5 Şubat 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

5 Şubat 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

c 5 Şubat 1938 CUMHURİYET SERBEST FiKiRLER En lüzumlu ve amelî terbiye sistemi Yazan: Dr. SIRRI ALIÇL1 tktısadî harehctler Barındırma yurdları Atatürkün Bursa seyahati Fotografla KÛŞg PENCERESİNDEN Ustadın mektubu olmak için iki yüzlü riyakâr bir cepheye Muhterem Bay Yunus Nadi; Son günlerin memleket ve sosyete için değil temiz ve derecesi nisbetinde olduğu cidden faydah olan bir mevzuunu ve bu gibi görünmenin sosyete ve kendileri için na aid verimli nesriyatı «Cumhuriyet» te faydalar temin edebileceğini de bilmeletakib ediyorum. Üzerinde ehemmiyetle ri gerektir. durulması lâzım gelen bu terbiye mev Çocuk herşeyden evvel «iyi» ve «fezuunun bugün değil, cumhuriyetle bera na» yı ayıracak şekilde terbiye edilmeliber doğması icab ederdi. Gecikmiş ol dir. Bu iyi ve fena telâkkileri sosyetenin masına rağmen bu^ünkü konuşmalar takib ettiği rejim veya ddha doğru ve faydah neticeler verirse ne mutlu onu eniş bir ifade ile «sistem» le alâkadarcanlandıranlara.. dır. Onda bu .(iyi fena) telâkkileri sosAziz iistad; ben pedagog veya sosyo ı'etenin diledıği şekilde tenmiye edilmesi losç değilim. Binaenaleyh fikirlerini or için yumuşak sistemlerin değil, kat'î, metaya koymağa davet ettiğiniz «üstadlar» :in ifadeli adeta makineleşmiş bir adam arasında mütevazı hocamız Kâzım Nami apacak disiplinli bir sistem olmahdır. Durunun dediği çırak mevkiine bile va Bu makineleşen şahsiyet sonra kendi ruramamış olduğumu müdrikim. Fakat iî inkişafını bulacaktır. Çocuk sosyal temademki ortada bir memleket işi var. O âkkilere göre yetistirilirken onun müs halde benim de düşünebildiklerimi size :akbel sosyetenin bizzat kendisi olduğuarzetmeyi faydasız bulmadım. Bu se nu hatırlamak gerektir. Zira sosyete bu bebden dolayı kıymetli vakitlerinizi bu çocukla kahblanacaktır ve bu kalıbda sossatırlar Iüzumsuz yere israf edecek oluretenin nizam, seyir ve muahhar inkişaf sa simdiden özürler dılerim. lcuvvetleri, enerjisi saklıdır. Memlekette terbiye mevzuu bahsol Sayın Bay Yunus Nadi; insanlığın duğu zaman onu dar bir çerçeve içine so:erdî müsavatmı gaye bilen telâkki tarzkarak mütalea etmek hem yanlış ve hem arının mahsulü olduğunu zannettiğim de alınacak netice itibarile tehlikeli olur ugünkü terbiye sisteminde değişiklik zannederim. Bir «kül» ve muayyen bir apmak ve tabiatin insanı sürükliyen feiş olan terbiyenin umumî ve geniş hududna tesirlerini azaltmağa çahsan toplu, larile mukayese ve tetkiki lâzımdır gibi müşterek sosyal ve «Biz» i ifade eden, geliyor bana.... aşatan bir sistem kurmağa çalısmak lâÇocuk doğduğu zamandan itibaren zım geliyor gibi... Bu sistem çocuğun fermükteseb olan tesirlere maruzdur. Mü dî ve şahsî benliğini değil zira bunlar nakaşaları düşünmemekle beraber irsî osonra kendi kendine inkişaf edecektirlan tesirleri haric tutuyorum. Birçok iti onda sosyal duygu ve alâkayı artırmak yadların çocuğun doğduğu ilk günlerde gibi ana hatlan ihtiva etmelidir. Çocuk teessüs edebileceğini ve bunun da çocuğa ilecektir ki «sosyal realite» müsavat ve bakım, istirahat ettirme, süt verme, elbihatta hürriyette değil; sosyal varlığın selerini değistirme... gibi hareketlerin idrakindedir. aile bağlannın, sosyeteye tesirile olacağını hatırlamak lâzımdır. id ideal bağlannın kuvvetlerini idrakteBu düşünce ile ana ve babanın bunlara dir. Ve gene o bilecektir ki ev ve aile; aid bilgisizliği çocuğun bütün hayatınca müşterek çalışmanın bir eseri, bir sembomüessir olabilecek fena huyların yerleşüdür. mesinde pek mühim amil olacaklannı ifaBu sebebledir ki çocuğun ruhî varlığı de etmek isterim. Hiçbir şey his ve idrak Iüzumsuz ve zararlı tahlillerle didiklenetmediğini zannettigimiz yavnılarımızm memelidir. Hiç unutmamahdır ki sosyeteherhalde canlı bir mahluk sıfatile birçok ye en çok faydah olmuş, sistemler kurşeyleri idrak edebileceklerini kabul etmek muş, refah yaratmış ve tarih yapmış idealâzımdır. list en kuvvetli şahıslar çok basıt ve mah«Süt çocuğu» devresini müteakıb ev rumiyet, ıstırab içinde çırpman ailelerden içinde şuraya buraya gidebilçcek halçRe endi kendine yetişmiştirler. len «gezgin çocuk» devresinde de ana ve Hulâsa etmek icab ederse şöyle diyebabanın hareketlerinin yavrular üzerinde bilirim: mühim akıbetler tevlid edebilecek neti 1 Çocuk sosyetenin mahdır ve her celerini daima hatırlamahdır. Çocuğu mekteb devresine kadar kendi haline bı türlü acıhklara dayanacak ve enerji ile rakarak onun en fena itivad ve hareket karşı koyabilecek disiplinli, ciddî, yumuleri iktisab etmesine meydan vermek; o şak olmıyan bir sıstemde yetiştirilmeli nun iç arzularına faydah birer istikamet dir. 2 Sosyetenin kendi benliğini, aile vermemek, onu mekteb sıralarında ve hayatını, neşriyat ve eğlence hayatlarını evin haricinde geçecek hayatında daima zararlı veya faydasız telâkkilerine yol ayni disiplin ve yumuşak olmıyan bir sisaçmak demektir. Böyle bir çocuğun evle temle sistemlendirmelidir. Unutmamak mekteb arasmdaki «sokak hayatı» n; lâzımdır ki mekteb hayatı çocuk terbiyedüşünebiliriz; bu çocuğun «mekteb ha sinin en az bir yerini işgal eder. 3 Çocuğu kendi kafamız ve telâkyatmı» kesdirebiliriz... Çocuğunu sev ki tarzlanmızla değil, onu kendi kafa ve mek hissinin verdiği kayıdsızlıklara fena hareketlerini görmemeğe ve etrafa karşı telâkki tarzları içinde, çocuk kafasile de örtbas etmeğe çahsan ana ve babanın ço düşünmek icab eder. cukta uyandıracaklan «yalan söyleme ve 4 Çocuğun iç hayatını nazarî ta saygısızhk» itiyadlannı gözönüne getire savvur ve istidlâllerle öğ'enebileceğimizi biliriz. Sinema, tiyatro, mahalle arası eğ zannetmek ve ona göre «istemler icadına lenceleri, kötü ve terbiyevî mahiyeti haiz çahşmak her zaman faydah olamaz. olmıyan neşriyatla talebelik hayatına 5 Çocuk sosyetenin renk ve şekline girmiş olanların ne gibi tehlikelere maruz göre yetistirileceğine nazaran onu mekkalabileceklerini de yukarıki müessirlere teb ve evde ayrı ayrı tarzlar içinde uğraşilâve ederek mülâhaza edebıliriz. tırarak bir mekteb ve bir ev çehre, itiyad Evde, sokakta yalnız; tiyatro ve si ve telâkkisine yol acacak yanlış zihniyet nemada serbest; okuma ve sosyal hima ve ikiyüzlülüğe mecbur etmemek için ye, neşriyat işlerinde kendi haline bıra bütün sosyetenin terbiyevî birliğinin dükılan bir çocuk veya talebenin yumuşak, şünülmesi icab ettiğini de hatırlamak oksayıcı bir terbiye ile yetistirilmesinden faydalıdır. Işte pek sayın üstad; çocuk terbiyesi neler elde edilebileceğini düşünmek ve bu mülâhazalardan bir netice çıkarmak yolunun yeni bir acemi yolcusunun bu güç bir i$ değildir. konu üzerindeki düşünceleri. Bu satırlar Muhterem üstad; böyle başhyan ve bir ilgi uyandırırsa ne muthj bana. şöyle devam ederek şu neticeye varabilen D. SIRRI ALIÇLl bir cereyan içindeki canlı mahlukun terbiye sistemi icin şu veya bu şekildeki cetzmitte bulunan tarihî eserler za meselesinin mevzuu bahsolabilecesin İzmit (Hususî) İkinci kâğıd ve düşünmek ne dereceye kadar doğrudur bilmem? Çocuklan ve talebelerimizi ken sellülöz fabrikalarımızın inşasına hara di rallerinde serbest bırakmak, onları retle devam olunmaktadır. Fabrikalar maruz kalacaklan zorluklardan uzak tu 939 senesi içinde işlemeğe açılacaktır. Fabrika inşaatı devam ederken, şayatarak koruyacak bir tarzda yumuşak bir sistem icinde terbiye etmek veya etmeğe nı dikkat eski ve tarihî eserlere tesadüf oçalısmak ve düşünmek bile sosyetenin ni iunmaktadır. Sellülöz fabrikasının temelzam ve saadeti bakımmdan bir hatadır leri kazıhrken, yarım, bütün heykeller, bence.. Çünkü: bu; yarının en derin u heykel parçalan ve heyefi mecmuasile bir çurumları vanmda çalısacak ve yaşıyacak dükkâna tesadüf edilmiştir. Bu dükkâ olan bir ferdi yumusakhk ve suyuna git u.n içinde sarraflann kullandığı terazi mek diye tabir edebileceğimiz gevşeklik vs buna mümasil şeyler bulunmuştur. Buve yumusakhk içinde yetistirmek; onların lunan eserler, itina ile saklanmaktadır. istikbalde maruz kalabilecekleri şu veya Diğer taraftan «Gazibaba» türbesi bu zorluklara alıstırmamak, korkak bir namı ile maruf mezarhk şehir ortasından telâkkiye sahib kılmaktır. Küçükten iti kaldırıhrken büyük bir mabed ve bu baren hayatın daima tekerrür edebilecek mabedın içinde esrarengız dehlizler gö acıhklarını tadarak vetişmek ve yetiştir rülmüştür. Mabedde yazıh taşlar, çanak, •nek lâzım ve zaruridir. çömlek gibi maddeler, su yollan da göBundan baska bu yavrular ancak mu rülmüştür. Mütehassıs bir zatın Izmite vaffak oldukları takdirde mes'ud olabi gelerek bu eserlerin mahiyet ve kıymetini jeceklerini de öğreneceklerdir. Muvaffak göstermesi arzu edilmektedir. Belediye, şehırde, iş sahibi olup da çocuklan bulunan ve kimseleri bulunmıyan fakirlerin çocuklarını banndırmak için barındırma yurdları açmağa karar vermiş ve yeni bütçeye de bu iş için tahsisat konulmuş. Bütün sanayi memleketlerinde türlü türlü şekilleri görülen işçi çocuklarını barındırma yurdlarmın bizde ilk nümunesinı i bundan sekiz, dokuz sene evvel Inhisaılar idaresi göstermişti. Ozaman Cibalide yeni yapılan sigara fabrikasının küşad resmınden sonra o zamana göre iyi diyebileceğimiz bu yuvayı gezdirmişlerdi. O vakit pek de müsaid bir binada ve müsaid şerait içinde bulunmıyan bu yurdun adım adım tekâmül ederek bugün de yaşatılmakta olduğunu duyuyoruz. Herhangi bir zaruret dolayısile çocuğile yalnız kalmış bir Ananın veya müşterek çalısmak zaruretinde kalan kan koca iki înhisar işçisinin şu yurddan dolayı nekadar kolayhk bulacaklarını ve minnet duAtatürk Bursadan Mudanyaya hareket etmek üzere Çelikpalastan çıkıyorlar yacaklarını bilmeyiz kayda lüzum var mı? Kısa sayılabilecek zaman içinde şehrimizde altı yüz kadar küçük, büyük fabrika ve imalâthane kurulmuş ve İstanbulda büyük bir değişiklik husule gelmiştir. Şehrimizde iki yüz binden fazla işçi olduğunu buna ilâve etmek lâzımdır. Şimdiye kadar belirip duran fakat bir çaresi bulunamıyan «işçinin çocuğu meselesi» ni nihayet iş kanunu halletme yoluna sokmuş bulunuyor. Kanunun sıhhî kayıdlar kısmında işçi kadmların çocuklan için emzirme odaları tesisi ve daha büyük müesseselerin kreşler, çocuk yurdlan kurması iş verenlere tahmil edilmiş vazifeler meyanmda bulunmaktadır. Kanun, bu hususta müşterek bir nizamname Büyük Atasınm fotoğrafuu almağa uğraşıyor Bir mektebli hazırlamağa Sıhhat ve Iktısad Vekâletlerini memur etmiştir. Yakında kanunun bu maddelerinin tatbik mevkiine girdiğini göreceğiz. İşte bu sırada Belediyenin de yeni kararile karşılaşıyoruz. Sanayileşen tstanbulda büyük bir kısmı işçi olan halk için bunlar çok iyi müjdelerdir. = Intıbalar masya müverrihi Hüsam Yasann bir mektubuna geçen gün cevab verdim. Fakat o cevabı icab ettiren mektubu da neşretmek lâzımdı. Bugün o gereği yerine getiriyorum ve mektubun mevzua temas eden taraflarını aynile yazıyorum: 1 Turhan Tan bir yazısında şöyle diyor: «Akşid, ahşid, ihşid türkçe mürekkeb bir kelime olup ak güneş demektir. Vaktile Fergane'de kurulan bir Türk devletine bu ad verilmiştir. O devlet müessislerinin sülâlesınden Doğucoğlu Ebu Bekir Mehmed Mısırda bir Türk hükumeti kurunca Ahşid unvanını aldı (935).» Evet Fergane'de bir Türk devleti kuran Bârâ Harun kendisine ve evlâdına türkçe (Okşid) unvanı verilmişti. Arablar bu türkçe kelımeyi arablaştırıp İhşid, farisiler acemleştirip Ahşid demişler. Camiüddüvel müellifi Derviş Ahmed Efendi de bu kelimenin ash diye indî olarak akşid şekline sokmuş, ak güneş manasına olduğunu yazmıştır. Bunu Ahmed Nedim Efendi Sahaifülihbar (C:2. S: 373) te «bu lâfzın ash ak şiddir, beyaz güneş demektir» diye tercüme ve Bay Turhan Tan da galiba buradan ahp nakletmiştir. Herkes bilır ve görür ki kâinatta bir güneş vardır. O da ak degildir. Türk dili böyle uydurma bir lâkabı büyük hakanlara verecek kadar dar mıdır?.. Fazıl ve Mısırda müderris, kadelkuzat olmuş, Mısırda hükümdar olan bir zatın lâkabmı ve manasmı herkesten daha iyi bilir müverrihlerden Ahmed ibni Hallikân Vefeyatülâyan adlı eserinde hicretin 22^ üncü yılı ramazanmda Mısır, Şam, Haremeyn ve Cezire hükümdan olan Togucoğlu İhşid Mehmedin hal tercümesinde diyor ki: «îhşid Fergane padişahlarının lâkabıdır. Mehmed bin Toguc bunların evlâdındandı. Padişahlar padişahı manasınadır. C: 2. S: 42. ihşid kelimesinin ash akşid değil müştaklanndan anlaşıhr ki okşumak fiilinin müteaddi siygası ve sıfat olan okşut, okşiddir. Refi, metin, kerim ve fıtnat manasına okuş kelimesinden müştaktır. Bunun muhtelite fiili okşamak ve galibe fiili okşumaktır. Hem müfreddir, hem de pek yüksek manalı bir kelimedir ki Türk dilinin pek geniş ve lâkablar hususunda pek manah lugatlere malik olduğunu göstermektedir. Iştikakı, manası ve ispatı pek uzun oîduğundan bıraktım. 2 Turhan Tanın Yenicami mahfili unvanlı yazısında Yenicamiin ilk binasına ve temeline dair rivayet edilen malumat vesikaya müstenid degildir. Dördüncü Sultan Mehmedin validesi Hatice Tarhan Sultanın (1073) tarihli vakfiyesi Vakıf Kayıdlar idaresinde yazıhdır. Bu vakfiyesinde yazılan uzun tafsilâttan pek açık görülür ki Bahçekapıda Yahudiler mahallesi bu camiin binasından az önce tamamile yanmış oîduğundan Tarhan Sultan bu camiin yerini ve havalisini satın almış, Safiye Sultanın yaptırdığı rivayet olunan temel üzerine değil, parasile satın aldığı arsalar üzerine bir cami, havalisine imaret, türbe, kütübhane ve müştemilâtım ve imaret ittisalinde Mısırçarşısı denilen kemerli kârgir dükkânlan yaptırmıştır. Çok umardım ki bu camie dair mütalealar yürütmezden önce Hatice Tarhan Sultanın her zaman görülmesi mümkün olan müteaddid vakfiyeleri mütalea buyurulsun. Amasya müverrihi Hüsam Yasar Benim iki gün önce yazdığım makaleyi okuyan okuyucularımm bu mektubu da gözden geçirmelerin; dilerim. Çünkü bahsin ash ancak bu suretle anlaşılacaktır. F. G. Yalan bir haber îsminin ifşa edılmesini istemiyen yaşlı bir zatın Gureba hastanesine gelerek hastanenin âcil ihtiyaclanna ve nok sanlarınm ikmaline sarfedılmek üzere on bin lira verdiğini ve bu parayı te*lim ettikten sonra sessizce çekilip gittiğini yazmıştık. Bu haberden bahseden bir akşam gazetesi, bu zatın Fatihte bir kulübede ikamet eden Hacı Raşid is minde bir zat olduğunu, bir kardeş kızından baska hiçbir kimsesi olmadığını, kızın sevdiği bir delikanlı ile evlenmesinden dolayı arası açıldığını, bilâhare kızla barıştığmı, fakat bu defa da kızın çarşafı çıkararak manto giymesine muğber olarak servetini götürüp hastaneye teberru ettiğini yazmaktadır. Dün alâkadar zevattan yaptığımız tahkikata nazaran, haber hakikate uygun degildir. Evvelemirde bu zat ku lübede oturan bir adam degildir. Mü him miktarda bir servete malik olan, Osmanlı hükumeti zamanında nazırlık etmiş bulunan bir zat olup parasını da böyle bir taassub neticesi olarak vermiş degildir. Hamiyet sahibi vatandaşların hareketinin bu şekilde karşılanması halk üzerinde fena tesir bırakmıştır. Mudanyada halkın Büyük Şefi istikbalinden bir manzara Erzuruma giden postalar hakkında Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğunden şu mektubu aldık: 1 Gazetenizin 28/10/937 tarihli nüshasında Erzurum postası hakkında görülen yazı üzerine bu postanın gayrimuayyen gun ve saatlerde gitmesi sebebi tahkik ve tetkik olunmuş ve bu vaziyetin vapurların herhangi bir sebeble Trabzona geç gelmelerinden ve Trabzondan Erzuruma çı karılacak postalann da vapurların rötar müddetince tahrik edilememesinden ileri gelmekte olduğu anlasılrmştır. Gazetele rindeki yazıda vapurların rötarlarmm normal sayılarak postalann daima ona göre hareket ettirilmesi teklif olunmakta ise de rotar müddetleri hava vaziyetine göre değisebıleceği cihetle posta seferlerinde bu suretle de intizamı temin mümkun olamıyacağı gibi bu şekil vapurların rotarsız geldikleri zamana aid postalarm bilâsebeb gecikmelerini intac edeceğinden bu mütalea idarece muvafık görülememiştir. Atatürk Egeye binerken mahallî erkâna veda ediyorlar M. TURHAN TAN Mevlid Devlet Şurası azasmdan ve tanınmış üstad hekim lerden doktor Ge neral rahmetli SüLeyman Eminin ölümünün yıldönü mü olmak münasebetile hatırasmı anmıya vesile ol mak üzere yarmki pazar günü (6 şubat) Yelde^irmeninde ve merh«mun kızı deŞerli tarih öŞretmenlerimizden Bavan Sıdıkanm evinde Mevlid okunacaktır. Henüz Tıbbiyede okurken hürriyet ve vatan aşkile bir hayli eziyetlere göğüs veren, hapisanelere atılan, sürgünlere giden ve sonra temiz ahlâkile, yüksek seciyesile, geniş bilgisile her bulunduğu vazifede kendini tanıtıp sevdiren kıymetli doktoru sevenlerin bu toplantıya iştirak etmeleri rica olunur. Bir kayıb Emekli önyüzbaşılardan Nedim Ok tayın eşi, Hidayet Oktayın anası, M. M V. Levazım işleri reisi Tümgeneral Avni Ulerin kayınvalidesi Nevriye Okta yın 3/2/938 gecesi rahmeti rahmana kavuştuğunu duyduk. Salihatı nisvandan olan merhumeye mağfiret diler, kederdide ailesine de sabrı cemil buyurmasını temenni ederiz. Ege Mudanyadan ayrıhrken kesif bir halk kütlesi Ulu önderi alkışlıyor Bir teşekkür Maruz kaldığımız büyük kayıbdan dolayı keder ve acılarımızı gerek bizzat ve gerek yazı ile paylaşmak lutfunda bulunan bütün dostlarımıza candan te şekkürlerimizin ayrı ayrı iblâğına te essürümüz mâni oîduğundan buna ga zetenizin lutufkâr sahifelerini tavsi eyleriz. Sağlık Yurdu ailesl Büyük Şef dün öğleyin Dolmabahçede...

Bu sayıdan diğer sayfalar: