26 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

26 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 26 Ağustos 1936 KUçUk Hlkiyft {Baş tarafı dünkü Benim babam kimdir? HUseyİn Rahmi sayımızdadır') mı bir müddet iğrenç getiren bir merhametle seyrettikten sonra sorguya giriştim: Vücudünden kopan bu yavrucaklarm kundaklarını sokakların karanlı* ğına bırakırken içinden hiçbir acı duymaz mıydın? Duyardım oğulcuğum. yüreğim sızlardı amma elden ne gelir? Nikâhsız erkeklerden olan çoctıklann cemiyette yerleri var mı? Ve sonra beslemeğe atıada babada kudret.. Onları ne diye; ne adla kime takdim edebiliriz? Bizi çirkefte bırakan sosyetenin bizden zürriyet beklemeğe hakkı yoktu. Kazara büyüyerek alınlarına piç damgası vu rulan çocuklanmız da hayatta bizim birer örneğimiz olmuyorlar mı?Ne fayda olacak onlardan dünyaya? Şu suali tekrarlamaktan gene ken dimi alamadım: Benim Teke Hasandan olduğuma kesenkes emin misin? Ne bileyim oğul, sana doğru söylemeğe söz verdim. El karılari nikâhh kocalanna bile hiyanet ediyorlar da biz bu nikâhsızlara mı sadık kalacağız? Artık başım dönüyordu. Ben bir babadan değil, sekiz on zaniden peydah lanmışa benzıyordum. Söyletmek istedığim bu kadını şimdi susturmak halecanlarma düşüyordum. Fakat o artık kızışmıştı: Doğrusunu istedin, ben de yalan sız söylüyorum. Biz dinsiz. imansız dünyaya hayırsız oluruz. Yaradana kızğı nız. Bizi böyle yapan Allaha neye şükredelim? Hakkımızda cezadan başka bir şey düşünmiyen sosyeteye hayırlı ol mıya niçin çahşalım?.. Nemlz para ederse onu satarız. Bulunca çalarız. Açlıktan ölecek değiliz ya... Kaç defa mahkum oldun? Beş... Gazetelerde okumadın mı meşhur Fındık Haticeyi.. Keşke anam bu kadar da doğru söylemeseydi. Ne düşüneceğimi, ne diye ceğimi, şaşırmıştım. Derin bir ye'sin karanlıklarında ruhum boğulurken kadın söyleniyordu. Oğul emin ol.. îçin rahat etsin. Kendimi sana tamttıktan sonra artık namuslu yaşayacağım.. Halime bak. Artık bu sefil hayatımm sonundavım. Açlıktan ölsem de gam yemem.. Genclik benden gitti. Artık nemi sataca ğım? Artık çalıp çırpmayı da becere mez bir hale geldim... Namuslu olacağım.. Namuslu... Doğru mu söylüyorsun anne?. İnan ki doğru.. Şimdiye kadar söyiediğim yalanlardan ne fayda gördüm ki bugün doğru söylemiyeyim. Seni görünce ruhum değişti. Kötülükle iyiliği farkettim. Ah ah ben de kundakta iken terbiyeci bir Nasuhi Efendinin eline düşmüş olaydım.. Yalan. doğru, o ane kadar hayahn bu kadar boğucu istikrahile sarsılma mıştım. Böyle anadan, öyle babadan doğmak cezasına uğramak için benim ne kabahatim vardı? Demek ki hep temiz doğuyoruz, ne olursak sonradan oluyoruz. Ben bu sefillerin ellerinde büyüye idim, zabıtayı yoranlardan, hapi saneleri dolduranlardan biri olacaktım. Düştüğüm vaziyetteki en ehven ci heti bu meş'um mülâkatı kısa kes mekte buldum: Kadın dedim, seni affedebilmem deki şartlann en mühimmini şimdi söyliyeceğim. Buyur oğul, buyur.. Bu kapının dışında bir odacı du ruyor.. Evet.. Her ay başmda geleceksin. O »ana otuz lira verecek. Anamın donuk gözlerinde sevinc şimşekleri çakmıya başladı. Anladım ki bu otuz lira onun sefil son hayatını servetle dolduracak mühim bir paradır. Minnet yaşları saça saça ayaklarıma kapanmak istedi. Geriye iterek: En mühim şartım da şudur: Bir daha bana görünmivecek. varlıgından Belçikada bir casusluk hâdisesi İstihkâmların plânları Aİmanlara satılmış... Belçikada, şimdiye kadar görülmemis derecede mühim bir casusluk hâdisesi olmuştur. Hâdisenin cereyan ettiği mahal, Versay muahedesi mucibince Belçikaya verilen bitaraf Cahamine mıntakasıdır. Bu mıntakada, simdiye kadar bu nevi bir hâdiseye tejadüf edilmemişti. Vak'a kahramanlarının, burayı, sırf bu sebeble in* tihab ettikleri anlaşılıyor. Caiamine, «Aix la Chapelle» şehrine bir elektrıkli tramvayla bağlı olduğu için, casuslar, Alman ajanlarile, bu sayede çok kolayhkla temasta bulunmakta idiler. Bundan birkaç hafta evvel, Beverloo karargâhmdan bir makinelitüfek kaybolmustu. Askerî makamat, adliye ile müştereken ciddî tahkikata girişti. İşte bu tahkikat neticesinde altı kişi tevkif edilmiştir. Mevkufların hepsi Calamine ahalisinden" dir. Maznunlardan başlıcası Arets is minde bir kimse olup kansile birlikte tevkif edilmiştir. Tüfeği çalan, ayni mıntaka sakinlerinden Merssens isminde bir askerdir. Bu asker, tüfeği çaldıktan »onra, Arets ve kansının iştirakile, bunu Alman hududuna kadar götürmüş ve 30,000 Belçika frangı mukabilinde satmıştır. Mevkuflann hepsi suçlarını itiraf et mişlerdir. Bunlardan Mauwe'un, Battice istihkâmında çalışmıj olduğu için, şark istihkâmlanna dair Aİmanlara çok mü Sim ifşaatta bulunmuş olmasından şüphe edilmektedir. Bu tevkifattan sonra Balkry isminde bir şoförün kansı da tahtı tevkife almmıştır. Hâdisenin çok şümullü olduğu, tev kifatın gittikçe artacağı söyleniyor. Karikatür sergisi açıldı RADVO Türk matbuatının mizah vadisindeki yarım asırlık neşriyat ve eserleri bu sergide toplandı Bu aksamki program J İSTANBUL: 18 hafif parçalar ı"plâk) . 19 haberter w 19,15 muhtelif plâklar . 20 Bariton Diakonof. Piyano rçfakatıle 20,30 stüdyo or~^ kestraları 21.30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansınin ga. Tçt^lere mahsus havadis aervisi verilecektir. VİYANA: 18.15 konser 19 konusmalar 20,06 haberler, hava raporu ve saire 20,25 on dakikalık eğlence 20.35 çan ve musıki konseri 22.10 Salzburg musiki şenlikleri » 23,30 haberler . 23.40 gramofon, konuâ • ma 24.35 Viyana musikisi. BERLIN: 17,50 musiki 19 05 Frankfurttan nafcten konser . 20.05 karıçık eflenceli yayın 21.05 haberler 21.20 Lâyipzigden naklen gene milietlerln ?amanı . 21,50 gramofon 23.05 hava raporu, havadis, spor 33,35 kon&er ve dans havaları. BUDAPEŞTE: 20.10 8alzbury musiki senUklerl 20,46 siy&si haberler . 21.55 haberler 23,20 çingene orkestr&sı 24,05 salon orkestFası » 1,10 son haberler. BÜKREŞ: " 20,45 gramofon 21.25 mektıub kttttKAi • 21,40 viyolonsel konseri 22,15 şan kon . seri 22.35 haberler. spor 22 50 küçük orkestra 23.50 fransızca, almanca hateer • ler 24 haberler. LONDRA: 18,20 çocukların zamanı 19,05 havadis, Nationaî istasyonu . 21.05 eğlenceli musiki ve dans havaları 21.50 komedi . 32.35 nrjsiki 23.15 spor, havadis 23,35 dans mııslkisl. havadis 24,45 konuşma. PARİS TP. T. T.l: 20,40 orkestra konseri . 21.05 Turian ha« berleri 21.20 sramofon 21 25 şarkılar • 21.35 orkestra konseri 23.05 karışık ya t. yın 23.35 havadis 24,05 Amerîka haberleri. ROMA: 20,10 almanca turizm haberlerl . M,25 eğlenceli konser . 20,50 fransıaca haber ler 20,55 Yunanistan İçin yayın 21,10 havadis, gramofon . 21.45 ork«sîra, keman konseri ve halk havaları, sonra dans musikisi. havadis 24,20 ingilizce haberler. Ben hiçbir şey anlamamazlıktan gelerek çatık bir suratla sordum: Kadm ne istiyorsun? Boynunu bir yana iğdi, bakışı baygın bir süzgünlükle tathlaştı. Halecandan göğsü kabarıp iniyordu. Anlaşılmaz bir şeyler kekeledikten sonra: Söyliyemiyeceğim. tıkaniyorum. Dedi. Aramızda elim bir sır vardı. Fakat bunu söylemeğe nasil cesaret edecekti? îhtiyar kadınm sönük gözle rinde şimdi uzun bir tahassürün ateşleri kıvılcımlanarak yüzüme baktı, baktl nihayet baygınhk getirir gibi bir halde yüzüstü yere kapandı. 0 kuru gözlerinden şimdi sıcak yaşlar boşamyordu. Ayni halecanla benim yüreğimi de çarpıntı aldı. Metanetimi muhafazaya ça lışarak: Kalk kadın ne oluyorsun? Dedim Halsizce doğruldu. Şefkat lem'aları seçilen gözlerini bana dikti. tniltİ3'e benzer bir ifade ile: Mes'ud 41, müsaade et, birkaç dakika yüzünü göreyim. Dedi. Şimdi daha hazin bir dıkkatle göz göze geldik. Aman yarabbi, toprağa dönmüş sefalet timsali bu kadid çehrenin alnı, burnu, ağzı o bozgunlukları içinde bile bana nekadar benziyordu. İçimden patlıyan bir damarın sıcak kanı ığıl, ığıl gene içime aktı. Ana, oğul kanlarımız kaynaşıyordu. Ben otuz yaşından sonra ana sesi du yuyordum. O, cami kapısına ağlar bı • raktığı kundağı koskocaman bir adam olmuş görüyordu. Aramızdaki gittikçe artan ısınmayı farkeden kadın beni rikkate getiren hıçkınklar içinde: Oğul ben ettim, sen etme!. Ricasmı inledi. Cinayetinden utanır bir jestle iki avucile yüzünü kapadı. Boğula, boğula ağhyordu. Ben de te peden tırnağa kadar bir ispazmoz ge çiriyordum. Fakat rikkatimi yenmeğe uğraşarak: Kadın: analık iddiam redle ben şimdi seni karşımdan kovabilirim. Lâkin aldıgım terbiye ile yükselen vic damm bu muameleye müsaid değildir. Zira yüzünde analığımm inkâr kabul etmez ispatlannı taşıdığını görüyorum. Evet şüphesiz senin oğlunum. Bir şartla günahını affetmeye de hazırım. Soru larıma doğru cevablar verirsen. Anam şimdi bana biraz daha yaklaştı. Titriyen kansız dudaklarile: Veririm evlâd veririm.. Allah b'r doğru cevablar veririm.. Cami kapılarına, karanlık sokak lara bıraktığın çocuklarının ben ka çıncısıvım? O gene şimdi ellerile yüzünü örterek iki hıckırık arasında cevab verdi: Üçüncüsü oğulcuğum üçüncüsü.. O kardeslerim ne oldular? Sorma da söylemiyeyim. Sokağa bırakılan henüz canlanmış et parçası ne olursa... İşte yalnız sen kurtuldun. Tann yalnız sana acıdı. Hayattan yalnız senin nasibin varmış. Şimdi anamdan ziyade ben titriyor dum. Soruda devam ettim: Babam kimdir benim? Anam bir meçhulün halline uğraşır bir dalgınlığa vardıktan sonra: Uzun müddet elinden yakamı kurtaramadığım Teke Hasan adlı yarı deli bir sarhoş. Şimdi nerede? Bir sirkat ve katil cinayetinden dolayı yedi seneye ceza yedi. Hapisa nede öldü... Oh, o büyük teessürüm arasında babamm ölümü sevincile yüreğim biraz ferahladı. Babam bir sarik, bir katil, anam işte böyle bir hayduda lâyık bir dişi.. Bu iki sefilden doğan ben bir gün gelip te (par atavisme) bu soysuzlara çekecek miyim? Bu şüphenin yılanı içimde gene kıvranmıya başladı. Ye'sim derindi. Yoksa gördüğüm tahsil, aldığım ter biye tesirile damarlarımdaki pis kan tasfiye edilmiş mi bulunuyordu? Ana Sergide teşhir edilen harikatürlerden bazılart Kırk gün kırk gece eglenceleri münasebetile festival komitesi tarafından Taksımde, emlâk şirketinin yeni yaptırdığı bınanın üst kat salonlannda tertib edilen karikatür ve mizah sergisi, dün açılmıştır. Şöyle böyle yarım asırlık bir devrin mi zah gazetelerini, muhtelif adlarla muh telif memleketlerde türkçe ve Fransızca çıkanlmıs mizah gazeteleri kolleksiyon larını ve karikatürleri toplu ve devir de vir tasnif edilmiş bir halde gösteren ser ginin açılma merasiminde Vali Muhid din Üstündağla birçok meb'uslar, Belediye erkânı ve kalabahk bir davetli kütlesi hazır bulunmuştur. Tertib ve tasnif hususunda cidden muvaffak olan sergi mesrutiyetten evvel ve meşrutiyetten sonra çıkan mizah gazetelerini ihtiva etmek üzere iki kısma ayni * maktadır. Meşrutiyetten evvel çıkan mizah gazetelerini ihtiva eden kısımda «Diyojen, Letaifi âsar, Terakki, Eğlence, Çıngırakh, Katar, Lâtife, Tiyatro, Şeref, Med dah, Çaylak, Geveze, Kahkaha, Şafak ve Zuhuri» gazetelerinin tam kolleksi yonları da bulunmaktadır. Bunlardan başka Abdülhamid devrin* de muhtelif memleketlerde Jön Türkler tarafından çıkanlmıs gazetelere ve karr katürlere ayn bir köşe tahsis edlimiştir. Bu kısımda da iki yüzlü Padişah, Is tıkbal, Davul, Beberuhi, Zevali Devlet ve Elhilâfe namındaki gazeteler teşhir edilmektedir. Bu gazetelerden Davul gazetesini vaktile çıkarmı; bulunan ve bu cürmünden dolayı idama mahkum edilen Roterdam başkonsolosu Ali Nuri, ihtiyar halıle dün Taksime kadar gelerek gazetesini orada görmüş ve idamına aid fer manı da sergiye hediye etmiştir. Meşrutiyetten sonra çıkan gazetelere tahsis edilmiş olan kısım ise Emniyeti Siyasiye, Geveze, Müze, Kalender, Lâ!a, Kalem, Davul, Şakrak, Falaka, Ezüp, Kibar, Eşek, Babahimmet, Cin göz, Malum (Eşek), Yuha, Alafran ga, Zümrüdanka, Lâklâka, întikad, Eğlence, Diken, Alay, Cartbeyim, Çimdik, Akbaba, Püsküllübelâ, Derdli, Kelebek, Tonton, Haber Anası, Karnaval, Yeniçeri, İs, Karakuş, Cici, Tavus. Inciliçavuş, Dalkavuk, Şaka, Lâtife, Karasinan, Hokkabaz, Şulebaz, Gramofon, Gıdık, Curcuna, Papağan, Hasbihal, Cambaz, Züğürt, Mir'atı âlem, Nişter, Perde, Afacan, Ayna, Hacivad, Zevzek, Boşboğaz, Çekirge, Cadaloz, Şakacı, Nas rattin Hoca, Pişekâr, Nekregu ve El üfrük namındakî gazeteler ve resimlerile süslenmiştir. Bunlardan başka bir köşe mizahî Türk tiplerine, bir kısım amatör karikatüristle rin eserlerine, bir kısım dünya gazeteleri tarafından iktibas edilmiş Türk karika türlerine, Avrupa sergilerine iştirak etmiş Türk karikatürlerine tahsis edilmiştir. Serginin en şayanı dikkat kısımlan, Cemal Nadirin, Ramizin ve Münif Fehimin şimdiye kadar neşredilmiş, edilmemiş eserlerini ihtiva eden kısımlardır. Burada seyirciler uzun müddet durmakta ve her karikatürü uzun uzadıya tetkik et mektedir. Sergi hergün saat ondan on yediye kadar açık bulunacaktır. Sergi komitesinin gerek yanm asırlık devri canlandırmak itibarile, gerekse tertib ve tasnif itfbarile muvaffak olduğunu burada tekrar etmeği bir borç biliriz. VeUt Basın arkadaşlarımızdan Hulki Ek lerin refikası İsmet, bir operasyon so nunda vefat etmiştir. Cenazesi bugün Haseki hastanesinden 11 de kaldırıla caktır. Arkadaşımıza teessürler dileriz. aileme de hiçbir şey sezdirmiyeceksin. Peki evlâd peki, seni bir daha görmemek bana çok acı gelecek amma tahammül edeceğim.. Bu odadan çıktık tan sonra senin için ölmüş bir ana olacağım.. Bir daha adımı işittirmiyeceğinı. Merak etme. Pek çatık durduğum için bana yak laşmaya cesaret gösteremedi. Gene uzun bir secde ile yere kapandı. Sulu sepgen bir matemle tahtaları öpüyordu. Sonra bir humma hastası raşeleri ve kesik davranışlarla ayağa kalktı. Ka pıya doğru yürürken her adımda bir başım çevirerek yaşlı bakıslarla beni süzüyordu. Son sözü şu oldu: Senden, yaşlar akıtarak ilk ayrılışım cami kapısında oldu. İkincisi de bu.. Nekadar kötü olsam anayım. İnan, yüreğim kanayarak gidiyorum. Bu sözlerle son vedaını yapan ana mm gözleri karşımda derinleşti.. De rinleşti, boğmak için beni içine çeken birer hüzün ummanı oldu. *** İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarim), Alemdarda ttM Rıza), Bakırköyde (Istepan), B«yazıd«*a '6e. milı, Emindnünde fHüsnü Haydar). P« . nerde (Vitali), Karagumrükte (M. l^ad), filos), Şehremininde (A. Hamdi), Şehzadebaşında (Ünlversite). B«yoğlu cihetindekiler: Galatada (Hidayet), Hasfcöyd* fBart>uW, Kasımpaşada (Vasıf), Mertıez nafe^ed'e CGalatasaray), <Garih\ ŞLşlıd«e (Maçkai, Talcsimde fKemal Rebül), cKurtuluş). Üsküdar. Kadıköy ve Adalardakile*: Bmükadada fŞinsusi), Heybelide ("Panaş), Kadıköy Pazaryolunda (Rifat), Modada fSıhhat), Üsküdar Ahmedlyede fAhmediye). dır: Bu Nöbetci Eczanekr gece nöbetçi olan eczaneler j«nİM • Kücükpazarda rVorgO. Samatyada <ETO POLlSTE BİR ÇOCUK KAYBOLDU Lâle lide Ha\iızluhamam caddesinde oturan Mehmedin 18 yaşmdaki oğlu Ali dokuz gündenberi kayıbdır. Polis Aliyi her tarafta aramaktadır. Saigon Paris hava yarışı BİR AMELE KAZANA DÜŞEREK ÖLDÜ Şehremininde Beyazıdağa mahallesindeki halı yıkama fabrikasmda çalışan amele îzmirli 35 yaşlarında Hasan, fabrikanın halı silkme dairesindeki kazana teneke ile su doldururken fatlann tutan 15 16 bin îngiliz lirası a* Bunlar her gün binlerce lirayı emtyop. Yardımm arkasını kesersek başladıgı • birdenbire ayağı kaymış ve dönmekte rasındadır. mız işi yanda bırakmış oluruz. olan kazanın içine düşmüştür. Zavallı Türk Hava Kurume İlk pamuk mahsulü amele kazanm içinde son bir gayretle Biz her olduğumuz şeyi iklimin, mu«can kurtaran yok mu» diye bağırmışIzmir (Hususî) Bayındırda Karahitin, doğuşlarımızdaki soyluluk, soy oğlanzade namındaki çiftçi vatandaşın yesuzluk tesadüflerinin tesirlerile oluyor tır. Fabrikada çalışanîar bu feryad üze tiştirmeğe muvaffak oldugu ilk pamuk sak zenciye niçin siyahsın? Mecnuna HALK OPERETi H A L K niçin delisin. zekiye, abdala niçin böy rine makineleri durdutarak Hasanı o mahsulü dün lzmire gelmij, ?ehirde da OPERETI lesiniz diyebilecek miyiz? Fakat katile lüm halinde kazandan çıkarmışlardır. vul, zurnalarla dolaştınlmı; ve borsaya Bu akfam niçin öldürüyorsun? Hırsıza neye çalı Yaralı hastaneye kaldınhrken ölmüştür. götürülerek 45 kuruştan satılmıçtır. yorsun diyebiliyoruz. 21.45 te Bu determinist felsefe içinde olan fe 28 Ağusto» cuma TAKSiM BAHÇESiNDE Şirin Teyz« nalıkların baş mes'ulü kimdir? En büBüyük Müsamere ve Sönnet Düğfiafi ^ yük suçluyu arayalım. Düşün bulursun Operet 2 perdei İşte o.. Lâ^üs'el amma yef'al... 2 tablo 25 birinciteşrinde yapılacak olan PaYardımm azı çoğu olmaz. Her ferdin ris Saigon hava yanşı uçakçılık tarihinHava davasma göstereceği iîgiden az de en çetin ve uzun bir mücadele olacakçok bir fayda çıkabilir. tır. Yanşa tayyarecilikte ileri milletlerin Her şeyi devlete bırakma. <£tev4et hepsi de iştirak edeceklerdir. yapsın» diye bir yana çekihnek doğeu Aero Club de France tarafından ter değildir. Devletle ulusun elele vere*ek tib olunan bu yanş Paris, Bağdad, Al başaracağı işlerin en başmekı Haracîhfc vardır. lahabad, Saigon arasında yapılacaktır. Uçak, uzman, alan, hangar, beraio, Mesafe 13,600 mildir. Verilecek mükâ yağ... (Havacılık) deyip geçmftyiniz. Tayyare yardım vazifemiz HÜMeytn Rahmi GÜRPINAR HALK OPERETi ORTA OYUNU • KUKLA • HOKKABAZ MONOLOG Çocuk kaydi için bahçeye mCracaat. Tet. 43703 Cuma akçamı büyük tnüaamere Diyerek ilâve etti: Beni dinleyiniz, size bir teklifte bulunacağım. Belki bu delice bir fikirdir amma eğer başka çare yoksa, ne yaparsmız?.. Benim bir kızkardeşim var ve Erenköyünde oturuyor. îsmi Nahidedir. Çok iyi bir kadmdır... Hayır. Nermin onu dinlemiyordu. Gözlerini sokak kapısına dikmif, put gibi duruyordu. Kenan da sözünü keserek onun bakışlannı takibe koyuldu. Kapının yanındaki küçük pencereden bir gölge görünüyordu. Pendikteki beyaz ev Zabıta romammız: 8 Bu haber çok mu müthiş birşey Allahaşkma? Ne var, nedir bu; zavallı kızcağiz?.. Dediği zaman gene klzın düşüp bayılaca&ını sanıyordu. Merak etmeyiniz, ben burada lize yardım etmek için bulunuyorum. Bu sözleri ona cesaret vermek için söylemişti. Bununla beraber bu hakikat te değil miydİ? Müthiş bir tehlike bu kızı tehdid edi yor. Hem bu tehlike gardan, Sirkeciden başhyarak evine kadar devam etmekte idi. Muhakkak ki zavallı kız bu tehlikenin kendini bir kiskaç gibi sıktığmt hissederek larsılmtştı. Fakat buna rağmen Halâ Kenanın teklif ettiği yardımı kabul etmiyor, ona karşı hâlâ emniyetsizlik gösterıyordu. Birdenbire gene kızın bütün vücudü nün buz kesildigini Hissetti. Kendinden geçiyordu. Şiddetü bir hareketle bayıl maktan kurtulduğu zaman: Siz benim halimı gvrm otnoftunuz, dedi. Daha ağzıma birşey koymadım da.. Halbuki sabah daha yeni oluyordu. Onun için bu mazeret pek gülüncdü. Kekeliyerek: Demek, bir harf buldunuz, Ö harfi ! mi? ' Evet. Fakat bunlan bir tarafa bıra* kın da bir kahvaltı yapinız, olmaz mı? Siz de bana söyliyeceklerinizi kesitıiz ve hepsini söyleyiniz. Zaten bitti, soyliyecegim birşey icalmadı. Bir saniye düşündü, sonra sordu: Sahiden bana söyleneceklerin hepsini söyledinizse âlâ. Yoksa ve eğer siz bana hakikaten yardım ermeğe karar verdinizse... ^ Elbette verdim... O halde, bana yardım edebilmek için benden en küçük teferruah gizlememek lâzım geldiğini takdir ediniz. Sesi çok ciddî, adeta emreder gibiydi. Bundan dolayı Kenan hakikaten bir noktayı unutup unutmadığını düşünmeğe lüzum gördü. Herşevi söylemiş, gizli hiç birşey bırakmamıştı. Yalnız bu haberler gene kıza başınin üstünde dolaşan tehlikeyi işaret etmeğe kâfiydi. Kenana gbre Nermin, bu binayı hemen terketmeli, kaçmalı ve tehlike zail olunciya kadar buraya uğramamalıydı. Fakat kendi kendine onun nereye saklanabileceğini «ordu. Delice bir fikir, belki çocukça... Kızkardeşinin evine götüremez miydi? Nahide iyi bir kızdı. Hiç şüphe yok ki kendisine iltica eden bir biçareyi himaye ederdi ve Nermin onun evinde her tehlikeden masun bulunabilirdi. Yalnız bir mesele var ki serkomiser Kutsi kızkardeşinin adresini almıştı. Bu feytan adamın bildiği bu adres üzerinde kolayca takibat yapabilecegine şüphe yoktu. O halfcle tehlike bu suretle de İzale edilemezdi. Hakkmız var, dedi. Sizden hiç bir |ey saklamamaklığım lâzım. Fakat evvelâ size şunu sormak istiyorum: Buraya geldiğiniz ve üzerinîzde anahtarinızın olmadığını anladığınız zaman ne oldu? Bundan sİze ne? Bana ne! Doğru amma söylerseniz iyi olacak. Bununla beraber, sizden ve ben Peki söyliyeyim: Anahtan bula den evvel buraya birisi gelmiş olacak. mayınca evvelâ içeriye giremedim. Gene kızın yüzü sapsan kesildi. O ka Çantanızı kaybettiğinizi anlayın dar fenalaştı ki Kenan sözünün şiddetini biraz tadile lüzum gördü: ca... Geriye döndüm, yokuşta bir müd İçeriye girmiş olamaz. Kapının ödet arandım, sonra daha ileriye gitmek nüne kadar gelmiş olacak, çünkü ben buten vazgeçerek eve geldim. Anahtar ol raya gelip te kapıyı çaldığım ve kimse madan da... nin gelip açmadığmı görünce anahtannıBu noktada biraz durdu, tereddüd edi zı kullanarak içeriye bir adım attığım zayordu, sonra: man kapının içerîsinde bir kızıl O marka Odamın öteki sokağa bakan pen sı daha buldum, Kapının aralığından atılceresinin daima pek iyi kapanmadığmı mış olaeak. ve alçak olduğunu bilirim. O sokağa geç Ne dediniz? tim ve bıldiğiniz gibi içeriye atladım. Bir Ö markası daha! Gene kızın suallere gayet kısaca cevab Bu defa gene kızın heyecanını zapt vermek istediği ve otelden çıktıktan son için gösterdiği azmi Kenan içinden takdir ra ne yaptığını, nasıl geldiğini anlatmak etti; Nermin sadece: istemediği görünüyordu. Onun için Ke Tuhaf şey! dedi. nan başka suallerle onu meşgul etmeğe Çok garib; ijte marka. çalışarajt: Ve markayı gene kıza uzatarak: Arka sokağa nereden gidilir? Beni dinlerseniz Nermin Harum, Tekrar Kumbaraci yokuşuna çık dedi. Siz bir müddet bu eve uğramayı mak, biraz daha aşağı inmek, sonra bu nız, kaybolunuz. bizim evin hizasındaki^lerin arkasındaNermin cevab vermedi. Acaba işitmeki sokağa sapmak lâzım. di mi? Itidalini tekrar kaybeder gibi olu Yolda kimseye rasgelmediniz mî? yordu. Kenan kendi kendine: Hayır, hiç kimseye. Ya sîz? Belki de zavallı nereye gideceğirıi Başım salladi: düşünüyorlı Kapının arkasındaki adam Ahmed Kenan, ayaklarının ucuna basarak sokak kapısına gitti. Birdenbire kapıyı açtı. Eşikte amele kıyafetinde bir adam dimdik duruyordu. Kenanm karşıBina çıkması da onun yüzünde hiçbir de* ğişiklik yapmadı. Balmumudan bir heykel gibi, bir saniye Kenanm gözlerine bakarak durdu. Bu adamın alelâde bir ziyaretçi, ya • hud yanlı^ kapıya gelmiş bir yolcu olmadığı derhal anlaşılıyordu. Soğukkanhlığına karşı mütehayyir bir halde Kenan onu tepeden tırnağa kadar süzdü. Sonra acele bir sual sordu: {Arkan vafî

Bu sayıdan diğer sayfalar: