14 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

14 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 14 Agustos 1936 KUçUk Hikâye Bir şantaj | Kitablar arasında Çanakkale Destanı Türk kanı ve Türk göğsü «Çanakkale» yi en büyük azametile yarattı; Türk san'atı da, elbette «Çanakkale> yi bu azamete jaraşır bir ifade ile terennüm edecektır. Bu muazzam kahramanlık abidesinin, san'at sahasındaki akislerini, henüz pek cılız bulanlara karşı, en büyük teselliyi, bizzat gene Çanakkale vermektedir: O, yalnız yaşadığımız yıllarm değil, bütün bir istikbalin duygulu insanlanm heyecana getirecek bir mehabetle tarihin malı olmuştur; Çanakkale, her zamanın en şasaalı bir ilham kaynağıdır. Bu açık hakikatin yanısıra, ümid verici ve göğüs kabartıcı bir vakıâ da ilerliyor, bu ilerleyişin daha canlanıp, daha hızlanmasını san'atkâr nesilden beklemek elbette hakkımızdır: Türk san'atı, millî kahramanlıklan terennüme borclu ise, bugünden tezi var mı? İşte Haluk Nihad Pepeyinin «Çanakkale Destanı» bu temenni ve bu ümid bakımından selâmlanmıya değer. *** Haluk Nihad, kendisini, bu Destanı hazııiamaya teşvik etmiş olan Hılmi Ziya Ülkenin bir yazısını, eserinin başı na koymuştur. Hilmi Ziya, kitaba aid satırlarında diyor ki: «Haluk Nihadın yazmaya başladığı destan, Çanakkale vesilesile bütün in saniyet çatışmasına dokunacaktı. Da ha başlanmadan evvel mevzuundan haberdar olduğum bu kitabm yalnız iki parçasını okuyabiliyoruzr Bu binanın birinci taşıdır. Çatıya kadar daha alı nacak çok yol var. Eğer şair plânına sadık kalırsa, beş on sene içinde bütün kitabı göreceğimizi umuyorum.» «Haluk Nihad kitaba insanî mücadeleyi anlatan bir sembolle giriyor. Şair gittikçe büyüyen Vc ytikaoVn medeniyet binasını bir ehrama bensatiyor ve bu. ehramı daha kurarken birbirile boğazlaşmaya başlıyan müstevli kuvvet leri de devler, firaunlar suretinde ta savvur ediyor. Devler büyük lokmayı paylaşamıyorlar. Aralannda niza başlıyor: Bu Umumî Harbdir. Bu sırada vasıtaları eski ve silâhlan gevşek olan Türk milleti yollan üze rine düşüyor ve onların güreştiği meydanın ortasında bulunuyor...> Sıhhiye Vekili Yozgad hastanesîni açtı RADYO Bu akşamki program J ISTANBUL: 18 opera musikisi (plâk) . 19 haberler 19,15 muhtelif plâklar 20 halk musikisi (plâk) 20,30 stüdyo orkestraları . 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus navadis servlsi verile • cektir. VIY AN A: 18,35 konser 19,15 jimnastlk haberleri, turizm haberleri, konuşma . 20,05 haberler, hava raporu ve saire . 20.15 Berllnden naklen Olimpiyad haberleri 20,45 hatıralar ve şarkılar 21,10 komedi: Büjiik baba . 24,05 haberler 23,15 askeri bando 23.55 konuşma 24,10 konserin devamı •< 24,50 gramofon. BERLIN: 17,05 küçük konser 18,05 seyahat 19,05 sahneler ve şarkılar . 20.05 ağızdan üfleme aletler orkestrası 20,55 haberler 21,05 Olimpiyad haberleri . 21,25 musikif Halk havaları 22,05 orkestra konseri « 23,05 habcrler . 23.20 Olimpiyad haberleri23.50 eğlenceli musikl ve dans havaları 1,55 gramofon 2.05 konser. BÜKREŞ: 19,05 konser, konferanslar 21,05 opera yayını: Troubadour (gramofonla), istira . hat esnasında haberler 23,50 fransızca ve almanca haberler . 24 rumence haberler. LONDRA: 17,05 senfonik kon.ser 18,20 çocuklann zamanı 19.05 havadis, National istasyo nu . 21,05 konser 22,10 piyes . 22,35 gramofonla masal 23.05 spor, havadis 23,35 dans musikisi, havadis, kıraat. PARİS [P. T. T.]; 19 05 orkestra konseri. havadis 20,40 konser, musiki konuşması . 21,35 piyes: Aşk uyumaz 23,35 havadis. ROMA: 20.05 liman haberleri, turizm haberleri, gramofon . 20.10 Holanda lisanmda ya yın 20,25 eğlenceli musiki, fransızca haberler . 20.55 Yunanistan için yayın 21,10 havadis. gramofon 21,45 operet, istirahat esnasında konuşmalar, sonra dans musikisi, istirahat esnasında havadis 24,20 ingilizce haberler. Mösyö Blesta gazetesini katladı, si garasmm külünü silkti, koltuğuna yaslandı ve ziyaretçiyi karşılamağa hazırlandı. Oda hizmetçisinin kapıyı açıp içeri soktuğu misafir, uzun boylu, uçuk be nizli, kır saçlı, kılıksız bir adamdı. Odaya girer girmez, ev sahibinin gösterdigi iskemleye kuruldu ve lâübali bir tavırla söze başladı: Mösyö Teodor Blesta sizsiniz değil mi? Elli beş yaşındasınız, bekârsınız, ticaretle meşgulsünüz ve Filip isminde, yirmi sekiz yaşında bir oğlunuz var... Kerem buyurun, sabırsızlanmaym, maksadımı arzedeceğim. Evet efendim, ne diyordum? H a . . . Filip isminde bir mahdumunuz var, Matmazel Kler Verraliv ile nişanhdır. Yakında nikâhlan olacak. Mükemmel bir izdivaç; Matmazel Kler hem çok güzel, hem serveti var. Babası çok namuslu, çok dürüst, çok ciddî bir adam... Mösyö Blesta sabırsızlanmağa başlamıştı: Mösyö Verraliv nasıl bir adam olduğunu sizden çok daha iyi bilirim, dedi. Malum... Malum... Fakat, acaba biraderiniz Ogüst hakkmdaki mütaleasını da bilir misiniz? Blesta, bu söz üzerine yerinden zıp ladı ve sapsan kesildi. Ziyaretçi sözüne devam etti: Şu vaziyetinizi görünce grtık hiç şüphem kalmadı. Şimdi rahat rahat ko nuşalım. Sizi ziyaretımin sebebi, emin olunuz ki sırf sizi çirkin hâdiselerin vukuundan siyanet etmektir. Ben, dostça hal ve fasledilecek bir iş için geliyorum; hem şunu da biliniz ki vazif<"» to»*s»uuau ibarettir. Beni buraya gönderen zevat Pariste otururlar... Biraderinizi tanıyan Yüz bin frangı niçin vcrmediniz? kimselerdir... Vakıâ yirmi sene ewel ol Söyledim ya. Verseydim susmıyamuş işler amma neylersiniz, unutulma caktı, mütemadiyen para sızdırmağa kalmış işte! Siz, memleket değiştirip Nant kacaktı. Ben ve oğlum ebedî bir tehdid şehnnden burava BclJiğiniz halde, el'an altında yaşamağa mahkum olacaktık. o müessif hâdiseyi bilenler var... Bira Esasen, bu ebki vak'ayı sizden saklamakderiniz Ogüstü tanıyan bu zatlar beni sila hata ettiğimi de düşündüm ve bütün ~7 =«">Ji vprrlikleri talimat muci hu mülâhazalardan dolayı vermedim. bınce sıze soruyorum. Mösyö Blesta kı Yani paranın miktarı haddi zatinde z;nı oğlunuza almak istediğiniz Mösyö bu işte müessir olmamıstır öyle mi? Verraliv, biraderinizin kürek mahkumu .. Hayır. Paranın ehemmiyeti yoktu. olduğunu biliyor mu? Bu bir! Biliyorsa, Uç misli fazlasını bile verirdim, yeter ki... oğlunuzu damadhğa kabul edecek mi? Zengin olduğunuz anlaşılıyor, aziBu da iki. zim. Bu parayı vermemekle isabet etmişUçüncü bir sual daha var. Biraderiniz sıniz. Vaziyetin hayli çirkin olduğunu itiOgüstün adınm unutulması için ne veriraf etmek lâzım. Fakat cerek size «erek yorsunuz? Malum ya hep iş adamıyız; oğlunuza hürmetim vardır. Bu işte her açık konuşalım. ;kiniz de masumsunuz. O şantajcı herif Arada, uzun bir sükut oldu. Sonra yann tekrar gelecek olursa kapıdışarı Mösyö Blesta, kısık bir sesle sordu: edersiniz. Buraya gelmeğe cür'et ederse Siz kimsiniz? ben ağzının payını veririm. Başkalarına Ben Ogüstün eski bir arkadaşıyım. j gidip dedi kodu yapmasına da meydan Muhakemesinde de şahidlik etmiştim. Si vermem. Ben tekzib ettikten sonra onun zi o zamandan gıyaben tanırım. Biçare sözüne kim inanır? Ogüst sizi pek sevmezdi. Doğrusunu is Blesta, sevincinden uçuyordu, son terseniz pek te haksız değildi. Münase suz bir minnettarlıkla Verralive teşekkür betsiz, uygunsuz halleri yok değildi am etti. Verraliv, ayni ciddî himayekâr ta ma ne de olsa kardeştir, silkip atmak o vırla: lur mu ya? Neyse olan olmuş; zavailı Rica ederim... Rica ederim... Tezaten zindanda çürüdü gitti. Şimdi biz şekküre değer bir şey değil, dedi. Şimdi işimize bakalım. Mademki siz bir fiat düğünden bahsedelim. Zaten size bu söylemiyorsunuz, beni buraya gönderen mesele hakkında bir şey söyliyecektim. lerin biçtiği pahayı ben söyliyeyim. Yiiz Hep iş adamıyız, açıkça konuşabiliriz. bin frank istiyorlar. Zenginsiniz, böyle Bizim Klerin drahoması meselesi için ehemmiyetsiz bir para için hem kendi biraz sıkıya girdim. Son zamanlarda nanizin hem oğlunuzun haysiyetini lekele kid fıkdanı karşısındayım. Düğünü iste mek doğru olmıyacağını siz de takdır diğim gibi yapamıyacağım; fakat çocukbuyurursunuz. . Düşünün, taşının. Ben laıin da benim yüzümden meyus olma yann tekrar gelirim. Anlaşırsak ne âlâ. larını istemem. Binaenaleyh bu hususta Aksi takdirde meseleyi kız tarafına ha bana vekâlet etmenizi rica edeceğim, aziz ber veririm, elbette Mösyö Verraliv bu dostum. Sizin için pek mühim bir meblâğ hızmete mukabil bana beş on kuruş ve değil, yüz bin frank bu işi görür. Şu sırada bu meblâğ sizi sıkıntıya sokmaz ya? rir. Ziyaretçi Mösyö Blestayı, yerlere kadar iğilerek selâmladıktan sonra çıktı. Blesta, koltuktan kalkacak kadar kuvveti kalmadığı için, sönen sigarası parmaklan arasında, dalgın dalgın oturuyordu. Zihni altüst olmustu. Bu münasebetsiz' herifin, istediği parayı koparmazsa, sağa sola anlatmaktan çekinmiyeceği şüphesiz olan bu Ogüst meselesi, sehirde elbet iyi bir tesir yapmıyacaktı. Blesta, bu şehre geldiğindenberi kendisine çok iyi bir mevki yapmış, herkesin hürmet ve muhabbetini kazanmış, ticaretini yoluna koymuş, muhitin ileri gelen bir şahsiyeti olmustu. Bu mevkiin birdenbire sarsılması, haysiyet ve şerefinin bir daha silinemiyecek kara bir leke ile kirlenmesi ihtimali, onun tüylerini ürpertiyordu. Dostlarını, düşmanlarını gözünün önüne getirdi. Kürek mahkumu kardeşinin, karşısına dikilen hayali, bütün hayatını tehdid eden biı kâbus gibi beynini sardı ve Bleta, artık dayanamadı, sokağa fırladı. Bir çeyrek saat sonra Mösyö Verra livin karşısındaydı. Mösyö Verraliv, ciddî fakat mütebessim siması, uzun beyaz saçlan, vakur tavn ile ayakta, şömineye dayanmış duruyor, onun anlattıklarını dinliyordu. Blesta, hakikati söylemek azmile gelmişti. Binaenaleyh, vaziyeti olduğu gibi söyledi. Kardeşinin günahlarını, mahku miyetini, kürek mahkumu olarak öldüğünü, hepsini kısaca anlattı. Sonra, biraz evvel kendisini ziyaret eden şantajcıdan bahsetti. Bütün bunları anlatırken teessüründen, utancmdan boğulacak gibi o luyordu. Izahatını bitirdikten sonra, bir aile efradından bir tek kişinin günahını bütün aileye yüklemenın haksızhk oldu" ğunu söyledi. Oğlu ile müstakbel gelininin mütekabil aşklanna dair hazin bir iki cümle üâve ederek sustu. Kardeşinin kürek cezasına mahkum olduğu günlerde duydugu icc^Uıtj, aynî jiddetle tekrar lussedıyordu. Sıhhiye Vekili Dr. Refik Saydam Yozgad hastanesinin kapıstnda Memleket Yozgad (Hususî muhabirimizden) | Vilâyetimize yerleştirilmiş olan göçmenlerin vaziyetini gözden geçirmek üzere şehrimize gelmiş olan Sıhhat Vekili Dr. Refik Saydam yerleşmiş olan göçmen lerin vaziyetlerini çok iyi bulmuş, göç menler de hükumetin kendilerıne göster mis olduğu sevgi ve ilgiden dolayı Vekıle minnet ve şükranlarını bildirmişlerdir. Sayın Vekil burada bulunmasından istifade ederek yapısı bitmiş olan Memle ket hastanesinin açılma merasımım de yapmıştır. Anadolu yaylasında meydana getiri len hastane eşi orta Anadoluda henüz bulunmıyan muazzam ve modern bir sağlık abidesidir. Böyle mükemmel ve muazzam bir eserin pürüzsüz olarak başarılmış olması Yozgadlılarda haklı bir gurur, Sıhhat Vekilinde de derin bir neşe uyandırmıştır. Merasim saatinden önce hastanenin önü yüzlerce halkla dolmuştu. Merasim öğleden oncc e a a ı 1 1 A? yapılacaktı. Bu saatten birkaç dakika evvel sayın Vckil beraberlerinde lskân umum müdürü Dr. Cevdet, Başmüfettiş Dr. Fuadla gediler, halkın coşkun alkışlarile karşılandılar. Şehir namına kürsüye çıkan Halkevi başkanı Refet Aksoy verdiği nutukta cumhuriyet devrinin yurdda açmış olduğu kalkmma ve ilerletne yolunda Yozgad halkının da inanlı bir hızla yürümekte ve bajanlık göstermekte olduğunu söylemiş, büyük fedakârlıklarla meydana getirilen bu müessesenin cumhuriyet devrine aid bir eser olduğunu, eserin mükemmel bir şekilde yapılmasma maddî ve manevî yardımlarda bulunan Sıhhat Vekiline, eserin başarılmasına birçok emekler, himmetler harcamış olan Valiye halk namına teşekkür etmiştir. Bu münasebetle Sıhhat Vekili Dr. Refik Saydam da kürsüye gelmiş ve memleket halkının hakkında göstermiş olduğu sevgi ve saygıya teşekkür ettikten sonra demiştir ki: « Dün karanlıklarla dolu bir de virdi, bugün ise Atatürk inkılâblannın yaydığı ışıklarla parhyan bir aydınlık devridir. Bu feyizkâr devirde durmadan çalışmak, daha ileri yönlere geçerek üstünleşmek en ileri emelimizdir. Biz Atatürk rejiminde birer ameleyiz. Ulu Şefin gösterdikleri yollarda verdikleri emirleri yaparken karşılaşacağımız engelleri, zorluklan tanımamak, duraklamamak ve mutlaka başarmak şiarımızdır. Atıldığı mız ve başarmağa uğraştığımız herşey, yurd ve halk içindir. Onun içindir ki yurda ve halka yararlı olan işleri yapmakta kıskanç değiliz. Yozgadlıların cumhuriyet rejiminden ilham ve kudret alarak meydana getirmiş <*Wuklan bu eserden dolayı derin bir sevinc duyar sizlen ve kcn j i kcndimi tebrik ederim.» Saym Vekilin çok alkışlanan nutku* bittikten sonra belediye reisi tarafından verilen makasla kapıdaki kordelâyı Vekil: «Yozgadlılar sağhk yurdunuz hayırlı olsun» diyerek kesmişler, bu çok güzel ve eşsiz müesseseyi gezmek üzere içeriye girmişlerdir. HaşJtanemizi baştanbaşa dolaşan Ve kil, herşeyi cok mükemmel bulmuşlar, Valiye takdirlerini beyan ederek halkın coşkun alkışlan arasında hastaneden ayrılmışlardır. «Devler bu küçük hendeğin bir anda açılacağmdan emindir. Çünkü tekniği zayıf, insanlan çelimsizdir. İşte bu yüzaen butun dünya, ÇanaKKaıe seterını bir geçid oyunu gibi görüyordu. Fakat hayat tehlikesi, can kavgası halini alan bu sefer, garbin ihtiras devlerine karşı kütle ve inzıbat kuvvetini çıkardı. Ajrrı ayrı oldukları zaman sanki bir işe yaramaz görünen insanlar bir araya toplanmca, büyük ve iradeli bir reh berin yardımile bir hedefe yürüyünce, bir çığ, dayanılmaz bir kuvvet halini alıyor.> Bu satırlar, Çanakkale Destanınm tertib şekli kadar, bu Destanı yazdıran duyguları da hulâsa etmiş oluyor. Haluk Nihad, eserin başına, bu destan münasebetile düşüncelerini de eklemiştir. Bu sahifelerde şair, teknik noksanlan da dahil olmak üzere birçok eksikliklerden bahsediyor; fakat kitabm bundan sonraki sahifeleri, yani bizzat Destanın kendisi, şairi, evvelki sözlerinde haksız çıkaracak kadar kuvvetlidir. İşte, lâalettayin aldığımız şu kuvvetli dört mısraile bile, biz, Haluk Nihad Pepeyinin, tevazuda fazla ileri gitmiş olduğunu ispat edebiliriz: tŞarkın güneşi doğdu yurdun bir geMösyö Blesta, fena halde şaşalamış cesinde olmasına rağmen gülümsemeğe çahşarak, Çağlan aydınlatan bir ışık var sesinde. kekeler gibi cevab verdi: Ardında her koç yiğit vatanın bir dağıdır Kat'iyyen efendim, kat'iyyen, hay hay, emredersiniz... Çeviren: Atamız önlerinde ktırtulus bayraqıdtr.> Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar • • dır: İstanbul cihetindekller: Aksarayda (Sarim), Alemdarda (Sırrı Rasim), Bakırkoyde (Merkez), Beyazıdda ^Cemil), Emmönünde (Husnü Haydar), Fenerde fVitali^, Karagümrükte (M. Fuad), Küçükpazarda (Yorgi), Samatya Kocamustafapaçada (Rıdvan), Şehremininde • Nazım). Şehzadebaşmda (Ismail Hakkı). Beyoğlu cihetindekller: Galatada (Yeniyol\ (Mustafa Nail), Hasköyde (Barbut>, Kasımpaşada (Vasıf), Merkez nahiyede (Galatasaray), (Matko viç), Taksimde (Kürkçiyan), (Zafiropulos), (ErtuğTiıI). Sişlide (Asım). Uskudar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büjtikada ıŞinasi), Heybelide (Tanaş>, Kadıköy Pazaryolunda (Rlfat), Modada. (Sıhhat), Uskudar Ahmediyede (Ahmediye). Nöbetçi Eczaneler Gazi Antebde köy mektebleri Vefat Esbak Seryaver Korgeneral merhum Salih zevcesi Edirne Belediye mühendisi Bay Saimin hemşiresi Füzuli Edizin, kayınvalidesi Bayan Zihniye irtihal etmiştir. Cenazesi bugün saat 14 te Şiş • » lide Hürriyetiebediye caddesi 222 nu • maralı evinden kaldırılarak namazı Feriköy camisinde kılmdıktan sonra Fe riköy mezarlığına defnedilecektir. Ailesine tazivetlerimizi bildiririz. Büyükdere aile bahçesinde Gazi Anteb (Hususî) Sağlık şartlarına muvafık, muntazam birer mek tebe kavuşmak için hiçbir fedakârlıktan çekinmiyen köylülerimiz bu emel lerine kavuşmaktadırlar. Yukarıki resim hudud köylerimizden Cinguje na hiyesinde yeni yapılan bir ilkmektebı göstermektedir. Teşekkür Geyvede bulunan hemşirezadem kefianın hastalığını derhal teşhis ederek tedavi eden memleketimizin bihakkın iftihar ettiği Geyve hükumet tabibi Bay Ahmed Hamdiye gerek Refia, gerek hemşirezadesi Ruhiye ve zevci Halil teşekkürler eder ve candan saygılannı vunarlar. Edirnekapı Sultanhamam Merdivenli kahve sokak No. 4 Rem. Ruhiye, Halil Teşekkür Zevcim Izmir eşrafmdan Hacı Osman Paşanın vefatı dolayısile gerek cenazesinde hazır bulunarak ve gerekse mektub ve telgrafla elemlerimize iştirak etmek lutfunda bulunan zevata ayrı ayrı cevab veremediğimizi teessürümüze bağışlanmasını ve şükranlarımızı ga zetenizin tavassutunu rica ederiz. Merhum Hacı Osman Paşa ailesi namma refikası Tahire H A L K OPERETİ Bu akşam 21.45 te HALİME Yann akşam Tepebaşı festivalinde Halime Kiralık Apartıman istanbul Türbede, Belediye karşısında No. 19 Sinanağa daireleri Su, kalorifer, gaz, elektrik, nezaret. Doktor, Diş tabibi, Avukat, Noter için meskenle beraber idarehane olmaga müsaid apartıman vardır HAMDİ VAROĞLU MEKKt SAtD cümle öyle bir tonla söylenmişti ki, zabıta memuru azıcık olsun ümid besliyemiyeceğini anlamıştı. Biliyordu, tayin edilmiş «Cumhuriyet» ın zabtta romantı 135 olan saatte Saint Juillaume sokağındaki 1 apartımana gittiği vakit orasını boş bulacaktı. Beşi kırk iki geçe Yazan: Gh»' »* de Richter O halde belki de hasta veya yaralı olduğunuz bir fırsatı ele geçirerek Parise damlanm, olmaz mı? Bana bu hususî önceden haber verdiginiz için size teşekkürler ederim. Zabıta memuru genc kızı süzerek başını salladı, sonra da birdenbire ahlarak onun elini kaptı. Biz onu bekliyedurahm, sizden bir ricam var. Sizi bir kere görmüş olduğum dekor içinde tekrar bulmak isterdim. Ortadan yok olmuş olan Madam Corcutinı tekrar canlandırmak için bu, güzel bir 'Sahne olur sanırım. Muriel Smith omuz silkti. Eğer arzu ederseniz hay hay. Sizi saat beşte bekliyorum. Fakat bu, son olur. Ve Madam Corcutin .ebediyen karanhğa dalar. Ba§müfetti{ hiç cevab vermedi. Zira Sende de amma roman kafası var Durkheim, Bastieni kollarında sıka be yahu! Ne diye öldürülsün, intihar etMuriel Smith istediği kadar Achille rak: ti sadece. İşte bu suretle de Abdel Me Hele şükür! dedi, nihayet size kaBastienin önünde blöf yapadursun, kalbi sin meselesi kapanmış oldu. yeisle doluydu. 3™diye kadar ilk defa vuşabildik şef! Nasıl iyi işler becerdiniz O halde şef, Madam Corcutin ne olarak bir oyunu kaybediyordu. Bir a inşallah? oldu? Fevkalâde işler! Fevkalade! dam onun maskesini delerek hakikati gör Ha, şu bizim Madam Corcutin mi? müstü. Herşey yeni baştan kurulmah idi. Birkaç tevkif emri hazırladınız mı? Achille Bastien cümlesini bitirmeden Sonra bir hatıra daha vardı. Cedric Lacy. Meselâ siyahh kadın vey* hah tüccarları ileride, yolcular arasında bir kadm ilerliHulyalarmı birdenbire bir tarafa bıra hakkında? yordu. Bu, trene bindiği vakit olduğu gikarak: Bütün bunlar kaç para eder. Durk bi ihtiyar bir kadm değil, fakat sarı saç Yanımızdaki kompartiman boş, de heim. Ben büyük bir mesele hallederek lı, saf ve diizgün çizgili bir genc kızdı. I kim bilir nerelere atacaktı! di. Orasını doktor için tutmuştum, fakat mademki onun yerine siz geçtiniz... Achille Bastien anladı, genc kız yalnı7 kalmak istiyordu. Ayaga kalktı, iğildi ve yandaki kompartimana geçip oturduktan sonra o da orada hulyalara daldı. Tren bir yıldınm süratile hudud istikametinde Muriel Smith te ağzını açmadı. Gözlerini karşıki manzaraya dikmiş, karanlığın ilerliyordu. * * * çökmesini seyrediyordu. Tren kırlardan Saat tam on biri yirmi geçe şark eksgeçiyor ve yol fenerlerinin ışıkları ateşten presi şark ganna giriyordu. Achille Basbir hat gibi diziliyordu. Birkaç saat sonra hududa gelecekler ve ondan sonra da tienin ilk gördüğü sima Durkheim olmusParise varacaklardı. Bunu bir mechuliyet tu. Zabıta memuru arkadasjna telgraf takib edecek ve bu mechuliyet genc kızı çekmij, o da derhal istasyona koşmuştu. Balzacm fevkalâde bir muharrir olduğuBaşmüfettiş bu genc kızm uzaklaşmanu ve herşeyi önceden keşfettiğini öğren sını seyretti. Istemiyerek, bu azim, bu dim: O kadar ki bu adam zabıta roman cür'et ve omuzlan üstüne bütün ağırlığile larını bile bulmuş. çöken bütün bu mazi zabıta memurunu Alaydan fazla anlamak kabiliyetinden cezbediyordu. Başını sallamaktan ken mahrum olan Durkheim dudak bükerek: disini alamadı. T a Berline kadar bunun için mi gittiniz? diye şaşakalıp sordu. Hem bunun hem de başkaca ufaktefek işler için. Bak seni alâkadar edecek birşey söyliyeyim: Siyahh kadını artık arayayım deme, zira Ölmüştür. Onu öldürdüler mi? racaktı. O Madam Corcutin ki Achille Bastien onu avcunun içinde tuttuktan sonra bırakmıştı gitsin. Başmüfettişle bu kadm arasında bîr karşılaşma mı olacaktı? Hayır! O karşılaşma bu kadmla o Ha, şu bizim Madam Corcutin nun talihi arasında olacaktı. Fakat zabıta memuru hissediyordu ki bu fırsat mi? diye tekrar etti. geldiği vakit te gene bu fevkalâde kadlBir saniye sonra benliğine hâkim olna yardım etmekten kendisini alamıya • muştu. caktı. Durkheimin omzuna vurarak: Bastienin ihtiyar zabıta memuru kal Hay budala hay, dedi, hayatta bi, av veya uzun zaman arkasından koMadam Corcutinler ölür mü hiç? Alay şulduktan sonra ele geçirilen şeyin heye* olsun diye ortaya atmış olduğum bir söcanmdan başka bir heyecanı ilk defa ozü doğruya almadm inşallah! larak duymuştu. Büyük adımlarla kapıya doğru ilerAchille Bastien kendini sadece bir liyorlardı. Durkheim sokağınm kalabaerkek hissediyordu. lığı içine kanştıklan vakit başmüfettiş Sıraya dizilmiş arabalan scyredcreK arkadaşını kandırmak için: sordu: Ahl Paris! Paris! diye geniş bir Ne zaman karşılaşacağız? nefes aldı. Talih, ne birinin ne de öbürünün taFakat bir düşünce kafasını kurcahyor savvur edebileceği zamandan çok evvel ve onu rahat bıralcmıyordu. cevab verecekti. Hissediyordu ki ne olursa olsun ergeç BİTJİ talih onu Madam Corcutinle kar§ıla§aı

Bu sayıdan diğer sayfalar: