5 Ocak 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

5 Ocak 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 İkincikânun 1939 CUMHURİYET Bir Türk Dastani: 4 Ispanyada harb vaziyeti Frankist ordularm Katalonya cephesinde yeni muvaffakiyetler kazandığı haber veriliyor Bilbao 4 (a.a.) Frankocular on gündenberi devam eden taarruzlanndan takriben 1750 kilometre murabbaı top rak işgal etmişlerdir. Bunun bin kilometre murabbaı Lorida mıntakasındadır. Bundan başka Frankocular, 71 düş man tayyaresi düşürmüşler ve 16,200 e6İr Imışlardır. Şimalde Lerida Seo de Urgel yolu Franksit topçularının ateşi altında bulunmaktadır.» Hatay Dahiliye müsteşan gitti Inayet Mürseloğlu Ankarada mühim temaslar yaptı Ankara 4 (Telefonla) Şehrimizde bulunan Hatay Dahiliye ve Millî Müdafaa Müsteşan Inayet Mursaloğlu bu akşamki Torosla Hataya dönmüştür. Inayet, Dahiliye Vekili ve Parti Genel Sekreteri Refik Saydam ve Genel Kurmay İkinci Reisi Asım Gündüz tarafından kabul edilmiştir. Müsteşar ayrıca, Dahiliye Müsteşan Vehbi Demirel, ve Emniyet Umum Müdürü Şükrü ile de temaslarda bulunmuştur. înayet, hususî surette Meclis Reisi Abdülhalik Renda ve İktısad Vekili Hüsnü Çakır tarafından da kabul edilmiştir. Kendisile görüşerek ihtisaslarını sor duğum İnayet Mursaloğlu kısaca dedi ki: « Görüştnelerimden hissettiğim memnuniyet çok büyüktür. Ankara te masları bizler için daima enerji ve ilham kaynaaı olmuştur.» lanrı Dağında Yazan: AĞAOĞLU AHMED kat bir zaman geldi ki sen bu söz birliğine bakmadın, beni unuttun. Ayakların durdu, ellerin işlemez oldu, gözlerin göre mez, usun düşünmez, gönlün çarpmaz oldu! Ulusu sevmez oldun, imeceliğe, hova bakmadın, ıtımnileri, kunulanları unuttun!.. Sonra! Sonra sende istek de kalmadı, babalarınızda istek vardı ve dünyanın bir ucundan ötekine ok gibi sıçrardı! Çünkü istek, bütün zorların, bütün kuvvetlerin annesidir, varlık, odur! Fakat sen onu kaybettin, zorbalara uy dun! Zorbahğa taptm! Ulusta yaşamak için ne heves kaldı, ne derman! O çağ danberi tanrı yurdu, mezarlık oldu, kul larım, diri değil ölü, canh değil gölge oldular! Tarlalar kurudu, bahçeler sol du, köyler çöktü, şehirler yıkıldı! Bunu gören dış hemen tann ili üzerine saldırdı, Artık öteki Kamlar da cuşu huruşa ağalık gitti, kölelik geldi! Bütün bunları gelerek, ortaya atılmışlardı ve bu kere siz kendiniz yaptınız! Artık ne istersiniz? umumî bir raks ayini başlamıştı. Bu bir Kamlar: putlacdı! Yüce tann! Merhamet et, kurtuluş Yüzlerce kaplan ve geyik derilerine için yol göster! bürünmüş uzun saçlı, çıplak ayaklı in Ses: sanlar ellerindeki deflere vurarak sıçraMusibet, o paslanmış gönüllerin, pis" yışlar ve çevreler yapıyor ve üzerlerinden lenmiş ruhların tek dermanı, o kirli dü sarkan binbir zilden binbir sada çıkartarak tann dağma bir mahşer man şünceleri, bulanık duyguları durultan zarası veriyorlardı. Bu bir söz ve kelâm cevher sizi tcmizledi mi? Taşıdığınız pislikleri söküp atünız mı? O halde biliayini değildi! Hayır! niz ki kurtuluş yolu gene o yoldur! Burada artık söze yer kalmamıştı. Kamlar: Gönüllerde yanan ateş kendiliğinden Hangi yol? parlıyor ve tutuşanları coşturuyordu ve Ses: coştukça tepinmeler ve sıçrayışlar, def ve Kişilik yolu! düdük uğultuları çoğalıyor. Nekadar sürKamlar: dü? Anlıyamadık, yuca tann! Bilemem! Ses: Birdenbire Karakurum Kamı: Kişi tann eşidir! O tanrı gibi iğilmez, Geliyor, geliyor! Kutlu olsun! bükülmez ve kendi içinden başka kimseYerlere iğiliniz! dedi. den çekinmez. O tanrı gibi dayanıkhdır! Hepimiz diz çöktük, ellerimizi göke, Varlığa, yokluğa, açlığa, tokluğa, kısalıgözlerimizi doğuya çevirdik. ğa, yucalığa, zenginliğe yoksulluğa bakDoğu tarafında yerle gök arasında maz! O tanrı gibi hak yolunun, insanlık nurdan bir sütun bize doğru yürüyordu! çığırının, şeref ve haysiyet izinin, hürriSütunun içinde ne var? yet ve istiklâl gediğinin koruyucusudur, Bakmak istiyorum, gözlerim kamaşı tanrı gibi o da düşkünlerin yardımcısıdır! yor, başım dönüyor, kalbim çarpıyor! Tanrı gibi onun sözü toktur, açıktır, yaBiraz sonra bana öyle geldi ki sütunun lan bilmez, riya sevmez, yaltaklık etmez. çevresinden, nurdan bir ışık ayrıldı, bana kısaca söz, o benim acundaki eşimdir. doğru geldi, kalbime döküldü ve oradan Ben onda yaşarım, onda görürüm, vakda bütün varlığıma yayılarak bütün dün tile tann ilinde kişilik vardı, ben de onunyayı, bütün yaratılışı aydmlattı. la idim. Tanrı onunla tanrılık ederdi, bozulmuş illeri onunla düzeltirdi. Yukarıdan bir ses: Burada ses kesildi. Ve birdenbire tan Ey budunun elçileri! îşte geldim! rı dağını, gökyüzünü ve yanlardaki bütün Ne istiyorsuuz? Sizi buralara kadar sü rükliyen ne? Bu ağlamalar, bu yalvar dağları, dereleri, kalın bir sis kapladı. Ortada ne nur kalmış ve ne de sütun!! malar ne? Neden bu ah ve figanlar? Fakat biraz sonra kalın sis de çekildi Neden bu gözyaşlan, bu çırpınmalar, bu ve tanyeri kızarmağa başladı! dövünmeler? Dizleri üzerine çökmüş Kamlar, başYaptıklarınızdan pişman mı oldunuz? larını aşağıya iğmiş duruyorlardı. BunlaSuçlarınız ağır mı geldi? Temizlenmek mi istiyorsunuz? Söyleyiniz! Söyleyiniz! n derin bir düşünce almıştı! Bu hal ne kadar sürdü bilemiyorum: Sonunda KaKamlar birlikte: Ey Ylu Toeen! Ilini esirge! Suç iş rakurum Kamlar Kamı birdenbire ortaya ledikse bağışla! Çektiğimiz yetişir! Mer fırlıyarak, yuca bir sesle: «Ey Türk elçilerinin elçileri! Tanrıyı hamet et! Yol göster! dinlediniz! Gösterdiği yolu bellediniz! Yol mu göstereyim? Iller arasında, Şimdi hepiniz ellerinizi göke doğru kaldıseni benimsedim! Tann ilisin dedim, rınız ve benimle beraber şu andı îçiniz: budunlann budunu ol, kılavuzluk yap, «Yerin, gökün, canlı cansız herşeyin yaratılışı koru, ben de senin yardımcm yaradanı yuca tanrıya şu andı içiyoruz: olayım, yaratılış üzerindeki ağalığını koruyayım! Ayak verdim yürü, dedim. Haktan başka bir kimseye uymıyacağız. El verdim, işle, dedim. Göz verdim, gör, EHmiz var işliyecek, ayağımız var yürüdedim, Us verdim, düşün, dedim. Gönül yecek! Usumuz var düşünecek, gönlümüz verdim, duy, dedim! Ulus verdim, sev, dar duyacak! Birbirimize sarılacağız: Yalvarıyoruz. Emir verin, yol gösteriniz! Yeyemiz anne! Bizim geniş yollarımızı temizle! Siz! Ey cenubda dokuz ormanlı tepelerde yaşıyan güneş ruhları! Doğuda dağ üzerindeki yeyelerimiz? Ulu babamız! Kalın enseli, kudretli, güçlü babamız! Bizimle ol! Ve sen! Ey muhterem aksakallı sihirkâr od! Sana yalvarıyoruz. Temiz gönülle istediklerimize, temiz u?la düşündüklerimize! Rıza göster, bizi dinle, yap! Yap! yap! Burada her göğüsten kalkan Uruy! Uruy! Uruy! sadaları ta ufka kadar aksetti! dedim. Itımnisini, (sahibsiz çocuklar), kunulanini (sahibsiz kadınlar) koru de dim. Hova, imeceye bak dedim! Bu söz birliğine sen baktıkça ben de sana baktım, yardımcm oldum, dünyanın bir ucundan öteki ucuna kadar ağalığını gördüm, her yana adamlık, götürdün, uygurluk saçtın, bahtiyarlık verdin. Fa İHEM NALINA MIHINA Matbuat hürriyeti değil küstahlık! ransada matbuat hürdür, hatta fazla hür. Onun için, her aklına ve ağzma geleni yazar. Bazı gazeteler, bu hürriyete dayanarak şantaj bile yaparlar. Parti ve ideoloji ihtiraslarile gözleri <lön«nler, yahud şahsî menfaat gayesi güdenler, hükumet adamlanmn hususî hayatlarını karıştınrlar. İsnadlar, iftiralarla namuslu adamları intihara kadar sürüklerler. Matbuat hürriyeti çok iyi şeydir amma, haddini geçmemek, ferdlerin şeref, haysiyet ve namusuna tecavüz etmemek şartile. Duyduğu bir fenalıgı veya suiistimali, memlekete hizmet emelile yazan gazetecinin, bir takım kanurî inceliklerle cezaya çarptırılması nekadar yanlış ve za rarlı ise, bir gazetecinin de, matbuat hürriyeti namına, muhtelif sebeblerle önüne gelene saldırması, en az, o kadar yanlış ve zararlıdır. Fransız muharrirleri arasında, kalemlerini, dahile ve harice karşı bir haydud kaması gibi kullanarlar vardır. Onun içindir ki, Başvekil Daladier geçenlerde neşrettiği yeni bir kararname ile Hariciye Nezaretine, ecnebi devlet şeflerine dil uzatan Fransız gazeteleri aleyhind<", dava ikame etmek salâhiyetini vermiştir. Böyle yapmakta da tamamile hakkı vardır. Çünkü Fransız gazetelerinde ve kî tablarmda, Fransız hükumetinin dost geçindiği devlet ve milletlerle, bunlarm millî şeflerine karsı, manalı manasız dil uzatanlar çoktur. Rirkac gün evvel, bü: »azeteierden biri, Iran S"^ıinsahı S. M. Rıza Sah Pehlevinîn ve Iran milletinin haklı infialinî mucib olacak hürmetsiz bir kelinr>e oyunu yaDtı. Bu vüzden Iran devleti Fransa ile diplomasi münaseriptlerinî kestî. Fvvelki sene d*. sene bir Fransız çazetesî ayni wünaspKetsizliqi vapmıs; bunun üz«""ne tran, hatırımrîa vanlış kalmadnr«a. Paris ser=nsine istirak cn'K; P?>'<; '•ofirini d« gerî caSırrmjtı. Bu hadise 1^37 de olmu«lu. 1°38 de, avnî hatayı tekrarlamaları, bazı Fransız m€slektaslanmızm hiffetine ve herzeguluğuna en büyük delildir. Hükumetçilere göre vaziyet Barselon 4 (a.a.) Resmî tebliğe göre, Katalonya cephesinde mücadele devam etmektedir. Düşman, yabancı tanklar, toplar ve tayyareler yardımile îngiliz gemilerine taarruz hâlâ taarruzdadır. Düşmanın ilerleyişinin Barselon 4 (a.a.) Bu sabah bir önüne geçilmiştir. Frankistler ancak bir hava akını esnasında limanda bulunan üç kaç tepe işgal ederek ileri hatlannı dü îngiliz gemisine bomba veya bomba par " zeltmişlerdir. çaları isabet etmiştir. Gemilerde kimseye Kaç tayyare düşürmüşler ? birşey olmamıştır. Madrid 4 (a.a.) Neşredilen bir İki cephede taarruz istatistiğe göre, 1938 senesi zarfında 114 Saragosse 4 (a.a.) Havas Ajan hükumetçi tayyareye mukabil düşmanın 562 tayyaresi düşürlümüştür. sının muhabiri bildiriyor: Fransız kumandanının ziyareti « Frankistler şimdi Katalonyada Cebelüttarık 4 (a.a.) Fransanın ceman 145 kilometre uzunluğunda iki cepheden taarruz etmektedirler. 60 kilo Fas deniz kuvvetleri kumandanı kontr metre uzunluğunda olan cenub cephesi, amiral Derrier Cebelüttarık üssü kuman Vinebre'nin cenubundan Ebrfeden başlr danı kontramiral Evans'i 6 kânunusanide yarak Margalef, Juncosa, Albaces ve resmcn ziyaret edecektir. Frankistlerin tebliği Sudanell'den geçmektedir. Balaguer, Laoarbnia ve Tremps köp Katalonya cephesi, 4 (a.a.) Nasrü balşannı işgal eden kıta'ların iltisakı yonalist tebliğidir: neticesinde işmdi daha genişlemiş olan §i« Bugün bütün bölgelerde harekât mal cephesi Vallfogona'nın cenubundan devam etmiştİT. Frankistler sağ cenahta Pobla de Segur'e kadar 85 kilometrelik Gratallopse ve Llena dağlannda da Gran bir mesafeye uzanmaktadır. della şehrine kadar ilerlemişlerdir. Nasİki cephe arasında Laridayı ihtiva eden yonalistler bu sabah erkenden Ana'yı İŞ" takriben 30 kilometrelik bir hat mevcud gal etmişlerdir. Ana mühim iltisak nok" tası olan Atesa de Segre'nin şimal doğudur. Frankistler bu hat üzerinde Segre'nin sundadır. Düşmanın başhca mukavemeti burada tekâsüf etmekte ve diğeT taraf Eağ sahilini işgal etmektedirler. Frankist hattının son noktasını Tara lar da mümkün olduğu kadar tutunmagone'e 46 kilometre mesafede kâin Mar ya çahşmakla iktifa eylemektedir.» galef kasabası teşkil etmektedir. Sierre Los Carraptes önünde 12 nci fırka Falset'e 16 kilometrelik bir mesa ~ fede bulunmaktadır. LlbacesAspa mıntakasında muhtelif kıt'alar doğru bir hat üzerinde Borjas Blancas'a takriben 10 kilometrelik bir mesafede bulunmaktadırlar. Millet Meclisinde Hariciye Vekili Selânik anlaşmasını^ izah etti Ankara 4 (a.a.) Büyük Millet Meclisi, Balkan İtilâfı devletlerile Bulgaristan arasında 31 temmuz 1938 tarihinde Selânikte imza edilen anlaşmanm tasdikı hakkındaki kanun lâyihasmı, Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlunun iza hatını dinledikten sonra kabul etmiştir. Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: « Arkadaşlar, Tasvibinize arzolunan kanun lâyihası beş Balkan devleti arasında akdedilmiş olan bir anlaşmanın kabulüne dairdir. Bu anlaşma, esas itibarile iki büyük manayı ihtiva etmektedir. Bu manalardan birincisi, Nöyyi muahedesinin Bulgaristana koymuş olduğu askerî ve teçhizat takyidatmın orta yerden kaldırılması manasıdır. İkincisi de Lozan muahedesinin Türkiyeye, Yunanistana ve Bulgaristana karşı hududlarda bir kısım arazi üzerine koymuş olduğu askerî takyidatm kaldırılması manaSîdlT. Rovelverle öldüriilen esirler Burgos 4 (a.a.) D. N . B. ajansıır dan resmen bildhrildiğine göre, Katalonya kıyılarmda Cumhuriyetçiler tarafmdan denize inmeye mecbur edilmiş olac bir Nasyonalist tayyaredeki üç zabit Cum huriyet topçusunun kumandanı tarafından rovelverle öldürülmüştür. Müesseseler ve bankalar baremi Meclise verilen lâyihaya göre memurlar 13 dereceye ayrılıyor Ankara 3 (Hususî) Mahsus bir kanunla devletten bir hak temin eden veya sermayesinin yarıdan fazlası devlete aid olan banka ve müesseseler me rmırlannm maaş ve ücretlerile hizmete giriş esasları ve terfi usullerine dair olan lây:halar Meclise verilmiştir. Bu lâyihalardaki hükümlerle bu müesseselerde çalışanlarm dereceleri, maaşlan 150 ve sırasile 125, 100. 90, 80, 70, 60, 50, 40, 35, 30. 25, 20 olmak üzere on üç dereceye ayrılmaktadır. Bu müesseselerin umum müdür ve umum müdür mua vinlerile idare meclisleri reis ve aza larına ve umumî heyet murakıblarma verilecek maaş veya tahsisat veya huzur hakları Heyeti Vekilece tayin edilecektir. İlk defa bu gibi müesseselere alınacak memurlar imtihana tâbi tutulacak. orta tahsil görenler on üçüncü dereceden, lise tahsili görenler on ikinci dereceden, üç senelik lise tahsili görenler on birinci, üç seneden fazla yüksek tahsil görenler onuncu dereceden tayin edileceklerdir. «Yabancı dil bilenler bir derece fazlasile tayin oluna caklardır.» Bir memurun mafevk dereceye îerfii îçin aramlacak ehliyetinden başka en az dört sene bir derecede bulunmuş olması şart tutulacaktır. Yüksek tahsil görenler için bu müddet dört sene olarak hesablanacaktır. Devlet dairelerinde çalışanlardan bu müesseselere geçmek istiyenlerden maaşlılar iki derece. ücretliler bir derece yukarıya geçirileceklerdir. Bu gibi müessese memurluğuna kanundan sayılan hak ve menfaatten başka temettü, satış hissesi. ikramiye, tazminat, fazla mesai ücreti ve saire verilmiyecektir. Bu lâyiha kanun haline gelince. bu müesseselerdeki memurlann almakta olduklan aylık miktarı bu on üç dere ceve uydurulacaktır. Aylıkları iki derece arasmda kalanlar alt dereceye girmekle beraber bu farkı mükteseb hak namile almakta devam edeceklerdir. Cumhur Reisimiz, Ab bas Hilmi Paşayı kabul etti • Ankara 4 (a.a.) Şehrimize gelmiş olan sabık Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa bugün Reisicumhur tarafından kabul buyurulmuştur. Macar Çekoslovak hududunda hâdise Macar tedhişçileri Çek hudud muhafızlarma ateş açtılar Chust, 4 (a.a.) Resmî bir tebliğde bildirildiğine göre Macar tethişçilerinden mürekkeb bir grup, Karpatlaraltı Ukraynası hududunu geçerek Çekoslovak hudud muhafızlarma ateş açmıştır. Müsademe 20 dakika kadar sürmüştür. Neticede muhafızlar çeteyi Macar topraklarına çekilmeğe icbar etmişlerdir. Ölen ve yaralanan yoktur. Yeni intihabat yapılacak Prağ, 4 (a.a.) Siyasî mebafilde beyan olunduğuna göre, Çekoslovakya hükumeti yazdan evvel umumî meb'usan intihabatı yapmak fikrindedir. Bu intihabattan başlıca maksad dahilî rejimi sadeleştirmektir. Sosyalist partileri hu • dud mıntakalarının baska devletlere terki üzerine müntehiblerinden büyük bir kısmını kaybetmiş bulunuyor. Diğer taraftan ehemmityele kaydediliyor ki, eylul hadiselerinden sonra Çek müntehibleri arasmda da siyasî noktai nazarlarda esaslı değişiklikler hasıl olmuştur. Millî birlik parrisinin kanaati yeni parlâmentoda ekseriyeti elde edeceği merkezindedir. Bu münasebetle hükumetin hâlâ mevcud olan Alman Sosyalist partisini feshedeceği söyleniyor. Balkan devletleri, coğrafî vazîyetleri itibarile, tam bir birlik teşkil etmektedir. O anlaşma ile istihdafı gaye, coğrafî bir birlik göseteren memleketlerin, yavaş yavaş siyasî anlayışlarmda da, bir birliğe doğru yürümek azminde olduklarını göstermektedir. Siyasî görüşlerinde hasıl olacak bir lik bu memleketler arasında anlaşmayı daha kolay bir hale ifrağ edecek ve bundan da bütün bu memleketlerin sakin ve yalnız çalışmak istiyen halkı istifade edecektir. Esasen Cumhuriyetimiz ku rulduğu gündenberi sulhu sükun içinde yaşamak politikasını şiddetle takib etmiş olduğu için, bu anlaşmayı ayni zamanda Balkanlarm arzularını tatmin ettiği ka dar bizira prensipimize de riayetkâr ve hürmetkâr bir mukavele addedjyorum. Bu anlaşmanın bir hususiyeti de, Selânikte bir taraftan dört Balkan devletini temsil eden Yunan hükumeti, diğer ta raftan da Bulgar hükumeti tarafından imzalanmasıdır. Elyevm alâkadarların ikisi tarafından tasdik ve imza edilmiş olan bu mukavelenin sizin tarafınızdan da tasdik ve kabul edileceğini ümid ediyo rum. Sözlerime nihayet verirken, kendimce mühim gördüğüm iki noktayı tebarüz ettirmek isterim. Bu noktalardan birisi, bu anlaşma tohumunun Ankarada Balkan devletlerinin toplandığı bir sırada atılmış olmasıdır. Türk diplomasisi bu anlaşmanın vücud bulmasında dostlarımız tarafmdan dahi müşahede edilen büyük bir mesai sarfetmiştir. İkinci nokta da Montrö den sonra, topraklanmızda sonuncu olarak kalmış olan beynelmilel bir kaydm tamamen kalkmış olmasıdır. «alkışlar» Arkadaşlardan, bu mukavelenin ka bul ve tasdikını tekrar rica ederken, onun müstaceliyet kararile olmasını da rica ederim.» Kendi kendini yaratacak bir Türk gencliği [Başmalcaleden devam'] î^mirde talebesîne cıkan ikramiyeyi almak istiyen muallim Izmir 4 (Hususî) Hakimiyeti Milliye mektebi muallimlerinden Mu • zaffer talebesinin yılbaşı piyankosundan kazandığı 70,000 liradan alacajçı 3500 lirayı, «biletin en büyük hissesi bende dir» diyerek vermek istememiştir. îzmir 4 (Hususî) Vali Fazh GüIzmir 4 (Hususî) Sökenin Özbaşı leç Çandarlı zelzele tahribahnı tetkikten köyünden Meryemi parasını almak için döndü. Nahiye merkezinde muhtelif faboğup öldüren Mustafa Ali ve arkadaşsılalarla şimdiye kadar 85 ev yıkılmışlan yakalandılar. hr. Hasara uğnyan binaların yeniden inşası için icab eden tedbir alınmaktadır. Yeni meb'uslarımız Ankara 4 (telefonla) Bugün Büyük Insanca zayiat yoktur. Zelzele mıntakalarında tahmin edilen Millet Meclisinde muharrir Hüseyin Cahidin ve sabık Nafia Müsteşan Ari zarar miktan 200,000 liradır. Açıkta fin mazbataları okundu. Arif tahlif e kalanlar diğer köy evlerine iskân edil dıldi. miştir. Söke faciasının müsebbibleri yakalandı Izmirde zelzele dünkülerden daha iyi yetişmiş olmak lüzumunu anlamalısın ve o ihtirasla da çahşmalısm. Bu kaide, zaten başka türlüsü düşünülemiyecek olan bir zaruretin ifadesıdir. Çünkü esasen bütün dünya mütemadi bir ilerileyiş halindedir. Muhit, yeni şartlar ve zaman daima sana ileri atılmağı emreden merhaleler olarak önünde, yanıbaşında, hulâsa her tarafındadır. Hususile hayret olunacak terakkiler sayesinde dünya bir ailenin sohbet salonu sayılacak hale geldi. Onun ne tarafında nasıl bir yenilik temin olunursa hemen gününde öğrenip gidiyoruz. İki şeye çok dikkat edeceğiz: İhıtiyar ettiğimiz herhangi meslekte en ileri adam olmak ihtirasile çalışmak, bizi ihata eden hayatın en yeni bütün bilgileri üstünde mümkün olduğu kadar doğru umumî ve etraflı malumat sahibi olmak. Bu iki Araziyete en metanetli yüksek bir karakteri de hâkim kılarsak Türk gencliğile yaratılacak yeni cemiyetimizin hatın sayılacak bir elemanını kendimiz teşkil etmiş oluruz. Bu kudretli tip yeni cemiyette öyle canlı ve mütekâmil bir unsurdur ki onu îşin garibi, îranm bu haklı infiali üzerine, bazı Fransız gazetelerinin, kendî kabahatlerini itiraf ederek özür diliye ; cek yerde, İranın diplomasi münasebet' lerini kesmesini haricden yapılan tahri kâta atfedecek kadar kuşbeyinlilik göstermeleridir. Bize karşı da, ikidebirde, ayni küs tahlığı yapmıyorlar mı? Fransız gazete lerinin ve muharrirlerinin dostluğa ya raşmıyan yazılanndan bu sütunda kaç defa acı acı bahsetmek mecburiyetinde kaldım. Benim görmediklerim, yahud da yazmaktan teeddüb ettiklerim de caba. Anladık, Fransada matbuat hürdür; fakat matbuat hürriyeti denilen şeyi kullananların da bizzat fatanet ve dirayet fransızcasını söyliyelim «tact» sahibi olması lâzımdır. Fransız gazetecileri, îngiliz meslektaşlanndan ibret alsalar ya. Orada da matbuat hürriyeti vardır. Gazetecilikte her akla gelen yazıl maz. Zemin ve zamana uymıyan şeyleri bilmek ayırd edebilmek ve yazmamak, bu mesleğin en büyük meziyetlerinden ve inceliklerimlen biridir. Dost milletlerin ilâh gibi taptıkları millî şefleri için, keVarlığa yokluğa, açlığa tokluğa, bollime oyunu yapacağım diye ukalâlık edilluğa sıkıntıya bakmıyacağız. Yürüyecemez, durup dururken dedikodudan ibağiz! Başımız dik, kalbimiz açık, sözümüz ret herze ve hezeyanlar yazılmaz. tok, yürüyeceğiz. Hiçbir engel bizi durFransız Başvekili Daladier yeni kabul duramıyacak. Sönmüş ocaklanmızı ışıkettiği kararnameyi, tatbika başlasa ve landırmak, dağılmış yurdumuzu kurmak buna yalnız ecnebi devlet şeflerine deiçin yürüyeceğiz!» ğil; dost milletlere karsı yapılan terbiye Bitti sizce tecavüzleri de ilâve etse, çok iyî olacak. Çünkü. günün birinde, bazı ukalâ ve küstah Fransız muharrirlerinin kalemlerine hâkim olamayışları yüzünden çok zevkli bir yorulmak pahasına bizzat Fransanın bası belâva u^rıyacak. kendimiz yaratmışızdır. Açık muhabere Hayatın gittikçe zoraldığını söylemek R. Ü. B. ye: Cumartesi günleri müs yavaş yavaş itiyadlarımız arasına girdi. tesna. her akşam beşten sekize kadar Filhakika yaşayışta büyük farklar husule Cumhuriyet matbaasındayım. Buyurugeldi. Fakat biz haber verelim ki hayat nuz pörü'elim. hiçbir zaman herkes için şimdikinden daha N. T. B. ye: Boyle bir kiîab aldıgımı kolay olmadı. Her devrin umuma mah hatırlamıyorum. sus olarak büyük zorlukları vardı. Her ne pahasına olursa olsun behemehal en iyi yetişmek lüzumunu hakkile takdir eden sında müspet ilimlerin ve onlara müstenid genc Türk için bu zorluk ne dün bir ma fenlerin fazla revac ve kıymet bulduğunu zeret sebebi idi, ne bugün bir tnazeret se görmek arzuya pek lâyıktır. Asrın ileri bebi olabilir. Bilâkis zorlukları iktiham hayatını kendi aramızda evvelâ yaşatederek ilerilemekte zevk vardır, ve asıl mak, sonra yaratmak için buna ihtiyac marifet de işte buradadır. vardır. Ve nihayet her Türk genci bir ecHerhangi meslekte olursa olsun mes nebi dili öğrenmeğe ehemmiyet vermekle leğin en ileri icablarını en iyi kavnyarak daha epeyce bir zaman için istifadesinden yetişen muvaffak ve mütekâmil adam: müstağni kalamıyacağımız bir terakki ve İşte baş kaide. Fazla olarak millî ve mil tekâmül unsuruna lâyık olduğu kıymeti letlerarası umumî malumatile mücehhez vermiş olur. kültür sahibi şahsiyet bu muvaffak ve Söylemeğe lüzum bile yoktur ki bütün mütekâmil adamı ikmal eden teferruattır. bunlarla birlikte Türk genci kendi sağlr Bu iki halin hayatta devamı kuvvetli bir ğına öz«n verecek, bir Türk gibi kuvvetli olmak meselini hiç tekzib etmiyen sıhhat vazife aşkile süslenir. Meslek ihtiyarında kîmsenin takdirine ve kuvvette olmağı asla unutmıyacaktır. karışmamakla beraber Türk gencliği ara"J YUNUS NADİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: