June 4, 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

June 4, 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Haziran 1936 CUMHURÎYET Diktatör olsaydım ne yapardım? Biz bize İki dükkân Elbet görmüşsünüzdür, Beyoğlunda, Istiklâl caddesinde kübik bir birahane var ki her akşam tıklım tıklım doludur. Işler paydos oldu mu, eve dönenlerin çoğu oraya şöyle bir uğrayıp ayaküstü ya bir bardak bira, yahud da başka bir İnhisar içkisile kafayı hafifçe dumanlan dırdıktan sonra yollanna devam ediyorlar. Bu dükkânın işi yolundadır. Dün akşam Istiklâl caddesinden ge çerken bu işi yolunda giden birahanenin karşısındaki kaldınmda tıpkı ona benzer yeni kübik bir dükkân daha açılmış ol duğunu gördüm. Bunun içinde de, ötekinde olduğu gibi beyaz mermerler üzerinde bardaklar, şişeler, musluklar duruyordu. Fakat içeride bir tek müşteri yoktu. Ötesi ağzına kadar dolu olduğu halde burasının bu kadar boş durmasını merak edecektim, eğer hemen yeni dükkânın ne mal sattığını öğrenmeseydim: Madensuyu! İtalya blöf mü hazırhyor? Ağa Hanın bol keseden kurduğu hayaller Dünya haritasını değiştirir, Alplarla Avusturyayı Almanyaya verir ve Türkiye ile İranı birleştirirmiş Avusturya ve Fransa hududunda tahşidat Milletler Cemiyeti Konseyi toplanırken milyonluk bir ordu nümayiş yapacak Dün Londraya varan Necaşi yeni beyanatta bulundu taraft 1 tnci sahtfede] Milletler Cemiyetine müzaheret bir liğinin yakında Albert Hallde yapacağı muazzam bir mitingde Habeş meselesi hakkmda bir nutuk söylemesi için İmparatoru davet edeceğine dair bir şayia dolaşmaktadır. tin askerî harekâtile mahvedilemez. Çünkü bu memleketin harekât ve faaliyetine meşru bir mahiyet vermek mümkün de ğildir. Milletler Cemiyeti, bunu resmen ilân etmiştir. Esasen Habeşistanın ce nubu garbisinde bir Habeş hükumeti vardır ve hareketimizden evvel bu hükumete icab eden talimatı da verdik. Eğer muharebe, harb kanunlanna göre yapıl mış olsaydı fütuhat meselesi kat'iyyen mevzuu bahsolamazdı. Zira düşman zehirli gaz kullanıncıya kadar muzaffe rane mukavemet gösterdik. Her türlü fütuhatı reddederiz.» Pehlivanlar urdumuza gelen tanılmış yabancı takımlann hemen hepsine güle güle yenilen ve gittikleri yabancı memleketlerde karşılaştıkları her takımdan da bol bol gol yemek nezaketini gösteren futbolculanmızın bize tattırdıklan acıyı pehlivanlarımız ellerinden geldiği kadar unutturmıya çalıştıklan için bütün güreşlere gitmeği ihmal etmem. Bu, merhem arıyan bir yaralı davranışı gibi birşeydir ve galiba İstanbulda oturan her spor merakhsı Türk te benimle ayni durumdadır. Evvelki gece gene o ruhî inci zab ve ihtiyacla Taksim stadına git tim, Finlandiyalı pehlivanlarla bizimkilerin boy ölçüşmesini seyrettim. Boyuna bosuna bakmadan pehlivanh ğa özenen oğlum da yanımday dı. Hüseyinlerin, Sadıkların, Salıhlerin, Ahmedlerin teknik ve idman eksikliği yüzünden birbiri ardınca yenilmeleri çocuğun canını sıkmış olacak ki bir aralık gamh gözlerini bana çevirerek sordu: Necaşi Londrada nasıl karşılandı At ve sefahet duşkunu Ağahan Londrada Derbi koşulannda Atıle beraber ( y işaretlisi) Hindistanın îsmailiye mezhebine mensub müslümanlarının başı Ağahan Sunday Ejcpress gazetesine yazdığı «Diktatör olsaydım» başlıklı yazısmda dünyayı ıslah icin aşağıdaki şartlann birleşmesini şart kosuyor. Ağahana göre: «Haritai âlemi yeniden çizme me selesinde Orta Avrupa başta gelir. Hindistanın hududlan ikinci meseledir. Müttehid bir Arabistan şarttır. Çünkü Arablara edilen muamele gayriâdilânedir. Avrupa kıt'asında İngiltere adalan nın, Ispanya, Portekiz, Fransa, Rusya ve Skandinavya memleketlerinin ve ltalyanm hududlannı değiştirmeğe ihtiyac yoktur. Maamafıh Alpler esas itibarile Alman olduğuna göre buralan Italyadan alarak Almanlara vermek daha doğru dur. Dünyanm tehlikeli mıntakalan şunlardır: A Orta Avrupa B Balkanlar C Asya Diktatör olsaydım Almanya ile Avusturyayı birleştirirdim. Türklerle Iranh lan bir hükumet altında birleştirirdim. Orta Asyalıları da kültür bakımına göre birleştirirdim. Hindistanı muhtelif mıntakalar ve vilâyetler şeklinde değil, bir kül olarak idare ederdim. Bütün Hindlileri müttehid bir federasyon altında toplardım. Afrikaya gelince; bu kıt'ayı mıntakalara ayınr, Sudan ve Mısırı olduğu gibi bırakırdım. Daha az medenî olan Afrikalıları medeniyet ışığına kavuştururdum. Avrupa ve Asya kültürlerini birbirıne daha yaklaştırır; bunları birbirine mez ceder ve beşere bu kültürden hasıl olan terbiyeyi verirdim. Her Avrupalı çocuğa bir Asya lisanı, her Asyah çocuğa da bir Avrupa lisanı öğretilmesini sart koşardım. Kızları ve erkekleri on sekiz yirmi yaşma kadar tah sile mecbur ederdim. Tahsilin sıhhat, cinsiyet, anahk, babalık san'at, hayat ve ruh hakkmdaki şubelerini çok genişletirdim. Beşere birbirini sevmesini, hürmet etmesini öğretirdim. Umumî sıhhati yükseltir; israfı kaldınr ve sporu bütün varlığımla umumileştirir, teşvik ederdim. M'llctler arasında günden güne darlaşan mübadele çerçevesini inkişaf ettirir, alabildığine genisletirdim. Yüksek gümrük tarifelerini kaldınr, serbest alışverişi temine uğraşırdım. Ticareti olduğu gibi seyahati, insanların birbirlerile olan münasebatı da serbest bir birinctliği kazanan şekle sokardım. Memleketleri birbirlerile anlaşmağa, kültür teatisine sevkederdim. Bugünkü para sistemini de başka bir şekle sokar, hele yeni sistem dahilinde muhakkak surette paraya istikrar temin ederdim. Fen ve ekonomi hususunda beşerin enerjisini büsbütün başka mecralara sevkeder, bunlan yıkıcılıktan kurtanr, yapıcı ve yaratıcı olarak inkişaf ettirirdim. Fen bilgisini artıranlara büyük mükâfatlar, onlara cemiyet namına şükran borcu olarak büyük mevkiler verirdim. Afrikanm bataklıklarını kurtur, Asya ve Siberyada da ziraate elverişli vâsi toprakları kurutmak suretile ihya eder dim. Buralarda bugün uyuyan milyar larca serveti beşerin önüne saçardım. Himalayanın vâsi ormanlannı kabili istifade bir hale getirirdim. Buzlu şimali, kaynıyan Afrikayı fetheder, beşere ya rar topraklar haline sokardım. Harbe mâni olmak için her türlü tedbirlere başvurur; milletler arasına sevgi koyardım. Hüsnüniyete karşı koyan bü tün kuvvetleri yıkardım. Bütün bunlara muvaffak olduktan sonra yirmi senelik diktatörlüğüm esnaKarşıdan karşıya geçmek için işaretli sında ruhî, fikrî, içtimaî, siyasî ve eko geçiş yerleri tesbit edildikten sonra ya nomik tahavvüller sayesinde beşer büsyalar, münhasıran buralarda karşıdan bütün başka bir cemiyet olarak terakki ve karşıya geçeceklerdır. Bir heyet işaretli inkişaf yoluna girmiş olurdu.» yerlerin nerelerde yapılması muvafık o lacağını tetkike başlamıştır. Buralar tesîspanya nohud ithaline bit edilir edilmez işaretler, halkın göremüsaade etti bileceği bir şekle sokulacaktır. lşaretîi Ispanya hükumeti nohud ithalini me yerlerin hangi renge boyanacağı hakkınneden kararnameyi başka bir kararname da bir karar verilmemiştir. Fakat Viya ile kaldırmıştır. Yeni kararname ile 11 nada tatbik edilen ve kauçukla karıştı mayıs tarihinden evvel gümrüklere gel nlmış bir nevi boyanm tercih edileceği ve miş veya yola çıkmış bulunan noLudlar bu da iyi bir netice vermezse bazı Av kontenjan harici Ispanyaya ithal edile rupa şehirlerinde olduğu gibi işaretli yerlerin büyük madenî çivilerle gösterileceği cektir. zannolunmaktadır. Belediyenin sağdan yürüme kararı tatbik ediliyor Londra 3 (Hususî) Seuth Hamptondan trenle Londraya gelen Habeş Imparatoru Vaterlo istasyonunda toplanan halk tarafından şiddetle alkışlanmıştır. Imparator beraberinde veliahd, iki kızı ve Ras Kassa olduğu halde doğru Habeş elN. çiliğine gıtmiştir. Söfaret civarında toplanan binleıce halk împaratoru alkışladı ğından, Necaşi balkona çıkmış ve halkı selâmlamıstır. Imparatorun kızı da ingi lizce kısa bir nutuk söyliyerek kendilerine karşı gösterilen fevkalâde hüsnü kabule teşekkür etmiş ve bu teveccühün kendilerine cesaret verdiğini söylemiştir. Habeş elçisi doktor Marten cumartesi akşamı sefarette bir resmi kabul tertib edecektir. Bu resmi kabule îtalyan sefiri müstesna olmak üzere Londradaki bütün Seyrüseferin tanzimi hususunda' Be elçiler davet edilmiştir. lediye Daimî encümeni tarafmdan ve Necaşinin beyanatı rilen ve Belediye tarafından gazetelerle Londra 3 (A.A.) Deyli Telgraf ilân edilen sokaklarda sağdan yürümek gazetesinin Oxford vapurunda bulunan hususundaki kararın dünden itibaren tatmuhabiri, Necaşiye Habeş davasmı bizbikına başlanmıştır. Fakat, bu kararın zat müdafaa etmek üzere Cenevreye gitatbikı henüz şehirde hissedilecek derecedip gitmiyeceğini sormuştur: de bir değişiklik göstermemiştir. Çünkü Imparator, şu cevabı vermiştir: evvelâ, tatbikat pek mahdud yerlere « Seyahatimiz esnasında faydalı münhasır kalmış olduğu gibi kararın tatbütün kararlar ahnmış olacaktır. Bilhasbikı için yapılacağını haber verdiğimiz sa Avrupa devletlerile teması son derece talimatnemenin birdenbire tatbikına ımde arzu ediyoruz. Milletler Cemiyetine kân olmadığı için, halk bu intizama ya ve davamızın meşruiyetine inanımız varvaş yavaş alıştırılacak ve tatbikata teddır. Cenevre kanunlarının tatbik edilmericen geçilecektir. Dündanberi tatbik e si ve Milletler Cemiyeti misakına riayet dilmeğe başlanan yegâne cihet, halkın lunması hususunda ingiltere Imparatoryaya kaldırımlannda ve bu kaldırımlarm luğuna çok güveniyoruz. Milletler Cemimümkün olduğu kadar sağında yürümeyetinden adilâne bir hal sureti bulmasılerini temin etmekten ibaret kalmıştır. m istemek tasavvurundayız. Habeş Im Yaya kaldırımlarından yollara inen paratorluğu daima mevcuddur ve mütearlere muvakkat bir zaman için seyrüsefer nz olduğu ilân ediTmiş olan bir memlekememurları tarafından ihtarda bulunula cak ve halk buna tamamen alıştıktan sonra hilâfına hareket edenlerden ceza a lınacaktır. Badoglio Romada Yollarda yürüyüş intizamı Napoli 3 (A.A.) Mareşal Ba doglio, Arborea vapurile buraya gelmiştir. Rıhtımı ve sokaklan doldurmuş olan Baba eski zamanlarda da güreş yabüyük bir halk kütlesi Mareşah hararetpılır mıydı? le alkışlamıştır. Şehir, bayraklarla donanBilmem neden hatınma acı bir tarih mıştır. Mareşal Badoglio, hususî trenle hikâyesi geldi, çocuğa onu anlatmak suRomaya hareket etmiştir. ttalyan Nezareilerinde değişiklik retile cevab verdim: Yapılırdı oğlum amma can pahasımique et Financierein Roma muhabiri, M. Musolininin damadı Kont Gallazzo Cianonun Hariciye Nazın olacağını ve Italyan siyaset adamlan arasında mühim tebeddüller yapılacağını bildirmektedir. M. Bottainin mühim bir memuriyete tayin olunacağı ve M. Alessandro Paoli ninin faşist fırkası umumî sekreterliğinde M. Staracea halef olacağı ve M. Suviç ile M. Aloizim'n mühim payitahtlara se fir olarak gönderilecekleri söylenmekte dir. ^ na. Ne demek o, baba, anlamadım. Sana bir kıssa söyliyeyim de anla. Vaktile ok atmak, cirid fırlatmak. kıhc kullanmak, at koşturmak, tomak oyna mak gibi güreş tutmak ta millî sporlan mızın en sevilmişlerinden biriydi. Fakat saray, hiç yoktan bahanelerle bu sporların hepsini Daltaladı. Meselâ bir gün Edirne sarayındaki ağalardan Hazineodaı Halıl pehlivan, Hamza adlı bir yiğitin güreşte büyük ün aldığını duydu, sırtı nın yere getırilmedıği söylenen o yiğitle güreş tutmak istedi. San'at aşkı, yaman olur. Halil pehlivan, ne yapıp yapıp Hamza ile karşılaşmayı tasarlamıştı. Fikrini saray ağalarına açınca büyük bir heyecanla karşılaştı. Herkes, bu güreşin zevkini kuruntulıyarak Halil pehlivanı teşvik ediyordu. Bunun üzerine Hamza pehlivan saraya getirildi, içoğlanlan meydanında parlak bir güreş yapıldı. Fakat bu iş saray kanunlanna uygun düşmü yordu. İçoğlanlan meydanına yabancı bir adamın sokulması büyük bir suç teşkil ediyordu^ O vakit hükümdar olan Avcı Mehmed Edirneye gelip te bir dilsizin jurnalından vakıayı haber alınca küplere bindi, bir yatsıüstü Halil pehlivanın perçemini kestirtti, Hamza ile beraber ipe vurdurdu, sanki adam öldürmüşler, köy basmışlar gibi sürüte sürüte saray dışına çıkarttı, kapı önüne kurdurduğu darağacına zavallılan astırttı. Kapıağası işinden çıkanhp sürülmüş, Hamza ile Halilin güreşini seyreden bütün saraylılara beşer yüz değnek vurulmuştu. O günden sonra Osmanlı sarayında güreş yasaktı, pehlivanlık etmek istiyenler hemen cezalan dmlıyordu. Yalnız Sultan Aziz bu spora kıymet vermeğe çalışır gibi görünmüş ve rivayete göre arasıra kispet giyip ünlü pehlivanlarla güreş te tutmuşsa da Avcı Mehmedin san'ata vurduğu darbenin izi bugüne kadar sürüp gitmiştir. Oğlumun gözleri nemlenmişti. Fakat ben onun iki yüz otuz yıl önce Edirnede yok yere öldürülen Hamza ile Halile mi, yoksa gözümüzün önünde gene yok yere yenilen pehlivanlara mı acıyıp üzüldüğünü kestiremedim!.. Stratosfere çıkacak tayyare Dallas 3 (A.A.) 12 haziran 1936 tarihinde buradan Transatlantık ve Stratosferik bir uçuş teşebbüsü yapılacak tır. Jangburn ve Montymasin tarafın dan idare edilecek olan Stratosferik tayyare, 15 bin metroluk bir yükseklikte uçmağa çalışarak Bahrimuhiti geçecek ve Nevyorka varacaktır. Pilotlar, Lon dra, Paris, Madrid, Amsterdam ve bel ki de Berlin ve Moskovayı ziyaret et meyi tasarlamaktadırlar. Kızılay Cemiyeti dün abideye çelenk koydu Iki senelik tütün vaziyeti Kızılay Cemiyeti azasında bir grup abidenin öniinde Kızılay Haftası münasebetile dün Kızılay kurumu Fatih kazası tarafından büyük bir merasim yapılmıştır. Merasi me Unkapanından Kızılayın temsili ve afişlerile süslü dört kamyonun hareketile başlanmış ve Fener, Vefa, Beyazıd yolile Babıaliye gelinmiş ve lstanbul mümessiliğine uğranarak doktor General Ali Çalımlı ziyaret edilmiştir. Ali Ça lımh misafirlerini büyük bir sevincle karşılamış ve kısa bir söylev vermiştir. lan General Ali Çalımlının elini öperek aynlmışlardır. Alay Eminönü kaza merkezine de uğramış ve orada da küçük bir merasim yapıldıktan sonra doğruca Taksime gidil miştir. Abideye çelenk konduktan sonra Kızılay Fatih kaza şubesi idare heyetinden Rüştü, Kızılay tarihçesi ve Kızılay Haftası mevzulu bir konferans vermiş ve alkışlanmıştır. Misafirlere şeker ikram edilmiş; FaAlay gene ayni yollan takiben Fenetih ve Fenerden gelen Kızılay şube aza re gitmiştir. Türkofis lstanbul şubesi iki senelik tütün vaziyetimizi tetkik ederek bir rapor hazırlamıştır. Bu sene tütün rekoltemizin geçen sene rekoltesine nazaran daha ziyade olacağı kuvvetle umulmaktadır. Fakat bu rekolte fazlalığı bir endişe uyandırmamakta dır. Çünkü geçen yıldan bu yıla tütün stoku devredilmemiş. Tütünlerimizin geçen seneki alıcıları olan Çek, Fransız, Macar, îsveç ve Polonya rejilerile A merika ve Almanyanın bu seneki tütün mahsulümüzü de alacaklanna şüphe edilrnemektedir. Fransanın eski Ankara elçisi Leon Blume izahat verdi Paristen bildirildiğine göre Ankara elçiliğinden Fransanın Tokyo elçiliğine nakledilen M. Kamerer Pariste Leon Blumla görüşmüş ve Türkiyenin Balkan Antantı, Italyan siyaseti ve îskenderun meselesi etrafındaki noktai nazarmı kendisine anlatmıştır. M. Kamerer Suriye Fransa muahedesi etrafında Türkiyenin düşünce ve emelleri hakkmda da Leon Blume izahat vermiştir. sen? Yapar, her şeyi yapar... Surat etmesi fazla para koparmak için... Ben sana bir şey diyeyim? Buyur. Sen o niangallı dumanlı işten vaz geç. Korkulu şeydir o... Mide bulandı nr, bilirsin. Yani... Anlıyorum. îki manada da mide bulandırır. Sersem olmuşum ben... Madamın suratı da ondan... Bütün pencereleri açmasaydı bayılacaktı. Alışırsınız. Suzan Şadinin omzuna vurdu: He sen ne yaman herifmişsin şıpsak! dedi. Şadi Suzanı tramvaya kadar götür dükten sonra yalnız kalınca ne yapaca ğını şaşırdı. Sinemalann önünde biraz oyalanırken omzunda hissettiği bir elın derhal uyandırdığı polis korkusile arkasma dönünce, bıyıkları ve gözünün al tındaki sert kırışıkları çok yabancı du ran, fakat gözlerile çenesini ve bilhassa M. TURHAN TAN Amsterdam 3 (A.A.) Petrol kum panyası dırektörü 71 yaşmda Sir Henri Detardmg, 37 yaşmda Alman Madam Knaack ile evlenmiştir. Yeni evliler bal ayı geçirmek üzere Berlin e hareket etmişlerdir. bir vicdan azabı vardı. Şadi omuzlarını silkti: Adam aldırma, dedi, ödersin! Eh... Biraz ödedik galiba!.. Farkında değilim. Biliyorum. Sana yaptığım bir küçük pek küçük te değil ya, senin ba şından böyle şeyler çok geçtiği için belki sence ehemmiyetsizdir de onun için küçük diyorum bir iyiliği bilirsen şaşar sın. Hoş onu da haber almışmdır belki, fakat benim yaptığımı bilmezsin. Hızır mısın be mubarek, ne iyiliği, nasıl iyilik ...Ben hâlâ senin adını bile hatırhyamadım. Şadi bunu söylerken elini burnuna götürdü. Burnu tıkalı olduğu için unutkanlık illetine tutulan Sabahati hatırlamıştı. «Ulan, ben bu herifi nasıl da unuttum, benim burnumda da ahtapot mu var?» diye düşünürken, karşısındaki teklif et ti: Gel şurada bir kahve içelim. [Arkasr vari 75 lik direktör evlendi! Cumhuriyetin tefrikası 24 SERSERI Yazan: Server Bedl Korkmuşum, bilirsin? dedi. Neden korktun? Madam Afronun yüzünü beğenmemişim. Bir de siz gittikten sonra dedi ki: Bu işi gözü tutmamış. Aldırma. Ben de onu çaktım, da beş lira verdim. Paranm yüzü sıcaktır, alışır. Haber itmesin? Nereye? Ne bilmişim? Polise, konuya konr şuya... Yok be... O ne pişkin karı o... Yanında oturdun da anlamadın mı? Bu tertib işler çok yapmıştrr o... Sana müşteri bulmadı mı? O ne biçim lâfdır? Utanmazsın Ne tuhaftır bu iş... Nasıl oluyor... Ve daha bir takım kelimeler mırıldanıyordu. Şadi onun bu hayret sayıkla masına ehemmiyet vermiyerek: Rica ederim madam, siz odayı düzeltiniz... Biz Suzanla çıkıyoruz. Gö rüyorsunuz ki iş gayet basit... Fakat sakm gevezelik etme... Kadın boğuk bir sesle: Yok... Yok... dedi. Sokakta Suzan ona on lira uzatıyor du; Şadi yarısını da Ermeni kızına verdi: Yann bir yüz lira daha var! dedi. Suzan kısık kahkahalarla gülüyordu, fakat gözünde müphem endişeler var dıt başının daima sola doğru iğilmiş tavrını hatırlamadığı bu eski mekteb arkadaşınm tanır gibi olduğu bir adamla karşılaştı. esrarengiz duruşile can sıkmağa başladıLâübali hareketine rağmen bu adam cıd ğını ona anlatmak için: Söyle be yahu, dedi, ben çıkara dî duruyor ve bir kelime söylemeden Şamadım, hangi mektebde beraberdik? diye bakıyordu: Ben senden üç smıf yukanda idim. Beni tanımadm galiba... dedi. Pek arkadaş değildik. Fakat demek uŞadi onda korktuğu bir insan olması ihtimalinin azalmasından gelen bir neş'e nutmuşsun benim sana bir haksızlığım vardır. ile: Hayrola? Dur yahu, dedi, söyleme, tanıya Bizim sınıfa bir hırsız dadanmıştı. cağım... Mutlaka tanıyacağım... Şu bıyıklann olmasa tanrvacağım... Allah Benim gözümden kitablanmı çalıyordu. Senden şüphe ettim. îdareye bu şüphemi Allah... Mektebden değil mi? Evet. Sade mektebden değil: Ma söyledim. Tahkikat yaptılar, seni de istintak ettiler. Hırsız başkası imiş. halleden de. Hayret! • Hangi mahalleden? Evet, böyle bir haksızlığım var Şimdi oturduğun mahalleden. Allah Allah... Sen de orada mı dır. Ben ona hayret etmiyorum, çalasın? • Değil mi ya? Hergün evimin önün nm başkası olmasına hayret ediyorum. Karşısındaki güldü: den geçiyordun. Ha şöyle, dedi, doğruyu söyle: Mutlaka yeni taşınmış olacaksın. O zaman sen bu şüpheyi verecek işler . Evet. Şadi, kendisine lâyık olmadığı bir e • yapardın. Birkaç kere yakalanmıştın. hemmiyet verdirmek istiyen ve adını bile Neyse... Benim sana karşı içimde daima

Bu sayıdan diğer sayfalar: