28 Kasım 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

28 Kasım 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

28 fkinciteşrin 1935 CUMHUBİYET Meşhur bir gazetecinin görüşü bize Geri kalan duyu «Türkiye 20 sene sonra iki kıt'amn büyük devletlerineden biri olacaktır «Türkiyede Şefin dehasına şiddetli bir inanc var, bu, başarılan eserin istikbaline de şamildir» \Orta Avrupaya aid iktısad işlerinde kü memlekette şahsî sermaye yoktur ve ihtisas sahibi bir muharrir olan M. Hcnry haricî krediyi ise, hemen her taraf ken Laporic 15 ikinciteşrin larihile Revue de disinden esirgemektedir. Türkiyenin, is France mecmuasmda «Atatürkün Yur tihsal vasıtalannı, icab ettiği nisbet dahi dundcr» adh mühim bir makale neşretmişlinde millileştireceği muhakkaktır; fakat tir. Büyük Pam gazetelerinden Echo de öyle zannediyoruz ki, ondan ıleri gitmi Parisin nakletliği bu yazınm fazla önem yecektir. Netice itıbarile, onun Rusya li gördüğümüz noklai nazarlara işaret ieş ile yaptığı şey, menfaatine müstenid bir kil eden kısımlarını ahyoruz.] izdivacdan ibarettir. Vakıâ, bu kabil iz«Türkiyede, geniş ekonomik program divacların, her zaman fena ve devamsız ların ve büyük ümidlerin tahakkukunu olmadığı da doğrudur. kolaylaştıran birşey vardır. Şu anda, TürYeni Türkiye, doğduğundanberi, da kiyede, Almanya ile Italyanın mesahai ha ziyade zarurî şekilde, dünyanm en sathiyesinin mecmuuna tekabül edecek banşçı milleti görünmüştür. 18 temmuz gcnişlikte bir saha üzerinde, birinciteşrin 1931 de, ittifakla, Miİletler Cemiyetine de yapılan nüfus sayımına göre, ancak kabul edilmiş ve bugüne kadar, onun on yedi milyondan ibaret bir kütle yaşa mefhumuna, son derece sadık kalmıştır maktadır. Halbuki Anadolu çöllerini de ki, bu, pek te sık görülür bir hal sayıla hesaba katmak şartile, bu saha dahilin maz. Türkiye, dünyasının rahatını boz de, 60 milyon insan rahat rahat beslenip mağa çalışan bir devlet değildir. inkişaf edebilir. On iki sene içinde Kamâl Ataturkle Görülüyor ki, ziraat ve diğer teşebbüs ona yardım eden fevkalâde ekipin başarler için gerekli olan ve ekseriya, başa mış olduğu iş bir harikadır. Başkan ör rılmaz bir engel teşkil eden yayılma ih neksizdir; o bütün sahalarda üstünlüğütiyacı, burada, garbde olduğu gibi müş nü göstermiştir ve buna şahid olan neticekülâtla karşılaşmamaktadır. Vakıâ, nü ler meydandadır. Onun yanında. ve fusu haddinden fazla olan ve bu fazlalığı Onunla beraber bir nevi triumvirat teşkil harice taşırmak istiyen devletlerin ta eden iki şahsiyet daha tecessüm ebnekte maı. bir tehlike teşkil etrnektedir; fakat dir: Biri Başvekil General îsmet înönü Türkiyenin vaziyeti, bu noktai nazardan, ki zaferi hazırlıyan kıymetli bir deha olzamanla ve oldukça çabuk düzelecektir. duktan sonra bugün de mükemmel bir Ankara zimamdarlan, 1959 senesin devlet ve idare adamı olduğunu gösteride, nüfusun 40 milyonu bulacağı kana yor; öteki de Genelkurmay Başkanı Maatindedirler. Bunda mübalâğa görülebi reşal Fevzidir ki geniş zekâlı ve yüksek lirse de, herhalde, 30 milyon rakamı, ile seciyeli bir adam olup memlekette azim ri bir tahmin sayılmaz. Böyle olduğu bir sevgi kazanmışbr. Son zamanlarda Ankarada görüşmüş takdirde, bir çeyrek asır içinde, Türkiye, Avrupa ile Asya arasında, bu iki köhne olduğum devlet ricalile rejimi ilgiliyen en kıt'anm hattı faslında, nöbet bekliyen, mühim meseleler hakkında konuştum. maddî vesait ve nüfus itıbarile tazeliğe Hepsinde Şefin dehasına karşı şiddetli kavuşmuş büyük bir devlet haline gele bir inanc vardır; ve bu inanc başanlan eserin azametine, kudretine ve istikbaline cektir. Şimdilik ve beklenilen bu büyük geli de şamildir.» çimler tahakkuk edinciye kadar. Türkiye, MALIYEDE ihtiyattan ayrılmamağı ve umumî dost luk politikası takib etmeği tercih ediyor. Mütekaid ve dulların maaşlan Onun, on senedenberi harfiyen takib Istanbul Emlâk ve Eytam Bankası ettiği siyasa budur. Yunanistanla banş mütekaid, eytam ve dullarla malullerin mış, Yugoslavya ve Romanya ile tam üç aylık maaşlannı pazartesiden itibaren bir anlaşma yapmış, Balkan Andlaş kırmağa başlıyacaktır. masına tamamen iştirak etmıştir. Müna Bundan cvvelki maaşlar verilirken basebetleri Ingiltere ile iyi, Italya ile olduk zı müşkülâta tesadüf edildiğinden bu se » ça iyi, Almanya ile mükenımeldir. Fakat, fer de bu hatalara düşülmemesi için ter genc cumhuriyetin, asıl, Rusya ile olan tibat alınmıştır. münasebetleri, tâbir caizse, tatlıdır. Buna göre mütekaid, eytam ve dul Bu, ırygun bir intihab meselesinden zi larla malulgazilere verilecek maaş gün yade, menfaat meselesi ve ayni zaman leri aynlmıştır. Maaş alanların hemen da, vaktile yapılmış olan hizmetlere kar ekserisi paralarını kırdırarak bankadan şı bir minnettarlık mukabelesi, Sovyet Idıklanndan malmüdürlükleri bankanın cumhuriyetinin, yardıma koşan yegâne işini kolaylaştırmak maksadile maaş cüzdevlet olduğu bir devrin hatırasıdır. Fil danlarının tasdik işine maaş alma gü hakika, 1921 de, Türkiyenin Yunanista nünden bir gün önce başhyacak, aynca na karşı giriştiği büyük mücadele esnasın cumartesi günü de bu işe bakılacaktır. da, şimal cihetinden baysallığmı ve Ka Pazartesi ve salı günleri yalnı/ malulradeniz tarikile erzak ve silâh sevkiyatını gazilerin işlerine bakılacak, diğerleri onsağlıyan, Rusya ile mün'akid bir anlaşma dan sonra maaşlannı alacaktır. olmuştur. iki yıldanberi, beş senelik proEtıbba Odasrhaysiyet divanı gramm tahakkuku için gerekli olan ma toplanıyor kinelerin ve malzemenin en büyük kısmıEtıbba Odası haysiyet divanı, 6 birinnı vermek hususunda Almanyaya reka bet eden ve bunların bedelleri için uzun cikânun cuma günü saat 1 7,5 ta üç mühim vadeli krediler açan, yahud mukabilinde mesele için toplanacaktır. Bunlardan mal alan, gene büyük Sovyet Cumhuri ikisi ikişer doktor arasında meslekî ihri laf, uçüncü de Sağlık ve Sosyal Yardım yetidir. Bütün bunlar zeki iş politikasıdır. Fa Bakanhğı tarafından şikâyet edilen bir kat bu iki millet arasındaki rejim mese doktorun vaziyetidir. Bu doktor bundan bir müddet evvel gene böyle bir meseleleleri tamamen başkadır. Yeni Türkiye komünist değildir. O, den dolayı Odaca 6 ay doktorluktan mehâdisatın zorile devletçi olmuştur; çür nedilmiştir. Herhngi bir kimsede, eskilerin (ha vası hamse) dedikleri beş duyunun incel mesi ve yükselmesi için o kimsenin tem bel değilse bile, fazla çalışmıya mecbur olmıyan biri olması şart değil mi? Sabahtan akşama kadar kollarını iş leten bir adam, görüşünü inceltecek tabDenizyollan îdaresinin «Çanakkale» lolan seyretmeğe, kulağını terbiye ede vapurunun Bozcaada civarında uskur cek musiki parçalan, ruhunu okşıvacak şaftınuı kırıldığını yazmıştık. Vapurun şiirl«r dinlemeğe vakit bulabilir mi? şafti Bozcaadanın 26 mil cenubunda kıUçüncü nevi şarab içeceği için onun rılmışbr. Bunun üzerine gemi telsizle isdili bile tadlar arasındaki farklan iyice tımdada başlamıştır. Türk Gemi Kur duvamaz. tarma Şirketi, imdad işaretini alır almaz Sanat, ferdlerine istirahat için boş vaÇanakkalede istasyoner bekliyen Hora kit avıracak kadar ilerilemiş cemiyetlervapurunu kazazede geminin yardımına de inkişaf ediyor. göndermiştir. Fakat ne de olsa bu beş dnyudan dörHora vapuru ayni gün saat beşte Çadü herkeste azçok vardır. En basit bir nakkale vapuruna yanaşmış ve vapuru köylü bile güzel renklerin ahenginden yedeğine alarak saat 10 da Çanakkale hoşlanır, tavuskuşunun bağırmasını çir limanına getirmiştir. Gemide 120 yolcu kin bulur ve birinci nevi ekmeğin dile ve 35 kadar mürettebat vardır. ı^a yumusak geîdiğini söyler. Çanakkale vapurunun yolculartnı Denizyollan Idaresi Çanakkale vapur Estetik bakımından hemen hiçbir kimgetirecek olan Bandırma Vapuru yolcuJannı almak üzere Bandırma vapusede inkişaf edemiyen, incelemiyen yalnız runu Çanakkaleye göndermiştir. Ban da tekerrür eden deniz kazalan müna bir duyu vardır: Lâmise. dırma vapuru, kazazede yolcuları bu sebetile Ekonomi Bakan] Celâl Bayar şu Evet, ateşin yaktıeını, buzun dondurbeyanatta bulunmuştur: sabah limanımıza getirecektir. duğunu hissederiz: Ilık şeylerden hazze« Inebolu vapuru hâdisesi etrafınBu mesele hakkında dün kendisile göderiz. Fakat daha ileri gidemeyiz. Bu da adliye tahkikatının neticesine intizar •üşen bir muharririmize Denizyollan ldaduyu derilemize demokratik bir şekilde 'esi Genel Direktörü Sadeddin şunları ediyorum. Çanakkale vapurunun geçir yayılmıştır. Inçfiltere Kralının parmak diği kaza hakkında derhal tahkikat ya söylemiştir: an herhangi birşeye değdikleri zaman pılmasını icab edenlere emrettim. Teker« Uskur şaftının neden kırıldığı herür eden bu kabîl hâdiselerde mes'uliyeWestEnddeki amelenin parmaklann nüz belli değildir. Gemi îstanbula gelditi görülenler ve denizcilik şerefini koru dan daha büyük bir zevk duyamazlar. ği vakit icab eden tahkikat yapılacaktır. mıyanlar hakkında şiddetli hareket edi Eğer Kralın parmaklannda fazla bir Maamafih hâdise o kadar ehemmiye'tli lecektir. Vekâletçe deniz işletmelerinde hassasiyet varsa bu menfi bir hassasiyetdeğildir. Böyle şeyler çok defa olabilir.» ve fen heyetlerinde çalıştırılmak üzere tir: Onlan işletmediği, çalıştırmadığı için Ekonomi Bakanının mühim mütehassıslar getirilmesi takarrür etmiş acıva tahammül edemez. beyanatı u'r. Bu gibi islerde mütehassıs olan baş Gül yapraklanndaki iç gicıklayicı Bursa 27 (A.A.) Son zamanlar müşaviri tetkikat yapmağa memur ettim.» fehveti, güneşin ısıttığı ve parlattığı bir Bozcaada açıklarmda iBLİGtfN D E B U J şaftı kırılan gemi * Kısmet Iktısad Vekâleti, deniz işlerinde çalıştırılmak üzere mütehassıslar getirmeğe karar verdi nsanm kısmeti, uyurken ayağına gelirmiş.. Ömrümün üstüste yirmi kü sur yıiı uykuda geçtiği halde, gözlerimi açtığım zaman, ayakucumda eski terliklerimden başka birşey bulduğumu hatırlamıyorum. Kimine karpuz, kimine de kelek ye dirdiği rivayet olunan felek, bu ana kadar bana ne onun ne de hatta bunun yüzünü göstermedi. Öyle bir raddeye vardım ki, feleğin de, kısmetin de varhğını, yeminle inkâr edesim geldi. Lâkin errafa baktıkça ve kulak misafiri oldukça, bu iki şeyin de mevcud olduklannı, ve fakat bizim semte u^ramadıklannı anlıyorum. Meselâ, şu Leh köylüsünün macera sma bakm: Herif iki'katlı bir kulübede oturuyormuş. Bir gece, yatmakta olduğu üst kattan, alt katta acayib bir gürültü duymuş. Kalkmış; eline silâhını almış; usul usul aşağıya inmiş ve bakmış ki, zemindeki döşeme, sapsan bir çamurun tazvikı altmda çatırdıvor. Odü kopan köylü. soluğu doğruca hükumette almış; oradan gelmişler, bakmışlar ve fışkıran maddenin petrol ol duğu anlaşılmış. Ve bugün de, herif milyonermis! Bu, bir! Ikinci olarak ta şunu dinleyin. 2,04 metro boyunda bir delikanh, bundan virmi sene evvel ağır surette hastalanmış. Beylik hastanelerden birine yatırmışlar ve ameliyat etmeğe karar vermisler. Yaşamasından ümid kesen doktorlardan biri, Tıb Fakültesi namma delikanlıya şu teklifte bulunmuş: Peşin bir miktar para, aydanaya da Snemli bir aylık verilmesine mukabil, delikanlı kendi iskeletini fakülteye bağışlıyacak! Adamcagız bunu kabul etmiş, bir de mukavele imzalanmış. 5imdi, yirmi se nedir, bu mukavele mucibince, herif aylığını alıyor, doktorlara dua ediyor ve rahat rahat yaşıyormus! Görüyorsunuz ya? Kısmet geliyor, geliyor amma, bövlelerine. Anlasılan, bu mubarek, bizim karasulanndan hoşlan mıyor. Ne yaDalım? Biz de tütün pa ketlerinden, yahud ki piyango biletlerinden meded umar, oturur, bekleriz! Ercümend Ehrem TALU D :aş parçasındaki dinamik yaşama kudreini gözlerimiz vasıtasile farkediyoruz. Dış dünyavi anlamak için gÖzlerimiz bize daha rahat, daha kolay geliyor. Tembelliğimiz parmaklanmızı makine eştirmiş. Derimizin maddeve temasından bir sir zevki çıkarabilmek için kör olmak lâN. zım. POLISTE ZAVALLI ÇOCUK ELEKTRİĞE ÇARPARAK ÖLDÜ Paşabahçe müskirat fabrikasında inşaat kısmında e lektrikçi çıraklığı yapan An adındaki çocuk, dün fabrikada bir ampul takarken elini elektrik cereyanına kaptır mış ve cansız bir halde yere yıkılrmştır. Yapılan muayenesinde elektrik çarp masile öldüğü anlaşılmıştır. SANDALI BATIRAN MOTÖR Dün, Tayyar kaptamn idaresindeki Yüdırım motorü Ayakapu önünden geçerken denizde balık tutmakta olan Mehmedin sandahna çarpmış ve sandalı devirmiştir. Sandalcı denize düşmüş, boğulmasma az kalmışken etraftan yeti . şilerek kurtanlmıştır. Polis kaptam yakalamıştır. GÖZTEPEDE BİR KÖŞK YANDI Göztetje tren yolunda eski Müddeiumumilerden Mahmud Celâlin köşkünden evvelki gece saat 5,55 te yangın çıkmış ve köşk tamamen yandıktan sonra söndürülmüştür. Yapılan tahkikatta, Celâlin evin içinde elinde lâmba ile dolaşırken, birdenbire lâmbanm devrilerek yangma se beb olduğu anlaşılmıştır. KAMYONLA OTOMOBİL ÇARPIŞTI Şoför Nurinin idaresindeki 673 sayıh otomobil ile Haçiğin idaresindeki 3608 sayıh kamyon dün Kabataş önlerinde çarpışmışlardır. Çarpışma pek anî olmuş her iki taraf ta hasara uğramıştır. İnsanca bir eksiklik yoktur. * ^^m ı M ı M İhtisas Mahkemelermde Kumaş kaçakçılığı yapanlar Gümrük muhafaza teşkilâtının bütün memlekette uzun zamandanberi uğraştı ğı ipekli kumaş kaçakçılığı tahkikatı gittikçe genişler bir şekil almıştır. Muhafaza teşkilâtı bu iş üzerinde şim diye kadar otuz kişinin ifadelerine mü racaat etmiş, neticede muhafazanın suçlu gördüğü iki kişi ihtisas mahkemesine verilmiştir. Bunlar Mehmed Cedid isimli bir Suriyeli ile Mustafa Rasid isimli birisidir. Mehmed Cedid Suriyeden şehrimize tahsil için gelmiştir. Bundan evvel de eskizinci ihtisas mahkemesinde Adana hat komiseri Abdülkadir ve Resul ile birlikte gene kaçakçıhktan durusmalan yapılmiî ve bu duruşma sadece Resulün mahkumiyetile neticelenmişti. Emniyet abidesi Profesör Thoak bazı tashihler yapacak Ankaradaki emniyet abidesini yap makta olan profesör Hanakın ölmesi üzerine abideyi ikmal işmi üzerine alan Alman heykeltraşı profesör Throak Ankaradan îstanbula gelmiştir. Abidenin son tashthlerini yapacak olan profesör üç aya k*dar işini tamamlryacaktır. Abidenin yüksekliği alb metro olarak tesbit edilmiştir. Profesör Throak birkaç gün sonra Ankaraya dönerek hemen işe başlyacaktır. Alman heykeltraşı Ankarada bulun duğu zaman Cumhuriyet Başkanı Ata türkle, Başbakan îsmet Inönünün de bronzdan birer büstlerini yapmıştır. Hükumet tarafından Cumhur Başkanımıza hediye edilecek olan bu iki büst boydan biraz daha büyüktür. Profesör Throak Gazi köprüsü için yapılacak heykeller hakkında Şarbay lıkla görüşmek üzere îstanbula gelmiştir. Bu maksadla profesör dün alâkadar makamlarla temaslarda bulunmuştur. Yeni usul çarpma Dün bir dolandırıcının muhakemesine başlandı Uçüncü ceza mahkemesinde dün çok şayanı dikkat bir dolandıncılık davasına bakılmıştır. Suçlu; Süleyman Celâlettin isminde birisidir. Bu adam kendisine mahsus bir usulle muhtelif zamanlarda ve muhteüf yerlerde birçok kimseleri dolandırmaktan suçludur. Dolandınldıklarını iddia eden kimseler de hep esnaftır. Süleyman Celâlettin bir gün bir dükkâna giderek 7 liraya bir banyo satm almış; dükkân sahibine de banyo ile birlikte on liranın üsrü olan üç lirayı gösterdiği adrese yollamasmı tenbih etmiştir. Banyo hamalın sırtına yüklenmiş; eline de üç lira verilerek gittiği yerden on lirayı getirmesi tenbih edilmiştir. Fakat hamal gi deceği yere yaklaştığı bir sırada suçlu cnüne çıkarak hamalı kandırmış; elinden üç lirayı almış; biraz ileride bir ev göstererek banyoyu oraya bırakmasını ve on liralığı da almasını söyliyerek savuş muştur. Buna benzer başka hâdiseler de olmuştur. Suçlu; dinlenen şahidlerin hepsinin yalan söylediklerini iddia etmiştir. Sabıkası sorulmak üzere dava başka güne bırakılmıştır. Teşekkür ederim. Diye cevab veriyor. Apartımana yaklaşıyorlar. Yusuf camlı bir kapı açıyor. Şimdi bir asansörde » ler. Evimde çok budala bir hizmetçim vardır. Bilmem yemek hazırlıyabilecek mi?... Herhalde beni affedeceksiniz... Asansör duruyor. Cebinden çıkardığı bir anahtarla kapıyı açıyor. Buyurunuz içeri. Duvarlan kızıl bir kâğıdla süslü bir antreye giriyorlar. O, bir lâmba düğmesi çeviriyor. Elektrik açılıyor. K'zıl bir ışık yayılıyor. Şapkanızı vermez misiniz? işte... Genc kadının şapkasını başından alı yor, bir kapı açıyor. Elile bir elektrik düğmesi de çeviri yor. Tavandaki mor tullerden dökülen koyu renk bir ışık odayı ancak aydınlatabiliyor. Seza uzun zaman muhitini, nerede yaşadığını, bilmeden sevmiş olduğu bu a damın odasına dikkatle bakıyor. Kenarda sırma saçaklı, siyah kadife örtülü geniş bir sedir var. CArhaıı var\ Türkiye genel kimyakerler kurumu Merkezi Ankarada olarak ve her şubeden yetişmiş bulunan Türk kimva kerlerini bir araya tophvarak, kimva ilmini ana yurdumuzda el birliğile vükseltmek ülküsile, iki yıl evvel <Türkiye Umum Kimyakerler cemiyeti» adile bir meslek birliği kurulmuştu. Bu kurum geçenlerde topladığı yıllık kurultasnnda ismini türkçelestirmiş, ve iki yılda kazandığı tecrübelerle esas nizamname sini genişletmiştir. Zeytinyağı piyasası Edremid ve Ayvalıktan Istanbul pi fasasına bu yıl mahsulü olan zeytinyağı etiren Kemal vapuru limanımıza geç eldiğinden dün îstanbula çıkanlması lâzım gelen malların piyasaya arzı bugüne >ırakılmıştır. llgililerin ifadelerine göre bu hafta zeytinyağı fiatleri hissolunacak kadar yükselecektir. Yunanistanda bloke olan paralar Türkofis Istanbul Direktörlüğünden: 26/9/935 tarihinde Yunanistanda bloke kalmış bulunan ticarî alacaklar hak sahiblerinin isimleri, her birinin alacak miktarile hangi tarihtenberi bloke kaldığı ve buna dair sair malumat Türkofis tarafından tesbit edilmekte olduğun dan alâkalılann derhal dairemize müracaatleri. za ona dokunuyor. Ne güzel bir kokunuz var Seza... Sade kolonya sürüyorum. O gece trende de böyle taze bir kokunuz vardı. Onun elini kendi dizine çekrnek için bir hareket yapıyor. Ve bunun için de otomobile dikkat etmediğimden büyük bir taşa oldukça şiddetle çarpıyorlar. Şimdi Sezanın eli onun dizinin üzeriode, Seza elini bu dizden çekmiyor. Bütün parmaklan, upuzun olarak bu dizlerde yatıyor. O da aradabir volandan çektiği bir elle parmaklan okşıyor. Şimşek çakıyor, gördünüz mü?... Evet. *** Otomobil Dolmabahçeye yaklaşıyor. Yüksek ağaclann yapraklan birbirine karışıyor ve gök gürlüyor... Bu akşam yemeğini beraber yiye lim... Beraber mi?... Hayır demeğe muktedir değil. Sene lerce onu öyle beklemiş, senelerce onunla başbaşa olmasını öyle isremişti ki .. Şimdi onun bir yabancı olduğunu bile biraz aklına getirmiyor. Tıb Talebe cemiyeti idare heyeti Tıb Talebe cemiyeti yönetim kuruluna seçilen üyeler aşağıdaki şekilde iş bölümü j'apmışlardır: Başkan: Atıf Tuncer, genel sekreter: Sıtkı Salim, asgenel sekreter: Necati, muhasib: Osman, veznedar: İbrahim, köy sağlığı ve neşriyat kolu şefi: Mustafa, idare âmiri: Tarık, idare âmiri: Cevad Güner. Otomobil şimdi bir yokuştan nrma nıyor. Seza beraber yemek yiyeceğiz değil mi?,.. Peki... Otomobil şimdi büyük bir apartıma nın önünde duruyor. İnelim... Buraya mı?... 'Evet... Önden atlamış olan Yusuf şimdi ona elini uzatıyor. O da Yusufun parmak larınm ucunu tutarak otomobilden ini yor. Nereye gidiyoruz? işte buraya.. Benim evime. Evinize mi?... Seza başını kaldırarak apartımana bakıyor: Tereddüd mü ediyorsunuz yav rum... Bu kadar sene ayn kaldıklan sonra... Birbirimize söyliyecek, birbiri mize herkesin gözünden uzak bir yerde söyliyecek sözümüz yok mu?... Seza ona bakıyor. Bütün genc kızlık hayatında uzaktan uzağa mabudlar gibi taptığı yeşil gözlerine. Ve sonra başını eğerek: Tereddüd etmiyorum, diyor. Onun incecik parmaklannı öpen adara: HIÇ Edebi Roman: 59 Şimdi ona elile denizi işaret ediyor: Sandalla... Haftada iki kere... Akşamüstü sizi yalnız uzaktan görmek için buradan geçerdim. Pencereden düşecek gibi iğiliıdim ben... Hâlâ bir sarmasık dalı kadar incesiniz... Ve gözleriniz hâlâ o kadar genc... O kadar tecrübesiz bakıyorlar... Elini onun omzundan geçiriyor: Hayat ne güzel değil mi? Diyor ve o kadar kendisile meşgul ki Sezanın bu sözü tasdik etmediğinin farkma bile varmıyor. Akşamın san rengi gitgide sönüyor. Hisar kulelerinin üstünden doğru koyu bir gece denize çöküyor... f Seza denizin bu yosun kokusunu, tamyor, denize inen sırma işlemeli, lâcivert kadife gibi kalın ve yumuşak bu geccyi tanıyor. Seza bu kokudan sarhoş olan başını otomobilin arkasma doğru daya yuzu... Bu inanıhr bir şey değildi.. Hayat şimdiye kadar onu hiç bir zaman böyle şımartmamıştı. Sakın bunda yeni bir hile olmasm diYazan: Suad Derviş ye bütün vücudü biran titriyor. Bu anda onun sıcak, gür, tath se^ini yarak onun yüzüne bakıyor... duyuyor, kadınlarla konuşmağa, kadın*** lara tath şeyler söylemeğe alışık sesini: Hisann sahillerinde büyük bir yalı Nekadar mes'udum. vardı... Ne zaman?... Belki asırlar ev Seza bu sözü söyliyemiyor. Yalnız suvel... O yalıda bir genc kız bu göklere suyor... bakarak ve bu kuvvetli deniz kokusunu ciğerlerine çekerek bir hulya kurardı. SaKuvvetli bir rüzgâr bir anda denizin bahlara kadar uyumadan hulya kurardı. bir gergef üstüne gerilmiş bir ipek gibi Ve işte gene ayni yerde bu hayal bir ha düzgün olan sathını dalgalandırdı... kikat oluveriyor. Fırtına çıkıyor... O, eline bir tılsım verilmiş, bu tıhımla Fırtına... fevkalâde şeyler yapmağa muktedir olan Hemen dönelim.. Bir başka yere bir insanın mes'ud şaşkmlığı içinde... gidelim... Peki... Dünyanm en kuvvetli, en dürüst, en şayanı itimad erkeği zannettiği, hiç yalan söyliyemiyeceğine, himaye eden bir şefOndan ayrılmak istemiyor, ondan aykatle kendisini seveceğine ve sonsuz bir nldığı dakikada bütün bu rüyanın yok fedakârlıkla hayatm bütün sıkmhlarmı olacağmı zannediyor. Yusuf ta umul yolundan yok edeceğine inandığı bu a maz bir kolayhkla Sezanın bu teklifi kadam işte şimdi ta yanında duruyor. Ko bul edişinden memnun görünüyor.. lunu omzundan geçirmiş... Otomobil homurdana, homurdana geri döndü. Taşlann üzerine çarptıkça SeAlaca karanlıkta seçtiği bu yüz onun

Bu sayıdan diğer sayfalar: