7 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

7 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Biriuciteşrin 1936 CUMHUKIYE1 îngiliz Generalinin başını getirene 500 sterlin Bir masal ve bir hakikat vadetmiş! Konak Alsancak tramvay işinin hükumetçe ıpsevdi kadınları tezyif, vefa «70 gün süren hailevî muhasaradan kurtulanlar Dün gelen 3 bisever erkekleri tepçil için uyduhalledileceği ve Telefon şirketinin satm rinciteşrin tarihli rulmuş Çin, Hind, İran ve Türk sevincden ağlaşıyorlar. Toledo kahramanları Daıly Heraldın yazmasallan pek çoktur. Meraklı bir muharalınacağı haberi halkı sevindirdi dığına göre Filis artık bir Tarihten de büyüktür!» rir vaktıle bunlardan bir kısmım toplaJ Bir tarafta cesedler, bir tarafta yeni doğanlar Alkazar destanıi Filistinin fuzuli başkumandanı Izmirin iki derdi daha hallediliyor . ^ tinde kendi kendine başkumandan süsü vererek hareket et mekte olan Fevzi Kavakçı Filistinde ki îngiliz kıtaatı Başkumandanı liva general Dilli diri, yahud ölü olarak fevzi Kavakçı getirene beş yüz îngiliz lirası vedetmiştir. Toledo kahramanlarından biri , kurtuluştan sonra, harabeler içinde, iki genc kızla beraber... Pariste çıkan Le Journal gazetesinin Alkazardaki muhabiri bildiriyor: «Toledo Alkazarına, daha doğrusu Alkazann harabelerine General Franko ile beraber girdim. Alkazar müdafileri kurtarılalı henüz bir kaç saat olmuştu. Çoğu, hâlâ 69 gün içinde yaşadıklan mahzenlerde idıler. Talaveradan Toledoya kadar 80 kılometro mesafe var. Bu mesafe ileriledikçe facianın büyüdüğü görülüyor ve Alkazarda en yüksek haddıni buluyor. Yollarda evvelâ, yanmış otomobille rin, kamyonlann hendeklere yuvarlanmış simsiyah iskeletleri görülüyor. Bir tarla ortasında bir tayyare enkazı. Evler top ve tüfek mermilerile delıkdeşik; bazın enkazdan ibaret. Rio Guaddarama köprüsü kızıllann bombalarile berhava edildiği için, rasgele bir başka yoldan geçip, bir gün evvel yapılan tahta bir köprüyü aşıyoruz ve bir dönemecden sonra, Alkazar harabelerı karşımıza dikiliyor. Bu harabeler, Ispanyayı bu kanlı muharebeye sürükliyenler» karşı lânet yağdıran bir abide halınde yükselîyor. v Hâlâ tektük çarpışmalar devam edı yor. Köşede bucakta muka\emet göste ren kızıllar var. Tüfek seslerı havayı yırtıyor. Nasyonalistler temızlik yapıyorlar. Otomobilimizden inip sokaklan dolaşmağa başlıyoruz. Her taraf cam kırığı, ev eşyası, şilte döşek gıbi türlü türlü döküntü ile dolu. Yüzüstü yere kapanmış yığmlarla cesed kendilerini yerden kal dırıp götürecek adam bekliyor. Bu kıvnlıp kalmış cesedlerin bazısında müdafaa vaziyeti alır gibi bir hal var. Hareketsizlikleri, manzaranın fecaatini büsbütün artırıyor. diler, bıraktılar; bir kaç adım attı. Fakat arkasından patlıyan tüfekler, onu, kınk bir oyuncak gibi yere seriverdi. Şımdi mahzenlerdeyiz. 1200 kişi 69 gün bu kovukta yaşamış. Havada müthiş bir ahır kokusu dolaşıyor. Alkazar mü dafılerinin çoğu hâlâ burada. Kadınlar bana yol gösteriyorlar. Burada dünyaya gelmiş ve ılk defa bu cehennemde teneffüse başlamış minimınıler var; sesleri işitiliyor. Mahzenlerin hastane vazifesi gören kısmında, tahta peykeler üstüne, kan': bezlerile yaralılar uzanmış. Beş rahıbe, muhasaramn devarru müddetince, burada durmadan dinlenmeden çalışmış ve beş yüz yaralıyı tedavi etmiş. Alkazar müdafileri muhasarada, ih tısaslarına göre takım takım ayrılmışlardı. Meselâ en tehlikeli işlere sevkedilenler «zıkzaks> bdlüğü efradıydı. Kızıllann açtıkları lâğımlara mukabil yeraltında lâğımlar açmağa memur bölük «semplon bölüğü» adını tasıyordu. Bir de «ölüm bölüğü» *ardı kı, en dflice |^icı^pl|fr, » nevmidane saldırısrâr 'ona" Yergiyâı. Bu bölük bir defasında sigara ığtinam etm«k üzere bir hücum yapmış ve muvaffak ta olmuştu. Alkazar müdafileri hesabına kaydedilecek şayanı hayret vak'alardan biri de mahsurlar arasında hiçbir salgın hastalık çıkmamış olmasıdır. Bu da doktor Manuel Polayonun himmetile olmuştur. Birdenbire bir haykırışma oldu. Ge neral Franko Alkazara giriyordu. Etrafta ağlaşan kadınlar, erkekler var. Nas yonalist tayyareleri şehrin üstünde, evlerın damına sürtünecek kadar alçaktan uçarak dolaşıyorlar, heyecanlı nutuklar söyleniyor, nışanlar dağıtılıyor. Bu şekilde hareketile Fevzi Kavakçı, Filistin hükumetinin katil hâdiselerinde methaldar olanları ihbar edenlere va detmis olduğu bes yüz îngilizlik mükâfata acık bir cevab vermis oluyor. Dün alınan mütemmim malumata na7aran îngiliz generallerinden Hovvard ve Beauman da Akre Safad yolu üzerinde asilerin actıklan ateşe maruz kalmışlardır. Izmirin eski atlı tramvaylarından bir hatıra Şehir tamamen tahliye edılmemiş, bu Yeraltından çıkıyorum. Sokakta tesa avlu ve enkaz yığını ortasında hayat ya düf ettiğim eski bir ahbab elimi sıkıyor vaş yavaş tekrar uyanmağa başlıyor. So ve: kaklarda çocuklar oynuyor. Madrid yolu artık açıktır, diyor, Alkazara, ikinci kat pencerelerin bi anlarsınız ya? Anlıyorum. Son safha yaklaştı. Mı'lî rinden girdik. Bombardımanların, bina nın ctrafına ne yükseklikte enkaz yığmıs Ispanya üzerınde büyük bir sabırsızlık olduğunu bundan anlıyabılirsiniz.. havası esiyor. Toledo ve kahramanları Koca koca salonlar tavansız, dört bir tarih değil, ondan da büyüktür, bir duvardan ibaret kalmış. Son bombardr semboldür.» manda açılan koca bir deliğin öbür ta70 papası b'ldürmüşler rafındaki salona ölüleri doldurmuşlar. Başka bir Fransız gazetesinin Tole Toledonun kurtuluşundan sonra ölülen dodaki muhabiri de, Alkazar faciasmın hep buraya taşıyorlar. O esnada bir gü son günlerini, harabelerden kurtulanların rültü oldu. Ölüleri soyan bir hırsız yaka ağzından naklen şöyle anlatıyor: lanmış. Herifi bir duvann dibine getir «Kurtuluştan üç gün evvel, düsman Izmir (Hususî) Nafıa Vekjlimiz Ali Çetinkaya, «Cumhurıyet» e verdiği beyanatında, şehir namına iki mühim meseleye dokunmuş ve ayni zamanda, bu derdlerin iki ay içinde ortadan kaldınlacağını da vadetmiştır. Bunlardan biri Osmanlı Bankası müdürü Konak Alsancak tramvayları, ikincısi geldi de Telefon şirketinin devletçe mubayaaBankava aid işler hakkında merkezle sıdır. temasta bulunmak üzere Parise gitmiş Bir vakitler, Kordon dediğimiz Ko olan Osmanlı Bankası müdürü M. Ganak Alsancak rıhbmı üzerinde, yarım relli dün sabahki ekspresle şehrimize asır evvelki zamanın mırası olan atlı dönmüştür. tramvaylar ışlerdi. Eski zamanın verdiği . C. H. bir imtiyaz, Izmirin bu en güzel parçasını medenî bakımından kirletmekle Parti merkez bürosu Ankara bu şehrin iş hayatının icablannı,kalmıyor, sürat ve ya gıdiyor zaman mefhumlarını altüst ediyor, ayni Bir müddettenberi şehrimizde bulu zamanda rıhtım varidatını mütemadiyen nan Partı merkez bürosu birkaç güne yutuyordu. kadar Ankaraya nakledilecektir. Bu şirketin ilgası ve haklarının, vazifelerinin belediyeye ıntikalı, dıyebilırim ki, toplarının ateşi zayıflamağa başladığı için İzmirde adeta bir şehir şenlıği sevincile bızımkilerin yaklaştığını anlamıştık. Cu karşılandı. martesı günü buna büsbütün emin olduk. Halbuki seneler geçti ve Izmir bele Çünkü irmakta yıkanan üç Faslı asker diyesinin bütçesile bu işi başarmanın imgörülmüştü. Kızıllar, birçok defa bizım kânsızlığı anlaşıldı. Çünkü belediyemiz, kilerin kıyafetine girerek bizi aldatmaça ağır yüklerin ve vazifelerin altındadır. çalışmışlardı amma, bu sefer böyle bir Yapılacak sey de şu olabilirdi: şeye imkân yoktu. Kızıllar Faslı kılığına Ya elektrikli tramvay şirketinin buragiremezlerdı. ya bir hat uzatması, yahud da beledıyer c^'oıobüs işletilmesi.. "' ' Vunku iık defa bir tayyareden, parasür1 Elektrikli tramvay noktai nazan daha le crzak atıldığı zaman bu ertakınzebııfi hâkim görünüyordu. Çünkü mevcud olduğu görülmüştü.» elektrikli tramvay şirketinin Reşadiyeden Muhabir, Toledo muhasarasınin diğer bir cephesine aid olmak üzere şu tafsilâtı başlıyan ve Konak önüne kadar gelen bir hattı vardır. Ayni zamanda, şirket mu vermektedir: kavelename mucıbince Konak, Gazi Bul«Toledonun muazzam katedralını varı Basmahane Kemer gibi, bazı yegezdim. Bundan üç hafta evvelki lâğım ni hatlar tesisıne mecburdur. Bundan infılâklarında tuzlabuz olan Onüçüncü başka, Reşadiyeden kalkan bir yolcunun asırdan kalma meşhur camları müstesna doğrudan doğruya aktarmalı veya aktarolmak üzere hiçbir hasara uğramamış. masız Kemere, Alsancağa gidebılmesi de Katedral payazlarından altı kişi hayatancak bu suretle mümkündür. Bittabi bu ta kalmış. Bunlardan birini buldum. Bu takdirde yolcular için ayrı ayrı müesseseadamın anlattığına göre, kızıllar kated lere, ayrı ayrı bilet parası da verilmiye raldaki papazların yetmiş tanesini öldürcektır. müşler. Bu kıtal General Franko tayya İşte bütün bu mülâhazalarla tramvay relerinin Toledoyu ılk bombardıman ettercıh edıliyordu. Halbuki şirket, bu ihtıtikleri gece yapılmış. Papazlar kiliseden dışarı sürüklenmişler ve sokakta, kated yacı istismar değilse bıle, bir vesile sayaralın duvarlan dibinde kurşuna dizilmiş rak mütemadiyen bir takım ıhtiyacları ler. Duvarlarda hâlâ kan lekeleri duru nın tatmınınden bahsettı. Filî sahada en küçük bir eseri ve izi yor. görülmıyen muamelelerle birçok zaman Katedralm milyonlarca peçeta değe kaybedildi. Belediyenın ciddî bazı teşebrindeki hazinelerinin nereye gittiğini bılen büsleri de, mukaveleye ve ihtiyaclara isyok. Duvarlarda göze çarpan büyük be tinaden şirket tarafından daima akim bıyaz lekelerin, sökülüp götürülen tablola rakıldı. rın, boş kalan yerleri olduğu anlaşılıyor. Belediyenin otobüs işletmesi keyfiye Bunlardan bir kısmınm, altm ve gümüş ti, şehir meclisinin verdiği karara rağmen, takımlarla beraber sandıklara yerleştiril tahakkuk ettirilmemiştir. Çünkü bu da miş olduğu sonradan görülmüştür. Fakat belediye için bir hayli düşünülecek mevmeşhur Greco tablolarile koleksiyonu zudur. meydanda yoktur. Bu da tahakkuk etmeyince, bittabi huSevgilim, bu sabah kıt'amm değişti rildiğini tebliğ ettiler. Ağrı isyanını bastırmağa memur kıt'alardan birine bölük kumandan vekili tayin edildim. Hemen hareket ediyorum. Yıllardanberi istediğim olacak. Adamakıllı dövüşeceğim. Memlekete ihanet edenleri tepeliyeceğim. Allaha şükür, bu tayin, beni canlandırdı. Eski halimi tekrar buldum. Azmim, imanım, harbetmek arzum tekrar şahlandı. Daha şimdiden içimiçime sığmıyor. Kendi kendime bağınyor, kumanda ve riyorum. Ava çık! Ateş! görsen Saniha. Bölüğüme beni takdim ettikleri zaman, bu hepsi birbirinden y> ğit Türk delikanlılarını birer birer öpmek istedim. Birkaç gün içinde oıılna kendimi sevdirdim. Sevgili Sanihacıonn, böyle, aslan askerlerle düşmanın üstüne saldırmak ne güzel şeydir. Eğer, şu anda, senin hasretin olmasa tamanıile nıesud olacaktım. susî müesseseler elindeki otobüslerle Kordon nakil işlerini temın etmekten başka çare kalmadı. Otobüsçülerin gayretlerıne ve hüsnüniyetlerine rağmen, Kordon gibi çok işlek bir ha' üzerinde matlub intizamı temin ve ihtiyacı tatmin etmek zordu. Nıtekim, halk hergün şikâyet etmiştir ve hâlâ da şikâyettedir. Nafıa Vekilimizm beyanatı gayet sarih ve kuvvetlidir: Eğer şirketle, bir anlaşma yapılamaz sa, Demiryollan idaresi bunu yapacak, nasıl olsa Alsancakta idarenin büyük tesisatı vardır. Pek kısa zamanda buradan Konağa hatlar cekmek mümkündür. İh tiyaca karşı bulunan bu kısa yoldan ve pratik tedbirler, bilmiyoruz, şirketi makul esaslara irca edebilecek mi? Fakat her ne olursa olsun artık bu derde nihayet verileceği anlaşılmıştır. Fakat bu meyanda Konak Basma hane Kemer hattile şehrin işçi halkmın ikamet ettiği diğer semtlerin nakil vasıtası Ben, diyor, kör değildim. Lâkin ihtiyacını da düşünmek ve başarmak lâçiçekten çirkinleşen karımı müteessir etzımdır. Bu, şehirliler arasında tevzi edilmemek için körlüğü taklid ediyordum. mesi icab eden bir adalet işidir. Şimdi o öldü ve yapma kbrlüğe lüzum Telefona gelince; Erikson Telefon kalmadı. şirketinin yarı hissesi belediyemize aid % sH Hî dir. Fakat bu müesse?ede de şimdiye kaGazetelerin birinde de dün şöyle bir dar şehircilik düşüncelerinden uzak bir fıkra okudum: çalışma sistemi hâkim olmus, tatbik edilen «32 yıl kör ve sağır yaşadıktan sonıa bütün tarifeler her zaman şikâyetlere güç bir ameliye ile nura kavuşan Turle yol açmıştır. Hatta Nafıa Vekilimiz adlı bir İngiliz, körlükten kurtuluş inti bizzat ve sık sık bu mevzu üzerinde dur balarını hikâye ederken sözü sevgilisile mak zarııretini duymustur. karşılaşma sahnesine intikal ettiriyor: Onunla yüz yüze gelisimiz pek heMemleketteki telefon şebekesinin devlet elinde bulunmasina göre, Izmir da yecanlı oldu. Kör olduğum zaman o hılindeki tesisatın bundan haric tutulması, gencdi, güzeldi. Şimdi elli yaşına varmış esasen doğru olmıyan birşeydi. Binaena bulunuyordu. Vaktile pırıl pırıl yanan kaplamıstı. Gene leyh, iki ay sonra bu eser de, devlet te yüzünü kınşıklıklar vaktile beni vecde getiren bıllur sesi ça sisatına iltihak etmis olacaktır. tallaşmıştı, erkek sesini andırıyordu. Onu sevdiğime adeta pişman olmuştum, ytanıSigorta dolandıranlar hak yordum!» kındaki tahkikat Yukarıdaki masalla şu hakikat kar Sigorta dolandırıcılığı hakkında polis şılaştırılınca insanın evvelkine imrenme ve Adliyece yapılmakta olan tahkikat mesi ve ikinciden iğrenmemesi kabil mi? ıkmal edilmiştir. Söylendiğine göre, bu Bazı hakıkatler, hayaller kadar güzel olışin Maliye ve tktısad müfettişleri tara sa Âdem oğulları nekadar bahtiyar o fından da tetkıki muhtemeldir. lıırdu?.. mış, kitab haline koyup bastırmıştı. O kitabda şöyle bir hikâye vardı: Yaşlan denk, huylan uygun bir karı koca candan sevişip tatlı bir hayat geçirirlerken kem nazara uğrarlar, ıstırab içinde kalırlar. Onları mustarib eden çiçek hastalığıdır ve genc kadın bu hastaîığa tutulup yatağa düşmüştür. Aşının henüz keşfolunmadığı bir devirde çiçe ğın yapacağı tahribat malumdur. Kadıncağızın da bir iki hafta içinde yüzü ç« bandan delik deşik olur, gözleri akıp körleşir ve eski güzelliğinden eser kalmak şöyle dursun cehresine iğrenmeden bak" mak imkânı kalmaz. Kadın, güzelliğinin yıkılmasına değil, kocasının aşkmı kaybedeceğine mütees sirdir, için için ağlamaktadır. Fakat başmdaki sargılar açılıp ta körlüğü ve yüzünün delikliği deşikliği tamamile mey dana çıkmadan kocasma bir baş ağnsı musallat olur, bir iki gün için herifceğiz bakar kör haline gelir. Artrk kadın mes'uddur, çünkü çiçe • ğin bıraktığı hain ve iğrenç izleri koca sının göremiyeceğine kanaat getirmiştir. Karıkoca işte bu durumda eskisinden daha çok sevişiyorlar, daha bahtiyar yaşr yorlar. Yirmi yıl da böyle geçiyor ve bir gün kadıncağız ölüyor. Fakat konukomşu, cenazeyi kaldırmak için eve gelince ne görsünler?.. Yirmi yıldır elin den yedeklenerek gezdirilen bakar kör, en açık gözlülerden daha çevik yürüyüş,lerle dört yana koşarak ölünün son hizmetlerini yapmıyor mu? Herkes bu de ğişikliğe hayret ederken körlükten kur " tulmuş olan adam, gamlı gamlı işin iç yüzünü anlatıyor: Anneler Birliğinin konseri M. TURHAN TAN Çocuk Esirgeme Kurumu Anneler yağmurlar Bırliği tarafından yoksul anneler menfaatine dün gece saat 9 la 12 arasında Mürefte (Hususî) Burada devamlı Parkotelde alafranga ve alaturka olmak yağmurlar yağmakta olduğundan, üzüm üzere çok güzel bir konser verilmiştir. sevkiyatını sekteye uğratmaktadır. Uçmakderede yağan şiddetli yağmurEcnebi usta çalıştıran fabrika lardan, İnhisar idaresmın Tekırdağı şaKurtuluşta müsaadesiz ecnebi usta rab, kavına sevkedilmek üzere sahilde bulunan 100 küfeye yakın üzümü ge çalıştıran bir mensucat fabrikası hak len seller denize götürmüştür. kmda İktısad Vekâletince takibata giUçmakdere ve diğer bazı köylerde de rişilmiştir. dolu yağdığı da söylenmektedir. ber bulacakmışım gibi titriyorum. Mektublarımız geldiği zaman bunları gözümün önünde ayırtıyorum. Senin büyük formada zarflanndan biri çıka cak diye sabırsızlıkla bekliyorum. Yok, hiçbir şey yok. Derdimi herkesin yüzüne bağıracak kadar ısbrab çekiyorum. Ah, ne olurdu, sen de Payastaki gibi burada olsan, san kır çiçeklerini altm saclarınm arasma taksan, arasıra bana görünsen, o zaman nekadar bahtiyar clurdum. Fakat şakilerle mücadele ettiğimiz bu vahşi tabiatli yerlere sen gelemezsin ki... Bazı zamanlar oluyor, kendimde, sizi unutmak için fevkalbeşer bir gayret sarfedecek kudret duyar gibi oluyorum. Fakat bu fedakârlığı yapabilmem için sizin bana emretmeniz, «Ercümend, beni unut artık» demeniz lâzım. Böyle kararsızlık içinde yaşamaktansa herşeye razıyım. Bu son Iutfu benden esirgememenizi rica ederim. Daha uzun müddet beni böyle acınacak ve gülünc halde bırakmayınız. Emrediniz derdimle basbaşa kalayım ve sizi ebediyete kadar sevmek istememe rağmen bilâkis unutmağa çalışayım. f.Arkast var] Müreftede şiddetli 'Uumhurivet.. m tefriUas' Abidin Daver DAV'ER t Şimdi şu satırları yazarken alnımdan soğuk terler dökülüyor, ellerim titriyor. Elrafımdaki en küçük gürültü, beni kor kudan sıçratıyor, tepeden tırnağa kadar titriyorum. Burada, her yerde senin hatıranı bu luyorum. Bu hahraların en küçüğü bile bana ağlamak arzusu veriyor. Gülünc olmamak için, herkesten kaçıyorum. Payas, 20 mayıs Burada, bir hafta çok sıcak rüzszârlar esti. Sam yeli gibi birşey. Büsbütün yandım ve kurudum. Bıyıklarımı koyuverdim. Şimdi Istanbuldakinden daha çifkinim Fakat bütün bunların hepsı bana vız gelir. Çünkü hissediyorum ki sen tekrar beni sevebileceksin, istesen de istemesen d*. seni tekrar göreceğim ve güzel vücudün'u kollarımın arasında sıkacağım. Seni koiiarımın arasma aldığım zaman, kat'iyyen eminim ki, gene benim olacaksın; eskisı gibi, severek ve istiyerek... Bu satırları yazarken işte bunlan dü şünüyorum. Çünkü denizden serin bir sa bah meltemi, tatlı tath esiyor, güneş, ağaçların yaprakları arasından süzülüyor ve belediye bahçesinin mimozalan bulunduğum yerden görünüyor. Fakat gecele yin, yatağıma yattığım ve ortalık kapka Süngü tak! Marş marş! ranlık olduğu zaman, • tekrar hayattan Artık hiç şüphem yok, bu satırları o korkmağa başlıyacağım ve kendi kendikuı okumaz, beni daha çok seveceksin. me Sanihacığımı artık bir daha göremi Çünkü tam senin istediğin gibi bir zabit yeceğim. Hiç hiç göremıyeceğim diye oluyorum; süngü takmış bölüğile sarp üzülüp yanacağım. dağlara, ölümün gözüne saldıran kahraPayas 22 haziran man bir zabit. Eğlenceli işlerin ve edebi Bir istida verdim. Ya Istanbula ya muvaffakiyetlerin arasında, biraz beni sehud da Ağrı isyanına gönderilecek kıt vecek kadar vakit bulacağına hiç şüphe alardan binne tayinimi istedim. Ya Sani etmiyorum. Ah, ne olurdu, Ağrıya git meden evvel, bir defacık olsun seni öpeha, ya tehlike, yani ya sen, ya ölüm? bilseydim, Saniha... Elbette Ağnya gönderileceğim. Payas 26 haziran Malazkirt 5 temmvz Yaşasın cumhurıyet! Ne cesur, ne kahraman askerlerim var tabiatle mücadele, şaküerle muharebe... îrandakı Makudan Van gölü civarındaki Zılâna kadar gelen şakiîen, 5 temmuzdan 10 temmuza kadar kovaladık, sıkıstırdık ve tepeledik. Ercistekileri de 4443 metro yüksekliğindeki Sübhan dağına atarak temizledik. Hainlerin, gözlerini oyarak şehid ettikleri doktor yüz bası Fatinin intikamını aldık. Canla başSeyahat, hareket, yeni vazifeınin icab la, fedakârane dövüstük. Bes altı gün iettirdiği faaliyet, bütün bunlar, bana si çinde bu mıntakadaki harekâtı bitirdık. fa verıci birer deva oldu. Kendinıı bul Bütün bu faaliyet ve mücadele, ma dum. Vücüdce henüz iyi olmamakla be cera ve tehlike dolu hayata rağmen bedraber manen çok iyiyim. Fakat askerhk bahtım. Çünkü senden haber yok, mekte maneviyat herseydir. Zayıfım amma tub yok. Bana neden mektub yazmaz demir gibi sağlamım; yakında kendimi oldun? Senin mektublarından uzun müdbüsbütün toplarım. det mahrum kalınca, nasıl sinirlendiğimi Mektubda, sana daha bir mııhabbet bilsen ve bu asabiyetin birazını da sen cümlesi bile yazmadım. Halbuki bütün duysan... Istanbulda, kimbilir, nasıl eğişlerim arasında, seni de o kadar çok düleniyorsun ki beni unuttun. Son günlerde, şünüyorum ki, bazı bazı, kalbimi dolduadeta meraklı oldum. Senin mektubların ran bu sonsuz sevgiden düşüp öleceğim kesilince hep aklıma fena şeyler geliyor. sanıyorum. Hastalandığını, bir kazaya uğradiğın!. Zılân 11 temmuz öldüğünü düşünerek berbad oluyorum. Hain Saniham, Bir askeri mes'ud edecek herşeyim Burada elimize geçen Istanbul gazetelevar. Kahraman mehmedciklcr, vazife, ça rini okumağa korkuyorum. Sanki bu salışma, yeni ve değişik manzaralar, sarp hifelerde senin için mutlaka bir fena ha

Bu sayıdan diğer sayfalar: