19 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

19 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Ağııstos 1936 CUMHURtYET İspanyadaki dahilî harb MEKTEBLER Giriş şartları Hukuk, Tıb, Fen, Edebiyat fakülteleri Hangi taraf kazanırsa Ingilterenin lehinedir? Bir Ingiliz Lordu, faşistler kazanırsa, Ingiltere içîn, hasıl olacak tehlikeli vaziyeti anlatıyor Güzel San'atlar birliği resim sergisi Biz de öyle diyelim bari? orc almaktan ve borc ödemekten canı burnuna gelen bir meslektaş, yazıcıhktaki kazanc azlığmdan acı acı şikâyet ediyordu. Ben de, seromu bulunmıyan bir hastahk üzerinde mülâhaza yürütmeğe benziyen bu sözleri esniye esniye dinliyordum. Meslektaş, sükutumu ve dinleyiş tahammülümü şikâyetlerine hak vermek manasına almış olmah ki sesini yükseltti, bahsi genişletti. Azizim, dedi, düşün bir kere. Viktor Hügo dünyadan göçerken soyuna, sopuna tam dört buçuk milyon altın frank miras bırakh. Bu parayı yazılanndan kazanmıştı. Bizde bol borcdan başka miras bırakan kaç muharrir tanırsın?.. Sonra Mopassanı düşün. Herifçik bir «Güzel Dost» yarattı, onun getirdiği kazancla, şimdi Ingiltere Kralını Adriyatik sulannda gezdiren gemiden daha şık bir yat satın aldı, adını da Güzel Dost koydu.Sen bizde, romanlanndan kazandığı para ile bir sandal olsun satın almış muharrire rasgeldin mi?.. Edmon Rostan, tek bir romanının kârile Pirenede bir şato yaptırdı. Bizde bütün eserlerinin gelirile bir kulübe kuran muharrir duyulmuş mudur?... Bernar Şav, Nobel mükâfatını reddetti. Bizde bir sinema koltuk biletini parasız gelince geri çeviren muharrir görülebilir mi?. Meslektaşımm çenesi gittikçe kuvvetlendıği için sessizlıği bırakmak zorunda kaldım, bahsi kapamak istedim: Oyle amma, dedim, bizde de henüz bir Vıktor Hügo, bir Mopassan, bir Rostan yetişmedi. Marifet nekadar iltifata tâbi ise iltifat ta marifete o kadar tâbidir. Arkadaşım, acı acı güldü: Sana, dedi, bir fıkra söyfiyeyım: Vaktile bir şehrin kadısile müftisi kardeş gibi sevişiyorlarmış. Bu canciğerlik onlarm eşlerine sirayet etmiş, kadmlar da ana baba bir kardeş gibi görüşmeğe başlamış. Bir gün bu iki bayan tatlı tatlı konuşurlarken kadının karısı kocasınm kendisini gül yerine koyup pek nazh tuttuğunu, örselememek için tırıl tiril titrediğini, hatta besmelesiz elıni bıle tutmadığmı söyler. Müftinin karısı bu sözden alınır, her işte hoyratça davranan kocasını nazikleştirmek için kadıyı örnek göstermeği tasarlar ve akşam eve döner dönmez eşinin önüne diz çöküp dostundan işittıklerini kelime kelime anlatır. Müfti nüktedan bir adammış. Kansınm imrenerek hikâye ettıği şeyleri dinledıkten sonra gülümser: Behey kadın, der, sen kadının karısmı bana eş yap. Onu yalnız gül yerine değil, bülbül yerine de korum. Kalbimi bir yandan saksı, bir yandan kafes yaparım. Meslektaşım susunca sordum: Maksad? Bizi değersiz eser yazmakla itham edenler de Fransız veya Ingiliz okuyucularını karşımıza getirsinler. Hepimiz birer Viktor Hügo, birer Mopassan kesilmezsek yuf bana!.. O halde biz de, töhmet altında kaldıkça, böyle diyelim bari!.. Cebelüttarıkın meşhur kayalıkları ve tngiliz filomndan dretnotunun üçüzlü taretlerinden biri... Brilanya Amiralliği sabık ataşesi ve Cebelüitarık erkânıharbiyesi esJfci reı's muavini Lord Strabolginin, ıspanya isyanı ve Ingiliz siyaseti hakkmdaki mühim bir makalesini aşağıya naklediyoruz: Her dürüst Ingiliz, yalnız meşru ls payol hükumetinin zafer kazanmasını değıl, ayni zamanda, isyanm, sulh bakı mından beynelmilel vahim akıbetler tevlid etmemesini de temenni eylemelidir. Bir kısım muhafazakârlarımız, asi generallerle onlara inanan gafıllere karşı duyduklan muhabbeti gizlemiyorlar. Bu «yurdseverler», Ispanyol asilerine bu suretle manevî yardımda bulunmakla nasıl bir muhataraya girdiklerini idrak ediyorlar mı? Bunlann temennileri husul bulduğu ve Ispanyada bir faşist hükumeti teessüs ettiği takdirde, Britanya Imparatorluğunun scvkulceyşî vaziyeti, bu yüzden, son derece zâfa dücar olacaktır. Britanya Imparatorluğu kapıtalıst îstismara elverişli arazi itibarile zengindir ve bu araziye s*öz dıkmiş olan faşızm, onIan elde ederse pek memnun olacaktır. Faşist devletler, birbirlerine yaklaşmağa çalışıyorlar. Ispanyol asilerine, Italya tarafından açıktan açığa ve Almanya tarafından gizli gizli yapılan yardım bu güpheyi teyid etmektedir. Nazi hükumetinin, asi generalleri bilfiil tanımış olması, muhafazakârlarımız için bir ders teşkil etmelidir. Bir Alman kruvazörünün, Ceutaya giderek, Gene#ral Frankoyu ziyarette bulunması hâdisesinden bahsetmek istiyoruz. Istesek te istemesek te, kuvvet siyasetinin hâkim bulunduğu bir devirde yaşıyoruz. Ispanya, bundan sonra, bir nevi Italyan Alman himayesi altına girdiği takdirde nasıl bir vaziyet tahaddüs edeceğini bir tetkik edelim: Ispanyanın bize karşı vaziyeti hasmane olduğuna göre, Cebelüttarıkın, bir üssübahrî olarak muhafazası imkânı kalmıyacaktır. Modern toplann menzili o kadar uzundur ki, Ispanyol hinterlandındaki tepelere yerlestirilecek olan büyük çapta toplar, Cebelüttank körfezine hâkim olur. Bu tehlike, senelerce evvel tasdik edilmiş ve hatta, yeni bir sahil istihkâmı vücude getirilmesi teklif olunmuştu. Bu istihkâmm da bombardıman edileceği ve körfezin bombardımanına rağmen kalenin mukavemette bulunabileceği düşünülerek bu fikirden vazgeçildi. Nelson Faşist birliği Ceuta kayalığını elinde bulunduracağına göre, Cebelüttank iki ateş arasında kalacaktır. Maltanın zayıf olduğunu zaten biliyoruz; çünkü, İtalyan tayyareleri, Maltaya kolayca ulaşabiliyorlar. Binaenaleyh, tngıliz donanması, harb halinde, Fransanm lutfen tahsis edecegi üssübahriden başka, Akdenizde hiçbir üsse sahib olamıyacaktır. Diğer taraftan, asilerin, Balear ve Minorka adalannı ve Port Mafıon limanmı İtalyaya vermeğe muvafakat ertikleri doğnı ise, biz, Bizerte ve Tulon limanlanndan istifade etmek üzere Fransa ile anlaşsak bıle, Akdenizdeki muvasalamız gene müşkül olacaktır. Kaldı ki, harb vukuunda, Italya ve Alman kruvazörlerile denizaltı gemileri, Ispanyanın Vigo ve Vılla Garcia limanlarından istifade edeceklerdir. Harbden evvel, Ingiliz donanması, manevralar esnasmda, Ispanya ile ara mızda mevcud bir dostluk anlaşması mucibince Vigo ve Villa Garcia limanlannı kullanmakta idi. Büyük Harbde, Cebelüttankta bulunduğum için îspanyada olup bitenlerden malumahm vardır. Aristokratlann ve zabitlerin büyük bir kısmı Alman dostu idi. Bizim yegâne dostlanmız ise, bugün «Kızıl» denilen cumhuriyetçiler ve sosyalistlerdi. Portekiz de, faşist federasyonuna dahil olduğu takdirde, Ingiliz aleyhtan ve Fransız aleyhtan ittifakın emrine yeni üssübahriler verilmiş olacaktır. Fransanın bızımle beraber olduğunu farzedersek, Atlantik denizinde en yakın üslerimiz, Bordo, Brest ve Plimut olacaktır. Muhasımlarımız, bu suretle; Cenubî Amerika ve Cenubî Afrika ticarî hatlarınin kontrolunu ele alacaklardır. Bundan maada, faşist ittifakı, biri Kanarya adalarında, diğeri Afnkadaki Ispanyol arazisinde Rio de Droda olmak üzere iki üssübahriye daha sahib olacaktır. Bu takdirde, bizim vaziyetimiz, Büyük Harbde olduğundan son derece daha vahim bir hale düşecektir. İtalyanın da şarkî Afrikada impara torluk tesis ettığini ve Japonyanın faşist ittifakına dahil olabileceğini unutmıya lım. Geriye Fransa kalıyor. Fransanm müdafaa sistemi, Fransa hududunu Almanyaya karşı müdafaaya münhasırdır. Faşist bir Ispanyanın vücu tülere talebe yazılabılmek için: Lise mezunu olmak veya bir fakülte veya yüksek mektebden mezun bulunmak şarttır. Tıb Fakültesine yazılabil mek için ayrıca, Fen Fakültesi P. C. N. sertifikasını almış olmak gerektir. Ec zacı, diş tababeti, baytar mektebleri mezunlarmdan bu sertifika almmaz. 2 Üniversiteye yazılmak istiyen lerin getirecekleri kâğıdlar şunlardır: Tahsil vesikası, hüviyet cüzdanı, sağlık ve aşı raporu, iyi haiini ve oturduğu yeri gösterir kâğıd, kartonsuz (4,5X6) büyüklüğünde 6 fotoğraf. Yazılmak istiyen bu kâğıdlarla bir Iikte Rektörlüğe hitaben bir istida ile, doğrudan doğruya girmek istediği fakülte dekanlığına gider ve oradan ve rilecek basılmış beyannameyi kendi el yazısile doldurup pullıyarak imzalar. 3 Yazılma işi, 1 eylulde başlar ve birinciteşrinin birine kadar sürer. Başkası vasıtasile ve bu müddet dı şmda yazılma müracaatleri kabul edilmez. 4 Yabancı bir devlet tebaasından olan talebeden ikinci maddede yazılı kâğıdlardan başka pasaport ve ikamet tezkeresi de aranır. 5 Üniversitenin bir fakültesinden dığerine geçilebilir. Ancak bu geçiş yazılma müddetinin bitmesinden bir ay sonraya kadar ve bir defalık olabilir. 6 Dinleyici olarak yazılmak, Fa külte dekanının müsaadesile olur. Dinleyiciler imtihanlara giremezler. 7 Talebeden alınacak harclar şunlardır: Kayid harcı 5 liradır. Tedris harcı olarak her yıl dört taksitte (ey lul, ilkkânun, mart. haziran) 10 lira ahnır. Kayid harcı verenlerden eylul harcı almmaz. İmtihan harcı her devre için 5 lira dır. Kimya tahsili yapanlar için lâboratuar ücreti yılda 30 liradır. İki taksitte (eylul ve mart) alınır. Fen Fakültesinin diğer şubeleri Için lâboratuar ücreti 20 liradır. Tıb Fakültesi ve Dişçi mektebi harcları tesbit edilmektedir. Diploma harcı 20 ve P. C. N. sertifika ücreti 5 liradır. Taksitlerini vaktinde vermiyenler tatebelik hak ve imtiyazmdan istifade edemezler. Bu sene açtığı yirminci sergisinde de 1 İstanbul Üniversitesi fakültele muvaffakiyetli eserler teshir etti rine ve bunlara bağh mekteb ve ensti î Solda Vecıhın bır peysajı, sağda Ayetullah Sümerin tezhib üstadı Ismail Hakkı por tresi Güzel San'atlar Birliği tarafından Galatasarayda açılan yirminci resim sergisi sanat sahasmdaki muvaffaki yetli ılerileyişi göstermeğe yeni bir vesile oldu. Güzel San'atlar Birliği, ilk sergısini 1916 yılının 16 ağustosunda açmıştı. Bu son sergi ile, san'at duygu sile yetışen bir varbğm, bütün mahrumiyetlere rağmen gayret ve sebatmı, tam yirminci defadır ki. ispat etmiş oluyor. Sayılan yüz otuzu bulan tablo lar arasında bilhassa Çallı îbrahim, Feyhaman ve Ayetullah Sümerin im zalannı taşıyanlar, resimden anlıyan ların hemen müşterek bir takdir ve alâkasile karşılanmışlardır. Çallının Okraynalı kadını, Feyhamanın İsmail Hikmet portresi, bu san'atkârlanmızın yüksek kabiliyetlerinden birer canh nişane halinde idiler. Ayetullah Sümerin eserleri arasındaki yeşil portre de, san attaki muvaffakiyetin, birbirlerini mütekabüen medih ve sena ile değil, ancak verilen eserlerle gösterebileceğine pek parlak bir misal teşkil ediyordu. Res sam Şevketin eski evi, Vecihin kayık ları, Saminin sonbaharı da cidden mu vaffak olmuş eserler arasında idi. 20 nci Galatasaray sergisi, san'at dedıkodularma, yalnız eserle cevab veren bir duygu ile de işlenmiştir. Burada çocuk çıkartmalarını bile andırmıyan ve ne olduklarının anlaşılması için sa hiblerinin izahatı dahi kâfi gelmiyen şeylere tesadüf edilmiyor. Fakat bu sergide görülmiyenler, bunlardan ibaret değildir: Bütün şöhretlerini bir karalama ile iki tekerlemeden almak istiyenlerin dahiyane iddıaları da, bu serginin dışın dadır! Halkevinde dün açılan sergi Ziraat Bankası müfettiş muavinliği Ankara 18 (Telefonla) Ziraat Bankası müfettiş muavinliği imtihanına Sergideki resimlerden bazıları girenlerin imtihan evTakı tetkik edilmekKırşehir ortamektebi talebclerinin 935 rile yazılmış vecizelerle doludur. Resim tedir. Müsabakaya girenler 300 kişidr. 936 ders yılı zarfında vücude getirdik kısmında ise talebenin tedris senesi z a r Kazananlar ancak 15 gün sonra anla leri yazı ve resimlerden Eminönü Hal fında okudğu tarıh, coğrafya, fen bilgisi şılabilecektir. kevinde bir sergi vücude getirilmiştir. ve biyoloji bahislerine aid resimler varSergiyi mektebin resim muallimi gezdir dır. Serginin gerek yazı ve gerekse resim dü, Fransayı, şarktan bir ordu kaldınp mekte ve ziyaretçilere izahat vermektedir. kısmında cidden büyük bir mesai göze Serginin yazı kısmı Redi ve Ato uçla çarpmaktadır. Pirenelere göndermeğe ve Fransız Ispanyol hududunu takviyeye mecbur kılacaktır. Düşman, Balear adalarında ve îspanyol Akdenizinde üslere sahib bulunduğuna göre, Fransızlann, Afrikadaki kıt'alanftı anavatana sevketmeleri müşkül bir meseledir. Hulâsa edelim: Faşistler, italyanın ve Almanyanın yardımile, tspanyada galebe çaldıkları takdirde, muvazene, faşist milletler lehine olarak bozulacaktır. Bununla beraber, gafil muhafazakârlarımız, asilerin zaferini alkışlamakta ve «millî» hükumetimiz, meşru Ispanyol hükumetine karşı suiniyete müstenid bir bitaraflık durumu almaktadırlar. . «Allah insanm canını almadan aklını alır.» ni çiçeklerin kokusile mestolmak isterdim. Ah, İstanbulun çamlıklan, koruları, neredesin? Bu süpürge sapı gibi her zaman dimdik, her zaman tepeleri sun'î bir yeşillikle yeşil palmiyeler sinirime dokunuyor, bana yapma bir ağaç hissini veri yor. Beğendığiniz şu güzel kayısı ve şeftali ağaçlannı bile bu manzaraya yaraştıramıyorum. Onlarda, bu palmiyelerin arasında, tıpkı, serlerde zorla yetiştirilmiş, çiçeksiz, yemişsiz, kısır nebatatın ötesine berisine takılmış hakikî çiçeklerin yalancı tesiri var. Şu yoncalara bakın, bunlar da, çocuk oyuncaklanndaki taklid yeşil çimenlere benziyorlar. Ah, nerede Adaların çamları, Beykoz, Belgrad, Alem dağı ormanlannın o yeşil ve serin tabiî güzelliği! Ercümend Bey, îstanbulu pek göreceğiniz gelmiş te onun için buralan beğenmiyorsunuz. Yoksa bu yerlerin de kendine mahsus bir güzelliği var. Karşıda bir tümseğe çıkmış ve maki nesini ayar etmiş olan Süha bağırdı: Kımıldamayın alıyorum. Bir, iki, uç! Balıkesirde spora verilen ehemmiyet M. TURHAN TAN Uzüm heyetinin tetkikleri İzmir 17 (Hususî) İktısad Vekâleti üzüm heyeti, bugün Burnova civarm daki bağlarda şarablık üzümler hak kında tetkiklerde bulunmuştur. Vehib Paşanm hatıratı Kıbrısta çıkan «Söz» gazetesi Vehib Balıkesir, spora en fazla ehemmiyet veren vilâyetlerden biridir. Yukarıda gördüğünüz resim, içerisinde her hafta yüzme müsabakalarınm yapıldığı A Paşanın Mekkede bulunduğu zamandan tatürk Parkındaki güzel havuzdur. Bu faalıyetinden dolayı spor hareketleri itibaren Habeş harbinin sonuna kadar nin önderi olan Halkevini tebrik etmek lâzımdır. olan hatıratını neşre karar vermiştir. nına gitti, beraberce, bir iki resim daha annemle dayımın bulunduğu ormanlık çekmek için uzaklaştılar. Yüzbaşı Rifat memleketlere misafir giderdik. Onun için Bey de, biraz öteye çekildi, bir sigara çocukluğum, sonraları da mektebde ta * yaktı. lebe iken tatil zamanlarım, hep orman Ercümend, İstanbul civanndaki koru larda ve pınar başlannda geçerdi. Bazı lardan, ormanlardan hasretle bahse de koruluklarda askerî bir intizamla dizil vam etti: miş ağaçlar, benim alayım olurdu. Kar Ah o Belgrad ormanı, o Abraham deşlerim hep kız olduklan için benimle paşa korusu, o Alemdağı ormanı, bend beraber askerlik oynamazlardı. Ben de lerin etrafmdaki ağaçlıklar, onlar ne gü onlarla başka oyun oynamazdım. Gider zel yerlerdir. Samimî, canlı, mevsime gö kendi kendime ağaçlardan mürekkeb alare sima, kıyafet ve renk değiştiren or yıma kumanda ederdim. Ağaçlar benim manlar. Onlar da insanlar gibi, hassastır yalnız askerlerim olmakla kalmazdı. lçlar. Onların da bizim gibi duygulan de lerinde dostlarım olanları da vardı. Bunğişir, bir bakışta ne düşündüklerini anlar lar, güzel çiçekler açan ağaçlardı. Gök sınız. Hafif ve ılık bir bahar rüzgârile iere doğru mağrur uzanan, kabuklan düz taze yapraklan fışır fışır şarkı söyliyen ve renkli ağaçlar da dostumdu. Sevdi ağaçlar ne neş'elidir! Zalim bir güz fır ğim ağaçlan okşar, yüreğim coştuğu zatınası dallarını sarsıp kırdığı, yaprakla man onların gövdesine sarılır, hasretle nn: savurup dağıttığı zaman inliyen ulu koklayıp öperdim. Bir gün annem, bir abir çınarın siyah ve ıslak dallarile üşü ğacı öptüğümü gördü. Akşma sofrada hâyen, titriyen akasyalann hali ne hazin diseyi anlattı. Benim gibi ağaçlara âşık dir! Karların bir kefen gibi sardığı sel olan dayım çok memnun oldu. Fakat öviler, başucunda nöbet bekledıkleri ölü tekiler hayrette kaldılar. Çünkü, haşarı ler, mezarlar kadar insana keder ve yeis ve hissiz bir çocuk olarak tanınmıştım. vermez mi? Ben biraz da orman çocu Kızkardeşlerim, «küçük bey ağaçlara âğuyum. Dayım ormancı idi. Küçükken şık olmuş» diye benimle alay ettiler. O zaman, esranmı öğrendıler, kalbimin yumuşaklığını, sevmeği bildiğimi anladılar diye çok canım sıkıldı. Saniha teessürünü gösteren bir sesle yavaşça: Ağaçların âşıkı sevgilim, o vakittenberi çok değişmemişsiniz, dedi. Is tanbula geldiğiniz zaman, sevdiğiniz ko" rulara, ormanlara gideriz ve güzel bir ağaca, isimlerimizin ilk harflerini, birbi ~ rine sanlmış bir şekilde, hâkkederiz. Evet amma bu hicran o vakte kadar beni öldürmezse... Sonra, kaşlarını çatarak ilâve etti: Bazan askerlıkten istifa deliliğini bile düşündüğüm oluyor amma... Saniha, hemen sözünü kesti: Sakın ha, istifa etmeyiniz, yazık olur. Neden? Ben sizi, daima asKer, nana sanraman bir asker görmek isterim de ondan. Merak etmeyin; binde bir, kafanr dan böyle delice bir fikir geçmesine rağmen, askerlıkten asla istifa edecek de ğilim. Çünkü sırf para kazanmak için askerlıkten çekilenlere fena halde içerlerim. lArkası car] "Cumhuriyet,, în tefrikası 41 Abidin Daver DAV'ER Fakat arasıra, atlanacak küçük dereler, inilecek dimdik bayırlar var. Filvaki, böyle küçük dereler ve bayırlara rasgeldıler mi, Saniha şımank bir çocuk gibi : Küçük hanım buradan atlıyamaz lar. Yahud da: Küçük hanım buradan inemez, dü§er, diyordu. O zaman Ercümend daha evvel dereyi atlıyor, yahud bayın iniyor, ona elini uzatıyordu. Saniha, atlıyacaksa, kasden fazla hız alıyor ve karşı tarafa sıçrayın ca, kısa bir an için göğsü, genc zabitin göğsüne çarpıyordu. Dik bir tümsek ten aşağı inerken de ayağı kayıyormuş gibi yaparak aşağıda bekliyen Ercümen «din omzuna yığılıyor, Süha ile ötekiler dönüp arkalarına bakmıyorlarsa alnı, gözleri, yahud saçları genc zabitin ateşli dudaklarına bir lâhza sürünüveriyordu. Biraz sonra, hepsi, piyadenin birerle yol kolu nizamında gidışini andıran deve katarı yürüşünden bıktılar. Oturup din lenecek bir yer aradılar. Yerler ıslak ve rutubetli idi. Nihayet, meyva bahçelerinin dışmda taşhk bir yer bulup darmadağın taşların üstüne oturdular. Ercümend arkadaşlarına bir tavsiyede bulundu: Sakın taşlan kımıldatmaym. Al tından ya bir akreb, ya bir yılan çıkar sizi sokar. Buralan güzel yerlerdir ves selâm! Süha yerinden fırladı: Kımıldamayın uzaktan bir resmi nizi çekeceğim. O, resim çekmek için münasib bir yer ararken Ercümend, yanında oturan Sa nihaya yavaşça derdini döktü: Yeşil çimenlerin üstünde ayaklannızın dibine yahnak, etrafımızdaki yaba Kâtib, yerinden fırladı ve Sühanın ya

Bu sayıdan diğer sayfalar: