13 Haziran 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

13 Haziran 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 13 Haziran 1938 Bir eski zaman hikâyesi Babasından kalan muazzam serveti, iki senenin içinde, vur patlasın, çal oynasın bitirivermişti. Bir gün beş parasız kalınca kafatasını avucunun içine aldı ve düşündü; bu senelerce biriktirilmiş ve biteceği kimsenin akhna gelmiyen servetin iki sene gibi az bir zamanda eridiğine kendisi de şaştı. Dilenecek dereceye gelmişti. Sefihler ne de olsa azçok tecrübeli olurlar. Sefahat hayatınm dostluklan vardır. Fakat ne bu iki sene'.ik hayat tecrübesi, ne sefahat hayatında kazanılmış muvakkat dostluklar kendisini bugün düştüğü uçurumdan çıkaramadı. Bir kere de babasının eski ahbablarından, şehrin hatırı sayılır mühim şahıslanndan, Şeyh Efendiye n>iıracaate karar verdi. Şeyh Efendinin huzuruna kabul edil di. Hürmetle elini öptü. Ne istiyorsun oğlum! Tekkenizde bir iş. Şeyh Efendi elinin ağır bir hareketile oturmasını isaret etti. Genr se;ih yere serili postlardan birine diz kıldı. Evlâdım, ne çıkarsa bahtma! Demeğe kaimadı, Şeyh Efendinin gözle/i daldı, istihareye vardı ve biraz sonra eli beyaz sakalında uyandı. Nurlu çehresinde tatlı bir tebessiim işliyordu. Beyaz sakahnı sıvazlıyarak: Oğlum, senin için bizim tekkede altı ay bulaşık yıkamak görünüyor! dedi. İki gündür açtı. Hiç olmazsa kimseye muhtaç olmadı. Yiyip içecek, yatıp kalkacak bir yer bulmuştu. Herhalde dilencilik yanında bugünkü teklif olunan vazife içtimaî hayatta yüksek bir rütbe sayılırdı. Fersiz gözlerini önüne eğdi, dermansız boynunun zor taşıdığı başile muvafakat ettiğini bildirdi Alh ay büyük bir dikkatle bu vazifeyi gördü. Buna mukabil bol yedi, içti. Rahat yatakta yattı, kalktı. Tekkenin mutfağı meşhurdu. Kazanlar durmadan kaynardı. Midesine düşünlerin bayıldıkları yemekler... Kuzu dolmaları, börekler, baklavalar... Artanı mutfak halkı temizlerdi. Altı ayın sonunda Şeyh Efendinin huzuruna çıktı. El öptü. Şeyh Efendi: Ne istiyorsun oğlum, dedi. Şeyh Efendi Hazretleri! Emriniz üzere altı ayhk vazifemi yaptım. Peki evlâdım. Diyerek gene bir istihareye dalmadan evvel: Bakahm, haVkında hayırlı ne gibi bfr' vazife göninecek, dedi. Şeyh Efendi istihareye vardı. Yü zünde gene tıpkı altı ay evvelki tatlı tebessümile uyandı. Sakahnı sıvazlıyarak: Oğlum, dedi, Allahm hikmetinden sual olunmaz. Senin için gene altı ay tekkemizin bulaşık yıkayıcılığı görünü r. O yeni bir terci umarken gene bu bu laşıkçılıkta kalmayı istemiye istemiye, çaresiz kabul etti. Fakat vazifesini gene sadakatle yaptı. Talihsizliğine hükmediyordu. Koskocaman Şeyh Efendi Hazretleri gibi herkesten Allaha daha çok yakın bir âlim ve bir «piri fânî» nin kendi hakkındaki bu kehanetine birşey denemezdı. Bunu Cenabıhakkın bir cezası olarak kabul etti. Demek ki Allah bir sene sonra belki «ıslahi hal» eder diye ona bu vazifeyi göstermişti. Zaman geçer... Ikıncı altı ay da bitti. Tekrar huzura çıkmak için müracaat etti. Şeyh Efendi Hazretleri eski azız dostunun bu mirasyedi evlâdım huzuruna aldı. Otur oğlum, dedi. O oturmadı. Elleri önünde kavuşmuş bekledi. Şeyh Efendi gene ist:hareye daldı. Herhalde bu sefer kendisine iyi bir vazife görünecekti. Buna o kadar emindi. Üstüste üç defa bulaşıkçıhk çıkmaz ya. Efendi hazretleri derin bir rüyadan uyanır gibi uyandı. Sağ eli gene sıvazladığı sakalında, tatlı tebessümü gene nuranî çehresinde idi. Evlâdım, Aliahm hikmetinden sual olunmaz, diye cöze ba?İadı, gene sıze tekkemizde altı ay bulaşık yıkamak dü şüyor. Bu sefer isyan etti. Artık tahammülü kalmamıştı. Bulaşıkçılığımz da sizin olsun, tekkeniz de. Diyerek kapıdan çıktı, tekkeyi terketti. Onun için rızkın; başki diyarda aramaktan baska çıkar yol ynktu. Hem se fahatine, hem sefaletine şahid olan bu şerr'rden çıktı. Üç gün üç gece yol yürüdü. Bir akşam karanlık basrr.amıştı ki karşıda bir köy göründü. Aç, susuz geçen bu üç gün üç gecelik yoîculuk esnasında akh hep Şeyh Efendinin son sözünde idi. Bu dümja bir carkı feîektir; Döndürene aşk olsun! Bu büyük kelârna ilk defa bir türlü mana verememişti. Fakat yavaş yavaş beytin ilk mısraına nüfuz edebilmişti. Şeyhin kerameti RADVO akşamki program ) ANKARA: 12.30 kanşık plâk neşrlyatı 12,50 plâk: Türk muslkisl ve halk şankıları 13,15 daiıilî ve harici haberler 18,30 karışık plâk neşriyatı 18,50 ingılizce ders (Azims İpek) 19,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet Adnan ve arkadaşları) 20 saat ayarı ve arabca neşriyat 20,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Haluık Recal ve 21 konferans: Spor konuşCNizameddin Kırşan) 21,15 studyo salon orkestrası 22 ajans haberleri 22,15 yarınkl program ve İstlklâl marşı. ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadLs 13,05 plâkla Türk musikisi 13,30 muhtelif plâJs neşriyatı 14 son 18,30 plâkla dans musikisi 19,15 çocuklara masal: Bayan Nine 19,55 borsa haberleri 20 Grinviç rasadhanesinden naklen saat ayarı 20,02 RLfat ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkılan 2ü,45 hava raporu 20,48 Ömer Rıza taraiından arabca söylev 21 fasıl saz heyeti: İbrahim ve arkadaşları tarafından 21,45 orkestra22,15 ajans habei'leri 22,30 pîâkla sololar, opera ve operet parçaları 22,50 son haberler ve ertesi günün programı 23 son. Hâmid Görel Tekke büyüdü, büyüdü. Müridler ziBir su başına gelm.'şti. Kana kana su içti ve bir taşa oturdu Zekâsına bir serin yadeleşti. Ziyaretçiler çoğaldıkça çoğallik gelmişti. Hâlâ aklı beytin ikinci mıs dı. Mutfakta kazanlar durmadan kaynaraile meşguldü. Bir aralık gözü yolun ke mağa basladı. Kuzu dolmaları, börekler, nannda boylu boyunca uzanmış bir mer baklavalar yeniliyor ve yatsıdan sonra keb ölüsüne ilişti. İkinci mısraın hikmetine zikredilerek Allaha şükrediliyordu. o anda nüfuz etmişti. Oturduğu yerden Ziyaretin etrafı küçük bir kasaba halihemen kalktı. Bu eşek cesedini sürükliye ni aldı, kasaba büyüdü, yepyeni bir şehir sürükliye çimenin üzerine çekti. Elile güç oldu. halle açtığı çukura gömdü. Bir tane baş Velhasıl evliyanın şöhreti o kadar artBerlinden yazılıyor: tarafına, bir tane de aya< ucuna iki taş tı ki üç gün üç gece uzaktaki vaktile buStokholm sahnelerinde kendini gösterdikti. Ve ilk defa kcndisı bu aziz ölünün laşıkçılığını yaptığı tekkenin şöhretini söndikten sonra bir müddet evvel buraya ruhuna bir fatiha okudu. l dürdü. gelmiş olan Ingrid Bergman, Alman reO sırada hayvanlarını sulamağa gelen Şehrin eşrafı gene şeyh efendiyi evlenjisörü Carl Gröhlich'in idaresi altında bir arabacı ile yolcuları da gelip bu azi dirmek istiyorlardı. En tanınmış ailelerin zin ruhuna birer fatiha okudular ve geç en güzel kızları bu gür saçlı, siyah sakallı, çevrilen «Dört arkadaş» filminde mühim tiler, gittiler. Onlardan istıfade edeme nur yüzlü gene şeyh efendiye gönül bağ bir rol deruhde etti. Pek yakında beyaz perdenin mühim şahsiyetlerinden biri omişti. Yeni bir yolcu kafilesi daha geçi ladılar. lacağı sinema âleminde kat'î bir şekilde yordu. Su başında yolcu eksik olur mu? O bunlardan hiçbirini beğenmedi. O tahmin edilmekte bulunan gene artistle Gelen yolculara (burada yatan evliyanın nun kalbinde yalnız ve yalnız bir güzel görüşmek üzere Ufa stüdyolarının bulunruhunu şad etmeden geçmeyin) diyordu. kızın hayali saklı idi. Bu güzeller güzeli duğu yere gittim. Beni ta plato'ya ka Kendisini de bu aziz evliyanın bekçiiçin kaç yiğit verem olmuş, kaç delikanlı dar götürmekten çekinmediler. Ingrid liğine tayin etti. Çimende derin bir uy hayatına kıymıştı. O, işte bu kızla ev saçlarını düzelterek, gözlerini uğuştura kuya vardı. lenmek istiyordu. Bu kız vaktile sefahet rak parlak ziyalı lâmbaların önündcn Uyandığı zaman kendini hakikaten bir ve sefaletinin geçtiği şehirdeki Şeyh Efen kenara doğru yürüyor, iki sahne arasınevliya mezarının yanında hisseder gibi oldinin, güzelliği dillere destan olan gene daki dınlenme zamanmdan istıfade ededu. Gelip geçen yolcular bu pınarda aprek bir koltukta istirahat etmek istiyordu test aho evliyanın çimeninde namazları kızı idi. Onu bir sene içinde ancak bir de şüphesiz.. Onun rahatını bozaca nı kıhyorlar. Ona bir fatiha ithaf etme fa kafesin aralığından görebilmişti. ğımdan dolayı büyük bir teessür duyu Onun anlatılmaz bir endamı ve iri ba yordum. Fakat san'atkâr: den ve bekçisine de bir kaç para vermedem gözleri vardı. O gündenberi bu si den gitmiyorlardı. Bilâkis, dedi, vücudüm dinlendiği Uç gün sonra evliyanın baş tarafında yah ve sihirli ateşle kalbi yanıyordu. sırada kafam işlerse daha ziyade sükuBu sıralarda da tatlı tebessümlü, be net bulurum. Neler söylemekliğimi emrebir servi fidanı dikilmişti. Çok geçmeden yaz sakallı nur yüzlü Şeyh Efendi de bu diyorsunuz!.. yakmdaki köyden gelip adak adayanlar servinin ince ve narin sakma birer bez tekkenin gene şahsiyetini ziyarete ve hür Çocukluğunuzu, hususî hayahnızı, bağlıyanlar çoğalmağa başlamıştı. Aşkta metlerini sunmıya koşmuştu. Görüşüldü, san'at sahasında geçirdiğiniz terakki ve muvaffakiyetsizliğe uğrıyan saf delikan konuşuldu, anlaşıldı. Nişan, nikâh, üç tekâmül safhalannı anlatmamzı rica edehlardan tutunuz da zürriyeti olmıyan ba gün üç gece düğün yapıldı. cektim. balara, evlâdı olmıyan analara varıncya Mükellef bir ziyafetin sonuydu. Kah Başüstüne.. Stokholm'da doğdjm kadar herkes bu ziyaret yerine koşuyor veler içilmek için sedirlere bağdaş kur ve orada büyüdüm. Babam ressamdı ve du. Ve tuhafı şu ki bu evliya başka evli muşlar, tatlı sohbetler edilirken bir aralık İsveçliydi. Annem aslen Almandı. Fakat yalara hiç benzemiyordu. Aşkta muvaf gene Şeyh efendi kayınpederinin kulağına zavallı ben çok küçükken ölmüş. Onun fakiyetsizliğe uğrıyan dehkanlılar yeni iğilerek: için kendisine aid hafızamda minimini bir ve taze bir aşka, zürriyeti olmıyan baba Beni tanıdmız mı efendi hazretle hatıra bile yok. Buna çoi" müteessifim. lar zürriyete, evlâdları olmıyan analar evAkrabamın ve babamın anlattıklarına ri? dedi. lâda kavuşuyorlardı. göre daha bir bebekken san'atkârlığa heIhtiyar Şeyh efendi damadının yüzüne Servi fidanı günden güne boy atıyor. dikkatle baktı. Hiçbir yerde böyle nur vesim varmış.. Dans etmesini, şarkı söyVe onun ince narin sakı uzadıkça kırmızı, yüzlü, siyah sakallı, peygamber bakışlı lemesini, şiir okumasmı çok severmişim. Mektebde bu istidadım daha ziyade yeşil, mavi çaputlar da ziyadeleşiyordu. bir zat tanımıyordu. arttı. Yalnız lirik şiirlerden ziyade facia Bekçı efendi köyün marangozunu ça Vallahi üstadım efendim tanıma manzumelerinden hoşlanmağa baş'adım ğırdı. Biriken paralarla azizin kabrini yedım. Kusuruma bakmayınız.. İhtiyarlık. ve benden çok ilerideki sınıflarda buluşil boyalı tahta parmakhkla çevirtti. BaşBunun üzerine gene Şeyh efendi ka nan mekteb arkadaşlarımdan birkaç taucuna gece gündüz yanan bir kandil asyınpederinin kulağma iğildi, kimsenin nesile bir temsil kulübü tesis ettim. Onlartırdı. Köyün ziyaretçileri bu aziz evliyaduyamıyacağı birşeyler fısıldadı. la oturup tıyatroya ve aktörlere dair konın bekçısıne gül gibi bakıyorlardı, yu Ihtiyar Şeyh efendinin ağzı hayretle a nusmaktan pek ziyade hoşlanıyordum. murtanın, yoğurtun en tazesıni ona getıriçıldı, her zamanki tatlı tebessümü bir kat Sahnede ciddî bir temsili ilk defa Gösta yorlar, balın ve kaymağın en iyisini ona daha genişledi. Beyaz ve uzun sakahnı Ekman'ın başrolü oynadığı bir eseri seysaklıyorlardı. sıvazlıyarak: rederek gördüm. Bu temaşa bende dehBu ziyaret yerinin şöhreti az zaman Maşallah maşallah, diyebildi ve i şetli bir iz ve tesir bıraktı. Bundan sonra da o kadar arttı ki civar köylerden halk gündelığımden biriktirdiğim paraların lâve etti: akını başladı. Körler gözlerinin açılması hepsini tiyatroya gitmeğe sarfediycrdum. Üstadım efendim buna nasıl mu ıçın ona koşuyorlar, günahkârlar ondan Her yeni piyes seyredişte onun en müvaffak oldunuz? şefaat umuyorlar, sakatlar ondan yar him gördüaüm kahramanının rolünü ge« Bu dünya bir çarkı feîektir. Dön lip evde tekrar ederdim. Bazan mükâledım diliyorlar, hastalar ondan şifa bekdürene aşkolsun!» dedi ve yatan evliya meler tamamen aklımda kalırdı. Onları liyorlardı. Evliya bekçisi kendini bir iki derece nın asıl hüvviyetini ifşa edince ihtiyar aynen tekrar ederdim. O cümlelerden badaha terfi ettirdi. Üstünü başını iyice dü Şeyh efendi dayanamadı damadının ku zısı hâlâ hatırımdadır. zeltti. Mükellef ve sarıklı bir hoca kılığı lağına iğilerek gayet yavaş bir sesle: Mekteb bitti. Fakat ayni zamanda bi Bizim zaviyede yatan da sizinkinin çare babam da ölüp gitti. Akrabamdan na girdı. Velhasıl fikir gayet dahiyane idi. Ve dedesidir, merak etmeyiniz! dedi. I feleğin çarkı dönmeğe başlamıştı. HAMİD GÖREL Bir küçük sandık yaptırdı. Üzerine kunabara deliği açtırdı. Artık verilen pa•^T Fransız rejisörü Andre Hugon bu Bursada ticaret sarayı ralar için el uzatmak zahmetinden ve sene çok büyük faaliyetler göstermek niBursa (Hususî) Ticaret ve Sanayi yetindedir. Birkaç güne kadar «Marn hatta zilletinden de kurtulmuş oldu. Ziyaretçiler gönüllerinden kopanı doğrudan Odası, eski İpek hamnda yaptırdığı ye kahramanı» isminde bir filim çevirecek, doğruya sandığın gözüne atıyorlardı. ni ve modern ticaret sarayına naklet eylulde Tolstoi'nin «Serj baba» nammmiştir. Ticaret Odasile Koza ve Zahire Çekmece birkaç hafta içinde yerinden daki eserinden bir kordelâ vücude getiBorsalan bu yeni binaya yerleşmişlerkalkamıyacak derecede ağırlaşmıştı. dir. Yeni ticaret sarayında fabrikator recek, daha sonra da «Nant'lı Francois» Bu para ile ve kasabanın ileri gelenle lara mahsus toplanma ve müzakere sa isminde bir filim yapacaktır. •jf Goncourt kardeşlerin tanınmış eseri rinin de yardımile bu her derde deva ev lonlan, borsa ve diğer iktısadî hareketlere mahsus yerler vardır. Eski îpek «Gene kız Eliza» yı rejisör Henry liyalanna bir küçük türbecik inşa ettirdiler. Artık çadırda bannmaktan kurtul hanı denilen bu yer şehrimizin en işlek Roussel filme çekecektir. Filmin idaresinin kontrolunu Fransız ediblerinden muş, iyi kötü döşeli bir odacığa da kavuş ticaret mmtakasmda bulunmaktadır. Francis Carco, Rosny kardeşlerden bümuştu. Türbenin etrafma dikilen çmarlar VEFAT yüğü deruhde edecektir. da günden güne büyüyorlar ve geniş ve Trabzon eşrafından (Nemlizade) ayeşil yapraklarından serin gölgeler serpi•fc Pariste «Altın elli Sonya» isminde ilesinden Bay Zihni Nemlioğlu müptelâ bir macera fılmi vücude getırılmek üzere yorlardı. olduğu hastalıktan kurtulamıyarak Gün geçtikçe ziyaretçilerin sayısı öyle dünkü pazar günü vefat etmiştir. Bu hazırlıklar yapılmaktadır. •Jt Fransız piyes muharrirlerinden çoğahyordu ki... Çekmece nikel ve gü gün ikindi vakti namazı Yeni camide Henri Bataille'ın eseri «Divane gene kız» müş paıalarla dolup dolup boşalıyordu. kılmdıktan sonra Edirnekapı şehidliğiYanına köyün medresesinden dinine ne defnedilecektir. Cenabı Haktan mer dan iktibas edilerek vücude getirilecek okavi iki tane de çömez almıştı. Biri ye huma rahmetler ve kederli ailesi efra lan filimde başrolü Gaby Morley oyn;yacaktır. meğini pişiriyor, öteki türbenin temizliği dırîa da sabırlar dileriz. Holivud'dan Nevyork'a on beş gün ne bakıyordu. kalmak üzere giden Joan Cravford, şan Biriken paralarla daha geniş bir arsa hocasile kuyruklu piyanosunu birîikte üzerine üç odalı bir sofalı büyük bir tekke inşa ettirdi. Aziz evliyanın şöhreti ci15 temmuzdan 23 ağustosa kadar 40 götürmüştür. Artistin son zamanlarda sevar köylerin ve kasabaların hududlarmı şünlük Yunanistan, İtalya, Viyana, Al sini bu kadar terbiye etmeğe ehemmiyet da aştıkça aşıyor, namı ve itibarı şehir manya, Prag, Peşte, Bükreş, Köstence vermesinin sebebi olarak Nelson Eddylerden şehirlere yayılıyordu. Başı ağrıyan, etüd seyahati, yemek, otel, tren, pasa nin müstakbel filminde güzel sesli san'atkolu çıkan hastalar bile uzak şehirlerden port her şey dahil 225 liradır. Fazla ta kârın partönerinin Jeannette Mac Donald değil, Joan Cravford olacağı ileri sürülkalkıp onun birebir keskin yardımına ko lib olduğundan 20 haziranda kayıd kamektedir. şuyorlardı. Ziyaret yeri bir sene içinde panacaktır. Müracaat: Beyoğlu Perajf M. G. M. stüdyosunda bir senebüyük bir vilâyet halkının o kadar itiba palas karşısmda (İTA) acentası. Tel. dir boş duran merhum Joan Harlov'un rını kazandı ki senede iki gün tayin edil 43542. odası Margaret Sullavan'a verilmek is di. O günlerde burası bir mahşer gibi.. tenmişse de bu aktris müthiş surette uğurYiyeceğmi, içeceğini alan yü/clerce aile suzluğa inanmakta olduğundan kabul etbu mukaddes mezarın etrafında adeta memiş, bunun üzerine oraya Louise ReHıdrellez günü gibi bayram yapıyorlardı. iner yerleşmiştir. Bizim bekçinin de artık kendi kendini •jf George Brent'in Isveçli yıldız Gregene bir şeyh efendi namzedliğine terfi etta Garbo'yu hâlâ sevdiği zannedilmektetirdiğini söylemeğe hacet yok. Gene şeyh Erenköy santralinde ârıza dir. Çünkü onun Stokovski ile evlendiğiefendinin itibarı da tekkenin şöhretile mumemuru Zivere müracaat ne dair çıkan şayiaları isittiği günden itivazi olarak ziyadeleşiyordu. Herkes o baren mahzun ve mükedder evine cekilnun elini öpmek ve hayır duasına naıl oledilmelidir. miştir. On beş gündenberi kimsenin yümak için birbirini eziyordu. < J zünü gördüğü yoktur. Yeni bir isveç yıldızı yetişiyor Stokholm sahnelerinde mühim muvaffakîyetler kazanmış olan Ingrid Bergman Alman filimlerinde oynamıya başladı Yabancı merkezlerden müntehab parçalar Operalar İngrid Bergman birinin yanına iltica ettim. En sevdiğim ve birini hiç görmediğim, iki mahluku kaybettikten sonra bütün muhabbetimi yegâne arkadaşım san'ate verdim. On sekiz yaşına basınca artist olmak istediğimi herkese alenen ve resmen söyledim. Tasra muhitinde yetişmiş akrabam, buna pek muvafakat eder görünmediler. Fakat ben onları dinlemedim. Gittim tiyatro mektebine yazıldım. Bir taraftan tahsil ediyor, diğer taraftan da geceleri figüranlık ederek hayatımı kazanıyor dum. Uç sene hayatım böyle geçti. Tatilden istifade ederek gündüzleri de bazı piyeslere çıkmağa başlamıştım. Filim endüstrisile alâkadar bir zat benim yüzümü gayet fotojenik bulmuş. Bana çevireceği filimlerde bazı roller teklif etti. Kabulde tereddüd göstermedim ve bu suretle tiyatro mektebini bitirmeden sinema ar tistliğine başladım. Bir sene de böyle geçti. Baktım, hâlâ bu işe girdiğim noktadayım. Hiçbir ilerleme yok. Müteessir oluyor ve tekrar sahneye dönmek istiyordum. Derken bir haber.. Gösta Ekman'la birlikte bir filim çevirecekmişim. Sevincimden aklımı oynatacak bir hale geldim. Büyük san atkârın huzuruna çıktığım vakit heyecandan tiril tiril titriyordum. Fakat o bana, elini dostane uzatarak hatırımı sorunca sakinleştim ve dünyalar benim olmuş sandım. Üstadla iki kordelâ çevirdikten sonra epeyce sivrilmiştim. Tiyatro direktörleri derhal etrafımı çevirdiler ve iki müessese için birden angaje ettiler. Lâkin, büyük filimler yaparak milletlerarası bir şöhret kazanmak benim ebedî hul yamdı.. Bugün o hulya sarayının eşiğinden içeri ilk adımı atmış vaziyetteyim.. Bakahm isrikbal ne RÖsterecek?.. 20,30 Viyana: Toska (Verdl'nln). 20,55.11 Hilversum: SihirU Ilüt (Mozart'm). 22,05 Roma: Prenses Liana. 21,05 Hamburg: Muhtelii parçalar. 21,05 Londra (Reglonal): B. B, C or « kestrasının konserl. 21,35 Kolonya: Alman Fransiiı mübadele konseri. 21,45 Oslo: Finlândiya musikisi. 22,05 Brüksel: Orkestra konseri. 22,15 Hilversum: Konser. Büyük konserler Oda musikileri 18,05 Bennomünster: Muhtelif parçalar. 22,05 ParLs (P. T. T.): Muhtelif parçalar. 22,20 Frankfurt: Muhtelif parçalar. 22,25 Münih: Schubert'in eserlerL 19,20 Königsberg: Finlândiya talebe korosu. 19,05 Saarbrücken: Marşlar ve muhtelif havalar. 20,30 Brüno: Nefesli sazlar orkestrası. Koro konserleri Aakerî bandolar Alenen teşekkür Eşim ve sevgili babamız mühendis Mehmed Hilmi Beliğin vefatı müna sebetile cenaze merasimine iştirak ve taziyette bulunmak lutfunu gösteren Devlet Demiryolları müdiriyeti umu miyesine, Birinci ve Dokuzuncu İşletmelere ve merhumun cenaze merasi mine yüksek ve kıymettar hizmetleri dokunan Devlet Demiryolları Haydar paşa limanı Başmüfettişi Lutfi Polada ve kendir, keten sanayii müdürü Bay Abdullaha, keza cenaze merasimine iştirak eden Haydarpaşa Demiryolları okuluna, şifahî ve tahrirî taziyette bulunan ve merasime iştirak eden dostlara alenî minnet ve teşekkürlerimizin ib lâğını muhterem gazetenizden rica ederiz. Damadı Mühendisoğlu Ferid Ölçer Muzaffer Belik Eşi: Fatma Belik Bir iki satırla +• Beyaz perdenin ideal zevcesi te lâkki edılen Myrna Loy aile kadmlarına 5u nasihatleri vermektedir: 1 Evlendikten sonra gene kızlığı nızdaki haricî vaziyetinizi bozmamağa çalışınız. Ne fazla süsleniniz, ne de pasaklı gezmeğe başlayınız! 2 Muhakkak yemek yapmasmı öğreniniz. Çünkü ekseri erkeklere mide tarikile hulul etmek herşeyden daha ziyade kolaydır. 3 Kocanızdan son derece emin olmağa kalkısmayınız. Onun da sizden kat'î surette emin olmasını mucib olacak tavırlar takmmayınız. 4 Para meselesinde kocanızla ih tilâf çıkarmamağa dikkat ediniz. Buna da açre muayyen bir bütçe yapıp ondan ne fazla, ne de eksik sarfetmemektir. 5 Yere tütün külü düşürdü diye kocanızı azarlamayınız. Salonunuzda ve odalarınızda mümkün mertebe fazla sigara tablası bulundurunuz. 6 Dünya ahvalinden haberdar olmak için daima gazete okuyunuz. Kocanızla aranızdaki en mühim mükâleme mevzularını bunlar teşkil edecektir. 7 Kocanıza sormadan hiçbir yere gitmemeğe veya evinize bir misafir çağırmağa kalkısmayınız. Çünkü o belki de o zamanlarda evde ayaklarını uzatıp istirahat etmek niyetindedir. 8 Evlendikten sonra evvelce ev lenmeniz muhtemel olan bütün erkekleri unutunuz! 9 Kocanızın yazıhanesine mecburiyet hasıl olmadıkça telefon etmeyiniz! 10 Kocanızı hiçbir zaman küçük gormeyınız t Maupassant'm meşhur hikâyelerinden «Bir kır gezintisi» filme alınacaktır. Bu eserden vaktile bir Fransız rejisörü daha bir kordelâ yapmak istemiş, fakat bir türlü bıtirememısti. Bakahm, bu sefer ki teşebbüs mâniaya uğramadan nihayet€ erecek mi? ( Yeni Eserler Kel Oğlan ) Oemlik Partl baskanı kıymetll ve hassas şair doktor Ziya Kaya (Keloğlan» isminl verdiği yeni bir şiir kitabı neşretmiştlr. Şair, eserinin mukaddemesinde; «Keloğlan, İstibdad Anadolusunun bir sembolüdür» demeıktedir. Kendisi ufak, fakat kıymeti büyük olan bu kitabda İstibdad Türkiyesinin çektiği cefalar terennüm edil mektedir. Bora Fırtına (Damlacıklar) ve (Kıvılcımlar) gibi, iki güzel eserin sahibi olan Turgud Akkaş, Ulus basımevinde üçüncü kitabını da bastırmıştır. Bu eser, mevzuunu hayatm tam içinden almış nefis bir romandır. (Bora Fırtına) adını taşıyan kitabın her sahifesinde, muharrir daima hareket halinde olan kahramanlarının bize yeni bir vak'asını anlatıyor. Fikir ve hâdlse blrliğinl kaybetmeden bu kadar hareketli bir üslub, cidden muvaffakiyettir. Tavslye ederiz. Yeni çıkb Avrupa Seyehati ilk aşlc H. Rifat Türgenef ÜÇÜNCÜ BASIŞ Şimdiye kadar fiatı yüz kuruş olan bu meşhur eser üçüncü defa olarak Hilmi Kitabevi tarafından neşrolunmuştur. Bir çift Tavus kuşu satıhktır Kızıltoprak ile Feneryolu arasında tramvay caddesi üzerinde 147 numaralı yeni kârgir ev satılıktır. 12 odası, 2 banyosu, bir buçuk dönüm bahçesi vardır. Bir katı ayrı kiraya verilebilir. Pazar ve ' çarşamba günleri içindekilere müracaat olunur. Satılık Kârgir Ev Haleb • Sancak • tskenderunda Jan R. Kürdi Cumhuriyet Gazetesinfn tevzi yeridlr,

Bu sayıdan diğer sayfalar: