17 Kasım 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

17 Kasım 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 17 Hdnciteşrin 1936 Hayal ve tasni bu kadar olur! Millî takım antrenörün Millî küme müsabakaları den nasıl istifade ediliyor Yapılacak maçların fikisNüzhet Abbas, İngiliz antrenörünün hakemlerimize birşey öğretemiyeceğini söylüyor! türü tanzim edildi Millî küme maçları esaslarını ve fikistürü tanzim etmek için İstanbul, Ankara, îzmir ajanlarınm iştirakile iki gündenberi yapılmakta olan toplantı dün ak" şam bitmiştir. Futbol Federasyonu reisi Hamdi Emin Çapın idaresinde topla • nan üç mıntaka ajanı millî küme işleri hakkındaki bütün mesaili ve fikistür i§lerini bir proje halinde tesbit etmişlerdir. Futbol Federasyonu tarafından hazırlanacak olan millî küme talimatnamesi, alâkadar ajanlara gönderilecek, her a * jan bu fikistür üzerindeki tetkiklerini ni' hayet 1 kânunusani 937 tarihine kadar Federasyona bildirmiş olacaktır. Millî küme maçları da 14 martta her tarafta birden başlıyacaktır. Millî küme maçları hasılatı Türk Spor Kurumuna kalacak, bulunduğu mıntakadan dığer mıntakaya giden kulüblere avans verilecektir. Yeni Türkiye hakkında canlı ve güzel bir tez Strasbourg Universitesini bitiren genc bir yurddaş S. Reşad Sagaya doktora tezi olarak yeni Türkiye mevzuunu seçmiş ve bu tez La Nouvelle Turquie et la Communaute internationale adı altında o Üniversite tarafından bastırılmıştır. Italya aleyhine cephe yapmak istiyormuşuz! Bir Fransız gazetesinin safsataları Pariste intişar eden L'information gazetesi «îngiliz İtalyan yakınlığı» baş lığı altında neşrettiği bir yazıda, Habeş Harbindenberi îngıltere îtalya arasında mevcud gerginliğin zail olduğuna a r tik muhakkak nazarile bakılabileceğini söyliyerek ezcümle diyor ki: «Bunun daha manidar bir delilini biliyoruz ki o da, îtalyanın şarkî Akde nizdeki inbisatına mukavemette bulun mağa matuf Türk siyasetine muzaheret etmesi için Ankaradan vâki olan davetlere, İngilterenin, badema muhalefet göstermekte bulunmasıdır. Büyük Britanyanın, Lozan konferansnr da kıymeti sabit olmtış bulunan Türk dostluğunu silkip atmak iddiasında katiyyen değiliz. Bir kruvazör, dört torpito muhribi, dört denizaltı gemisinden mürekkeb bir Türk filosunun Malta sularr na muvasalatının beklenmesi ve orada hararetle karşılanmasının mukarrer bu lunması, aradaki hüsnü münasebatın baka ve inkişafını göstermektedir. Fakat, gayrikabili inkârdır ki, Londra, geçen sonbaharda mevcud gerginlik zamanında derpiş edilen bir îtalyan aleyhtarlığı hareketine, Türkiye ile birlikte girişmek ten imtina eylemektedir. Bunun en mükemmel delili de, bir aralık, haricî te sirler altında kalarak eski dostane temayüllerinden ayrılmış gibi görünen Yunanistanın tekrar Roma tarafma tevecciih etmesidir. duğu şu sırada, bu îngiliz îtalyan mü* nasebatındaki inkişafı tebarüz ettirmek enteresan olur Roma diplomasisi, Viyanada, Macar metalibaüna muzahir ol • mağa çalışırken, miralay Bek, Londrada yaptığı mülâkatlarda, Macar davası lehinde sempati hisleri göstermekte ve bu sempati Britanya efkârında müsaid bir zemin bulmaktadır. îngiliz diplomasisi, Balkan harblerinin külleri altında uzun müddet hazırlandıktan sonra tutuşan 1914 yangınının patlak verdiği saha üzerinde değil midir ki, bütün Avrupa için sulh garantileri hazırlamağa yelteniyor * du?» CUMHURİYET Fransız gazetesi şunu bilmiyor olacaktır ki Türkiye şimdiye kadar îtalyan aleyhtan hiçbir siyaset takib etmemiştir ve Habeş harbi vesilesile Milletler Cemiyetinin derpiş edip te bizzat Fransanın dahi kabul e y lediği zecrî tedbirlere iştirak etmiştir. Bugün münasebatımız her halde Fransızlarınki kadar normaldir. Bilhassa Majeste Edvardın Türkiyeyi ziyaretinden sonra bariz bir inkişaf gösteren Türk îngiliz dostluğu ise daima sulha müteveccihtir. L'information galiba Yunanistanın bir Balkan antantı azası bulunduğunu, 1914 yangınının orada patlak verdiğini ima etmek istediği Yugoslavyanın en yakm v« kuvvetli dostu Türkiye olduğunu unutu* yor. Anlaşıhyor ki muharrir mutlaka bu şekilde yazı yazmış olmak için hayalâta istinad etmiştir. İngilterede yapılmakta olan yeni futbol antrenmanlarından bir görünüş Hakem komitesinin eski reisi Nüzhet Abbas, hakem meselesi ve antrenörün faaliyetı hakkında bir yazı yazmıştır. Nüzhet Abbasın jikirlerini ihtiva eden bu yazıyı neşrediyoruz: Milli takımı antrene etmek için getirilen Mr. Booth üç dört aydır aramızda bulunuyor. Şimidiye kadar millî takı mı hazırlamak yahud herhangi bir takımın antrenmanlarına yardım etmek hususunda kendisinden verimli istifa deler temin edilemediğini görmekle hakikaten mükedderiz. İngiltereden kalkıp İstanbula kadar gelen ciddî ve işinin eri bir adama iş verememek mevkiine düşmek hakikaten acıdır. Maa mafih hakikat daima işin acı tarafıdır. Acı da olsa tatlı da olsa antrenör Mr. Bootha iş bulmak, yani kendisine ya pılan nakdî yardım nisbetinde olmasa da hiç olmazsa ufak büyük bir meşgale temin etmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde o da bundan evvelki İngiliz antrenörü gibi eli böğründe bir müddet daha bekledikten sonra memleketine dönmek istiyecektir. Çünkü îngiliz antrenörler hangi memlekette olursa olsun iş yapamıyacaklarım iyiden iyiye sezdiler mi, çıkıp giderler. Kaldı Mr. Boothdan hakem kursla rmda istifade meselesi. Derhal söylemeliyiz ki bu da, bir hayalden ibarettir. Biz bu işte üç senelik verimli mesai neticesinde mütalea yürütüyoruz. Bu itibarla sözlerimiz ne tenkid, ne de itiraz mahiyetinde değildir, yol göstermek gayesine matuftur. Evvelâ şurası iyi bilinmelidir ki Mr. Boothun hakemlerimizden birçoğuna öğretecek hiçbir şeyi yoktur. Son üç sene zarfında futbol kaidelerinin ve hakemliğin incelenmedik tarafı kalmamıştır. Hakemlerimiz vardır ki İngil tereye gitseler oradaki hakemlerle hiç sıkılmadan ve hiç kendilerini sıkmadan boy ölçüşecek kabiliyettedirler. Hatta şu kadarım da söyliyebiliriz ki İngil terede olmasa bile Avrupamn birçok memleketlerindeki hakemlerden kat kat üstün genclerimiz de vardır. Hal böyleyken ve hakem yetiştirmek hususunda senelerin verdiği tecrübe lerden istifade etmek mümkün ve eli mizde, bizden bu kursu idare edecek iktidar ve liyakatte en aşağı dört beş arkadaş varken, hakem kursunu Mr. Bootha yüV.lemek, hem bu adamı, hem de kendimizi en hafif tabirile abesle iştigale sevkten başka birşey değildir. Şayed bu hareketle antrenörü meşgul göstermek ve bu suretle zavahiri kur tarmak emelinde isek buna diyeceği mız yok. Fakat asıl mesele, futbol ha kemliğini memlekette o kadar cazıb bir şekle sokmaktır ki gerek çok iyi yetişmiş eski unsurları darıltmamak, gü cendirmemek, gerekse yeni heveslıleri bu şerefli işe ısındırmak için hareket istikametimizi tesbit edebilmektir. Hem niçin, kendimizi üç senelik mesainin verdiği tecrübelerden müstağni addediyoruz? Bu mesai neticesinde gördük ki fut bol hakemliği ne millî takımda oyun oynamış olmakla, ne de kaideleri ez bere bilmekle, ne de; ne bileyim ben, sadece şu veya bu vasıfla başarılabilen bir iş değildir. Bu işin esası adam idare etmiş ol maktadır. İdare tarafı, prestij tarafı zayıf olan nice arkadaşları tecrübe et tik ki bunlardan çoğu hakemliği kendıliklerinden bıraktılar. Şu halde bu günkü millî takım oyuncularına kısa bir tedris müddeti sonunda düdük ve rerek sahaya çıkarmanın da iflâs ede ceğine eski tecrübelere nazaran muhakkak nazarile bakabiliriz. KaldrTîi vaktile hakem kadrosuna alınacaklarm derece titiz davranılır ken bugün önüne gelene «buyurun> demek büyük mahîurları ihtiva eden bir çığırdır. Bunlara ilâveten şunu da söylemek bir vazifedir ki, hakem komitesine, İs tanbul bölgesindeki maçların hakemlerini tayin vazifesini yüklemek te uy gunsuzdur. Evvelâ talimatnamesi mu cibince böyle bir hak Hakem komitesine verilmiş değildir. Sonra da Hakem komitesi bu vazifeyi İstanbulda üzeri ne alır da, Ankara, İzmirde ve sair bölgelerde bu vazife, ajanlar yahud böl geler tarafından ifa olunursa bu hareket bir tezad teşkil eder. Hakem komitesine îstanbulda sızıltıya meydan vermemek arzusile bu vazifeyi yüklemek mehemehal meşrutsa bunun da bir yolu vardır. Bu yol da elde mevcud ve uzun senelerin tecrübesile yetişen eh liyetli ve dirayetli unsurların çilyav rusu gibi öteye beriye dağılmamaları nın çaresine bakmak ve zümrevî temayüllerden ayrılarak hakem işlerine dosdoğru bir istikamet vermenin sırrını öğrenmektir. Bu takdirde dahi; hakemleri her hafta intihab ve ilân değil; hiç olmazsa bir devrelik intihab için yekpare bir kütle halinde bir araya toplıyarak onları vazifelerini benimsemeleri için istişare ile tayin birinci şarttır. Eser, esas itibarile, bütün dünyanın bildiği hâdiseleri hikâye etmektedir. Türk topraklarının bölüşülmesi ve paylaşılması, Büyük Harb arifesinde Avrupa siyaseti ve Osmanlı împaratorluğu, harb sr rasmdaki mütekabil vaziyetler, Mon dros mütarekesi ve neticeleri, sulh hazır lıkları sırasmdaki ahval, Sevrin imzalanması, Türk nasyonalizminin feveranı, îstiklâl savaşı ve neticeleri, Mudanya ve Lozan konferansları, sulhten sonra Türkiyenin oynadığı siyasî roller, bugünün en malüm hakikatleridir. Ancak Avrupa Üniversitelerinden birinde yüksek tahsilini tamamlamış olan bir Türk gencinin tez seçerken idrakıni ve irfanını kendi yurdunun tarihinden en şerefli bir sahifeye çevirmesi ve daha doğrusu kazandığı bilginin ilk mahsulünü yurd tarihinden aldığı ilham ile ortaya koy ması takdire ve taklide değer bir hassaTakımlar on yedi futbolcudan mürek" siyettir. keb olacak, oyunlar lik maçları şartları Bursa saylavı ve eski Maarif Vekili üzerine yapılacaktır. Bay Esadın oğlu olduğunu öğrenerek Millî küme taksimatı yapılırken Is tanbula 1, 2, 3, 4, îzmire 5, 6, Anka bir kat daha memnun olduğumuz genc Reşad Sagay vâkıaları tasnifte ve onlan raya da 7, 8 numaralar konmuştur. yerine göre tahlilde büyük bir dikkat İstanbul lik maçlarında birinciden dö'r düncüye kadar derece alacak kulübler ve isabet göstermiştir. Hele Türk nasyonalizminin feveran bahsinde ilmî vakaşampiyona kümesine ayrılacaktır. ra da uygun düşen büyük bir heyecanMillî küme maçlannın fikistürü şudur: la kalem oynatmış, îstiklâl savaşının aistanbul Izmir Ankara 12 zametini safha safha canlandırmıştır. 14 m a r t 56 78 34 30 ağustos 1922 deki Başkumandan Orta Avrupa ve Balkan Avrupası iş20 . .. 25 1.7 meydan muharebesi sonunda Atatürk ta lerinin birinci plâna gelmek üzere bulun21 18 .... 26 51 68 27 rafından tarihin kulağına bir küpe gibi 67 28 52 asılan meşhur emri, «Ordular! îlk hede3 n 73 86 fmiz Akdenizdir,, ileri!» şeklindeki ha4 72 85 10 2.7 .... 35 maset vecizesini de Reşad Sagay ger 11 .. 36 28 çekten canlı bir üslub ile tercüme etmiştir. 46 .... 17 » Eser, yetmiş beş kıymetli ve ehemmi18 > 23 45 24 > 8.1 75 yetli mehaze müracaat olunarak ve o me P H'PİP 82 25 > 7.6 yanda memleketimizde yazılmış sayısı 1 ma ns 62 ... 57 mahdud kitablara da baş vurularak ya2 > 6.1 58 8 zıldığı için mevzuile tam bir tenasüb . .. 16 38 24 15 37 temin edecek şekilde ciddidir. Üniver • 15 54 site idaresi, bütün tezler gibi bu esejift. 16 7r8 53 fıkrî mes'uliyetini muharrire bırakjyor ve 22 47 23 13 56 48 bunu bir notla kitabın başında tasrih e* 71 29 diyor. Bize öyle geliyor ki o idare bu 30 74 kaydi an'aneye riayet için koymuştur. 5 haziran 6.4 6 > 64 Yoksa Reşad Sagayın tezi, Strasbourg 12 » 83 Üniversitesine kıvanç verecek kadar p a r 13 > 84 laktır. 32 Rumen torpitosu kumandam Vilâyette Büyükçekmece yolunda bir kamyon kazası Şoför Kırazm idaresindeki Abdurrahman Naci şirketine aid 4041 numaralı kamyon içinde asfalt müteahhidi Sami olduğu halde dün Büyükçekmeceden İstanbula hareket etmiştir. Yolun asfalt olmasından dolayı şoför kamyonu 70 kilometrodan fazla bir hızla sürrneğe başla mıştır. 20 27 3 temmuz 41 12 34 24 13 Kamyon, bu hızla giderek Deveoğlu yokuşu denilen yerden geçerken bir denbire direksiyonun istinad yeri olan rot kırılmıştır. Bu yüzden idaresiz kalan kamyon yolun kenarmdaki hendeğe düşmüş ve devrilmiştir. Şoför Kırazla müteKumandan Kostanisko ahhid Sami ağır surette yaralanmışlardır. Yüksek tahsil âleminden hayata, hem Limanımıza geldiğini yazdığımız dost Yarahlar hastaneye kaldırılmıştır. iyi bir diploma, hem de böyle bir eserle Rumen torpitosunun süvarişi M. Kos Yapılan tahkikat sonunda kazada şo giren gence ne mutlu!... tanisko dün Vılâyete gelerek Vali muförün kabahati olmadığı anlaşılmıştır. avini Hüdaiyi ziyaret etmiştir. Millî küme işi için İstanbula gelen Ankara mıntaka reisi Ziya ile îzmir futbol ajanı Adnan dün akşam şehrimizden ayrılmışlardır. Kargaları kovalarken yaralanıp ölmüş İstinyede Balabanderede Kurdtepe köşkünün altmdaki tarlaya çift sürmek üzere gıden Mustafa oğlu 19 yaşında Hüseyin, tarlaya ârız olan kargaları kovalarken düşmüş ve elindeki çifte ateş alarak koltuk altından yaralan mıştır. Yaralıyı Etfal hastanesine kal dırmışlarsa da bir müddet sonra burada ölmüştür. Görülen lüzum üzerine cesed Morga kaldırılmıştır. dikli takımları arasında yapıldı. Bu müsabakayı 1 1 5 Deniz Lisesi kazanmıfl tır. Afyonlarımızın morfin derecesi iyi Bir müddettenberi Ankarada bulun makta olan Uyuşturucu maddeler İn hisarı müdürü Hamza Osman dün şehrimize dönmüştür. Uyuşturucu maddeler İnhisarı üç aydanberi devam ettiği afyon ahmı işine bu ay sonuna kadar devam edecektir. Kapı mallarımn da alınmasına başlanmıştır. İnhisar idaresi bu sene afyonlara köylünün emeğini nazarı dikkate alarak fiat vermektedir. Afyonlarımızın morfin derecesi ha vaların yağışlı gitmesine rağmen yük sek olmuştur. Çok iyi dereceli afyon lara her mmtakada tesadüf edilmektedir. Afyonlarımıza geçen senelere naza ran devamlı müşteriler bulunmuş ve Avrupa piyasalarıle suitefehhümler kaldırılmıştır. farklıydı. Yeri temizlenmiş, duvarları ve tavanı kaba kâğıdlarla örtülmüştü. Bir tarafta bir kerevet, yanında bir tahta masa vardı. Masanın üstünde ekmek kırıntıları, gazeteler ve mum parçaları duruyordu. Kutsi kereveti göstererek: Nermin burada yattı! dedi. İki kardeş birden: Bu tahta üstünde mi? Diye sordular. Hayır, onun ölmesi haydudların pek te hoşuna gitmiyeceği için kendisine ellerinden geldiği kadar hüsnü muamele ettikleri, iyi baktıklan anlaşıhyor. Kerevetin üstünde ve yerde pamuk parçaları var. Demek ki buraya bir yatak ve yorgan taşınmıştı. Nahide Hanım sordu: Nereden getirmiş olabilirler? Bizim yataklarımızı? Sizin boş yataklarınızdan birini getirmek, Nermini buraya getirmekten daha güç değildir. Belkf. eğer çiftse kendi yatağını, yorganını getirmiş tir... Hulâsa o kolay, sonra mumu, suyu, yiyeceği, içeceği geceleri el ayak çekildikten sonra hizmetçiniz Şükran buraya taşımıştır. îndiği merdivenin dibindeki mum lekeleri, ayak izleri Nermine bir kadının hizmet ettiğine delildir. Erzurum Sıvas hattı istikraz tahvilleri satışa çıkarıldı Erzurum Sıvas demiryoluna sarfe • dilecek olan 30,000,000 liralık dahilî is tikrazın üçüncü tertib tahvillerinin kaydine de dün şehrimizdeki millî ve •cnebi bankalarda başlanmıştır. Üçüncü tertib tahviller 4,5 milyon liralıktır. İki nev'e ayrılan tahvillerin 20 liralık olanları 19 liradan ve 500 lira lik olanları da 475 liradan satışa çıkarılmıştır. Yüzde 7,5 faizli olan tahvil lerde onar kupon vardır. Bu kuponlarla senelik faizler alınacaktır. İlk kupon bedeli 937 kânunuevvelinin beşinde ö denecektir. Tahvillerin kaydı kânunuevvelin beşine kadar devam edecektir. Taşrada kayıd işini yalnız millî bankalar ya pacaktır. Esasen miktarı az olan bu tahvillerin süratle satılacağı ümid e dilmektedir. Kenan: Peki, dedi. Nerminin sağ oldu ğunu, hatta dün akşam kaçırıldığını nereden anlıyorsunuz? Kutsi masa üstündeki bir dilim ekmeği ve diğer kırıntıları gösterdi: Bu ekmekler dünkü ekmektir; daha evvelki günün ekmeği olamaz. Kenan aklına gelen bir ihtimalle birden sarsıldı. Zaten bulundukları yerin faciaâver manzarası, son derece sevdiği kadının günler ve geceler böyle bir yerde dört duvar arasında mahpus kalması düşüncesi bütün sinirlerini bozmuştu. Kerevetin üstüne düşerek iki ellerile yüzünü kapadı. Hıçkırmağa başladı. Nahide ondan daha bitkin bir haldeydi. O da kardeşinin yanına oturarak kolunu onun omzuna doladı: Kardesim, Kenancığım: müteessir olma... Müteessir olma... îste görüyorsun ki dün gece ve bir tesadüf bizi burava getirseydi Nermini bulacakmı siz. Demek bu imkân her vakit var. Kenan ıslak gözlerini kızkardeşine çevirdi: Evet, dün gece gelseydik belki zavallı kızm cenazesini bulacaktık. Kutsi hemen atıldı: lArkast var] Galatasaray Îzmire gidiyor Millî küme işleri için îstanbula gelen îzmir futbol ajanı Adnan sene başında iki maç yapmak üzere Galatasaray kulübünü îzmire davet etmiştir. Galatasaray kulübü îzmirin çok samimî olan bu davetini memnuniyetle kabul etmiştir. Askerî liseler arasında Askerî Liseler arasında yapılan Hend Bol müsabakasınln birinci turu maçları bitmiştir. Ilk müsabaka Kuleli ve Maltepe Liseleri arasında yapılmıştır. Çok hararetli olan bu müsabaka sonunda 12 5 Kuleli takımı kazanmıştır. îkinci müsabaka Deniz Lisesile Gecile kaldırınca altından müteharrik bir merdiven göründü. Merdivenin tahtası henüz kararmamıştı. Belli ki yeni idi. Kutsi, lâmbayı yere koyarak merdivene ayağını uzattı: Kenan Bey, siz geliniz. Hanımefendi siz isterseniz gene bizi burada bekleyiniz. Dedi. Artık Kutsinin bütün sözlerini bir hakikat olarak kabul etmekten başka çare yoktu. Fakat Kenan da, Nahide de merak içindeydiler. Ikisi de merdiveni inmeğe hazırdı. Evvelâ Kenan, en sonra Nahide, Kutsinin yardımile bodruma indiler ve lâmbayı içeriye aldılar. Burası da zemini toprak, etrafı duvarlarla kapalı, tek penceresi olmıyan ve ötekinden daha küçük bir mahzendi. Merdivenden gelen hafif bir ışık dalgası da olmadığı için tamamile karanlıktı. Nahide Kutsiye verdiği lâmbanın aydınlatamadığı bu mahzende bir taraftan da yere gömülen iskarpinlerini ikide bir kurtarmak mecburiyetinden dolayı üç beş adım ancak atabildi; durdu. Kutsi elindeki lâmbayı bütün duvarlarda gezdirerek: Diğer taraftan buraya açılan ka pının izini görüyor musunuz? Hayır de Halk Partisinin sporculara yardımı Cumhuriyet Halk Partisi futbol ve atletizm yapan spor kulüblerine beşer yüz lira yardım etmeğe karar vermiştir. ğil mi? İşte beni yarım saat çıldırtan buydu. Mahzen içindeki kapı yeni kapanmış ve sıvanmışken nasıl oluyor da bu tarafta izi yok diye düşündüm, durdum. Bir şüphe veya bir tesadüfle bu iki mahzene girmiş olanlar da burada mahpus olan Nermini bulamıyacaklardı. Halbuki şu duvarı görüyor musunuz? Obür taraftaki duvarla bunun arasında bir buçuk metroluk bir boşluk var ve Nermin oraya hapsedildi. Kenan heyecan ve ümidle: Şimdi orada mı? Diye haykırdı ve duvarı gözden ge çirmeğe başladı. Kutsi ağır ve sakin: Hayır, orada değil. Size dediğim gibi onu ya dün akşam veya gece buradan kaçırdılar. Şimdi size Nerminin mahbesine nasıl girildiğini göstereyim. Duvarın bir köşesinde binanın yapıl dığı zamandan kalmış bir taş yığını vardı. Kutsi bu yığınları kaldırdı. Arkasından duvarın bir köşesi, fakat iğreti taş larla kapalı bir köşesi ortaya çıktı. Bu iğreti taşları da sökünce bir insanın rahat rahat geçebileceği bir delik çıktı. Evvelâ Kutsi, sonra Nahide ve Kenan içeriye girdıler. Bu ince, uzun bir koridora benziyen iki duvar arası diğer mahzenlerden Nüzhet Abbas Pendikteki beyaz ev Zabıfa romanımız: 82 Kenan hayretten donakalarak: Nasıl olur? dedi. Buraya kim girdi ve bunu kim yaptı? Çok basit. Siz bu köşke taşınmadan evvel bir hayli tamir yaptırdınız ve köşke bu iş için birçok işçi girdi, çıktı. Bunlardan biri boş olan köşkte geceleri çalışarak kapıyı sıvalamış olacak. Yukandan Nahide bodruma iğilerek işittiği bu sözlerden müteessir: Aman Yarabbi, aman Yarabbi ne düsmanlar beslemişiz!.. Diye döğündü. Kutsi, elindeki lâm bayı ileri uzatarak: Bu tarafta son birkaç gün içinde kimsenin dolaşmadığı belli. Fakat geli niz, bir de öbür tarafa geçelim. Dedi ve merdivenleri çıktılar. Taşlıktan geçtiler. Solda nihayetteki kapıyı açtılar. Burada kısa bir koridor ve ni hayette iki kapı vardı. Kapılardan biri hamama dığeri de halâya çıkıyordu. Kutsi halânın kapısını açarak Kenana: Bakınız, dedi. Şu halâya aylardanberi kimsenin girmiş olması mümkün müdür? Kenan biraz sonra dışarı çıkarak cevab verdi: Hayır; bu halâ zaten metruktür ve aylardanberi kimsenin kullanmadığı da besbelli. Halbuki bu taraftan geceyarısı çıkan Şükran halâdan geldiğini söylermiş, değil mi?.. Şimdi şu küçük koridorun muşambasına dikkat ediniz. Nahide ve Kenan hayretle yere iğildiler. îki metro eninde dört metro uzunluğundaki koridorun zeminini örten ve köşkün eski eşyası meyanında bulunan muşambaya dörtgözle baktılar. Hiç birşey anlıyamıyarak Kutsiye döndüler. Kutsi muşambanın bir duvar kenarmdaki ucunu tutunca çekti, kaldırdı. Diğer nihayeti çivili olduğu halde bu tarafı sökülmüştü. Bir kenara koyduğu lâmbayı aldı, muşambanın kaldırdığı kısmı al tındaki döşemeye tuttu. Döşeme tahtası da kesikti. Kutsi bu kesik kısmı bir çivi u

Bu sayıdan diğer sayfalar: