ve elinde buluniçin her vasıtaya baş vuracaklarım ilân durduğu çoğunluğa dayanarak kabineyi etmişlerdir. ekalliyette bırakarak istifaya mecbur eÇaldarise itimad decektir. Atina 27 (Özel) Ahali partisinin bir Gene ayni çevenler, Krahn yeni ka çok saylavları tarafmdan imza edılen bineyi kurmağa Çaldarisi çağıracağım bir protokolde parti lideri bulunan Çaldarise karşı itimad ve emniyetlerinin muhakkak görmektedirler. İzmir takımı 43 galib geldi Sovyet hakemin idare ettîği maç çok heyecanlı oldu (Bas tarafı 1 inci aahifede) fa vuruşile İzmirin ilk golünü yaptı. Bu gol, misafirlerimizi canlandırdı. Beraberliği temin etmek için hücumlarını kuvvetlendirmeğe başladılar ve 3«5 inci dakikada sıkı bir hücumla kaîemize indiler. Sovyet takımının en küçük, fakat en mahir oyuncusu oJan sağiç, güzel bir pas aldı ve beraberlik sayısını yaptı. Misafirlerimiz beraberliği temin et mekle beraber ovun üzerinde hakimiyeti de tesis ettiler. Bizim takımm çok enerjik oluşu, misafirlerimizin hâkim oyna masına rağmen kendılerine başka sayı yapmak fırsatını vermedi ve birinci devre 11 berab»rlikle bitti. Eski andaclardan: YENÎ DOSTLAR j Halid Ziya Uşaklıgil j : Yazan : •>..,. : İHEM NALINA MIHINA Makine ve motör medeniyeti irkaç gün evvel Cumhuriyet te şöyle bir haber vardı: Cumhuriyet devrinde Göl cükte yapılan ilk Türk gemisi, Cumhu riyet bayramında törenle denize indirilecektir. Cumhuriyet devrinin ilk gemisi bir yağ gemisidir. Yani mazut yakan harb ge milerimize yağ taşıyacaktır. Bu gemınin, 1250 tonluk bir yağ gemisi olduğuna bakıp ta Gölcük tersanesinin ve cumhu riyet denizciliğinin bu ilk eserini küçük ve ehemmiyetsiz görmemelidir. Yağ gemisi, bir takım hususiyetleri olduğu için, gemi miihendisliği ve inşaiyeciliği bakı mından hiç te mühimsenmiyecek bir tekne değildir. Onun için, cumhuriyet de nizcilerinin Gölcük tersanesinde ilk yaptıklan gemiyi sevincle olduğu kadar if tiharla da karşılıyabiliriz. Gölcük tersanesi, herkesin malumudur ki Yavuzun tamiri için Fransızlar tara fından kurulmuş ve bu tamir işi bittikten sonra, Türk denizcilerine teslim edilmiş bir tamirhane idi. Cumhuriyet bahriye lileri Fransızlardan tesellüm ettikleri bu tamirhaneyi çalışa çalışa küçük bir tersane haline getirmişler ve bu tersanede bir de 1250 tonluk yağ gemisi yapmak imkânını bulmuşlardır. Gölcükte, bin nisbe mahdud vesaitle bir yağ gemisi yapılabilmesi bu vadide cesaretimizi artı racak mahiyette bir muvaffakiyettir. Demek ki Gölcükte daha büyük ve daha modern tesisatla adamakılh bir tersane yapabiliriz ve bu tersanede küçükten büyüğe doğru harb ve ticaret gemilerimizi de inşa edebiliriz. Bef senelik endüstri programımızın demir sanayiine aid kısmı etrafında tet kikler ve etüdler yapan Sümer Bank 1936 yılında bu önemli endüstri şube sini tahakkuk ettirmeğe çalışacaktır. Şu halde Gölcükteki tersanede, gemi tez gâhları ve fabrikalar kurulduğu takdirde ağır demir sanayii ile elele vererek ça lışmak, ticaret ve harb gemilerimizi yapmak kabil olur. Zaten, asnmız makine asn, medeniyetimiz motör medeniyetidir. Medeniyetlerin makine ve motör kuvvetile ölçüîdüğü bir zamanda, artık daha fazla vakit kaybermeden biz de bunlan yapmak için ilk adımı atmalıyız. Ismet înönü hükumetinden, Cumhuriyetin ilk modern gemisini yaptığı gibi ilk modern tersanesini de kurmasını istiyor ve bekliyoruz. 2 Abdurrahman Şeref Bey herkesçe sevilmiş, o zamanm türlü nazik işlerınde bulunmakla beraber hiç bir vesile ile namus bağlan gevşememiş bir zattı. Kendine mahsus babayani halile beni karşıladı, ve ilk sözlerimden hemen maksadı anladı: Anlamakta pek seridi, fakat hemen cevab vermekte bir saniye gecikirdi. Ufak bir rekâketi olduğu için ilk kelimeleri ağzının henüz içinde iken bir deneyişten geçiriverircesine dudaklannda bir titreme olur, sonra sözün arkası çözülmüş bulunurdu. Hemen mektebin kâtibini çağırttı, çıkmış talebenin isimlerini, işte olup olmadıklarını gösteren bir cetvel getirtti, ve buna bir göz attıktan sonra bana : Boşta olanlarla bulduklan işten memnun olmıyanları size birer Sirer göndereyim; dedi, bunlan imtıhan eder ve arzu ettiklerinizi alırsınız... Imtihan kelimesine karsı içrmden: Ne münasebet?.. dedim. Memleketin o zaman en yüksek irfan müessesesi olan Galatasarayda tahsillenni bitirmiş genclerin bir imtihandan geçirilmesine teşebbüs adeta beni utandıracak birseydi. Nitekim öyle oldu. Bu gencler birer birer benim odama geldıkçe onlarla sadece görüştüm, ve bir nevi göz tanışıklıaile iktifa ederek maksadı anlattım. Galiba kabul etmiyenler bulunmadı. Bun'ann hemen hepsi mektebden henüz çıkm:ş, daha bir işe girmemiş çocuklardı. Kimler vardı? Şirndi gözlerimi kapıyarak bunlan o zamana aid simalarile, «ekillerile bulmağa çalısırken birçoklarını kaybetmekle beraber bir takımını da buluyorum. En evvel Hamdullah Suphiyi görüyorum. Vücudünün küçük denebilecek kıt'asmı büyülten, yükselten bir başı, bu başı örten ta o vakit bile aralanna beyaz kanşmış güzel saçlan, içinde yeşil sular arasında panldıyan yıldız ışıklan giLi cıvıl cıvıl kaynar öyle zeki gözleri; hele sesinde, telâffuzunda, lâkırdısına rcfakat eden bütün hal ve tavnnda öyle cana yakın bir kibar edası vardı ki ona derhal senelerdenberi tanılmış ve sevilmiş bir dost hamlesile meclub olmamak mümkün değildi. Sami Paşanın en büyük oğlu Suphi Paşanm en son evlâdından olduğunu öğrenince bütün şahsiyetinden taşan mümtaziyetin sırn da izah edilmiş oldu. Ondan sonra beni gören Ahmed Haşimdi: Şahsından ayni muvafık tesirler alınmasa bile onun da ne cevval, ne müstesna bir hilkat sahibi olduğuna delâlet eden hususiyetleri vardı. Gözleri daima harekette idi, belliydi ki başının içinde hızla işliyen birşeyler var. Sonra ellerinde, yüzünde, bütün vücudünde dolaşan raşeler gösteriyordu ki bu gene gergin bir keman teli gibiydi; hayatın küçük bir sademesile kopacak kadar gergin... Bu iki şahsiyet için ileride tekrar andaclan kurcalamak fırsatlan olacakhr. Hamdullah Suphi ile Ahmed Haşimden sonra bugün hariciye mesleğinde yüksek bir mevkii olan Bedi' ile, muhtelif işlerde dolaştıktan sonra galiba maliye vazifelerinde bulunan Faik, ve şimdi Uyuşturucu Maddeler İhisan Müdürlüğünde bulunan Ali Samiyi hatırlıvorum. Bu saydığım genclerle diğer hatırlıyamadığım genclerin hemen hepsi yavaş yavag idare muhitinde bannamıyarak başka mesleklere gırmekte acele ettikleri halde Ali Sami en sona kalanlardan biri olmuştu. Bu, memlekete koca bir kütübhane bahşederek yurdun irfan hayatına en büyük hizmeti yapmış olan Şemsettin Saminin oğluydu. Pek mütevazı, hatta pek mahcub, pek muhteriz görünürdü; fakat bu evsafın altında daha ziyade kendi kendisinden emin olan, nefsine pek ziyade itimad eden ve bunda inkâr edilemiyecek bir hak bulunan bir adamın vakan saklıydı. İdareye girdikten sonra bana pek nadir görünürdü, fakat onun pek ince bir istihza ve mizah fikrine malik olduğunu arasıra elime geçen yazılanndan anlardım. Resim yaptığını bilirdim, hatta hâlâ odamda bana hediye edilmiş karakalem bir küçük levhası var. Avcıydı, beden mümareselerine merakhydı, herhalde bütün etvannın sükununa mukabil tasmağa hazır bir hayatiyetin kaynaşmalan hissolunurdu, Njısıl oldu da idarede gecikti. Eğer matbuata kadar aksettiği için burada kaydetmemeğe sebeb görmediğim bir vesile ile İzzet Melihle onun, bu iki dost ve mekteb refikinin arasında bir ihtiiâf hâdis olmasaydı belki daha ziyade gecikecekti. Pek te iyi olmıyacaktı, eğer öyle olsaydı bugün o inhisar idaresi zeki ve faal müdürünü bulmamış olacaktı. İzzet Melih bu kafileden sonra gelir. Onu, öyle zannediyorum ki, ilk eseri olan «Tezad» hikâyesile tanımıştım. Bunun müsveddelerini bana vermiş ve bende hasıl edeceği tesirleri bir makale şeklinde yazmakılğımı istemişti. Bunu büyük bir memnuniyetle yaptım. Eserin başında basılmş olan bu makalenin bugün bence ındirilmesine lüzum görülecek hiçbir tarafı yoktur. Hakikaten o yaşta, henüz mekteb havasından serbest muhite yeni çıkmış bir gencin ilk eseri olmak itibarile bu hikâye o makale ile ifade edilen takdire lâyıktı. İzzet Melih te idareye intisab arzusunu gösterince bunu hemen tervıc ettim, ve elbette idareye büyük bir kazanc temin etmiş oldum. İdare için kazanc, fakat bana öyle geliyor ki, san'at ve edebiyat için bir ziyan... Bu gencin pek temız bır &^™> P e k W ™ fransızcası. hele butün emellerinı toplıyan derın bır edebiyat aşkı vardı. Edebiyat alanında da nazınıla hiçbir münasebeti olmamasına mukab.l hikâye ve çok daha ziyade temaşaya meclubdu. Bu son meclubiyetine dair onun arzularını, fikırlerini, hulyalannı uzun uzun dinlerdim; şu hulya kelimesi kendiliğinden kalemime dolaştı. Haki katte de bütün o gene dimağında dcğan emeller bugün hâlâ birer hulya olmaktan kurtulamadı, ve temaşa edebiyatı o gün ne idise bugün hemen hemen gene öyle kalmaktan kurtulamadı. İdareye intisabının san'at ve edebiyat için bir ziyan teşkil ettiğinden bahsettiğim bu gencin, o zamandan itibaren, iş hayatı hakkında da ayni meclübiyeti görüldü. Vazifesine ikdam göstermekte, kendisine mevdu olan işleri herşeyin üstüne geçirmekte öyle sebat $ahibi oldu ki idareyi bırakmıyan ve bugüne kadar iş hayatında sabit kalan yalnız o oldu. tş bakımından ne o, ne de onun ellerine geçen işler ziyan etmemiş oldu, bilâkis, hele harb senelerinde... Fakat İzzet Melih artık edebiyatal arızî uğraşır, nadir yazar olmuştu. Garibdir ki onun iş hayatında yükselmesi nisbetinde yazı hayatında kendisine teveccüh eden kıskanclık duygulan da artmış oluyordu. Bu kabilden tezahürlere en iyi mukabele tariz ve istihfaf yaygaralannı yazmakta sebat ve inadla susturmak iken, teessüf edilir ki, o bu usulü tercih etmemiş görünmektedir. Türkiye bîsiklet mukavemet yarışı Kuzey Çinde İstiklâl hareketi İkinci devre İkinci devreye misafirlerin çok kuv vetli hücumile başlandı. Misafirlerin tazyiki, müdafaamızı mü^kül vaziyete dü «ürüyordu. Kalemiz birkac gol tehlikesi atlattı. Fakat misafirlerin bu tazyiki u zun müddet devam etmedi. 18 inci dakikada sağdan güzel bir hücum yaotık. Necdet, ortaya bir sandel gönderdi; topu Adil yakaladı ve kuv vetli bir vuruşla ikinci golümüzü yaptı. îzmir takımını galib vaziyete çıkaran bu pol, misafirleri fena halde sinirlendirdi. Oyun sert bir cereyan aldı ve favul!er başladı. 36 ncı dakikada gene Necdet sağdan yıldırım gibi indi ve topu ortaladı. Bu sefer topa Hamdi yetişti, bir kafa vuruşıle üçüncü golümüzü yaptı. 38 inci dakikada, kaleci Necdetin ufak bir hatası bize bir gole maloldu. Cok uzaktan ve ağır ağır gelen top, Necdetin elleri arasından kayarak kaîemize girdi, bu suretle misafirlerimiz ikinci sayılarını kazanmış oldular. 42 nci dakikaya doğru misafirlerimiz tekrar ağır basma^a başladılar. Bu arada hakem, bizim kale önünde hiç lüzum ve münasebeti yokken bir penaltı icad etti. Halk, bu kararı protesto etti; Fe derasyon mümessili Kemal Halim işe müdahale ederek verılen cezanın yerinde olmadığını sövledi, fakat hakem kararında ısrar etti. Bunun üzerine Kemal Ha « lim, kaleci Necdeti kaleden çıkardı; misafirlerimiz, penaltıyı boş kaleye atarak üçüncü gollerini yaptılar. Moskova 27 (A.A.) Siyasal çeven Ankara 27 (A.A.) Türkiye bisik ler, kuzey Çindeki istiklâl hareketinin, ]et mukavemet birinciliği bu sabah saat Şaharla sair kuzey illerinin Mançuri 9 da Akköprü Sinanköyü yolu üzerinde leştirilmesi demek olduğunu söylüyorve iki defa gidip gelme olarak 100 kı lar. Ayni çevenler, Sovyet hükumetinin lometroluk bir mesafede yapılmıştır. Mukavemet birinciliklerine 1 1 bölge teennisini ifade etmekle beraber, İtal iştirak etmişti. Bugünkü yanş baştan ni1 van Habeş harbinin, Japonyaya Çin hayete kadar çok zevkli oldu. Takib o de dahi faal bir siyasa gutmek firsa tomobillerinde bulunan merakl.lar. mü tını vermiş olduğunu kaydetmektedır sabıklarm arada bir rakiblerini geride bırakmak için yaptıklan anî ataklann verdiği heyecanla yarışı takib ediyorlardı. Bu seneye kadar bisiklet yarışları azapıî elli kilometro üzerinde yapılırdı. rederasyonun bu yılki çalışma devresinde, bisiklet sporile ilgili mmtakalara gönderdiği mümessil, bisikletçilerin nasıl hazırlanmalarının lâzım geldiğini mahallinde bilfiil göstermiş ve Ankaradan turneye Brüksel 27 (Özel) Hayiti adasında çıkan Türkiyenin en iyi bisikletçilerinden tnürekkeb beş kişilik bir grupun da uğra iki gündenberi yağan şiddetli yağmurdığı bu bölgelerde mümessilin bulundu lar yüzünden yüzlerce ev yıkılmıştır. ğu anlarda yapmış olduklan yanşlarda 1500 kişinin öldüğü haber verilmekte bu sporun ilerilemesi hakkında buralar dir. da bir cok istifadeler temin rtmistir. Almanya müstemleke Bu da şununla sabit olmuştur ki, geçen sene Türkiye birinciliklerine iştirak istiyor Oyunun son dakikalanna doğru, mueden bölgeler arasında yalnız îstanbul, Berlin 27 (A.A.) Hanovrede hacimlerimiz Sovyet kalesine indıler. KaIzmit ve Ankara bisikletçileri gb'ze çar müstemleke lehine tertib olunan büyük bir le önünde bir kanşıkhk oldu; muhacimpıyor, bilhassa mukavemet birinciliğinde tezahürde söylev veren Von Epp demiş Ierimiz, tehhkeli surette tevkif edildiler. ancak bu üç bölge bisikletçileri yarışı | t ; r j^j. l l Hakem, burada penaltı cezası verrrcsi sona erdirmişler ve derece almışlardı. ı <<c Bugünkü tezahür, Alman UIUFU lâzım gelirken vermedi. Biraz sonra bir Diğer bölge bisikletçileri ise yarışı çok n u n m ü s t e mleke meselesine karşı olan anhücumumuz esnasında çekilen kuvvetli geç olarak bitirmişlerdi. layış ve azminin gittikçe artmakta olduşüt, , ' ellerinden kurHalbuki bu yılki birinciliklere iştirak | u n a b ü y ük b ı r d e ıudır. öugun mustem bir • .Sovyet kalecisinin . ,. Bugün müstem . t u I a r a k k a le e g ı r d l v e eden 11 bölgeden üç tanesi müstesna ol' l e k e f ; k r j kiine ., y ^orduncü golü i d e n m ü n a k a s a mev ' mak üzere sekizi yüz kilometro gibi uzun k o n m u ş bulunmaktadır. Ulusumuzu müs yapmış olduk. Hakem, bu golü de kabul etmek isteolan bu yarışı az farklarla bitırmişlcr temlekeye doğru götüren sebebler dsima medi. Fakat Federasyon, golün nizamî dir. muhtelif olarak tecelli etmiştir. Fakat Neticede Türkiye bisiklet mukavemet bunların içinde en önemli ve kat'î rolü olduğunu ve maçm 34 İzmir takımının birinciliğini: oynıyanı, ulusumuzun büyümesi ve mev galibiyetile bittiğini ilân etti. İzmir takımı bugün çok canlı bir o Talât (Ankara) «eski Türkiye sürat cudiyeti için elzem toprak bulmak mec yun göstermiş, bu canlıhk sayesinde kuvve mukavemet birincisi» kazanmıştır. buriyetinde kalmış olmasıdır.» vetli Sovyet takımını yenmeğe muvaffak Orhan (Kocaeli) yarım boy farkla Konyada at yarışlan olmuştur. Bilhassa hücum hattınm sağ ikinci. Konya 27 (Özel) Sonbahar at va tarafı, müdafaa ve kaleci fevkalâde oy Halil (Eskişehir) bir boy farkla ü nslan koşu alanmda intizamla yapıldı. namıslardır. çüncü. 1400 metroluk tay kosusunda birinci Ali (Denizli) beş dakika farkla dör liği Mardin Valisi Fehminm Oktayı, Karagümrük sahasmda düncü gelmişlerdir. ikincilıği Susurluklunun Kaderi kazanDün Karagümrük sahasında Yesil Bölgelerin sürat birinciliğini temsilen dı. direk Gencspor takımile Küçükpazar taİkinci 2400 metroluk koşuda îzmitli gelen Yunus (Kocaeli), Abdullah (iskımı arasında bir müsabaka yapılmıştır. tanbul), Halid (Denizh) yarışa arzu Yusufun Alceylânı birinci, Kadınhanh Çok güzel olmuş, Gencsporlula larile iştirak etmişler ve önde gelen üç Mehmedin Sevinci ikinci oldular. rm birinci takımı 11 berabere, kalÜçüncü 2400 metroluk koşuda tahsilkişi ki birinci, ikinci, üçüncü ile beradar Nasırm Cevlânı birinci, Adanalı Os mış, ikinci takımı da 31 galib gelmiş ber yanşı bitirmişlerdir. tir. Üçüncü takım da Karagümrükle oymanm Gümüşü ikinci oldu. Ankarada at yarışları namış ve 11 e "berabere kalmıştır. Dördüncü büyük koşuda Karacabeyli Ankara 27 (A.A.) Sonbahar at Kemalin Kordervişi birinci, îzmitli Yukoşularının dördüncüsü bugün koşu ye sufun tekrar iştirak eden Cevlânı ikinci îptidaî maddeler yükseliyor geldiler. Halk yanşlara büyük ilgi gös pnde yapılmıştır. Bombay 27 (A.A.) Mühımmat Birinci koşu: Dört ve daha yukan yaş terdi. Bahsı müşterek hararetli oldu. yapmağa yanyan bütün iptidaî maddeler ta ve hiç koşu kazanmamış yerli yarım İsviçrede ulusal konsey seçimi fiatlerinde oldukça önemli yükseliş mevkan Arab ve haliskan Arab at ve kıs Bern 27 (A.A.) İki gündenberi cuddur. Bu yükselişin sebebi, spekülâs raklarına mahsus olan bu koşuya dört dir bütün İsviçrede ulusal konsey için yondur. hayvan girmiş ve Hüseyinin Hıblesı bi seçim devam etmektedir. Sonuclar hakKazakistan Cumhuriyetinin tinci, Osmanm Önali ikinci, Ekremin kında simdiden birşey denemez. yıldönümü Tavyan üçüncü geldiler. Kantonlar konseyleri için seçimlerde İkinci koşu: Üç ve daha yukarı yaşta bir çok kantonlar da yapılmıştır. Moskova 27 (Özel) Kazakistan ki yerli yarımkan îngiliz at ve kısrak Bütün seçimlerde fazla bir değişiklik Cumhuriyetinin yıldönümü bugün büyük törenle kutlulanmuştır. lanna mahsus olan bu koşuya altı ha/ umulmamaktadır. yan girmiş ve Emir Salihin Alemdarı birinci, Semtuamisi ikinci, Rüstemın K. Nonası üçüncü gelmişlerdir. Üçüncü koşu: İki yaşındaki yerli naliskan îngiliz erkek ve dişi taylara mah sus olan bu koşuya iki hayvan girmiş ve Emir Salihin Önsalı birinci, Akifin Öndesi ikinci gelmiştir. XVI. Dördüncü koşu: Dört ve daha yukar yaşta haliskan Arab at ve kısraklarına mahsus olan bu koşuya altı hayvan girmiş ve Abdullahın Mesudu birinci, Ahmedin Ünlüsü ikinci, Nurinin Ceylân lYektası üçüncü gelmiştir. Beşinci koşu: Uç ve daha yukarı yasta haliskan İngiliz at ve kısraklarına mahsus olan bu koşuya iki hayvan girmıs Akifin Betyan birinci, Matmazel Binsin Barcı ikinci gelmiştir. Dün Ankarada 100 kilo Moskova; Japon faaliyetini iyi bulmuyor metro üzerinde yapıldı Haiti adasında bir facia Yağmur yüzlerce ev yıktı, l,500Jdşi öldü Fransa, deniz konferansına iştirak edecek Paris 27 (Özel) Fransız hükumeti ilkkânunda Londrada toplanacak olan deniz konferansına iştirake karar ver İşte bu suretle idarenin küçük odasın miştir. da fikir ve san'at hayatını yaşatacak bır gene heyet vücude gelmiş oldu, ve bu cağını düşünmek lâzımdır. bana matbaa toplantılannın fıkdanmı uBilmem ki bunu hiçbir kırgınhğa se nutturmağa büyük bir nisbette hizmet beb olmaksızın izah etmek mümkün muetti. dür? İş deveranının arasında öyle fasılalar Meşrutiyetin ilânına, hele cumhuriye olurdu ki bilhassa Hamdullah Suphinin, tin yerleşmesine kadar memleketın bütün İzzet Melihin, daha ziyade Reşid Saffeişlek alanlarında Türk bulunmazdı. Türk tin orada beş on dakikalık tevakkufları ya devlet dairelerinde azla kanaat edea için imkân bulunurdu. Bu beş on dakika bir memur, yahud küçücük dukkânında içinde onlarla daima yekdiğere tevdi edieski usullerle çahşan bir işçi, çarşıda günlecek duygular, yaşatılacak hulyalar o den güne rakib unsurların ileri gidişine lurdu; ve bu beş on dakika hayatımın bu karşı silinen ve bunu tevekkülle karşılıyan naltan ağır havasmın arasında esen senn esnaftan bir adamdı; yahud daha ziyade bir bahar nefesi tesirıni yapardı. Onlann hamaldı, kayıkçıydı, küfeciydi... Hele hilkatlerine, aldıklan terbiyeye aid öyle bankalarda, şirketlerde büyük, küçük bir resmiyetten çıkmayışları vardı ki bana mevkilerde Türk parmakla gösterilecek yaşımm farklarını unutturan samimiyet ve nadir bir unsurdu. Niçin bu böyle idi? muhalâsattan bir nebze kaybettirmemek Kabahat Türklerde miydi, onlan kullanle beraber lâübalilikten de her iki larafı mak istemiyenlerde mi?.. vikâve etmis olurdu. Her ne olursa olsun idarede toplanBu genclerin arasında biri vardı ki mağa başlıyan on on beş Türk genci pek onunla hem sevişir, hem didişirdik. Bana muhalif bir muhit içine düşmüş oldular, karşı uzun seneler en sadık vefanın bür bu muhalefet daha ziyade sinsi idi. Asıl hanlannı veren bu gene Reşid Saffet Avrupah unsurlar, eğer başkalannm teldaha sadık bir vefa ile sinirlerine bağlıy kinatına kapılmamış iseler, bu gencleri dı. Ve onlann bazan öyle mahkumu o umduklanndan üstün görmekle memnulurdu ki görüsürken atışmak sık sık vukua niyet gösterirlerdi; Türk olmıyan yerliler gelirdi, ve öyle sıralarda mütekabil bir ise «yavaş yavaş bunlara işlerimizi tercoşkunluk içinde ikimiz de yaşlanmızı ketmek mecburiyeti hâsıl olmasm!» enunuturduk. Galiba bu buhranlardan son dişesini göstermeseler bile kendileri de ra ikimizde de bir nedamet aksülâmeli farketmeksizin bu düşüncenin tesiri altınpeyda olmuş bulunurdu ki o bizi sürük da idiler. Açıktan açığa Türk genclerıne liyen kasırganın geçmesini müteakıb da karşr pek yukandan bakan unsur ne Avha ziyade yaklaşmış bulunurduk. rupah, ne yerli denemiyecek olan karışık Reşid Saffetten daha uzun bahsetmek unsurdu ki bunlar kendilerini daima pek için bu andaclann biraz daha ilerlemiş yüksek gördükleri, ve asıl yurdun evlîdını aralannda mevcudiyetleri ağır gelen olmasını bekliyeceğim. bır sıkıntı mesabesınde bulduklan için aBu gencler idarede niçin uzun müddet bannamadılar. Bu, azçok tafsille ralarında bana ikide birde gelip maiyetizah edılmek lâzım gelen sebeblerden üe lerine verilen çocuklan yermeğe çalısanlar olurdu. Öyle ki yavaş yavaş kendi ri gelmiştir. kendime: «Bu çocuklan buraya getirmiş Bunu anlamak için o tarihlerde bir yandan ecnebi, hele bu memlekete hiç olmakta bir yanlışlık ettim galiba?..» diyabancı olmamakla beraber kendilerine ye sormağa basladım. Bu bahsi şu kısa o süsü veren unsur ile diğer vandan öz ışaretle kapıyorum. O günden bugüne Türk olmıyan unsurlardan toplannıa bir kadar ne büyük bir fark!.. Bu farkı kim« muhitte bir Türk gencinin nasıl gurbet ve neye borcluyuz?.. diyannın haşin havası içine düşmüş ola HALİD ZİYA VŞAKLIGİIİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: