6 Mayıs 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

6 Mayıs 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Mayıs 1936 f SAGLIK BİLGİLERİ Uyku hıfzıssıhhası Uyku, sinir cümlemizin miyar ve mimarıdır Yazan: ~Prof.*F. K. Gökay Imtihanlar yirmi haziranda başlıyor Vekâlet imtihan talimatnamesini dün gönderdi Bu sene yapılacak ımtihanlar hak kmda Maarif Vekâletinin hazırladığı taJimatname dün Maarif müdürlüğüne gelmiş ve alâkadar mekteb müdürlüklerine tebliğ edilmiştir. Talimatnameye göre, orta, lise, muallim ve meslek mekteblerinde dersler 26 mayıstan itibaren kesilecektir. Imtihanlara 20 haziranda başlana cakhr. Liselcrde fen kısmma dahil bu lunan riyaziye, fizik, kimya ve tabifye derslerile edebiyat kısmma dahil olan edebiyat ve tarih derslerinin imtihan sualleri Vekâlet tarafmdan gönderilecek, diğer derslerin sualleri imtihan heyetleri tarafmdan seçilecektir. 20 haziran cumartesi günii riyaziye, tarih; 25 haziran pers.embe günü fizik, edebiyat v e kimya; 30 haziran salı günü tabiiye derslerinin şifahî imtihanlan yapılacaktır. Fen ve edebiyat kısımlannın tahrirî imtihanlan 5 temmuzdadır. Edebiyat kısmının felsefe ve içtimaiyat derslerinin :ahrirî sualleri, imtihan heyetleri tara fından tertib edilecektir. Bu seneye mahsus olmak üzere coğrafya derslerinden sual sorulmıyacaktır. Dışandan lise mezuniyet imtihanlarına girecek olanlann riyaziye, fizik, kimya ve edebiyat derslerine aid imtihanlan haziran ve eylul imtihan devrelerinde tahrirî olarak ya pılacaktır. Bunlann sualleri de Maarif Vekâletinden gönderilecektir. Haricden ortamekteb mezuniyet tm tihanlanna girmek istiyenlerin türkçe, riyaziye, tarih ve coğrafya derslerinden imtihanlan tahrirî olarak yapılacak, imtihan sualleri imtihan heyetleri tarafın dan hazırlanacakür. Türkçe grupundan gramer dersinden gerek şifahî, gerekse tahrirî sual sorulmıyacak ve not ta ve rilmiyecektir. Hıdırellez nedir? Kırk yaşmı aşan İstanbullular o tatlı günlerin hatırasını hasretle anarlar Tarih bakımından Fransız seçimi aint Simonun hâlâ }öhret tajîyan Parpboleu, Systeme industrieli yazdığı günlerde Fransa bu yeni fikirlere gülüyordu. Adının altına: «Herkese iktıdanna göre ve her iktıdara eserlerine göre» vecizesini koyan Globe gazetesini okuyan yoktu. Fourierin heyecaolı bir üslubla kaleme aldığı Harmonie universellei de, daha sonrakilerle beraber, ayni rağbctsizliğe uğradı, onlann çağdajı Ingiliz Ovvenin ayni yoldaki yazılanna mukadder olan akıbet te berikilerden farksızdır. Hayalden hakikate geçmek istiyen Louis Blanc ve Proudhon biraz daha kuvvetli sesle konujtular ve fikirlerini duyan birkaç kulak buldular. Bununla beraber 1848 ihtilâline Ukaddüm eden ünlerde Fransa parlamentosunda ekseriyet kralcılarla cumhuriyetçiler arasında dolaşıyordu. Krallığı düşüren ihtilâlin kurduğu muakkat hükumet, Louis BlancJa üç arkada;ına söz verebilmck için hayli düşündü, çünkü kıymet onlann fikirlerinde değildi, başka cereyanlardaydı. Sen Simonlann, Fpriyelerin evlâdı ancak 1870 harbinin sonunda ve fakat direktuar devrinde Gracchus Babeuf tarafmdan talim lunan ihtılâlî akidelere sanlarak kuvvetli bir varlık halinde sahneye çıkabilmişlerdi. Bu çıkış, bilhassa Paris için, felâket ldu, Alman istilâsından henüz kurtulan bu güzel şehirde tam on yedi buı vatandas. öldü. Fikir, ihtiras olmuştu ve vatan sevgisi bu ihtirasa kurban edilmişti. Bugünün hekimliği hastalan tedavi fes alma uzar, nefes verme kısalır. Kalb ye verdiği ehemmiyet derecesinde sağ yavaş yavaş atar, nabız sayısı azalır, ilk lamlarm sağlığını korumayı en gerekli zamanlarda kan tazyiki düşer, sebebi de iş olarak göriir ve tatbik eder. uykuda muhitteki kan dolaşmas^ve bilŞahsın sağlığını korumada uyku çok hassa deri üstündeki damarlann ge ehemmiyetlidir. nişlemesidir. Sıcaklık derecesi de ya Uykusuz geçen bir geccnin sıkıntısı nmdan bir dereceye kadar dÖşer, gene gözönüne getirilirse sağbk koruma yö damar genişlemesi yüzünden terleme Kâğıdhanede Hıdırellez safan nünden ona verilen ehemmiyet derhal olur, tükürük, idrar ve idrardaki tuz Bugün, şark masallarına göre, Hıdırla lyasın dünyayı dolaşmıya memur ve anlaşılır. Dikkat edilirse hayatımızın a miktan azalır. Hazım filiyesi devam eîlyasın merecülbahreynde her yıl teker mahkum edildikleri tarihte ne Süveyş, şağı yukarı üçte biri uyku ile geçer, o der. Beyin çalışmaz, yalnız murdar ilik rür eden karşılaşmayı yapıyorlar. Biri ne de Panama kanalı vardı. O sebeble na ayrılan zaman diğer vazifelere ayrı ve basala çahşır, her hangi bir şeyle, uarka, biri garbe yürüyen bu iki ölmez iki ebedî seyyahın Kıal denizle Akde lanların hepsinden fazladır. Uykuyu yuyanm ayağına dokunulursa çekildiğive yürümekten yorulmaz adam eskiden nizin, yahut Büyük Okyanusların bir fisiologi bakımından mütalela edecek o ni görürsünüz. Bu beyin kumandasile kullanılan eksik takvimce nisan ayının birlerile buluştuklan noktalarda telâki lursak salim adamlarda görülüp kendi verilmiş bir karşılık değildir. Bu hareyirmi üçüncü ve şimdiki takvimimize ttikleri söylenemez. Okyonuslann mefsinden kaçılmıyan ve az çok iradenin kete refleks adını veririz, uykuda o nazaran da mayısın altıncı günü küre ruz olan muvasala noktaları ise yaya hükmü altında yapılan fiziolojik, biyo kalır. nin devrini tamamlarlar, birleşme nok dolaşan adamların birleşecekleri yer olojik bir hâdise olduğunu görürüz. MutŞuur ise faaliyetini terkediyor. Şuur asında yüz yüze gelerek biran gülü lamaz. O halde Hıdır ile Îlyasm bizim lak bir intizamla tekrar edilen dinlen altı iş başına geçiyor, tahtaşşuur am şürler ve bir yıl sonra gene orada kar Boğaziçinde birbirlerini bulduklarını ka me ihtiyacıdır. Uyku esnasında, gündü barındaki şeyler şuur baskısından kur şılaşmak üzere yeni baştan yola çıkar bul etmek doğru olur. Bu telâki baha ar. Hıdır ile îlyasm Merecülbahreynde rın tekemmülüne işaret teşkil ettiğine zün sarfettiğimiz enerji telâfi edilir; gü tulunca intizamsız şekilde meydana çıkarşılaştıklan gün şarkın baharı kema ve mayısın altısmda bu feyze eren topnün yorgunluğu gider, sinirler rahatla kıyorlar. Bunlar, Freud mektebine gö le erer ve her yer yeşillenmiş bulunur. rak parçalan da ancak mutedil mınta nır, vücudün sarfolunan maddeleri ye re uyanıklık zamanmdaki faaliyetlerin Hıdır kimdir, îlyas kimdir, Merecül kalar olabileceğin göre bu hükümde irine gelir, bütün uzviyet zindeleşir. îş bakiyesidir. Uyanık ise meydana çıkaJ bahreyn neresidir ve onların dünyayı abet te vardır. Demek ki Merecülbahtp h ' "•*' 3 bu ı^«»mmivetli mıyan dürtülüş, geri itiliş istekler meydevrettiklerini söyliyen rivayet nereden reyn, ya Rumeli Anadolukavaklan rol oynıyan uyku için muhtelif tarifler danı boş buluyor ve hiyeroglif şeklinde ıkmıştır?.. Bunlar bugün içtimaî hayat dır, yahut Gelibolu ile Çanakkale ara yapılmıştır. Tromer «yorgunluğa karşı çok defa biçimlerini, kahblarını değiş üzerinde müessir olmak şöyle dursun, sıdır! vücudün bir taamülüdür> diyor. tirerek semboller halinde'ortaya çıkıhatta dile bile ahnmak kabiliyetini kayEfsaneyi anlattık, şimdi bunun tem • Uyku esnasında sinir cümlemizin bil yorlar. Fizyolojistlere göre, rüya yu beden hurafelerdir. Fakat Hıdırla llyas ettiği manaya gelelim: Hıdır ile Îlyasm hassa merkez kısmında dimağ kışrına a karıda söylediğimiz üzere uyku dolayı kelimesinden bir Hıdırellez çıkaran ve Efsaneyi anlattık, şimdi bunun temsil ld vazifeler duruyor, şuur, irade uyku sile muvakkat zaman için birbirile bağyılın bir gününü o isimle anıp geçmiş nin dönmesine işaret eder. Merecül esnasında işini bırakıyor, teşrihçi gö hlıkları kesilen nöronlardan bir kısmıdevirlerden kalma an'anelere saygı gös bahreynde birleşip aynlma işi de mevrile bakılınca gündüz çalışırken bütün nın tekrar temasa gelerek evvelce bi eren şark memleketleri henüz vardır. simlerin değişmesinin ve bir yenüığin bedende ve bu arada bevin kışnnda top riktirdikleri intıbalan fantazik ve ha Ayni zamanda Hıdırellez bizim de da remzidir. Bahar, tabiatm tazelenmesi lanan hamın karbon gibi maddeler be yalî şekilde işlemeleri hâdisesidir. Bir ha düne kadar tanıdığımız bir gündür demek olduğundan bu efsaneye eskiler yin hücrelerinin suyunu çekiyor. N5 kısımları ise uyurken duygu uzuvları ve o güne bağh birçok tarihî hatıralar büyük bir değer vermişler ve Hıdırel Son Fransız seçiminde seksen iki koronlann dandritleri bu yüzden büzü mızın tenbih edildiğini, fakat bu ten aşıyoruz. Bu sebeble aktüel bir mevzu lez gününü bir eğlence ve neş'e vesilesi münist ve 295 sosyalist namzed galebe olarak Hıdırellezi tahlil etmek boş bir saymışlardır. Eski Türklerde de bahar lüyor, muvakkat bir zaman için birbir bihlerin uyandırmayıp rüya şeklinde kazandı, parlamentoya girdi. Bu, Sen zahmet sayılamaz. bayramı vardı. Şamanlar bahar münalerinden aynlıyor ve bu yorgunluk mad ortaya çıktığını soyler, misaller getirirSimonun düşünemediği, Furiyerin ummadeleri tamamen ayıklanıncıya kadar be ler. Meselâ: Ayağı karyolasmm çelik Hıdırın eski Peygamberlerden oldu sebetile büyük âyinler yaparlardı. Israğu, Hazreti Musa devrinde yaşayıp o ili hurafeler Türk ili arasma karıştık dığı, Ovvenin beklemediği bir neticedir. yin faaliyeti duruyor. Pieron namında çubuklan arasında sıkışmış kalan bir aLâkin bu netice neyi, nasıl bir hakikanunla görüştüğü, Zülkarneyn İskender an sonra Hıdırellez günü peyda oldu ki bilgin uykuyu şöyle anlatır: Tabiî uy damın rüyasında kendini şimendifer le arkadaşhk ederek abı hayatı bulmak ve bu gün, Osmanlıların bilhasaa inhitat ti ifade eder? Bir fikrin, bir akidenin, bir ku duygu vtzifeleri faaliyetinin durma de giderken çelik köprünün korkuluk için zulüman âlemine gittiği ve Allahın ve inkiraz devirlerinde büyük bir de mezhebin, bir dinin galebesini mi, yoksa sıdır. Duygu uzuvlarımınn. dıştan ge ları arasında kalmış gibi duyduğunu, aîahlanmış ihtiraslann muvazenesiz bir duâbı hayat çeşmesini Hıdıra gösterip İs ğer aldı. len uyandırıcılar karşısında, uyanma yağı yorgan dışında kalanm kar yağıyor kenderden sakladığı rivayet olunur, a Kırk yaşını aşan her Istanbullu eski uma düjmelerini mi? gücü azalır, uyku savesinde bedenen ve diye rüya gördüğünü söylerler. sıl adının Belba olduğunu söyliyenler Hıdırellez günlerinin ahengini bilir. Millî mizaclan tekzib olunamaz bir Ruyanın çok ve az oluşu uykuya gi ruhan dinleniriz. îsviçreli ruhiyatçı de görülmüştür. llyas, Hıdırdan daha O gün zengin ve fakir bütün şehir isabetle tesbit etmij olan tanh bakımınClapared uyku için dimağın yorgunluğa derken tekmil bedenimizin ve bilhassa doğru olarak tanılmış bir şahsiyettir. halkı kuzular doldurur, dolmalar yapar, dan tahlil olunursa bu soruya verilecek karsı en tabii müdafaa vasıtasıdır, di sinirlerimizin rahatlığına bağlı oldu Istaribul, şenlfk mevsimi programıra Beni Israil Peygamberlerinden olup helvalar hazırlar ve akın akın kırlara, cevab, ancak »eçim sonunun mantığa uyyor. O. Marburg uyuku.şuurun hususî ğunda şüphe yoktur. Uykunun derinliği hazırlama komitesi, dün Şehir Meclisı frenklerce Elie diye anıla gelmektedir. koylara, dere kenarlarına yayılırdı. Milâddan dokuz yüz yıl evvel yaşadı ve Meşrutiyet devrine kadar Hıdırellez gunsuz düştüğünü söylemekten ibaret vasıfta bir bulannmasile devrî olarak de bir değildir. Uuku derinliği; uyan salonunda ilk toplantısını yapmıştır. kalır. meydana çıkan bir yaşama îşidir ki, ga dırmamak için kâfi gelen ses gürültü Hazırlama komitesi, uzun uzadıya kendi devrinde dalâlete düşmüş olan gününün en parlak mesiresi Kâğıdhane Tarih ve coğrafyanın Fransaya yükyesi sarfedilen dirin güçlerini yeniden erinin şiddetlerinin tayini ile ölçülür. müzakerattan sonra îstanbul mevsimi Yahudileri puta tapmaktan kurtarmak idi, halk denizden kayıklarla, karadan lettiği vazife, tefrikadan kaçmaktır. Haltoplamaktır. Ben de uyku için şu tarifi Herkeste bir değildir. tlk zamanlarda nin 1 ağustosta başlayıp 10 eylulde bit istediği için hakarete uğradı ve riva arabalarla oraya dökülürdü, sabahtan yapıyorum: cUyku, sinir cümlemizin süratle derinleşir, bir ilâ bir saat, üç mesini muvafık bulmuştur. <İstanbulda yet olunduğuna göre göke çeküdi. akşama kadar gülüp eğlenirdi. Göksu ve buki son seçim, fikir ve iman aynlığmın Fakat an'ane onun da âbı hayat içe Fener gibi yerler de Hıdırellez günleri eşi az bulunur örneklerindendir. «Bakamiyan ve mimarıdır.» çeyrek sonra azamî derinlik içerisin 40 gün» ismi altında yapılacak olan bu ım âyinei devran ne suret gösterir?» Sinir cümlemiz sağlam olduğu zaman dedir. Sonra hafiflemeğe başlar, sonla eğlence, diğer Balkan memleketlerin rek ölümden kurtulduğunu ve bu saa mahşerden nişan verirdi. M. TURHAN TAN den gelecek heyetlerle geçen senekine dete mukabil durmadan dünyayı dolaş Eski Hıdırellez günlerinin gedikli »irahatça ve deliksiz uyuruz. Sinirliler rına doğru sabit bir hal alır; içten ve nazaran daha zengin, geniş ve çeşidli mıya memur ve mahkum edildiğini malarından biri de dolma satan ve iki ve sinir hastalığına yakalananlarda ilk dıştan gelen tenbihlelr uyku derinli kaydeder. Ayni vazife Hıdıra da tahmil telli sazlarla. kabaklarla bir Senegal veiş olarak uyku kaçar. Bundan dolayı uy ini değiştiriri, uyku nekadar ağırsa o bir program ihtiva edecektir. Bu festivallerin, şehrin muhtelif beş edüdiğinden iki ölmez ve ihtiyarlamaz ya Kongo serenadi yaşatan Arab bacıku sinir sağlamlığının miyarıdır. Diğer kadar uzun sürer, uykunun zamanı yaadam, şimdi sonsuz bir seyahat dairesi lardı. Afrikanın tarihten önceki musi taraftan uyku esnasında gündüzün yor şa ve şahsa göre değişir. Yeni doğan ço yerinde yapılması kararlaştırılmıştır. içinde fırıl fırıl dönmektedirler. Birbi kisini Kâğıdhane deresinin Lâle dev Bundan başka Göksuda bir mehtab gunlugunu gıdererek yeniden kendimi cuk hemen 24 saatini uyku ile geçirir. ve gece âlemi, Beykozda Esnaf cemiyet rine ters istikamette, lâkin ayni çizgi rini terennüm eden sularıaa dinleten zi toplarız. Bu da onun mimarî kudre Bir yaşındaki 18, 25 yaşında 14. 710' leri tarafmdan bir halk eğlencesi ve özerinde yürüdükleri için her yıl mu bu zenci san'atkârlar, garib bir daussıla etini gösterir. yaşında on, 1550 de 8, 5060 da beş altı, Modada Denizcilik kulübünün yanşlar ayyen bir günde ve muayyen bir nok ile kendi nağmelerinin perişan ahengi tada karşüaşmaları zaruridir. Hıdır, ge içinde vecde kapılırlar ve ekseyira sarSimdi tabiî bir uykunun alâmetlerini 60 tan sonra üç dört saat uyku ile ge tertib etmesine karar verilmiştir. araştırahm. Tabiî uyku dedim, Narko çirir ve bu miktarlar kâfi gelmektedir. Gene bu mevsim esnasında, 3 gece de ne şark masallarına göre, sıkılmışlara aya tutulup köpük içinde bayılırlardı Londradan Nöye Fraye Prese gazetelepsi, uyku hastalığı ve ilâh... gibi ma Baa adamlar itiyadla bu miktan azal vam etmek üzere bir tiyatro festivali yardımla da mükelleftir. Kalbi temiz, İstanbullular buna, bu acıklı manzara sine bildirildiğine göre Japonya Bahriye rari uykular da vardır.. Tabiî uyku göz tabilirlerse de bunlar nadirdir. tertib olunacaktır. Bunun için de mü vicdanı temiz olup ta yoksul düşen, der ya: «Baba tuttu» derlerdi. Nostaljik Nezaretinin 55,000 tonluk bir muharekapaklannda ağırlaşma, etrafa karşı a Uykuyu niçin uyuyoruz? Claparede, tehassıs bir heyet seçilecektir. Tiyatro mansız bir derde uğrıyan insanların im bir heyecan ve buhranın eğlenceli iza be kruvazöriinün inşasına karar vermif lâkasızlık. gözlerde yanma hissile baş yorgunluğumuzdan değil, yorulmamak festivalinde sırasile meddah, karagöz, dadına koşar, onların muhtaç oldukları hı!.. her şeyi verir. Yakın zamanlara kadar Bugün mayısın altısı ve Hıdırellez olması Londradaki deniz mehafilini u lar, esneme görülür, esneme hâdisesinin için uyuyoruz, der. O halde uyku ihti orta oyunu ve operet temsilleri verile Ayasofyadaki top kandilin altında kırk Lâkin Hızıdan yardım bekliyenler kal raumî hayrete düşürmüştür. Bu harb gedimağın kansız kalması için yapıldığı yacını doğuran nedir? Dimag cevheri cektir. gün sabah namazı kılanların Hıdın gö madığı gibi onunla İlyasın Merecülbah misinin toplan 21 pusluk yani 53 sanfciBalkanların başlıca yüzücüleri arasınsöylenmiştir. Göz kapaklannı kaldıran nin yıpranması müvellidilhumuzdan receklerine inananlar bulunduğu gibi metreilk olacaktır. adalelere kuvvetsizlik gelir, onlar dü fakirleşmesi, su kaybetmesi dimağda da Boğaziçini yüzerek geçmek için ay Hıdırın âbı hayatla münasebeti ve bu reynde birleşmeleri şerefine kuzu ke Eğer Japonya kabinesi Bahriye Neşer, göz bebekleri küçülür, alt çene sar muhtelif cisimlerin (Lipoidolitik, ha nca bir yarış yapılması da düşünül yardımcı hüviyeti hakkmda dilimize ve senler de yok. Çünkü onları durmadan gezer olarak tasa\rvur etmekle anlatıl zaretinin kararını kabul edecek olursa mektedir. kar, yatakta avuçlar tçık veya kapak, mızı karbon, süt hamızı, Leucomaine, edebiyatımıza birçok şeyler geçmişti mak ütenilen tabiî hâdisenin, küre dö ahiren Londrada akdedilen deniz muahedizler bükük yatılır, fakat uyumak için urotoxine, neurotoxine) birikmesi ya Habeş maslâhatgüzan Ankara Hâlâ, umulmıyan bir yardıma erenler nüşünün sırrını artık beş yaşındaki ço desinin hiçbir hükmü kalmıyacaktır. yatmak şart değildir. Oturduğu yerde, pıyor, derler (1). Bunlar da kat'î değilo yardımı yapanlara: «Hızır gibi imda cuklar bile biliyor!.. Çünkü bu muahedecJe âkid devletler yaya gitti hatta at üstünde uyuyanlar vardır, uy dir. Beynimizde mezodiyansefalik nahidıma yetiştin» derler!.. M. TURHAN TAN ni İngiltere, Fransa ve Amerikaca muhaBir müddettenberi şehrimizde bulunan kuda her tarafa gevşeklik geldiği hal yede uyku merkezi olduğu ve kandaki Hıdır ile İlyasın her mayısın 6 ncı gürebe kruvazörlerinin azamî hacminin de bu gibi oturduğu yerde ve at ustünde kimyevî bir değişikliğin tesirinde bu Habeş maslâhatgüzan Ato Berbas dün nü birleştikleri yerin Merecülbahreyn o 35,000 ton olması, toplanmn da azamî uyuyanlara bu gevşeklik gelmez, fa merkezin uyku tevhid ettiği ileri sürül akşamki ekspresle Ankaraya gitmiştir. duğunu söyledik. Bu telâki noktası hanGürültü ile mücadele! 14 pusluk (yani 35 santimetrelik) olması Habeş maslâhatgüzan son hâdiseler ü gi mmtakadadır? Işte burası meçhuL kat uykunun en rahatı ileride tarif müştür. Bursa (Hususî) Bursa Belediyes: kararlaş.arılmıs.tı. edeceğimiz şekilde yatakta oîanıdır. zcrine Habeşistana gideceğine dair de Gerçi tabirin delâletile ve hurafeler Prof. F. K. Gökay 55,000 tonluk bir harb gemisinin, on veran eden şayialarm doğru olmadığını tefsir eden muharrirlerin izahiie anlı arabalara koşulan atlarm ayaklanna Şıraulhanek gevşemesi dolayısile bayoruz ki Merecülbahreyn, iki büyük de lâstik taktırmak tasavvurundadır. Bu bir milyon İngiliz lirasına mal olacağı (1) E. R. Tuksaul Uyku borukluk ve Ankaradan ayrılnuyacağını söylemişzılannda horlama olur, uykuda nefes anizin birbirine karıştığı yerdir. Hıdır ile nu gürültü ile mücadele için yapacaktır tahmin edilmektedir. tir. ları. lıp verme sayısı azahr ve sathileşir, ne Kırk gün kırk gece Festival heyeti dün toplanarak program hazırhklanna başladı 55000 tonluk zırhlı Japonya 53 santimetrelik toplarla mücehhez bir gemi yaptıracak Aşk ve macera romani Yazan: MAHMUD YESARl «Acaba yanılıyor mıydım? Seni, bi öldügüm zaman, mezar tasıma «Doğ zimkilerin korkruklan gibi, hakikaten ö duğu ve öldüğü gece» diye, o gecenin tarihini kazdıracağım. bür taraf mı satın almıjb. «Evet, Ali Tuac ustaî Ben, o gece ha«Benim otomobilime btnen foförle konuştum. Şüphelerim, biraz dağıldı. Fa yata doğmu?tum ve o gece, beni senden kat bizimkiler, arök harekete geçmemi ayırarak öldürdüler. emrettiler. «Beni, bir kere değil bin kere kurşuna «Gazeteciler balosuna, bu fikirle, bu dizebiürler, zehirlerier, ortadan yok e diverirler. Artık, bu ölümler, beni, sadekamrla gelmiştim. O gece.. «Fakat söylemiyeceğim, Ali Tu«c! ce güldürür. «O geceyi, »onsoz bir liiya gibi geçiO geceyi unutmıyacağım. Sen, bdki »• nutursun; fakat be*. unutmıyacagun. recektik, Ali Tunc... «Fakat bırakmadılar... «Neden mi? Biz, her an, her saniye, Kuşkuda ve uyanık dururuz; demiş tmı. Ve hepimiz birbirimizi kontrol ederiz. Buna mecburuzdur. Çünkü hepimizin hayatı, birbirimizin hayatına bağlı ol duğu için, içimizden bir tekinin ıhaneti, hepimizi mahvedebilir. «Şüphelendin mi, bilmiyorum! Amma, nereden şüpheleneceksin! Metrdotelde bizdcn, bizimkilerdendi. Benim gevşediğimi, sarhoş olduğumu gördü. «Gevşemek ve sarhoş olmak ta hakkımız değildir. «Ben, o gece, hayatım pahasına, senia olmağa karar vermiştim. Nasıl imdad çanı çekilincc trenler durursa; oteldeki telefon da, imdad çanı gibi çalmış, beni, olduğum yerde durdurmuştu. «Herşeyi göze alır, otelde, seninle beraber kalabilir miydim? Bunu, düşünmek bile bir çılgmlıktı. Onlar, o dakikada isyanımı sezecekler, hemen tedbirler ala caklardı. «Sen, bu tedbirleri bilmezsin. Şu ka dar söyliyeyim ki, hayaün tehlikeye gi rerdi. «Nasıl mı? Bunu, ruhun bile duymazdı. Onlar, göğüs göğüse gelmezler, merdce döğüşmezler; arkadan vururlar. Bu. sana göre, senin tşin değil, Ali Tunc! «Kendimden korkmadnn; «eni cfö şündüm; senin için korktum! «O gece, senden nasıî çılgın gibi ay nldığımı bilemezsin. Günlerce sinir buhranına tutuldum, saçlarımı yoldum, agLadım. «Dizlerimin dibinde, çocuklaşıveren Ali Tunc; dökme bir tunc heykeli awhran, erkek Ali Tunc usta! «Parmağımdaki «Yakut yüzük» u, «Pannağımndaki «Yakut yüzük» ü, otelde unuttuğumu, sonradan hatırladım. Eğer sen, cıvık, şımarık bir erkek olsaydın, korkardım. Fakat yakut yüzüğü kimseye göstermiyeceğini, söylemiyeceğini biliyordum. Onu, aramak lâzımdı. «Çünkü o, «ramızda bir «parola» idi. Eğer sen,, isteseydin, bu paroladaa çok istifadeler edebilirdin. Bu, önce, benim, sonra da senin hayatına mal olurdu. «Bu yandan korkum yoktu. Seni, o, gece, daha iyi, daha yakından tanımış tım. «Bütün bu korkunc tehlikelere rağmen, yakut yüzüğü aramadım; çünkü beni, hatırlamanı; beni, düşünmeni istiyordum. «Casusluktan yakamı sıyınp, senin oîamaz mıydun? Hayır! Bunu, akla getinnek.bne gülünctür. Biz, hayatlannı catmış insanlanz; mukaveleyi ancak ö lüm bozabilir. «Beni, senden tamamile uzaklaştır mışlardı ve yolunun üzerine, Zülfü Sa hini çıkardılar. Sen, bilmeden bir falso yapmışsın; yüzüğü, Zülfü Şahine göstermişsin. Bu, bizimkilerin üzerinde yıldmm tesiri yaptı. Beni sorguya çektiler. O zaman, oteldeki telefonla şaşırdığımı söy ledim. Onlan, inandınncıya kadar, ece! terleri döktüm. «Aparhmanını aramağa karar verdik. Celen, Zülfü Şahinle bendim. Apartı manını beğendim, Ali Tunc... «Neler duydum? Sana, onlan yaza yım. «Yatak odan, salonun, yazı odan, öyle temiz, kibar bir zevkle döşenmiş ki, bakmağa doyamadım. Bu apartıman, benim, bizim olmahydi. Orada, başbaşa, dizdize bir ömür sürmeliydik. «Senin oturduğun yerlere oturdum. Garib bir kıskanclık kalbimi dikenlemişti. Kâğıtlannı karıştırdım. «Apartımanın içinde, senin kokun vardı. Bu koku, beni çıldırtmıştı. Zülfü Şahin, korkudan titriyordu. Onu hiç sev mem, hatta tiksinirim.Fakat o gece, kalbinin nasırlaşmış olmasına rağmen, halime acıdı; çektiğim acı, o kadar büyüktü ki, onu, insanlaşbrdı. Gözleri dolu dolu olmuştu. «Yatak odanda yalnız kaldım. Ba şını koyduğun yastıklara, üzerine örttüğün yorgana, yüzümü, gözümü sürdüm, öpe öpe kokladım ve koklaya koklaya ağladım. lArkası varî

Bu sayıdan diğer sayfalar: