7 Şubat 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 10

7 Şubat 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

şuoat Büyük ressam Beş parası olmıyan bir doğuşunun yüzüncü yılı adam, denizleri aşarak Yeni devir resmine verdiği istikametin şuuruna tamamile sahib olan büyük san'atkâr, resim âlemi için hâlâ unutulmaz bir kıymettir : ŞERİF HULÛSl Pol Sezan (Paul Cezanne), Fransada Aix şehrinde 19 kânunusani 1839 da doğmuştur. Doğuşunun resim san'atı için müstakbel bir yeniiiği tepşir ettiğini, ölümünden sonra arkasında bıraktığı zengin eserinden anlıyoruz, ve bugün bu doğum günü memleketinde büyük bir hâdise olarak kutlulanıyor. Her ölüm gibi, Sezan'ın ölümü de insanlık için, hele eserini ikmal edemediğini ve «konturu bir türlü yakalıyamadığını» söyliyen bizzat san'atkâr için vakitsiz bir kayıbdır. Yeni devir resmine verdiği istikametin şuuruna tamamile sahıb olan Sezan, eserinde bazı noktaların eksik kalmasından, ve bunları tamamlamak için ömrünün kısa oluşundan herhalde daima şikâyet etmis olmalıdır. Sezan'da biraz İtalyan kanı vardır. Çünkü, aılesi aslen Cesena'h idı, bilâhare Alpları geçerek evvelâ Briansone'da, sonra da Provans'ta yerleşmiştir. San'atkârın babası Louis Auguste Cezanne da le Var'da doğmuştur. Sezan'ı küçük yaşta mektebe gönderdiler. Sonra Bourbon Kollejine girdi, ve burada edebiyat bakaloreasmı verdi. Babası tarafmdan İtalyan olan Emile Zola ile arkadalşığı bu Kollejdeki arkadaşlığile başlar. Zola, Sezan ve Baptistin Baille'le şehir civarında yaptıkları uzun gezmelerde mütemadiyen istikbal projeleri hazırlarlar, hararetli münakaşalar yaparlardı. Daha o zamanlar Sezan'a babası bir boya kutusu hediye etmışti. Küçük bir amatör orkestrasmda da klârnet çalıyordu, ayni orkestrada Zola ikinci pistondu. Halbuki, onun istidadı ınhisarcı idi, musiki ile pek bağdaşamıyordu. Babasının muhalefetine rağmen, annesinin yardımile Aix müzesi mektebine girmeğe muvaffak oldu. Burada ona ilk hocalığı Joseph Gibert yaptı. Müzede Rubens'in, Flemalle'in, La Taur'un güzel bazı tabloları vardı. Se zan bu tablolar karşısında yıldırimla vujlmuş gibi, bir hassasiyet sar'asına tutul~du. Bu sıralarda arkadaşı Zola Pariste ıdi, Sezan'a mütemadiyen mektublar yazıyor, onu Parise gelmeğe teşvik ediyordu. Nıhayet babası ve annesi razı oldu lar, san'atkâr Parise gitti, zaten Aix müzesi mektebinde desenden ikinci mükâfatı almıştı. Parise gelir gelmez Serbest Isviçre Akademisine girdi, burada Cuillumin, Oller, Pissaro ve Cuillemet ile tanıştı. Fakat, Güzel San'atlar mektebi imtiha n:nda muvaffak olamayınca, Aix'e döndü. Aix'e bu ilk dönüşten sonra, Sezan'ın Parise gidip gelmesi fazlalaşmağa başladı. Paristen her dönüşünde Aix'in, bilâhare babasının satın aldığı Jas de Bouffan malikânesi ve civannın güzelliğini ve renkletmi daha kuvvetle duyuyor, ve burasmı hassasiyeti için bir inizva haline getiriyordu. Yaşadığı devrin san'attaki buhranını gayrimeş'ur bir şekilde duymuş gibi, ruhunda müphem birer aksülâmel olarak beslediği yenilik arzularını hayata çıkarmak için san'atını her devirden her büyük san'atkârın tesirlerine açmağa başladı. Greco, Zurbaran, Zibera, Coya gibi İspanyol, Paussin, de la Taur, Chardin, Delacroix gibi Fransız, Signorelli gibi İtalyan, Rembrandt, Rubens, Vermeer de Defft gibi Holanda ve Flânder res samlarını uzunuzadıya tetkik etti. Fakat, Chardin ve Rubens'le, Venedikli Veronese, Tıtien, Cıorgione ve Tintoret üzerin de ısrarla durdu, ve sanki yapacağı yeniliğm unsurlarını bu san'atkârlarda keşfetmı« gıbiydi. Bu tetkiklerin devamı esnasında, Sezan, muasırlarından bir çoğunu, Renoir'ı, Manet'yi, Monet'yi, Degas'yı, Stevens'i tanımıştı. Romantizme bir aksülâmel olarak doğan realizm, nesirden hareketle î.'re kadar girdiği gibi, kısa zamanda resni de fethetmişti. Şiirde realizme karşı v anan aksülâmel, resımde empresyo r'zm adı altında kendini göstermişti. Se7 in, empresyonist muasırlan arasmda dar i a sebebini bilmediği bir sıkıntı duyuyorr' ı. Bu sıkıntı, epeydir yolunu kaybetmiş, tpknik an'anelerini unutmuş olan resmi, cemiyette, tıpkı şiir gibi, bir zamanlarki fonksiyonunu kaybetmiş olan resmi yeniden ihya için, empresyonist hareketi kâfi bulmıyan gayrimeş'ur bir infialden doğuvordu. Maamafih, Monet'nin meşhur Camille, Manet'nin Olympia, Tuileriesie müzik, Çimende öğle yemeği tablolatını zevkle seyretmemiş değildi. Sezan bu San'ata dair Sidneyden İngiltere P.Sezan'ın ye bedava seyahat Londraya kavuştu Harrison isminde Prestonlu bir adam, üç sene Avustralyada kalmış, orada bol para kazanacağını umduğu halde, ümidi boşa çıkmış... Üç seneden fazla kal mağa da imkân bulamamıs; çün'kü biriktirdiği bütün para suyunu çekmiş. Hem üç sene müsaid iş bulamadığı yerde, bu maksadla daha fazla beklemekte ne mana var? Boyuna yerinde sayacak yerde, İngiltereye dönmeği düşünmüş, buna karar vermiş. Ancak denizi aşmak için parası bulunmadığı gibi uzun yolpuluk esnasında yeyip içecek şeyler tedariki de imkânsız! Düşünüp taşmıyor, eonunda bir maceraya atılmaktan başka çare bulamıyor. Bu suretle işin içinden sıynlacak. Bir sabah Sidneyden bir gemi İngiltereye doğru yola çıkmak üzeredir. Bedava seyahat macerasına atılmağa hazır adam, pazarlık elbisesini giyiyor, r baston sa\ ura savura, <Parrabul» isimli olan bu gemiye ayak basıyor; guya yolculardan birini teşyie gelmiş gibi! Güvertede dolaşıvor, bir aralık da gemi demir alıyor. Ondan sonra 18 numaralı kamaranın boş olduğunu öğrenen adam, akşam olunca bu kamaraya çekiliyor. Sabahleyin kamarota kahvaltısmı yatağına getirtiyor, gündüzleri güvertede hava alırken de stevardı elinde içecek. yiyecek bir şeyle geçer gördü mü, hemencecik yanına çağınyor. Sonra da föyle diyor: 18 numara; tiesaba geçir! Başüstüne! îşler yolunda gidiyor. Derken, Avrupa sahillerine yaklaşma safhasmda, gemi Biskaya önlerinde iken, stevard, geminin levazim memuruna bu yolcudan bahsediyor: 18 numaranın masrafı Hayli ka bardı, galiba! Ne acayib adam... Yemek için salona gelmiyor. Kahvaltıyı kamarada etmeği, yemeği güvertede yemeği tercih eden bir yolcu! 18 numara mı? FaTcat, o kamara bu sefer için satılmadı ki! Boştur! Nasıl boş? Dolu! Aman, etme! Işte bunun üzerine bedava seyaHate Çikan adam, yakalanıyor. Gemi, İngil tereye gelince. <Parrabul» nun bu kurnaz yoleusu polise veriliyor, oTadan mahkemeye gönderiliyor. Ancak. o memnun; ne ceza yerse yesin, denizi aşmış, İngilterey? kavuşmuştur. Hem de aşağı yukan birinci sınıf yoleusu gibi yevip içerek. yatıp kalkarak! Cumhurıyeti Hal uty n u Bigada saat, gramofon ve gözlük tica rethanesi sahibi Mehmed Ali imzasile aldığımız bir mektubda deniliyor ki: «Dükkânımda oparlörle radyo ve plâk çaldığım için Belediye tarafından bir zabıt varakası tanzim edildi. Bunun üzerine kaymakamlığa müracaat ettim, istidam belediyeye havale olundu. bana on lira para cezası kestiler. Halbuki oparlörle radyo neşriyatı yaptığımdan dolayı halk rahatsız olmak şöyLe dursun, bilâkis çok istifade ediyordu. Nitekim bu zabıt varakasını halktan kimse imza etmemişti. Halka yardım olmak maksadile yaptığım bu işten dolayı cezaya çarpılmaklığım benl çok mü•beessir etmiştir. Bu hususta alâkadarların nazan dikkatini oelbetmenizl rica ederim.» Biga Belediyesinin nazan dikkatine HANGI RENK SİZİ MES'UD EDER ? GUNUN BULMACASI 1 2 3 4 5 « 7 8 9 10 11 •• •• 1 2 3 4 6 6 • j • S • 1 • • I • • • 1 • • • • • • • I 8 9 10 11 Pol Sezan: Natür Mort: 1890 sıralarda hem dostu Pissaro ile beraber kâh Paris civannda, kâh Jas de Bouffanda çalışıyor, hem de eserle'rini müzelere kabul ettirmek için mücadelede devam ediyordu. İlk hâdise 1866 senesi salonuna gönderdıği Napolide öğle sonrası ve Bitli Kadın tablolannın reddi oldu. Salon tenkidini üzerine almış olan Zola, 1' Evenement gazetesinde Manet, Monet ve Courbet'nin eserlerini methediyor, ve Cabonel'in, Dubufe'un, Signol'ün tablolarını beğenmiyordu. Sezan bu tenkidden çok hoşlanmıştı. Hele, Zola bu yazılarını bir broşür halinde toplayıp Sezan'a ithaf edince, san'atkârın sevincine payan olmamıştı. Sezan, empresyonist'lere, kendisine eşyayı görmek, eşyanın renklerini keşfetmek hususunda yardım ettikleri için çok şey medyun olduğunu itiraf ederdi; fakat, eşyanın renklerini tahlilde ısrar eden tahlilci zevklerini takib etmedi, o daima terkibe vurgundu ve öyle kaldı. Sezan'ın en büyük iddiası, «Empresyonizmden müzeler san'atile boy ölçüşecek bir eser vücude getirmek...» ti. Olgunluk devresinden sonra, yani 1877 den sonra onu Venediklilerin daha esalı bir tetkikine sürükliyen sebeb, artık san'atının ve yapacağı şeyin şuuruna tamamen varmış olmasıydı. Rönesansta Venedik resmi, diğer asırlardakinden daha büyük bir meharetle resmi tam bir ifade vasıtası yapmış, ona cemiyette lisan kadar ehemmiyeti olan bir vazife vermişti. Sezan büyük üstadları ilk tetkik ettiği zamanlarda derhal Venedik san'atının bu hususiyetini kavramış, devrine kaybettiği resim tekniğini, resim an'anesini kazandırmak için XVI ncı asra dönmek mecburiyetini duymuştu. Birçok defalar ele aldığı Çıplaklar, Kâğıd oyuncuları gibi tablolarile, bir çok natürmotları, meşhur Kendini asan adamın evi tablosu, peyizajları işe renkten balşamak icab ettiğini gösteren eserlerdir. Hayatının olgunluk devresini mütemadiyen renk kıymetleri üzerinde tecrübeler yapmak, kontrastlar arasındaki güzelliklerı bulmak, modele sine şahsiyet vermek, paîetini ve görüşünü renk itibarile zenginleştirmek, eşyaya hakikî rejıklerini giydirerek sahneye çıkarmak, ve bilhassa güneşin ve her valöre aid gölgenin rengini keşfetmekle uğraştı. Kendini tamamile resme hasretti, yalnız resim için yaşamağa başladı. Fakat, eşyaya güneşin, ziyanm ve gölgenin rengini vererek hacmini daha iyi göstermeğe muvaffak oldukça, desenin, eşyayı ve cisimleri mekânda daha iyi yerleştiren konturun kendisinden uzaklaştığını teessüfle görüyordu. Renkleri tebarüz etrirdikçe, renk gamı bütün nüanslarile paleti üzerinde zenginleştikçe defor masyonlar artıyor, Sezan daima bu noksanından şikâyet ediyordu. Biliyordu ki, hacme konturu veremeyince, renk iptilâsı yüzünden bir emrivaki olan deformasyonlara düştükçe san'atı klâsik olmaktan u zaklaşıyor, halı san'atına yaklaşıyordu. Bu, belki resme bina içinde daha yeni ve orijinal bir mana verebilirdi; fakat, o mütemadiyen müzeler resmini düşünüyor. san'atını sonraları uğrıyacağı yanlış bir tefsire, kübizme karşı evvelden sağlamlamak istiyordu. Bu sıralarda, tabloları bazı sergilere kabul ediliyordu. 1894 te Theodore Duret koleksiyonunun bir kısmını sattı. Geri kalanmı 1895 te Luxembourg müzesine bağışladı. Bu suretle Sezanm birkaç eseri müzeye girdi. 1894 te Ambroise Vollard yalnız Sezan'ın eserlerinden mürekkeb bir sergi açtı. 1899 Soldan sağa: 1 Yuksek bir yere tırmanan (iki kelime). 2 Japonyanın bir limanı, garıbe. 3 Yenen şeyler, işaret. 4 Herkese akıl hocalığı edenler (cemi), bir emir. 5 Konuşan (iki kelıme). 6 Mürekkeb bir edat, bir emir. 7 G«niş yurd (iki keli me). 8 Bağışlama, bir emir, boyu fazla değil. 9 Yalvarma. çifter. 10 Ters çevirın bir hayvan olur, baygınlığı açılan. 11 Cefa, bir musiki aleti. Yukarıdan aşağıya: 1. Şark havalLsl (iki kelime). 2 Gıda, meşhur bir şarkıcımız. 3 Afrikada bir kasaba. dans orkestrası. 4 En az, bir cins kumaş. 5 Bir emrin tersi, Aliyi peygamber tanıyan, hayret edatı. 6 Mukemmel, bir kadın ismi. 7 Gemi tamir yeri. çok nadir. 8 Kafkasyada bir yer. Akıllı. 9 Yarım. müşerref olan. 10 bildirme, 8760 saat. 11 Bir cins bez. eski RILS hıikümdan. Evvelki bnlmacanın halledilmiş şekli • • 10 KADINDA 9 U FENA RENKTE BÎR PUDRA KULLANIR. Fena renkte bir pudra, yuzunüze korkunç bir makiyaj manzarasını verir ve sizi olduğu nıızdan daha fazla yaşlı g5sterir. Teninize uygun renkte bir pudra intihab etmenin yegâne çaresi, yuzunüzun bir tarafında bir renk ve diğer tarafında başka renk pudr» tecrube etmektir. Bu tecrübeyi hemen bugün, size parasız olarak verilecek yeni ve cazib renklerdeki To • kalon pudrasile yapınız. Bu yeni <CUd renkleri» (Kromoskop) tabir edilen en son ve modern bir makine vasıtasile kanştınlrruştır. Sihramiz bir g5z, tam ve kusursuz bir incelikle renkleri intihab eder. Tene gayet uygun bu yeni puda sayesinde artık makiyajh bir yüz görünmiyecektir. Tokalon pudrası, imtiyazlı bir usul dairesinde <Krema k5püğu> ile Bu sihramiz yeni «Pudra renkleri» tecrübe edilebilir. PARASIZ = Ankara Borsası 6/2/939 K A P A N I S I ! Açılıs Kapanış 5.8925 1 tngiliz üran 125.90 100 Dolat 3.33 • 100 Fransız frangı 6.625 100 Liret 28.435 100 îsvicre frangı 67.895 100 Holanda florini 50.535 100 Rayhişmark 100 Belçika frangı 21.2625 ]00 Drahmi 1.075 100 Leva 1.555 100 Çekoslovak 4.3175 kronn 5.8925 100 Pezeta 23.8075 10U Zloti 24.9475 100 Pengo 100 Ley 0.90 100 Dinar 2.82 100 Yen 34.40 30.365 100 tsveç kronn 23.77 100 Ruble E S B A M ve T A H V f L A T 19.40 1938 % 5 İkra. 92. 1938 % 5 H. T. ( K İ Ü İ P İ E İ B İ İ İ N E N • s! A İ S İ U İ D E •It M E C E ÇİH T E L İ İ İ F İ B S E M 1İLİB B AİLİB Dİİ BİA N AİS 1 H AİT • İR • I A H İ • İEİVİEİTİBİT E RİUİS • T EİVİA T Ü R AİTİAİK • Lİİ S A N • K l l M • İD İ L A VİE R • • • SİÜ • • M U M •1 ıc 11 MİO LİAİZ 1 M|B S E L 1 2 3 4 5 7 8 S 10 11 kanştınlrruştır. Bu sayede pud» ranm saatlerce sabit kalmasını temin ettiği gibi pudranın cüdin yağh tabiî ifrazatını mas setmesine ve bu suretle cildin kuı amasına ve sertleşmesine ve binnetice buruşukluklann zu huruna da mâni olur. Her vakit krema kopüğile kanştınlmış meşhur Tokalon pudrasını kullanınız ve birkaç gün zarfında teninizde yapacağı cazib tekemmülü görünüz, daima kutulann üzerindeki Tokalon ismine dikkat ediniz. Teninize uygun renk intihabmda tereddüd ettiğinizde lutf en tstanbulda 822 No. posta kutusu adresine (Tokalon pudrası 7) rumuzile vâki olacak talebde size memnuniyetle, muhtelif renklerde nümunelik altı ufak paket pudra göndereceğiz. YENİ ESERLER Pratik Arıcılık İnküâb Kitabevinin mütehassıs muharrirlere hazırlattığı (Ziraat Kitabları Serisi) nin ilk kitabıdır. Arıcılık ilminin en son tekâmülüne göre hazırlanmıştır. eserde gösterilen m^todlar sayesinde arüardan azamî istifade etmek kabildir. Her ziraatçinin kütübhanesinde bu ki tabdan bulunması lâzımdır. NçfLs bir şekilde basılmıştır. Fiatı 50 kuruştur. Birleşik Pamuk ipliği ve dokuma Fabrikaları Müessesesinden: Pamuk ipliği Satışı: Kayseri Bez Fabrikası malı Nazilli Basma Fabrikası malı Erejli Bez Fabrikası malı 24 „ 10 balyalık siparisler için 15 tîî |, 1 1 M M Sümer Bank Servetifünun Uyanış Memleketin 49 yıllık bu en eski gazetesi bu haftaki sayısile yeni bir şekil aldı, bir çok kıymetli imzaja sahifelerinde topladı. Servetifünun «Uyanış» bu yeni şeklile bütün Türk münevverleTİnin beklediği hakikî san'at, fikir ve aile mecmuası olmustur. On beş günde bir çıkan Genclik gazetesinin 15 inci sayısı çıkmıştu. İçinde kıymetli ve istifadeli yazılar olan bu gazeteyi bütün genclere tavsiye ede riz. 12 No Paketi 415 kuruş 16 „ „ 480 II 24 ıı .. .. 580 II II „ sso II Yalnız Ereğli Bez Fabrikasında: „ II 1 » „ 575 II 1 1 570 565 II II II II Genclik n 1 1 50 „ „ „ 1, „ 560 daki sergiye eserleri kabul olundu. Bu tarihten sonra san'atkârın tablolan çok a ranmağa başladı, kıymetleri çok arttı. J Konferans Eminönü Halkevinden: 7 2/939 salı aksamı saat (20.30) da Evimizin Cağaloğlundaki merkez salonunda İstanbul Universitesi Edebiyat Fakültesi tarih doçenti Mukrimin Halil tarafından (Anadolu Selcukları) mevzulu bir konfe rans verilecektir. Bu konferans için davetiye yoktur. Herkes aelebilir. Fakat, Sezan bütün bu muvaffakiyeteri gayrikâfi telâkki ediyor, mütemadi yen çalışıyor .mütemadiyen yeni imkânlar peşinde koşuyordu. Hayatının son günlerini Aix'te geçiriyordu. Emile Bernard'a yazdığı 21 eylul 1906 tarihli mektubunda: «Daima tabiati tetkik ediyorum, ve yavaş yavaş ilerlediğimi saUlusal romanlarm en heyecanlısıdır. nıyorum» diyordu. Hatta bir defasmda, 50 kuruş. Cildli. sema grisini tetkik için iki saat yağmur altında çahşmış, nihayet eve dönmeğe karar vermiş. Fakat, yolda bayılıp düşmüş. Oradan geçen bir çamaşırcı arabası SeCoğrafyası Detterleri zan'ı alıp eve götürmüş. Bütün geceyi Fızıki, idari bakımmdan bütün Türkiateş içinde geçirmiş, yatağa düşmüş. Aryeyi vilâyet vilâyet gösterir. 85 kuruş. tık bir daha kalkamamış, ve 22 teşrinievCildli. vel 1906 da ölmüş. Fiatlarla tabrikada teslim şartile satılmaktadır. Iplik müstehJıklerinin yukarda yazıJı fabrikalara gönderecekleri bedelleri mukabilinde ihtiyaçları nisbet nde iplık siparişi verecekleri ve 24 numaradan ince ve rouhtelit" maksadlara yarayabilecek pamuk ipliği müstehlıklerinın de ihtıyaclarını gene aynı şartlarla yalmz Ereğli fabrıkasına sipariş edebilecekleri ılân olunur. Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğünden: Yüksek Enstitü talebeleri için asağıda cinsleri gösterilen ayakkabılan açık eksiltmiye konulmuştur. 2 Muhammen bedel (3575) ve muvakkat teminat (268.15) lira. 3 İhale 14/2/939 salı günü saat 11 de Rektörlük binasmda müteşekkil Komisyon tarafından yapılacaktır. 4 Daha fazla izahat ve parasız şartname almak istiyenlerin Enstitü Yurd Âmirliğine müracaatleri. (619 Muhammen bedeli Yekun tutarı Cinsi Miktarı 8 lira 3320 Erkke talebe 415 çift 255 7,5 » Ku * 34 » 3575 1 Bozkurt Türkiye Sezan resme eski an'anesini getirdi, daima zengin ve renkli kalacak bir eser bıraktı. Fakat, onu takib edenler san'atkânn aramakta olduğu yolda değil, bazı üslub hususiyetleri üzerinde yürüdüler. Kazanılan imkânı kaybettiler. Sezan'ın ölümü, hacim, renk ve valörü ayrılmaz ve terkibî bir şekilde birleştiren eserini deformasyona mahkum ettiği için acıklıdır. Fransızcayı Çabuk, kolay öğretirim BAYAN MEMUR ISTIYORUZ Dosya ve muhabere servisi için ingilizce ve türkçeye vakıf bir bayan istiyoruz. Ayni zamanda almanca bilenler tercih olunur. Kısa hal tercümenizi, fotoğrafınızı ve çalışma saatlerinizi Beyoğlu ( 2216 ) posta kutusuna I^HI yollayın. Müessesemiz İstanbulda otomobil ticaretile m l d ü 1 kılavuz, 1 konuşma, 6 kitab, 160 kuruş. Cildli. Satış merkezi: Öğretmen Fuad Gücüyenerin (Anadolu Türk kitab deposu) dur. Yeni Postane karşısında Meydancık hanı No. 10, 11, 12 de. Taşra siparişleri derhal gönderilir. İstanbul Yükçüler Cemiyetinden: îkinci umumî toplantı 16/2/939 perşembe günü saat onda Sirkecide Mizanoğlu nanmdaki Cemiyetimiz İdare heyeti merkezinde icra kılmacağmdan mukayyed olan esnafın bulunmaları.

Bu sayıdan diğer sayfalar: