1 Mart 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

1 Mart 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Mart 1939 CUMHURÎYET Sanayi Birliği Kongresi Bîrçok fabrikatörlerin iştirak ettiği dünkü toplantıda sergi binası işi üzerinde duruldu Buralarda verilen derslerm boşanmalara mâni olamadığı anlaşılmış! Amerikada boşanma işinin başka yererden kat kat daha kolaylıkla yenne ;etirildiği, boyuna yazılıp çizilen bir huustur. Yıldızların hayatındaki boşanmaar sırasmda da sık sık bunun bahsi ge;er. Hatta Amerikada Reno isimli bir erin, «boşanma cenneti» diye anıldığı, ilhassa meşhurdur. Bir hesaba göre, son sekiz sene zarfında Amerika Birleşik hükumetleri hududları içerisinde vukua gelen boşanmalarda, tarafları teşkil edenlerden ya iki taraf birden, yahud da taraflardan biri mutlaka evvelce «Aşka ve izdivaca ha ırlık» üniversite kursuna devam eden ermiş.. Amerikanm muhtelif yerlerinde açı an bu üniversite kurslarmın ders prog ramına, bu vesile ile şöyle bir göz gezdiriliyor. Aşkta ve izdivacda muvaffakiyet ve saadet edinmeğe yarıyacağı kaydile açılan, kadın, erkek binlerce kişinin devam etmek için alâkasını uyandıran kursların programında, meselâ «bir er keğin veya bir kadınm sevgisini elde etmek ve bunu muhafaza etmek nasıl mümkündür?» sualine cevab veren bir ders vardır. Bundan başka «müstakbel karım veya kocam, ufaktefek ne gibi ihtimamlarım karşısında sevinc duyar? Ne tipte delikanlı veya genc kız en çok evlenme imkânları bulabilir? îdeal eş, neresinden, hal ve tavnndaki ne gibi bir hususiyetinden belli olur?» v.s. Amerikada aşka hazırlık kursları Tarihten yaprakla Okuyucu diyorkî: «Heybeli sanatoryomu mükemmel bir otel olabilir » Okuyucularımızdan Dr. Haydar İHrahim Aydar bize gönderdiği mektubda şunları yazıyor : «Gazetenizin 25/2/939 tarihli nüshasında Heybeli sanatoryomu için bir haber vardı. Sanatoryoma ilâve edilecek 150 yataklı bir ilâvenin mahallinde tetkiki için Sıhhiye Vekâleti Müsteşarile Hıfzıssıhha Müdürü gidecek lermiş. Heybeli Sanatoryomunu değil tevsi, hatta ipka etmekliğin mahzurları vardır. Bu mahzur idarî ve iktısadî cihetten olduğundan fazla. sıhhîdir de. Suyunu kuyudan ve yağmurdan tedarik eden, gidip gelme vcsaiti mahdud bulunan. lodos rüzgârlarının şiddetine maruz olan sanatoryomda istenilen evsaf az bulunuyor demek hatalı olmaz. Heybeliadada inşaat çok masrafhdır. Vesaiti nakliye azlığı sebebile tıbbî ve idarî zorluklar vardır. Meselâ vapuru kaçıran bir memur veya doktor için Heybeliye gitmek bazan imkânsızdır. Aranılan lüzumlu ve müstacel şeyleri bulmak güç, hatta mümkünsüzdür. Lodos rüzgârlarının hastalar üzerindekî tahripkâr evsafı da mütaleaya lâyıktır, Buna mukabil faraza Maltepenin arkasındaki dağların sırtmda yapılacak bir sanatoryomda bu mahzurlar olmadığı gibi faydası çoktur. Havası güzeldir ve sanatoryom için muvafıktır. Su« yu boldur. Vesaiti nakaiyesi çokrur. Malzeme ve inşaat ucuzdur. Sanatoryomun ilâveler şekllie, tevsiî de büyük bir mahzurdur. Sanatoryom bir defada ve tekmil teferrüatile, bin yatak olmak üzere yapılıyor. Bu suretle tıbbî maksad hasıl olduğu gibi âzim bir iktısad temin olunuyor. Heybeli sanatoryomu mükemmel bir otel olabilir. Fakat sanatoryom değil... Mevzuubahs 150 yataklı ilâve yapılmazdan evvel müdiranı umurun bu noktalan tetkik buyurmalan icap eder. » Osmanlı hükumetini paylaşamıyan köleler Süleyman Ağa etrafa göz attıktan sonra muhteşem kavuklu ve kürklü Sadrıazamm üstüne saldırarak mührü hümayunu elinden aldı Yazan: KADİRCAN KAFLl 1 Günlerdenberi ancak şimdi kendisini esnaf, kendilerine zorla kalp para kabul emniyette ve kudret sahıbı buluyordu. O ettirilmesine itiraz etmişti. Bu alay ana da artık Osmanlı Imparatorluğunun, Çan caddelerden geçerken önde giden birisi darlı Kara Halil, Sokullu Mehmed, Rüs gür bir sesle haykırmıştı: em, Ferhad ve Sınan Paşalar gibi Sadrı Ümmeti Muhammed, bize olan zuızamlarma benzemek, hatta onlardan da lüm nedir? Aramıza kılıc girdi, kapatın Sanayi Birliğinin dünkü toplantısından bir intıba ha muhteşem bir «alay göstermek» isti ükkânlarınızı!... Millî Sanayi Birliği heyeti umumiyesi, miş, on senelik sanayi sergileri ve daimî Sarayın ilk iki avlusunu geçerek Dayordu. dün şehrimizdeki fabrikatorların ekserisi sergi binası üzerinde durulmuştur. O sabah, daha heybetli görünmek için, üssaade kapısına dayanmışlardı: Hesab raporu ve bilânço okunduktan nin iştirakile yapılmıştır. Padişahım, dâd!.. aşağidan yukarı dört dilimli kallâvî kaToplantıyı Birlik reisi doktor Halil sonra azadan biri bu sene de sergi açılıp Sesleri sıra servilere, renk renk mermer vuğunun yüksekliğinı yarim endazeden Sezer açmış ve kısa bir söylevden sonra açılmıyacağını sormuş, bunun üzerine üçte iki endazeye kadar çoğaltmıştı; dört evaklara ve sütunlara, kurşun kubbelere kongre riyasetine teberrüken Türkofis Is Umumî Kâtib Halid Güleryüz izahat parmak kalınhğındaki sırma işlemeli şerı arpmıştı. tanbul şubesi müdürü Cemal Ziya, kâ vererek demiştir ki: İşte bunun üzerine Sadrıazam Medin aşağidan yukarıya ve sağdan sola « İstanbulda bir daimî sergi açıl tibliklere de Hasan Avni ve Mehmed sedoğru mail bir surette dolanışına daha çok lek Ahmed Paşa azledilmiş, Turhan e çilmişlerdir. Ebedi 5 f Atatürkün hatı masına karar verilmiştir. Bütçeye 50,000 dikkat etmiş; onun sarı parıltılarının zen Sultanm Kızlarağası Süleyman Ağanın rası anılmış, bundan sonra kongre rapo liralık ilk tahsisat konulmuştur. Fakat inliği karşısında kendisi de hayran kal reyi üzerine Siyavuş Paşa Sadrıazam yahenüz bir bina yapılamamıştır. Alâkadar runun okunmasma başlanmıştır. mıştı. ılmıştı. yüksek* makamların arzusu, bu sene de Raporda 1938 senesi içinde İstanbu muvakkat bir sergi kurulması merkezinAbazanın kölesi satılık bir mal olarak Sırma çizgili atlas entariyi, onun altınlun sanayi vaziyeti izah edilmiş, bir sene dedir.» daki kırmızı ipek çakşırı çoktan giymişti. girdiği Osmanlı İmparatorluğunda o Imiçinde dokuma ve gıda sanayii istilısalâŞimdi sıra «üst» denilen büyük kürke gel paratorluğun mukadderatım eline almış Bu cihet tasvib edüdikten sonra yeni tınm en yüksek dereceye vâsıl olduğu, cemiyetler kanununa göre Millî Sanayi mişti: Bu, dört kollu, ağır sırma işleme ulunuyordu. Bunu düşündükçe daha çok ;aph ve samur derisinden yapılmıştı. ;eviniyor ve gurur duyuyordu. Ne büyük deri sanayiinin müşkül mevkide kaldığı, Birliği nizamnamesi üzerinde yapılan fakat hükumetin aldığı tedbirlerle müş tadilât okunup kabul edilmiş, kongre büEn sonra padişahın hediye ettiği şler yapacağını kendi kendine tekrarlır zümrüd ve elmas işlemeli hançerini, kür ordu!... külâttan kurtarıldığı kaydolunmuştur. yüklere tazim telgrafları çekilmesi temen«Aşka ve izdivaca hazırlık» üniversite kün altında kalan kuşağm arasına, sapı Zaten bu kabiliyetin kendisinde mevRaporda jergi bahsine de yer veril nisinin kabulile nihayet bulmuştur. urslarmda, bu elle tutulamıyan bahiskr dışarıdan görünecek şekilde koydu. ud olduğunu ispat etmişti: haricinde, daha ağırbaşlı mevzular da Zorbalardan Bektaş Ağa ona: Konağın her tarafında ardıarası kemevcuddur. Daha ilmî olmak üzere irsi Paşa karındaş, sen fena bir iş yapyet, hıfzıssıhha, çocuk doğurma, zürri silmiyen gidip gelmeler vardı. Kendisinin etrafında ise, Yahudi mücevheratçılar, ın; niçin mührü hümayunu kabul ettin ve yet, nüfus meseleleri, verilen dersler araterziler, esir tacirleri, birer vazife istemek eni kim sadrıazam yaptı? 5inda yer tutar. Dediği zaman şu cevabı vermişti: Fakat, sekiz senelik boşanma istatisti çin gelen her yaşta birçok insanlar vardı. Talebim olmadığı halde padişahım O şimdilik esir tacirlerinden başkalarile ki üzerindeki tetkik, bütün bu kurslaria beni Sadrıazam yaptı. Teklif ettikleri zaistihdaf edilen gayenin husule gelemedi pek mesgul değildi: Divanda padişaha anlattı ki, eğer Sadrı Kırk tane ayni boyda ve on beşer man iki defa kabul etmemiştim. ği, kursların şu ve bu sebeble boşanma azamın işine karışılırsa birşey mümkün Öyleyse, güzel! Allahü tealâ mülan önliyemediği neticesine vardırmak yaşında habeş kölesi, kırk tane de habeş olmıyacak ve gene ortalık karışacaktır. kâfatını versin. Lâkin bizimle istişare etcariyesi bulasın! tadır. Padişah ve annesi, Kızlarağası Süleyman Getirdiğin ak köleler hoş, fakat pa mezsen hiç bir iş göremezsin! Ağaya buyurdular" Bir Alman vapuru Amerikan hası çoktur. Bırak da git, ben değerini bi Ben padişahımın emrine göre hare Lala Paşayı işlerinde serbest bıraet ederim. Benim ve sizin boyrrunuz, palırım. kasm! manevralarının dişahımıza karşı, kıldan incedir. Akşamki Rus kızını konağıma gönfotograflarını almış, ., ,. dermeğe utanmadın mı? Saray için vere İşte bnnun üzerine ağalar boyun eğ Süleyman Ağa, uzunboylu, cesur, Nevyork, 28 (a.a.) Nevyork Times ceğin kız da böyle olursa senin başın ke mişler, zaten kin besledikleri esnafı tedi inadcı, kinci, bir zenci idi. Kendi elile Sadrıazamlığa getirdiği Siyavuş Paşanın gazetesinin Vierge adalarından aldığı serım! : razı olmuşlardı. bir habere göre köpek balığı avlayan Gibi sözler söylüyordu. Ondan sonra hâdiseler hızla ilrlelemiş, bu hareketini hiç iyi karşılamadı. Fakat «Equator> ismmdeki Alman vapuru SaBu adam 1651 senesi sonbaharında Kösem Sultan boğdurulmuş, zorbalar öl şimdilik ses çıkarmadı. Bununla beraber int Thomas limanı haricinde Yorktown emirlerini rica şeklinde bildirmekten geri dürülmüş, ortalık yatıştırılmıştı. Ankara Ziraat Enstitüsü talebelerinden 40 kişilik bir grupun, tetkiklerde zırhlısı ile Amerikan muhribleri civa koca Osmanlı İmparatorluğunun idaresinı Siyavuş Paşa kendisini bu parlak za kalmadı. elinde tutan Siyavuş Paşa idi. bulunmak üzere Adanaya hareket ettiğini yazmıştık. Yııkarıki resim, ziraatçi rında bulunduğu bir sırada donanma manevralarının fotograflarını almıştır. Bu gencleri hareketlerinden evvel Ankara istasyonunda göstermektedir. Anadoluda en kudretli vezir olarak Abaza kabilesindendi. Bir zamanlar ferin en büyük kahramanı olarak görügazeteye göre, bu haber resmen teeyyüd Anadolyu kasıp kavuran, Osmanlı padi yordu. İbşir Paşa vardı. Siyavuş Paşa hakikî etmemiştir. Nevyork Times, Yorktown şahlarınm saraylarında bile heyecanlı ve Divanhaneye çıktığı zaman Kapıcıba hakimiyetin kuvvetle olacağını düşündü. zırhlısı kumandanının Alman gemismde telâşlı günler yaşatan Abaza Paşanın kö şı ona saraydan gelen yirmi kadar emri Ona mektublar yazdı: bir araştırma yaptırdığmı, fakat bunun lesiydi. Efendisinin yıldızı karardığı sıra gösterdi. Bunlar muhtelif kimselerin idam Hükumeti başkalarının nüfuzlannbir netice vermediğini ilâve etmektedir Equator gemisi Saint Thomas limanma da onunki parlamağa başlamış; saray ha veya sürgün edilmeleri, yahud birer yük dan kurtarmak için birleşelim! girmiş ve bundan sonra Almanyaya ha demeleri arasına alınmıştı. Orada oku sek memuriyete tayin olunmaları hakkınDedi. reket etmiştir. muş: saray hizmetlerini öğrenmiş; silâh da idi. Mahkumlar arasında kendisinin Ayni günlerde, Defterdar Emir Paşatarhğa kadar yükselmişti. On sene kadar himaye ettiği kimseler olduğu gibi memu yı hapsederek mallarına konmayı düşünfş Bankası Beyoğlu şubesin önce «Kaptanı Derya» olmuş, Azak ka riyetlerin de çoğu kendi adamlarına ayır dü; karar verdi ve tatbikata girişti. Zenlesi üzerine gitmişti. Fakat orada hiç bi dığı vazifelerdi. deki suiistimal tahkikatı gin Defterdarın bir adamı ağır hediyelerşey yapamamış, dönüşte azledilmişti. Bu Osmanlı sadrıazamları içinde «kapı lş Bankasının Beyoğlu şubesi memurle Darüssaadeye koştu; Süleyman Ağalarından Müşfikm haricden Necdet Fah din valiliğine gönderildiği zaman ilk mu halkı» dört bini bulanlar olmuştu. Siyari isimli bir gencle uyuşarak onun na vaffakiyetsizliği talihsizlik olarak kabu vuş Paşa, onlardan daha üstün olmasa nm ayaklanna kapandı. Süleyman Ağa mına sahte kayıdlar yaptığı ve bankada etmiş; şimdi onu unutturmağa, denızdek bile aşağı kalmamak iddiasında bulunu bir adamla haber.yolladı: bu suretle yapılan suiistimalin on sekiz zararı karadaki kârla kapatmaya niyet Emir Paşaya zinhar ilişmesin! yordu. Bu da ancak para ile mümkündü; bin lira olduğunu, dünkü sayımızda yaz lenmişti. Gene azlolunmuş, fakat Kubbe zorbaların mallarını yazdırırken beş yüz Yürüyen iş zmk diye durdu. Siyavuş mıştık. Beyoğlu şubesinin cari hesab me veziri olarak «Divanı Hümayun» da ka! kese kadar parayı, elçabukluğu yaparak Raşa hırsından köpürüyordu. Kendıni muru olan Müşfikla haricden arkadaşı mak saadetine ermişti. kendi hazinesine göndermişti; yeni idam tutamadı ve homurdandı: Necdet Fahri, Müddeiumumilikçe SulAğustosun son günlerinde İstanbulun lardan da yeni paralar alabileceği için, tanahmed Birinci Sulh Ceza mahkeme Bu nasıl sadarettir ki ben bir arabın sine gönderilmişler, orada sorguya çe alışkın olduğu Yeniçeri ve Sipahi isyanla pek dost ve akraba olmıyanlardan, zen mağlub ve mahkumu olayım! Yeni îngiliz Sefiri Sir Hügessen'in Ankaraya gittiğini yazmıştık. Yukarık: kilmişlerdir. Her ikisi hakkında da tev rından başka bir de halk isyanı köpür ginlerin isimlerini dikkatle not ettirdi. FaBu sözler hemen saraya aksetti. Sü resim Büyük Elçinin Hariciyemiz namına ve İngiliz sefaret erkâm tarafından kif müzekkereleri kesilmiştir. Adliyece müştü. Şeyhülislâmı zorla bir ata bindire kat işe giriştiği zaman bazıları hakkında leyman Ağa kararını verdi; hatta yeni Ankara istayonunda karsılanmasından bir intıbadır. tahkikata devam edilecektir. rek saraya doğru yola çıkan on bin kada saraydan aksi emirler alıyordu. Bir gün Sadrıazamı da seçti. Bu, doksanlık bir lan hafif çatıktı ve ağzını belirsiz bir te yayvan, dalgalı bir sesle: Nevzad sustu ve gözlerini kapadı. Yan ihtiyar olan Gürcü Mehmed Paşa idi. bessüm çerçeveliyordu. Kendi evinde i Enfes! diyordu, hayatımın... ha döndü. Yutkunuyor ve daha derin nefes Süleyman Ağanm her dediğini yapacağı şüphesizdi. miş gibi emniyet ve sükunet içinde çift yatımın... en güzel... gecesi. Neler... gö alıyordu. f Ankara Ziraat Enstiüsü talebelerinin tetKiK seyahati c Yeni îngiliz Sefiri Ankarada SELMA ve GOLGESi Tefrika : 60*ww**»ı*^**» Yazan : Server Bedi { Uyuyor musun? diye sordu. Nevzad sıçrar gibi yaparak: Dalmışım, dedi. Sonra şarab istedi. Şişeyi dudaklarına götürdü ve bir damla içmedi. Oh... dedi, içime ne tatlı bir sıcaklık doluyor... Bana bir sigara daha verir misin? Al bebeğim... Selma Nevzadın ağzına bir esrar si^arası daha tutuşturdu ve yaktı. Nevzad bu sigaranm da dumanlarını içine çekmiyor ve ağzmın içinde biraz tuttuktan sonra dışan salıveriyordu. Gene de başına hafif bir sersemlik gelmişti. Sigarayı altı. Oh... dedi, bu kadarı yeter. Cennetteyim. Selma onun başmı okşamağa devam sdiyordu. Otele geldiler. Nevzad merdivenlerde sendeler gibi Vapıyor ve Selmaya tutunuyordu. yatağm sağ tarafına gitti, başucundaki dolabm üst gözünü çekti, içine çantasmı Odasının önünde kadın: koydu, gözü kapadı. Sonra bir an düşün Bebeğim, dedi, sen odana ben de soyunayım, pijamamı giyip gele dü, gözü çekti ve açık bıraktı. Dolabın yim. üstündeki küçük gece lâmbasını yaktı. Geriye döndü ve Nevzadı kucakladı. Nevzad odasına girdi, tavan lâmbasını yaktı ve soyunmağa başladı. «Ne yaBir saat kadar sonra, arka üstü yatan pabilir? diye düşünüyordu, her şey tamam. Kâğ'.dı benden aldı ve beni iste Selma, başucundaki çantasından iki esdiği kadar sarhoş ettiğine kani. Bir tu rar sigarası çıkardı ve birini Nevzada uzağa düşebilir miyim?» Kuvvetli bir en zattı: dişesi yok değildi; fakat iradesini felce Al bebeğim, bunları da içelim, uğratacak bir korku duymuyordu. rahat uyuruz. İki kişilik yatağa baktı; sonra gözleriEllerini ensesinin altma koymuş, arni odanın çıplak tavanmda ve duvarla ka üstü yatan Nevzad, hafif yorgunluğurında gezdirdi. Bu odada ve bu yatakta nu mubalâğa ederek uykulu bir sesle: mı ölecekti? Kendisinden evvel ölenlerin Aman ver, ruihum... dedi. hepsi, baba, hizmetçi kız, iki koca ve Selma bir dirseği üstünde doğrularak Halim, zavallı Halim, hep bu tuzağa mı onun sigarasmı yaktı, dolabının üstünden düşmüşlerdi? Salime hak verdiren bütün son işaretlere rağmen, Nevzad, hâlâ bu tablayı aldı ve uzattı. Arada bir tablayı ona uzatıyordu. na inanmıyordu. Sigaranm dumanmı îçine çekmîyen ve Kapı açıldı ve içeriye, sryah zemîn üstünde ince yeşil yollu ipek pijamasile Sosluğa savunn Nevzad, sarhoşluğun ve Selma girdi. Elinde çantası vardı. Kaj , j inun son L"'!:1 .de imiş gibi, sulu, rüyorum... şimdi. Bir vapur... Işıklar içinde büyük... büyük bir vapur... Oh... ne güzel müzik... Nağmeler gök yüzüne... ışıktan sütunlar halinde... çıkıyor... Eskiden, bu sigaralardan bana niçin vermezdin, Selma? Süleyman Ağa Valide Sultanla ve padişahla görüştü; Siyavuşun beş yüz kese çaldığını söyledi. İbşir Paşaya yazdığı mektubları gösterdi ve lâzım gelen fermanı aldı. Ondan sonra eski köleyi saraya de Selmanm yatağa giren gölgesini gör çağırtı. Selma onun alnmı ve saçlarını okşıya dü. Osmanlı împaratorluğunun îdaresini rak: Derin ve biraz da sesli nefes alır gi paylaşamıyan ve birisi beyaz diğeri siyah Haydi, uyu bebeğim, diyordu, bi görünmeğe devam ediyordu. Selma olan iki köle birbirlerine kinle baktılar. eskiden sana bir kere teklif ettim, Çubuknm duvardaki gölgesi kayboldu, fakat Süleyman Ağa bağırdı: ludaki yalıda, o kadar nefretle reddettin Tiz, mührü hümayunu ver! Nevzad gözlerini daima yan açık tutuki ısrara cesaret edemedim. yor ve düşünüyordu: «Şu anda birşey Mührü hümayunu padişahımdap Nevzad, uyuşturucu zehirin pençesinyapabilir mi? Arkamdan silâh sıkamaz başkasına teslim edemem. deki adam rolünü muvaffakiyetle yapya, bunun intihar olduğuna kimse inan Bre ver! mağa devam ediyordu: maz. Eğer kötü bir niyeti varsa, benim Etrafına göz attı. Birkaç kişi birden Çubukludaki yalı... Şimdi nekadar uyuduğumu zannederek üstüme eğilmesi, muhteşem kavuklu ve samur kürklü Saduzak... Uzak... Gözümün önüne... bir pirinc tanesinin üstüne bir Çinlinin yap namluyu şakağıma dayıyarak tetiği çek rıazamın üstüne saldırdılar; zorla «Mühmesi, sonra vücudüme intihar etmiş bir rü Hümayun» u aldılar. tığı saray resmi gibi ufacık geliyor... Siyah köle beyaz köleyi yenmiş adam şekli vererek odadan çıkması lâ Uyu, bebeğim... ve hapse attırmıştı. Zavallı Siyavuş, Vazım...» Büyük, o büyük vapurun îçîndeNevzad gözlerini iyice açtı, etrafına lide Sultanın merhametine sığınarak, yalyim. Biri kulağıma aşka dair birşeyler fısıldıyor... Kim o? Sağıma, soluma ba bakmdı ve gene kapadı. Yana dönmüş nız canını kurtarabildi ve Malkaraya sükıyorum, kimseler yok: Akdenizin üs olduğu îçin Selma arkasında kalryordu. rüldü. Kadircan KAFLl İArkast var) tünde bahar rüzgârı... Selma yataktan atladı ve tavan lâmbasmı söndürdü. Yalnız kendi dolabının üstündeki san abajurlu gece lâmbası yanıyordu. Nevzad gözlerini aralık etmişti. iki pencere arasındaki duvarın üstüıî

Bu sayıdan diğer sayfalar: