20 Haziran 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

20 Haziran 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 20 Haziran 1938 ÜniversiteAskerlikKampındaBirGün Solda ağtr makineli işliyor, ortada bölükler geçerken, sağda sübay bir neferin atıstna nezaret ediyor Ilık bir yaz sabahının insana yaşama iştihası veren ferah havası içinde, kâh serin gölgelıklerinde kuşlann cıvıldaştı ğı ağaclıklar, kâh tepecikler, bir küçük vadi, ve kır çiçeklerile bezenmiş cömerd bir tabiatin yumuşak göğsünü çiğneye çiğneye, fundahklar arasmda bir şerid gibi uzanan keçi yollannı aşa aşa, kar şımızdaki yemyeşil Pendık sırtlarına tırmanıyoruz. Arkamızda, durgun yüzünde Adaların uyukladığı denize bir tatlı meyille inen toprağın sulara kavuştuğu yerde Universiteliler kampmın beyaz çadırlan görünüyor. Ve biz, bu yuvadan sabah karanlı ğında çıkıp, talim için şu yamaçlara dağılmış gencleri aramağa gidıyoruz. İleride bir kıpırdanış var. Yeşillikler arasmdan, görünmeden akan bir suyun sesi gibi, aşina sesler duyuluyor. « Onlar... diyoruz. Yaklaştıkça görüyoruz ki, aradıklanmızın ilk kafılesi, koyu haki elbiseleri içinde, vatan toprağmı içlerine sindırmış gibi, ona can vermiş gibi, yerinden kopmuş bir dağ heybetile, ellerinde silâhlan; sağımızdan, bayırdan aşağı iniyorlar. İleride kaynaşan kalabalığa doğru çıkıyoruz. Kamp kumandanı binbaşı Bay Sıtkının yanındayız. Çocuklarının başında, onların asker lik ilmini çarçabuk benimseyişlerine, ancak Türk kanına has bir kavrayışla, öğrendiklerini tatbik edişlerine sevınc ve gurur dolu gözlerle bir bakışı var ki, sade bu gözlerdeki mana, bir anda insana emniyet ve itimad vermeğe yetiyor. Yürüyoruz.. Manga süngü hücumunda Derin sessizlik ortasmda, altıyüz gencin çelik gibi metin sesi yükseliyor:«Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak! » bir can veriyor. yor. Gözlerimiz hedeflerde, her atışm so Beride yeşillikler arasmda gizlenmiş nunda sıperden yükselen işaret sırıkları, bir kıt'a nefes bıle almıyor. atanın, sılâhının eri olduğunu müjdeh Onlara bir defa bakmakla bu taze dayor: marlardaki kanın temizliğini, hızım, kuv« On iki, on bir sağ aşağı!.. vetini görüyorsunuz, bu göğüslerde vuGörseniz, işini bitirip yerini arkada ran kalbin sıcaklığını, sevgisini seziyor Kampın kumandanı ve zabitleri şma verirken kumandanının önünden geçen gencin gözleri nasıl parhyor, ve ıki çift göz, sessizce, birbirine nasıl bakı yor?.. Yüzlerle delıkanlının yayıldığı geniş sahayı yavaş yavaş dolaşıyoruz. Burada mevzi alıyorlar. Bir kıt'a, bir tek vücud gibi yerinden oynuyor, bir lâhza aksamadan, sanki bir sunuz, bu gözlerde beliren ışığm manasını anlıyorsunuz. Bu baştanbaşa hareket âleminde kafam, sinirlerim, gözlerim, kulaklanm yoYemekte, istirahat esnastnda, ve güne$ banyosu alırken... ruluyor. Fakat onlar, bir an bile yor biraz evvel ağacların altına yayılmış Süngü tak!..* gunluk duymadan işliyorlar. Onlan an gülüşüyorlar: « En neş'esizî, kankırmızı.. değil genclerden doğduğuna inanmak için gözIradesi durmuş, düşüncesi durnjuş inlıyorum, ve onlardan sızan bir taze hava mi? lerimi uğuşturuyorum ve askerlik denen sanlar gibi ayakta dimdıkiz. içinde yepyeni bir hayat bulmuş gibi diŞu yanda bir gramofon başında hul o büyük kudretin yarattığı mucizeye bir Şimdi deniz susru, kıyılar sustu, yeşil riliyorum. yalara dalan bir kalabalık.. Ötede ke daha şahid oluyorum. sırtlar sustu, herşey sustu... Ve bu derin manile başbaşa bir genc... Kimbilir, ihKumandan Bay Sıtkı kıt'alar arasm sessizlik ortasmda, altı yüz gencin ruha tiyar anasına mı, taze eşine mi, yolunu da dolaşıyor. En ehemmiyetsiz görünen akan gur ve çelık gibi metin sesi yüksebekliyen sevgilisine mi, kimbilir kime, teferruatla alâkadar oluyor, emirler ve liyor. kalbinin sesini vermeğe ugraşan bir el, beyaz kâğıda birşeyler karalıyor. Yüzükoyun uzanmış, kitabına dalmış biri.. Bir tavla partisinin heyecanına kapılmış bir grup... Konuşanlar, gülüşenler, gezinenler... Yavaş yavaş sesler kesiliyor, kahka halar diniyor, sinirler gevşiyor ve iri a ğac gövdelerinin dibindeki serin gölgelere bir sükun çöküyor... Şimdi toprak, kenarsız köşesiz bir şilte, ağaclar birer yelpaze, ve rüzgâr bir ninni... Işte hamaklannda, kayıbdan gelen bir sevda şarkısına kulak verir gibi gözlerim yumanlar.. Ve işte yanlanna düşmüş ellerinde hâlâ kitablan duran, sırtüstü yatanlar.. Ve çadırlarına çekılmiş uyuk lıyanlar... Akşam talimi yaklaşıyor. Uyuyanlar uyanıyor, bir sefer hazırlığı başlıyor, kıt'alar kuruluyor. Bir takım zabiti, saçlanna kır düşmüş bir askeri göstererek: Hocamdı benim, diyor. Ve gülümsiyerek ilâve ediyor: Askerlik bu... Şimdi de talebemdir!.. Ne çabuk yola çıktılar.. Kampın arkasmdaki düzlükte çevik hareketlerini seyrettiğimiz bu kıt'alann, Yeni manga kolunun saffı harb nizamında duruşu Şimdi bir atış yerindeyiz. Gencler birer birer yere yatıyorlar, silâhlanna sanlıyorlar ve ilerideki boy siperferinden fırlamış hedeflere atış yapıyorlar. Mermiler vızıldıyor. Karşı sırtlarda çalkanan akisler, bütün bu sahaya birden elektrik cereyanile hareket ediyormuş gibi, yeni yerini buluyor ve hedefini ısabetle tayin ederek ateşe başlıyor. Şu tepeden, şimşeklerle ışıldıyan bir kara bulut gibi, bir manga, süngü hücumuna kalkıyor.. Solumuzda bir ağırmakineli takırdı Kamutana hiçbir şey sormuyorum. Sade onun gözlerine bakıyorum ve o rada aradığım herşeyi buluyorum: Bir âmir sertlığıle bir baba şefkatinin kay naştığı bu ışıklı bakışlarda, muradına ermiş mes'ud fanilerin o tarif edılmez sonsuz hazzı gülümsüyor. Hak edılmiş bir dinlenme saatinin habercisi gibi, güneş tepemizde bekliyor. Sesler çınlıyor, emirler veriliyor, ve bölükler kamp yoluna iniyorlar. Sert adımlann tok seslerine, bütün bu durgun tabiati dile getiren bir başka ses kanşıyor: Deniz deniz Akdeniz Sulan berrak deniz Bir köylü kadın, yolun kenannda, titreyen dudaklan ve nemli gözlerıle bir anda bir Türk anası timsali kesilmış, dalgm, onların akışına bakıyor. ** * Şimdi masmavi denizin kıyısmda, kestanelerin ve zeytinlerin gölgesindeyız. Beyaz mahrutî çadırlarına ağırlıkla rını bırakan gencler, musluk başlarında şarıl şanl akan suların önünde yıkanı yorlar, sonra gülüşerek, şakalaşarak, neş'eli, şen biraz ötedeki sofralannm başına gidıyorlar. Serin, hafıf bir rüzgâr esiyor. Yemeklerini bitirenler çimenlerin ü zerinde öbek bbek toplanıyor. Sofrada başlamış bir hoş masalın, kahkaha kırıntılan arasında, sonunu getirmeğe çahşan birini göstererek; * Işte kampımızın en şen çocuğu!. diyorlar. Ya en neş'esizi? Ağacın dibinde, etrafma topladığı arkadaşlarına mandolınınden oynak bir hav« dağıtan delikanlıyı gösteriyorlar ve Nöbette ve nöbetten sonra bir parça müzik.. riyor, sonra subayından son erine kadar hepsinden memnun bir tavırla yerine dönduğü zaman, geniş bir nefes alarak: Mukemmel!. dıyor. Iri çamlann dibindeki kamutan ça dınnm önünde çaylanmızı içiyoruz. Bolukler birer birer gelerek karşımızdaki sahada yer alıyorlar. Birden gürliyen bir kumanda sesile koca meydan bir lâhza çalkanıyor. tKorkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancdk!> Dalga dalga yayılan bir vatan sesinin içindeyız. Ufka düşen güneşin son ışıklan, panldıyan süngulerin ucunda titriyor. Ölgün denizin yüzünde günün soo ncfesi sönüyor. Kampta akşam başladı... KANDEM1R Yukarıda istirahat, aşağıda talim esnasında Talimlerden heyecanlı bir an: Süngü süngüyel

Bu sayıdan diğer sayfalar: